Benim gözümden) doğANŞEHİR ve 93(1877) muhacirleri



Yüklə 2,37 Mb.
səhifə22/55
tarix30.07.2018
ölçüsü2,37 Mb.
#63474
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   55

- SPORTİF FAALİYETLER-

Önceleri spor olarak; güreş yapılır, spora yakın oyunlar oynanırdı.(Bunlardan önceleri bahsetmiştik) Okulların faaliyete geçmesiyle atletizm ve gösteri hare-ketleri ve daha sonraları top oyunları (Futbol, voleybol v.s) gündeme oturdu. Tüm ülkede olduğu gibi ilçemizde de özellikle futbol ilgi odağı olmaya başladı. Sınıflar arası, okullar arası müsabakalar ve akabinde ilçeler arası futbol maçları, özellikle gençleri top oyunlarına yöneltti. Diğer sporlar ki, bir zamanlar halkın en çok ilgi duyduğu güreş sporu adeta unutuldu.

Futbol ve voleybolun ilgi çekmesi ile birlikte, faaliyetler artırıldı ve resmiyet kazandırıldı. Kurulan 11 yıldız, 11 ateş gibi gibi takımlardan, sonuçta Doğan- şehir Spor’un nüvesi oluşturuldu. Malatya’da yapılan amatör liglere iştirak edi-lerek şampiyonluklar kazanıldı. Sporun ilerlemesine katkı sağlayan insanla- rımızı ismen de olsa zikretmemiz gerekir diye düşünmekteyim. Hatırladığım kadarı ile Ökkeş Özdemir, Vahit Doğan, özellikle Vefa Erdoğan’ın katkıları büyük olmuştur. Bilahare bizim jenerasyon Azmi Tekin, Mustafa Hazer, Ahmet Ayabakan, Nurettin Kabakaş, Zakir Armağan, Ali Balkış, Nazım Özer, Nazif Doğan(Bomba), Doğan Durak, Naci Özcan, Turan Çoban, Şamdanlı(Memet Beltekin ve kardeşi rahmetli Ali Beltekin), Arif Yayla, Topuksuz Necmi Özel, Bendeniz, Necmettin Kaya, Başkan Cengiz Özdemir, Faruk Hazer ve sonradan gelen yeni jenerasyon.

Daha sonraları başta Cengiz Özdemir, Rahmetli Necmettin Kaya, Faruk Hazer, Nazmi Doğan olmak üzere daha birçok insanımız, spora şu veya bu şekilde katkıda bulunmuşlardır. Ve Özellikle Belediye Başkanliğı sırasında Cengiz Öz-demir’in, Necmettin Kaya ile birlikte spora yaptıkları katkı ve gösterdikleri ilgi asla untulmamalıdır.

- A Ğ A L A R =

Muhacir ailelerde “ağa” konumunda bulunan kişilere çokça rastlamaktayız. Aslında, memlekette iken alınan bu sıfatlar burada da devam ettirilmiştir. En çok ağa kişilere Golishal(Gürarmut)köyünden gelenlerde rastlamaktayız. Memleket-te iken Ömer Ağa olarak bilinen kişinin Viranşehir’e gelen 3 oğlu, babadan gelme ağalığı burada da devam ettirmişlerdir. Aslında ağalık ve beylik tüm Os-manlı topraklarında her zaman için var olmuş ve önemini korumuştur. Bey ve ağaların gerek devlet katında ve gerekse halk nezdinde itibarları yüksek olmuş-tur. Yetkileri çok geniş olup, devletçe onlara ayrıcaklı bir yaşam hakkı tanınmış-tır. Bu kişiler, kendilerinin ağırlıklarını hissettirme adına, ya insanlara daha ya-kın durarak kendilerini sevdirebilmiş ve saydırabilmişler, ya da şu veya bu şekil-de baskı kurarak insanları sindirebilmişlerdir … Şimdi ağa olarak tanınan kişile-ri tanımaya çalışalım. (Ömer Ağa oğlu)SADIK AĞA- torunu MUSTAFA AĞA. (Ömer Ağa oğlu)HAMİT AĞA- oğlu ABBAS AĞA ve onun oğulları; RID-VAN AĞA, HAYDAR AĞA, YARIM AĞA.(Ömer Ağa oğlu NUMAN AĞA. (Kadı oğlu) KAMİL AĞA- SEFER AĞA ve oğlu DERVİŞ AĞA. İBRAHİM AĞA (ilk muhtar)

Ata ailesinden HACI AHMET AĞA- Karatepe ailesinden ALİ AĞA- Albayrak ailesinden RECEP AĞA--- Şahin ailesinden ŞAKİR AĞA v.s.

- Ş E H İ T L E R ve G A Z İ L E R -

Yapılan Balkan, Çanakkale, I.Dünya(Sarıkamış,Yemen), Kurtuluş savaşların-da muhacir kesimden insanların var olduklarını gözlemlemekteyiz. Bunların bü- yük bir kısmı harp esnasında şehit düşmüş evlerine yurtlarına geri dönememiş-lerdir. Sağ kalanlar ise gazi olarak dönüş yapabilmişlerdir. Ş E H İ T L E R :

1-ABDÜLAZİZ -(İbrahim ağa’nın oğlu), 2-ABBAS AĞA(Doğan ailesi) 3-HASAN MUTLU (Mutlu ailesi) 4-MEMET ALİ(Eroğlu ailesi) 5-HASAN (Özcan ailesi)Çanakkalede 6-ÇOLAK İSA(Nuri Yılmaz’ın dedesi) 7-AHMET KAYAOĞLU(Kaya ailesinden) 8-MUSTAFA(Yaman ailesinden) 9- KAHRA- MAN ÇAVUŞ (Dede ailesinden) Maraş ve Antep savunmasına kağnı ile erzak taşırken Sürgü’de soğuktan donarak. 10-NAZMİ DOĞAN(Molla Refet oğlu) 11-İZZET(Durdu ailesinden) Yemende. 12-AHMET (Şen ailesinden) 13-İBRA- HİM (Türkmenoğlu ailesinden) 14-MEVLÜT DOĞAN(Numan Ağa’nın oğlu) Hicazda. 15-KAMİL ve oğulları MAHMUT, ÖMER, HASRET (Özel ailesi) Yemende. 16-VEHBİ (Durak ailesinden) Yemende. 17-SABRİ (Dinçer aile- sinden) 17-BURHAN (Kutlu ailesinden) 18- CAFER(Köse ailesinden) 19-HA-SAN(Mutlu ailesinden)

GAZİLER = 1-EMİN (Kabakaş ailesinden) 2-MUSTAFA(Şahin ailesinden) 3-H.ABBAS HOCA(Durak ailesinden)Yemende. 4-H.AHMET(Özel ailesinden) Yemende babası ve 3 kardeşinin şehit düşmüş, savaşta tek kendisi sağ kalmıştır. 5-AKALİ ÇAVUŞ(Öztürk ailesinden) 6-ABDÜRREZZAK(Doğan ailesinden) Erzurum cephesi. 7-HASAN (Yılmaz ailesinden) Savaş’a iştirak etmiş, henüz sona ermeden evine geri dönmüştür. 8-MAHMUT (Toraman ailesinden)Camızı suya kaptırması nedeniyle, babasından azar işiten Mahmut, gönüllü olarak Kore Savaşı’na katılmış ve sağ salim geri dönmüştür. 9-SEYFULLAH YÖRÜK-Daha önceden Akali Çavuş ve arkadaşlarının iştirak etmiş oldukları “Yemen Harbi” ne sonradan dahil olmuştur. Katılış hikayesi bir şekilde anlatılmıştır.10-İSMAİL DOĞAN(Dersim Harbi)

- T E L L A L’ L A R =

Eskiden duyuru araçları henüz yokken, halka duyurular; sesi gür olan insan-lar marifeti ile yapılırdı. Bu insanlar yüksekçe bir damın üzerine çıkıp, herhesin duyabileceği bir şekilde duyurularını yaparlardı “ Heeeyy ahaliii, duyduk duy-madık demeyiiin!..Yarın falan yerde arık açma çalışması yapılacaktııır! Her aile-den bir kişi bu çalışmalara katılacaktııır!” gibi. İlk zamanlar bu görevi aslen Cezayirli Sofu Dede diye bilinen bir kişi yaparmış. Daha sonraları ALİ ÜNVER (Burhan, İsmail ve Hanifi Ünver’in babaları)bu görevi üslenmiştir. Onun tellallı-ğına ben şahit oldum.

HALK DİLİNDE KULLANILAN DUA ve BEDDUALAR

Allah günahlarını affetsin.- İki dünyada yüzün ağ olsun. -İşin rast gele. - Allah yardımcın olsun. -Ceddine rahmet- Su gibi Aziz ol- Anan baban nur gölünde yatsın- Berhudar olasın- Allah senden razı olsun- Gadan bana gele- Daim bu günlere çıkasın- Ömrün uzun ola-

- B E D D U A L A R -

Boyu devrilasuca- Yanı yere gelasica- Garaltısı kalkasıca- Gözü çıkasıca- Allah senin belanı versin- Allah senin canın ala- Zukkum ola- Zukgumlan- Gözüna mıh çahıla- Südüklüğün tutula- Gözüne patlama giresice-Toprak senin başan-Zoykana kala- Sülalen bata- Gafulum gadaya gidesice- Zıggımın kökü- Gızzılım gurt- Farş olasın- Yoğolasın – Kafir oğli kafir – Mel’un oğli mel’un.

- ÇARESİZLİK ve YAKINMALAR –

Hap hapina badduh – Yanduh ki na yanduk – Gal de bu pirincin daşını ayukla – Şimdi hapi yudduh – Aha şimdü na olacah – Gördin mi başumuza gelani – A ha şimdü nera gedah – Ölsah bundan daha eyi – Vaay toprak başıma.

- DİL ŞİVE ve LEHÇELER=

Muhacir kesim, memlekette kullandıkları şive ve lehçeleri, burada da devam ettirmişlerdir. Zaten her yörenin kendine özgü şive ve lehçeleri vardır. Bir insa-nın konuşmasından onun nereli olduğunu anlamak pek de zor değildir. Muhacir-lerin şiveleri insana biraz kabaca da gelse, bundan vazgeçmeleri düşünülemez.

Kelimenin ilk harfinden sonra gelen sesli a ve e nin, bazen yer değiştirdiğini görürüz. Özellikle de mastar eklerinde “mek” kullanılmaz yerine daima “mah” kullanılır. Çekim eklerinde ise; um-un-or-ruz-nuz-ler, lar yerine im-in-ir-ruh-sız-lar kullanılmaktadır. Kelime başında kullanılan i yerine e, e yerine a ve kelİme ortası ve sonundaki o harflerinin yerine i harfinin kullanıldığını görmek-teyiz. Şimdi örneklerle bunlara açıklık getirelim: Getmah- Galmah (Gitmek-gelmek), Gitmek fiilini çekerek çekim eklerinin nasıl kullanıldığını görelim. Gediyirim- Gediyirsin- Gediyir- Gediyiruh-Gediyirsiz- gediyirlar. Ve şimdi de “gelmek” fiilini çekelim. Galiyirim- Galiyirsin- Galiyir- Galiyiruh- Galiyirsiz-Galiyirlar. Bazı fiillerin emir kiplerinden örnekler (ki genelde birinci çoğul şa-hıs kullanılır) de şöyledir : Gedah / Gedmiyah – Galah / Galmiyah – Yapah / Yapmiyah – Oturah / Oturmıyah – Söyliyah / Sölemiyah – Gülah /Gülmiyah.- Yaşiyah / Yaşamiyah. – Yiyah / Yemiyah. – Gezah / Gezmiyah. – Ölah / Ölmi-yah. – Diyah / Demiyah. – İçah / İçmiyah v.s.

Soru cümlelerinde kullanılan fiillerin ikici çoğul şahıslarında, fiilin sondan bir öncesinde hece düşmesi görülmektedir. Şöyle ki: Geldiniz mi? yerine geldiz mi? Gittiniz mi? yerine gittiz mi?- Yaptınız mı? yerine yaptız mı? v.s.

Daha önceden belirttiğimiz üzere, Kimmer dilinde kelimenin son hecesinin başa getirilmesi, yer değiştirilmesi uygulamasının muhacir ailelerin bazılarınca da kullanıldığından bahsetmiştik. Örnekler: İleri= İreli, Yaprak= Yarpak, Bayrak= Baryak, Toprak= Torpak v.s

Konuya binaen bizim muhacirlerin şivesini andıran Azerice bir şiiri takdirle- rinize sunmak istiyorum. Zira benim çok çok hoşuma gitmişti.

Sen menim için yan, Yalan söylemiyah, hep doğri diyah,

Men seni severah yanim dutişim, Beraber oturah, beraber yiyah,

Glasik eşk neyse onu yaşiyah. Realist eşk neyse oni yaşıyah.

Ya da sevme habarın olmasın, Birlikde türki söyliyah, mızıldiyah

Men sana sevdalanıp dolaşim, El ele tarlalarda, bostanlarda gezah,

Platonik eşk neyse oni yaşıyah. Romantik eşk neyse oni yaşıyah.

Sevdada oturah, yiyah, içah, Kediyi, gudiği sen diye sevim,

El ele dutişah, gan gusah, Sen de horozi, guliği men diye sev

Tombilik eşk neyse onu yaşıyah. Sembolik eşk neyse oni yaşiyah.

İstersen sevdandan kendimi kesim, El ele dutuşip, verah elehtriğa,

Sağımı solimi doğriyim, biçim, Zangir zangir titriyah ama, ölmiyah

Psikopatik eşk neyse oni yaşiyah. Elktronik eşk neyse oni yaşiyah.

Eyle sevah ki gara sevda olah, Ahırlarda, komlarda buluşah,

Araplara benziyah, gapgara olah, Tezek agalahlarının dibinde otirah,

Gara eşk neyse oni yaşıyah. Otantik eşk neyse oni yaşaıyah …

- MUHACİR AİLELERCE KULLANILAN SÖZCÜKLER -



Ahbun= zibil, gübre. / Alaf= saman, yem. / Andır= değersiz, adi / Arıstak= tavan / Arha = arka. / Arvat = karı, kadın. /Alatirik = elektrik. / Askil= Kuşburnu /Astam= Ateş küreği / Asvap = elbise. /Ayam = hava. / Ayahçıl = merdiven. / Ayhuru= Aykırı / Azık = yiyecek, yemek. / Bazlama= kalın pide / Bayah = demin. / Bed= Çirkin, kötü. / Bıldır = geçen yıl. / Bibi= hala. / Baga= hayvan yemliği. / Bonduruk= boyunluk (koşum hayvanlarının boynuna geçirilir.) / Böğürmek = kuvvetle bağırmak. / Böyrek = böbrek. / Cadı= Top mısır ekmeği. / Camız= Manda /Carhala= Pancar. / Cıvık = incelmiş sıvı. / Cızgı= çizgi. / Cızma = çizme. / Cincal= ısırgan otu./ Cindal= kedi yavrusu / Çağıl= Küçük taş parçaları. / Çaput = bez parçası. / Çangal = eğri uclu demir. / Çarıh = eskiden ayağa giyilen ayaklık. / Çerçi = seyyar satıcı. / Çıkın = saklamaya yarayan bez parçası. / Çırtik = parmakları çıçırdatmak. / Çıynamak = çiğnemek. / Çiçi= Et / Çimmek = yıkanmak, yüzmek. / Çömçe = kepçe. / Çöydürmek = işemek. / Çortun= Oluk. / Cuçul= civciv. / Çatan= Yüklük(Kağnı üzerinde saman taşımada kullanılır) Cigor= Çocuk oyunlarında kullanılan yuvarlak küçük taş parçası. / Dada= Ede, ağabey / Dalap = kızışmış. / Dandura= Saz. /Didmek= Ayıklamak. / Değirmi = Yuvarlak. / Düglemek= İlikleme. / Depik = tekme. / Dımdızlak = çıplak. / Dışlık = sevinç, eğlence. / Dıngırtı = ses. / Dombalak = takla. / Döşek = yatak. / Düğe = dişi dana. / Dürmek = katlamak. / Egiş= Ateş küreği. / Elekçi = Çingene. / Feşgun= Ekmek tahtası. / Fışkı = eşek pisliği. / Firez = biçilmiş tarla. / Firig = olgunlaşmamış başak. / Gadanmak=Tıkanmak / Gedek=Malağın büyükçesi / Gere= Ocak yanı./ Gıldık = keçi ve koyun dışkısı. / Gidebil= Büyük el hızarı. / Göcek = yeşil alan. / Göynek = gömlek. / Godik= Manda yavrusu(Malak). / Godluk = Kulplu küçük kazan. / Goşat = Dam üzerine atılan kalın hezen. / Gor= Mezar. /Goşat= Tavan / Göğ= Mavi. / Gurk = kuluçka. / Guncul=Omuz. / Guntlamak=Oynamak./ Guşhana = tencere. / Guzlamak= Do-ğurmak. / Hacet= Alet (mecaz manada gerek, gerekli). / Haçan= Farzet. / Hal= Kar küreği. / Haraç= Vergi. / Harput-lamak= Karıştırmak, ılındırmak. / Havlez= İşe yaramaz. / Hazzetmek = hoşlanmak. / Herif= Adam (daha ziyade kadının kocasına hitabı). / Hırnik = sümük. / Hızna= Kiler. / Hicret= Göç. / Hılt= Karma karışık. / Hoçora= Çocuk yürüteci./ Hüsmek = susmak. / Hophop= Ağır başlı olmayan, hafif meşrep. /Ho-tor= Mısır koçanı./ Hozik= Taneleri sivri dikenli bir otsu bilgi./ Hulik= Kertenkele. / Iğınmak = dışkı çıkarırken zorlanmak. / Işkın = filiz. / İstikan= Bardak. / Kataklamak= Kovalamak./ Kazguç= Ucu sivri demirli toprak altından bir şey( Çiğdem) çıkarma aleti. / Kerme= Katılaşmış hayvan pisliği. / Kevgir = süzgeç. / Kışalamak = kovmak. / Kondoroz= Cadı. / Kop-mak= Koşmak. / Kölük= Kısa boylu. / Kömzek= Ahır deliği. / Köynek = göm-lek. / Kurdalamak = karıştırmak. / Kuzlamak = doğurmak. / Kuşhana = tencere. / Kurik = at, eşek yavrusu. / Lalik= Lal. / Lazut= Mısır koçanı./ Lobiya= Bakla. / Lığlamak = yuvarlamak. / Loğ= Yuvarlak taş silindir. / Loğlamak= Loğ yardımı ile pekiştirmek. / Makval= Böğürtlen / Manık= Kedi Yavrusu. / Maraz= Has-talık./ Maşrapa= Madeni su içme kabı. / Mayahana = muayene. / Mayıs = hay-van pisliği. / Mayasıl = egzama. / Mektep kuşu= Kerkenez. / Merek = Samanlık. Mıh = çivi. / Mişmiş= Aşısız kayısı/ Morbet= Yardımcı. / Möddem= Dost, arkadaş. / Murai= İki yüzlü./ Murçiklemek= Eğip-bükmek, yoğurmak / Mür-güllemek= Hafiften kestirmek. / Nahır= Sığır sürüsü. / Naluk? = Ne. Neler? /Nikor= Alındaki beyazlık. / Öksemek = Özlemek. / Ökünmek = taklit etmek. / Öllük = elenmiş toprak. / Öncül= İlk sıra. / Ötürük = ishal. / Pağaça= Kalın, büyük yuvarlak ekmek./Parpılamak= Ateşle hafif dağlamak(Mecazen; azarla-mak) /Papuç = terlik. / Peğ= Kullanılmayan zibillik alan. / Pepe= Ekmek. / Peş= Arka. / Peşkir = önlük. / Pezik= Pancar yaprağı. / Pileki= Pağaça pişirilen geniş yayvan toprak kap. / Pipirim= Semizotu. Pisik= Kedi / Pırtlatmak = sıkarak çıkartmak. / Pılıpırtı = değersiz ev eşyası. / Pıtpıtı = ince bulgur. / Pisik = kedi. / Pörçüklü= Havuç. / Pürçek= Saç / Sah= Doğru. / Sahan = madeni tabak. / Sami= Boyundurukta boyna bağlantıyı sağlayan ince sağlam çubuk. /Sambak= Boyundurukta samileri birbirine tutturmayı sağlayan ip. / Sille = tokat, şamar. / Şaplak = şamar. /Sinor= Sınır ya da yufkayı yoğurtlayarak yapılan bir yemek çeşidi. Yapılşı: Açılan yufkalar yuvarlatarak dürülür, 3 cm eninde kesilerek bir tesiye dizilir. Fırında kızartılır. Üzerine sarımsaklı yoğurt yayılır. Küçük bir tavada kırmızı pul biberle karıştırılarak erilen zeytin ya da tere yağı üzrine gezdirilir, ve afiyetle yenir. / Şıllık = ahlaksız kadın. /Sitil = madeni su kabı. / Şire = tatlı. / Süyük= Sivik, saçak. / Soyka= Mıras malı. / Sömek= Boş mısır koçanı. / Şorik= Salya. / Suvarmak= Sulamak. / Şuşlamak= Sıcakla haşlamak./ Taraklı kuş= İbibik./ Tebelleş = bulaşma. / Telbis = tarlayı sulayarak ekime hazırlamak. / Tekmik= Tekme. / Tekmik-lemek= Tekmelemek. / Tellik = başlık. / Terek= Mutfak rafı./ Tereke = büyük baş hayvan. / Teşt = geniş leğen. / Tevek = asma. / Tevir olmak= Bir başka, bir hoş olmak./ Tezek= Hayvan pisliğinden yapılan yakıt. / Tığ= Savrulmak için yığılmış harman kümesi ya da kadınları el işlerinde kullandıkları ince alet. / Tiri= Taş oyunlarıda kullanılan yuvarlak ince taş parçası./ Toklu = erkek kuzu. / Tombalak = yuvarlak şişman. / Tosbağa = kaplumbağa. /Tump= Tarlaları birbirinden ayıran yüksekçe sınır. / Tuman = Don / Uçkur = şalvar bağı. / Utmak = yenmek. / Uylamak = ısrarla tekrarlamak. / Üleşmek= Bölüşmek./ Vırik = ishal. / Yağlık = mendil. / Yampiri = yan yan. / Yazı = dışarı, yaban. / Yenkmek = Yenmek, galip gelmek. / Yengilmek = Yenilmek, mağlup olmak. / Yuha = ince, sığ./Yülek= Kesici aletleri keskin-leştirmeye yarayan alet. / Yuklamak = Uyuklamak. /Yülemek= Keskinleştirmek. / Yüngül= Hafif. / Zemheri = kış. / Zıbın = entari. / Zibil = hayvan gübresi. /Zozo= Ağır, beceriksiz. / Zuk= Kambur. / Murçiklemek= Eğip-bükmek, öfe-lemek. / Gummak= Su içine dalmak. / Hıla= Sofra bezi. / Otarmak= Otlatmak. / Godluk = Saplı küçük kazan. / Çuma = Kesilmiş yağlı süt. ( Çuma çökeleği çok lezzetlidir.) / Gunçul = Bir şeyin en üst sırtı. / Şuşut = Huni. / Guşhana = Biraz irice su veya süt kabı./ Mıtrıp = cimri, eli dar. ( Cimri insanlar için: “ Mıtrıpın teki “ dir derler.)

DEYİMLER = Deveye hendek atlatmak- Dereye susuz götürüp susuz getirmek. (Bu deyimle ilgili Hacı Tokgöz’ün bir askerlik anısını ilginç olduğu için anlat- mak isterim.

“ Askerde iken, bir dinlenmede, ağaç gölgesinde oturmaktayız. Arkadaşlardan birisi; “ Ben adamı çeşmeye susuz götürür ve susuz da getiririm” deyince, hepi-miz birden “Hadi ordan” çektik. Arkadaş devamla “ Ben bu konuda iddialıyım. Benimle bahse tutuşan var mı?” diye sorunca, bir arkadaş öteden atıldı.” Varım ulan, haydi, beni çeşmeye susuz götür de getir bakalım, nasıl oluyormuş bu iş” dedi. Bizler şahit olduk. İkisi çeşmeye doğru yollandılar.

Çeşmeye varınca, iddiada bulunan diğerine: “ Arkadaşım, farzetki biz arka- daşların yanına döndük, senin su içip içmediğini nasıl ısbat edeceğiz? Diğeri “Peki ne yapalım öyle ise? ” İddiacı: “ Gidelim arkadaşların yanına. Şahit olacak birini alıp gelelim.Yoksa biz arkadaşlara bunu inandıramayız.” demesi üzerine, kendisine hak veren arkadaşı ile birlikte, diğer arkadaşlarının yanına dönerler. Arkadaşları sorarlar: “ Sonuç ne oldu ? İddia sahibi, arkadaşlarına gülümseyerek “Sorun bakalım arkadaşa, çeşmeye gittik ve geldik. Acaba su içmiş mi, içmemiş mi? Diğeri itiraz etmeye kalksa da zokayı yutmuş ve iddiayı kaybetmiştir.)

Unu eleyip eleği duvara asmak- Ay bacayı savuşmak- Elin ağzı torba değil ki büzülsün- Atın ölümü arpadan olsun- Kim kime, kim duma- Hap hapina batmak= Mahvolmak.- Gel gel olsun da, gilgil olsun.- Aç tavuk rüyasında darı görürmüş.- Kızın var sa, sızın vardır.-Kızını dövmeyen dizini döver.- Kızını bırakırsan ya davulcuya varır, ya da zurnacıya varır.- Ali’nin külahını Veliye ters giydirmek- Akacak kan damarda durmaz.- Alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste.-Papucu dama atılma–Zuklanmak- Zıkkımlanmak, kahırla yemek. (Bununla ilgili bir örnek:Aile tarlada çalışmakta iken, küçük oğlan: “ Ana, ben acıktım.” Ana: “ Ahan öğlen oldu, biraz gayret et” der. Çocuk sızlanmaya devam eder. Ana sinirlenerek “Bantdanın codunda cadı var, al da zuklan” der.

PRATİK KISA DEYİMLER= Dile düşmek- Diş bilemek- Eli açık- Gözü tok-Gözü kara- At cambazı- Tok gözlü – Yağma Hasan’ın böreği.

BİLMECELER = Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bi tane(Nar)-Yol üstünde kitli sandık(Mezar)- Yer altında yağlı kayış(Yılan)- Kuyruklu dağın odunu (Tezek)- Çarşıdan alınmaz, mendile konulmaz, tadına doyulmaz(Uyku)- İnim inim inler, bin kişi dinler(Davul)- Ufacık bir mil taşı, dolanır dağı taşı(Göz)- Altı taş üstü taş, içerisinde binbir baş( Hamam)- Sarıdır safran gibi, okunur Kur’an gibi, ya bunu bilecek, ya da bu gece öleceksin(Altın)

KULLANILAN ATASÖZLERİ= Keller, körler, sağırlar, birbirini ağırlar.-Ulu sözü tutmayan uluya uluya kalır. -İyiliğe iyilik her yiğitin, iyiliğe kötülük şer kişinin, kötülüğe iyilik ise er yiğitin karıdır.- Akıldan büyük sermaye yoktur.- Balık baştan kokar.- Baş başa vermeyince, taş yerinden oynamaz.- Can çıkma-yınca huy çıkmaz.- Damdan düşen, ancak damdan düşenin halinden anlar.- Elden gelen düğün bayram.- Elden gelen öyün olmaz, o da vaktin de bulun-maz.- Fala inanma, falsız da kalma. -Gelin ata binmiş ya kısmet demişler.- Hırsla kalkan, zararla oturur.- Isıracak köpek dişini göstermez.- İt itin kuyruğuna basmaz.- Haramın dibi kıl gibi, başı dağ gibidir. Kara gün kararmaz, ağarır.- Yalancıdan dost, eşekten post olmaz.- Bir elin nesi var, iki elin sesi var.

Ata sözleri, deyimler, bilmeceler, dua ve bedduaların temininde, arkadaşım Ya-şar Yaman’ın tesbitlerinden çokça yararlandım. Kendisine teşekkürü borç bili-rim.

GÖÇ VE SONRASINDA ÜLKEDE OLUŞAN ÖNEMLİ HADİSELER

İlçede tüm bu yaşananlar meydana gelirken, ülke genelinde de bu zaman zarfında çok önemli hadiseler cereyan etmektedir. Tüm bunları detayları ile an-latmak hem konumuzun hem de gücümün dışındadır. Ancak, neler yaşandığına dair kısa kısa bilgiler vererek, bilmeyenleri bilgilendirmek adına önemlidir diye düşünmekteyim.

Osmanlının her geçen gün güçsüzleşmesi, zamanında karşısında tir tir titre- diği ülkelerin gelişmesi ve güçlenmesine ayak uyduramayıp, onların baskıla- rına ve tecavüzlerine maruz kalması ve bu durumda da bir şeyler yapamaması, ülke gençliğini hareketlendirmiştir. Ülkenin bu olumsuzluklardan kurtulması adına örgütlenen gençler, ülke içinde “İttihat ve Terakki”, ülke dışında “Jön Türkler” olarak faaliyetlerine hız vermişlerdir. Sonunda emellerine ulaşmışlar, Sultan Abdülhamid’i tahttan indirerek, Sultan Reşat’ı tahta geçirmişlerdir. Ülke-yi kötü durumdan kurtarma adına iyi niyetle hareket eden bu gençlik, idareye hakim olunca; aşırı güven ve cesaret, aşırı heyecan ve öngörüsüzlükle ülkeyi daha da çıkmaza sürüklemişlerdir. Bunun sonucu olarak Balkan Savaşlarında tüm Balkan toprakları kaybedilmiş, Osmanlıya ait bu topraklarda yeni yeni dev-letçikler oluşmuştur. Bunun arkasından Almanların teşviki, İttihat ve Terakki-cilerin ileri gelenleri özellikle Envet Paşa olmak üzere, Talat ve Cemal Paşaların talebi üzerine, I.Dünya Savaşına iştirak edilmiş, sonu önceden belli olan bir ba-taklığa saplanılmıştır. Bu savaşta da başta Enver Paşa olmak üzere, diğer paşa’ ların da plansız, hazırlıksız ve ön görüsüz davranışları, taktiksel hataları sonucu, Sarıkamışta 90 000 asker donarak ölmüş, İttifak ettiği Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile birlikte harbi kaybederek teslim bayrağını çek-miştir. Bu arada Sovyet Rusyada, “Bolşevik” isyanı çıkmış ve Rus ordusu ülke topraklarından çekilmişti. Bunu fırsat bilen Enver Paşa ki tek yaptığı olumlu iş, ordusu ile birlikte bütün o toprakları tekrar almış, ta Azerbaycan’a kadar dayan-mıştı. Bu arada daima kalleşçe Osmanlıyı arkadan vuran Ermeniler, bir tedbir olarak, toplu halde Suriye topraklarına sürülmüştür. Ne gariptirki, ne sonradan alınan bu topraklar Türklere yar edilmiş, ne de sürgün edilen Ermenilerden kurtunulabilinmiştir. Savaşın kaybedilmesi ile birlikte yapılan teslim antlaşması ile (Mondros), bu topraklardan geri çekinilmiş, Ermeni Meselesi de baş ağrıt-maya devam etmiş ve hala da devam etmektedir.

Yapılan teslim antlaşması(Mondros)ile, sınırlar yeniden çizilmiş, ayrıca şu madde ile “ Bu daha bitmedi, bunun devamı gelecek denilmiştir.” Nedir o mad- de? “–Tüm Osmanlı askerleri terhis edilecek ve tüm silahlar teslim edilecektir.” Bu maddeden ne anlıyoruz? Biz kısa bir zaman sonra yine geleceğiz. Geldi- ğimizde asker ve silah görmek istemiyoruz. Elimizi kolumuzu sallayarak top- raklarınıza bir gezi yapar gibi girmeliyiz.

Nitekim ülkenin dört bir yanı yabancı güçlerce ( İngiliz- Fransız- İtalyan- Yunan- Rusya ) taksim edilmişti. 10 Ağustos 1920 de yapılan Osmanlı’nın inti-harı manasına gelen Sevr Antlaşması’nın imza edilmesiyle, Avrupalı büyük emperyalist devletler, nasılki Balkan Savaşları sonunda Türkleri Balkan toprak-larından atmışlarsa, şimdi de Anadolu’yu parçalayarak Türk ismini tarihten sil-mek istemişlerdir. Nitekim de öyle olmuştur. Bu sefer daha rahat ve daha kala-balık olarak ve daha organize bir şekilde, aynen leş yiyen akbabalar gibi üze-rimize üşüşmüşlerdir. İngilizler; İstanbul ve Irak, Mısır,Yemen topraklarını- Fransızlar; Ürdün ve Suriye toprakalarını ve Adana, Antep, Maraş illerimizi- İtalyanlar; Antalya bölgesini- Yunanlılar; İzmir ve Ege bölgesini işgal etmiş-lerdir. Daha önce bütün çabalarına rağmen Çanakkaleyi geçemeyen düşman do-nanmaları, yapılan Sevr Antlaşması doğrultusunda ellerini kollarını sallayarak, boğazları geçip İstanbul’u işgal etmişlerdir. İttihatçıların egemen oldukları süreç içerisinde çöken imparatorluk, zaten 80 yıldır can çekişmekte idi. Osmanlı’nın ömrünün 1920 Sevr antlaşmasına kadar uzaması, Avrupalı emperyalist güçlerin Osmanlı’yı paylaşma konusunda anlaşamamalarından kaynaklanıyordu. Ancak şimdi anlaşmışlar, birlikte hareket etmeye karar vermişler ve hatta kimin nereleri alacağı harita üzerinde önceden belirlemişlerdi bile.

Bu paylaşım sonucunda, Malatya ve dolayısıyla Doğanşehir; Osmanlı’ya bırakılan küçük bir toprak parçası içinde yer almış, olsa da, işgal edilen yerler arasında yer almamıştır, işgale uğramamıştır. Ancak Kurtuluş Savaşı esnasında, asker, erzak ve lojistik destek sağlamada geri kalınmamıştır.

Askerlerinin terhis edilmesine, silahlarının toplanmış olmasına, ülke toprakla- rının büyük bölümü işgal edilmesine ve küçücük bir alana sıkıştırılmış olmasına, maddi ve manevi tüm gücünü tüketmiş olmasına rağmen, esareti kabul etmeyen Türk Ulusu ve bu güzel vatan toprağı; başta Yüce Allah’ın inayeti, Büyük ata- mız Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının önderliği, şanlı Türk Ordusu’nun kahramanlığı ve yüce milletimizin fedakarlığı sayesinde, düşman işgalinden kur-tarılmıştır… Yalnız burada bir saptama yapmamın altını çizmek isterim. Bütün bu durumları gündeme getirirken genellikle Rusların yaptıkları zulümleri ön pla-na çıkarmak durumunda kaldım. Zira, yaşananlar bir gerçekti. Acaba biz Os-manlı olarak önceleri onlara hiç mi zulüm etmedik? Bizim bildiklerimiz bu doğ-rultuda. Ancak, şu gerçeği de hepimiz bilmekteyiz ki, şayet 1917 yılında Bol-şevik isyanı nedeni ile Rus ordusu ülke topraklarımızı, bütün savaş ağırlıklarını bırakarak terk etmeseydi ve daha sonra da maddi ve manevi olarak diğer düş-manlara karşı bizleri desteklemese idi, Kurtuluş Savaşı başarı ile sonuçlanır mıydı? Nitekim, ülkenin doğu cephesi sağlama alınmış, bütün gücü ile batıdaki mücadeleye yüklenilmiş ve böylece ülke toprakları düşmanlardan temizlen-miştir…


Yüklə 2,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin