Bu dosya, Ethem Aydın isimli eserin web üzerinden izinli yayınlanan resimsiz hazırlanmış bölümüdür. Değiştirilemez. Serbestçe kopyalanıp dağıtılabilir. Bu dosyanın orjinali



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə49/97
tarix29.10.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#19746
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   97

Sayın Hikmet Çetinkaya


Cumhuriyet gazetesi kuruluşundan beri yazım hayatında geleceğe açık bir karekter kazanmıştır. Böylece Türkiye’nin sağduyusunu yansıtmak onurunu da korumaktadır. Çıkar hesaplarından, modadan uzak duracaksınız, dahası akşamdan sabaha toplumların geleceğine ışık tutan özlü yazılar üreteceksiniz, maddi manevi binlerce sorunu üstleneceksiniz.. Sizler uzaydan mı geldiniz Allahaşkına..?

Günlerden bir gün Istanbul’dayım. Aksaray ’dan Ortaklar caddesine gideceğim. Sabah altı gibi. Otobüse bindim Benden sonra dört vatandaş daha geldi. Gişeler henüz açılmamış olduğu için bilet alamamışlardı. Otobüsün kaptanı da biletleri olmadığı için onları almadı. Ben cebimde olan dört bileti verdim, bindiler. Para ödemek istediler almadım. Yerlerine oturdular, sonra bana tekrar yaklaştılar, biletin parasını ödemekte ısrar ettiler. Belkide üzerimde bozuk para olmadığı içinmidir nedir, yine kabul etmedim. Ve bundan sonra bir gün eğer biletsiz kalan birisine rasgelirseniz, O’na bilet verirsiniz ödeşmiş oluruz dedim. Yerine oturdu, yüksek sesle konuşuyorlardı. Ülen bu işin içinde bir bokluk var ya, neresinde olduğunu anlayamadım” dediler.

Ben de sizler için bunu demek istiyorum. Ama hiçbir boşluğunuzu göremediğim gibi, pırıl pırıl Atatürk ilkelerinin savunucusu ve bilimkültür öncüsüsünüz. Rüzgara karşı 63 bin baskıyla koşuyorsunuz. Üstelik kanıma göre, kırk milyonun ağzıyla konuşuyrosunuz....!

Pazar eki için betimleme ve kısa hikayeler vermeği düşündünüz, çok çok güzel ve çağdaş. Ancak bir telefon zinciriyle tanınmış hikayecileri arayacağınıza geniş amatör kitlesine fırsat verseydiniz daha uygun olmaz mıydı derim?

Size bir betimleme yolluyorum. Beğenirseniz kullanabilirsiniz.

Saygılarımla. Tanrı Türk’ü korusun

E. Aydın. Emekli Resim Öğretmeni, 8Aralık1994

SEVGİLİ ÖĞRENCİM, YOL ARKADAŞIM,

YÜZAKIM, ÜLKEMİN YÜZAKI,

PROFESÖR DOSTUM, PİRİZMATİF İNCELİKLİ

TÜRKER ÖZSAYAR.

Dünümden yarınımdan güne selam!

Günün şıvgarlarına selam saygı.

Yelkenin yeni sayısını aldım, aynı zamanda şiirde tartışılmaz yetini, ustalığını da duyumsadım. Daha önce çok yönlü uç verdiğin için şiirdeki behreni yeni farkettim.

Derginin anatomisine gelince diyeceklerim var, lütfen beni duy!.

Yelken dergisinin bir karekteri olmalı.

Hiç bir zaman gazete olmamalı. Örnek: Cumhuriyet gazetesi, o kadar güçlü yazıyla dolu ki, bir gün okusam zaman yetmiyor.

Çoğunlukla yazanlarınız, konusuna hakim değil.

İnceleme ve araştırma, ne kadar kaynakçadan yola çıkarsa da, bir ana fikri olmalı. İki sözcük bir yerden alınarak sayfalar doldurulmamalı, okuyucu bıktırılmamalı.

Popüler, bölgenin rengini, kokusunu, konusunu, kültürünü okşamalı.

Yazılar zorunluk olmadıkça uzun soluklu olmamalı, içeriği aydınlatıcı olmalı.

Yelken, bir üniversite dergisi olmak istiyorsa, yavaş yavaş bilimselliğe de yer verebilmeli.

Şiirin güzelini bulduğumda, nasıl okuyacağımı en iyi ben bilirim. (Gerdeğe iki kişi girer, üç değil!)

Milliyetçilik, Shakespeare'den öğrenilmez, milliyetçilik öğrenilmez, yaşanır. Onu Ortaasyalardan beri biz iyi biliriz. Ne zaman milliyetçi, ne zaman toplumcu olunacağını da...

Altı yüzyıl dünyayı biz idare etmedik mi? Bunu nasıl yaptık acaba!?? Örneğimiz gelecek asırların idealidir. Evet çöktük...Ama çöküşümüz erke’nin yetersizliğinden oldu. Bir de yükseklerin fırtınalı, girdaplı olduğunu düşünmek gerek, dayanamadık esintilere. Bana göre, bütün (izm)ler bizden kaynaklanan düşüncelerin yansımasıdır. Bu büyük şeyler, bizi hala yakalayamadılar! Çalkalanıp durduğumuza bakıp da, ölüyoruz, batıyoruz mu sanıyorsun Türker!??? Kesin kez hayyyır, en iyi yaşam düzenin, insanlığın muhtaç olduğu en iyiyi arıyoruz, bulacağız da!

Sorarım size hangi ülke, şu bizim direndiğimiz çalkantılara dayanabilirdi????!

Son sözüm, dergide Türkçe'yi çok iyi kullanalım, kullananlara da olanak tanıyalım.

Ben bu dergiye içeriği bakımından nasıl bir yazı hazırlamam gerektiğinde, bir karara varamadım. Özür dilerim. Beni okuduğunuz için. Bizler konuşan gurubuyuz, uygulama sizlere yakışır.

Yeni yılınızı kutlar, mutluluklar dilerim.

E. Aydın

SAYIN YİYENOĞLU


Adana'da Cumhuriyet okurları yönlendirilmedi. Derdimden uyuz. Adana insanı; inandığı inandırıldığı bir konuda çok çok, organlaşmaya yatkındır. Gazetede kurtuluş haberlerini okurken onu baş sırada arıyorum, ama ismi bile sizin gayretinizle geçiyor, son sıralarda! Gerçi organizasyon size düşmez, ama duygulandığınız ele aldığınız izlenimini veriyorsunuz. Öyleyse yine bir gayret ediniz lütfen, şu başı çeken zatla beni bir karşılaştırınız, bir şeyler yapılsın istiyorum, türkçesi Cumhuriyet okuru olmak, böyle günlerde önemlidir. Karanlık günlerde yaşıyoruz. İşin bilincindeysek, karınca kararınca bizimde birşeyler yapmamız, boyun borcu.

Sizden istediğim, ilgili arkadaşla beni kısa bir zamanda buluştur. Öperim.

E. Aydın, 7Aralık1996

SAYIN ORHAN ÖZDEMİR


Yelken dergisi,yeni bir soluktur.Ben bu soluğu seviyorum. Süregenliğini kollamak için, bir şeyler yapmayı düşünüyorum. Buda yazarın tabii hakkıdır sanırım.Sizse, hep genişlemeyi hedefliyorsunuz; güzel bir şey aslında. Tabanı olmadan genişleme düşüncesi yalnız biz Türklere özgü bir hastalık olsa gerek. Oyunun kuralı, önce tabanı oluşturmaktır, dergiye renk seçmektir. Biliyorum ayakta durmakta zorlanıyorsunuz. Sesinizden böyle anlıyorum.

Kez ve kez yazıyorum,nasıl bir yazı türü istiyorsunuz? yanıt vermiyorsunuz. Sizin seçici olmanız doğaldır, ama neyi seçeceğinizi bilmek isterim. Yazmak,helehele belli bir konuda odaklanmak zor şeydir. Bunun da bilincinde olduğunuzu bilmek isterim. Refüze olmak pek zevkli birşey değildir. Konservatif yazıları da ben yazmak istemem. Lütfen beni duyunuz, yol gösteriniz, sizi seviyor, çabanıza katkıda bulunmak istiyorum. Öperim, başarılar dilerim.

E. Aydın, 5Mart1997

Sevgili Türker özsayar


Mesajlarımı almamış olacaksın, başka türlü düşünmem olanaksız; gereği de yok. Bir dergi çıkarıyorsunuz, bin bir zorla karşı karşıyasınız. Başarmanız da gerekiyor; size o yakışır.

Türkiye, okumayan bir ülke, onun için, seçicidir. Seçim; önce dergiyi çıkaranların güvenilirliği ki, bilgiyi çarpıtmadan, gerekli kıvamda, sunma kapasitesi önemlidir ve siz bu güvenilirlikle ortadasınız. Belki başlangıçlarda yazı ve yazar sıkıntınız vardı. Şimdi ise seçici olmak durumundasınız.

Bu sayıda benim bir yazım var; aynı başlıkta ikinci bir yazı var.

Biri iş içimde yetişmenin hala geçerli olacağı örneğinden, yaşantıyla sarmal, ironik bir gönderme. Ali bey’inki ise kurulu düzenin yergisi, birisinde başlık değişebilir yahut şimdilik yayımdan çıkarılabilirdi

Bu “benim üniversitelerim” isimli yazımın, bir dizi olacağını, daha önce duyurmuştum. Kültürden etikten başlayarak, yeni yazı, ezanın türkce okunuşu, kıyafet ve anımsadığım devrimler, sonra Köy Enstitüsü olgusu gibi. Özellikle size önceden yazarak, ilgi ve bilginize sunmak istemiştim. Hayret ki yanıt vermediniz.

Bir de şiir kritiği vardı. Gerçi o önemli değildi. Benim yazdıklarım illa da dergiye girsin demiyorum. Senin ünvanına saygılıyım ama, konu bir dergi olunca; benim, şöyle veya böyle katkım olmasını da isterim. Seni seviyorum, dergiyi de kollamak istiyorum. Bugün ayrı ayrı üçüncü dergiyi aldım; sanırım sekreteryanın gözünden kaçıyor. Sizin üniversite kuşağı ...

E. Aydın, 6Mart1997

BİR LİDER ARANIYOR..

SAYIN A.M.C. ŞENGÖR

26ARAI998 c.ertesi, Bilim ve Teknik’de Eleştiri ve suçlama başlıklı yazınızı okudum

Cumhuriyet gazetesinin yazılarında, eleştiri de ,suçlama da, açık, hedefi belli, yoğun araştırma sonucu ortaya konulmuş bilgilerle donatılmış olur. Böylece her yazıya inanır, saygı duyarız.

Yazınızın birinci paragrafında, geçmişteki uygarlıkları suçladınız veya eleştirdiniz. Belge, bilgi vermediniz.

Bugünkinde, Türk insanını yine eleştirdiniz veya suçladınız yine belge, bilgi vermediniz. Toplu suçlamalardan sakınmakta yarar umarım.

Şimdi size sormak istiyorum: Bir uygarlığın uzun ömürlü olmasından neyi anlamamız gerek? Sonsuz egemenlik mi? En uzun egemenlik mi?

Yine, bilindiğine göre, uygarlıklar da sonsuza değin yaşayamazlar. Verdiğiniz örenekler uzun ömürlü uygarlıklardılar. Aztek, İnka, Maya, Kızıl derililer. Gerçi uzam ve zamandabaşlangıçlarda neler olup bittiğini pek kestiremiyoruz, ama hala bizi şaşırtacak kadar uygardılar.

Çin ve Osmanlı’ya gelince, uzun ömürlüydüler, uygardılar. Osmanlı ileri bir uygarlık gizini taşımasaydı, 650 sene nasıl Asya’da, Avrupa’da, Afrika ’da egemen olabilirdi.!

Bu klısım henüz açıklığa kavuşmuş değil. Arşivlerde okyunmasını bekleyen sayısız belge ve bilgiler yatıyor, zamanı bekliyor.

Biz, köhneleşmiş Osmanlı’nın zengin birikim ve deneyimlerinden yola çıkarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduk.

Seçkin, kültürlü, üstün öncülerimiz gökten zembille inmedi. Osmalı’nın da saygın kişileriydiler.

Bilim, duyguları, inançları dışlamaz. Dinlere de saygı duyar.

Aslında dinlerin konusu, insanı yücelterek, topluma faydalı olmayı esas alır. Zamanlar içerisinde yorumcular çıkar için sapmalar, saptırmalar yapmış olabilir (ki bu böyle olmuştur). Bugün Türkiye’mizde yaşanan şeriat çığırtganlarının yaptığı gibi....

Türk insanı üzerindeki sanınıza, tanınıza katılamıyorum.

Ben onları ondokuzuncu asırdan bu yana tanıyabildiğim kadarıyla uygar, özgürlük sever, katı dindar değil, ama inançlıdr. Şamanlıkta ve islamlıkta hep böyleydi.Şimdi de böyle olduğunu biliyorum

Durum böyle belirlenince; bugünki içinde bulunduğumuz kargaşa nereden geliyor sorusu yanıt bekliyor!!

Türkiye büyüdü, zenginleşti, kapitali birincil tuttu, okuyanlar diplomayı paraya çevirmeği öne aldı. Milli Eğitim ise bunun ayırımına varıp gereklerini yapmadı. Hep kararsız kaldı. Siyasi kadrolara ulaşanlar ülke gerçeklerini göremez, parti çıkarları adına gerçekleri konuşamaz oldular. Böylece devlet saygınlığını yitirdi. Yasalar iyi işlemez oldu. Devlet çarkı (bürokrasi) çıkarcıların adına, halkın zararına işleyerek, gelir dağılımında uçurumların oluşmasına neden oldu.

Tarımda, sanayide, üretimde, şansını iyice yitiren Türk halkı; yanlış politikalarla tüketime esir edilen Türk halkı tanrısıyla başbaşa kaldı. Kaderciliği seçti.

İnanılır bir lider bulamaz oldu

Erke yozlaştı, yabancılaştı. Az gelirliyi, orta gelirliyi, sade vatandaşı yok saydı. Yok saymakta kararlı görülüyor.

Eksiğimiz bir lider. Ama halkı candan seven bir lider.!

Bir lider aranıyor......

E. Aydın

SAYIN HANIM PROF GAYE ERBATUR

18Mayıs1997



Sabahleyin Cumhuriyet’te “toplum ve medya ”yı okuyordum. İlk tümce: “Türkiye, Hegel’in deyişiyle tarihsel gelişim süreci içinde diyalektik gerilimi yaşıyor. Bu gerilimin nedenlerini kişilere olaylara indirgemek ormanı bırakıp bir iki ağaç ile uğraşmaya benzer” tümcesinde gerçeklik payını düşünmeye almıştım. İç sayfalarda bölge haberlerinde bir fotoğraf ilgimi çekti. Önce geçiştirerek okudum. İlk okuduğum tümceyle bu toplantı arasında bir bağ kurdum ve tekrar bölge haberlerine döndüm.

Derinlemesine okudum. Çaba hoşuma gitti. Sonra rastlantı sonucu Prof Tuncay bey’le beraber olduk. Bana izlenceyi detaylı olarak aktardı. Sılayt konularınızdan dem vurdu. Gözlerim doldu.

Bizde iyi işler hep rasgele oluşturulmaya çalışılır. Böylece bir atımlık barut görünümü verir. Halbuki siz taa baştan itibaren konuyu plan ve programa bağlamışsınız. Genç kuşak olmanıza karşın insanı tanımışsınız. Sırasında ne büyük bir gizil güç olduğunun da bilincindesiniz.

Yılmayın. Başaracaksınız.

Biliyorumki Atatürk’ün kağnısı yolda kalmaz. En kalbi sevgi saygılarımla, kutlarım

Dağ başını duman almış

Gümüş dere durmaz akar.

Güneş ufuktan şimdi doğar

Yürüyelim arkadaşlar

Resim öğretmeni, E. Aydın, 18Mayıs1997


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin