Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹



Yüklə 6,32 Mb.
səhifə10/72
tarix27.07.2018
ölçüsü6,32 Mb.
#60056
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   72

Havâdis i mûhifl i fâhifl

Bir gün bu meks olunan bu kal‘a i K›halom alt›nda Budin ve Üstürgon ve Ustolni-Belgrad› ve fiima­tor­na ve Kanije kal‘alar›m›zdan feryâdc›lar eyle kanl› mektûblar da tahrîr etmifller kim,

"Amân sultân›m yetifl, el vilâyet elden gitdi" deyü feryâdnâmeler yazm›fllar.

Me€er Nemse çâsâr› nâm bed-tebâr nâçâr nâ­merdlik edüp sulh bozup ahid-flikenlik edüp gûyâ fursat› ganîmet bilüp ve vilâyet i Budin'i hâlî bulup Osmânl› diyâr › Erdel'i gâret ve hasâret ederken,

"Budin serhadleri bofldur, andan muhâf›z olan asker bize mukâvemete kâdir de€ildir" deyü anlar›n serhadlerine müflâ olan kal‘a­la­r›m›z üzre Nemse ve Donkark›z ve Danimarka ve Çeh ve Leh ve İsfaç ve Korol ve İslovin ve H›rvat keferelerinden kâmil elli bin cü­nûd › cünüb asker i küffâr › hâksâr › dûzah-karâr cem‘ edüp Budin kurbu serhadlerinden kal‘a i Hamza Be€, Erçin, Penteli, Cânkurtaran, Cânbe€, Val, K›z›lhisâr, Polta, Çavka, Began, Nadaj nâm palanka ve k›lâ‘ › metînelere ve sâ’ir kurâ vü kasabât › İslâmiyyenin tedmîrlerine ve Zirino€lu ve Begano€lu ve Nadajo€lu ve Kettan­o€lu nâm hersek kâfirlerin baflbu€ edüp mezkûr kal‘alar› meymene ve meysere alâ mehil bî-bâk ü bî-pervâ dö€e dö€e kal‘alara istîlâ edüp bu kadar mâl › hazâ’in ve de­fâin ve üsârâ y› ümmet i Mu­ham­med'i alup koyun sürüsü gibi bu kadar mah­lûk › Hudâ'y› sürü sürü sü­rüp kal‘a i Belgrad ve kal‘a i Çakatornalar›na gönderüp cümle k›lâ‘ › mezbûrelerimizin cümle ce­behâne ve toplar›n alup hamu kal‘alar› âtefl i Nemrûd ile ihrâk bi'n-nâr edüp karâr-dâde olama­yup karârlari firâra mübeddel olup diyâr i menhûs­larına gitdikleri haberi Serdâr Ali Pafla yi gayyûra bu haber i mûhifl gelince he­mân ol ânda kendüde tâb [u] tüvân kalmayup gayre­tinden gûyâ bî-cân olup "Bismillâh niyyetü'l-gazâ" deyüp ol demde dem çekmeyüp dâmen der-miyân edüp dîvân i pâdişâhîye Budin vezîri İsmâ‘îl Paşa'yi katina kiğirdup,

"Tîz durma benim karindaşim Budin eyâletinle bu ânda kalkup üç konak bir edüp Budin serhad­lerine yetiş".

Bir tuğrâ yi garrâli emr i serdâ[r]i İsmâ‘îl Paşa destine verüp bir hil‘at i fâhire geydirüp hemân ol ânda İsmâ‘îl Paşa Erdel'in kal‘a i Kihalom altinda hayme vü hargâh [u] bâr [u] büngâhlarin bozup nefîr i rih­let­lerin çalup cümle asâkir i Budin ile Budim'e gitdi­ler, ammâ bu mahalde serdâr i müdeb­bir [26b] bir dî­vân i azîm edüp müşâvere eyleyüp Nemse çâ­sârindan intikâm almak içün cümle Tatar i sabâ-re[ftâr i] adû-şikâr askerin ve cümle Eğre ve Varat ve Timişvar ve Sirem ve Semendire eyâletleri asker­lerin ve gönüllüde(?) olan gâzîlerin vilâyet i Nemse'yi urmağa ve alan u tâlân edüp dâr i diyâr­larin yak­mağa fermân edüp yine Küçük Mehem­med Paşa'yi serdâr nasb edüp kirk bin aded güzîde Âl i Osmân askeri ve elli bin Tatar i adû-şikâr asker kal‘a i Kihalom altindan kalkup nehr i Tise'yi karşu geçüp diyâr i Nemse gazâsina gitdiler. Hudâ âsân ede.

Serdâr i zafer-şi‘âr kal‘a i Kihalom altinda Rûmeli ve Anadolu vel-hâsil i kelâm seksen yedi bin askerle kalup kral ile yek-dil [ü] yek-cihet olup hazîne i pâdişâhî cem‘ine mukayyed olup tahsîl olan mâl i pâdişâhî ve hazâ’in i serdâr i mu‘azzami ve gayri mâl i vüzerâlari cümle kal‘a i Kihalom içine koyup Hisim Mehemmed Paşa'yi ve Çatalbaş Paşa'yi ve Yentür Hasan Paşalari cümle askerleriyle kal‘a içine koyup muhâfazaci ta‘yîn etdi, ammâ ne­zâketle kal‘a kabza i teshîre alinup cümle asker kal‘a altinda tinâb tinâba meks edüp kal‘aya seyr[e] gitdiler. Zîrâ bu kal‘a i Kihalom gâyet sa‘b ve me­tîn hisâr i üstüvârdir kim diyâr i Erdel'in kilididir. Bir zemîn(?) vâdîde vâki‘ olmuşdur kim Saz Macari hâkiyle Seykel vilâyeti ve Erdel hâki arasinda üç vilâyet hudûdunda inşâ olunmuş gâyet latîf ve sîn kal‘a i rengîn ve sengîn fieddâdî binâ yi metîn bir sûr i (...). Zemîni eyledir kim iki dere ağzinda bir mürtefi‘ toprakli bir âlî bayir üzre vâki‘ olmuş tula binâ şekl i müdevver bir kal‘a i ra‘nâdir kim gûyâ kuğu gibi beyâz münevver bir kapulu ve yedi kenî­seli ve mükemmel cebehâneli havâlesiz iki kat kal‘a i şîrîndir.



Sitâyiş i varoş i kulle i Kihalom

Kal‘anin cânib i garbîsinde bir sahrâ yi çemen­zâra yayilmiş bâğ u bâğçeli ve yigirmi aded kârgîr kenîseleri var kim her biri birer kal‘a-misâldir. Her birinde yüz iki yüz riyâzet-keş keşîş ve bitrîk ve pa­paslari ve kissîs ve ruhbânlari var. Ve yedi aded hânlari ve üç aded hammâmlari ve medrese-misâl on aded bitrîkhâneleri ve iki bin aded dükkânlari var. Bunda dahi âyîn i gayri(?) Nasârâlar gibi dükkân­larda avretler esbâb fürûht edüp kâr ederler.

Bu varoş i müzeyyenenin etrâfinda bir kat şed­dâdî dîvârli ve üç kapulu ve sekiz tabyali ve handaki leb-ber-leb sulu ve handak etrâfi şarampavli gâyet sa‘b ve metîn varoş i hisn i hasîn bir rabât i kemîn­dir.

Ve bu şehrin cemî‘i dağlari serâpâ bâğlardir kim şarâbi gâyet çok olur. Hattâ cümle askere şarâb ve raki ve boza ve pivo ve med nâm müskirât meh­melât i çepelât i herzevât şekilli şeyler ve beyâz nân-pâ­reler ile askerin hezele makûlelerine kefe­reler ziyâ­fet etdiler kim diyâr i Erdel'de bir kal‘ada böyle zi­yâfet i murdâr olmamışdır. Hattâ asker i İslâm'ın âkıbet-endîş ehl i ırz olanları havf üzre olup,

"Belki küffârın askere böyle şarâb içirmeden murâd [u] merâmları âyâ hîle mi ki" deyü tefekkür etdiler, ammâ mülâhazalarında sehv [ü] hatâ etdiler, zîrâ bu kal‘a kefereleri aslâ ümmet i Muhammed görmemişler ve bunları Tatar ve asker gâret etme­mişler ve bunlardan bir esîr almamışlar, zîrâ gâyet sapa yerde vâkı‘ olmuş şehirdir.

Temâşâ yı acîbe: Hattâ bu şehrin kefereleri eyle oğuz ve bülühlerdir kim niçe sıbyân ve şe­bâb­ları asker i İslâm'ın develerin görüp havf­le­rinden ditreyüp mürd oldular. Ve bunların bâğ u bâğçe­le­rine asker bir zarar isâbet etmediler. Anın­içün as­kere kefereler mahabbet edüp şarâb ile ziyâ­fet etdi­ler. Ve halkı dahi gâyet ankâlardır. Ve ganî­met şehr i mu‘azzamdır kim ta‘bîr ü tavsîf olunmaz.

Hattâ bu şehrin sahrâ yı mezâri‘lerinde âlî ba­yırlar üzre Ayasofya kubbesi gibi ve Mısır'da Ehrâm dağları gibi kırk elli yerde yüz yıllık buğday demedi yığınları var. Cümle buğdayın başakları yığın içinde ve kökleri taşrada olup yaz ve kışda aslâ çürümez, yüz yıldan kalmış öşr i kral buğdaydan dağlar var. Tâ bu mertebe ganîmet şehr i İrem olduğundan Serdâr bu şehr i emînde emniyyet üzre karâr-dâde olup her tarafa asker i yararlar da gönderdi, zîrâ hâ­ciz i hasım ve mâni‘ i kavî Kemen Yanoş ı la‘în gâ’i­lesi de ber-taraf olup diyâr ı Erdel emn ü râ­hat oldu.

Ez-în-cânib mukadd[emâ] bu hakîr Seykel ga­zâsında sekiz yüz yiğit ile tâ Leh diyârına seğir­düp şehr i Lapoviçse'den aldığımız mâl ı ganâ’imleri bâzâr ı Kıhalom'a çıkarup mukaddemâ Leh sarâ­yı­nın ka­pusu eşiğinde medfûn olup çıkardığımız yedi aded kîse guruşları yedi kişi birer kîse alup bahş ı kalen­derî etdik.

Ba‘demâ bâkî esîrleri ve atları ve cümle zî-kıy­met sîm âvân eşyâları bâzâr ı Kıhalom'da fürûht et­meğe mübâşeret edüp ibtidâ musanna‘ ve münak­kaş [27a] hınto câmlı arabamız altı aded eşheb at­larıyla bin aded döğme talar riyâle krala fürûht edüp gayri eşyâları kırat be-kırat her şeyi bahâsıyla ve dahi ziyâde kıymetiyle fürûht etdik.

Hâsıl ı kelâm mukaddemâ yedi kişi sarâydan çı­kardığımız mâlı ve gayri mâlları dörd Budinli dahi Tatar yiğitler araba çekerlerdi, anlar ile on bir kişi pây berâber olmağa kavl etmişdik. Ol sarâyda alınan mâlımız cümle on bir kîse olup on bir kişi birer kîse gazâ mâlı kardaş gibi pây edüp Fâtiha tilâvet etdik. Ve sâ’ir üsârâ ve devâbbât ve kâlâ ve vâlâları sekiz yüz yiğitler fürûht edüp anların mâl ı ganâ­’imleri cümle kırk bir kîse mâl edüp sekiz yüz yiğit defterimle kardaş gibi pây edüp her yiğide (   ) (   ) guruş hisse düşüp hakîr de kitâbetim içün ve istikâmet ile bu gâzîler taksîm i guremâ etdi­ğim­çün yüz guruş ve bir nûr ı mahz esîr ve bir at ve bir gü­müş küçük şem‘dân verdiler.

Ordu yı İslâm'da olan gâzîler bu kadar metâ‘ı mahallinde ba‘de'l-emn fürûht edüp bu kadar mâl hissedâr olduğumuza gıbta vü reşk edüp "Hayfâ bi­zim mukaddemâ yok bahâsına satdığımız metâ‘lara" deyü te’essüf çekdiler.

Hamd i Hudâ bu mahalde Evliyâ fakîr eline bu gazâ mâlından cümle iki esîrim ve sekiz atım ve bin yedi yüz guruş mâl ı ganîmetim var idi. Sâ’îr çete ve potura mâlları başka idi. Eş-şükrülillâh. Niçe bin âdem mâl ı ganâ’im alayım derken kendü esîr i bend-i zincîr olup başıyla ganîmet oldu.

Bu kal‘a i Kıhalom altında cümle on gün as­ker i İslâm tekâ‘üd edüp bin altmış kîse mâl ı pâdi­şâhîden sonra serdâr ı mu‘azzam kalkup cânib i cenûba 6 sâ‘at gidüp,



Menzil i kenâr ı nehr i Velat: Bu mahalde cümle kurâlar emn [ü] amânda olup cümle kefere­leri kendlerin amâr etmede idiler. Ve bu mahalde bir varoş ı azîm yanmayup ma‘mûr [u] âbâdân du­rurdu, ammâ ismi hâtırımda olmamağile tahrîre cür’et olunmadı. Ve bu nehr i Velat tâ Seykel dağ­larından gelüp kal‘a i Foğraş altında nehr i şamos ı Kebîr'e mahlût olur. Andan yine cânib i cenûba mahsûllü sahrâlar içre 4 sâ‘at gidüp,

Evsâf ı kal‘a i Façavar

Lisân ı Macar'da (   ) (   ) demekdir. Bânîsi Faça nâm bir krale avret binâsı olmağile ol isim ile müsemmâ bir kal‘a i bâlâdır. Hâlâ Erdel krallarına tâbi‘dir, ammâ Saz Macarı kal‘alarındandır ve Saz Macarlarının irşek, ya‘nî baş papaslarının mülküdür, ammâ hakîr bu kal‘aya girüp seyr [ü] temâşâ ede­medim. "Ve bu mahaller artık emn [ü] amândır" deyü yine çarkacı ta‘yîn olunup Doğancı İbrâhîm Paşa konakçı fermân olunup cümle mîr i mîrânların tuğları ileri kıble cânibine Foğraş kal‘ası altına meks etmeğe revâne oldular. Beş sâ‘atden sonra Foğraş cânibinde elli pâre balyemez toplar atıldı. Derhâl orduda bir velvele vü gulgule peydâ olup fi'l-hâl Foğraş kal‘ası cânibine âdemler varup geldi. Meğer Foğraş kapudanı isyân edüp tuğu sahrâya kondur­mayup toplamış. Fi'l-hâl hemân Serdâr ı mu‘azzam kalkup 5 sâ‘atde,



Evsâf ı kal‘a i metîn i üstüvâr Foğraşvar

Erdel Macarı lisânınca Foğraş (   ) (   ) de­mekdir. Erdel krallarına tâbi‘dir, lâkin Saz Macarı hâkindedir. İçinde Kemen Yanoş hazînesi ve aske­rîsi olmak ile kapudanı itâ‘at [etmeyüp] ol gün asâ­kir i İslâma bin pâre top atdı.

Âhir efendimiz Melek Ahmed Paşa tarafından ordumuz kalkup top güllesi gelmez yerde serdâr ordusuna nakl edüp anda meks etdik. Ertesi gün cümle asker me’mûr olup kal‘a varoşun ıhrâk et­meğe bin aded güzîde bahâdır serdengeçdi yazup cümlesi uryân kılıçları ağızlarına alup varoş dibinde nehr i şamos'u ubûr [u] hubûr edüp karşu varoşa bu kadar uryân yiğitler uryân sâtûrlarıyla varoşda bî-bâk ü bî-pervâ duran küffâr ı hâksâra bir seyf i uryân ururken küffâr bu çıplak uryân ve biryân ve şallak ve mallak ve cellâk âdemleri görünce "Bire meded Türk deli olmuş" deyüp dem-beste hayretde iken bu keferelere deli çatlak gâzîler bir sâtûr ı ur­yân urdular kim niçe kâfirler kendülerin nehre urup kimi beri tarafa çıkup esîr olup kimisi gark ı âb olup dendân ı tîğdan rehâ bulanlarının karârları firâra mübeddel olup ol varoş ı azîmi azharun mi­ne'ş-şems âteşe urup tâ kal‘a altında şarampav için­den esîr [ve] mâl ı ganâ’imler alınup topdan alarka guzât ı uryân su kenârına gelüp gûnâ-gûn ahşâbât­lar ve fıçılar ile aldıkları esîrleri ve eşyâ yı kelepür­leri beri ordu tarafına selâmete geçirüp ol varoş ı mü­zeyyen âteş i gâziyân ile çerâğân oldu. Ve ba‘zı fetâlarımız yine karşu [27b] geçüp yine şikârlar alup nehirden şinâverlikler ederek sâlimîn ü gâni­mîn İslâm tarafına güzer etdiler.

Ba‘dehu kal‘a varoşu külliyet üzre yanup kal‘a i Foğraş meydân ı mahabbetde kalup ol gün binden mütecâviz esîr alındı. Bu zîr i kal‘ada on gün on gece tekâ‘üd fermân olunup Tatar askeriyle Küçük Mehemmed Paşa'nın Nemse vilâyetinden gelmesine muntazır oldular. Yine her bâr asâkir i kerrâr tek­râr-be-tekrâr tek ü yek(?) durmayup Foğ­raş handakı dibin­deki şaranpav içre olan kefere­ler­den esîr almağa kasd etdiklerince kal‘adan geceli ve gündüzlü bin pâre balyemezler atardı.

Bu arada niçe yüz nâ-murâd yiğitler şehd i şe­hâdet câmın nûş ederdi, ber-murâd olup rûh teslîm ederdi, bâkî guzât mâl ı ganâ’imler alup şâdu­mân olurlardı. Yine böyle iken bu kal‘a i Foğraş aslâ itâ‘at etmezdi, zîrâ nehr i şamos ı Kebîr kenârında bir kal‘a i hısn ı hasîn ve sedd i metîn kâr ı kefere i fecere bir sarp kal‘adır. Gerçi kü­çük­dür, ammâ içinde on bin kadar taşra nevâhîlerinden kal­kup gelmiş kefereler ile leb-ber-leb bir sûr ı sa‘b­dır ve ol kadar cebehâne ve mühimmât [u] levâzımâtının vefretin ve ol kadar cengâver keferelerinin kesretin giriftâr esîrler nakl etdiler.

Ba‘dehu kal‘ayı muhâ­sara etmeden ferâğat etdiler.



Der-beyân ı sebeb i ferâğat ı kal‘a i Foğraş

Aslı oldur kim gerçi Ali serdâr ı mu‘azzam idi, ammâ kendüye cebehâne ve bârhâne ve mühimmât [u] levâzımât verilmeyüp kal‘ayı döğmeğe me’mûr değil idi, ammâ mübâşeret olunsa bi-emri Hayy ı Kadîr yine fethi emr i sehel idi, lâkin rûz ı Kâsım karîb olup şiddet i şitâ bir mertebede şitâb etdi kim bârân [u] berfin kesretinden ve çamur ve bataklığın vefre­tinden dest [ü] pâların zerre mikdârı harekete imkân olmadığından ve asker haymesinden taşra çıkmadık­larından kal‘ayı muhâsaradan ferâğat edüp fetihden me’yûs oldular.

Tamâm beşinci gün (gün) oldu Küçük Mehem­med Paşa alayları zâhir olup tâ vakt i kuş­lukdan tâ vakt i asr olunca Mehemmed Paşa askeri ve Tatar askerinin aldıkları esîr ve mâl ı ganâ’imlerinin ara­baları arası kesilmedi.

Hemân yüz yetmiş aded belli başlı kapudan esîr i bend-i zincîr olup kal‘a i Foğraş küffârlarına rağ­men küffârın cemî‘i torompete ve luturyanî bo­ru­ları ve ta­bılları ve erganon nâkûsların "Tabur ta­bur" deyü çalarak ve haçlı peykerlerin açarak bu kadar mâl ı hazîne ile ordu yı İslâma asker i zafer-me’ser dâhil oldular kim belki bizim sekiz aydan berü tahsîl et­diğimiz mâldan ve eşyâlardan üç kat ziyâde üsârâ ve mâl ı bî-nihâye getirüp bir esîr bir akçeye olup cümle mahbûb u mahbûbeleri Nemse cüvânları idi.

Elem şâh nâm Tatar'ın nakli üzre "Bizim koş­lar­da kâmil altmış bir bin altmış aded esîr vardır. Ve Tise kenârın geçerken Osmânlı olan Küçük Mehem­med Paşa ordusunda otuz üç bin esîr işit­dim" deyü Elem şâh Mirze nakl etdi.

Hamd i Hudâ yine guzât ı müslimîn bu kadar mâ[l u] menâl ile gelüp Nemse kâfiri mukaddemâ Bu­din kurbunda gâret u hasâret eden yeni kal‘a­la­rın intikâmları alındı ve yine asâkir i nusret-me’serin yüzleri güldü.

Bu hâl i pür-melâli Foğraş kal‘ası kapudanı gö­rüp aklı yok iken olancasında başından gidüp ol ân hemân kal‘a üzre yedi yerde beyâz amân bayrakları diküp "Amân ve'l-amân e[y] asâkir i Âl i Osmân" deyüp kal‘a kapudanı ve birovları ve irşekleri kayıklara bi­nüp beri tarafda krala gelüp itâ‘at etdiler ve mâl ı pâdişâhîyçün yüz yetmiş kîse verüp amân ile gitdi­ler. Ve kal‘alarına İsken­deriy­ye beği Yûsuf Beğ muhâfazacı ta‘yîn olundu, ammâ nehrin karşu câ­nibinde olmak ile askerden karşuya çok ki­mesne geçüp bey‘ [ü] şir[â] etmediler. Bu mahalde,

Praşo kal‘asına gitdiğimiz menâzilleri beyân eder

Evvelâ müşâvere olup efendimiz Melek Ahmed Paşa'nın Rûmeli eyâletinde sağkol Mustafâ Beğ ve solkol Çelebi Beğ hazîne i pâdişâhî tahsîline dörd bin asker ile kal‘a i Praşo'a ta‘yîn olundukda Melek Ahmed Paşa izniyle Foğraş kal‘ası altından kalkup cânib i kıbleye 7 sâ‘at gidüp,



Menzil i kenâr ı nehr i Praşo: Boğdan ile Erdel dağları mâbeynlerinden tulû‘ edüp Foğraş'a karîb nehr i şamos ı Kebîr'e mahlût olur. Bu ma­halde bir sevâd ı şehr i azîm var imiş. Sene (   ) târî­hinde Silisre vâlisi Kadri Paşa ve Mehemmed Giray Hân ı Kırım bu şehire karım olup âteş i elîm ile bu şehri berbâd etmişler ve mâl ı ganâ’imlerin alup Yanova gazâsına gitmişler. Andan (   ) sâ‘at kıb­leye gi­düp,

Evsâf ı şehr i azîm ve bender i kadîm kal‘a i Praşo

Lisân ı Saz Macarınca (   ) (   ) demekdir. "Bânîsi Adom nâm kral ı Saz binâsıdır" deyü esîr­lerim nakl etdi. Erdel krallarının hükmün­de­dir, ammâ Saz Macarı irşeklerinin tahtgâhlarıdır kim cemî‘i [28a] zamânda bu kavm i Saz Macarı'ndan Âl i Osmân'a isyânları zâhir olmamışdır. Bir alay âkıl ve müdebbir ve munsıf ve ehl i ırz ve âkıbet-endîş ankâ bâzergân keferelerdir. Bu kal‘a i Praşo kapudanları ve şagları ve birovları ve jodojları ve bi­rovları cümle pür-silâh atlar üzre ellerinde gümüş asâlarıyla alay edüp bizim askere istikbâle çıkup bizi şehir varoşuna kondurup meks etdik. Gayri asâki­rimize şehrin cânib i garbîsinde yer gösterüp hay­me vü hargâhlarıyla anlar dahi konup dörd bin as­ke­rimiz der-ân defter edüp âdem başına nîm vu­kiy­ye et ve birer vukiyye sipov beyâz ekmek ve buna göre sâ’ir me’kûlât [u] meşrûbât envâ‘larından bal ve yağ ve pirinç ve şeker ve kahve ve büber ve dar­çın ve karanfile varınca her gün bir bir ve araba araba ta‘yînâtları getirüp teslîm edüp,

"On gün müsâfirimizsiz. İnşâallâh hazîne i pâ­dişâhî tahsîl edüp on birinci günde sizi yollarız" deyü şâfî haber verüp hemân ol ân amân u zamân vermeyüp cem‘ i mâla başladılar. Bu hakîr dahi kal‘anın eşkâli ve zemîni ve tarz [u] tarhın ve ende­rûn [u] bîrûnun seyr [ü] temâşâya başladık.

Der-beyân ı eşkâl i kal‘a i Praşo

Bir dereli ve depeli ve havâle yere vâkı‘ olmuş bir kal‘a i azîmdir, lâkin havâlesi yıldız rûzgârı câ­nibinde muhâlif yere vâkı‘ olmağile ihtiyâten ol mahalle iki aded kal‘a-misâl metîn tabya i hasînler inşâ edüp kal‘ayı havâleden halâs olmuş zann ederler, ammâ henüz kal‘aya ciğerdelen yapmışlar, zîrâ bir düşman gelse bu kullelere der-ceng i evvel sarılup ba‘de'l-feth kal‘ada kaz ve tavuk girmez olur. Ve havâleleri dahi çok kayalı püşteler vardır. Gûyâ hemân Venedik'in Hersek vilâyetinde kal‘a i Nova'mız kurbunda Kotur kal‘ası gibi bu Praşo da eyle havâleli kal‘a i sefîldir, ammâ şin kal‘ası kadar vâsi‘ değildir, ammâ şeddâdî binâ rıhtım ı husûn ı metînedir ve mu‘azzam tabyaları var.

Her birinde kırkar ellişer aded balyemez topları ve cebehâneleri (   ) aded kapuları var. (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) ve handakı (   ) (   ) ve cümle iki bin aded kal‘a soltat askeri var. Aslâ ve kat‘â bunda Nemse yokdur ve komazlar da.

Ve derûn ı hisârda cümle on bin aded odalardır, zîrâ her sarâyda beşer onar aded tahtânî ve fevkânî nakş ı bûkalemûn ı ibret-nümûn hâne i menhûslar var. Her biri birer gûne hendese üzre tarh olunmuş serâpâ kırmızı ve yeşil ve sarı ve mâğî ve beyâz tarhalı ki­re­mitler ile dam u bâmları mestûr sarây ı ma‘mûr­lar vardı[r] ve niçe bin büyûtları şindire tahta örtülü evlerdir. Gûnâ-gûn billûr ve necef ve moran câm ı mü­nevverleriyle revzenleri ve şâhnişîn ve maksûreleri müzeyyen şehirdir. Ve cümle evleri biri biri üzre kat-ender-kat havâleli câ-be-câ bâğçeli büyût ı ra‘nâlardır.

Ve cümle yetmiş aded düyûrları var, ammâ yi­girmi ikisi manastır ı mansabıklardır kim her biri bi­rer kralın ve birov [ve] irşeklerin kal‘a-misâl binâla­rıdır. Cümlesinde yüzer ikişer yüzer ladika ve irşek­ler mukarrerdir. Cümlesinin damları sarı pirinç ve beyâz kalaylı teneke örtülü damları ve kulle i serâ­med-misâl çâr-kûşe evce ser çekmiş çan kullelerinin altun ile mutallâ haçları şa‘şa‘a verir, ammâ (   ) (   ) (   ) (   ) "Cümle kırk bin odadır" deyü bi­rovlar nakl etdiler.

Bu dahi yalın kat dîvâr içindedir ve bunda olan bâğ u bâğçeli behişt-âsâ cinîn ve gaytânlı sarây ı zerkâr nakş ı bûkalemûnlar bir diyârda yokdur, meğer İslâmbol'da ola. İslâmbol'un hâneleri kalaylı (...) dir her bâr ıhrâk olur, ammâ bu Praşo sarâyları cümle serâpâ kârgîr binâ yı kat-ender-kat tâk üzre tâk ı nüh-tâk ı revâkdır. Gûyâ her takları tâk ı Kisrâ yı Irak'dır tumturakdır.

Ve çârsû yı bâzârı ve gayri esvâkları cümle ter­tîb üzre sadranc nakşı tarh olun­muş­dur. Cümle iki bin dükkândır, ammâ cümlesi şâhrâh üzre değildir. Cümle ehl i sanâyi‘leri hânelerinde işleyüp nisvân­ları ve bintânları âyîn i bâtılları üzre cümle bey‘ u şirâ eden duhter i pâkîze-ahterleri metâ‘ların fürûht ederler kim her biri mânend i Züleyhâ bânû yı perî-veş kızlar metâ‘ ı hüsünlerin dahi fürûht edüp arz ı metâ‘ ı cemâl eder ammâ ırz ı kemâl i cemâl etmezler.

Cümle sokaklarında âdemden omuz omuzu sa­damaz. Birovların kavilleri üzre bu şehirde yüz bin âdem vardır dediler, gerçekdir, zîrâ Âl i Osmân as­keri havfinden bu kal‘a emîn olmağile cümle küf­fâr ı füccâr ı Macar bu kal‘aya dolmuşlardı. Ve bâzârında gerçi Rûm şehirleri gibi kubâblar ile mebnî bezzâzistânı yokdur, ammâ cemî‘i Rûm ve Arab ve Acem ve Hind ve Sind ve Belh ü Buhârâ ve Laristân ve Multân ve Maskov ve Leh ve Çeh ve İsfaç ve Nemse ve Dip Firengistân [28b] ve Tür­kis­tân metâ‘larının zî-kıymet eşyâları bî-kıymet her ne istesen bulunur.

Ve bâzâr ı hüsün içre gûnâ-gûn ıtriyyât ve ûd ı zebât ve mâverdin râyiha i tayyibesinden âdemin demâğı mu‘attar olur. Ekseriyyâ râyiha i hoş-bûsu telâtin derisi kokar. Bu hoş-bûluk bir küffâr memleketine mah­sûs değildir. Gayri diyâr ı küffâr balık sirke turşu ve murşu ve salamura ve şarâb ve arak kokar, ammâ bu Praşo müşg [ü] amber i hâm kokar.

Ve cümle on yedi hândır. Cümle Hind ü Sind ve Rûm u Acem bâzergânları bu hânlarda sâkin­ler­dir kim ekâlîm i seb‘anın tüccârları elbette bunda mukarrerdir, zîrâ bu şehir Erdel memleketinin bu şehr i Mısır'ıdır. Ve (   )

Âb [u] hevâsı latîfdir. Anıniçün mahbûb u mah­bûbesi cihân-ârâdır. Ve bâğ u bâğçesi bî-hisâbdır. Üzümü hoş-hor olur, ammâ eriği ve elması ve em­rûdu ve beyâz sipov ekmeği memdûh olur, ammâ inciri ve narı ve limon turuncu ve zeytûnu aslâ ol­mazdır, zîrâ iklîm i hâmisin âhirinde bulunmuş­dur. Arz ı beledi (   ) (   ) (   ) ve tûl ı nehârı (   ) sâ‘at ve derecedir. (   ) Memdûhâtından,

.................. (1 satır boş)....................

Ve bu şehrin a‘yân ı kefereleri ve mümtâz dil­berânları ve erbâb ı ma‘ârif ve erbâb ı sa­nâyi‘ât­la­rıyla sohbet i hâslar edüp ol kadar zevk u safâlar etdik kim Leh vilâyetinde Krakov hâkimi Varşalka Kral yanında böyle safâlar etmedim.

Ve bu şehrin cümle evsâfın mâ-vaka‘ı üzre tah­rîr eylesek tatvîl i kelâm olur. Andan elli bin guruş mîrî mâlı hınto (hınto) arabalara tahmîl edüp ba‘zı alay beğlerine ve ağavât makûlelerine birer çuka ve birer kumaş verüp hakîr dahi iki çuka ve iki kumaş ve bir mînâlı sâ‘at verüp yüz elli aded birov ve şaglar ve jodoşlar hazîne ile ma‘an kal‘a i Pra­şo'dan kalkup bu kerre cânib i garba 9 sâ‘atde,



Menzil i kurb ı kal‘a i Foğraş: Bir çemenzâr sahrâcık idi. Andan 3 sâ‘atde,

Menzil i kal‘a i Foğraş

Seraskere hazîneyi teslîm edüp on yedi kişi dî­vân ı serdârda hil‘at i fâhireler ile ser-firâz ı müm­tâz kılındık. Praşo kapudanları serdâra ve krala he­dâyâların verüp anlara dahi hil‘at i nâdireler ihsân olundu.

Hikmet i Hudâ bu Foğraş kal‘ası altında sene (   ) mâh ı (   ) da Âsitâne i sa‘âdet tarafından hatt ı şerîf ile Hünkâr Kapucular kethudâsı gelüp Serdâr Ali Paşa'ya hil‘at i fâhire ve bir şemşîr i nâ­dire ve bir semmûr kürk (   ) getirüp Melek Ahmed Paşa'ya ancak bir kürk ve gayri vüzerâlara ve mîr i mîrânlara birer hil‘at i zerîn gelüp (gelüp) Köpürlü Mehem­med Paşa'nın fevti ve oğlu Fâzıl Ahmed Paşa'nın sadâreti ve Melek Ahmed Paşa'ya Sultân Ahmed kızı Fâtıma Sultân'ın nikâhı haberleri gel­dikde cümle vüzerâlar ve sâ’ir ibâdullâhlar Köpürlü fevtinden cümle mahzûz oldular, ammâ mühür Köpürlü oğlunda kalacağına aslâ vücûd vermeyüp,

"Katı a‘lâ, mühür mîrâs mı olurmuş? İnşâallâh mühür serdâra gelir, yok Melek'e gelir, yok Çavuşzâde'ye gelir".

Ve'l-hâsıl Çirmen beğine varınca mührü umdu­lar, ammâ Melek Paşa ne mühür ve ne (ve) mihr ve ne mâh u sâl hâtırına gelüp Fâtıma Sultân gibi pûhte zâle i zemâne i fertûteyi bana verüp "Mîrî fîl besle" deyü müte’ellim olup cihân başına dar idi.

Ba‘dehu kal‘a i Foğraş altından yine cânib i garba cümle tuğlar ale's-sabâh gidüp vakt i zuhurda sehel harâret i şems te’sîr edüp cümle hayme vü har­gâhların buzları çözülüp bârhânelere tahmîl edüp her tarafdan nefîr i rıhletler çalınup yine alay ı azîm ile gelen Kapucular kethudâsı Serdâr ile at başı berâber "Azm i râh ı kal‘a i Sibin" deyü 2 sâ‘atde Foğraş'ın kıble tarafında bir sahrâda meks olundu.

Esîrlerimden bu sahrânın ismin su’âl etdim, bil­me­­dik­lerinden tahrîr olunmadı. Bu mahalde mel‘ûn Foğraş katanaları çok ümmet i Muham­med'i alup esîr etdiklerinde ol ân kral katanaları yeti­şüp yüz yet­miş aded katanaları dest ber-kafâ getirüp cüm­le­sin dendân ı tîğdan geçirüp ümmet i Muhammedler esîrlikden halâs oldular. Andan 4 sâ‘atde,


Yüklə 6,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   72




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin