Dürzilik:
-
Fatımî İsmailî’nin içinden doğar
-
Kendilerine “Ehli’t-Tevhid”, “muvahhidin”, “Benû ma’ruf” derler
Dürziler Hâkim Biemrillah’a ilahlık atfediyorlar
Ancak Hâkim Biemrillah böyle bir iddiada bulunmamıştır
Onun şahsiyeti hakkında rivayetler:
-
“Hayye alel hayril amel” ibaresini ezandan çıkarmıştır
-
İnişli-çıkışlı bir şahsiyete sahip
-
Geceleri saatlerce mum ışığıyla inzivaya çekilir (Mısırda Mukaddam tepesinde)
-
Onun taraftarları ona ilahlık atfederler, derler ki Allah ona hulul etmiştir
Bu fikri ilk olarak ortaya atan kişi HASAN B. HAYDARE EL FERGANİ (408)
Dürzilik kelimesinin menşei:
-
Neştekin/Anuştekin ed DEREZİ
-
Kont DREUX
Neştekin ed Derezi Hamza b. Ali’nin emrine uymadığından ona pek sıcak bakılmaz (öldürülüyor, ilahlık iddiası yüzünden)
En önemli isim HAMZA B. ALİ (Hâkim Biremrillah’ın veziri)
-
Mezhebi sistematize eden kişidir
-
Hâkim’in inişli-çıkışlı karakteri hakkında şunu söyler: “Böyle bir karaktere ancak ilah olan sahiptir”. Kendisinin onun imamı olduğunu söyler
-
Hamza b. Ali görüşlerinden dolayı saklanmak zorunda kalır. Bir sene saklı kalır. SENETÜ’L GAYBE denir buna
-
Hakim Biemrillah 411’de öldükten sonra Hamza b. Ali tamamen gaybete karışır
-
MUKTENA BAHAUDDİN “Menşur’l Gaybe (434) adlı eserine şunları söyler: “Davet bitmiştir” sonra kendisi gaybete girer. Bu şu anlama gelir, artık Mezhebe giriş çıkış yasaklanmıştır. Dürzi doğulur, Dürzi ölünür
-
Günümüzde Lübnan ve Suriye’de yaşarlar (Kahire’de doğdu ama orada mevcut değiller)
Esasları:
5 HUDUDU BİLMEK:
Dünyada olup biten her şeyi idare edenler (bu 5 hudut). Tanrı doğrudan müdahale etmez
-
Hâkim’in veziri olan Hamza b. Ali KÜLLİ AKIL’dır. Hâkim Biemrillah ilk onu yaratmış
-
KÜLLİ NEFS:
-
Bu ikisinden LOGOS/SÖZ oluşmuştur
-
CENAHU’L EYMEN /SABIK
-
CENAHU’L EYSER/TALİ (Muktena Bahauddin)
Ayrıca diğer önemli husus: 7 ESASI BİLMEK
-
Doğru sözlü olmak
-
Kendini dışa doğru korumak
-
Önceki ibadet ve emirlerin batıl olduğunu bilmek
-
İblisten uzaklaşma
-
Hâkim’in ilahlığına ve birliğine inanmak
-
Hâkim’in bütün fiil ve emirlerine RIZA göstermek
-
Hâkim’e açıktan da gizlice de olsa mutlak İTAAT
-
TEKAMMÜS: gömlek değiştirme (Nusayrilerden farklı). Bu dünyadaki ruhlar ölmez, ancak beden değiştirir (yani gömlek). Dürzi bedenden çıkan ruh yine Dürzi bedene girer. Tür ve cins aynı kalır, karışmaz. Yaptığı amellere göre daha yüksek konumlu birisi olarak gelir
-
Ahiret yok, ruhlar tekâmüle ulaşır
Ahlak ve Hukuk anlayışları:
Ahlak:
-
Doğru sözlü olmak çok önemli
Hukuk:
-
Poligami ve cariyelik yasak
-
Boşanma helal ama çirkin
Kapalı toplumdur. Onlar hakkında bilgi edinmek zordur. 19yy’da Osmanlı’ya ayaklanırlar, Osmanlı Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’ya o da oğluna isyanı dindirme emri verir ve onları mağlup eder. İbrahim eserleri eline geçirir, onları istinsah ettirir. Bundan sonra onlar hakkında bilgi elde etmiş bulunmaktayız
Mirasın 1/12si hayıra verilmek zorunda
Toplumsal olarak:
-
UKKAL:
-
40 yaşını doldurmuş olan herkes, kadın erkek
-
Dünya nimetlerinden uzak
-
CUHHAL:
-
Dünya nimetlerinden faydalanırlar
İbadette bâtıni yorum esas alınır
Eserler: Dürzi risaleleri
NUSAYRİLİK:
İsmin menşei:
-
Muhammed b. Nusayr en Nemiri (ö.270)
-
Bazıları Nasranî’nin ism-i tasğiridir der
-
Kufe’de Nasura köyünden gelir
-
Şii kahramanı Nusayr’den gelir
-
Fikrî yapı olarak ilk ortaya çıktığı dönem hicri 2. Asır
-
Fikri olarak mezhebi sistematize eden en önemli isim: HAMDAN EL HASİBİ (346)
-
Mezhep Büveyhiler döneminde yaygınlaşır
-
Muhammed b. Kasım et Taberi ve el Cilli mezhebin önemli isimlerindendir
-
Karmatiler, Eyyübiler ve Osmanlıların egemenliği altında kalır
-
Suriye kurulduktan sonra 2 önemli merkezleri oluşur:
-
Hatay Nusayriler
-
Suriye Nusayriler
-
7 devre anlayışı vardır onlarda da
-
Hz. Ali’nin ilahlığını savunurlar
-
Hıristiyanlıktan izler görülmekte (teslise benzer bir iman anlayışları var:
Nusayrilik: 2 grup:
-
Şarabın ayrı bir önemi vardır
-
TENSASÜH esastır (Dürziler gibi değil). Cins ve tür değişebilir. Kötü insanın ruhu hayvana da geçebilir…
Nusayrilerin kadınlara bakışları:
-
Nusayriler kadına değer vermezler (Dürziler verirler, hatta ukkal sınıfına kadınlarda girebilir)
-
Hz. Fatıma’ya FATIR ismini verirler
-
Kadınlara güvenilmez, onlar şeytandır derler. Hatta şeytanlar kadınlardan yaratılmıştır derler
İbadetlerde batınîlik esastır. Putperestlikten, İsmailiyye’den, Yeni Eflatunculuktan vs. etkilenme söz konusudur
Dini yapılanma:
-
Büyük Şeyh
-
Şeyh
-
Nüvvab
-
İmamlar
…………….
Yezidiler:
-
Bugün siyasî liderleri Emir Muaviye b. İsmail’dir
-
Bunlar Sünniliğin içinden, Adeviyye tarikatından ortaya çıkmıştır. Ehl-i sünnet ve’l cemaat adlı eserlerinde Muaviye müdafaa edilmiştir
-
Hasan b. Adiyy döneminde asıl fırkalar ortaya çıkar
-
Namazları sabah ve akşam güneşin doğuşu ve batışının esnasında kılarlar
-
Güneşe secde ederler. Bunun sebebi, şeytandan ötürüdür
-
Allah’ dan sonra en kıymetli varlık şeytandır
-
Onlara göre Şeytan Melek/Tağus kuşudur
-
Kutsal kitapları:
-
Kitabu Cilve: Melek ve Tavus’un nitelikleri
-
Muhafu Reş: yaratılış ve yasaklar kitabı
-
Adiy b. Müsefir ve Emevi soyunda dayananlar üst seviyededir
Kast sistemleri vardır: en genel ayrımı:
-
Din adamları:
-
Mirler (Emirler)
-
Siyasî yapılanma (ağırlıklı olarak Emevî ve Adiyy b. Müsafir soyundan)
-
Baba Şeyh
-
Dini yapılanma (Şeyhu’l İslam konumunda)
-
Şeyhler
-
Manevî rehber (baba şeyh buradan seçilir)
-
Pirler
-
Kavaller
-
Şair (şeyhlerin mitik hikâyelerini anlatırlar)
-
FAkıranlar:
-
Peş imamlar
-
Baş imamlar (babadan oğula geçer)
-
Köçekler:
-
Cenaze, teçhiz ve defin işleriyle uğraşırlar
-
Müritleri
-
Hac ibadetleri: Sancak ve Tavus kuşu heykeller seyredip köylere giderler. Orada yaşayanları tavaf ettirirler
-
Şeysiz mürit olmaz. Şeyhler onların yerine ibadetlerini yaparlar
…
BABİLİK- BAHAİLİK:
-
İran’da kurtarıcı fırka çerçevesinde zuhur eder- Mehdi fikri çerçevesinde
-
Şii düşüncesinde Şeyhlik tarikatından zuhur eder.
-
Ahmet el AHSAİ (124) tarafından kurulur- fikri ilk olarak ortaya koyan: “Her dönemde kâmil bir Şii bulunur der (KAMİL Şİİ)”. Ölümünden sonra talebesi SEYYİD KAZIM REŞTİ onun görüşünü devam ettiriyor
-
“12. İmama açılan babın açılması, onun gelme vakti yaklaştı, hatta şuan aramızda yaşamakta” Şeyh Kazım Reşti
-
Mirza Ali Muhammed der ki, Şeyhim Seyit Kazım Reşti’nin bahsettiği Mehdi benim!!! Hadiste ilmin kapısı Ali’dedir buyrulmakta, o Ali benim der!!! Mehdilik iddiasında bulunuyor ve 1850 yılında öldürülüyor.
-
BABİLİK İDDİASINDA bulunur yani. Bundan dolayı Babilik mezhebi denir. Hicri 1260 yılında (Hıristiyanlığın milenyum inancını kullanır- zira 260 haybet başlamıştı…)
-
Yazdığı eser: Kitabu’l Beyan
-
Onun meşhur olan 2 talebesi vardır:
Bunların ikisi de Mirza Ali Muhammed’in halifesi olduklarını söylerler
Bahaullah’dan sonra büyük oğlu Abbas Efendi, sonra torunu Şevki efendi imam olur ve Amerikalı bir bayanla evlenir. Ayrı bir din gibi telakki edilmek isterler
Toplum içinde yapılanmaları:
-
Yönetimi ele alır
-
Kendi aralarındaki ihtilafları çözerler
-
Kitabu’l ahdese muhalefet etmezler
-
En 9 kişi varsa seçebilirler
-
Bunlar ülkenin temsilcilerini seçerler
-
Ayrıca kendi aralarında umum-i adalet temsilcilerini seçerler
İbadet mekânları:
-
Büyük dini temsil eder, dinlerin birliğine inanırlar
-
İlk defa İngiltere’de rahat faaliyette bulunurlar (İngiltere destekli)
-
Sorumluluğun başladığı ve bittiği yaş vardır sınırlıdır: 15-70
-
Cennet ve cehennem semboliktir: Cennet tanrıya yaklaşma, cehennem ondan uzaklaşmadır!
Önemli hususlar:
-
19 sayısı kutsaldır- yıl 19 aydır, ay 19 gündür, oruç 19. Ay olan ALA ayında tutulur. Mahalle sakinleri 19günde bir toplantı yapmalıdır
-
Haç: Bahaullah’ın Bağdat’taki evini ziyaret veya Mirza Ali Muhammed’in Şiraz’daki evini ziyaret etmekle olur/ifa edilir
…
Kadıyanilik – Ahmedilik:
-
Hindistan bölgesinde yayılmıştır
İsimlendirmeler:
-
Mirzaiyye
-
Kadıyaniyye: Hareketin doğduğu yer KADIYANA nispetle bu isim
-
Ahmediyye: Bu ismi benimserler- kendi beyanlarına göre Hz. Peygamberin isimlerinden biri olan Ahmet’e nispetle bu ismi verdiklerini söylerler. Ancak muhaliflere göre Mirza Gulam Ahmedin Ahmet ismine nispeten verildiği söylenir
Mirza Gulam Ahmet Kadıyanı (kurucudur)
-
1839 yılında doğdu
-
Yaşadığı dönemde İngilizler Hindistan bölgesine hâkimdir. Bunun onun ve oradaki Müslümanlar üzerine farklı etkileri söz konusudur. Özellikle 1857 yılındaki SİPAHİ AYAKLANMASI önemlidir
-
Babası hukukçu olmasını ister. 1864-68 yıllarında Siyalkui Bölge mahkemesinde memur olarak çalıştı. Ancak bu alanda başarısız olduğundan memleketine geri döner orada İNZİVAYA çekilir, ilimle iştigal olur
-
1868 yılında inziva
-
1876: gazete yayınları: Müslümanların hukukunu savunan yazılar: BERAHİM-İ AHMEDİYYE’yi yazmaya başlar:
-
1880: 1. Ve 2. Cilt Müslümanlar tarafından olumlu karşılanır, ancak daha sonra 4. Ve 5. Ciltte değişir, artık İngilizlere övgü vardır. Vahyin kesilmediğini söyler, hatta kendisinin belirli sesler duyduğunu (vahiy) söyler. Daha sonra kendini müceddid ilan eder
-
1891 yılında Müslümanların beklediği mehdi, daha sonra Hıristiyanların beklediği Mesih, Budistlerin Krişnası olduğunu iddia eder, yani MEHDİ-MESİH-KRİŞNA olduğunu söyler! (İsa çarmıha gerildikten sonra Hindistan’a geldi ve orada Hıristiyanlığı yaymıştır)
-
Feth-i ;slam, Tavzih-i Meram, İzale-i Evham adlı eserler yazmıştır
-
1900 yılında Kurban Bayramı hutbesi “HUTBE-İ İLHAMİYYE” okur. Orada biri ona “sen nebisin” der, kendisi sükût eder. Taraftarları arasında kargaşa çıkar. Kendisine daha sonra “ZÜLLİ NEBİ” der
-
Hatem kavramını yorumlar, son değil, nebileri doğrulayıcı anlamındadır der. Dolayısıyla Hz. Muhammed’den sonra Nebi gelebilir der
-
1904 yılında MEHDİ-MESİH, KRİŞNA, AVATAR iddiası
-
Sadr-i Encümen-i Ahmediyye heyeti vekiller seçer
-
Hâkim Nureddi 1890 yılında ”Tashihu Berahim-i Ahmediyye” adlı eser kaleme alır. Burada Gulam Ahmet ile yakınlaşma söz konusudur. Hâkim Nureddin Gulam Ahmed’in ilk halifesidir, seçilmiştir. Ancak kendinden sonra Mirza Mahmut Ahmet’i işaret ettiği için eleştirilmiştir ve ikiye ayrılım söz konusu olmuştur:
-
Her iki kolda İngilizlere karşı çok saygılı- kraliçeye karşı hürmet
-
Ölmeden önce birisi onda terekesinin 10/1 ini hayıra vermesi gerekir
-
Fıkıhta Hanefi anlayışları vardır
-
Kadıyan kolunda beyat söz konusudur- Halife’nin dediğine tam itaat, onun sözünün üzerine söz olmaz
-
Kadıyani olmayanın cenazesine katılmazlar, zira cenazeye katılmak onlara şefaat etmek anlamına gelir
-
Müslümanlara ehl-i kitap gibi yaklaşırlar, yani tekfir ederler
-
Kadıyani olmayanın arkasında namaz kılınmaz
-
Ferdi ibadet çok önemli, teheccüd namazına vurgu
-
Cihat kılıçla değil, davetle olur
-
Evlilik konusu: erkek bir Ahmedî, Ahmedî olmayan bir bayanla Ahmedi Halifenin izniyle evlenebilir, ancak tersi söz konusu değildir
-
Aylık gelirlerinin 1/16’sını, Miraslarından 1/10’nunu Ahmediyye harekâtına bırakmak zorundadırlar
-
Dünyanın birçok yerinde yoğun faaliyetleri vardır
Ehl-i Sünnet ve’l cemaat:
Ehl-i Sünnet: “Hz. Peygamberin sünneti, sahabe ve tabiinin uygulamalarını esas alanlar
“Hz Peygamber’in tatbiktlarının ruhunu benimseyerek onun zihniyeti çerçevesinde uygulamalarda bulunanlar
Mezhepler Tarihi olarak: Resulullah ve onun ashabının yolundan giden ve onların ruhuna uygun davranışlarda bulunanlar”
İsimlendirme:
-
Ehl-i Sünnet
-
Ehl-i cemaat
-
Ehl-i sünnet ve’l cemaat ve’l Asar
-
Ehl-i hadis ve’s sünne
-
Ehlü’l hak
-
Sevad-ı Azam
-
…
Ehl-i Sünnetin karşısında olanlara ehl-i BİDAT denir
-
Şia ehl-i sünnet hakkında der ki: “Bunlar dini konularda derinliğe sahip olmayan avvamlar- amme sınıfı, sıradan halk (ayak takımıdır)”
“meliklerin dinine tabi olanlar (etaba mumluk)
-
Mutezile: “Haşviyle/Haşviyle (kabukçular) boş söz kullanıp aktaranlar. Yani hiçbir derinliğe sahip olmayan, boş kabaklarla uğraşanlar…”
“Allahı cisme benzetenler anlamında MÜCESSİME”
“Kulların fiillerini Allaha nispet edenler (Mücbire)
-
Hz. Ali döneminde Sıffin’le birlikte Hariciler, Şiiler ve alt grupları, Mu’tezile otaya çıkar ve Hicri 2. Asırda fikirleri berraklaşır
-
Ana bünyede ise tepkiler söz konusudur. Umumi dini hareket söz konusudur. Ana bünye daha sonra kendini ehl-i sünnet diye adlandırır. Diğerleri, bu ana bünyeden ayrılanlara ehl-i BİDAT veya ehl-i FURKAT denir
-
Ancak şunu da söylemek gerekir, bu ana bünye kendi içinde HOMOJEN bir yapıya sahip değil. Hu bağlamda genel olarak ikiye ayırmamız mümkün:
Her ne kadar ayrı ekoller olsalar dahi, temel konularda ortak fikirlere sahiplerdir. Ehl-i Sünnet kendi içerinde homojen olmasa da ana hatlarıyla uyum sağlamakta!
Mihne olaylarında Hanefi kadıların bu işe alet olmaları bir nevi zorunlu idi, zira onlarda devletin dediğini yapmakla yükümlü idi. Ayrıca Mihne 218-233 yılları arasında sürdü. Mu’tezile ehl-i hadisi ezmiştir ancak bundan sonra karşı mihne de olmuştu
Eşarilik
-
Ebu’l Hasan el Eş ’ari (260-324)
-
40 yaşına Mu’tezilî eğitim almıştır, sonra ehl-i Hadis’e geçtiğini ilan etmiştir
-
Hocası Ebu Ali el Cübbai aynı zamanda üvey babası olur
Neden Mu’tezile’den ayrıldığının sorusuna tek bir cevap olmasa da birkaç neden zikretmek mümkün:
-
Mihne’den sonra Mu’tezile’nin konumu pekiyi değil
-
Rüyasında Hz. Peygamber’i görmüştür: “Benim sünnetimi muhafaza et” buyurmuş
-
Kullabi ile tartışması
-
Özellikle Mu’tezile’nin ASLAH prensibini 3 kardeş örneğine karşı savunamamadan dolayı:
İhve-i Selase:
Ebu'l-Hasan Eş'arî (r.a.) (öl- 330/941) ile Hocası Ebu Ali Cübbâî Cöl. 303/915) arasında geçen şu hadiseye kadar devanı etmiştir:
Eş'arî: Üç kardeş var. Biri ibadet ve itaat halinde, diğeri isyan ve günah içinde, üçüncüsü de çocuk yaşta iken öldü. Bunlar hakkında ne dersiniz?
Cübbâî: îlki, mükafat olarak cennette, ikincisi ceza olarak cehenneme girer, üçüncüsü ne mükâfat ne de ceza görür.
Eş'arî: Üçüncüsü, “Ya Rabbi, beni neden çocuk yaşta öldürdün de büyüyene kadar yaşatmadın? Büyüseydim sana iman ve itaat eder, böylece ben de cennete giderdim”, derse, ona ne cevap verilir?
Cübbâî: Rab ona der ki: “Ben haline bakarak şunu bildim: Büyüyene kadar yaşasaydın günah işleyecek ve bu sebeple cehenneme gidecektin. Senin menfaat ve maslahtına en uygun olan ( eslah) küçükken ölmendi”.
Eş'arî: Eğer ikincisi, “Ya Rab neden beni küçükken öldürmedin? Öyle yapsaydın sana âsi olmaz ve böylece cehenneme girmezdim”, derse Rab ne cevap verir?
Bu soru üzerine Cübbâî şaşırdı ve cevap veremedi. Eş'arî de Mutezile mezhebinden ayrıldı
-
Eş’ari Hanbeliler harici kabül görür. Hanbeliler ona Mu’tezile’den veya Mu’tezile düşünce yapısından kurtulamadığına inanırlar ve onu kabül etmezler. Eş ’ari Hanbeliler ile arasını bir nevi düzeltmek ve iletişime geçmek için Bağdat’taki Hanbeli lider Berbahari’yi ziyaret eder. Ancak Berbahari onu hoş karşılamaz ve kabül görmez. “Sen tam dönmedin, kafa yapın hala kelamîdir” der. Bunun üzerine Eş’ari “el diyane” adlı eseri kaleme alır, bunun aksini ispatlamak için ama yine de yararlanamaz.
-
Kadı Abdülcebbar Eş’ari’yi Kullabi ekolünden yola çıkarak eleştirir
-
Buna karşı Bakıllanı ve yandaşları Eş’ari hakkında olumlu konuşurlar ve ona sahip çıkarlar
-
Selçuklu Tuğrul Bey’in veziri Amidu’l Mülk hanefî-Mutezilî savunması yapar ve Eş’ari’ye karşıdır. Râfıza ve Eş’ari’yi eleştiren ve aşağılayan hutbeler okutur
-
Eş’ari kendini savunmak için “biz ehl-i hal – ehl-i sünnet’iz ” der
-
Alparslan’ın Veziri Nizamü’l Mülk bu anti Eş ‘ari havayı tersine çevirir. Nizamiye medreselerini kurar ve burada Eş’ariliği esas alır. Eş’arilik yayılır, etkili olur ve rahata kavuşur
Eş ‘ari gelenek içerisinde klasik tasnif:
-
Mütekaidimin: İmam Gazali dönemine kadar
-
Müteahhirûn: İmam Gazali’den itibaren (Mantık ve Razi ile birlikte felsefî kelam gelir)
-
Şerh ve Haşiyecilik dönemi: Taftazanî
Diğer bir tasnif:
-
Kelamî Eşarilik: Eşari’den Cüveyni’ye kadar
-
Felsefî Eşarilik: Cüveyni’den itibaren (Gazali, Şehristanî, Fahreddin Razi. Daha sonra Şii Safevi döneminde o bölgede Eş’ariler kalmıyor. Eş’ariler felsefî gelenekleri-ilmî mirasları- Şia’ya geçer)
-
Akaid Eşariliği: Nizamiyye medreselerinde. Sınırları net ve halkta daha yaygın. (daha sonra Fatımî İsmaililerle mücadele söz konusudur)
Görüşleri:
-
Allah’ın sıfatları konusu:
-
Zatî: ezelidir. Allah’ın hay ve âlim olması ezelidir. Zatı ile kayım ve ezelidir
-
Fiilî: mahlûktur: yarattığı anda o sıfatı edinir
-
Haberi: Kur’an’da Allah’a atfedilen el yüz, arş, cenb gibi kavramlar haberidir.
-
BİLAKEYF teorisi çerçevesinde anlamaylayız. Nasıllığını bilemeyiz. Eli vardır ama nasıl olduğunu biz bilemeyiz
-
Eşya zatında iyi-kötü değil, Allah’ın yaratmasıyla iyi veya kötü olur
-
Allah Teklif-i Mala Yakuttur: caizdir
-
Nübüvvet:
-
Kadından peygamber olabilir
-
Kabir Azabı ve Berzahı kabül ederler (Mu’tezile reddeder)
-
İnsanın fiilleri:
-
KESB teorisi esastır, onu da Allah yaratır. Kul bir nevi biraz pasif rol almakta (bu yüzden Cebriyye’ den olmakla suçlanmışlardır)
-
İmamlar pratik olarak Kureyştendir ama teorik olarak böyle olması gerekmez.
-
Kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve amel ile erkân
-
İSTİSNA konusu: bu dünyadan imanda emin olmak gerekiyor, ancak Allah katında inşallah Mümin’im demek olmaz
-
İslam imandan daha genel anlamdadır
-
Peygamber gönderilmedikçe hiç kimse mükellef tutulamaz
Maturidi Gelenek Eserler:
El âlim v’l müteallim (Ebu Hanife)
Kitabu’t Tevhid; Te’vilatu’l Kur’an (Maturidi)
Tafsilatu’l Edille (Nesefi)
El Bidaye.. (Nureddin es Sabuni)
El Müsayere (Kemal İbn Humam)
Savedu’l Azam (Hakim es Semerkandî)
Eşari gelenek:
Kitabu’l Luma, El İstihsan (Eş’ari)
Kitabu’t Temhid (Bakıllanı)
Kitabu’l İrşad (Cüveyni)
El İktisab ( Gazzali)
El Mufassal fi ilmil kelam ( Fahreddin Rezi)
,
Vehhabilik:
-
Kendilerine “ehl-i hadis” ismini verirler
-
Hz. Peygamber, ashabı ve tabiinin döneminde bulunmayan ve sonra çıkan her şey bidattir
-
Kendilerini Hanbelî geleneği üzerine oturturlar
-
18.yy’da ortaya çıkmıştır
-
Muhammed b. Abdulvehhab (ö1792)
-
Babası Hanbelî bir kadı’dır
-
Riyad’ın Üyeyne bölgesinde doğmuştur
-
İbn Teymiyye’ nin öğrencilerinden etkileniyor
-
Bu çerçevede içerisinde Tasavvufa karşı mesafeli, türbelere karşı
-
Züheyl b. Hattab’ın türbesini harap ediyor. Zira onun anlayışına göre türbeler inşa etmek ve onları ziyaret etmek şirktir (DAMMU’L MEKABİR” denir bu yüzden)
-
1744’de Suud ailesiyle antlaşma yapar: DİRİYYE SÖZLEŞMESİ. Bu antlaşmaya göre Abdulvehhab Muhammed b. Suud’a siyasî güç olarak itaat ediyor. Karşılığında fikirlerini yayma yetkisi ve desteğini alıyor
1980 yılında (birtakım siyasî gelişmelerden dolayı) bir takım sorunlar yaşıyor, sorgulamaya başlanıyor. Ciddi bir ikilem yer alıyor. Bir kısmı iktidarı desteklerden, diğer kısım hükümetten ayrı görmek istiyor kendilerini, karşı çıkıyorlar.
20 Kasım 1979 günü Cüheyman el-Uteybi liderliğinde bir gurup suudi vatandaşının hac sırasında kabeyi ele geçirmesi ve hacıları rehin alması olayı. Kendilerinin amacı Amerika’ya petrol ihracatının durması ve Suudi hanedanının devrilmesiydi. Suudiler 2 hafta süren olayı kendileri halledemediler ve Fransız özel birliklerini çağırarak Müslüman olmayanların girmesinin yasak olduğu Kâbe ye soktular. Kâbe’nin etrafında baskıncıların saklandıkları tünellere su basıldı ve elektrik verildi. Olaylar kontrol altına alındığında yüzlerce kişi ölmüştü. Suudi tarihi için kara bir leke olan olaydır.
-
Temel kaynaklara dönüş (Kur’an ve Sünnet)
-
Bu akım 18 yy’den sonra gelen akım, Selef/Selef-i Salih’in ise ashabın zamanına, asr-ı saadete kadar dayandırılır
-
Akla mahal vermeyip Kur’an ve Hadisleri lafzî yorumlama
-
Arka planı ehl-i hadise dayanır
-
Metin literal anlamıyla kabül edilir (Allah’ın eli-yüzü var...)
-
Mezhepler kabul edilmez
-
18.yy’da Muhammed b. Abdilvehhab başlatmıştır
-
Abdulvehhab (ve Selefilik) Tevdid’e vurgu yaparlar
-
Şefaati, tevessülü, istimdadı kabul etmezler
-
Kendilerini fırka-i Naciye olarak görürler. Bidat kavramını çokça kullanırlar
-
1802 yılında Kerbala’yı basıyorlar, emri’l bi’l ma’ruf ve’n nehyu an’il münker ilkesi gereği. 2000 Şii öldürdükleri belirtilir. Bundan dolayı da onlara ÇAĞDAŞ HARİCİYYE denir
-
Osmanlıya olumlu bakmıyorlar ve hatta isyan çıkarıyorlar. Osmanlı isyanı basmakla Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, o da oğlu İbrahim Paşa’yı görevlendiriyor.
-
1812-1818 İbrahim Paşa isyanı bastırıyor, Suudilerinde o bölgede etkinliğini dürdürüyor
Görüşleri:
-
Tevhit:
-
Şefaat: ret edilir, sadece öteki dünyada vardır
-
Tevessül: ret edilir, birleri vesile kılma Cahiliyeden kalma alışkanlıklardandır. Onlarda putları vesile- araç görüyordu
-
Rabıta: red edilir, şirktir düşünülemez
-
İstimdat: red edilir
-
Kur’an teğanni ile okunmaz
-
Kutsal geceler diye bir şey yoktur (Kadir gecesi hariç)
-
Mevlid okumak bidattir
-
Tesbih çekmek bidatidir
-
Vehhabi Devleti: 1818 yılında son buluyor
-
Vehhabi Devleti: 1821-1891- bağımsız bir devlet
-
Vehhabi Devleti: 1901 yılından bugüne kadar- İngilizlerin himayesi altında
Bu dönemden sonra a) cihadı selefilik ve b) Suudi selefilik ortaya çıkmıştır
…………………………..
ALEVİLİK:
-
İslam tarihleri kaynaklarında geçen Alevi kavramı ve benzerleri şimdiki manada kullanılan Alevilikle aynı değildir. Anadolu’daki Alevilik farklıdır. Kavramlar yüzyıllar içerisinde değişir. Bugünkü manasıyla Alevilik ilk defa 19.yy’dan itibaren kullanılmaya başlanıldı
-
Aslında onlara KIZILBAŞLAR denir, ancak yıllar içerinde bu olumsuz bir manaya bürünmüştür
KIZILBAŞLILIK:
-
Sözlü kültürler, Moğol istilasından kaçan diğer Türk boylarının kaçmasıyla ve Erdebil tekkesinin etkisiyle ortaya çıkmış olan grup
ERDEBİL TEKKESİ:
-
Kuruluşu itibariyle Sünnî bir tekke. Bütün Müslümanlara va hatta Müslüman olmayanlara da açık (Mevlana misali). Zamanla Aleviliğin yayılmasına vesile olmuştur
ŞEYH SAFİYUDDİN ERDEBİ (ö1334)
ŞEYH SADREDDİN MUSA
ŞEYH HOCA ALİ (Ö1427):
-
Şii eğilimler görünmeye başlar
ŞEYH İBRAHİM (ö1447):
ŞEYH CÜNEYD (ö1460):
-
Siyasî iktidar talebi
-
Safeviye Tarikatı'nın reisi olan İbrahim vefat edince yerine oğlu Cüneyt (1447-1460) geçti. Şeyh Cüneyt, posta oturuncaya kadar Erdebil Şeyhleri siyasetle ilgilenmez sadece dinsel işlerle uğraşırlardı
-
Karaman Beyliğine gitti fakat Konya’da mezhep tartışmasından dolayı orada da fazla tutunamadı ve Konya’dan ayrılarak Varsak Türklerinin bulunduğu, Toros Dağlarına doğru yola koyuldu. Ancak Karaman Beyi İbrahim, Varsak aşireti reisine, Şeyh Cüneyt’in yakalanıp hapsedilmesini emredince Memluk Sultanı Çakmak’a sığındı. Burada da Şii propagandası yaparak Anadolu, Suriye ve Irak’tan birçok kişiyi kendi etrafında toplaması üzerine Halep’teki Mevlevi şeyhi Ahmet Bekri, Şeyh Cüneyt’i Sultan Çakmak’a şikâyet etti. Memluk Sultanı da Halep Valisini Şeyh Cüneyt’in üzerine gönderdi. Çıkan savaşta Şeyh Cüneyt yenildi ve merkezi Samsun olan Canik’e kaçtı.
-
Kısa zamanda başına birkaç bin mürit toplayan Şeyh Cüneyt, bu müritlerle Trabzon Rum İmparatorluğuna saldırdı, şehri kuşattı ve aldı, ama kaleyi alamadığı için geri çekildi. Osmanlı Sultanı II. Mehmet’in Trabzon’u almak için harekete geçtiğini duyunca, Trabzon’u terk etti ve Amid’e (Diyarbakır’a) gitti.
-
Diyarbakır’a geldiğinde şehrin dışında karşılanan Şeyh Cüneyt, şehre Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’la birlikte girdi. Üç yıl Diyarbakır’da kaldı, Uzun Hasan’ın kız kardeşi Hatice Begüm ile evlendi.
-
10000 kişilik ordusuyla Şiranşahlar'ın üzerine yürümüş ve Şirvan hâkimi Halil ile yapılan savaşta, bir ok ile vurularak ölmüş ve cesedi, müritleri tarafında yakın bir yere gömülmüştür.
-
Ölümünden sonra karısı Hatice Begüm’den doğan oğlu Haydar dayısı Uzun Hasan’ın yardımları ile Erdebil postuna oturdu ve Uzun Hasan’ın kızını alarak ona damat oldu.1
-
Şeyh Cüneyt Konya Şeyhi Abdullatif’e soru sorar:
“ATAYA EVLADI MI EVLADIR, ASHABI MI?
Cevap. “SENİN BULUNDUĞUN MAKAMDAN ASHABI, ZİRA MEZHEPLER ASHABLARA GÖREDİR, Kur’an’da onlara övgü vardır
Şeyh Cüneyt: “Ayet indiğinde sen orda mıydın” der ve Şeyh Abdüllatif onu meneder ve senin gibi düşünenler kâfirdir der…
ŞEYH HAYDAR (ö1488):
-
TÂC-I HAYDARÎ (kırmızı, 12 dilimli sarık. 12 dilim 12 imamı sembolize eder)
-
Müritlerini diğerlerinden ayırt edebilmek için onlara 12 dilimli, kırmızı başlık giydirir.
ŞAH İSMAİL:
-
Devlet-i Kızılbaş- leşgar kızılbaş isyanı
-
Şeyh Haydar’ın oğludur
-
6 yaşında ona bit edilir
-
Akkoyunları yener ve bölgeye hâkim olur. Artık Şeyhlikten ŞAHLIĞA yükselir
-
2. Bayezid’in ciddi rakibi haline geliyor. O zamanlarda Bayezid’in oğlu Yavuz Selim Trabzon’da ve olayları Anadolu’dan daha net takip edebilmekte. Şah İsmail’in ciddi bir tehlike haline gelebileceğini daha net görebilmekte
-
Yavuz Selim sultan olunca dönemin âlimlerinden Şah İsmail aleyhinde fetva ister- artık onlarla mücadeleyi meşru hale getirmiştir. Bu fetvayı verenler: HAMZA SARIGÖREST; KEMALPAŞAZADE
-
Şah İsmail’in kurduğu devlete DEVLET-İ KIZIBAŞIYÂN DENİR; kurduğu orduya da LEŞTER-İ KIZILBÂŞİYÂNÎ
Kızılbaşlığın ortaya çıkmasındaki etkenler:
Şeyh Cüneyt’in oğlu Şeyh Haydar’dır. Uzun Hasan’ın yeğeni. Yeğenini kız kardeşiyle evlendirir, desteği pekiştirmek için.
Günümüzdeki faaliyetleri:
-
Cumhuriyete sıcak bakarlar
Kurumsal:
-
1960-70 yıllarında köylerden şehirlere göçerler
-
Şehirleşme etkisinden DEDE’lerin fonksiyonları ve etkileri azalır
Ritüeller:
3 Sünnet, 7 Farz:
3 sünnet: Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takriri
7 Farz:
-
Talip sır saklamalı, dedi kodu yok, sabretmeli
-
Talip kâmil mürşide bağlanacak, saygılı olacak
-
Talip adaletli olacak
-
Talip Pîrin ve mürebbinin emirlerine uyacak
-
Mürşit’in elini tutup tevbe edecek
-
Talip kendine bir musahip- arkadaş almalı (Ensar ile muhacirin kardeş kılınması gibi)
-
Talip mürşidinde taç ve bel kuşağını almalı (3 düğümle bağlar beline- eline diline ve beline sahip ol manasında)
Dini yapılanma: 4 kapı 40 makam
4 Kapı:
-
Şeriat
-
Tarikat
-
Marifet
-
Hakikat
40 makam: her kapının 10’nar alt başlıkları var = 40 makam
Cem Törenleri:
-
Dini kimliği ayakta tutar
-
Görgü Cem’i= Perşembe Cuma günleri
-
Muhasiplik erkânı= Çarşamba- Perşembe (her ailenin muhasibi olmalıdır
-
Sürgü cemi: duruma ve suça göre değişir
Hizmetler silsilesi:
-
Dede: en üsttedir
-
Ferraşlık: süpürgeciler. Cem yapılacak yeri süpürür
-
Nakitlik/Rehberlik: Dede’nin yardımcısı. Talipleri dedenin huzuruna alır
-
Kurbancılık: Kurban kesilmesi, ikram edilmesinde vs. sorumlu
-
Gözcülük: Cem töreninde düzeni ve sükûneti sağlar
-
Zakirlik: Saz çalıp söyler
-
Çerğcılık: Ateşi uyandırmak- ateş yakmak
-
Sakalık/İbrikdarlık: Su dağıtımı
-
Pervanelik/Semahcılık: dönenler.
-
Bekçilik: cemin yapıldığı yeri gözetler, orayı muhafaza eder
-
Tarikcilik: Tarik denilen sopayı dedeye sunar
-
Okuculuk: Ok’u dağıtır- bir nevi davetiye… Nikâh şekeri gibi…
Dostları ilə paylaş: |