EtkiNLİk resiM: Arazinin düz oluşu ve verimli topraklar sayesinde tarla tarımı yapılmaktadır. ResiM



Yüklə 492,31 Kb.
səhifə6/12
tarix22.01.2018
ölçüsü492,31 Kb.
#39450
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

YANGINLARI ÖNLEYİCİ TEDBİRLER:

Yangını, mutlak önleyici tedbir düşünülemez. Zira yangını oluşturan üç unsur (yanıcı madde, oksijen ve ısı) hayatın vazgeçilmez ihtiyaçlarıdır. Öyle ise önleyici tedbirler alarak nelerin üzerinde durulacaktır. Üzerinde duracağımız konu da budur.


Mutlak surette yangını önlememekle beraber büyük oranda yangın ihtimalini azaltıcı, önleyici tedbirler vardır.

İnşa bakımından önleyici tedbirlerİnşa bakımıdan önleyici tedbirler olarak şu hususlar üzerinde durmak gerekir.
(a) İnşaat ve dekorasyon malzemesi: Olanaklar ölçüsünde dekorasyon malzemesi yanmaz veya zor yanıcı maddelerden seçilmelidir. Estetik açıdan düşünülerek dekorasyonda ahşap malzemelerden mümkün olduğu ölçüde kaçınılmalıdır.
(b) Bacaların inşa durumu: Ahşap çatılı binalarda bacaların inşa durumu da başlı başına bir yangın sebebidir. Bacalarda yangın sebebi olan inşaat hatalarını şöyle sıralayabiliriz
(I) Bacaların çatı arasından geçilirken payanda ve tahtalara temas ettirilmemesi normalde bacanın bu ahşap kısımlardan 10-15cm. açıktan geçmesi gerekir.
(II) Bacaların inşası sırasında içlerinin sıvanması; Bacaların içi ancak inşa sırasında sıvanabilir. Sıvanmamış bacalarda tuğla aralarında boşluklar aralıklar bulunmakta ve buralardan kıvılcımlar çatıya geçmektedir. Ayrıca bu şekildeki bacalarda kurum toplanmakta kurum ise tutuşabilmekte, buradan çatıya veya depo olarak kullanılan çatı aralarında, buradaki kolay tutuşan maddeleri yakmaktadır. Bacalar bu şekilde inşa edilmiş ise en azından dıştan kalın bir sıva ile sıvanmalıdır, Zira onun içten sıvanması imkansızdır.
(III) Buradaki inşaat hatasının çatı üstündeki kısmının yeteri kadar yüksek olmamasıdır. Bacalar hem yangın bakımından hem de bacanın iyi çekmesi bakımından çatının tepe noktasını aşacak şekilde yapılmalıdır. Yükseltilmemiş bacadan sıçrayacak kıvılcımlarla da yangın çıkmaktadır.
(c) Yangın bölme duvarları: Ahşap çatılı binaların çatıları ne kadar uzun olursa olsun tek bölmeli çatı halinde yapılmaktadır. Bu durum ise çatının herhangi bir yerinde çıkan yangının kolayca bütün çatıyı kaplamasına neden olmaktadır. halbuki; bu uzun ve geniş çatılar tuğla duvarlarla bölmelere ayrılsa, ortalama 10 m. aralıklarla ve çatı üzerinde de 75cm. kadar yükseltilse herhangi bir bölmede çıkan yangın diğer bölmelere daha zor geçecek veya hiç geçmeyecektir.
(d) Asansör motor daireleri ve havalandırma bacaları: Asansör motor daireleri genellikle çatı içerisinde bırakılmaktadır. Bu durumda alt katlarda ki yangın baca görevi yapan asansör boşluğu yolu ile motor dairesine ve çatıya sıçramakta ve büyümektedir. Motor dairesinin çevre duvarları çatıyı kesip dışarı çıkmalı ve üzeri kapatılmalıdır. havalandırma bacaları da keza çatı arasında son bulmalı. çatıdan dışarı çıkmalıdır.
(e) Bacaya yakın yapılan kapı ve pencere söveleri: Kapı veya pencere söveleri (pervaz) odalardan geçen baca duvarlarına yakın veya bitişik yapılmakta veya belirli takozlarla baca duvarlarına tutturulmakta bu ise ısınma ve takozların zamanla tutuşması sonucu yangın çıkabilir. Ayrıca buralara gömme dolap yapılmaktadır ki çok sakıncalıdır.
(f) Yangına hassas yerlerin ayrılması: Yangına karşı hassas yerlerin inşaat arasında diğer bölümlerden ayrı yapılması mutfak, depo, akaryakıt tesisleri, kalorifer tesisatı vs.
(g) Yanmaz boya veya maddelerle kolay yanıcı maddelerin üzerinin boyanması: Bir tedbir olarak bu hususların inşaat sırasında dikkate alınması son derece yararlıdır.
Yukarıda sayılan tedbirlere rağmen yinede yangın çıkabilir hele savakta mutlaka çıkacaktır. Binanın inşaat tarzı ve yapım planı, çalışmaların kolay yada zorlukla yapılmasına neden olacaktır.
(h) Yangın merdivenleri: Yangın merdivenleri; inşaat yapılmadan yapının özelliği ve görünümü bozulmayacak şekil ve yere projede konulur.
(I) Yangın merdivenlerinin yerleri görülecek şekilde belirtilmelidir.
(II) Ulaşması kolay ve yakın yerlere yapılmalıdır.
(III) Binalarda yukarıdan aşağıya doğru genişleyecek şekilde yapılır.
(IV) Bina büyüklüğüne ve mevcut sayısına orantılı olacak şekilde geniş yapılmalıdır.
(V) Lüzumsuz eşyalar ile asla kapatılmaz, kilitlenmez.
(VI) Yuvarlak yapılmaması daha idealdir.
(VII) Kafes şeklinde yapılmamalıdır.
(VIII) Hava sirkülasyonu olmayan yere yapılmalıdır.
(IV) Malzeme (ısınmaz malzeme kullanılır) hafif metal kullanılır.

Türkiyede depremler
TÜRKİYE'DEKİ FAY HATLARI, DEPREM ALANLARI VE DEPREMDEN KORUNMA YÖNTEMLERİ


http://www.sayisalgrafik.com.tr/deprem/tr-faylar.gif

http://www.e-sehir.com/images/deprem.jpg

TÜRKİYE'DEKİ FAY HATLARI

Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF):

Saroz Körfezi’nden başlar, Marmara Denizi, Sapanca Gölü, Adapazarı, Tosya ve Erzincan üzerinden Van Gölü kuzeyine kadar uzanır.



Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF):
Hatay grabeninden başlar, K. Maraş, Adıyaman, Malatya ve Elazığ ovalarından geçerek Bingöl’e kadar sokulur.

Batı Anadolu Fay Hattı (BAF):

Ege Bölgesi’nde, kuzeyden güneye doğru uzanan çok sayıdaki fay hatlarından oluşur.

Fay hatları, yer kabuğunun zayıf ve hareket halindeki bölgeleridir. Volkanik sahalar, genç kıvrım dağları ve deprem alanlarının uzanışı fay hatlarıyla paralellik gösterir.

TÜRKİYE’DEKİ DEPREM ALANLARI

http://www.depremhaber.com/img_turkiy2.gif

Türkiye nüfusunun % 60'a yakını, faal olan ve zarar verebilen deprem alanları üzerinde yerleşmiştir.

Daha önce görülen Erzurum, Erzincan, Van, Bolu, Çankırı, Tokat, Adapazarı, Kütahya, Burdur, Lice, Bingöl, Dinar, Ceyhan, Gölcük ve Düzce depremlerinin büyük oranda can ve mal kaybına neden olmasında, bu kentlerin fay hatları üzerinde yer almalarının önemli rolü olmuştur.

Konya Ovası, Karaman, Mersin (Taşeli Plâtosu çevresi), Ergene Havzası ve Mardin Eşiği deprem bakımından tehlikesi az olan yerlerdir.



DEPREMLERDEN KORUNMAK VE DEPREMİN ETKİSİNİ AZALTMAK İÇİN,




Kırık (fay) hatlarından uzak, sağlam zeminlere yerleşmek,

Mümkün olduğunca ovalarda yerleşmemek,

Depreme dayanıklı binalar inşa etmek,

Halkı, depremde alınacak sivil savunma önlemleri konusunda eğitmek, vb. önlemler gereklidir.



1973-2004 Arası Türkiyedeki Büyük Depremler


http://www.etutodasi.biz/images/statusicon/wol_error.gif

Bu resim ayarlı boyutlarda oluşturuldu. Orjinal Görüntü İçin Tıklayın. Orjinal Resim Boyutu 754x402.

http://www.eclipse2006.boun.edu.tr/sss/73-04ani_tr.gif

AFET YÖNETİMİ

Doğal afetler toplum ve insan yaşamında çok önemli dönüm noktalarıdır. Geçen yüzyıllık süre içinde doğal afetler, sayısal ve yarattığı olumsuz sonuçlar nedeniyle dünyanın gündemini daha fazla işgal etmiş ve sorunun giderilmesine yönelik akılcı çözümlerin neler olabileceği üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Yaşanan süreçlerin birbirine benzer olmaları her afetin belli bir zaman içinde geliştiği, meydana geldiği ve sonuçta insan tarafından yaratılmış değerleri yok ettiği görüldüğünden, bu aşamaları bir biriyle ilişkili olarak ele almak ve her aşamada neler yapılması gerektiğini belirleyerek planlanabilir ve uygulanabilir bir süreci yönetmek düşüncesi afet yönetimi kavramının altyapısını oluşturmuştur.

Önce, Tehlike, Afet ve Risk kavramlarını açalım:

Tehlike: Doğal ve insan eliyle oluşturulmuş çevremizde insan yaşamını etkileyecek olumsuz ve nadir olaylardır

Afet: Toplumsal yaşamı kesintiye uğratarak veya durdurarak fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar oluşturan ve o topluluğun kendi olanaklarıyla üstesinden gelemeyeceği doğal ve insan kaynaklı olayların sonuçlarıdır.

Risk: Belli bir olayın belli bir büyüklükte meydana gelmesi durumunda ulaşacak kayıpların toplamıdır.

Doğal ve insan kaynaklı olayların hangi bölgelerde, hangi zaman diliminde ve hangi büyüklükte meydana gelebileceğini ortaya koyan çalışmalara ‘’tehlikenin belirlenmesi’’ çalışmaları denir. Bir olayın afet diye nitelendirilebilmesi için sadece meydana gelmesi değil aynı zamanda insanlar üzerinde büyük kayıplar doğurması gerekir.



Afet Yönetimi :

Afet sonucunu doğuracak olayların önlenmesi veya zararlarının azaltılmasına yönelik ve afet öncesinde, afet sırasında ve sonrasında yapılması gereken çalışmaların planlanması ve uygulanması için toplumun tüm kaynaklarını ve kurumlarını sürece katarak yönetilmesi işidir.

Afet yönetimi 4 aşamadan oluşmaktadır.

1-ÖNLEME VE ZARAR AZALTMA: Afet tehlikesi ve riski belirlenir, toplum bunlar konusunda bilgilendirilir ve bilinçlendirilir, yasal ve idari yapı geliştirilir, ar-ge çalışmaları yapılır ve ulusal strateji saptanır, önleyici ve zarar azaltıcı mühendislik işleri yapılır

2- HAZIRLIK: Merkezi ve yerel düzeyde acil durum planları yapılır, görevli personel eğitimi ile toplumsal tatbikatlar icra edilir. Arama ve kurtarma faaliyetleri örgütlenir, alarm ve erken uyarı sistemleri , bölgesel ve yerel teçhizat depoları kurulur, Kentsel dönüşüm ve güçlendirme projeleri desteklenir.

3-MÜDAHALE: Afetin oluşundan hemen sonraki acil hizmetleri kapsar. İletişim, arama-kurtarma, acil tedavi, geçici iskan, beslenme, güvenlik, psikolojik destek, tahliye, çevre sağlığı gibi.

4-İYİLEŞTİRME: Afete uğrayan topluluğun yaşam koşullarını afet öncesi koşulların üstüne çıkarmayı hedefleyen uzun vadeli işlerdir. Bunlar, konutların ve altyapının yapılması eğitim, sosyal ve ekonomik çalışmalardır.

Ülkemizde afet yönetimi konusunda adımlar 1939 yılından sonra atılmış ve 4623 sayılı yasa ile afetten önce ve sonra neler yapılacağı saptanmıştır. İlk yapı yönetmeliği ve deprem bölgeleri haritası bu yasa ışığında hazırlanmıştır.

1958 yılında İmar ve İskan Bakanlığı kurulmuş ve 1959 yılında yürürlüğe giren 7269 sayılı yasa ile afet hizmetleri bu bakanlığın görevleri arasında sayılmış daha sonra 1964 yılında kurulan Afet İşleri Reisliği, 1965 yılında Genel Müdürlüğe dönüştürülerek afet sürecinin arama- kurtarma, güvenlik ve sağlık hizmetleri dışında neredeyse tamamında merkezi düzeyde yetkili kılınmıştır. Arama kurtarma hizmetleri 7126 sayılı yasa çerçevesinde İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü tarafından yapılmakta, bunun dışında KIZILAY başta çadır, battaniye, yiyecek, giyecek olmak üzere iç ve dış yardımların toplanması ve dağıtımında kan temini dahil sağlık hizmetlerinde çok önemli görevler yapmaktadır.

Merkezi düzeyde Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, MTA, Üniversiteler, TÜBİTAK ve Türk Silahlı Kuvvetleri bu süreçte yer alan önemli kurumlardır.

Yerel düzeyde ise İl Valisi ve ona bağlı İl Kurtarma ve Yardım Komitesi tek ve tam yetkilidirler.


Doğal Afetler-Etkinlikleri
TÜRKİYE’DE DOĞAL AFETLER ETKİNLİKLERİ



ETKİNLİK (Doğal Afetler Genel)

Türkiye’de görülen önemli doğal afetler ve nedenleri kısaca aşağıya çıkartılmıştır. Kendi yörenize uyarlayarak kullanabilirsiniz.



Türkiye’de görülen Doğal Afetler:

Deprem, Heyelan, Sel ve Taşkın, Yangın, Çığ



Doğal Afetlerin Sebepleri:

a)Deprem: Aktif fay hatlarının bulunması. Depremin şiddeti fayın özelliği ve uzunluğuna bağlıdır.

b)Heyelan: Yamaç dengesinin bozulması, yamaçlarda yapılan çalışmalar, bitki örtüsünün tahrip edilmesi.

c)Sel ve Taşkınlar: Akarsu yatak kapasitesi üzerinde yağış olması, alt yapı yetersizliği, arazinin hatalı kullanılması, bitki örtüsünün tahrip edilmesi, drenaj sisteminin yetersizliği

d)Yangın: Aşırı sıcaklıklar, şiddetli kuraklık, yıldırım düşmesi, şiddetli rüzgârlar. İnsan kaynaklı olarak ( ihmal, dikkatsizlik, kaza, kasıt)

e)Çığ: Bitki örtüsünün olmaması, kuvvetli eğim, çok kar yağışı, arazi eğim dengesinin bozulması, insan faaliyetleri (ulaşım, dağcılık, turizm vs.)



Afetlerin Etkileri:

Afetlerin etkileri iki ana grupta toplanabilir. Maddi hasar, Manevi hasar.

Manevi hasar olarak; İnsan kaybı, Yaralanmalar, Moral bozukluğu, psikolojik sorunlar, sakatlanmalar vs.

Maddi hasar olarak; Evlerin, yolların, havaalanlarının, limanların, fabrikaların, ormanların, Hayvanların, Tarımsal alanların, Toprakların vb kaybedilmesi.



ETKİNLİK (Deprem)

Deprem-Nüfuslanma-Topraklar arasındaki ilişki;

İnsanlar için en uygun toprakların % 70 i 1 ve 2. derece deprem sahalarında yer almaktadır. Bu nedenle nüfusumuzun % 70 den fazlası deprem tehlikesinin en yüksek olduğu 1. ve 2. deprem kuşakları üzerinde toplanmasına neden olmuştur.

1. ve 2. derece en şiddetli depremlerin meydana geldiği yerler, verimli topraklar, engebesiz düz araziler, zemin yapısı gevşek dolgu alüviyal arazilerdir. Bu tür araziler ise insanların yaş***** en uygun yerlerdir. Örneğin sanayi tesislerimizin % 90 ı bu tür arazilerde kurulmuştur. Dolayısı ile deprem riski çok yüksek olan bu tür arazilerden fazlaca yararlanma zorunluluğu vardır. Yapılacak tek şey depremle yaşamasını öğrenmek, depreme uygun yapılaşmayı sağlamaktır. Çünkü “deprem öldürmez, binalar öldürür”



ETKİNLİK (Depremler)

Türkiye’de Depremlerin Dağılışı:

Türkiye deprem haritası incelendiğinde Türkiye’nin büyük bir bölümünde şiddetli depremlerin olduğu görülmektedir.

Özellikle Kuzey Anadolu Fay Kuşağı, Batı Anadolu Fay Kuşağı, Doğu Anadolu Fay Kuşağı ve yakın çevresinde büyük depremler olmuştur.

Depremler ile Yer Şekillerinin İlişkisi:

Fay hatları dağlar ile çöküntü alanlarının kesiştiği yerlerden geçmektedir. Dolayısı ile dağların uzanışı ile fayların uzanışı paralellik göstermektedir. Türkiye’deki Dağlar ile fay hatları genel olarak doğu-batı uzanışlıdır.

Türkiye’nin 1.derece aktif fayları Kuzey Anadolu Dağları, Batı Anadolu Dağları ve Güneydoğu Toros dağlarına paralel uzanmaktadır.

Her yerde aynı şiddette deprem olmamasının sebepleri:

Fayların türü ve fayların uzunluğu her yerde farklı şiddette deprem üretmektedir.



ETKİNLİK (Orman Yangınları)

Ormanların yoğun, yangınların az olduğu yerler:



Türkiye’nin Kuzey kıyıları: Karadeniz bölgesi, özellikle doğu ve batı Karadeniz bölümleri ile Marmara bölgesinde Yıldız dağlarının kuzey yamaçları.

Kuzeydoğu Anadolu; Kars ve Ardahan çevresi

Türkiye’de Orman yangınlarının az olduğu yerlerde yangın azlığının sebepleri:

Buralarda yaz kuraklığının olmaması, sıcaklıkların fazla yükselmemesi, ağaçların ve orman altı otlarının sürekli yeşil yanmaya dirençli olması. Havanın genelikle nemli ve yağışlı olması yangınlara karşı dirençli olmasını sağlamaktadır.

1937-2000 Arası orman yangın sayısı ve yanan alan ilişkisi:

1937-2000 yılları arasındaki orman yangınları sayısı ile yangın alanları arasında istikrarsız bir ilişki vardır. Yani bazı yıllar az yangınlarda daha fazla alan kaplayan orman yanmıştır.

Günümüze doğru orman yangınları sayısı genel orak artmakta iken, yanan orman alanı ise azalmaktadır.



Nedeni: Orman yangınlarını önlemeye yönelik tedbirlerin etkili olmasıdır.

Yangınlarla mücadelede başarılı olunurken, yangın oluşumunu önlemede başarısızlık vardır.

Yangınlara karşı en iyi mücadele yangının oluşumunu önlemektir. Bu nedenle bütün insanlarımız yangıların olmaması için gerekli bilince ve davranışa sahip olmalıdır.

ETKİNLİK (Çığ )


Çığ felaketi olan yerlerin coğrafi özellikleri:

Çığ felaketi özellikle yer şekillerinin dağlık ve engebeli olduğu, çok eğimli yüzeylerin fazla olduğu yerler ile kar yağışının çok olduğu yüksek yerlerde meydana gelmektedir.

Genel olarak buralarda bitki örtüsü fakirdir.

Bu özellikler; en etkili çığ felaketi olan Tunceli, Bingöl, Bitlis gibi Doğu Anadolu Bölgesinin doğu kesimlerinde etkili olmasına sebep olmaktadır.

Çığ Felaketinin Yerleşmelere zarar vermesinin sebepleri:

Yerleşmelerin dik yamaçların eteklerinde kurulması,

Eğimli yüzeylerde yol açılması

Yamaçlardaki bitki örtüsünün tahrip edilmesi

Yerleşmeleri çığ felaketine karşı koruyacak tedbirlerin alınmaması

Türkiye’de Çığ felaketinin en az en çok olacağı iki örnek şehir:

En az: İzmir, kar yağışının olmaması, eğimli yüzeylerin azlığı

En Fazla: Hakkari, Eğimli yüzeylerin çok olması, kar yağışının çok olması ve uzun süre yerde kalması.



ETKİNLİK (Afetler Genel)

TÜRKİYE’DE EN ÇOK YAŞANAN AFETLER VE NEDENLERİ

1-Depremler

Jeolojik yapı,

Faylar: Fayları Türü, Fayların Uzunluğu

2-Sel ve Taşkınlar

Yağış Miktarı

Bitki Örtüsü

Arazi Kullanımı

Jeomorfolojik özellikler: Yer Şekilleri, Eğim

Drenaj Özellikleri: Yatak özellikleri, Drenaj Sistemi

3- Kütle Hareketleri

Kayaç Türü

Tabakaların Uzanışı

Suya Doygunluk

Arazi Kullanımı: Yanlış yerleşimlerin etkisi, Yol tünel köprü yapımı, Maden ocağı açma

Jeomorfolojik özellikler: Eğim, Yer Şekli

4- Orman Yangınları

Türkiye’nin Matematik Konumu

İnsan Faktörü

Jeomorfolojik özellikler: Engebe, Eğim, Toprak özellikleri

İklim Özellikleri: Sıcaklık, Nem, Basınç, Rüzgarlar

5- Çığ

Bitki örtüsü: Sıklığı, Türü



İklim Özellikleri: Sıcaklık, Yağış

Jeomorfolojik Özellikler: Eğim, Yer Şekli


ETKİNLİK


AFET TÜRÜ
TÜRKİYE’NİN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ

YÜZEY ŞEKİLLERİ


İKLİM
BİTKİ ÖRTÜSÜ
JEOLOJİK YAPI
ARAZİ KULLANIMI

DEPREM


Fay Hatları: Aktif ve Uzun faylar

SEL
Eğimli arazinin çokluğu


Faz yağış Kar erimeleri
Bitki örtüsünün tahribi

Akarsu yataklarının su akışını engelleyecek şekilde kullanımı

TAŞKIN
Eğimli arazi
Faz yağış, Kar erimeleri
Bitki örtüsünün tahribi

Akarsu yataklarının su akışını engelleyecek şekilde kullanımı

KÜTLE HAREKETLERİ
Eğimli arazi
Bol yağış
Bitki örtüsünün tahribi

Yamaç kazıları

ÇIĞ
Dağlık ve engebeli arazi
Kar yağışının yoğun olduğu yerler
Orman ve bitki örtüsünden yoksun yerler

Titreşim yaratan faaliyetler

ORMAN YANGINLARI
Dağlık ve engebeli arazi
Çok yüksek sıcak ve Kuraklık, Şiddetli Rüzgarlar, Yıldırım düşmesi
Yanmaya uygun kuru bitkiler

Piknik, enerji nakil hatları, anız yakımı, tarla açma,



Türkiye'de Bölge Sınıflandırılması
Bölge: Kendi sınırları içinde benzer özellikler gösteren, kendi sınırları dışındaki yerlerden farklılıklar gösteren alanlara denir.

Çok çeşitli konulara ait bölge oluşturmak mümkündür. Tek bir özelliğe göre bütün coğrafya konularına ait bölgeler oluşturmak mümkündür. Bütün coğrafi özellikler bir arada düşünülerek yapılan bölgeler ise coğrafi bölgeyi oluşturur.



Coğrafi Bölge: Fiziki, beşeri ve ekonomik coğrafya özelikleri bakımından kendi sınırları içinde benzer özellikler gösteren ancak kendi sınırları dışındaki yerlerden farklılıklar gösteren alanlara denir.

Coğrafya, yeryüzündeki farklı mekânların dününü, Bugününü inceleyip geleceğe yönelik çıkarımlarda bulunur. Mekânsal farklılıklar ve benzerlikler her şeyden önce çeşitli olayların dağılış, bağlantı ve gelişim noktalarını yansıtır. Bir mekân parçasının bölge özelliğine sahip olabilmesi için o mekânda belirli olaylar arasında benzerliğin ve karşılıklı ilişkilerin olması gerekmektedir. Eğer bir mekân parçası üzerindeki olaylar arasında karşılıklı neden sonuç ilişkisi bulunmuyorsa o mekân parçası bir bölge özelliği taşımaz.

Bölge tespitinde her şeyden önce bölgelere ayıracağımız mekânın coğrafi birlik fikrini uyandıracak ortak özelliklerin neler olduğunu tespit etmek gerekir. Bu açıdan bakıldığında coğrafi unsurların özelliklerinde farklılıklar bulunmaktadır. Bazı coğrafi unsurlar sabittir, değişemez. Buna karşılık bazıları ise kısa veya uzun sürelerde değişkenlik gösterebilir ve bunlar ikinci derecede önemlidir.

Bir bölge sınırı oluşturmak istediğimizde bu sabit ve değişken unsurlar karşımıza çıkar. Oluşturduğumuz bu bölgeye farklılık kazandıran ve onu diğer bölgelerden ayıran da zaten bu özelliklerdir.

Bölge sınırı oluşturulurken kullanılacak sabit ve değişken

coğrafi unsurlar nelerdir?



Sabitler

İklim


Yeryüzü Şekilleri

Doğal Bitki örtüleri

Değişkenler

Nüfus Yoğunluğu

Yerleşim Özellikleri

Ekonomik Özellikleri

Karma Bölgeler

Türkiye'nin coğrafi özelliklerinden ve yüzey şekillerinden dolayı geniş alanları kaplayan bölgeler oluşturmak çok güçtür. Bu nedenle Türkiye'de oluşturacağımız bölgelerin yüz ölçümleri genellikle küçük olacaktır.

9. sınıftan hatırlayacağınız gibi yeryüzünde fiziki ve beşerî özelliklere göre farklı bölgeler oluşturulmuştur.

BİLGİ NOTU

Serbest Ticaret Bölgesi

Genel olarak serbest bölgeler ülkenin siyasi sınırları içerisinde olmakla beraber dış ticaret, vergi ve gümrük mevzuatının uygulanması bakımından gümrük hattı dışında sayılan ticaret bölgeleridir, ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin yasal düzenlemelerin uygulanmadığı, yapılan sınai ve ticari faaliyetler için daha geniş muafiyet ve teşviklerin tanındığı alanlardır, ülkenin diğer kısımlarından fiziki olarak ayrılan ticari, endüstriyel ve hizmet faaliyetlerinin yapıldığı yerler olarak tanımlanabilir.

ülkemizdeki serbest bölgeler gümrük bölgesi dışında olduğu kabul edilen ve serbest dolaşımda olmayan malların herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmamak ve serbest dolaşıma girmemek kaydıyla depolandığı yerlerdir. Serbest dolaşımdaki mallar ise ihracat rejimi hükümlerine tabidir.
Ülkemizde Bulunan Serbest Bölgeler

Halen ticari faaliyette bulunan serbest bölgeler ve faaliyete geçiş yılları:

Ø Mersin, Antalya (1987)

Ø Ege, İstanbul Atatürk Havalimanı (1990)

Ø Trabzon (1992)

Ø İstanbul Deri ve Endüstri, Doğu Anadolu, Mardin (1995)

Ø İMKB Uluslararası Menkul Kıymetler (1997)

Ø İzmir Menemen Deri, Rize, Samsun, İstanbul Trakya, Kayseri (1998)

Ø Avrupa, Gaziantep, Adana-Yumurtalık (1999)

Serbest Bölgelerin Kurulması ve İşletilmesindeki Temel Amaçlar

Ø Türkiye’de ihracat için yatırım ve üretimi artırmak,

Ø Yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak,

Ø Ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli bir şekilde temin etmek,

Ø Dış finansman ve ticaret imkanlarından daha fazla yararlanmak.

Coğrafi özellikler dikkate alınarak aşağıdaki bölge grupları oluşturulabilir.

FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİNE GÖRE BÖLGELER
1-Yeryüzü şekillerine göre bölgeler

Dağlık bölgeler

Düzlük (ovalık) bölgeler

2-İklim tipine göre bölgeler

3-Bitki örtüsüne göre bölgeler



BEŞERİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİNE GÖRE BÖLGELER

1-Nüfus yoğunluğuna göre bölgeler

2-Yerleşim özelliklerine göre bölgeler

3-Ekonomik özelliklerine göre bölgeler

4-Karma bölgeler

TÜRKİYE’DE COĞRAFİ ÖZELLİKLERE GÖRE BÖLGE ÖRNEKLERİ


FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİNE GÖRE BÖLGELER

A-Yeryüzü şekillerine göre bölgeler:

a)Dağlık bölgeler



Yüklə 492,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin