1-BÖLÜM: İtabin mukaddimesi



Yüklə 2,9 Mb.
səhifə73/77
tarix29.10.2017
ölçüsü2,9 Mb.
#21171
1   ...   69   70   71   72   73   74   75   76   77

Beşinci Madde


 

Kalan beden uzuvlarının kıyafetini bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki:



Omuzu sivri olan Düzd olur işler yaman

Eğri omuzlu kişi Eğrilik olur işi

Kısa omuz eblehin Düşkün omuz esfehin

Mutedil olan omuz Sahibi anlar rumuz

Saidi eğri kasir Olsa olur ol şerir

43-BÖLÜM:043:

 

BEŞİNCİ BAHİS

 

İnsanı âleme tatbik, enfüsü âfaka tevfik edip; cihanın mânâ ve



cüzlerinin benzerlerini bu insan vücudunda bulup, bedeninde olan aza e

kuvvetlerin bütün eşyaya tek tek vücuh il benzerliğini; bedenin sıhhatinin

korunma ve devamlılığını; tabii ölümle ruhun bedenden ayrılmasını dört

bölüm ile ayrıntılı olarak anlatır.

 

BİRİNCİ BÖLÜM


 

İnsan bedeninin zamanlara ve mekanlara benzerliği sekiz madde ile bildirir.

 

Birinci Madde


 

ålem, ådem için yaratıldığını bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, ârifler demişlerdir ki: Hak Taâlâ iki cihanı ve



onlarda olanın tamamını insan için icat ve mevcut eylemiştir. Ta ki âlemde

olan sanatlara bakıp, eşyada bulunan hikmetleri bilsin. Hepsinin benzerini

kendi vücudunda buldukta; nefsini bilmeye erip, ondan Allah'ı tanıma kolay

olsun. Zira ki Hak Taâlâ Nazm-ı Kerim'inde: Ben insanları ve cinleri ancak

bana ibadet etsinler diye yarattım,È (51/56), buyurmuştur. Hadis-i kudside:

Ey insan! Beni tanımak için nefsini bil, emr-i şerifiyle, nefsi bilmenin

Rabbi tanımaya vesile olduğunu duyurmuştur. Çünkü Hak Taâla insanı, kendi

tanınması için yaratıp, kendi tanınmasını, insanın nefsini tanımasına bağlı

kılmıştır. Şu halde elbette insana, kendi nefsini bilmek istidadını

vermiştir. Ta ki nefsini bilmekten, yaratıcısını bilmeye erişsin. Nitekim

haberde: Nefsini bilen, Rabbini bildi,È vârit olmuştur. Allah'ı tanımanın

anahtarı, nefsi bilmek bilinmiştir. Nefsi bilmenin anahtarı, âlemi bilmek

kılınmıştır. Lakin Hak Taâlâ'nın âlemin ufuklarında olan eserlerinin

benzersiz sanatını herkes görüp, sırlarına ermek, insana nefslerinde

bulunan kudretinin kemal ve tavırlarını tamamıyla bilip, nurlarını görmek,

ondan yüce istek olan Mevla'yı tanımaya ermek çok suğul, zor ve esrarlı iş

bulunmuştur. Zira ki insana, mümkün ve müyesser değildir ki; dağların

tepesine çıka, denizlerin dibine ine ve yerin içine görüp, süflî âlemin her

birini görebile ve bütün durumlarına ve sırlarına muttali ola. Göğün üstüne

çıkamaz ki, feleklerin ve yıldızların incelik ve hakikatlerine tamamiyle

erip, ulvî âlimin durum ve sırlarına gereği gibi vâkıf ola. Göklerin

melekût âlemine giremez ki, ruhlar âleminin durum ve sırlarını gereği gibi

vâkif ola, feleklerin nefs ve akıllarını müşahede kıla. Ondan alemin

yaratıcısının bunca kâinatı yaratmasından ve âlimin cüzlerini zerre zerre

an an değiştirip, yetiştirmesinden işlerini temaşa ile isim ve sıfatlarına

muttali olup, ondan zatını tanımaya yol bula.

Şu halde rauf ve rahim olan âlemlerin Rabbi hazretleri, esirgemesinin

olgunluğundan, inayetinin sonsuzluğundan, iç ve dış âlemde, ulvi ve süflî

eşyadan her ne ki bu insan vücudunun dahi iç ve dışını o tavır ve tarz ile

en güzel biçimde üzere âlimin nümunesi olarak yaratmış ve tasvir etmiştir.

Her ne vasıflar ile ki, pak zatı sıfatlanmıştır, bu insan ruhu dahi o

vasıflar ile sıfatlanmıştır. Nitekim âlemi, bütün cüzleriyle kendisine

itaatli ve boyun eğici eylemiştir. Ta ki bu insan, kendi vücuduna bakıp,

azasının bileşiminden ve kuvvetlerinin düzeninden süflî ve ulvî âlemde

kolaylık üzere benzer ve alâmetlerini bulup, kendini âlemin numunesi

bilsin. Kendi ruhunun cisminde olan türlü tasarruf ve tedbirlerinden Hak

Taâlâ'nın âlemde olan türlü tasarruf ve tesirlerini bulsun. Ondan

fiillerine ve sıfatlarına vâkıf olup, pak zâtına muhabbet ve ibadet kılsın.

Onu tanıma saadetine erip, âriflerden olsun.

NAZM


Bil ey insan / Elbet sen kâinatın toplamısın

Varlığı içine alansın / Varlık senin yanında göresin

Görünmez sana görünür / Basiret ve irfanla

Onu şu anda hatır bil / Cismin karanlık ve süflî

Ruhun nurlu ve ulvî / Sırrın Rabbanî ve safî

Zatınla sevin / Sıfatını anla ve oku

Müjde sana, topla dağınıklığını / Kalbin Rahmen'ın evidir

Beyanını yüksek ve geniş ) Ey ârif kadrini bil

Güzel tatlı latifelerin / Bilgiler sendedir uyan

Dostlar içinde giy taç / Zamanlar içinde an hayatını

Sabit ve sakin ey şaşkın / Dairelerin kutbu sensin

Gözler senden ışıklanır / Ondan öğren ey insan

Sen elbette hazreti insansın

 

İkinci Madde


 

İnsan âlemini, büyük âlime tatbik ve bazı uzuvlarını yeryüzüne uydurmak

yolunu bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, ârifler demişlerdir ki: İnsan bedeni, küçük



âlemdir. İnsan ruhu, büyük âlemdir. Zira ki, her ne ki âlemde

yaratılmıştır, hepsinin benzeri insan vücudunda bulunmuştur. Şu halde

insanın cisim ve canlı, bütün âlemin nüshasıdır. İki âlem tamamıyle insanda

mevcut ve belirli bilinmiştir. Mesele bütün hissedilen cansızlara misal

uzuvlarıdır. Bütün canlılara misal, insan ahlakıdır. Dört mevsime misal,

insan dişleridir. Adet ve sanayie misal, insanın his ve kuvvetleridir.

Berzah âlemine misal, insanın hatıra ve fikirleridir. Melekût âlemine

misal, insanın gönül ve canıdır. Bu misal ve benzerliklerin ayrıntısı

sınırsızdır. Bu kitaba değil, böyle yüzbin kitaba sığmaz. Ancak ârifin

kalbine sığar. Biz burada, güneşten zerre, deryadan damla açıklarız. Ta ki

bu insan, büyük âlem olduğunu öğrenip, nefsi bilmeye bürhan ola, Onunla

Allah'ı tanıma kolay ola.

ålemin nüshası olan insanın şerefli bedeni, yer ve gökler mesabesindedir

ki, bu cihandır. Ay ve yıl mesabesindedir ki, zamandır. Belde

mesabesindedir ki, mekândır.

İnsan bedeninin yere bir benzerliği budur ki, yerde dağlar olduğu gibi,

bedende de kemikler olur. Yerde ağaçlar ve bitkiler olduğu gibi, bedende de

saç ve uzuvlar olur. Bir benzerliği budur ki, yerde iklimler ve kıtalar

olduğu gibi, bedende uzuvlar vardır. Yerde zelzele olduğu gibi, bedende

titreme ve aksırma vardır. Yer vadileri arasıda akan nehirler var ise,

beden damarlarında akan kan vardır. Yerde değişik tatta kaynaklar varsa,

bedende de, kulak akıntısı, göz yaşı ve burun akıntısı gibi değişik

tatlarda kaynaklar vardır. Kulak akıntısının acı olduğuna hikmet budur ki,

insan uykuda iken kulağına yer haşereleri girmek istediğinde, kulak

akıntısının hissine ulaşıp, geri dönsünler. O uyuyanın kulağına girmekle

onu helak etmesinler. Gözyaşı o yönden tuzludur ki, gözün akı yağdandır.

Yağ ise tuzsuz bozulur. Ta ki, akı taze kalıp, sürekli gözü aydınlık olsun.

Burun karışımları onun için nâhoştur ki, onda olan koklama hissi, güzel

kokulardan kokulanıp, lezzet alsın. Zira ki eşya, zıtlarıyle bilinir. Ağız

suyu onun için hoştur ki, dilde olan tat alma kuvveti, daima lezzette

bulunsun. İnsan bedeninde bulunan ilahî hikmet sonsuz bilinmiştir. Burada

ancak iki âlem birbirine tatbike ve uyuma ihtimam olunmuştur. Nitekim dış

âlemde bulunan eşya, insan âleminde bulunan eşyaya nümune bulunmuştur.

RUBAİ


Ey ilahî nüsha ki sensin

Alemde olanlar hep sendedir

Ey Şah'ın cemal aynası ki sensin

İstediğini kendinde ara ki sensin

 


Yüklə 2,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   69   70   71   72   73   74   75   76   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin