Mr. Banks “Doğudan bir rüzgar esiyor. Sisler yayılıyor



Yüklə 216,82 Kb.
səhifə1/3
tarix30.10.2017
ölçüsü216,82 Kb.
#22544
  1   2   3


MR. BANKS
Doğudan bir rüzgar esiyor. Sisler yayılıyor.

Yakında birşey olacak sanki. Ne olduğunu anlamıyorum ama,

sanki daha önce olan birşey, tekrar yaşananakmış gibi...”

Bert / “Mary Poppins”



W

alt Disney, 1961 yılında, 1940’larda yayınlanan ünlü çocuk kitabı karakteri “Mary Poppins”in yayın hakları hakkında görüşmek üzere yazar P.L. Travers’ı, Los Angeles’taki stüdyosuna davet etti.


Seneler sonra bile hala bu konuda tedirgin olan Travers neredeyse kabul etmeyecekti ancak azalan kitap satışları ve değişken ekonomi şartları dolayısıyla P.L. Travers teklifi kabul etti ve iki hafta süren görüşmeler sonunda filmin ilk temelleri atıldı.
İşte şimdi de Walt Disney Pictures, iki Academy Ödülünün sahibi Emma Thompson ve Oscar ödüllü Tom Hanks’in başrollerini paylaştığı , “Mary Poppins” perde arkasını ve hiç anlatılmamış öyküsünü sunuyor.
“Mary Poppins”in beyaz perdeye uyarlanma öyküsü, Walt Disney’in kızlarının, babalarından, bu en sevdikleri kitabını filme çevirmesini rica etmeleriyle başlar. Disney, bu sözü verir ancak gerçekleşmesinin 20 yıl alacağını hiç düşünmemiştir. Çünkü hiç ödün vermeyen ve değerli kitabını Hollywood makinesine kaptırmak istemeyen bir yazarla karşı karşıyadır. Ancak, kitap satışları bir hayli düşmeye başlayınca Travers, Disney’in planlarını duymak üzere Los Angeles’a gitmeye razı olur.

 

1961’de yaşanan bu iki haftalık zaman içinde, Sherman kardeşlerin neşeli şarkıları ve geniş bir hayal dünyası sunan çizimlerle, herşeyini ortaya koyan Walt Disney, yine de P.L. Travers’ı ikna edemez. Hatta tüm yayın hakları elinden neredeyse uçup gidecektir.



 

Ancak, Walt kendi çocukluğunu keşfettikçe, yazarın dertlerini anlar ve yazarı, Mary Poppins’in tüm zamanların en zamanların en sevilen filmlerinden biri olarak sinema tarihine katılmasına onay verir.


Yönetmen John Lee Hancock, filmin ilk aşamalarıyla ilgili olarak şunları anatıyor; “ Bu harika bir hikaye ama Mary Poppins’in çekim arkası hikayesi değil. Direkt, Julie Andrews ve Dick Van Dyke’ın filmin kayıtlarını aldığı o ses stüdyosuna gitmiyoruz. Hikayemiz, filmin yapımından 2-3 yıl öncesine kadar gidiyor.
“Walt Disney verdiği söz için yazar P.L. Travers’dan yayın haklarını almaya çalışıyor. İşte bu, bizim hikayemiz, çok değerli bir filmin, karakterlerinin ve nasıl böyle mükemmel bir hale geldiğinin harika bir hikayesi. Daha derinlemesine incelersek, bu hikaye iki öykü anlatıcı hakkında. Disney, P.L. Travers’ın neden babasının hatırasını yaşatan bu hikaye hakkında bu kadar korumacı davrandığını anlamaya çalışıyor.
Filmde, Travers’ın taptığı babası Travers Goff rolünde Colin Farrell (“Minority Report”, “Total Recall”); eşi Margaret rolünde İngiliz oyuncu Ruth Wilson (Disney yapımı “The Lone Ranger”, “Anna Karenina”); ve Margaret’ın kızkadeşi Ellie rolünde Oscar® ve Emmy® ödülleri adayı Rachel Griffiths (“Six Feet Under,” “Hilary and Jackie”, “The Rookie”) yer alıyor. Yeni yetişen oyunculardan olan 11 yaşındaki Annie Rose Buckley ise Ginty rolünde.



  • Walt Disney’in, P.L. Travers’in kitabı ‘Mary Poppins’in haklarını alması 20 yıl sürdü ancak film 13 Academy Ödülüne aday gösterildi ve en iyi efekt, en iyi montaj, en iyi müzik, en iyi şarkı, en iyi uyarlama senaryo ve Teknik Oscar’ın sahibi oldu.

Oyuncu kadrosunda yer alan diğer isimler ise şöyle; Ralph rolünde Oscar® adayı ve Emmy® ödüllü Jason Schwartzman (“Rushmore”, “Moonrise Kingdom”); B.J. Novak (“NBC yapımı “The Office” ,“Inglourious Basterds”); Don DaGradi rolünde Emmy ödüllü Bradley Whitford (“The West Wing”, “The Cabin in the Woods”) ve Tommie, rolünde, çok kez Emmy ödülü kazanan Kathy Baker (“Picket Fences”, “Edward Scissorhands”).


“Mr. Banks” filminin yönetmeni John Lee Hancock (“The Blind Side”, “The Rookie”); senaristi Kelly Marcel (FOX-TV yapımı “Terra Nova”) ve Sue Smith (“Brides of Christ”, “Bastard Boys”); yapımcısı Alison Owen (Oscar®-adayı “Elizabeth”, HBO’nun Emmy ödüllü “Temple Grandin” yapımı), Ian Collie (Avustralya TV belgeseli “The Shadow of Mary Poppins”, DirecTV yapımı “Rake”) ve Philip Steuer (“The Rookie”, “The Chronicles of Narnia” üçlemesi).
Diğer yapımcılar ise; Paul Trijbits (“Lay the Favorite,” “Jane Eyre”), Christine Langan (Oscar®adayı “The Queen”, “We Need to Talk About Kevin”), Andrew Mason (“The Matrix” üçlemesi, “Dark City”) ve Troy Lum (“Mao’s Last Dancer”, “I, Frankenstein”).
Film ekibinde, Hancock’un (2009 Oscar® adayı “The Blindside” ) yanı sıra

iki kez Oscar® adayı olan yapım tasarımcısı Michael Corenblith (“How The Grinch Stole Christmas”, “Apollo 13” ,“The Alamo”); Emmy® ödüllü kostüm tasarımcısı Daniel Orlandi (HBO yapımı “Game Change”, “The Alamo”, “Frost/Nixon”) ve montajcı Mark Livolsi (“Wedding Crashers” , “The Devil Wears Prada”) bulunuyor.


Hancock, Academy Ödülüne aday gösterilen görüntü yönetmeni John Schwartzman (“Seabiscuit”, “Pearl Harbor”, “The Amazing Spider-Man”) ile bu filmde tekrar biraraya geliyor.

ÖYKÜ YOL ALIYOR
Mary Poppins karakteri, yazarı gibi başka bir Avustralya’lıya daha ilham kaynağı oldu; 2002 yılında “The Shadow of Mary Poppins” belgeselini yapan Ian Collie’ye.
55 dakikalık filmde, yazar Helen Lyndon Goff’un 1920’lerde Londra’ya geldiğinde babasının ismini kullanmaya başlayarak sadece isminin baş harflerini kullandığından bahsediliyor.
Collie belgeselle ilgili olarak şunları söylüyor: “Bir kitap dükkanında Valerie Lawson’ın yazdığı Pamela Travers biografisi “Out of the Sky She Came: The Life of P.L. Travers”] kitabına rastladım. Hikayeden çok etkilendim çünkü Travers bir Avustralyalı olmasına rağmen, Mary Poppins çok ingiliz bir karakter. Okudukça Avustralya’da büyüdüğünü ama deneyimlerini Londra’daymış gibi aktardığını gördüm.”
Collie, belgeseli tamamladıktan sonra bunun bir drama filmine de dönüştürülebileceğini düşünmüş.
“ Bundan, Travers’ ın çocukluk yıllarına dair, iyi bir drama çıkabileceğini düşündüm. Çünkü aile ve çocuk ilişkisi açısından çatışmaları olan bir hikayesi var. Bunu Disney’in ‘Mary Poppins filminde görüyorsunuz ancak Travers’ın aslında daha karanlık bir tarafı da var.”
Collie ekliyor: “Belgesel, onun gençlik ve yaşlılık yıllarını konu alıyor. Avustralya’yı terkettiğinde, bu yönünü de geride bırakıyor. Londra’ya taşındıktan sonra İngilizlerden de İngiliz oluyor. Konuşmalarını dinlerseniz, Oxbridge aksanıyla konuştuduğunu duyarsınız. Kendini yeninden keşfetmiş ve tamamen bir dönüşüm yaşamış.”
Collie fikrini senaryoya dökerken, pek çok ödülü olan ve “Peaches”, “Bastard Boys” ve “The Leaving of Liverpool” gibi projelere imzasını atan televizyon yazarı Sue Smith’le konuşmuş.
Collie, Travers’ın bu iki ülkede geçen hayatından dolayı filmin Avurtralya-İngiltere ortak yapımı olması gerektiğini düşünmüş.
Troy Lum da, Collie’yi Oscar adayı İngiliz yapımcı Alison Owen’e (“Elizabeth”) yönlendirmiş..
Owen, Collie’nin belgeselini incelemiş ve Mary Poppins karakterinin ciddi anlamda İngiliz bir dadı imajı çizdiği için, Travers’ın İngiliz olmamasına inanamamış. Böylece, “Mr. Banks” serüveni başlamış.
Owen: “Ian’ın elinde, Sue Smith’in hazırladığı, Pamela Travers’ın biografisi tadında bir senaryo vardı. Owen senaryonun ilk adımlarının Smith tarafından atıldığnı belirterek ekliyor: “Ben bu senaryoda, Pamela ve Walt arasında geçecek müthiş bir film potansiyeli gördüm.”
“İşin tek kötü tarafı, ilk senaryoda yer almayan pek çok Disney materyalinin benimu fikirde yer almasıydı. Pek çok yayın hakkının alınması gerekiyordu. Mesela, Sherman kardeşlerin şarkıları ve orjinal Mary Poppins filminden görüntüler olmadan bu hikayenin pek tadı olmazdı. Disney’e danışmamız gerekiyordu.”
Collie’nin fikri ve Smith’in ilk senaryosu ile birlikte Owen, Kelly Marcel’i (“Terra Nova”) senaryo üzerinde çalışmak üzere ekibe davet etti. Owen: “Kelly Marcel, uzun zamandır çalışmak istediğim bir isimdi. Pek çok projede ona danıştım ancak bu kez sonunda onu projeye dahil edebildim. Kelly’den bir taslak hazırlamasını istedim ve beklediğimden de fazlasını yaptı.”
Marcel şöyle açıklıyor: “Geçmişin hayaletleriyle yaşanan hayatlar fikrine saplanmıştım. Bence karakterde beni çeken şey bu. Mary Poppins’in perde arkasında yaşananlar arasında kaybolup gitmemeliydi. Bu efsanevi bir film, çocukluğumun en sevdiğim filmlerinden. Hikayedeki bu iki taraf gerçekten dikkatimi çekti.”
Ancak Marcel, projenin hayata dönüşme asamasında sorunlar yaşanabileceğini öngörmüş.” Herşeyi Disney’in kabul etmeme durumuna karşı yedek bir planla yazıyordum. Ama, bu hikayenin ve Travers’In hakkında derin derin düşünmeyi bırakamadım. En sonunda yazıverdim. Bazı şeyleri oluruna bırakmak ve affetmek üzerine bir mesaj içeriyordu. İçeriği anlamlı olan şeyler yazmayı seviyorum. “
Yazmaya başlamadan önce İngiliz oyuncu/yazar Marcel, Disney ve yazar Travers hakkında bir araştırma yaptı. Hatta, Neal Gabler’ın 912 sayfalık “Walt Disney: The Triumph of the American Imagination” adlı araştırmasını okudu. Disney-Travers çatışmasının perde arkası hakkında fazlaca bilgi edindi.
Marcel ayrıca Lawson’ın ansiklopedik değeri olan “Mary Poppins, She Wrote: The Life of P.L. Travers” çalışmasını da inceledi. Lawson, çalışmasında yazar Travers’a ‘The Americanization of Mary’ / ‘Mary’nin Amerikanlaşması’ başlığıyla 40 sayfalık bir yer vermişti.
Ayrıntılı araştırmasının ardından Marcel, karakterlerin iç dünyalarına ait birçok bilgi edindi ve Disney’in 1964’de gerçekleştirdiği şahsere yeni bir gözle baktı. Marcel: “Bence Travers, Disney’in filminde kendini gördü ve bununla yüzleşmek istemedi. Neredeyse kendini yok edercesine geçmişe sıkı sıkıya bağlıydı ve film de bunu ortaya çıkarıyordu.”
“Bu hikaye, yazar P.L Travers’ın yaşadığı şeyleri ve Mary Poppins karakterinin doğuşunu anlatıyor. Travers, filmde oyuncu Colin Farrell’in canlandırdığı babasıyla pek çok geçmişe dönüş yaşıyor. Trajediler ona daha küçük yaşlarında acı vermiş ve bu travmalar, yazarlığında ortaya çıkmış. Hikaye, yazarın 1906’daki çocukluğuna kadar gidiyor. 1961’de geçen hikayedeki bu geri dönüşler, inanılmaz bir duygusal yoğunluk yaratıyor.”
Senaryonun hazır olduğu Hollywood’da duyulunca, Hancock’un ajansı ona bir kopya göndermiş. Yönetmen ekliyor: “Pek çok yönetmenle görüşüyorlardı, ben de başka bir projede çalışıyordum ancak senaryoyu okudum ve çok sevdim.”
Hiçbir şey beklemeden yönetmen Hancock, Marcel’in senaryosunu tartışmak üzere Owen’la görüştü. “ En sevdiğim şey, 1961’de geçen hikayenin içinde Mary Poppins’ in yazarı Travers’ın çocukluğunun geçtiği 1906 Avustralya’sında geçen sahnelerdi.”
“Okuduğum anda filmi çekmek istedim ancak, basitçe 1906’ya dönüşler yaşanan, ve 1961 yılı Los Angeles’ında geçen bir film çekmek istemedim. Bu iki tarafın, aynı DNA’ya sahip olmalarını istedim. Bu film, geri dönüşler yaşanan bir 1961 filmi mi olacaktı, yoksa ileri gidişler yaşanan 1906 filmi mi? Şunu sordum, 1906’ya ait hikaye, 1961’de Hollywood’da geçen geleceği nasıl şekillendrimiş? P.L. ile Walt Disney’i nasıl çatışmaya itiyor? “
“Disney, P.L. Travers’ın animasyon sevmemesine rağmen onu tatmin edebilmek için çok çaba sarfediyor. Disney, bu kadının nereden geldiğini ve neden işleri bu kadar zorlaştırdığını anlamaya çalışıyor.”
“Anladığı zaman ise, onu tekrar ve tekrar kazabilmeye çalışıyor. Sonunda yanlış kişiyle konuştuğunu anlıyor. Onu daha yakından tanıması gerektiğini, babasıyla olan ilişkisini ve neler paylaştıklarını anlaması gerektiğini farkediyor. Ona, hikaye anlatıcılarının, karanlık bir geçmişin deneyimlerini kullanarak, bu karanlıktan iyi ve kalıcı bir mesaj üretmekle yükümlü olduklarını anlatıyor. İşte orada ortak bir nokta yakalıyorlar.”
Efsanevi Walt Disney karakterinde oynayan Tom Hanks şöyle anlatıyor: “P.L. Travers bu filmde geçmişin yükünü taşıyor ve bundan kurtulamıyor. Babası kaybetmekden gelen bir suçluluk hissi var. Walt, kendi babasının kaybıyla nasıl başa çıktığını anlattığında, o zaman onu anlamaya başlıyor.”
“Walt Disney, yazar Travers’tan çok farklı bir insan. Disneyland ve danseden penguenler arasında, kesinlikle hiç ortak bir yönleri olmadığını düşünüyor. Ama onun film yapma nedeninin kendi kitap yazma nedeniyle aynı olduğunu farkediyor. Sonrasında her şeyi kotrol altında tutmaktan vazgeçiyor. Bence film, bazı şeyleri neden yaptığımızı açıklıyor. Bu iki durumda da - Walt Disney’İn film yapması ve Travers’ın kitap yazması - yaraları iyileştirmek için kullandıkları eylemler. Çünkü bazı şeyleri başka şeylere dönüştürmek olanları artık yük olmaktan çıkarıyor.”
Yazar Travers rolündeki Emma Thompson şöyle ekliyor: “Bence Travers, filmin Disney tarafından yapılmasını istemedi çünkü onun karanlığın varlığını inkar ettiğini ve çocuklar için hiçbir karanlığın bulunmadığı filmler yapmak istediğini düşünüyordu.”
Kitaptaki atmosfer ve filmdekinden çok farklı. Disney’in, Sherman kardeşlerle olan işbirliği inanılmaz. Amerikalılar, herşeye inanılmaz bir yaşam gücü ve enerjisi katıyorlar. Bu da , P.L.’in romanındaki İngiliz hissiyatından epey farklı.”
Yönetmenin ekibe dahil olmasından hatta teklif henüz götürmeden önce Owen, bu senayoyu, yıllar önce yazar Travers ile ciddi bir şekilde uğraşmak zorunda kalan şarkı yazarı Richard Sherman’la paylaşmış.
“Disney’e gitmeden önce bu senaryoyu Richard’a gönderdim çünkü o da onayını almak istediğim insanlardan biriydi. Hikayeyi gerçekçi bir biçimde anlatabilmemiz için ona ihtiyaç vardı. Richard okuduğunda gerçekten bunları yaşamış olduğunu hissetmiş. Bu yolculuğa katılmaktan ve yardım etmekten gerçekten mutlu olacağını söyledi. Onun ekipte yer almasının ne denli önemli olduğunu anlatamam.”
Senaryonun gerçeğe uyumlu olmasında yardımcı olan şarkı yazarı Sherman şöyle ekliyor: “Kelly Marcel mükemmel bir senaryo yazdı. Walt’un stüdyoda çalışırken kullandığı belli cümlelere yer vermiş. Eğer çokça araştırmasaydı bunları bilemezdi. Benim önerilerime yer verdiği için çok mutlu oldum. Hikayenin üzerinden geçtik ve onun kelimeleriyle yansıttık.”

Travers’la hem kızgınlıklar hem de sevinçler yaşayan Sherman, şöyle devam ediyor: “Çok dürüst bir film oldu. Herşeyi olduğu gibi yansıtıyor. Bu hikayeyi kmse bilmiyor. Onun her zaman zor bir insan olduğunu söylerdik ama bunun hakkında ilk kez konuşuluyor. Şarkı yazarları, senaristlerimiz vardı ve Walt bu filmin çok satacağını biliyordu ancak Bayan Travers’ı bir türlü ikna edemiyorduk.”


Owen, Sherman’ın da katılımıyla gerçekçiliği garantilenen film için bir yandan da Disney’in de katılımını sağlamak için uğraşıyordu. Senaryoyu Disney’deki yapımcılardan birine gönderdi. Üzerinde tartışıldıktan sonra Disney, filmin arkasında yer almayı kabul etti. Film çekilmeye başlandı ve Tom Hanks oy birliğiyle direkt olarak Walt Disney rolüne seçildi.
“Mr. Banks” filmi için gerçek bir ortam yaratmak üzere çalışmalar başladı. Senaryo onaylandıktan sonra Disney, “Mary Poppins” çekimlerinin gelişim sürecine ait 500 sayfalık materyali film ekibiyle paylaştı. Arşivlere giriş onayı verdi ve yardım etmeleri için asistanlar sağladı.
Tom Hanks bize şunu hatırlatıyor:“ ‘Mr. Banks’, Mary Poppins’in yapım süreci ile ilgi bir film değil. Mary Poppins’in beyaz perdeye uyarlama sürecini yansıtan bir film. Bu klasik filmin yaratım aşamasıyla ilgili. Bu bence yenilikçi bir fikir. Çünkü herkesin sevdiği bir filmin perde arkasındaki sırları sunuyor. Geçmişi irdeliyor. Bu, bacağı kırılan birinin film yapmasıyla ilgili değil, film yapım aşamasında kırık kalplerin açığa çıkmasını anlatan bir film. O kalbin sahibi de Pamela Travers.”
OYUNCU KADROSU VE KARAKTERLER
Sonrasında film yapımcıları “Mr. Banks”in hayal kadrosunu oluşturmak üzere işe koyuldu. İstedikleri tüm yetenekleri buldular ve hepsi de yapımda yer almayı kabul etti.
“Mary Poppins”in yazarı P.L. Travers karateri için ilk seçim kesilikle iki Oscar® ödüllü Emma Thompson’dı. Yönetmen Hancock anlatıyor: “Emma Thompson gibi oyuncular pek çok yeteneğe sahipler. Böylesine derin ve karmaşık bir karakteriniz varsa, işte onlar o yükü taşayabilirler. Emma’yı izlerken, her gün P.L. Travers olarak uyanmanın ne kadar zor olabileceği konusunda ikna oluyorum. Ayrıca P.L.’in gururunu da müthiş bir şekilde yansıttı. O çok yetenekli bir oyuncu.”
Emma Thompson P.L. Travers hakkında şunları söylüyor: “ Kesinlikle araştırmalık biri, karaterinin pek çok tonu var. Tanıdığım en karmaşık insanlardan biri. Bu kadar çelişkili bir karakerde hiç oynamamıştım. Erken yaşlarında özellikle erkeklerle ilgli farklı ağır deneyimleri olmuş çünkü babası çok dengesiz biri ve sevgi onun için her zaman tehlikeli bir hale gelmiş. İçinde kırılmışlık, üzüntü ve boş kalan bir yer var.”
Oyuncu Thompson, canlandırdığı yazar karakterinin Los Angeles’a gelmesiyle ilgili olarak şunları söylüyor: “Senaryoyu hiç beğenmedi, Sherman kardeşlerden de pek hoşlanmadı. Aslında, galiba hiçbirşeyden hoşlanmadı. Kendi dertleriyle meşguldü, onlar onun için daha derin. Onun Mary Poppins ile olan ilişkisi, Walt Disney’in Mickey Mouse ile olan ilişkisi gibi. Mary Poppins, onun çocukluğundan gelen yaralarından kurtardı, Mickey Mouse da Walt’ı. O yüzden bu karakteri öyle kolay kolay vermeye razı değildi. Kitabın ruhunun tamamen farklı bir şekile dönüştürüleceğinden korkuyordu.”
Thompson karaktere ilişkin şunları da ekliyor: “Kesinlikle ukala biri. Buna şüphe yok. Gerçekten zeki ve şahsına münhasır biri. Çoğu kadın için zor olan bir şekilde her zaman zeki insanlara ulaşabilmiş.”
Travers’ın erkeklere bakış açısıyla ilgili olarak Thompson ekliyor: “Bence “Walt’ı çekici bulmamıştır çünkü onu bir entelektüel olarak görmemiştir.”
Collie, filmin ana karakteri hakkında şunları söylüyor:Pamela çok katı biri. Çünkü esprili bir insan değil ve kontrolcü biri. Emma, bu özellikleri, beraberinde biraz da kırılganlık katarak tamamiyle yansıttı. Öyle ki, bazı anlarda ona sarılmak bile isteyebilirsiniz. İşte bu, yetenekli bir oyuncu olmanın özellikleri, bu kadar antipatik bir karaktere sempati duydurtmak. Emma kesinlikle bu rol için en iyisi.”
Thompson, karakteri ve hikaye üzerine ekliyor: ”Bu hikaye sanatçılarla ilgili. Neden bunu yaptıkları ve sanatçıların çocukluklarıyla olan ilişkileriyle. Pek çok çocuk yayınları yazarının berbat çocuklukları olmuştur. Bunda etkileyici bulduğum şey, acı çekmenin insanı nasıl yaratmaya, yazmaya ve üretmeye yönlendirdiği.”
P.L. Travers kimliğine hazırlanma sürecinde Thompson, Disney arşivlerinde bulunan, Los Angeles’ta kaydedilen, Richard ve Robert Sherman, Walt Disney ve Travers’ın ses kayıtlarını dinlemiş. Thompson:“ Bu kayıtlar bana Sisifos efsanesini hatırlattı. İnsanların çok ağır birşeyi yükseklere çıkarmasını ve tekrar aynı şekilde geri yuvarlamasını dinler gibiydim. Dinlemek bile çok zordu çünkü P.L. çok irite edici biri. Onu dinlerken kafasına birşey fırlatmak istiyorsunuz.”
“Ama , ne olup bittiğine dair de ip uçları vardı. Bazen kayıtlarda bazı şeyleri duymak zordu, hem kayıdın eskiliğinden hem de Travers’ın bazı şeyleri çok cılız söylemesinden dolayı. Çünkü bazı şeyleri ele vermekten kaçınıyor. Çok kez kafa tutıyor ama elbette kimse ona birşey söyleyemiyor. Don DaGradi ve Sherman kardeşler, onunla haftalarca aynı odada kalmış, ancak hiçbirşey söyleyememişler çünkü çocukların yöntemiyle bu durumla başa çıkmak zorundalar. O yüzden, onlar için tam bir kabusa dönüşmüş, dinlemek de bir o kadar kabus gibiydi. Ama çok çok yararlı oldu.”
Tom Hanks, Emma Thompson’nın canlandırdığı zorlu P.L. Traver karakterini izlemekten oldukça keyif almış. Hanks: “Onu her izleyişimde, ‘Acaba bunu nasıl yapıyor’ diye soruyorum. Nasıl herşeyi bu kadar kolay görüyor? Aralarında süregelen birşeyler var Pamela bunu biliyor ancak, Disney her şey sona erene kadar farketmiyor. “

Walt Disney’in “ Lütfen neden bunun senin için iyi olmadığını söyler misin ‘ dediği bir sahne var, Emma’nın karaktere taşıdığı his öyle yoğun ki, gözyaşlarına boğulacakmış zannediyorsunuz. İşte bu hiçbir oyuncunun sunamayacağı birşey. İngiliz tavrı takınmaktan çok uzaktayken bile hala bir eli İngiliz tavırların peşinde.”


Tom Hanks de kendi karakteriyle bütünleşmiş. Yönetmen John Lee Hancock şöyle anlatıyor: “ Bu, Disney’in hiç görmediğiniz bir tarafı. Bu, Disney harikalar Dünyası’ndan tanıdığımız eğlenceli Walt değil. Peki kim oynayabilir? Aklıma yatan tek bir isim var, elbette Tom. Tom’u Disney’e benzetmek için ona maske iliştirmeye çalışmadım. Tom, iyi bir oyuncu. Onun işi içerden başlıyor. Tom bıyık bıraktı ve fiziki gereken dönüşümü sağladı. Ses ve vücut kullanımı çalışması gerekiyordu. Diney’in bıyıklarına dokunma şekli, cümleleri yuvarlayarak bitirme şekli var. Benim için tam bir

Walt Disney oldu ve harikalar yarattı.”


Hanks anlatıyor: “Walt Disney için özel bir ses aramadım, bıyık bırakmanın yanı sıra, saçlarıma, el hareketlerime, bakışıma dikkat ettim. Walt Disney’i taklit edemezsiniz. Çünkü onun sesindeki ton, heyecanından geliyor. Kesinlikle değerli biri ve müze açılmaya değer biri. “
Hanks, Hollywood efsanesini resmederken araştırmada da bulunmuş: “Müzeye gittim ve bütün gün oradaydım. Diane Disney ve ekibi çok yakın davrandı ve çok yardımcı oldu. Walt’ın tarihindeki her parçayı gördüm ve her ses kaydını dinledim. O, kimsenin hayal edemeyeceği bir sanat formu yarattı. Herkes onu taklit edebilir ama aynısı olamaz. Bu, bana inanılmaz yardımcı oldu.”
Hanks, Walt Disney karakterinin iç dünyasını incelemiş. Hanks: “Walt her zaman herkesten bir adım önde ancak yine de hep ‘ biz’ kullanarak konuşuyor. Asla ‘Benim aklımda bir fikir geldi’, ‘Ben böyle yaptım’ benzeri birşey söylediğine rastlamadım. Bence bu çok hoş birşey. Yaptığı herşeye yanındaki insanları dahil ediyor. Ve bu, Kansas City’deki ilk çizgi filmlerden beri böyle.”
Tom Hanks, Disney karakterini canlandırırken yakalamaya çalıştığı şeyleri anlatıyor: “Walt’ın kafası her zaman büyüleyici fikirlerle dolu. Bu da herkesi heyecanlandıran bir şey. Ben de onun dışarı taşan bu gururlu neşesini yakalamak istedim.”
Yapımcı Owen ekliyor: “Walt Disney’i canlandırması için Tom’dan başkasını düşünemzdim. İkisi de birer Amerikan İkonu. Tom rolü kabul etmeseydi ne yapardık bilmiyorum. O gerçekten Walt Disney karakteriyle bütünleşti.”
Oyuncu B.J. Novak ekliyor: “ Tom’da gerçekten Amerikan ruhu var. Çok yaratıcı biri ve uzanılamayacak gibi duran bir yaratıcılık değil. Çok normal, bağ kurulabilen, tam da Walt Disney’i düşünebileceğimiz gibi. Sanaryoda da çok hoş bir karakter olarak çizilmiş. Walt Disney her zaman herkesin gönlünü kazanan biri. Bence Tom da öyle.”
Film ekibinde Walt’u en iyi tanıyan kişi, şarkı yazarı Richard Sherman ekliyor:

“Tom, Walt rolünde inanılmaz bir iş çıkardı. Bob ve benim Walt’la daha derin bir ilişkimiz vardı. Onunla çok yakındık. Sanırım bizi müzik yakınlaştırdı. O müziği çok severdi, benden hep ona birşeyler çalmamı isterdi. “


“Tom’un performansı harika. Walt ve kendime bakıyordum da, bu çok garip ve mükemmel bir his. Harikaydı. Bence Tom kesinlikle Walt Disney’i canlandırabilecek tek oyuncu. Walt’ın inanılmaz bir karizması vardı. Muhteşem bir insandı. Tom da oyunuyla aklımı başımdan aldı, çünkü ona çok yakın bir karakteri var ve çok da güzel oynadı.”
Emma Thompson, Tom Hanks’le çalışmak için sabırsızlanmış. Bu ikili şimdiye kadar hep birlikte çalışmak istemiş. Thompson: “Birbirimizi uzun zamandır tanıyoruz. Onunla aynı kadrosa olduğumu duyunca, ‘işte bu harika’ dedim kendi kendime.”
“Tom, Disney’den çok etkilendi. Onun hakkında pek çok şey biliyor. Aralarında bir benzerlik de var, ikisi de sevilen ve ilgi duyulan adamlar. “
Limuzin şoförü Ralph rolündeki Paul Giamatti, Emma Thompson’ın karakteri P.L. Travers’ın Amerika’da sevdiği tek kişi. Giamatti: “Aralarında hoş bir arkadaşlık var. Yazarın bir başka yönünü görüyorsunuz. Pek çok kez onun zor taraflarına şahit olacaksınız ancak Ralph ile böyle değil. Onunla iyi anlaşıyor ama hemen sonra kendisi oluveriyor. Ralph buna aldırış etmiyor. O sevilesi bir karakter, o yüzden bir süre sonra o da Ralph’den hoşlanıyor.”
Emma Thompson ekliyor: “Ralph çok hoş resmedilmiş bir karakter. Her an rahatsız edici olabiliyor, Pamela da ona çok kaba davranıyor. Ancak Ralph bunu kişisel algılamıyor, çok alçak gönüllü biri. O yüzden yavaş yavaş onun kalbini kazanıyor. Asla duygusallık yaşamayan Travers, onunla herkesten daha yumuşak bir ilişki içinde.”
* Walt Disney Arşivleri, oyunculara ve yapım ekibine, “Mary Poppins” filminin yaratıcı ekibi ve P.L. Travers ile yapılan hikaye geliştirme toplantılarının 6 saatlik ses kaydını sundu. 5 Nisan ve 10 Nisan 1961 tarihleri arasında yapılan toplantıların kayıtlarında, yazarın Disney ekibiyle - besteciler Richard M. ve Robert B. Sherman, yazar Don DaGradi ve senaryo departmanının başı Bill Dover- güçlü fikirlerini ve önerilerini paylaştığı duyuluyor.
Giamatti, Emma Thompson’la ilgili olarak: “Emma Thompson’ın P.L. Travers karakteri gerçekten itici bir karakter. Kesinlikle sosyal becerileri zayıf ve kendi yarattığı şey hakkında o kadar korumacı ki, çok korkuyor. Aynı çocukluğundaki gibi, çok korumacı ve savunmaya geçen bir karakter. Emma bu rolde gerçekten çok komik.”
Ekipte yer alan efsanevi şarkı yazarı Richard Sherman, yapıma epey katkıda bulunmuş. Sadece geçmişte kalan bazı anları aktarmasıyla değil, kattığı enerjiyle de.
Sherman, yazar Don DaGradi hakında konuşuyor: “Don inanılmaz biriydi. Stüdyodaki en akıllı insanlardan dı. Hatta tüm sektördeki. Üst kuruldaydı çünkü 20-25 yıldır Disney’deydi. Bob ve ben ise yeni yetmelerdik. Bize o yol gösterdi. “
Senarist Don DaGrad’yi Bradley Whitford canlandırıyor. Whitford: “Walt ona bir şans veriyor, onu destekliyor, animatörken senariste dönüşüyor. Bu, onun için büyük bir adım. O yüzden Don ve Sherman kardeşler için, P.L. Travers gibi bir duvara toslamak acı verici olsa gerek.”
“ ‘Mary Poppins’in uyarlamasındaki ana sorun, kitabın çok bölümden oluşması. Her senarist bir başlangıç, süreç ve son arar. Stüdyodaki üç yaratıcı kişi de zaten bunun peşinde. Ama, Walt Disney, animasyonların da va varolduğu radikal ve eşi benzeri görülmemiş birşey yapmak istiyordu. Bu da Travers’ı korkuttu. Don, hikaye anlatarak hayatını geçirebileceği için çok mutluydu. İşlerine hep neşe hakim. Karakterinde minnettarlık var. “
* Richard Sherman’ın şahsına münhasır piano çalış biçimiyle örtüşmesi için, oyuncu Jason Schwartzman’a, Richard’ın, yarım asır önce Sherman kardeşler tarafından yazılan “Feed the Birds” şarkısını Walt Disney’in ofisinde çalarken çekilen yakın el planları tedarik edildi. Schwartzman ayrıca, Richard Sherman’ın evinde gerekli teknikleri öğrenmek üzere saygın besteciyle uzun zaman geçirdi.
“Mary Poppins”I bestecisi Richard ve Robert Sherman’I oynaması için film yapımcıları Jason Schwartzman ve B.J. Novak’ı seçti. Richard Sherman filmin yapımı başlamadan 6 ay önce ölen kardeşi hakkında konuşuyor: “ Bob yin’di ben de yeng’dim. İki farklı insandık ama aynı şeye inanırdık. Güçlü bir ekiptik. Birbirimize tolerans gösterirdik ve severdik. Bob’un motivasyonu benden daha farklıydı. “
Sherman, oyuncu B.J. Novak’ın performansı üzerine konuşuyor: “ Bence kesinlikle doğru bir seçimdi. Söylediği herşeyde çok düşünceli biri, tıpkı Bob gibi. Ve o da 1961’de olduğu yaşta. “
NBC’nin sevilen sitkomu “The Office”in güçlerinden olan oyuncu Novak anlatıyor: Filmden önce Sherman kardeşler hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bob ve Richard, hatırladığım bazı Disney şarkılarının yazarları ve Mary Poppins şarkılarının. Sonrasında, ‘Bedknobs and Broomsticks’, ‘Winnie the Pooh’ en ünlüsü ise “Small World’ şarkısı. Işte onlar bunları kaydeden adamlardı, maaşlı müzisyenlerdi, tıpkı Richard’ın düşlediği gibi.”
Novak, Bob Sherman karakteri üzerine konuşuyor. “Bob herşeyi kişisel alıyor. Hiçbir şeyi geçiştirmiyor. İkinci Dünya Savaşında yer almış biri ve hayatta pek çok hayal kırıklğını yaşamış. Kardeşinden daha ciddi ve dışa vurumcu. Richard’a ve araştırmalarıma göre, bu dönem onların en mutlu olduğu bir dönemmiş. Kariyerlerinin zirvesinde oldukları bir zaman bu. “
Novak ekliyor: “İnsanlar benim ve Jason Schwartzman’ın iki kardeşi oyanamasından dolayı çok heyecanlı. Ben ciddi yaratılışlı biriyim, Jason da daha enerjik biri. Sanırım kardeşlerin dinamiklerini yakalayabiliyoruz.”
Jason Schwartzman ekliyor: “John Lee Hancock, B.J. Novak ile oynayacağımı söylediğinde, çok heyecanladım çünkü gerçekten aramızda fiziksel bir benzerlik de var. B.J. gerçekten de ciddi biri ve Bob karakterine çok yakın.”
“İkisi de P.L Travers ile karşı karşıya. Kendi işiyle ilgili belirli fikirlere sahip olan biriyle. Öylesine korumacı ki, Sherman kardeşleri ilk gördüğü anda kesinlikle müzikal olmaması gerektiğini söylüyor.”
Sherman, oyuncunun 50 yıl önceki halini canlandırması üzerine şunları söylüyor:

“ O harika biri, muhteşem. Müzikal yeteneği olan biri. Davul, piano çalıyor ve şarkı yazıyor. Çok enerjik, tıpkı benim gibi.”


Yönetmen Hancock ekliyor: “Jason Schwartzman bir müzisyen ve piano çalıyor. Bunun yararlı olacağını biliyordum çünkü pek çok prova odası sahnesi var. Dick’le geçen saatlerin ardından onun gibi çalmayı öğrendi.”
Schwartzman ekliyor: “Richard’ın yerinde olmak nasıl olurdu, hayal bile edemiyorum. İnsanların onu izlemeesi, Walt Disney’in birden odaya girmesi gibi şeyleri yaşamak. Richard’ın karakterine bürünmek için o döneme ait gerçek materyallere ulaşmak çok heyecan verici. Sherman bkardeşler ve P.L. Travers arasındaki tüm toplantılar kaydedilmiş. Bütün kayıtların dökümanları da vardı. Elimde ses kayıtları ve textleri okurken, gerçekten de o odada gibiydim. “
Travers’ın davranışlarını anlayabilmek için Marcel, yazarın Disney Stüdyolarına yaptığı o ziyaretten yıllar öncesine, çocukluğuna dönmek için Avustralya’ya gitmiş. Travers’ın kendi hikayesini ve Mary Poppins karakterini aydınlatmak için senaryoya 1906 yılındaki geçmişe dönüşler eklemiş.
Yönetmen Hancock, çekimi 9 hafta süren bu sahneleri Maryborough ve Allora, Avustralya’da almış. Travers Robert Goff (Mr. Bansk karakterine ilham veren kişi) bir alkolik ve eşi Margaret yıpranmış bir kadın. Yanlarında Margaret’in kardeşi

Ellie ve 7 yaşındaki Helen Lyndon Goff yer alıyor.


Film yapımcıları, sorunlu baba Travers Goff’u canlandırması için Colin Farrell’ı seçmiş.

Yönetmen Hancock açıklıyor: “Colin Farrell, Travers Goff karakterini canldırmada şairane bir iş çıkardı. Çok iyi bir oyuncu, ruhunu katıyor. Hikayenin Avustralya ayağına katkıda bulunacağını biliyordum. Küçük kız ne yaparsa yapsın babasına tapıyor. Ve onu bağışlıyor. Baba-kızın ilişkisini anlamamanız bize içerden bir bakış sağlıyor.”


Oyuncu Farrell ekliyor: “Kitaptaki Mary Poppins karakteri, onların evine düzen getirmesi amacıyla geliyor. Ölmek üzere bir doğaya gelen yeni bir soluk. Filmde, gelecekte Mary Poppins’in yzarı oalcak olan Ginty’nin babası Travers Goff rolündeyim. Dadı, çocukları kurtarmak için geliyor gibi görünse de aslında babayı kurtarmak, onda etrafındaki güzellikleri görebilmesi için uyandırmak üzere. Karakterler ilgili en acıklı şey bu. Güzel bir hayatı var. Onu seven üç kızı ve eşi var ancak bunun tadına varamıyor.”
“Ne hissettiği kesinlikle belli değil. Bir ölçüde, ‘Mary Poppins’deki Mr. banks gibi. Karakter kesinlikle düşündüğüm gibi değil. Bu filmde yer almaktan çok mutluyum. Çok yürekten bir film bu.”
Yönetmen Hancock, Pamela Travers’ın küçüklüğünü oynayacak oyuncuyu seçmenin bir hayli zor olduğunu söylüyor. “Emma Thompson’ın küçük bir versiyonunu arıyorduk ancak ona benzer birini bulmak imkansız. Bu kızın ayrıca geri dönüş sahnelerinde de iyi bir etki bırakması gerekiyordu.”
Sonunda film yapımcıları, 11 yaşındaki Avustralyalı oyuncu Annie Buckley’i seçmiş. Yönetmen Hancock anlatıyor:
“Onda doğal, bozulmamış bir masumiyet var. Kamerada da bu hissi yakalayabildik. İzleyici onu görünce Pamela Travers’ı tamamen affedecek. Bu denli açık olmak ve sevdikleri tarafından incitilmek onun yüreğini katılaştırmış. Bu sahneler, onu yargılamak yerine onun için üzülmemizi sağlayacak.”
“Annie’nin gözlerinde parıltı vardı, Travers Goff’a baktığı zaman, hikayenin çekirdeğini oluşturan bu ölümsüz sevgiyi görebiliyorsunuz.”
“Annie, duygusal sahneleri nasıl oynayacağını biliyor, yaşından çok daha olgun. O daha bir çocuk ama duygusal anın ne olduğunu biliyor. Sadece sözleri söyleyip yüzüyle oynamıyor, tüm vücudunu da dahil ediyor.”
Tüm sahnelerde beraber oynadığı genç oyucu hakkında Colin Farrell şunları söylüyor: “Annie gerçekten muhteşem. Çok sevimli. Başka bir zaman diliminden fırlamış gibi hoş bir yüzü var. Bu tip bir rol, onun için oldukça ağır çünkü hikayenin gidişatında P.L. Travers’ın hissedeceği suçluluk ve utanç işte bu anlardan geliyor.”
Ruth Wilson, P.L. Travers’ın annesi Margaret Goff rolünde. Wilson, karakterini anlatıyor: “Margaret kendinden daha alt kültürden biriyle evlenmiş. Kocası karizmatik biri ve ona dünyaları vaat etmiş ancak gerçek pek de hayal ettiği gibi değil.
“Alkolik bir eşle, aile ve arkadaşlardan uzak bir şekilde kızlarını yetiştirmeye çalışıyor. İki ebeveynin de zorunlu olması Ginty’nin bu sorumluluğu üstlenmesine neden oluyor. “
Film yapımcıları ve oyuncular bu geri dönüş sahnelerine yüreklerini koymuşlar. Wilson ekliyor: “ Bu dönüşler, Goff ailesinin yaşadığı sert hayatı ortaya koyuyor. Bu da Ginty’nin yaşamını etkiliyor ve ileride Emma Thompson’ın karakterini oluşturuyor. Nereden ve nasıl geldğini görüyor ve onunla bağ kurup nedenlerini anlıyorsunuz. Bunu Walt Disney’le olan ilişkisinde de görüyorsunuz.”
Yönetmen Hancock’un “The Rookie” filminde de çalıştığı Rachel Griffiths Maragaret’in kardeşi Ellie; Kathy Baker, Walt Disney stüdyolarında çalışan Tommie ve Melanie Paxson ise, Disney’in asistanı Dolly rolüyle filmde yer alıyor.
MR. BANKS” İN YAPIMI
“Mr. Banks” filmi, 1 günlük Londra çekimleri dışında, Anaheim’daki Disneyland, TCL Çin Tiyatrosu (önceleri Grauman’ın Çin tiyatrosu ismini taşıyan), Hollywood (1964’de “Mary Poppins”in galasının yapıldığı yer), Burbank’taki Walt Disney Stüdyoları (1940’da açılan ve 1964’deki filmin tüm çekimlerinin yapıldığı stüdyo) ve Simi Valley’deki 10.000 dönümlük Big Sky çiftliği (20.yy’ın ilk yarısındaki Avustralya manzarası için iki katına çıkarılan) olmak üzere, neredeyse tamamen Los Angeles ve çevresinde çekildi. 9 hafta süren çekimler 2012’nin Kasım ayında son buldu.
Yapımın çekimleri, Eylül 2012’de Los Angels’In en popüler botanik bahçesinde başladı. Yönetmen çekimleri üç bölüme ayırdı. Los Angeles hikayesi, Avustralya geri dönüşleri ve limuzin şoförü Ralph ile taışması ve Walt Disney, Sherman kardeşler ve Don DaGradi ile stüdyo çalışmaları.
Gerçek hayatta Travers kitabının nasıl birşeye dönüşeceği konusunda kaygılıydı. Hancock’un film dünyasında ise tüm ekip Disney müzesini gördü ve yapım tasarımcısı Michael Corenblith gerçeğine uygun olarak tekrar yaratmak için Walt Disney’in ofisi ve stüdyo üzerine derinlemesine bir araştırma yaptı.
* “Mr. Banks” sanat departmanı, Walt Disney’in asıl ofis mobilyalarının sergilendiği Reagan Presidential Kütüphane ve Müzesine davet edildi. Sanat departmanı, orjinal objeleri, masa, sehpa ve raflar dahil olmak üzere tüm mobilyaları fotoğrafladı ve ölçümlerini aldı. Ayrıca, arşiv görevlileri, ekibin binayı tekrar yaratırken kullanabilmeleri için onlara Disney Stüdyoları Animasyon Binasının, o döneme ait tabelasını da gösterdi.
Yapımcı Owen açıklıyor: “ Kelly Marcel ve ben gerçekten bir efsanenin filmini yaptığımızı anladık. Walt Disney Fan Club’ın bir üyesi oldum. Kızı, müzeyi ziyaret etmemizden çok memnun oldu ve özellikle bazı konularda öğütlerde bulundu. “
Yapım tasarımcısı Michael Corenblith, ilk üç haftasında Disney ofisininin setine harcadı. Hancock ile üçüncü kez çalışan Corenblith, P.L. Travers’ ın gençlik yıllarının geçtiği Avustralya setini de yarattı.
Corenblith: “1961’de geçen hikayeyi 1906’da geçen hikayeye bağlamak büyük bir keyifti ancak tasarım açısından da bir hayli zorlayıcıydı. Fimde, çikolata gibi tatlı şeylerin yer aldığı kısım da burası. “
Hancock’un Avustralya’nın 100 yıl öncesine ait bir dağ manzarasında ihtiyacı vardı. Avustralya gezileri sırasında Hancock ve Owen Maryborough ve Allora bölgesine gittiler. “Aslında gerçekten de Goff’un yaşadığı sokaklarda geziyorduk.”
Travers’ın evi korunduğu için tasarımcı evi görme fırsatı buldu. “Elimizde fotoğrafları da olduğu için bu evlerin iyi bir kopyasını yapabilme şansımız oldu.”
Corenblith ve uzun zamandır beraber çalıştığı set dekoratörü Susan Benjamin (“The Blind Side,” “Frost/Nixon”) karnaval setini inşa etti. Bu caddede 1920’li yılların tarzı ve Marcel’in hikayesinde de 1961 yılının modern Los Angeles tarzı hakim, Disney’in Travers’ı Disneyland’e götürdüğü sahnede ise, Fantasyland’deki ünlü King Arthur Karuzeli yer alıyor.
Avustralya’daki geçen geri dönüş sahneleri çekilmeden önce, P.L. Travers’ın babasını oynayan aktör Colin Farrell, filmin 1961 yılında geçen kısımlarında yer alan diğer oyuncularla biraraya gelemeyeceği için, Hollywood’daki evinde “Mary Poppins” filmi eşliğinde bir gece düzenledi. Geceye 25 kişi katıldı ve hep beraber zamansız bir eser olan film izlendi. Farrell: “Bradley Whitford ve Paul Giamatti gibi kişilerle daha önce tanışma fırsatı bulamamıştım. Bunun herkesle bir arada olmanın güzel bir yolu olacağını düşündüm. Yemek yedik ve arka fonda da film vardı. Farkına varmadan, herkes, yavaş yavaş gidip izlemeye başladı. Çok eğlenceliydi.”
Universal Studyolarındaki çekimlerin ardından yönetmen Hancock çekimlerin San Bernadino County’deki Ontario havaalanında geçecek olan ikinci bölümüne geçti. Los Angeles’In 50 mil ötesinde kurulan setteki çekimler, Travers’ın uçaktan iniş sahnesiyle başladı.
Corenblith ve set dekoratörü Benjamin, 50 yıl öncesinin görüntüsüne ulaşmak için yine beraber çalışmış. Pan American Havayolu şirketinin mavi-beyaz logosunun parladığı yıllara ait olarak özellikle Amerika ve İngiltere arasıdaki görsel - kültürel farkı ortaya koymak istemişler.
“Pamela’nın seyahat ettiği uçağın İngiliz havayoluna ait olmasını istedik, Pan Am kullanmak bizim için daha ucuz olurdu ama, biz, yabancı bir diyardan gelmiş olduğu vurgusunu yapmak istedik.”
Çekimler, Disney’in misafirinin kaldığı Beverly Hills Hotel çekimleriyle devam etmiş. Mekan sorumlusu Ullman, yapım için uygun olmayan bu mekanın bir benzeri olan pembe-yeşil renk paletine sahip Langham Hotel’ini bulmuş.
Yapım için tüm mekan kapatılmış. Bu mekanda kalırken Disney ve ekibiyle sorunlar yaşayan Tarvers bu sıkıntı sonucu eski karanlık günlere geri dönüşler yaşamaya başlıyor.
* Filmde, P.L. Travers rolünde oynayan Emma Thompson, otel odasının kapısını açınca içeride, set dekoratörü Susan Benjamin tarafından yerleştirilmiş, kocaman Mickey Mouse oyuncaklarından balonlara kadar bir çok Disney ürünüyle karşılaşmaktadır. Disney’in son yapım müdürü ve yapımcı Sean Bailey de, Emma Thompson’a jest olarak, Thompson’ın Los Angeles’taki otel odasına, ne kadar Disney ürünü bulursa doldurur. Bailey bir hafta sonra Thompson’dan bir teşekkür notu alır. Ayrıca ona, içeri girdiği andaki ifadesini kaydetmiş olan bir kamera olup olmadığını sorar.
Çekimin ikinci safhasında, Los Angeles’daki ünlüler geçidi, Hollywood Boulevard ve bölgenin önemli tarihi alanları ve Grauman’ın Çİn Tiyatrosu 1927’deki haliyle filme alnımış.
Grauman’nın Çin Tiyatrosu (şimdiki adıyla TCL Çin Tiyatrosu) Hollywood Boulevard’daki en önemli eğlence mekanlarından biridir. Girişte yer alan Hollywood yıldızlarını el ve ayak izleri yılda 2 milyon turist çekmektedir.
Mary Pickford, Elizabeth Taylor, Gary Cooper hatta Tom Hanks’in imzalarının olduğu mimarisi benzersiz olan bu alan, dünyanın en ünlü film mekanlarından biridir.
“Mary Poppins”in galası 27 Ağustos 1964’de yapıldı ve büyük bir başarı kazandı. Tasarımcı Corenblith bu anları yeniden yaratmak için sinemayı 50 yıl öncesindeki gibi donattı ve mekan sorumlusu Ullman da, Hollywood Boulevard’ı çekim nedeniyle Ekim ayında kapatmak için uğraştı.
“En önemlisi Çin Tiyatrosunun o günkü görüntüsüne ulaşmaktı ve Disney arşivleri sayesinde galanın fotoğraflarına ulaştık. Böylece galanın görüntüsünü yaratmak için uygun olan tüm materyalleri toplama şansımız oldu. Gerçekten harikaydı.”
“Kırmızı halı kısmını da gerçekleştirmemiz gerekiyordu. Eskiden orada olan ağalar yok ancak en azından kiraz çiçeği olan ağaçlar yerleştirmeyi uygu gördük. Kırmızı Halı tasarımımızla gala gecesi büyüleyiciydi. O anı Richard Sherman’la paylaşmak da oldukça dokunaklıydı.”
Tiyatronun önünde gerçekleşen kırmızı halı sahnesinden önce, iç mekanın oluşturulması gerekiyordu. Ekip, “Mary Poppins” izleyen seyirci görüntülerini ve Travers’ın filmin bitmiş halini izlediğinde verdiği tepkiyi kameraya aldı.
Corenblith’in Walt Disney’in ofisi olarak kullanacağı Santa Clarita Stüsdyolarında da Disney’e ait Oscarların sergilenmesi gerekiyordu. Bunun için Walt Disney World® Resort’taki gerçek Oscar heykelleri özel olarak getirildi. Müzik stüdyosunun dış çekimleri Burbank’deki gerçek Disney stüdyoları önünde çekildi. İzleyici, 70 yıl önce yaşanan bu heyecanlara, Tom Hanks’le tanık olacak. Aynı şekilde bir sonraki mekanda da - Anaheim’daki Disneyland – müthiş başarılar kazanan bu adamın heyecanına bizi ortak edecek.
Disney’in yapımı “The Magic Kingdom”ın karakterlerinin ismi verilen caddelere verilen isimleri stüdyo sokakları da görülebilecek, ve Sherman’ların melodileri holde duyulabilecek. Bu tesis, “Julie Andrews Stage” olarak adlandırılıyor çünkü “Mary Poppins”in 1963’de çekildiği yer burası.
Walt Disney Stüdyolarının geçmişine ilişkin oyuncu Paul Giamatti şuları paylaşıyor: “Stüdyo gerçekten de zaman kapsülü gibiydi. Harika bir yerdi. Bu çok hoş ve eğlenceli bir dönem. İnce kravatlar, arabalar… Bu döneme ait herşey çok güzel.”
Los Angeles’ta büyüyen görüntü yönetmeni John Schwartzman, Disney’den aldığı ilham hakkında şöyle konuşuyor: “ Çok defa çalıştığım Disney alanında yürürken ilham aldım. Walt inşa ettiğinden beri hiç değiştirilmedi. Sadece boyalı resimli animasyon bölümünün önünden geçerken bile görsel öğeler yakalıyorsunuz.”
Yıllar sonra yönetmen Hancock’la tekrar biraraya gelen Schwartzman (İlk yönetmenlik deneyimi “The Rookie”de ona kamera ve ışık konusunda rehberlik etmişti. Tıpkı “Mary Poppins”in 50 sene önce çekildği gibi, dijital olarak çekmek istedi. “ Dijital kullanımın sağladığı ancak tam olarak da erişemeceği bir nokta var. Ayrıca, programımızı çok çabuk hazırlamalıydık. Annie sadece 6 saat çalışabilirdi, çünkü daha çok küçük. İç güdülerime güvendim ve düşündüğüm gibi yaptığımza sevindim, çok doğru bir histi.”



  • Mr. Banks” in yazarlarından Kelly Marcel, yönetmen John Lee Hancock, ve oyuncular Jason Schwartzman (Richard Sherman), B.J. Novak (Robert Sherman) ve Bradley Whitford (Don DaGradi), 2012’nin başlarında “Mr. Banks”in çekimleri başlamadan önce, Walt Disney arşivlerine ziyarette bulundu. Oyuncular ve arşiv ekibi “Mary Poppins” in yazarı P.L. Travers ve Disney arasındaki ilişkiyi, “Mary Poppins” yapımına ait fotoğraflar ve görüntüler eşiliğinde tartıştı.




  • Walt Disney Arşivi, film ekibinin kullanımı için 150’den fazla günlük materyal, döneme uygun kılavuz, posta kartı, poster, katalog, not kağıdı ve gala davetiyesi gibi parçaları dijital ortama geçirdi.




  • 1961 ve 1964 arasında yapılan 124 parça sanat çalışması, storyboard çizimleri, konsept resimler, kostüm tasarımları ve promo çalışmaları, tüm “Mr. Banks” yapım ekibiyle paylaşıldı.

Filmdeki iki farklı zamanı birbirinden ayırmak için (1906 Avustralya, 1961 Hollywood), Schwartzman, hem kamera hem de ışık kullanımıyla ilgli müthiş fikirler uyguladı. Kendisi ekliyor: “ Avustralya sahnelerinde renkler çok canlı değil. Biraz pus var. Filmdeki renkleri incelttik. “

“Sonrasında Hollywood sahneleri var. Kelly [Marcel] ter ve klor kokan heryerde fgün ışığı olan bir yr olarak tasvir etmişti. Sette yaptığımız şey ise, pencerelerden içeri yoğun bir gün ışığın sızmasını sağlamaktı.
Londra’dan gelen Bayan Travers daha gri bir ortamdan geliyor. Shawfield caddesinde çekim yaparken yoğu ışık almamaya dikkat ettik. Buranın İngiltere olduğunun düşünülmesini istedik.”
Emma Thompson, Los Angeles’ın P.L. Travers karakterini nasıl etkilemiş olabileceği üzerinde konuuyor: Bence ışık ona Avustralya’yı hatırlatıyor. Hemen anılara gömülüyor, ışığıın hakim olduğu anılar, psikolojisini etkilemeye başlıyor.”Kasım ayı başlarında Dineyland çekimleri yapılmış ve çekim bittikten sonra da ekip burada kalıp eğlenceli dakikalar yaşamış.
Ana caddedeki çekimlerin yanı sıra, Uyuyan Güzel’in kulesindeki ve Kral Arthur Karuzelindeki sahneler için film ekibi, Fantasyland alanını ziyarete kapamış.
Yönetmen ekliyor: “Birgün boyunca Disneyland’de olma fikri harika ama konu 1961’deki Disneyland olunca palanlama gerektiriyor. Oraya neredeyse 20 kez gittim ve 60’lar hissi veren yerlerin çekimini yaptım. Zeki yapım tasarımcımız Michael Corenblith Disneyland’in retro görüntüsü için bize çok yardımcı oldu. Oradayken, dünyanın en güzel işine sahip olduğunuzu anlıyorsunuz.”
Corenblith’in herşeyi baştan yaratması gerekmedi. Çünkü Disneyland, 1955’te açıldığından beri pek fazla değişmedi. Walt, küçüklüğünde yaşadığı Missouri’yi canlandıracak şekilde bir tasarım kullanmıştı. O yüzden pek az şey değişti. Parkın ikonik girişi ise kesinlikle hala aynı, renkli posterler dışında.“
Corenblith ve film yapımcıları “Mr. Banks”filminin, Disneyland’in 58 yıllık tarihinde bu parkta çekilen 3. film olduğunu öğrendiler. Diğer iki film ise, Norman Jewison’ın 1962 yapımı komedisi “40 Pounds of Trouble” ve Tom Hanks’in kendi ilk yönetmenlik deneyimi 1996 yapımı “That Thing You Do”.
Sihirli Disneyland krallığında başka sihre gerek yoktu ancak Corenblith ve uzun zamandır beraber çalıştığı sanat yönetmeni Lauren Polizzi) Disney’in stüdyo ofisini baştan yarattı. Yetenekli tarasımcı, Disney alanında yaklaşık 30 yıl önce çalıştım. Bu alan ve mimariyle bir bağım var. Ben 50’ler çocuğuyum ve ‘Mickey Mouse Club’, ‘Wonderful World of Color’, Wonderful World of Disney’ izleyerek büyüdüm.”
“Walt Disney’I ofisinde görerek büyüdüm. Set olmasına karşın, bu görüntü anılarımı canlandırdı. Bir film içim bu ofisi yaratmak çok büyük bir sorumluluk.” Corenblith ekliyor: “ Bu film bana pek çok farklı mimari tarzda çalışma fırsatı verdi. Disney’in 1930’lardaki ofisinden, Disney stüdyolarına, mobilyalardan, aletlere herşey Kem Weber tarafından yapıldı. Art Deco’dan modern mimariye yaptığımız herşeye aşık oldum. “

Ron Howard’ın 1995 yapımı Oscar adayı filmi “Apollo 13” için Houston Uzay Üssü ve “How the Grinch Stole Christmas” filmi için Whoville kasabasını yaratan tasarımcı şöyle devam ediyor: “ Film aslında 1961’de geçiyor olsa da geçmişten gelen şeyleri devam ettirmek gerekli. Ama Disney ofisleri zamanının ötesinde. 1938’de çok güzel görünüyordu, şimdi de öyle görünüyor çünkü zamansız ve klasik.”


Corenblith açılıyor: “Walt, başardığı herşeyle içiçe yaşıyor. Walt’un 2 kapısından arşivlere giriliyor. Orada herşeyin fotoğrafları bulunuyor. Bütün odalar suç mahali gibi özenle fotoğraflanmış.”
Corenblith ve set dekoratörü Disney’İn ofisini tıpatıp yaratmalıydılar. Tasarımcısının uzun zamandır beraber çalıştığı kostüm tasarımcısı Daniel Orlandi de Hanks’I bir Hollywood efsanesi olarak bu döneme uygun şekilde giydirmekten keyif almış.
Orlandi :“Michael ve ben pek çok kez beraber çalıştık. İkimiz de aratırma konusunda hassasız ve bilgilerimizi yönetmen ve görüntü yönetmenleriyle paylaşıyoruz. Harika bir arkadaşlığımız var. “
Efsanevi Walt Disney hakkında Orlandi şunları söylüyor: “İnsanların gözündeki imajı takım elbisesinden ibaret. 60’ların gri takımlarından. Tüm tarihçiler Diney’in hergün işe takım elbiseyle gittiği söylerler. Biz de Tom için bunu sağladık. O, Palm Springs’deki mütevazı evinden beri kravat takıyor. Biz de bu imajı vermek istedik.”
Disney’in yaratıcı ekibi içinse, Orlandi Richard Sherman.’dan yardım almış. “Richard Sherman çok yardımcı oldu. Walt’ın, Sherman kardeşlerin ve Don DaGradi’nin günlük giyimleriyle ilgili çok bilgi verdi. Filmde, Richard Sherman rolündeki Jason Schwartzman, kırmızı bir yelek giyiyor. Pamela bu yeleğe özellikle dikkat çekiyor çünkü ‘Mary Poppins’ filmde kırmızı rengin kullanılmasını kesinlikle istemiyor.”
Hancock, özellikle kırmızı rengin kaldırılması konusunda şunları söylüyor: En çılgın isteklerinden biri kırmızı rengin olmaması. Filmde Walt Sherman’lar ve Don DaGradi’nin gözü önünde onunla yüzleşiyor. Walt Disney’in böyle bir ödün verdiği şimdiye kadar hiç görülmemiş.”
Hancock şöyle açıklıyor: “Bence kırmızı renkle hiçbir alakası yoktu. Bu sadece bir talepti ve Walt eğer böyle basit bir isteği geri çevirseydi çok daha fazla kavga edeceklerdi. Londra’ya geri dönerdi. Şimdi ise bu talep sadece deli bir istek olarak kaldı.”
P.L. Travers’ın pek çok talebi içinden Emma Thompson kırmızı renge karşı çıkmasını beğeniyor. Birgün ‘Kırmızıdan hoşlanmıyorum, filmde kırmızı kullanamazsınız’ deyiveriyor. Walt’da ‘ Ama film Londra’da geçiyor, posta kutuları, otobüsler ve İngiliz bayrağı kırmızı. ‘ diye yanıtlıyor. Sherman kardeşler de buna tanık oluyor. Walt Disney sonunda kabul ediyor. Elbette filmde pek çok krmızı var, sadece onları test etmek istiyor.”
Orlandi: “ Hancock’un filminde Emma’nın hiç kırmızı giysisi yok. Ama öte yandan, ‘Mary Poppins’de Mr. Banks’in kırmızı bir ceketi olduğunu görüyorsunuz. “
Hancock’un filminde bu talep, son sahnede yer alıyor. Sherman kardeşler ve DaGradi, hakları imzalatmak için storyboardlarla kalbini kazanmaya çalışırken yaşanıyor.
Hancock ve ekibinin geriye son 2 haftalık çekimleri kaldığı safhada Richard Sherman hergün seti ziyaret etti ve müzikal parçaların uygun bir şekilde sahnelenmesine yardım etti.
“Michael, prova odasının hissiyle ofisinkini birleştirdi. Bu oda, kendimi tamamen hikayenin içinde hissetmemi sağladı. İşe yaradı.”
Yapım süreci başlamadn önce Hancock ve Disney’in müzik süpervizörü Monica Zierhut ekipteki bazı çalışanları efsanevi Capitol Records binasına götürdü. Hollywood ve Vine’ın köşesindeki bu bina Sherman kardeşlerin “Mary Poppins” şarkılarının kaydedildiği yer.
Ekip, Capitol ses stüdyolarında “A Spoonful of Sugar,” “Feed the Birds,” “Fidelity Fiduciary Bank” ve “Let’s Go Fly A Kite,” şarkılarını dinleyerek ve söyleyerek hoş bir gün geçirdi.
Emma Thompson, karakterinin “Let’s Go Fly a Kite” şarkısına tepkisini anlatıyor: “P.L. Travers bu şarkıyı duyduğunda bu, ona dokunuyor. Çok hoşuna gidiyor çünkü Mr. Banks karakteri aslında çok huysuz ve aslında o babasının daha ideal bir baba olmasını isterdi. Bu baba, onun gerçek babası gibi değil. Çünkü uçurtma uçurmaya gittiklerinde onu da yanına alıyor, bu kızmı çok dokunaklı. Sanırım yazılmış en hoş şarkılardan biri. Ne zaman duysam hüzünlenirim.”
Sherman; Schwartzman, Novak, Whitford, Melanie Paxson ve Thompson’In yer aldığı “Let’s Go Fly a Kite” şarkısının yer aldığı sahneleri izledikten sonra özellikle “Feed the Birds”le ilgili dokunaklı bir hikaye paylaşmış.
Sherman: “Jason ‘Feed the Birds’ şarkısını çok güzel söylüyor. Walt o şarkıyı çok severdi. Bu şarkısının verdiği mesajla ‘Mary Poppins’in kilit noktalarında biri olacağını biliyordu. Bob ve ben ‘sevmek çok şey gerektirmez’ mesajını bu sözleri kullanmadan veriyorduk. Bir paket ekmek kırıntısı, pahalı değildir sözü Walt’un kalbine dokunuyordu. Arada bir beni arayıp çalmamı isterdi. ‘Feed the Birds’ demesine bile gerek yoktu. Ofisine gider ve onun için çalardık. “
Hanks, Sherman’ın hala büyük bir heyecanla dolu olduğunu ekliyor: “Dick hala bu hikayeyle ilgili heyecan taşıyor. Çok hoş bir insan ve çok da bilgili. “
Hancock ekliyor: “Şarkıları olağanüstü. Hala onları mırıldanıyor ve bunların Sherman kardeşlerin muhteşem zekalarından çıkma olduklarını biliyoruz.”
150’den fazla ekip üyesi prova stüdyosunda toplandığında herkese yabancı olan Richard Sherman piyanoya geçti ve “Let’s Go Fly a Kite” şarkısını çalmaya başladı. O anda, pek çok kişi telefonlarına sarıldı ve bu anı görüntülemeye başladı. Herkesin Mary Poppins’le bir bağı vardı.
Disney’in “Mr. Banks” filmi, sonhabarda vizyona girecek ve izleyici sadece efsanevi filmin perde arkasını değil, perde arksında yaratıcı akılların ve zor bir yazarın arasında süregelen savaşa da tanık olacak.


Yüklə 216,82 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin