Anadolu Türk Beylikleri Sanatı



Yüklə 8,23 Mb.
səhifə163/179
tarix17.01.2019
ölçüsü8,23 Mb.
#100097
1   ...   159   160   161   162   163   164   165   166   ...   179

Erarslan, Kemal, “Baba İlyâs-ı Horasanî’ye Ait Halvetle İlgili Manzûm Bir Risâle”, Türkiyat Mecmuası, C. XX (1997).

Erarslan, Kemâl, “Seydî Ali Reis’in Çağatayca Gazelleri”, TDED, C. XVI (1 Ekim 1968).

Eraslan, Kemal, “Ahmed Yesevî İle Yunus Emre’de Ortak Temalar”, Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, C. IV, Ankara 1991.

Ertaylan, İsmail Hikmet, Külliyât-ı Divan-ı Kabûlî, İstanbul 1948.

Ertaylan, İsmail Hikmet, Külliyât-ı Divan-ı Mevlânâ Hâmidî, İstanbul 1949.

Es’ad, Bahçe-i Safâ-endûz, İstanbul Ün., Ktp., 2095.

Fahrüddîn İbrâhîm Hemedânî, Külliyât-i Dîvân, Tahran 1373.

Fahrüddin Irâkî, Lemâat (Parıltılar), Çev: Saffet Yetkin, İstanbul 1988.

Faik Reşad, Eslâf, İstanbul 1311.

Farzan, Ebrahim, Gülşen-i Saruhânî, Hayatı, Farsça Dîvânı ve Râz-nâme’si, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 1980.

Fatin, Hâtimetü’l-Eş’âr, İstanbul 1271.

Firûzanfer, Bediuzzaman, Menâkib-i Evhadu’d-dîn-i Kirmânî, Tahran 1347.

Gandjei, T., “Sâdıkî-i Afşar’ın Türkçe Şiirleri”, Türkiyat Mecmuası, C. XVI, 1971.

Giese, F., “Basîrî”, İslâm Ansiklopedisi, C. II.

Gökmen, Ertan, “Yavuz Sultan Selim’in İran’dan ve Mısır’dan Getirdiği Sanatkârlar”, Türk Kültürü, Sayı 407, Mart 1997.

Gölpınarlı, Abdülbaki, Melâmîlik ve Melâmîler, İstanbul 1992.

Hafız Hüseyin Ayvansarayî, Hadîkatü’l-Cevâmi’, İstanbul 1281.

Hayyâmpûr, A., Ferheng-i Sühanverân, C. I, Tahran 1368.

Hüseyin Vassaf, Sefîne-i Evliyâ-yı Ebrâr, Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, 2306.

Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliyâ, C. I, Haz. Ali Yılmaz-Mehmet Akkuş, İstanbul 1990.

İbn Bîbî, El-Evâmirü’l-Alâ’iyye Fî’l-Umûri’l-Alâ’iyye, Çev. Mürsel Öztürk, C. I, Ankara 1996.

İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, Fasikül: C. I-IV, İstanbul 1988.

İlaydın, Hikmet, “Dehhânî’nin Şiirleri”, Ömer Asım Aksoy Armağanı, Ankara 1978.

İnalcık, Halil, “Mehmed I.”, İslâm Ansiklopedisi, C. VII.

İpekten, Halûk, Mustafa İsen, Recep Toparlı, Naci Okçu, Turgut Karabey, Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Ankara 1988.

İsen, Mustafa, “Osmanlı Türkiyesine Göç Eden Azerbaycanlı Klasik Edebiyat Mensupları”, TADİV Bilim-Kültür-Sanat Dergisi, Sayı 1 (Temmuz 1998).

İsen, Mustafa, “Yürü Var Gel Ya Arap’tan Ya Acem’den”, Millî Kültür, Sayı 146, Ankara 1984.

İsmail Belîğ, Güldeste-i Riyâz-ı İrfan ve Vefeyât-ı Dânişverân-ı Nâdiredân, Bursa, 1302.

İsmail Belîğ, Nuhbetü’l-Âsâr Li-Zeyli Zübdeti’l-Eş’âr, Haz. Abdulkerim Abdulkadiroğlu, Ankara 1985.

İsmail Paşa, Keşfü’z-Zünûn Zeyli, C. I-II, İstanbul 1971-1972.

İstanbul Kütüphaneleri, Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu, C. I-II, İstanbul 1947.

Kafzâde Fâizî, Zübdetü’l-Eş’âr, Süleymaniye Ktb. Şehit Ali Paşa Bl. No: 1877.

Kâni’-i Tûsî, Kelîle ve Dimne-i Manzûm, Bünyâd-ı Ferheng-i İran, 1358.

Kara, Mustafa, Bursa’da Tarikatlar ve Tekkeler, C. I, Bursa, 1990.

Kara, Mustafa-Hamid Algar, “Abdullah-ı İlâhî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. I.

Karahan, Abdülkadir, “Hâmidî”, Encyclopedia of Islam, C. III.

Karahan, Abdülkadir, “Horasan Kültürünün Anadolu Türk Kültürünün Gelişmesine Etkileri”, Eski Türk Edebiyatı İncelemeleri, İstanbul 1980.

Kartal, Ahmet, “Basîrî ve Türkçe Şiirleri”, İlmî Araştırmalar, Sayı 10, İstanbul 2000.

Kartal, Ahmet, XI. Asırdan XVI. Asrın Sonuna Kadar Türk Edebiyatı ve Fars Edebiyatının Münasebetleri, Gazi Ün. SBE. Doktora Tezi, Ankara 1999.

Kâtip Çelebi, Keşfü’z-Zünûn, C. I-II, İstanbul 1971.

Kaya, İdris Güven, Derviş Şemsi and His Mesnevi Deh Murg, Harvard University, 1997.

Kaya, İdris Güven, “Derviş Şemsi ve Deh-Murg”, Sesler Dergisi, Sayı 179, Üsküp 1983.

Kılıç, Filiz, Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-Şuarâ (İnceleme, Tenkitli Metin), C. I-II, Gazi Ün. SBE. Doktora Tezi, Ankara 1994.

Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şuarâ, Haz. İbrahim Kutluk, C. II, Ankara 1981.

Koçu, Reşat Ekrem, “Basîrî”, İstanbul Ansiklopedisi, C. IV, İstanbul 1960.

Köprülü, Fuat, “Selçukîler Devri Edebiyatı Hakkında Bazı Notlar”, Hayat, C. IV, Sayı 102, (15 Teşrinisani 1928).

Köprülü, Fuat, “Selçukîler Devrinde Anadolu Şairleri: Hoca Dehhânî”, Hayat, Sayı 1, 2 Kânunıevvel 1926.

Köprülü, Fuat, “Anadolu Selçukluları Tarihinin Yerli Kaynakları”, Türk Tarih Kurumu Belleten, C. VII, Sayı 27 (Temmuz 1943).

Köprülü, Fuat, “Azeri Edebiyatına Ait Notlar: Hasanoğlu ve Habibî”, Edebiyat Fakültesi Mecmuası, C. IV(1925).

Köprülü, Fuat, “Çağatay Edebiyatı”, İslâm Ansiklopedisi, C. III.

Köprülü, Fuat, “Habîbî, Hayatı ve Eseri”, Edebiyat Fakültesi Mecmuası, C. VIII (1932), s. 626-633.

Köprülü, Fuat, “Hâce Ahmed Yesevî, Çağatay ve Osmanlı Edebiyatları Üzerindeki Tesiri”, Bilgi Mecmuası, C. I, Sayı 6 (Nisan 1330 /1914).

Köprülü, Fuat, “Selçukîler Devrinde Anadolu Şairleri: Dehhânî”, Hayat, C. I, Sayı 1 (2 Kânunıevvel 1926).

Köprülü, Fuat, Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar, İstanbul 1934.

Köprülü, Fuat, Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1986.

Köprülü, Fuat, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1976.

Kurnaz, Cemâl - Mustafa Tatcı, İstanbul’da Buharalı Bir Mutasavvıf: Emir Buharî, Ankara 1998.

Kurnaz, Cemâl - Mustafa Tatcı, “İstanbul’da Buharalı Bir Nakşî Şeyhi: Emir Buharî ve Türkçe Şiirleri”, Bilig, I, 1996.

Kurnaz, Cemâl, “Ahmed İlâhî’nin Türkçe Şiirleri”, İLAM Araştırma Dergisi, C. I, Sayı 1, Ocak-Haziran 1996.
Kurnaz, Cemâl, “Anadolu Şairlerinin Orta Asya İle İlişkileri”, Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, Sayı 15 (1998).

Kurnaz, Cemâl, Anadolu’da Orta Asyalı Şairler, Ankara 1997.

Kurnaz, Cemâl, Divan Edebiyatı Yazıları, Ankara 1997.

Kurnaz, Cemâl, Hayâlî Bey Divanı’nın Tahlili, Ankara 1987; İstanbul 1996.

Kurnaz, Cemâl, “Hayâlî Bey”, TDVİA, C. XVII.

Kurnaz, Cemâl, “Osmanlı Döneminde Türkiye-Orta Asya Edebî İlişkileri”, Türk Yurdu, XIX-XX / 148-149 (Aralık 1999-Ocak 2000).

Kurnaz, Cemâl, Türkiye-Orta Asya Edebî İlişkileri, Ankara 1999.

Kurnaz, Cemâl, “Ümmî Divan Şairleri”, Türklük Araştırmaları Dergisi, Sayı 7 (1991-92), İstanbul 1993.

Kurt, Yılmaz, “Hoca Ahmed Yesevî’nin Rum Eyâletindeki Zâviye Kurucuları Üzerindeki Etkileri”, Milletlerarası Ahmed Yesevî Sempozyumu, (26-29 Mayıs 1993), Konya.

Küçük, Sabahattin, “16.Yüzyıl Şairlerinden Bursalı Rahmî Çelebi ve Şiirleri”, Türklük Araştırmaları Dergisi, Sayı 7 (1991-1992), s. 423-472.

Latifî, Tezkire-i Latifî, İstanbul 1314.

Levend, Agâh Sırrı, Arap, Fars ve Türk Edebiyatlarında Leylâ ve Mecnûn Hikâyesi, Ankara 1959.

Levend, Agâh Sırrı, “Bilinmeyen Eski Eserlerimizden: Halîfe’nin Leylâ ve Mecnûn’u”, Türk Dili, C.I, Sayı 8, Mayıs 1952.

Macit, Muhsin, “Molla Câmî’nin Osmanlı Edebiyatına Tesiri- I”, Erdem, C. VII, Sayı 20, Ocak 1991.

Mansuroğlu, Mecdut, Anadolu Türkçesi (XIII. Asır) Dehhânî ve Manzumeleri, İstanbul 1947.

Mazıoğlu, Hasibe, “Ahmed-i Yesevî’nin Anadolu’ya Attığı Ateşli Eğsi”, Türk Dili, Sayı 504 (Aralık 1993).

Mecdî Mehmed Efendi, Hadâikü’ş-Şakâik, Haz. Abdülkadir Özcan, İstanbul 1989.

Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, C. I-IV, İstanbul 1308-1311.

Mehmed Şemseddin, Yâdigâr-ı Şemsî - Bursa Dergâhları, Haz. Mustafa Kara-Kadir Atlansoy, Bursa 1997.

Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, C. I-III, İstanbul 1333-1342.

Mehmed Tevfik, Kafile-i Şuarâ, İstanbul 1290.

Mehmet Kiremit, Mir’âtü’l-Memâlik (İnceleme-Metin-İndeks), Gazi Ün. SBE. Doktora Tezi, Ankara 1990.

Mengi, Mine, Mesîhî Dîvânı, Ankara 1995.

Muhammed b. Ali b. Süleyman er-Râvendî, Râhatü’s-sudûr ve Âyetü’s-sürûr (Gönüllerin Rahatı ve Sevinç Alâmeti) I. Cilt, Çev. Ahmet Ateş, Ankara 1957, 1960.

Mustafa İsen, Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı, Ankara 1994.

Müstakimzâde Süleyman Sadeddin, Mecelletü’n-Nisâb, Süleymaniye Ktb. Esad Ef. Bl. No: 628.

Nahcivânî, Hüseyin, Nüfûz-ı Zebân u Edebiyyat-ı Fârisî der-Türkiye Devre-i Âl-i Osman, Tebriz 1341.

Nahifî, Mesnevî-i Şerif Manzum Nahifî Tercümesi, Haz. Âmil Çelebioğlu, C. I, İstanbul 1962.

Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî, Millî Eğitim Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanlığı Ktb. No: B. 870.

Nev’îzâde Atâyî, Hadâikü’l-Hakâyık Fî Tekmileti’ş-Şakâyık, Haz. Abdülkadir Özcan, İstanbul 1989.

Ocak, Ahmet Yaşar, “Anadolu Sûfîliğinde Ahmed-i Yesevî ve Yesevîlik”, Türk Dili, Sayı 504 (Aralık 1993).

Ocak, Ahmet Yaşar, “Anadolu Türk Halk Sûfîliğinde Ahmed-i Yesevî Geleneğinin Teşekkülü”, Milletlerarası Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri (26-27 Eylül 1991), Ankara.

Ocak, Ahmet Yaşar, “Baba İlyas”, TDVİA, C. IV.

Okuyucu, Cihan, “Ahmet Yesevî’nin Anadolu’daki Temsilcileri Yunus Emre İle Âşık Paşa Arasındaki Fikir Akrabalığı”, Milletlerarası Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu, (26-29 Mayıs 1993), Kayseri.

Okuyucu, Cihan, “Sehâbî ve Divan’ı”, Erciyes Ün. SBE. Dergisi, Sayı 6, Kayseri 1995.

Orhonlu, Cengiz, “Seydî Ali Reis”, Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 1 (1970).

Öztürk, Mürsel, “Ahmed Yesevî-Hacı Bektaş-ı Velî ve Yunus Emre Zinciri”, Erdem, Cilt: 3, Sayı 9, (5 Eylül 1987).

Rıza, Tezkire-i Rıza, İstanbul 1316.

Ritter, Helmuth, “Celâleddin-i Rûmî”, İslâm Ansiklopedisi, C. III.

Riyâhî, Muhammed Emin, Osmanlı Topraklarında Fars Dili ve Edebiyatı, Çev. Mehmet Kanar, İstanbul 1995.

Riyâzî, Riyâz-ı Şuarâ, Nuruosmaniye Ktb. No: 3724.

Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Şairleri, C. I, İstanbul 1935.

Sadık Erdem, Râmiz ve Âdâb-ı Zurefâ’sı, Ankara 1994.

Safâyî, Tezkire, Süleymaniye Ktb. Veliyüddin Ef. Bl. No: 2585.

Sâlim, Tezkire, Süleymaniye Ktb. Esad Ef. Bl. No: 3872. Tezkire-i Sâlim, İstanbul 1315.

Sehî, Tezkiretü’ş-Şuarâ, İstanbul Ün. Ktb. No: 2540.

Sertkaya, Osman Fikri, “Osmanlı Şairlerinin Çağatayca Şiirleri”, TDED, XVIII (Ağustos 1970), s. 133-138; XIX (Ekim 1971), s. 171-184; XX (Aralık 1972), s. 157-184; TDED, XXII, s. 169-189; “Azerbaycan Şairlerinin Çağatayca Şiirleri”, TDED, XXIX, (2000), s. 263-266.

Seydî Ali Reis, Mir’âtü’l-Memâlik İnceleme-Metin-İndeks, Haz. Mehmet Kiremit, Ankara 1999.

Solmaz, Süleyman, Ahdî ve Gülşen-i Şuarâsı, Gazi Ün. SBE. Doktora Tezi, Ankara 1996.

Sungurhan, Aysun, Beyânî Tezkiresi (İnceleme, Tenkitli Metin), Gazi Ün. SBE. Yüksek Lisans tezi, Ankara 1994.

Şahinoğlu, Nazif, “Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî”, TDEA, C. VI.

Şemseddin Sâmi, Kamusu’l-A’lâm, C. I-VI, İstanbul 1306-1316.

Şeyhî Divanı, Haz. Mustafa İsen- Cemâl Kurnaz, Ankara 1990.

Şeyhî Mehmed Efendi, Vekâyi’-i Fuzalâ, C. I-III, Haz. Abdülkadir Özcan, İstanbul 1989.

Tansel, Fevziye Abdullah, “Hâmidî”, Türk Ansiklopedisi, XVII.

Tarlan, Ali Nihad, Ahmed Paşa Divanı, İstanbul 1960.

Tarlan, Ali Nihad, Hayâlî Beg Divanı, İstanbul 1945.

Tarlan, Ali Nihad, Şeyhî Divanı’nı Tedkik, İstanbul 1934.

Tarlan, Ali Nihad, Şiir Mecmualarında XVI. ve XVII. Asır Divan Şiiri, Rahmî ve Fevrî, Fasikül 1, İstanbul 1948.

Tekin, Gönül, “Fatih Devri Türk Edebiyatı, İstanbul Armağanı, İstanbul 1995.

Tekindağ, M. C. Şehabettin, “Seydî Ali Reis Hakkında Düşünceler”, Tarihten Sesler, Sayı 13-14, (İstanbul 1944).

Timurtaş, Faruk K., Eski Türkiye Türkçesi XV. Yüzyıl Gramer-Metin-Sözlük, 2.bsk., İstanbul, 1981.

Timurtaş, Faruk K., Şeyhî ve Harnâme’si, İstanbul 1970.

Timurtaş, Faruk K., Şeyhî ve Husrev ü Şirin’i, İstanbul 1963, 2. bsk., İstanbul 1980.

Timurtaş, Faruk K., Şeyhî, Hayatı, Eserleri, İstanbul 1968.

Tolasa, Harun, Ahmed Paşa’nın Şiir Dünyası, Ankara 1973.

Turan, Şerafettin, “Seydî Ali Reis”, İA, C. X.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. I-VII, İstanbul 1977- 1990.

Türk Edebiyatı Tarihi: Fuat Köprülü, 2. bsk. İstanbul 1980.

Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi-2: Azerbaycan Türk Edebiyatı, Ankara 1993.

Uzun, Mustafa, “Dede Ömer Rûşenî”, TDVİA, C. IX.

Uzun, Mustafa, “Rûşenî, Ömer Dede”, TDEA, VII.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, Ankara 1937.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hıref Defterleri”, Belgeler, C. XI/15, Ankara 1986.

Ünver, İsmail, “Ahmed-i Yesevî’nin Anadolu’daki Etkileri Üzerine”, Türk Dili, Sayı 504 (Aralık 1993).

Ünver, İsmail, “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”, Türkoloji Dergisi, VI (1974).

Ünver, İsmail, “Hâmidî”, TDVİA, C. XV.

Vasfi Mahir Kocatürk, Tekke Şiiri Antolojisi, Ankara 1968.

Yılmaz, Ali, “Ahmed-i Yesevî’nin Hikmetleri İle Yunus Emre’nin Şiirlerinde Tasavvufî Muhteva Benzerlikleri”, Milletlerarası Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu (26-29 Mayıs 1993), Kayseri.

Yılmaz, H. Kâmil, “Anadolu ve Balkanlar’da Yesevî İzleri”, İlim ve Sanat, Sayı 35-36 (Temmuz 1993).

Zarcone, Thierry, “Historie et Croyances des Derviches Turkestanais et Indiens à Istanbul”, Anatolia Moderna, II, Paris 1991.

Türklerdeki San’atkâr

Hükümdârlara Dâir

ÖMER TUĞRUL İNANÇER

T.C. Kültür Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu / Türkiye

an’at insanoğlunun ortak değerlerinin ortak ürünü olarak insanlığın ortak malıdır ve insanın insanlığa armağanıdır. Bir san’at eseri, san’atkârın insanlığa armağanı olduğu kadar, emânetidir de… Bu emânetin iyi korunması ve değerlendirilmesi insanoğlunun hem san’atkâra hem insanlığa karşı bir borcudur.

İnsanların ve tabiî milletlerin de ayrı ayrı karakterleri vardır. San’atkâr hem şahsının, hem mensûbu olduğu milletin karakterini eserinde yansıtmaya âdeta mecburdur. Ama ortaya çıkan eser, ne kendinin, ne milletinindir. Fakat insanlığındır. İnsanlık o san’atkâra da, onun milletine de minnet ve şükran borçludur.

İnsanlık âlemine nice san’atkârlar nice eserler armağan etmişler. Hepsinde kendilerinin ve milletlerinin izlerini bulmak mümkündür. Bu bakımdan sadece iyi anlatabilmenin bir şartı sayılan sınıflandırma ve isimlendirmeye tâbi tutularak anlatıldığından Fransız san’atı, İtalyan san’atı, İngiliz san’atı, Rus san’atı, vs san’atları ve Türk san’atı denmiştir. Bu isimlendirme ve ayırım, bir sahiplenme olarak algılanmamalıdır. Çünkü san’at ve bilim bütün insanlığındır.

Milletlerin medeniyet seviyeleri, insanlık âlemine armağan ettikleri san’at eserleri ile ölçülür. Bu doğru ölçü göz önüne alındığında Türkler, medeniyette en üst seviyededir. Çin sınırından Orta-Batı Avrupa’ya, Hint Okyanusundan Sibirya’ya ve Kuzey Afrika’ya yayılan bir coğrafyada yer alan Türkler bu coğrafya üzerinde mimârîden edebiyâta, mûsikîden minyatüre, hattan heykele, san’at olarak tekstilden nakışa kadar her alanda yerel ve folklorik olmanın ötesinde ve üstünde, klasik anlamda örnek oluşturacak mahiyette nice san’at eserleri ortaya koymuşlar ve insanlığa armağan ederek, insanlığın değerini yüceltmeye büyük katkıda bulunmuşlardır.

İnsanlığın yüceltilmesi san’at ve bilim adamları ile olur. San’atın korunup, kollanıp, yüceltilmesi san’atçının korunup yüceltilmesi ile mümkündür. Tarih ilmi de bunun böyle olduğunu göstermektedir. Meselâ, Avrupa Rönesans’ı, bu gelişmeyi san’atkârlara olduğu kadar, en az san’at koruyucularına da borçludur. İtalyan Medici Ailesinin san’at koruyuculuğu ile ortaya çıkan eserler bunun kanıtlarından biridir.

Türk tarihine bakıldığında ise bambaşka ve hiçbir millette rastlanmayan bir özellik göze çarpar. San’atçıyı koruma, teşvik etme, ödüllendirme, maddi imkânı elverişli kişi ve ailelerden başka, devlet idarecileri ve bizzat devlet başkanı hükümdâr tarafından da olmaktadır. Ayrıca özellikle edebiyat ve mûsikî alanlarında gerek kendi devirlerinin, gerek diğer zamanların en yüksek edebiyat ve mûsikî san’atçıları ile hem-âyâr ve hattâ daha üstün eserler verebilmiş bu kadar çok devlet başkanı hükümdâra sahip, Türklerden başka bir millet yoktur. Vezîr-i âzâm, Şeyhülislâm, Vezir, Kazasker, Vali, Danıştay üyesi, genel müdür gibi yüksek idare makamlarında görev yapmış mûsikîşinaslar ise sayılamayacak kadar çoktur. Polonya Meclis Başkanı ve Dışişleri Bakanı (1919-1922) Paderewski (1860-1941) hariç Türkler dışında bu örneğe de pek rastlanmaz.

Türk tarihindeki devlet başkanı mûsikîşinaslar veya mûsikîşinas devlet başkanlarına geçmeden önce bir yanlışlığı da düzeltmek gerekir:


Türk mûsikîsi başlı başına klâsik bir müzik türüdür ve Bizans, Arap, Hint müzikleri temeline dayanıp geliştirilmiş bir müzik değildir. Bunun böyle olduğunun îzâhına girişmek, mûsikî tekniğinin anlatılmasını gerektirdiğinden konu dışına çıkılmış olacağı için, ancak bu kadar bir dikkat çekilmesi ile yetinilebilir.

Ayrıca, saray duvarları arasına sıkıştırılmış ve belli bir entelektüel düzeye erişmiş kişilerin yahut bir aristokrat sınıfın müziği de değildir. Zaten Türklerde sınıf olmadığı için -batılılardaki gibi- bir aristokrasi de yoktur. Türk mûsikîsi tarihi incelendiğinde bestekâr ve icrâcıların büyük çoğunluğunun halktan kişiler olduğu gerçeği öğrenilecektir. Türk hükümdârları, halkları gibi yaşadıkları, düşündükleri ve hissettiklerinden, besteleri de, icrâları da, hatları da, şiirleri de halkları, yani kendileri gibidir. Zaten halktan kopuk san’at yaşamaz.

Türk san’atının her bakımdan en yüksek düzeye eriştiği Osmanlı Devleti’ndeki san’atkâr hükümdârlara geçmeden önce doğudaki san’atkâr Türk hükümdârlara bakıldığında ilk akla gelenler iki Timur oğludur: Hüseyin Baykara ve Bâbür Şah.

Hüseyin Baykara

Ebu’l Gâzi Sultan Hüseyin bin Mirzâ Doğu Türk Hakanı Timur’un oğlu Ömer Mirzâ’nın (1356-1395) oğlu Baykara Mirzâ’nın (1393-1416) oğlu Gıyâseddin Mansur Mirzâ’nın küçük oğludur. Annesi Firûze Bîbî de Timur’un diğer oğlu Mîran-Şah Mirzâ’nın torunu Kutluğ Sultan Beğim Hatun ile Emîr Sultan Hüseyin’in kızıdır. Sultan Hüseyin Baykara Timurlu Devletinin Semerkand’la birlikte payitahtı olan Herat’ta hükümdârlık etmiştir. Herât’ın kuzeybatısında Serpil-ü Tülebi’de Devlet-Hâne Sarayında, Haziran 1438’de doğdu. Timur’dan sonra Doğu Türk (Türkistan-Horasan-Harzem) Hakanlığı’nın merkezi olan Herât, onun zamanında dünyanın en büyük, kalabalık ve mâmûr şehri oldu.1496’da hakan olup, otuz altı seneden fazla hükümdârlık yaptıktan sonra altmış sekiz yaşında Mayıs 1506’da vefat etti. Kabri Herât’tadır. Kendisinden sonra hakan olan büyük oğlu Bedîüzzaman Mirzâ (1496-1515) siyasal ve askeri çalkantılara göğüs geremeyip, bir yıl içinde önce İran Hükümdârı Şah İsmail Safevî’ye ve sonra Osmanlı Pâdişahı Yavuz Sultan Selim Hân’a sığınıp İstanbul’a gitti. Orada 1515’te vefat etti. Kabri Eyüp Sultan mezarlığındadır.

Sultan Hüseyin Baykara başarılı hükümdârlık hayatının yanı sıra, san’at koruyuculuğu ve bizzat san’atkârlığı ile de dikkat çeken bir Türk hükümdârıdır. Batı Türkleri olarak da isimlendirilmesi mümkün olan Osmanlıların, Sultan II. Murâd Hân ile oğlu Fâtih Sultan Mehmet Hân dönemindeki yükselmelerinin Doğu Türklerindeki paraleli, Sultan Hüseyin Baykara dönemidir. Bu dönem aynı zamanda Timurlenk ile başlayan ve bazı tarihçiler tarafından “Timurlu Rönesansı” olarak adlandırılan döneminin hem en yüksek düzeyi ve zirvesi, hem de en son Doğu Türklüğü Medeniyeti safhasıdır. Hüseyin Baykara’dan sonra medenî yükselmede bayrak batı Türklerine, yani Osmanlılara geçmiştir. Horasan’ın Özbek Hânı Şeybek Hân tarafından alınmasından sonra İran ve Hindistan’da bir süre daha tesîrini devam ettiren Timurlu medeniyeti, daha sonra yerleşmiş ve Türklük karakteri İran ve Hint karakteri ile karışmıştır.

Sultan Hüseyin Baykara dönemi, Doğu Türklerinin mûsikîde en yükseğe eriştiği ve “Herât Mûsikî Okulu” denen 1380’li yıllar ile 1510’lu yıllar arasında yer alan dönemin en parlak bölümüdür. Hattâ yalnızca Baykara’nın saltanat dönemi olan 1470-1505 yıllarına dahî “Herât Mûsikî Ekolü” denmiştir. Bu dönem zarfında Türk mûsikîsi nazariyâtı hakkında tartışmalar ve araştırmalar gelişmiş ve önemli eserler yazılmış, ayrıca büyük icrâcılar, üstâtlar yetişmiştir. İlk büyük Türk Müziği bilgini ve nazariyâtçısı kabul edilen Azerbaycan Urmiye’li Safiyüddin Abdülmümîn’den (Bağdat’da son Abbasî Halîfesi Mustâ’sım ve sonra Hülâgû’nun ve Moğolların İran Genel Valisi’nin hakimiyeti altında yaşamış olduğundan-1224-1274-bu kadarla yetinildi) sonra gelen en büyük Türk mûsikîsi bilgini ve nazariyâtçısı Hâce Abdülkâdir Merâgî (1360-Mart 1435) Herât mûsikî ekolünü başlı başına anlatmaya yeterlidir.

Baykara döneminde de onun bir san’at koruyucusu ve bizzat önemli bir şâir, bilgin ve bestekâr olmasıyla çevresinde birçok san’atkâr toplanmıştır. Üstâd Gulâm Şâdî (ö. 1490) Merâgî’nin talebesidir ve ondan sonraki bestekârların en büyüğü kabul edilmiştir. O dönemin önemli diğer bestekârları Gulâm Şâdî’nin kardeşi Şâdi-beçe (Küçük Şâdî-ö. 1515) Ebû Said Hüseyin Pehlivan, Şah Kulu ve Ali Şîr Nevâî, Herat Sarayında, Sultan Hüseyin Baykara’nın koruyuculuğu altındadırlar.

Sultan Hüseyin Baykara’dan himaye gören çok önemli bir kişi de Molla Câmî’dir. Tasavvuf ve şiir alanında zirve kişilerden biri olan Mevlânâ Nûreddin Abdurrahman Câmî (8 Kasım 1414-9 Kasım 1492) kendinden sonra gelen Farsça yazan bütün şâirlerden üstün kabul edilmiştir. Nakşibendîliğin Türkistan-Horasan bölgesinde yayılmasında en önemli rolü oynayan ve Nakşibendîliğin Câmiye (veya Nûriye) kolunun kurucusu olarak Pîr-i Sânî (ikinci pîr) olan Molla Câmî birçok

ilmi eserinden başka mûsikî nazarîyâtı hakkındaki “Risâle fi’l mûsikî” adlı eseri ve ayrıca besteleri ile önemli bir müzik adamıdır. Türk Mûsikîsinin en büyük formu -Mirâciye dışında- olan Mevlevî Âyinlerine, bu formu kazandıran kişinin Molla Câmî olduğu; bestekârı bilinmeyen ve Mevlevî mûsikîsi alanında “Beste-i Kâdîm” adı ile anılan Hüseynî, Çargâh, Pençgâh makamlarındaki üç Âyin-i Şerîf’in de O’nun tarafından bestelendiği geniş kabul gören bir rivayettir. Kendisine Hüseyin Baykara’dan ayrı, Fatih Sultan Mehmed Hân ve Sultan II.Bayezid Hân tarafından da saygı gösterilmiş, ilgilenilmiştir.

Mevlâna Câmî ile çok yakın dost olan Ali Şîr Nevâî, sultanın da yakın dostudur ve devletin en çok sözü geçen nüfuzlu ve zengin kişisidir. Çağatay Türkçesinin bu en büyük ve dehâ sâhibi şâiri, aynı zamanda bestekârdır. Zenginliğini san’at koruyuculuğu (meselâ Gulam Şâdî, O’nun koruyuculuğunda yetişmiş ve yaşamıştır) ve imar faaliyetlerinde harcamıştır (Herât yakınlarındaki Mezâr-ı Şerîf şehrinde yer alan Hz. Ali’nin makam kabrini, Hüseyin Baykara ile birlikte yaptırmıştır). 9 Şubat 1441 de Herat’da doğan Nevâî, 3 Ocak 1501’de yine Herat’da vefat etmiştir. Nevâî’nin üç bestesinin notası 1928’de Moskova’da (Türkmenskaya Muzika) yayınlanmıştır. Aynı yayında Sultan Hüseyin Baykara’nın da uzun bir eserinin notası bulunmaktadır. Sultanın “Hüseynî” mahlası ile Çağatay Türkçesinde -Lehçesi- yazdığı şiirleri, bu lehçedeki şiirlerin -Ali Şir Nevâî dışında- en önemli ve san’at değeri yüksek olanlarındandır. Bu şiirler 1926’da Bakü’de “Dîvân” olarak basılmış ve yayınlanmıştır.

Bu büyük san’at koruyucusu ve san’atçı Türk Hükümdârı’nın “Mecâlis’ül Uşşâk” (Âşıklar Meclisleri) isimli manzum-mensur (nazım-nesîr, şiir-düzyazı) ve tasavvufla ilgili kitabı ise kendisinin san’atçılığı yanında bilginliğini de göstermektedir.

Bâbür Şah

San’atkâr Türk Hükümdârlarının doğudaki bir diğer kişiliği; Hint-Türk Hükümdârı Sultan Gazi Zâhirüddîn Muhammed Bâbür Şah Mirzâ’dır. O da Sultan Hüseyin Baykara gibi Timuroğlu ailesindendir ve Timurlenk Hân’ın beşinci kuşak torunudur. Babası Fergânâ Hân’ı Ömer Şeyh Mirzâ, annesi Çağatay Hânı Yunus Hân’ın kızı Kutlu Nigâr Hânımdır. 4 Şubat 1483’te Fergânâ Hânlığı başşehri Andicân’da doğdu. 10 Haziran 1494’de henüz on bir yaşında iken, babasının ölümü ile Fergânâ Hân’ı oldu. O dönemin siyasal çalkantıları ile üç defa Büyük Timurlu devletinin Semerkand şehrindeki tahtına geçti ise de (diğer taht şehri Herât’ta Hüseyin Baykara vardı) Türkistan’ın Özbek işgâli üzerine Türkistandan ayrılıp 10 Ekim 1504’te Kâbil’i aldı ve Afganistan’a hâkim oldu. Daha sonra güneye yaptığı seferlerin sonucunda ve 29 Nisan 1526’daki Pânipat zaferi üzerine Delhi ve Agrâ’yı alıp, Afgan-Lûdî devletine son verip, Hint-Türk Hakanı ve Sultanı oldu. 16 Mart 1527’de Hindûları yenip devletini geliştirdi. Başkenti Agrâ olan Hint-Türk hakanlığı, bütün Kuzey Hindistan ve Afganistanı kapsıyordu. Bu devlet, başkent Delhi olarak 1858 yılına kadar devam etti. Bâbür Şah 26 Aralık 1530’da Agrâ’da vefat etti ve vasiyeti üzerine çok sevdiği Kâbil’de toprağa verildi.


Yüklə 8,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   159   160   161   162   163   164   165   166   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin