Azerbaycan’da Müstakil Hanlıklar Devrine Umumî Bir Bakış



Yüklə 8,92 Mb.
səhifə7/178
tarix17.01.2019
ölçüsü8,92 Mb.
#98430
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   178

Hanlığın başında idari ve askeri işler ile ilgili kararları tek başına verebilen han bulunuyordu. Hanın danışmanlık statüsünde ve görevlilerden oluşan Divanı’nın da var olmasına rağmen, karar verebilme yetkisi hanın olmuştur. Karabağ Hanlığı’nda Han’ın iç ve dış siyaset ile ilgili karar vermesini etkileyebilen tek kişi, hanlığın ikinci adamı yani vezir olmuştur. Mahkeme işleri şeriata dayanılarak, kadılar tarafından uygulanırken örf ile çözülebileceği düşünülen mahkeme işlerini bazı hallerde naibler de yerine getiriyordu. Para sisteminin yaratılması ve kontrolü, vergilerin toplanması gibi işlerden oluşan maliye işlerini naib, kethüda ve serkerdeler yapıyorlardı. Emtia şeklinde vergileri ise, darğalar topluyorlardı. Hanlığın kudretinin belirleyicisi olan ordu (koşun), genellikle, direk han’a bağlı tüfenkçi ve gorçulardan, handan tiul adlı dirlik almış beylerin askeri birliklerinden (çerik), muaf ve konar-göçerlerden (elat) oluşuyordu. Onların donatımı ve geçimleri ile ilgili harcamaları Karabağ Hanlığı nüfusu tarafından sağlanıyordu. Beylerbeylik dönemi merkez hükumetin emri üzerine hareket eden silahlı birlikler, hanlık döneminde direk olarak hanın emrinde olmuşlardı. Adı geçen makam ve görevlerin yanı sıra hanın sarayında birçok başka görevli de vardı.22

Eski Sovyet ve bağımsızlık dönemine ait bazı tarih kitaplarında Azerbaycan hanlıkları yarı bağımsız hanlıklar olarak değerlendirilmişlerdi.23 Bu değerlendirmeye dayanırsak, hanlıkların hepsinin devlet olmadığı kanaatine varmalıyız. Tabii, Safevi dönemi beylerbeylikleri ile kıyaslanırsa Azerbaycan hanlıkları küçük, ekonomik ve askeri açıdan ise zayıf olmuşlardı. Fakat sadece sözünü ettiğimiz faktörler Azerbaycan hanlıklarının bağımsız veya yarı bağımsız olmalarını belirlemek için yetersizdir. Eğer bu faktörleri göz önünde bulundurarak, örneğin, Gence Hanlığı’nın statüsünü belirlersek, bu hanlığın, adı geçen beylerbeylik topraklarında kurulmuş Kazah ve Şemseddin sultanlıklarından arazisi ve nüfus sayısı açısından küçük olmasından dolayı, bir devlet olmadığını söylemeliyiz. Oysa, hanlıkların bir devlet, özellikle bağımsız devlet olmasını kanıtlamak için prensipçe farklı bir yaklaşımın kullanılması gerekiyor. Kanaatimizce, bu hanlıkların Müslüman devleti topraklarında Türk-Müslümanlar tarafından kurulduğunu göz önünde bulundurarak, bir Müslüman devleti için tarih boyunca geçerli olmuş devlet vasıflarının Gence ve Karabağ Hanlıklarında da olup-olmamasının belirlenmesi çok önemlidir. Bu devlet vasıfları ise, bilindiği gibi hutbede, devlet başında duran kişinin adının zikr

olunması, üzerinde devlet başkanının adı yazılmış paranın basılması ve aleminin olması idi. Gence ve Karabağ hanlıklarında sözünü ettiğimiz vasıfların varlığı hususunda geniş bilgiler veren kaynaklar adı geçen hanlıkların bir devlet olmadıklarını savunan görüşleri büsbütün çürütmektedirler. Kaynaklardaki bilgilere göre Gence ve Karabağ hanlarının birer alemleri olmasının yanı sıra üzerinde adları yazılmış paralar basılmış hutbede adları, zikr olunmuştu.24

Beylerbeylikten hanlığa götüren sürecin sonucunda Gence-Karabağ Beylerbeyliği’nin toprakları taksim olunduğu gibi, potansiyel imkanları da azalmış ve bir bakıma bu beylerbeyliğin nüfusu, askeri ve ekonomik gücü de taksime uğramıştı. Bundan dolayı Gence ve Karabağ hanlıklarının ayrılma güçleri zayıflamış devletler olarak dış saldırılara karşı direniş gösterebilmeleri bir yana dursun, bir birilerinin üzerine saldırılar yaparak, kendilerini o denli kudretsiz hale getirmişlerdir ki, Rusya bu hanlıkların ilhakını ve feshini kolaylıkla gerçekleştirebilmiştir. Oysa, Safeviler döneminde Gence-Karabağ beylerbeylik olarak koskocaman Osmanlı Devleti ordusuna direniş göstermeyi, geçici olsa bile, başarabilmişti. Fakat buna rağmen, Gence ve Karabağ hanlıkları sadece vasıflarına değil, devlet yönetimi için gerek olan diğer tüm yönetim kurumlarına da sahipti. İşte bu, adı geçen hanlıkların ayakta durabilmelerini temin etmiş en önemli fatkörlerin başında geliyordu.

Ordu, mahkeme, maliye vb. kurumların yanı sıra hanlıkta üst yönetim kurumunun (Divan) olması, aynı zamanda kurumlar arası bir dikey hirerarşinin biçimlenmesi ve fonksiyonel hale gelmesi de hanlıkların bölgesel, fakat uluslararası ilişkileri konusuna çevrilmiş birer devlet olduğunu göstermektedir.25

Safevi Devleti’ne bağlı Gence-Karabağ Beylerbeyliği’nde Gence ve Karabağ adlı hanlıkların -tüm vasıfları ile bağımsız devletleri olarak kurulmaları-, Azerbaycan Türklerinin kurdukları Safevi Devleti’nin yönetiminden 17. yüzyıl başlarında kesin bir şekilde uzaklaştırılmasına 18. yüzyılın ortalarında verdikleri başarılı bir siyasi cevap, yenildikleri şia ideolojisine karşılık olarak kazandıkları siyasi zaferleri idi.

18. yüzyılın ortalarında Türklerin Azerbaycan’da kurdukları hanlıklar, bölgesel devlet niteliği taşımışlardı. Bu devletlerin siyasi tekamül gücü aşağı-yukarı 50 yıllık dönem için yeterli olmuştu. Fakat bu nitelik, kurulan devletlerin sadece seviyesini değil, aynı zamanda onları kurmuş olan Türklerin yeni, farklı bir seviyede devlet kurabilmesinin imkanlarını ve perspektiflerini göstermekteydi. Bu imkan ve perspektifler Çarlık Rusyası döneminde de canlılığını korumuş ve 1918 tarihinde demokratik devlet kurma ile sonuçlanmıştı.


1 Bkz.: O. Efendiyev. Azerbaydcanskoye Gosudarstvo Sefevidov v 16-om veke. Bakü 1981, s. 70, 90-92; İ. P. Petruşevskiy, Oçerki po İstorii teodalnıh Otnoşeniy v Azerbeydcane i Armenii v 16-19 vv. Leningrad 1949, s. 117, 122

2 İskender Bey Türkmen (Münşi). Tarihi Alem-ara-yi Abbasi, Tahran 1314, s. 466, 622; İ. P. Petruşevskiy. a.g.e., s. 252-253; İ. P. Petruşevskiy, “Azerbaydcan v XVI-XVII vekah”, Sbovnik statey po istorii Azerbeydcan I, Bakü 1949, s. 280

3 O. Efendiyev, “Territoriya i Granitsi Azerbeydcanskih Gosudavstv v XV-XVI vv.” İstoriçeskaya Geografiya Azerbaydcana, Bakü 1987, s. 114.

4 Gence- Karabağ Eyaletinin İkmal Defteri - İstanbul, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tahrir Defterleri, 699.

5 Vilâyet-i Lovi Timav ve Zeamet Defteri - İstanbul, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tahrir Defterleri 769

6 T. Musevi, Orta Esrler Azerbaydcan Tarihine Dahir Farsdilli Senedler, Bakü 1977. (belece 7).

7 Muhamed Rafi Ansari “Düsturü’l - müluk” eserinde Gence-Karabağ Beylerbeyliği’nin Zeyem malahinden sözettiği halde, A. B. Vildanova araştırdığı kaynaktan habersizmiş gibi burasını ... Gürcistan toprağı olduğunu yazıyor. Bkz.: Muhamed Rafi Ansari, Düsturü’l - müluk A. B. Vildanova yayını, Taşkent, 1991, s. 122, dipnot 13. Aynı hatalı görüşü A. A. Rahmavi de savunarak, Zeyem ve Karabağlan nerede bulunmasının farkına varmadan bu yerlerin Gürcü, Lori ve Pembek’in ise Ermeni toprağı olduğunu iddia etmişti. Bkz: A. A. Rahmani, Azerbaydcan v Kontse XVI i v XVII veke, Bakü, 1981, s. 226, dipnot 107; A. A. Rahmani, “Azerbaydcan: Granitsı i Administrativinoe Deleniye v Kontse XVI - XVII vv”, İstoriçeskaya Geografiya Azerbaydcan, Bakü, 1987, s. 127 dipnot 25

8 Tadhkira al-muluk A manual of Safavid Administration, Transl. and expl. By V. Minorskiy. London 1943 s. 102-105

9 İ. P. Petruşevskiy yanlış olarak keştek ile keştasfi bir birine karıştırarak aynı nahiye olduğu fikrini ileri sürmüştü. Bkz.: İ. P. Petruşevskiy a.g.e., s. 235.

10 Gence-Karabağ eyaletinin Mufassal Defteri -İstanbul, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tahrir Defterleri, 903. Bu mufassal defter tarafımızdan yayınlanmıştı: Gence-Garabağ eyaletinin Mufassal Defteri. Önsöz, tercüme, geyd ve şerhlerin müellifi Hüsameddin Memmedov (Karamanlı), Bakü 2000.

11 T. Musevi. a.g.e., s. 71,73-76, 135; İ.P. Petruşevskiy, a.g.e., s. 111.

12 İskender Bey Türkmen (Münşi), a.g.e., s. 133-135,137,142,607,762; Tadhkira al-muluk, ss. 102-105

13 Adı geçen icmal deftere göre, tahrir sırasında Gence-Karabağ eyaletinde Kacarların Karaca Sevgülen, Kaytak, kolsuzlugu, Ağcakoyunlu, Gengeldilü, Eğclenlü, Şam Bayadı Yiva Kacar adlı oymaklar bulunuyorlardı. Bkz.: Gence-Karabağ Eyaleti’nin İcmal Defteri-İstanbul, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tahrir Defterleri, 699, s. 13, 28, 137, 179

14 F. M. Kırzıoğlu, Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi (1451-1590), Ankara 1993, s. 369

15 A. A. Rahmani, a.g.e. s, 93; G. Ahmedov, S. Onullahi, “Gencenin Gedim ve Orta Asırlar Tarihi”, - Gence. Tarihi Oçerk, Bakü 1994 s. 27-29.

16 Bkz.: T. T. Mustafazade, Azerbaydcan i Russko-Turetskiye Otnoşenya v Pervoy Treti XVIII veka, Bakü 1993.

17 Bkz.: Gence-Karabağ eyaletinin Mufassal Defteri (H. Memmedov-Karamanlı yayını), s. 8-9

.
18 F. Aliyev, Gence XVIII Asırda, - “Gence. Tarihi Oçerk”, Bakü 1994, s. 39-45 Ayrıca bkz.: S. Rüstemov, Şeyh İbrahim Gutsi Gencevi-Gence Hanlığı’nın Tarihçisi kimi, -“Elyazmalar Hazinesi”, 3. cilt. Bakü 1972, s. 46-52.

19 Nazım Ahundov, Karabağ Salnameleri, Bakü 1989, s. 69-154.

20 E. K. Mamedova, Administrativnoye Ustroystvo i Upravleniye Azerbaydcanskih Hanstvo vo Vtoroy Polovine XVIII veka, (Doktora tezi özetleri), Bakü 1999, s. 10-12.

21 Opisaniye Karabahskoy Provintsii, Sostavlennoye v 1823 Godu Statskim Sovetnikom Mogilevskim i Polkovnikom Yermolovim, Tiflis 1886.

22 E. K. Mamedova. a.g.e. 20-26.

23 Bkz.: İ. P. Petruşevskiy, a.g.e., s. 7, 86-87, 142, 145, 215, 257, vb.

24 Azerbaycan Tarihi, cilt 1. Bakü 1961, s. 392; Azerbaycan Tarih Müzesinde Gence ve Karabağ hanlarının alemleri ile Gence ve Henahabad (Şuşa)’da darbettikleri Paralar sergilenmektedir.

25 18. yızyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarında Gence ve Karabağ Hanlıkları dahil diğer hanlıkların Rusya, Kacar Devleti ve Osmanlı Devleti ile diplomlatik ilişkilerin olmasının yanı sıra bu hanlıklar adı geçen devletlerin dış politikasında iddia noktasını oluşturuyorlardı. Bkz.: Nazim Ahundov, Karabağ Salnameleri, Bakü 1989, s. 95-145.

A. Yayınlanmamış Kaynaklar

Gence-Karabağ Eyaletinin İcmal Defteri - İstanbul, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tahrir defterleri, No: 699

Vilayet-i Lori timar ve zeamet defteri - İstanbul, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tahrir defterleri, No: 769

Rahimizade İbrahim Harimi. Gencine-i feth-i Gence - İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar, No: 2372, varak 54 a-97 b.

B. Yayınlanmış Kaynaklar

Garabağnameler. (Nazim Ahundov yayını). cilt 1-2. Bakû, 1989.

Gence-Garabağ Eyaletinin Mufessel Defteri. Ön söz, tercüme, geyd ve şerhlerin müellifi Hüsameddin Memmedov (Garamanlı). Bakû, 2000.

İskender bey Tükrman (Münşi). Tarih-i alem-ara-yi Abbasi. Teahran, 1314.

Molla Mehemmed al-cari. Car salnamesi. (Sevda Süleymanova yayını). Bakû,1997.

Muhammed Rafi Ansari. Dastur al-myuluk. A.B. Vildanova yayını. Taşkent, 1991.

Musevi T. Orta eserler Azerbaycan tarihine dair farsdilli senedler. Bakû, 1977.

Opisaniye Karabahskoy Provintsii, Sostavlennoye v 1823 godu statskim sovetnikom Mogilevskim i polkovnikom Yermolovım. Tiflis, 1886.

Tadhkirat al-muluk. A manual of Safavid administration. Transl. and expl. By V.Minorsky. London, 1943.

C. Araştırmalar

Abdullayev G.B. İz istorii severo-vostoçnogo Azerbaydcana v 60-80-ye gg. XVIII v. Bakû,1958.

Ahmedov G., Onullahi S. Gencenin gedim ve orta esrler tarihi. -“Gence. Tarihi oçerk”. Bakû, 1994, s. 3-32.

Ahundov Nazim. Garabağ salnameleri. Bakû, 1989.

Aliyev F. Gence XVIII esrde. - “Gence. Tarihi oçerk”, Bakû, 1994, s. 33-52.

Avalov Elturan. Arhitektura goroda Şuşi. Bakû, 1977.

Azerbaycan tarihi. cilt 1. Bakû, 1961.

Geybullayev G. Garabağ (etnik ve siyasi tarihine dair). Bakû, 1990.

Ferzelibeyli Şahin Fazil. Azerbaycan ve Osmanlı İmperiyası. Bakû, 1994.

Hüseynzade Ali. XIX esrin ikinci yarısında Azerbaycan tarihşünaslığı. Bakû, 1967.

Kırzıoğlu F. M. Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi (1451-1590). Ankara, 1993.

Mamedova E. K. Administrativnoye ustroystvo i upravleniye azerbaydcanskih hanstv vo vtoroy polovine XVIII veka. (Doktora tezi özetleri). Bakû, 1999.

Mustafazade T. T. Azerbaydcan i Russko-Turetskiye Otnoşeniya v Pervoy treti XVIII veka. Bakû, 1993.

Petruşevskiy İ. P. Azerbaydcan v XVI-XVII vekah. -“Sbornik statey po istorii Azerbaydcana”, I, Bakû, 1949, s. 225-297.

Petruşevskiy İ. P. Oçerki po istorii feodalnıh otnoşeniy v Azerbaydcane i Armenii v 16-19 vv. Leningrad, 1949.

Rahmani A. A. Azerbaydcan: granitsı i administrativnoe deleniye v kontse XVI-XVII vv.- “İstoriçeskaya geografiya Azerbaydcana”. Bakû, 1987, s. 120-129.

Rahmani A. A. Azerbaydcan v kontse XVI- i v XVII veke. Bakû, 1981.

Rüstemov S. Şeyh İbrahim Güdsi Gencevi- Gence hanlığının tarihçisi kimi.- “Elyazmalar hezinesi”, 3. cilt. Bakû, 1972, s. 46-52.

Sinitsina Ye. A. Denecnoye obraşeniye Azerbaydcana vo vtoroy polovine XVIII- pervoy çetverti XIX veka. (Doktora tezi özetleri). Moskva, 1992.

Süleymanova S. XVIII esr Azerbaycan tarihane dair meselelerin erebdilli yerli menbelerde işıglandırılması- “Orta esrler Şergi”. Bakû, 2000, s.139-158.

Sısoyev V. M. Tyürkskoye naseleniye Azerbaydcana v XVII veke. Bakû, 1926.

Efendiyev O. Azerbaydcanskoye gosudarstvo Sefevidov v 16-om veke. Bakû, 1981.

Efendiyev O. Territoriya i granitsı azerbaydcanskih gosudarstv v XV-XVI vv.- “İstoriçeskaya geografiya Azerbaydcana”. Bakû, 1987, s. 110-119.

Veliyev (Baharlı) M. G. Azerbaydcan (fiziko-geografiçeskiy i ekonomiçeskiy oçerk). Bakû, 1921

İrevan (Revan) Türk Hanlığı ve

Osmanlı Devleti İle İlişkileri

Saİde Hacİeva

Azerbaycan Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü / Azerbaycan

revan Hanlığı XVIII. yüzyılın 2. yarısı XIX. yüzyılın başlarında diğerlerine oranla daha kuvvetli bir stratejik duruma sahip olan Azerbaycan Türk hanlıklarından birisiydi. Aslında bir Azerbaycan toprağı olan bu hanlığın arazisinde bugün yapay bir Ermenistan Devleti kuruludur. Bu sebeple, uzun süre hanlığın tarihi Azerbaycan araştırmacılarının dikkati dışında kalmıştır. Ermeni tarihçileri de bu hanlığın Türk hanlığı olduğunu göz önüne alarak onun tarihini araştırmaktan vazgeçmişlerdi. Bir tek V. R. Grigoryan, İrevan Hanlığı’nın çok küçük bir devresini 1780-1800 yılları arasını kapsayan bir kitap yayınlamıştır.1 Bu kitapta hanlığın sosyal ve ekonomik tarihi yüzeysel, politik olayları ise peşin hükümlülükle ele alınmıştı.

İrevan Hanlığı’nın tarihine ait tek ciddi araştırma merhum Prof. F. M. Aliyev’e ve onun öğrencisi U. Hasanova aittir.2 Kitapta İrevan Hanlığı’nın oluşumu, sosyo-ekonomik ve siyasi durumu tarihi kaynaklar ve arşiv belgeleri ışığında okuyucuya sunulmuştur.

İrevan Hanlığı Safeviler Devleti’nin dahilinde Çukursa’d (İrevan beylerbeyliği) adlı arazide kurulmuştu. Çukurs’ad beylerbeyliği İrevan şehri ve çevresini, Maku, Sederek, Nahçıvan ilini, aynı zamanda Beyazit kalesini, Şadilu kabilesinin vilayeti ile Dumbuli kabilesinin vilayetini ve Magazberd’i içine almaktaydı.

Beylerbeyliğini, Ustaçlu ve Kacar boylarının temsilcileri yönetiyorlardı. 1441 yılında Kilkya’dan sürülen Ermeni katalikoslarının İrevan şehrine yakın Eçmiedzin (üç müezzin-üç kilise demektir) manastırını kendilerine ikametgah seçtiklerini belirtmeliyiz. Daha sonraları Eçmiedzin tüm dünya grigoryen mezhebli Ermenilerin dini merkezine dönüştürülmüştür.3

İsyan eden Afgan kabilelerinin Safevi Devleti’nin başkenti İsfahan şehrini işgal etmeleri dolayısıyla 1722 yılında bu devlet çökmüş, Afganların lideri Mir Mahmut, İsfahan’da tahta çıkmıştır. Ama Afganlılar, eski Safeviler Devleti’nin torpaklarının tamamında yönetimi ele geçirememişlerdi. Rusya ve Osmanlı İmparatorlukları da mevcut durumdan yaralanarak Safevi mirasından kendi paylarını almaya çalışıyorlardı. Ağustos 1724 tarihinde İrevan şehri Osmanlılar tarafından ele geçirildi.4

Osmanlılar İrevan şehri ve çevresini 1735 yılına kadar yönettiler. Afşar boyundan olan Nadir’in yönetimindeki İran Devleti’nin yeniden kurulması ve kuvvetlenmesi dolayısıyla aynı yıldan başlayarak adı geçen arazi yeniden İran’ın yönetimine geçti.

1736 yılında Nadir Şah, Mugan kurultayında kendisini Şah ilan ederek resmen Safevi sülalesinin hakimiyetine son verdi. Nadir Şah bu dönemde güvenilir adamı Pir Mahmut Han’ı, İrevan Beylerbeyi olarak atadı.5

Nadir Şah’ın büyük bir ordusu vardı. Bu da ahalinin vergi yükünün ağırlaşmasına neden oluyordu. Arşiv belgelerindeki bilgilerden, İrevan bölgesinde yalnız fakirler değil, zenginler (feodallar) bile gereken vergileri ödeme durumunda olamadıklarından dolayı dağlara çekilmişlerdi. Daha 1740’lı yılların başlarında diğer şehirlerin yanı sıra İrevan şehrinde de küçükten büyüğe kadar herkes isyan ederek dağlara çıkmıştı.6 Rusya’nın İran’daki Büyükelçisi M. M. Golitsin, 15 Mart 1747’de Rus hükümetine gönderdiği mektupta “… şu anda İran’ın birçok vilayetlerinde ve yerlerinde tehlikeli durum oluşmuş ve büyük kargaşa başlamıştır. Gence, İrevan, Nahçıvan ve Tiflis’te sınırsız vergiler ve para cezaları yüzünden tüm ahali-küçükten büyüye kadar herkes, şehrin makam sahibi insanları bile isyan ederek emlaklarını alarak hayvanlarıyla dağlara çekildiler”7 diye yazmaktaydı.
Sayısız isyanlar, Nadir Şah Afşar’ın devletinin temelini sarstı ve 1747 Haziran ayında Şah, sarayda bir suikast sonunda öldürülünce onun devleti de dağılmış oldu. Azerbaycan yeniden özgürlük kazandı. Ama onun arazisinde bir devlet değil 20 civarında hanlık kuruldu.

Kurulmuş hanlıklardan biri de İrevan Hanlığı’ydı. İrevan Hanlığı’nın prensipleri, kitaplarda yazıldığı gibi bir zamanlar Nadir Şah tarafından İrevan’a kadı olarak atanan Pir Mahmut tarafından belirlenmişti.8 Fakat adı geçen kitabın bir başka yerinde Hanlığın temelini İrevan’da isyana liderlik etmiş olan yerli zenginlerden, Mir Mehdi Han’ın belirlediği yazılır.9 1999 yılında yayınlanmış “Azerbaycan Tarihi” kitabında ise bu konuda şöyle deniliyor: “Nadir Şah katledildikten sonra İrevan Hanı Pir Mahmut Han, yönetimi kaybetmemeye çalışsa da İrevan’da İran ağalığına karşı isyana liderlik yapan Mir Mehti Han kendisini Han ilan etti ve özgür İrevan Hanlığı’nın temelini attı.”10 Son araştırmaları dikkate aldığımızda Mir Mehti Han’ı, İrevan Hanlığı’nın kurucusu olarak kabul edebiliriz. Azerbaycan’ın kuzeybatısında yerleşen bu hanlığın başkenti İrevan şehriyle birlikte Kırkbulak, Zengibasar, Garnibasar, Vedibasar, Şerur, Soran, Derek, Saatlı, Tala, Seyidli-Ağaçlı, Serderebad, Gerni, Abran, Dereşişek ve Göyçe olmak üzere 15 vilayeti bulunmaktaydı.11

Hanlığın ekonomisinde önemli yeri ziraat almaktaydı. Hayvancılık ve çiftçilik diğer alanlara oranla daha çok gelişmişti. Diğer Azerbaycan hanlıklarında olduğu gibi İrevan Hanlığı’nda da aşağıda belirttiğimiz türde toprak sahipleri vardı:

1. Divan-i Devlet Toprakları: Bu topraklar daha önceleri olduğu gibi bütünlükle devlet hazinesinin elinde değildi. Bu toprakların önemli hissesi Han ve onun aile üyelerinin eline geçmişti.

2. Halise Toprakları: Hanın aile üyelerine ait topraklar.

3. Mülk Toprakları: Zengin beylere ve ağalara (feodallara) ait topraklar. Bu araziyi almak, satmak veya bağışlamak mümkündü.

4. Vakıf Toprakları: Din ocaklarına, camilere, kutsal yerlere ait topraklar.

5. Cemaat Toprakları: Köy halkına ait topraklar.12

Divan topraklarının özel şahıslara bağışlanan arazileri “tiyul” olarak adlandırılıyordu. Tiyul almış şahsın-‘tiyuldar’ın bu arazinin yalnız ürününü toplama hakkı vardı. Tiyul daimi değildi ve babadan oğula geçmezdi. Tiyuldarın arazisinden toplanan ürünün belli bir kısmı hazineye geçiyordu.

İrevan Hanlığı’nda “vakıf” toprakları diğer hanlıklardan farklıydı. Hanlıkta camilerle beraber birkaç kilise de vardı. Kiliselerin büyük işletmeleri de bulunmaktaydı. Azeri feodallar Ermeni ruhbanlarına büyük avantajlar vererek kudretli Ermeni işletmeciliğinin oluşması için imkan sağlamışlardı. Eçmiezdin manastır işletmeciliği gelişerek XIX. yüzyılda da “devlet içinde devlete” dönüşmüştü.13 Manastırın 190 halvar (375 hektar) toprağı vardı. Onun her yıl 103 halvarı ekiliyordu. Bu toprakların 40 halvarında buğday, 10 halvarında arpa, 15 halvarında çeltik, geriye kalan kısmında pamuk, keten, pirinç gibi ürün yetiştirilmekteydi.14

Halka ait topraklar küçüktü ve az ürün vermekteydi. Zengin beyler iyi toprakları ele geçirerek köylülere tarım için elverişli olmayan dağlık alanlarda toprak veriyorlardı. Ziraat için toprağın azlığından zor durumda kalan köylüler, zenginlerin topraklarını kiralamak zorunda kalıyorlardı.

Diğer hanlıklarda olduğu gibi İrevan Hanlığı’nda da iki önemli zümre vardı; zengin beyler, ağalar ve köylüler. Yönetim merdiveninde en yüksekte han, sonra hanın veziri, daha aşağılarda beyler, divan beyleri, ordu kumandanları, emirler sıralanıyorlardı. Din adamları, çiftçilikle uğraşan yarım yerleşik elat (göçebe) beyleri-ilbeyler de bu sıralamaya giriyorlardı. İlbeyler savaş dönemlerinde hizmetleri karşılığında ahalinin topraklarını yönetip gelirlerini toplama hakkına sahiptiler. Savaş zamanı elat beyleri, yönetimlerinde olan göçebelerle birlikte, silahlanarak hanın huzuruna çıkmalıydılar. Yukarıda belirttiğimiz herkes vergilerden muaftı.

Köylü zümresine, çiftçiler ve göçebeler dahildi. Onlar, belirlenen vergi tutarını öder ve görevlerini yaparlardı.

Köylüler, köy yöneticileri tarafından onlara ayrılmış toprakta çalışıyor, ürettiklerinin onda birinden beşte birine kadarını ağaya veriyorlardı. Az topraklı köylüler ağalardan ağır koşullarla toprak kiralıyor, topladıkları ürünün yarısını veya üçte iki kısmını toprak sahibine vermek zorundalardı.

Resmen köylülerin, topraklarını bırakıp başka yerlere taşınma hukukları vardı. Ama uygulamaya gelince bu hukuk sınırlıydı. Taşınmadan önce köylüler üstlendikleri tüm işleri sona erdirir, toprakla ilgili tüm görevlerini yaparlardı. Köylüler başka yere taşınacakları zaman bir kaç ay önce toprak sahibine haber verir, borç ve vergilerini zamanında öderlerdi.15

Rençberlerin durumu daha zordu. Toprağı ve iş aleti olmayan rençberler han, sultan, melik, bey ve diğer zenginlerin topraklarında çalışıyor ve elde ettikleri ürünün, sadece üçte bir hissesini alabiliyorlardı. Rençberler, çeltik,pamuk ve ipek yetiştirme gibi daha ağır işlerde kullanılıyordu. Ağalar rençberleri toprakla birlikte bir başka şahsa verebiliyor, satabiliyordu. Bazı nedenlerden dolayı rençberlerin sayısı da artıyordu. Bazen aç kalan ve fakirleşen köylüler kendi topraklarını satarak rençberlik yapmak zorunda kalıyorlardı. Bazen de diğer hanlıklardan kaçan köylüler de rençberlik yapıyorlardı.16


“İrevan Hanlığı” kitabının yazarları göçebelerin durumlarının rençberlerin durumundan iyi olmadığı düşüncesindeydiler.17 Ama bu görüşe katılmak doğru değildir. Hanlar, kendi ordularını genellikle göçebelerden toplamıştı ve eğer onlara ağır vergi yükleselerdi, onlarda kırgınlık yaratabilecekleri hususunu da göz önünde bulundurmak gerekirdi. Bu yüzden de Safeviler devrinden başlayarak göçebeler tam veya kısmen vergilerden muaflardı. İran, Osmanlı ve Gürcistan’la sınırda olan ve daima saldırı tehlikesi altında bulunan İrevan Hanlığı da bu konuda istisna olamazdı ve göçebelere avantajlar sağlanmalıydı ve sağlanıyordu.

Vergiler hem ürünle, hem de parayla ödeniyordu. İ. Şopen’in yazdığına göre İrevan Hanlığı’nda ahali vergi vermede 8 gruba ayırıyordu. I. gruba Müslüman cemaati, Ermeni cemaati ve Çingeneler, II. gruba Eçmiedzin manastırı giriyordu.

XIX. yüzyılın başlarında Güney Azerbaycan hanlıklarının İran’ın kontrolüne geçmesiyle ilgili olarak İran hükümeti Maku Hanlığı’nı da vergiler listesinde İrevan Hanlığı’na katmıştı. Bu yüzden Maku Hanlığı’nda toplanılan vergiler III. gruba giriyordu. IV. gruba göçebeler, V. gruba “binacı” adı verilen ahali tabakası (binacı-bina kelimesinden oluşmuş ekonomik yönden binası, temeli olan ailelere deniliyordu) giriyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nda bu terim karşılığında “bennak” kelimesi kullanılmaktaydı. VI. gruba parayla karşılanan “hediyeler” giriyordu. Bu vergi hediye ve rüşvet olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Hediye saygı gösterme anlamında veriliyor, rüşvetse herhangi amaçla makam sahibi insanlara veriliyordu. VII. gruba Ermenilerin üzümlükleri giriyordu. Nihayet VIII. gruba parayla toplanan vergiler giriyordu. Bu vergiler genellikle hanın memurları için toplanılıyordu. Bunlar katipler, mahal beyleri, naiplerdi. Su ve sulamaya büyük ihtiyaç duyulduğundan memurlar yapay sulama kullanan köylülerden nakit paradan başka belli miktarda buğday, arpa ve pamuk da alıyorlardı. Köylerde vergi toplayan memurların yararına “hizmet parası” veya “kulluğu” adıyla özel vergi topluyorlardı. Şehirliler “bekçi parası” olarak adlandırılan vergi veriyorlardı. Parayla toplanan vergilerden biri de “rehdari” (gümrük rüsumu) idi.18


Yüklə 8,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin