Dünya ve ahiret saadeti İÇİn allah’a ulaşmayi dilemek şarttir



Yüklə 0,79 Mb.
səhifə2/11
tarix06.09.2018
ölçüsü0,79 Mb.
#78593
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

4.HAŞYET SAHİBİ OLMAK;

Haşyet,ha,şın,ye harflerinden oluşan HAŞİYE kökünden gelmedir.

Lugat anmlamı,Korkmak ama cezlandırmadan değil Allah’ın kendi üzerindeki sevgisinin azalmasından korkmaktır.Aynı zamanda bir nevi “ALLAH’IN RIZASI DOĞRULTUSUNDA hareket etmektir.Misal:İki ortak arasında mal paylaşımında,”ALLAH’IN KENDİSİNİN HAREKETLERİNİ BİLDİĞİNİ DÜŞÜNEREK “ Hakkın zayiine mani olacak şekilde hareket etmektir.

Allah’uteala herkesi sever ama derecesi farklıdır.İnananı inanmayanı,kendisine şirk koşanı,asi olanı da sever.Eğer sevmese dünyada onları rızıklandırmazdı.Ve yaptıklarına karşılık hemen ceza verirdi.Herkesin hallerini de düşüncelerini de bilir.


NAHL - 61 : Ve eğer Allah, insanları zulümleri sebebiyle sorgulayıp (derhal) cezalandırsaydı, onun (yeryüzünün) üzerinde yürüyen canlılardan bir canlı bırakmazdı. Ve fakat onları, belirli bir zamana kadar tehir eder (erteler). Artık onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat tehir edilir (ertelenir) ne de (bir saat) evvele alınır.
Kişi, başlangıcta her hareketinde “ kendi menfaatını düşünerek nefsinin arzularının peşinde koşarsa şeytan la beraber olur o yönlendirir ama hep kendi düşüncesi zanneder”Bu da,o kişinin üzerindeki ALLAH IN SEVGİSİNİN AZALMASINA sebep olur.Ve kendisine zulmetmiş olur günah kazanır.

Eger kişi bunlara dikkat eder,her olayda Allah ın kendisini gördüğünü hissederek hareket ederse,bu düşünce onun HAŞYET SAHİBİ olmasını sağlar.Bu Allah’ın kendi üzerindeki sevgisinin azalacağından korkmaktır.Allah’ın rızasını gözetmektir.İşte Allah’ın rızasına tabi olma olayı,o nu mutlaka Allah’a yönelmeyi(Allah’a ulaşmayı dilemeyi) ve o’na(Allah’a)teslim olmayı idrak edebilecek Allah’a davet eden bir yere ulaştıracaktır.

MAİDE - 16 : Yehdî bihillâhu menittebea rıdvânehu subules selâmi ve yuhricuhum minez zulumâti ilen nûri bi iznihî ve yehdîhim ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Allah (c.c.), rızasına tâbî olan kişiyi onunla (Resûlü ile) teslim yollarına hidayet eder. Kendi izniyle onları karanlıktan aydınlığa (zulmetten nura) çıkarıp Sırât-ı Mustakîm'e hidâyet eder (ulaştırır).

O sohbete,konferansa,radyo ve televizyon konuşmalarına muhatap olur.Orada anlatılanları işitmesine ve idrak etmesine vesile olur.Orada anlatılanların hepsinin Allah tan geldiğini Allah ın kelamı olduğunu idrak eder.Öğüt alır.



TAHA – 2-3 : Mâ enzelnâ aleykel kur’âne li teşkâ. İllâ tezkireten li men yahşâ.
Kur'ân'ı sana meşakkat (güçlük) olsun diye indirmedik.Huşû sahiplerine zikir (öğüt) olsun diye.

A'LÂ/9-10-11-12 : Fe zekkir in nefeatiz zikrâ. Seyezzekkeru men yahşâ.Ve yetecennebuhel eşkâ. Ellezî yaslen nârel kubrâ
O halde, eğer zikir fayda verecekse zikret (zikri öğret, öğüt ver).Allah'a karşı huşû duyan kişi zikir yapacaktır (ve tezekkür edecektir.öğüt alacaktır.)
Ve şâkî olan, ondan (zikirden) içtinap edecek (kaçınıp zikretmeyecek).
Ki o (şâkî), büyük ateşe atılacak.

YASİN – 10-11 : Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne). İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb(gaybi), fe beşşirhu bi magfiretin ve ecrin kerîm(kerîmin).


Ve onları uyarsan da uyarmasan da onlar için eşittir. Onlar âmenû olmazlar (Allah'a ulaşmayı dilemezler).Sen sadece zikre tâbî olanı ve gaybte Rahmân'a huşû duyanı uyarırsın. Öyleyse onu mağfiret ile (günahların sevaba çevrilmesiyle) ve "kerim ecir" ile müjdele.

NAZİAT – 43-44-45 : Fîme ente min zikrâhâ. İlâ rabbike muntehâhâ.


İnnemâ ente munziru men yahşâhâ.
Sende onun zikrinden (başka) ne var (onun beyanından başka bir bilgin yoktur).
Onun sonu, Rabbinedir.Sen sadece, O'na huşû duyan, O'ndan korkanlar için bir uyarıcısın.

Bu ayetlerin işitilip idrak edilebilmesi,Allah’ın yardımıyladır.Ayrıca Haşyet sahibi olmak, hayır kazanmaktır

ENFAL/23 : Ve lev alimallâhu fî him hayren le esmeahum, ve lev esmeahum le tevellev ve hum mu'ridûne(mu'ridûn).
Ve Allah, onların (akıl etmeyen sağır ve dilsizlerin) içinde hayır olduğunu bilse (görse) elbette onlara işittirirdi. Ve onlara işittirse bile (onlar), mutlaka dönerlerdi ve onlar yüz çevirenlerdir.

İşiten kişi o anda ilim sahibi olur.”Allah’a ulaşmanın,var olduğunu, farz olduğunu ve kendisinin de Allah’a ulaşmasının gerektiğini ”idrak edecektir.

HAC - 54 : Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün, Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir.

Kişi buraya HAŞYET SAHİBİ olduğu için geldi.Allah’a ulaşmayı dileyerek göğsünün şerh olmasıyla(yarılmasıyla) rabbinden bir nur üzere olacak ve hacet namazını kılarak mürşidini bulup o’na tabi olacak ve nefsini tezkiye ederek Allah’a ruhu ulaşacaktır.Çünkü HAŞYET sahipleri ancak ezelde Allah’a verdikleri AHD’i yerine getirebilir ve imzaladıkları sözleşmeyi bozmazlar(misak)



RAD – 20-21 : Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka). Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Onlar, Allah'ın ahdini ifa ederler (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim ederler). Ve misaklerini (diğer teslimlerle birlikte iradelerini de Allah'a teslim edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar. Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

ahd : Fizik vücudumuzun ‘e lestu birabbikum’ (kalû belâ) günü verdigi yemin

misak : Ruhumuzun (ruh bedenimizin) elestibi rabbukum (kalû belâ) günü verdigi yemin

O sözleşmeyi yerine getirmek isteyen Allah’a yönelir.

RAD - 27 : Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulastırır (hidayete erdirir).”

Allah’ta o kişiye verdiği hidayete erdirme vaadi gereği onun göğsünü islama acar

EN'AM - 125 : Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah'a) teslime (İslâm'a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü'min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.

Ancak göğsü İslam a acılan kişi rabbinden bir nur üzere olabilir ve dalalette kalmaz kalbi kasiyet(karanlık)bağlamaz.

ZUMER/22 : E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).
Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah'a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah'ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.

Haşyet sahibi olarak Allah’a ulaşmayı dilediği için aynı zamanda takva sahibi de olmuştur.Mürşid arama ihtıyacı oluşmuştur kalbinde (Allah’a ulaşmasına vesile)

KAF/31-32-33 : Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîdin. Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin). Men haşiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîbin.
Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.
İşte size vaadolunan şey budur (cennettir). Bütün evvab (ruhu Allah'a ulaşarak sığınmış), ve hafîz olanlar (başlarının üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar) için.Gaybda Rahmân'a huşu duyanlar ve münib (Allah'a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah'ın huzuruna) gelenler (için).

RUM - 31 : Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

MAİDE - 35 : Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).


Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.

O haşyet sahipleri Allah’ın davetcilerinin sözlerini işiterek Allah’a ulaşmayı dilerler,mürşidlerini Allah’tan sorarak onlara tabi olup nefs tezkiyesini gercekleştirdiğinde ruh ları Allah’a ulaşır.

FATIR - 18 : Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru).
Ve yük taşıyan birisi (bir günahkâr) başka birinin yükünü (günahını) yüklenmez. Eğer ağır yüklü kimse, onu (günahlarını) yüklenmeye (başkasını) çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine husû duyanları ve namazı ikame edenleri uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa (nefsini tezkiye ederse), o taktirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüş Allah'adır (Nefs tezkiyesi ile ruh Allah'a döner, ulaşır).

Ayrıca bu HAŞYET, kişinin kalben yönelmesini(Allah’a ulaşmayı dilemesini)ve takva sahibi olmasını sağladığı Kaf suresinin 31,32,33.ayetleride de belirtilmiştir.

KAF – 31-32-33 : Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîdin. Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin). Men haşiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîbin.
Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.
İşte size vaadolunan şey budur (cennettir). Bütün evvab (ruhu Allah'a ulaşarak sığınmış), ve hafîz olanlar (başlarının üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar) için.Gaybda Rahmân'a huşu duyanlar ve münib (Allah'a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah'ın huzuruna) gelenler (için).

Takva sahibi olan kişinin de günahları örtülüyor sonra da örtülen günahlar sevaba cevriliyor.

ENFAL - 29 : Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar, Allah'a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Ancak gaypta rahmana HAŞYET SAHİBİ OLANLAR için mağfiret (günahların sevaba cevrilmesi de) söz konusudur.

MULK - 12 : İnnellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi lehum magfiretun ve ecrun kebîr(kebîrun).
Muhakkak ki onlar, gaybda Rab'lerine huşû duyarlar. Onlar için mağfiret ve büyük ecir vardır.

Allah’ın gerçekleri bunlar ise;

***ŞİMDİ…ŞAPKAMIZI ÖNÜMÜZE KOYALIM VE DÜŞÜNELİM.VE “DİLEME”KARARIMIZI VERİRKEN DE ALLAH’UTEALAYA SARILALIM VE O’NDAN YARDIM DİLEYELİM“Çünkü nefs’imize;etrafımızdaki Şeytanlar “Bu dileği gercekleştirememiz hususunda,VESVESE VERMEYE hazırdır.

KAF/16: Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.

Bu “DİLEK”Nasıl yapılmalı ?

Sabah Akşam “Yarabbi ben de DÜNYA VE AHİRET SAADETİNE ULAŞMAK istiyorum mademki sana ulaşmak haktır.Ben de sana ulaşmayı dileyerek;Kurtuluşa eren Mü’min olmak,Takva sahibi olmak,Dalaletten kurtulup Hidayete ermek,Senin Evliyan olmak,Kalubela günü sana verdiğimiz Ahd’imizi yerine getirmek istiyorum.Bana bu imkanı sağlamanı diliyorum“diye dua edilir.Allah’uteala anında işitir.

ANKEBUT/5:Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.

Kişi bu dileğin gercekleştiğini nasıl anlar ?

1-O kişi o ana kadar tadmadığı bir mutluluğu tadmaya başlar.

2-O kişiye,İbadetler kolaylaştırılır,sevdirilir ve zevk aldırılır.

3-Kalbine Mürşid sevgisi konulur ve o kişi Mürşidini “Hacet namazı kılarak”Allah’tan öğrenir.

4-O andan itibaren sadece “Allah sohbetlerinden” hoşlanır başka şeylere kulak asmaz.

Nasıl Allah’a ulaşmayı dileyebildik HAŞYET SAHİBİ olarak. HEDEF, ALLAH’A ULAŞMAK bunun için Allah’a ulaşmayı dilemek şart ki Allah o kişiyi kendine hidayet etsin(kendine ulaştırsın) bunun için bizim HAŞYET SAHİBİ OLMAMIZ o’na (Allah’a ulaşmayı dilemeye) bir vesiledir.

*******


5.İSTİKAMETLENMEK

Kelime anlamı;ulaşılacak yere yönelmek,oraya ulaşmayı dilemek,hedefe ulaşmaya niyetlenmektir.

Sırat ; Yol demektir.

Mustakim; İstikametlenmiş istikametlenen demektir.

Kur’an da SIRATIMUSTAKİM, farzdır.

Bu,acaba kur’an mealleri yazan bazı müelliflerin verdikleri anlamınımı içeriyor? –Hayır onlar hep “DOĞRU YOL”olarak yazmışlar.

Bu doğrumudur ?-Hayır..

Neden?


Çünkü SIRAT,yoldur ama mustakim’e öyle yuvarlak laflarla ne olduğu belli olmayan anlamları vermek ne acıklayana ne de okuyana bir şey ifade etmiyor.Bu doğru yolun hedefi belli değil.Peki nedir mustakim? İSTİKAMETLENMİŞ demektir.İSTİKAMETLENEN demektir.Nereye İSTİKAMETLENEN?

ALLAH’A İSTİKAMETLENEN.

O zaman SIRATIMUSTAKİM,Allah’a ulaşan yolun adıdır.

NİSA - 175 : Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).


Böylece Allah'a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenleri) ve O'na (Allah'a) sarılanları ise, (Allah) kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).

HİCR - 41 : Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun).


Allahû Tealâ şöyle buyurdu: “İşte bu, Bana yönlendirilmiş (Bana istikametlenmiş,bana ulaştıran) yoldur.”

EN'AM – 125-126 : Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne). Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne).


Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah'a) teslime (İslâm'a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü'min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
Allah’a ULAŞTIRAN (hidayet olunan) yoldur.

EN'AM – 87-88 : Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ıbâdih(ıbâdihî), ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).


Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ruhu ulaştıran yola) hidayet ettik (ulaştırdık).İşte bu Allah'ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla(sıratı mustakimle) hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbette yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi)

FATİHA – 6-7 : İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne).


(Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet et (ulaştır).O (SIRATI MUSTAKÎM) ki; (başlarının) üzerlerine (Devrin İmamı'nın ruhunu) ni'met olarak verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil.
SIRATIMUSTAKİM;

Zemin kattan başlayan Allah’ın zatına kadar uzanan iki yatay iki de dikey olan dört parcadan oluşan bu gözlerle ihata edemediğimiz yolun adıdır.

Şeytan bizim namaz kılmamıza,oruc tutmamıza,hacca gitmemize vs ibadetlerimize fazla içerlemez hatta teşvik bile eder.Çünkü onlarla oyalanalım ve bizi kurtuluşa erdireceğini zannedelim sıratımustakim üzerinde olduğumuzu zannedelim.Ama sıratımustakim’in gercek anlamını idrak etmeyelim.Onun için hep kendi adamlarına bunun üzerini örttürmeyi başarmış.DOĞRUYOL olarak kabul ettirmiş.Bir insan, ya Allah ile beraberdir ya da şeytan ile, ikisinin arasında kimse yoktur yani ben Allah ile beraber değilim ama şeytanla da değilim diyemez Allah ile olmayanı şeytan otomatik olarak ceker.Şeytan bu yüzden SIRATIMUSTAKİM üzere olmamızı kesinlikle istemez ezelde verdiği sözünü yerine getirmeyi murad eder.

A'RAF – 14-15-16-17 : Kâle enzırnî ilâ yevmi yub'asûn(yub'asûne). Kâle inneke minel munzarîn(munzarîne).Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme). Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne).


(Şeytan): “Beas gününe (dirileceğimiz güne, kıyâmet gününe) kadar bana izin (mühlet) ver.” dedi.
(Allahû Tealâ): “Muhakkak ki sen izin (mühlet) verilenlerdensin.” buyurdu.
(İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîmin'e onlara karşı (mani olmak için) oturacağım.” dedi.
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
Allah’ın muradı ise sıratımustakim üzere olmamızdır.Allah ile şeytan arasında bir tercih yapmamız lazım.Allah’ın muradınımı ? yoksa şeytanın muradınımı ? yerine getireceğiz.
ZUHRUF – 60-61 : Ve lev neşâu le cealnâ minkum melâiketen fîl ardı yahlufûn(yahlufûne). : Ve innehu le ilmun lis sâati, fe lâ temterunne bihâ vettebiûni, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Eğer biz dileseydik mutlaka sizden, yeryüzünde yerinize geçecek melekler kılardık (yaratırdık).
Ve muhakkak ki o, gerçekten o saat (kıyâmetin zamanı) için bir ilimdir (bilgidir). Öyleyse ondan sakın şüphe etmeyin! Ve Bana (Allah'a) tâbî olun! İşte bu, Sıratı Mustakîm'dir.
Ya Allah’a kul olacağız ya da şeytan’a kul olarak devam edip dalalette kalıp cehenneme gideceğiz.

YASİN – 60-61-62-63 : E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun). Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). Ve lekad edalle minkum cibillen kesîrâ(kesîran), e fe lem tekûnû ta’kılûn(ta’kılûne). Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn(tûadûne).


Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
Ve andolsun ki sizden birçoklarını dalâlette bıraktı. Hâlâ akıl etmez misiniz? Size vaadedilmiş olan cehennem (işte) budur.
EN'AM – 152-153 : Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne). Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Böylece siz takva sahibi olursunuz.
Allah’ın muradı olan sıratımustakim üzere KENDİSİNE KUL OLMAK o’na (istikametlenerek) ulaşmayı(enab)dileyerek şeytana kul olmaktan kacınmakla mümkündür.
ZUMER - 17 : Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

Burada bir gercek ortaya çıkıyor.Sıratımustakim,KUL olmanın yolu ise.Diğer taraftan Allah’a ulaşmayı (enab olmayı) dilemek te KUL olmanın şartı ise o zaman sıratımustakim üzere olmak Allah’a ulaşmayı dilemekle Allah’a istikametlenmekle mümkündür.Bu da ancak Allah’ın kitabından öğüt almakla o na tabi olmakla gercekleşecektir.


TEKVİR – 25-26-27-28 : Ve mâ huve bi kavli şeytânin recîm(recîmin). Fe eyne tezhebûn(tezhebûne). İn huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne). Li men şâe minkum en yestekîm(yestekîme).
Ve O (Kur'ân), taşlanmış şeytanın sözü değildir.Öyleyse siz nereye gidiyorsunuz? O sadece âlemler için bir zikirdir (bir öğüttür).O, içinizden, istikamet üzere olmak (Allah'a yönelmek) isteyen kimse içindir.
Bu istikametlenme farzmıdır?

-Evet.Gaviyn olmaktan (cehennemlik olmaktan azgın olmaktan) kurtulmak için.

HUD - 112 : Festekim kemâ umirte ve men tâbe meake ve lâ tatgav, innehu bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).
Artık sen, sana tövbe ederek, tâbî olanlarla birlikte emrolunduğun gibi istikamet üzere ol. Ve azgınlık yapmayın (aşırı gitmeyin). Muhakkak ki O, yaptıklarınızı görendir.

-Şirkten kurtulmak için

FUSSİLET – 5-6 : Ve kâlû kulûbunâ fî ekinnetin mimmâ ted’ûnâ ileyhi ve fî âzâninâ vakrun ve min beyninâ ve beynike hicâbun fa’mel innenâ âmilûn(âmilûne). Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidun festekîmû ileyhi vestagfirûh(vestagfirûhu), ve veylun lil muşrikîn(muşrikîne).
Ve dediler ki: “Bizi kendisine davet ettiğin şeye karşı, kalplerimizde (idrak etmeyi önleyen) ekinnet, kulaklarımızda (işitmeyi engelleyen) vakra ve seninle bizim aramızda bir perde var. Artık (sen dilediğini) yap! Muhakkak ki biz de dilediğimizi yapacak olanlarız.”De ki: “Ben sadece sizin gibi bir insanım. Bana sizin ilâhınızın, tek bir ilâh olduğu vahyediliyor. Öyleyse O'na yönelin (O'na doğru istikamet alın,o’na ulaşmayı dileyin) ve O'ndan mağfiret dileyin. Ve müşriklerin vay haline!”
-Yüzüstü sürünerek cehenneme gitmemek için
MULK - 22 : E fe men yemşî mukibben alâ vechihî ehdâ emmen yemşî seviyyen alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
Öyleyse yüzüstü sürünerek yürüyen kimse mi daha çok hidayete ermiştir, yoksa Sıratı Mustakîm üzerinde düzgün (dimdik, seviyeli) yürüyen mi?
Başlangıcta bütün insanlar DALALETTEDİRLER ve Şeytanın dostlarıdırlar.Namaz kılsa da diğer ibadetleri yapsa da.Allah’a ulaşmayı dilemedikce de orada kalacaklardır.

A'RAF – 29-30 : Kul emere rabbî bil kıst(kısti) ve ekîmû vucûhekum inde kulli mescidin ved’ûhu muhlisîne lehud dîn(dîne), kemâ bedeekum teûdûn(teûdûne). ”Ferîkan hadâ ve ferîkan hakka aleyhimud dalâletu, innehumuttehazûş şeyâtîne evliyâe min dûnillâhi ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).

De ki: “Rabbim, adaletle davranmanızı ve bütün mescidlerde kendinizi (vechlerinizi) namaza ikame etmenizi emretti. Ve dînde ihlâsla O'na (Allah'a) dua edin. Sizi yarattığı gibi (O'na) dönersiniz. Bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu. Muhakkak ki; onlar, Allah'tan başka şeytanları dostlar edindiler. Ve onlar kendilerinin hidayete erdiklerini zannediyorlar (hesap ediyorlar).

Peki, dalaletten kurtulmak,şeytanın dostluğunu terk etmek nasıl gercekleşecektir? Allah’ın öğütlerine kulak vererek,öğütleri,ibretleri ve ikazları idrak ederek.

Peki bunları kimler idrak eder?- Allah’ın kitabından öğüt alarak Allah’a istikametlenmiş,Allah’a ulaşmaya niyetlenmiş Allah’a ulaşmanın FARZ olduğunu idrak etmiş olanlar.(yukarıda gecen tekvir/25,26,27,28)
Sadece Allah’a inanmanın veya bazı şartları yerine getirmenin de insanı kurtaramayacağını bunun yanında Allah’a ulaşmayı dilemenin (istikametlenmenin) şart olduğunu da aşağıdaki ayetlerden bir defa daha acıklayabiliriz.
FUSSİLET - 30 : İnnellezîne kâlû rabbunâllâhu summestekâmû tetenezzelu aleyhimul melâiketu ellâ tehâfû ve lâ tahzenû ve ebşirû bil cennetilletî kuntum tûadûn(tûadûne).
Muhakkak ki: “Rabbimiz Allah'tır.” deyip, sonra (da) istikamet üzere olanlara (Allah'a yönelip dîni ikame edenlere) melekler inerler: “Korkmayın ve mahzun olmayın. Ve vaadolunduğunuz cennetle sevinin!” (derler).

46 / AHKÂF - 13 : İnnellezîne kâlû rabbunallâhu summestekâmû fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).


Muhakkak ki onlar “Rabbimiz Allah'tır.” dediler. Sonra onlar (Allah'a) istikamet üzere oldular. Artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun olmazlar.
Bu gün TARİKAT deyince hep cemaatler akla gelir.Hayır cemaatler tarikat değildir.Tabiki bizim bahsettiğimiz anlamda.Çünkü tarik,yol demektir tarikat da yollar demektir.Allah’utealanın TARİKAT’TAN kasdı yedi gökkatını birbirlerine bağlayan yollardır.

MU'MİNUN - 17 : Ve lekad halaknâ fevkakum seb'a tarâika ve mâ kunnâ anil halkı gâfilîn(gâfilîne).


Ve andolsun ki Biz, sizin üzerinizde 7 yol yarattık ve Biz, yaratmaktan gâfil değiliz.
Allah’a ulaşan RUH’LAR bu yol ile yani yedi gök katını gecerek varırlar.Onun için (o’na)istikametlenmiş tarkatın gecerli olduğunu buyuruyor.

CİN – 14-15-16 : Ve ennâ minnel muslimûne ve minnel kâsitûn(kâsitûne), fe men esleme fe ulâike teharrev reşedâ(reşeden). emmel kâsitûne fe kânû li cehenneme hatabâ(hataban). Ve en levistekâmû alet tarîkati le eskaynâhum mâen gadekâ(gadekan).


Ve gerçekten bizden, (Allah'a) teslim olanlar da var ve bizden kasitun (kalpleri kasiyet bağlamış) olanlar da var. Artık kim (Allah'a) teslim olmuşsa (ruhunu teslim etmişse) işte onlar, irşad olmayı (nefsin ve iradenin teslimini) arayanlardır (dileyenlerdir).
Ve lâkin, kasitun olanlar (kalpleri zikirsizlikten kasiyet bağlayanlar), işte onlar cehenneme odun oldular.
Ve eğer onlar, tarikat üzere olarak (Allah'a) yönelselerdi, onları mutlaka bol su (rahmet) ile sulardık (bol bol rahmet ulaştırırdık)
Said-i nurs-i hz leride bu konuya dikkat cekmiş.

DOKUZUNCU TELVİH

Tarikatin pek çok semerâtından ve faydalarından yalnız burada dokuz adedini icmâlen beyan edeceğiz.

BİRİNCİSİ: İstikametli tarikat vasıtasıyla, saadet-i ebediyedeki ebedî hazinelerin anahtarları ve menşeleri ve madenleri olan hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhu ve aynelyakin derecesinde zuhurlarıdır.

Sonuc olarak,KURTULUŞ için Allah’a istikametlenmenin (o na ulaşmayı dilemenin) emaniyye ye(elyazması kitaplara) göre değil Kur’an esaslarıyla FARZİYETİ ortaya çıkmış oluyor.

*******


Yüklə 0,79 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin