Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹


Evsâf › binâ y› Kral Betlen, ya‘nî hisâr › metîn palanka i Ci€erdelen



Yüklə 6,32 Mb.
səhifə35/72
tarix27.07.2018
ölçüsü6,32 Mb.
#60056
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   72

Evsâf › binâ y› Kral Betlen, ya‘nî hisâr › metîn palanka i Ci€erdelen

‹btidâ bânîsi Âl i Osmân'a tâbi‘ olan Erdel i er­zel krallar›ndan Betlen Gabor Kral binâs›d›r. Andan sene 950 {mâh › Muharrem fî 18} târîhinde Süley­mân Hân Üstürgon kal‘as›n feth {edüp} Üstürgon kal‘as› alt›nda yetmifl pâre gemi üzre bir cisr i azîm inflâ edüp cisrin karflu taraf›n zabt [u] rabt etmek içün ve Uyvar hâkinde olan yedi yüz pâre kurâlar› itâ‘at etdirmek içün bu kal‘ay› inflâ edüp ismine Ci€erdelen korlar.

Hakkâ ki küffâr›n bu kal‘a neferâtlar› ci€erlerin delmifldir, zîrâ cümle guzât › Üstürgon çeteye gidüp küffâr›n vilâyetlerin nehb ü gâret edüp bu kadar mâl › ganâ’imle [99b] çeteden gelirken küffâr gu­zât › müslimînin akîbince kovarak gelirler. Hemân cümle gâzîler cümle flikârlar›yla bu Ci€erdelen'e gi­rüp cân kurtar›rlar. Bu kerre küffâr hâ’ib ü hâsir olup ci€erleri delinüp dârü'l-bevârlar›na giderler. Hakkâ ki bir cây › amân bir kulle i Ci€erdelen'dir.

Der-beyân › eflkâl i zemîn i palanka i Ci€er­de­len: Nehr i Tuna'n›n cânib i garb›nda kal‘a i Üs­tür­gon karflusunda Uyvar kal‘as› hâkinde bir düz sahrâ y› çemenzâ[r]da çâr-kûfle bir sa‘b ü metîn çit palanka i hasîn r›ht›m dolma dîvârl› hisâr › üstü­vâr­d›r. Üç taraf› karad›r, maflr›k taraf› nehr i Tuna'd›r, lâkin üç taraf›nda metîn ve arîz toprakdan kesme sarp handak› vard›r kim içinde nehr i Tuna gemileri cereyân eder. Bu handak üzre kara tara­f›nda cânib i garba mekflûf bir kapusu var, ammâ iki kat metîn a€aç kapusu üzre mehterhâne kulle­sinde flâhî zar­buzan serâmed toplar› var. Ve bu kal‘an›n çâr-kû­flesinde Çâryâr aflk›na çâr-rükn tab­yalar› üzre bal­yemez toplar› var. Derûn › hisârda baflka dizdâr› ve iki yüz elli aded neferâtlar› ve kifâ­yet mikdâr› cebe­hânesi ve g›lâl anbâr› ve seksen aded tahta örtülü hâneleri ve bir tahta minâreli ve tahta flindire örtülü câmi‘ i muhtasar› ve on aded küçük dükkânlar› var, ammâ hân› ve hammâm› yokdur, lâkin top menzi­linden alarka bâ€lar› çok­dur.

Sitâyifl i tabur › Süleymân Hân: Bu kal‘an›n cânib i garbîsinde top menzilinden alarka bâ€lar bafl›nda bir taraf› nehr i Tuna ve bir taraf› Uyvar hâkinde Ci€erdelen sahrâs›nda cirmi yigirmi bin ad›m bir tabur › azîmdir kim iki kat handakd›r. Topra€› da€lar gibi iç yüze y›€›lm›fl handak › azîm­dir, aslâ dîvâr› yokdur. Gayyâ gibi kaz›lm›fl handaka tabur derler, kal‘adan sa‘bd›r. ‹çine yetmifl seksen bin âdem girüp kapanup ceng etdiklerinde tabur cengi derler. Bu taburun ancak kara taraf›nda iki kapu yeri vard›r. Kapu yerleri önünde toprakdan y›€ma tabya yerleri var kim kapular› pinhân edüp tabyalar h›fz eder. Ve bu tabur handaklar› ve toprak y›€›nlar› e€ri bü€rü köfle köfle olup her köflede tabur handaklar›n muhâfaza edecek azîm da€lar gibi tabya yerleri var. Hîn i muhâsarada ol tabyalar üzre balyemez toplar koyup handaka gelen düflman› u€­ratmaz. Ve bu dirsek tabyalar›n dahi çâh › gayyâ-mi­sâl handaklar› var. Böyle tabur cengleri kal‘a cen­glerinden sarpd›r. Hemân tabur fethine çâre toprak sürüp la€›m edüp s›çan yollar›yla kol kol hücûm › mehcûm etmeden gayri ilâc yokdur.

Ammâ sene 1008 târîhinde Sultân Mehem­med i Sâlis asr›nda Serdâr › mu‘azzam ‹brâhîm Pafla ve Tatar Hân bu tabura iki kerre yüz bin küffâr› kapadup ale't-tevâlî bir ay ceng i azîm edüp k›rk bin kadar küffâr› sademât › top ile helâk edüp âhir küffâr ta­burda karâr edemeyüp ol as›rda küffâr Üstürgon'a istîlâ etmifl. Hemân Tuna nehri üzre cisr i azîm inflâ edüp cümle {küffâr} Üstürgon'a geçüp karâr eder­ler. Ba‘dehu Serdâr ‹brâhîm Pafla, taburu zabt edüp Uyvar kal‘a­s›na ve Komaran kal‘as›na asker i ‹slâm gönde­rüp fleb-hûn eder.

Bu Ci€erdelen taburu hakkâ ki sarp taburdur. Hattâ efendimiz Kad›zâde ‹brâhîm Pafla ile ve Sührâb Mehemmed Pafla ve Kaplan Pafla ve H›s›m Mehemmed Pafla ve'l-hâs›l yedi aded mîr i mîrânlar ve birkaç ümerâlar cümle askerleriyle bu tabur içine hayme vü hargâhlar›m›zla meks edüp cânib i erba‘am›za karavullar koyup her gece muhâfaza edüp âmâde dururduk, zîrâ bu tabur mahalli küffâ­r›n Uyvar kal‘as› ve Komaran cezîresi taraf›d›r. Hemân bu küffâr taraf›nda fakîr Ci€erdelen kal‘as› var, gayri kal‘a yokdur.

Ve mine'l-acâ’ib rü’yâ y› sâliha

Bir gece bu hakîr kal‘a i Ci€erdelen dizdâr› kar›n­dafll›€›m›n hânesinde müsâfir olup sohbet i hâslar­dan sonra hâb › râhata yatd›€›m›zda vâk›‘amda pe­derimiz merhûmu görürüm.

"Evliyâm bu gazâdan korkma. Kur’ân › azîme ve Furkân › mecîde müdâ­ve­met eyle. Bu kal‘a Sultân Mehemmed i Sâlis'de küf­fâra ganîmet oldu. Bu Sultân Mehemmed i Râbi‘de dahi gânime laf­z›nda yine kâfire bu Üstürgon ve bu Ci€erdelen ganîme olur, ammâ sana: 1 flehrinde zarar olmaz" dedikde hemân hâbdan bîdâr olup fi'l-hâl tecdîd i vudû‘ edüp bu vâk›’ay› sulehâ y› üm­metden dizdâr a€a ihtiyâra nakl etdim.

"Hayr ola Evliyâm, Allâhu a‘lem ve Resûluhu, bu gazâda siz bir aceb ceng edersiz, ammâ bilmem haçand›r, lâkin ne size ve ne bize inflâallâh zarar yokdur, kalbün gen tut" deyü hayr ile ta‘bîr edüp ale's-sabâh haymeme geldim.

Ol ân iki sepet esbâb›m ve iki re’s yeni ihsân olunan Macar kölelerimi ve niçe bâr › sakîllerimi kar›ndafl­l›€›m›z olan [100a] Ci€erdelen dizdâr›na Allâh emâneti koyup çad›r›mda salt ve sebükbâr kalup te­cessüs i ahvâl etme€e mukayyed olup her bâr atlara binüp her cânibi befler ve alt›flar sâ‘at bir sayd [u] fli­kâr tarîk›yla geflt [ü] güzâr edüp ekseriy­yâ Tuna sâ­hillerinde gezüp Tuna içre olan cezîre­lere im‘ân › nazar ile nazar edüp,

"Âyâ hîn i ma‘rekede Tatar ile Süd suyun ve Müfl suyun ve Turla suyun atlar ile y›ld›rd›€›m›z gibi bu Tuna'y› cezîrelere y›ld›rmak mümkün müdür?" deyü cezîrelere nazar ederek Tuna üzre cisir bafl›na var­d›m. Karflu Üstürgon taraf›ndan Sadr›a‘zam Tuna üzre otuz alt› pâre tombaz gemiler üzre bir vâsi‘ ve metîn hafleb cisir yapm›fllar.

Beri bizim Ci€erdelen taraf›ndan efendimiz ‹brâhîm Pafla ve yedi aded mîr i mîrânlar yigirmi pâre gemi üzre cisr i kavî yapup mâbeyni on on befl kadar gemiler yeri aç›k kalup itmâm›na sa‘y [ü] ih­timâm ederlerken hikmet i Hudâ nehr i Tuna deryâ-misâl cûfl [u] hurûfla gelüp tafld›, cisrin befl pâre gemisin k›rup afla€› Üstürgon'a do€ru afld›. Bu hâli Mi‘mâr A€a görüp havfinden flafld›. Hele ne hâl ise gemileri yine getirüp amâra bafllan›ld›. Çünki vakt i asr oldu sadr›‘a­zamdan bafl› telli üç aded dî­vân çavufllar›, efendimiz Kad›zâde ‹brâhîm Pafla'ya fermân gelüp buyururlar kim,

"Sen ki ‹brâhîm Pafla kar›ndafl›ms›n, sâ’ir za­mâna k›yâs etmeyüp cisir bafl›ndaki hidmetin b›ra­€up flimdi bu ân › sâ‘atde mükellef ü mükemmel kapunla hayme vü hargâh›nda bir âdemin kalma­yup bu gece Üstürgonlulardan iki yüz yarar kula€›z alup cânib i flimâlde Lara da€› dibinde ve Lak ba­y›r­lar› dâmenlerinde bu gece basîret üzre olup câ­nib i erba‘ana pusular ve ince karavullar koyup sizün karflu tarafda olan asâkir i ‹slâm'› bir hoflça muhâ­faza edesin" deyü buyurdu y› flerîf tilâvet olu­nup,

"Emir, sâhib i devletindir" deyüp çavufllara be­fler onar altun verüp,

"N'ola flimdi kalkup gideriz" deyü Üstürgon diz­dâ­r›na fermân › sadr›‘azamî gönderüp Üstür­gon'dan bize kula€›zlar gelmede. Hikmet i Hudâ.



Der-beyân › sebeb i ceng i azîm sahrâ y› kal‘a i Ci€erdelen

Beri cânibde bizim Kad›zâde ‹brâhîm Pafla'n›n sekbân bölükbafl›lar›ndan bir Macar o€lan› ve ana âfl›k bir Türk yi€idi Macar gulâm›na uyup ol gün atlar›na süvâr olup ol ân Uyvar kal‘as› kapudan› ve hâkimi olan Fargaçi la‘îne varup destâr › Muham­medîler yere urup mürted [ü] kâfir i bî-dîn olup eydirler:

"Bire kapudan›m, Îsâ size yard›mc›d›r. Bire ne du­rurs›z. ‹flte bu Uyvar kal‘as›n almak içün on bin as­ker gemilerle beri geçüp köprü yapma€a bafllad›­lar, ammâ Tuna suyu taflm›fl, köprü ve yapd›klar› gemi­ler k›r›lm›fl, Türk flaflm›fl, açl›kdan niçe bin Türk kaçm›fl. Biz de kaçup kral›ma habere geldik. Hemân Türk'e bir çâre edün. Köprü bitmeden beri tarafa dahi Türk geçmeden berideki on bin {kadar} Türk­leri k›run, köprü bafl›na taburlar kurun, köprü gemilerin yapd›rmamak içün Türklere ve gemilere toplar› vurun" deyü niçe nasîhat-âmîz sözler söyle­diklerinde bu mel‘ûn mürted gulâmlara Fargaçi la‘în niçe ihsân [u] in‘âmlar edüp birkaç belli bafll› kâfirleri ›lgar ile Nemse çâsâr›na feryâdnâmeler ya­zup haber gönderir.

Me€er Uyvar etrâf›nda olan yüz elli yedi pâre kal‘alardan Uyvar imdâd›na elli bin aded muhâ­fa­zac› küffâr âmâde idi. Ve karflu tarafda Sadr›a‘zam› basma€a Nemse çâsâr›n›n fermân›yla Zirino€lu ve Begano€lu ve Kepano€lu ve Nadajo€lu ve Vaflvar­o€lu ve çâsâr›n vezîrleri makâm›nda olan Zoze ve Mantikukule ve Rudolfos nâmân kâfirler cümle seksen bin leflker i küffâr › füccâr › Macar › nâçâr kâfirler cem‘ olup Sadr›a‘zam› Üstürgon al­t›nda bas­mak sevdâs›nda idiler.

Ammâ Köpürlüzâde Ahmed Pafla'n›n külliyet üzre haberi olup cemî‘i Âl i Osmân askerinin câ­nib i erba‘as›na ve bizim taraf›m›za kat-ender-kat çeteciler ve poturac›lar ve büyük karavullar ve ince karavullar ta‘yîn olunup herkes merkezinde pür-silâh âmâde olup cisrin itmâm›na cehd [ü] ihtimâm edüp hamd i Hudâ beflinci günde cisir itmâm bulup bizim tarafa Haleb eyâleti askeriyle Gürcî Mehem­med Pafla geçüp bizim Kad›zâde ‹brâhîm Pafla kon­du€u Tabur › Süleymân Hân önüne Haleb askeri kondu. Ard› s›ra K›bleli Pafla fiâm askeriyle sa€ ta­raf›m›zda Ci€erdelen kal‘as› taraf›na kondular.

Dahi ard› s›ra Bosna eyâleti askeriyle Köse Ser­dâr Ali Pafla azîm asker ile cümleden ileri Murâd­­ovas›'na kondu. An›n akîbince Anatolu as­keriyle Kara Mustafâ Pafla, Vezîr Hazînedâr› Yûsuf Pafla [ile] ci­sirden geçüp bize karîb kondu. Ve niçe mîr i mî­rânlar ve niçe yüz aded mîr i livâlar geçüp bizim [100b] taraf›m›zda meks edüp hamd i Hudâ bizden tarafa asâkir i ‹slâm vefret üzre oldu.

Andan vezîr i dilîr bir azîm re’y i ahsen edüp Budin'in ve Üstürgon'un Tuna kapudanlar›n›n k›rk elli pâre firkatelerine Budin ve Üstürgon azebistân­lar›n› firkatelere doldurup üzerlerine karadan Kan­bur Mustafâ Pafla'y› köprü muhâfazas›na me’­mûr etdiler.

Hikmet i Hudâ ol gün nehr i Tuna üzre kâfirin kal‘a i Komaran'›ndan berü niçe bin kütük ve niçe yüz bin sallar ve niçe bin d›raht › müntehâlar Tuna ile cereyân ederek sehel kald› kim mezkûr d›rahtlar cisre u€rayup k›ra. Hemân Tuna kapudanlar› firka­teler ile sallara yetiflüp baltalar üflürüp ve bendlerin kesüp her bir draht› kapudanlar askeri ve Kanbur Mustafâ Pafla askeri üflüp birer kenâra a€açlar› ba€­layup ân › sâ‘atde cümle asâkir i ‹slâm mezkûr d›­rahtlar› ya€mâ edüp ordu y› ‹slâm odun ile ganîmet oldu.

Çünki ol gün vakt i gurûb oldu, Üstürgon kal‘as›ndan efendimiz Kad›zâde ‹brâhîm Pafla'ya üç yüz aded yarar ve nâmdâr kula€›z yi€itler gelüp mukaddemâ fermân › vezîr i dilîr üzre ‹brâhîm Pafla efendimiz dahi Nigebol› askeriyle ve kendinin (   ) aded güzîde askeriyle karavula gitme€e süvâr olunca ordumuzda s›byân u g›lmânlardan gayri bir ferd i âferîde kalmayup pür-silâh güzîde asker ile karavula revâne olduk.

Der-ayân › tahkîk i gazâ y› garrâ y› mezbûre der-sahrâ y› Ci€erdelen ve vâdî i Murâdova be-dest i Kad›zâde ‹brâhîm Pafla be-zamân; › Sadâret i Serdâr › ekrem Fâz›l Ahmed Pafla

Çûnki Gâzî ‹brâhîm Pafla Nigebol› askeriyle Ci€erdelen sahrâs›ndan ba‘de'l-gurûb ifl bu 1074 mâh › Muharremü'l-harâm›n bâzârertesi gecesi Ci€er­de­len sahrâs›n›n Uyvar taraf›na Murâdovas› üzre murâd [u] merâm›m›z olan Lara da€›na ve Lak bay›r­lar› b‛na bir sâ‘atde varup Üstürgon kula€›z­lar›n›n dedikleri mahalle cümle asâkir i Nigebol› ve leflker i ‹brâhîm Pafla ile vakt i ›flâda enüp nîm sâ‘at ileri cânib i erba‘am›za mükellef ü mükemmel ifl görmüfl sefer eflmifl a€avâtlar› ve Üstürgon gâzîle­rinden ahvâl bilir âdemleri mezkûr a€alar ile cümle etrâf [u] eknâfa karavullar ta‘yîn olundu.

Ve bu a€avâtlardan birer sâ‘at ileri dahi ellifler aded flehbâz ve yarar ve nâmdâr yi€itleri ince kara­vullar ta‘yîn edüp anlar dahi cânib i erba‘aya geçit yerlerine ve Patka gölleri kenâr›na ve nehr i Jitva kenâr›na ince karavullar gidüp kemîngâh­larda yat­mak fermân olunup anlar gitmede.

‹brâhîm Pafla efendimiz dahi bu re’y i ahsen ile cânib i erba‘as›n bu tertîb üzre karavullar› berk edüp kendü askeriyle Lara da€› ve Lak bay›rlar› zeylinde at›ndan enüp bir seccâde üzre oturup cümle gâzi­yâ­na alay çavufllar› tenbîh etdiler kim "Kimse âtefl yakmaya ve hây hûy ve feza‘ u çeza‘ etmeye ve tüfeng atmayup tütün âtefli ve fitil nâr› göstermeyüp herkes yerinde sâbit kadem olup as­kerden taflra geziflmeye, her kes atlar›n›n dizginleri elinde pür-silâh âmâde duralar" deyü ‹brâhîm Pafla askerine bu yüzden alay çavufllarla tenbîh ü te’kîd­ler edüp vakt i ›flâ dahi oldukda edâ y› salât olup herkes küme küme cavk cavk olup yârânlar›yla zevk u flevke meflgûl oldular.

Niçe gâzîler atlar›n› pâ(r)-bende ba€layup yulaf tarlalar›na sald›lar. Bu hakîr dahi hüddâmlar›mla at­lar›m pây-bend ve kösdek ile bir alef-zâr yerde ba€layup hüddâmlar›ma "Gâfil mebâfl" deyü tenbîh­ler edüp Paflan›n huzûruna geldim.

Mutantan kahveler ve çay ve bâdyân misilli efl­ribe ve gûnâ-gûn nukllar tenâvül olunup cümle bölükbafl›lara ve a€avâtlara nukllar gönderüp dil-nüvâz [u] dildârl›klar ederek tâ n›sfu'l-leyl geçüp kendüleri kalkup eline D›m›flkî topuzun alup askeri içinde gezüp,

"Uyuman gâzîler, bir gecelik n'olsa gerek, pek durun ve yek durun" deyüp herkese rûy gösterüp tenbîh edüp yine merkezine geldi.

Çünkim biz bu tarafdaki karavulda böyle âmâ­de durmaday›z, ammâ küffâr › hâksâr › dûzah-karâr dahi Uyvar kal‘as› alt›nda mukaddemâ cem‘ etdi€i cünûd › cünübiyle müflâvere i nâ-savâb edüp,

"Bire meded Tatar askeri gelmeden ve Tuna üzre Türk'ün köprüsü bitmeden ve büyük vezîrleri beri geçmeden ve elçimiz vezîr yan›nda bir akd i sulh etmeden, Türk askeri gâfiller iken, Türk'ün beri taraf›nda olan askerin k›ral›m ve cümle vezîrl­erin esîr edelim ve ka‘bemiz olan Ustolni-Belgrad›­m›z ve K›z›lelma y› Orta Macar olan kal‘a i Üstür­gon­umuz ve Ungurus taht› olan Budinimizi bu dînimiz gayre­tiyle ve Îsâ kuvvetiyle [101a] ve Meryem Ana yar­d›m›yla bu kal‘alar›m›z alal›m ve cümle Türkleri k›­ral›m, kalk›n gidelim. Marya Kot ve Sar› Salt›k ve ‹svet Nikola bizlere yard›mc›d›r" deyüp Uyvar alt›n­dan otuz yedi bin kâfir i hâsir i fâcir domuz topu olup bizim üzerimize gelmede.

Hikmet i Hudâ bi­zim ordu y› ‹slâm'dan birkaç öte yaka Türkleri bi­zim ile gelüp karavullar›m›z dahi merkezlerine va­rup kemîngâhlarda yatmadan mezkûr Türkler Uyvar taraf›na ol gece karanl›€›nda çe­kilüp ota ve otlu€a ve ba‘z› flikâr i kelepüre gider­ler.

Sabâha dörd sâ‘at karib kald›kda bu herîf i zarîfler gidecekleri yerleri bilmeyüp, "Âyâ ne iflle­yüp ne yapsak?" derken da€lar ve h›yâbân ve orma­nis­tân ve çengelistân içinde ra‘d-vâr bir gürüldü ve bir sâ‘ika kopar. "Âyâ bu gürüldü ne olmak ihtimâli ola" deyü sehel cür’et edüp dururlar.

Görseler kim da€lar içre yer götürmez kara flapkal› ve haç peykerli kâfir askeri gelir. Hemân bu fakîr Karaman Türkleri,

"Bire gavur geliyor, durman gidelim, hemen or­duya kaçal›m, varal›m askere haber edelim, görelim felek ne gösterir" deyüp at boynuna düflüp kaçup gelirlerken hemân Kad›zâde ‹brâhîm Pafla'n›n ince karavullar› üzerlerine gelince bunlara amân u za­mân vermeyüp yedisini de k›sk›vrak ba€layup ‹brâhîm Pafla huzûruna ›hzâr etdiklerinde pafla bunlardan su’âl etdikde eyitdiler:

"Vallâhi sultân›m, biz Karaman sipâhîlerindeniz. Ota otlu€a gidelim ve birez kelepür flikâr› bulal›m, deyüp üç sâ‘at kadar gitdik. Uyvar cânibinden berü da€lar içinden kara nah›r gibi kara flapkal› ve kara bayrakl› kâfirler karanl›k gecede kara ormanlar içre gelirlerken görüp gerüye kaçarkan bu yi€itler bizi ba€layup size getirdiler, emir sultân›m›nd›r. ‹flte vâk›‘ i hâl budur" deyü cevâb etdikleri mahalde sa­bâha kâmil üç sâ‘at kalm›fl idi. Çünki pafla y› acûl bu Etrâklerden bu haber i mûhifli istimâ‘ edince,

"Bire meded, tîz bizim askerimiz Allâh Allâh gül­­bâng›n› çeksinler. Tuna'n›n karflu taraf›nda asâ­kir i ‹slâm ve Sadr›a‘zam gülbâng › Muham­me­dî çek­­di­­€imiz istimâ‘ edüp hâz›r-bâfl olalar" deyince he­mân,

Hakîr eyitdim: "Amân sultân›m, n'eylersiz. Bunlar Karaman Türkleridir ve öte yaka çakalla­r›­d›r. Bunlar orman içre yol az›dup karanl›kda gide­rek gözleri büyüyüp ihtimâldir, çat›rd› ve pat›rd› ve gürüldü kâfir askeri gürüldüsü olmaya, da€larda geyikler ve s›€›nlar ve ayular ve h›nzîrlar ürküp ka­çarlard›, bunlar›n kütürdü iflitdik dedikleri ol ola. Bu haberin kizbe ve s›dka ihtimâli olup fermân›n›z ile ibtidâ bizden sadâ y› Allâh Allâh kopup Tuna'n›n öte taraf›nda ve beri taraf›nda olan asâkir i ‹slâm içinde k›yâmet kopar ve azîm ürkündülük olur" dedi€imde Pafla bu cevâb › flâfîden hazz edüp,

"Yâ Evliyâm nice edelim?" dedikde,

Hakîr; eyitdim "Sultân›m, bu âdem­lerin ikisin üçün Sadr›a‘zama gönderelim, dördün dahi bunda al›koyal›m, görelim sabâha dek ne zuhûr eder. Dahi ileride befl on yerde birer ikifler sâ‘atlik yerde kara­vullar›m›z var, anlardan dahi feryâdc›lar gelmedi ve bizler hâlâ düflman yüzleri görmedik, nice feryâd edüp Allâh Allâh ça€›ral›m. Hemân cümlemiz pür-silâh âmâde dural›m ve Üstürgon gâzîlerinden ileride olan karavullar›m›za âdemler gönderelim ki gâfil olmayalar" dedi€imde taraf taraf cümle a€a­vât­lar,

"Vallâhi ma‘kûl müflâveredir" dediklerinde he­mân Pafla y› müdebbir gelen Karamanîlere yine su’âl etdikde,

"Vallâhi sultân›m, kâfirin bayraklar›n görüp kaçd›k. Sabâha kalmaz anlar burda sizi basarlar. Hemân ileride olan karavul kullar›n›za âdemler git­sin" dediklerinde hemân Pafla y› zevi'l-ukûl iki aded âdemlere ihsânlar edüp Arnavud Ali A€a ile bu âdemleri ale'l-acele Sadr›a‘zama gönderüp Pafla efen­­dimizin kay›nbabas› olan Re’îsü'l-küttâb fiâmî­zâ­de Efendi'ye dahi küffâr›n kesret ü vefreti haberin bir mektûbunda i‘lâm edüp âdemler ile gönderüp befl aded Karaman âdemlerin yan›nda al›­kodu. An­dan bir ân geçdi geçmedi, hemân ince ka­ravu­lu­muzda olan Bal› Bölükbafl› gelüp,

"Devletli azîm, kâfir askeri belirdi, sancak ve bayraklar› göründü ve tab›lhâneleri ve torompete borular›n›n sadâlar› istimâ‘ olundu" deyü haber i sahîh getirince hemân derhâl alay çavufllar› "Bina ha" deyü nidâlar edince Pafla y› kâmkâr "Bismillâh niy­yetü'l-gazâ" deyüp bilâ-rikâb esb i sabâ-reftâr›na süvâr olup atlar üzre âmâde durdular.

Bu hakîr i pür-taksîr i acûl at›ma süvâr olup gi­dem derim, ammâ alt›mda at›m [101b] bir kadem götürmez derim. Me€er at›m› gulâmlar pây-bend ve kösdek ile getirmifller. Hemân at›n pây-bendlerin alup "Bismillâh niyyetü'l-gazâ" deyüp at boynuna dü­flüp Pafla efendimiz yan›na varup durdum.

Hemân Pafla y› dilîr k›rk yedi aded bayrak sâ­hibi bölükbafl›lar› yan›na k›€›rup eydir:

"Baka gâzîler, bilirsiz ben ekme€im yal›n›z yemem. ‹nflâallâh her birinize murâd [u] merâm­la­r›n›z üzre tîmâr u ze‘âmet ve gedikler ve esâmeler etmek boy­nu­ma borç olsun. Hemân gün bugünkü gün­dür. Dîn i mübîn u€uruna hâz›r-bâfl olun. E€er kâ­fir gelirse hemân bir hovdan kâfire sunal›m, yâ taht ola yâ baht" deyüp herkesi cenge tergîb edüp her yi­€i­de birer gûne hulv kelâm ile rûy › dil gösterüp ile­ri­ye Nigebol› sanca€›n›n üç bin aded askerin çarkac› ta‘yîn edüp nîm sâ‘at ileri küffâr›n gelece€i Lara ve Lak da€lar›na do€ru gidüp at bafl› berâber tortop ri­kâb rikâba durdular.

Ammâ dahi henüz vakt i fiâfi‘î olmayup göz gözü görmez idi. Bu hâl ile Pafla y› müdebbir cümle yüz elli aded kapucubafl›lar›n iki bin aded te­vâ­bi‘leriyle sa€ taraf›na ald› ve iki bin aded müte­fer­­rikalar› ve vâcibü'r-ri‘âyâlar› sol taraf›na alup cenâ­heyn-vâr bu iki asker içre Pafla y› sâhib i vakâr re’y [ü] tedbîr edüp deli ve gönüllü ve befl yüz aded Tatar askeriyle iki bin aded yi€itleri pîfl i asker edüp k›rk aded sekbân ve sar›ca askerin dahi önü s›r[a] küheylân atlar üzre âmâde etdi.

Dahi ardlar› s›ra yedi yüz yetmifl aded k›rm›z› ba€›r yelekli ve k›rm›z› beratal› ve yedifler sekizer kar›fl dalyan tüfengli H›rvad u Arnavud yi€itleri cümle piyâde çatal fitillerin saklayup Pafla'n›n önü s›ra yürüdüler. Ve cümle çâflnigîr ve kilarc›yân ve serrâcân ve gayri hüddâmân paflan›n yemîn ü yesâ­r›nda pür-silâh durdular. Ve üç yüz aded iç a€alar› cebe vü cevflene ve katlavî ve tu€ulka ve z›rh u zireh-külâha müsta€rak olup paflan›n ensesinde kilt-â-kilt kafâdâr durup Feth i flerîf tilâvet etme€e bafllad›lar. Ve çal›c› mehterbafl›ya tenbîh olunup küffâra hamle etmeyince cengî harbîler çal›nmaya denildi.

Bu mahalde mukaddemâ "Kâfir geliyor" deyü haber eden âdemleri vezîria‘zama götüren Arnavud Ali A€a Sadr›a‘zam'dan gelüp,

"Pafla kar›ndafl›m berhordâr olsun. E€er kâfir gelirse göreyim an›, bir nâm verüp gazâ etsin. ‹nflâ­allâh üç tu€ ile ana Ba€dâd'› veririm" deyü ha­berler geldi, ammâ Pafla'n›n kay›nbabas› Re’îs Efendi'den bir ta‘n-âmîz tezkire gelüp böyle tahrîr etmifl kim,

"Benim o€lum, mukaddemâ Budin alt›nda iken Sadr›a‘zam seni Yan›k kal‘as› câniblerinden ve Tata ve Papa nâmân kal‘alardan bafl dil alma€a gönder­dikde kendi bafl›nla dilsiz ve dînsiz Budin alt›na geldikde Sadr›a‘zam sana,

‘Pafla niçün kâfirden bafl dil almayup bofl bafl gelirsin’ dedikde sen Vezîria‘zama dedin idi kim,

‘Ol kadar küffâr › tazlîl vefret üzre kim kâfir üzre varmak hatâ y› mahz idi ve küffâr ile {ol ma­halde} ceng etsek Allâhümme âfinâ bir inhizâm vâk›‘ olursa sultân›m›n ›rz›na bir fle’n i azîm îrâs ede, deyü kâfirden ve sizden korkup ceng etmeyüp bafl ve dil almadan geldim’ deyü vezîria‘zam muvâ­ce­hesinde bu gûne özürler etdin. Vezîria‘zam dahi sana ol gün dîvân › pâdiflâhîde bu kadar erbâb › dîvân hu­zûrunda niçe nükte-âmîz sözler buyurup,

‘Paflan›n gözü kâfirden korkmufl, ammâ tâzeli€i var, K›z›lbafl'dan korkmamak var’ dedi€i nüktelerin ne aceb ferâmûfl edüp yine flimdi, birkaç Karaman Türküyle,

‘Küffâr›n azîm cem‘iyyet i vefreti var, hâlâ üze­rimize gelmededir’ deyü Sadr›a‘zama böyle haber­ler yazars›n ve ken­dinin korkak ve muhannes oldu­€un bildirirsin. Bu iki Türk âdemlerin gönder­di­€in yetmez mi idi. ‹mdi tezkirem vusûlünde e€er küffâr › hâksâr ge­lirse ihtimâm › tâm edüp var kuvveti bâzûya getirüp dahi cümle var makdûrun sarf edüp ifl görmüfl mer­hûm Melek Ahmed Paflal› ve Seydî Ahmed Paflal› âdemlerin meflveretlerinden hâric hareket etmeyüp basîret üzre olas›n. Ve iki yerden gayret k›l›c›n ku­flanup ibtidâ gazând›r, bir nâm kazanas›n. Gâfil me­bâfl, ve's-selâm" deyü Re’îs Efendi'den gelen bu k‛z› bir fânûs ayd›nl›€›nda k›râ’at edüp eyitdi:

"Allâh versin, kâfir gelsin. Hemân efendinin bu ta‘n-âmîz mektûblar› derdinden ölmek ye€dir" deyü gazab-âlûd olup esb i sabâ-peymâs›na süvâr olup âsûde dur[ur]ken mukaddemâ gece karavul­lara giden dörd koldan dahi cümle karavullar gelüp,

"Amân sultân›m, iflte kâfir sabâh [102a] namâ­z›nda burada bulunurlar. Yâ biz kendü gözlerimizle kâfir leflkerlerin görmeyince yerlerimizden dep­renmeyüp gelmedik" dediler.

Pafla eyitdi "Ne cânibden geliyorlar" dedi. Anlar flimâl cânibin gösterdiler. Ammâ bu mahallerde Üstürgon kal‘as›n›n cânib i flarkîsinde sabâh y›ld›z› nümâyân olup sehel göz gözü görür oldu. Ammâ me€er mukaddem ‹brâhîm Pafla'n›n Sadr›a‘zama gönderdi€i iki aded âdemlere aslâ ve kat‘â i‘timâd olunmayup mahzâ ‹brâhîm Pafla'n›n müte‘allil ve ba­hânesine haml olunup bu mahalde Sadr›a‘zam›n bir a€as›yla bir buyurdumu geldi kim k›râ’at edenin akl› gider.

Me'âl i kelâm › buyurdum-› flerîf bu kim:

"E€er küffâr gelüp K›z›lbafl'dan kaçmayup kâ­firin geleninden ve Gebr adâvetinden rû-gerdân olursan inflâallâh gerdândan geçersin, ve's-selâm" deyü buyurduyu tilâvet edince ‹brâhîm Pafla eydir:

"Emir Hudâ'n›nd›r, her çi bâd-âbâd. Dün do€­dum, bugün ölürüm" deyüp Lak da€lar› dâmenine do€ru at depüp gitdi ve göz gözü görme€e bafllad›.

Hemân haber getiren âdemleri yan›na ça€›rup,

"Baka âdemler, siz kâfiri kank› cânibde gördü­nüz" deyü Pafla su’âl etdikde anlar dahi flimâl câni­bin gösterdiler.

Biz dahi ol cânibe müteveccih olup âmâde du­rurken hemân sahrâ y› Ci€erdelen'in cânib i gar­b›ndan bir kara bulut-vâr a€aç orman› ve m›zrak yalman› nümâyân olup,

"Bire küffâr bu cânibden zuhûr etdi" deyüp ol cânibe müteveccih olup çarhac›lar› ve piyâdeleri ileriye koduk ve savafl › perhâfl tedbîrine bezl i himmet etdik, ammâ küffâr ile mâbeynimiz iki top menzili kadar dahi ba‘îd bir sahrâ y› medîd bezm i arsagâh ve arbedegâh yeridir.

Andan tamâm vakt i fiâfi‘î olup a‘lâ göz gözü ra’ânen görür oldu. Küffâr askeri bî-hadd ü bî-pâ­yân ve bî-girân ta€› ve tafl› kaplam›fl ve her eflcâr dibin küffâr alay› bürümüfl. Alay alay ve sâf u sâf gök demire gark olmufl Nemse atl›s› âheste âheste eyle gelirler kim gûyâ bir kadem yürümezler, a€aç deryâs› gibi s›r›klar› ucunda gûnâ-gûn haçl› bay­rak­lar› ile sahrâ y› Ci€erdelen lâlezâra dö­nüp kar›nca basma reftâr ile at bafl› berâber kat-en­der-kat ve kilt-ender-kilt olup âheste revifl gelmede.

Hikmet i Bârî mukaddemâ haber getiren Türk âdemlerinin kâfir flimâl taraf›ndan gelir dedikleri ta­rafdan kara nah›r-vâr kara flapkal› küffâr › murdâr piyâdesi h›nzîr sürüsü gibi birbirlerine çitilmifl do­muz topu olup mevc mevc ve fevc ü fevc küffâr cümle âhen-pûfl gök demire gark olup cümlesi onar onar birbirlerinin kollar›ndan demir zincîrlerle ba€l› ve flarâb › nâb› içmifl yürekleri ya€l› dalyan tü­fengli ve pür-hîle cengli Nemse ve Macar ve Çeh ve Korol ve Leh ve ‹slovin ve Dodoflka kâfirleri sahrâ y› Ci€erdelen'e gelüp döküldü, ammâ evvelki atl›lar›yla bu yaya kâfirlerin mâbeynleri iki top menzili alarkad›r.

Bu piyâde küffâr dahi gûyâ aslâ yürümez. Me€er gerüde toplar› ve mehterhâneleri var imifl. Toplar›n›n k›rk adedi dahi piyâde kâfirlerin önlerine at arabalar›yla cümle toplar gelüp tertîb üzr[e] top­lar› dizdiler ve yüzbafl› nâm kâfirler piyâde kâfirler ara­s›nda gezdiler.

Tamâm subh › sâd›k kim oldu, piyâde ve atl› küffârlar birbirlerine yürüme€e bafllad›lar. Hemân ‹brâhîm Pafla y› müdebbir ve kethudâs› Ahmed A€a y› mubass›r eyitdiler kim:

"Bire meded sultân›m, flu iki kâfir asker birbi­rine kar›flmadan flunlara bir hov edüp biz evvel göz aç­d›rmayup yâ atl›s›na yâhûd yayas›na kar›flal›m" de­yüp cümle pür-silâh alt› bin aded gâzîler birbirle­rimizle helâlleflüp "Kardafllar yoldafllar, birbirimizin ensesinden ayr›lmayal›m ve lefllerimiz kâfir içinde komayup bafllar›m›z lefllerimiz kâfire ald›rmayal›m" deyüp öpüflüp görüflüp küsülüler bar›flup cümle yek-dil [ü] yek-cihet olup yap yap kâfir üzre varmada iken me€er evvelki görünen cânib i garbdaki kâfir atl›lar› piyâde küffâra bakarlarm›fl kim anlar dahi meydân › ma‘rekeye gelüp cümle yek-dil [ü] yek-cihet olup bizi ortaya alalar.

Çünki küffâr›n evvel görünen atl›lar› bizim an­lar›n üzerlerine vard›€›m›z görünce ve yayanlar›yla bu atl›lar›n aralar›na girince hemân bir kerre cümle atl› küffâr "Yajuj ve Yajuj" deyüp bir kerre alak ve bulak olup bir gûne hücûm › h›nzîr etdiler kim her biri dendân › tî€lar›n hûk i beyâbânî gibi remh i si­nân-vâr bileyüp gelirler.

Bu gelifle ta€ ve tafl tâkat getiremeyüp zemîn i sahrâ y› Ci€erdelen lerze-nâk oldu, ammâ ne çâre, Pafla bu hâli görüp [102b] aslâ ald›rmayup gö€üs gerüp durduk.

Tamâm küffâr ile mâbeynimiz bir at menzili yer kalup sabâh namâz›n ale'l-fevr k›lup du‘â vü senây› atlar üzre edüp cümle piyâdelerimizi bir püflte üzre tortop edüp hemân cümle guzât › müsli­mî­nin alt› bini dahi derûn › dilden ve cân u gönül­den sadâ y› Allâh Allâh'a rehâ buldurup sadâ y› Hudâ'dan sahrâ y› zemîn ü âsumân › nüh-tâk kubbe i eflâk ç›n ç›n ve z›n z›n olup hemân Nemse atl›s› üzre cümlemiz bir topdan top güllesi gibi to­kunup küffâr ile kar›fl kat›fl olup cümle Fârisü'l-hayl cerîd-endâz silâhflorânlar›m›z bu sahrâ y› lâlezârda arz › kâlây gösterüp küffâra uyluk h›fltlar›yla ve on yedifler bo€um karg› s›r›klar ile küffâra bir hamle i pehlivânî olundu kim diller ile ta‘bîr olmaz.

Gerçi küffâr çok, ammâ yayan tüfenglisi iki top menzili ba‘îdde kalup bu meydân › ma‘rekede yedi küme Halpuz kâfiri ortaya al›nup yan verüp kova k›ra anlar dahi atlar üzre küçük kol tüfenglerin ata ata niçe gâzîlerimiz câm › flehâdeti nûfl edüp serhofl olanlar›n na‘flelerin komayup gerüye getürürlerdi.

Bu hâl üzre bu meydân › bezmde yetmifl aded yi€idimiz mest i elest olup kendülerden geçmifl, ammâ küffâr bu fezâda çak›l tafl› gibi yatm›fl. Bu ceng i savafl › perhâflda "Allâh Allâh" deyü gül­bâng › Muhammedî çekdi€imiz Tuna'n›n karflu ta­raf›nda olan Sadr›a‘zam askeri dahi istimâ‘ edüp anlar dahi derûn › dilden dil yard›m› edüp ale'l-umûm def‘ i gumûm edüp bir sadâ y› Allâh Allâh etdiler kim arz [u] semâvât lerze-nâk olup cemî‘i at ve kat›r ve develer ve sâ’ir devâbbât makûleleri dahi ra‘d-vâr gürleyüp cümle altlar›m›zdaki atlar›n bile dümlerin hotas-vâr olup süheyl urdukda küffâr›n zehreleri çâk, niçe bini ber-hâk pâymâl i rimâl ya­t›rd›.

Ammâ yine mel‘ûn Fargaçi Kral bir eflheb ya­rar at üzre süvâr olup elinde Nemse flifliyle kâfirleri dürtüp cenge sürüp var kuvveti bâzûya getirüp Fargaçi la‘în kolundan bir hov dahi etdiler. Hakkâ ki dilîrâne neberd etdiler.

Ammâ bu küffârlar fâri­sü'l-hayl de€illerdir. Bunlara cerîd-bâz gâziyân › flehbâzla­r›m›z h›flt urdukça Hudâ âlim u dânâd›r kâfirin demir katlavî­lerinden h›fltlar kâfirin sîne i pür-kînelerinden güzer edüp arkas›ndan birer ikifler kar›fl yalman gösterüp atdan tepeleri üzre cân ber-cehennem y›k›lup pây­mâl i rimâl olurlard›. Bir kâfirin cür’eti yok idi kim atdan enüp bir lâfle i murdârlar›n alup bir tarafa ç›kara. Cümle kâfirler atdan ense binemez, binse enemez. Tâ bu mertebe Halpuz kâfirlerin ço€u uy­luk­lar›ndan e€erlerine ba€l› idi. Bu makûle kâfirleri bu sahrâd[a] topa du­tulmufl maymuna döndürüp k›ra k›ra tamâm olduk.

Ammâ bize asker i ‹slâm taraf›ndan aslâ bir âdem gelmez, illâ "Allâh Allâh" sadâs› imdâd› gelir. Bu ceng [ü] cidâlimiz ol mahalle vard› kim kâmil vakt i Hanefî olup âfitâb › âlem-tâb acebâ Üstürgon taraf›ndan do€du mu do€mad› m› derken hemân sa€ tarafda nümâyân olan on bin kadar piyâde Çeh ve Leh ve ‹sfaç kavmi kâfiri torompete ve luturyan borular›n çalarak ve nâkûs ve tab›llar›n dö€erek bizim askeri gözüne almayup "Yajuj ve Yajuj" diyerek haçl› bayraklar›n çeküp gelmede. Subh › sâd›k olunca Lara bay›r› dibindeki mefleyistândan çinga­neler ormandan ç›kar gibi sürü sürü ç›kup,

"Bire meded Türk'ü arsa i âlemden kald›ral›m" toplar›n ileride atlara çekdirüp ve torompete ve er­ganonlar›n çalarak Çeh kâfiri ve ‹sfaç kâfiri bir­birlerine ba€l› âheste âheste köpekler gibi "Va‘ va‘" ve "Af af" ve "Haf haf" diyerek uluflarak yürüdüler ve birbirlerin meydân › ma‘rekeye sürüdüler.

Biz atl› kâfirler ile germâ-germ cengde iken hemân bu yayan küffâra bizim yayan›m›z gerüde kalm›fld›, küffâra anlar da giriflüp iki yayan birbir­lerine kat›lup kar›flup cenge âheng edüp sürüflerek bize do€ru gelirler.

Hemân piyâde küffâr bizim piyâdelerimizi or­taya alup bizim piyâdelerimiz "Allâh Allâh" deyüp kâ­fire bir yayl›m çatal ku[r]flum urup bir ceng i Ali etdiler kim ta‘bîr olunmaz, ammâ bizim piyâdele­rimiz ancak yedi yüz yi€itdir, ammâ küffâr›n on binden ziyâde ve elli pâre toplu küffâr› var.

Hemân bizim piyâdelerimizi topa düflünce biz dahi küffâr›n atl›s›yla ceng etmeden fâri€ olup "Bire meded küffâr›n at›lm›fl toplar› bofl iken piyâde kâ­fire bir hov edüp piyâde gâzîlerimize imdâd ede­lim" deyü bir kerre cümlemiz at b›ra€up [103a] pi­yâde kâfirler üzre dal sâtûr › Muhammedî olup ra‘d-vâr piyâdelerimiz yan›ndan geçüp "Bire ko­man gâzîler" deyüp tâ piyâde küffâr›n toplar› önüne va­rup top saklamak isteyen kâfirleri cümle k›rup ge­rüden bizim piyâde gâzîlerimiz gelüp kâfirin cümle toplar›n zabt edüp bizler toplara bakmayup hemân "Allâh Allâh" diyerek yayan küffâra satafl­d›k, ammâ küffâr › hîlekâr murg › semender-vâr âtefl i Nemrûd içinde kalup yanar âtefl i sâfî tüfengli Leh ve Çeh ve ‹sfaç kâfirleri, ammâ hamd i Hudâ cümle toplar›n› ahz edüp,

"Bire gâzîler, fursat ganîmetdir, iflte piyâde as­kerimiz dahi kâfirin toplar ile yetifldiler" deyüp he­mân küffâr piyâdesine üç hov edüp k›rarken hemân kal‘a i Üstürgon'dan küffâr›n piyâdesi içre üç aded balyemez güllesi gelüp küffârlar›n kellesi ve göv­desi gülleler zarb›ndan galtân oldu, ammâ gülleler dahi bizi perîflân etdi, zîrâ küffâr ile henüz kar›fl ka­t›fl olmuflduk.

Hemân yine Üstürgon'dan yedi aded gülle i balyemez ve küffâra amân vermez gülleler küffâr›n atl›lar›n›n içine girüp târumâr ve tu‘me i mûr [u] mâr edüp hemân atl› küffârlar ard›m›z s›ra piyâde­leri üzre gelüp bir yere kat›lup yigirmi bin kadar kâfir domuz topu olup bir yere geldiler.

Bu kerre mukaddem münhezim etdi€imiz Nemse atl›lar› piyâdeleri içlerine gelirken bizim pi­yâdeler elinden cümle toplar› kurtarup cümlesin s›k›layup bizi dö€me€e bafllad›.

Hemân yine Üstürgon'dan on pâre balyemez gülleleri bafl›m›z ucundan ejder i heft-ser gibi g›jla­yup yedi âdemimiz ve on bir at›m›z flehîd edüp küf­fâr askerinin içine on aded gülleler girince el-aza­metullâh âdem deryâs› içre bu gülleler seke seke kelleleri yere döke döke küffâr alaylar›n söke söke niçe bin küffâr› hurd › haflhafl-misâli hurd › mürd ve kelle ve paça etdikde hemân yine,

Çelebi ‹brâhîm Pafla "Bire gâzîler, kâfir alak bulak oldu. Bir hov dahi edelim" deyüp yedinci ker­rede aç kurd koyuna girir gibi girüp tarfetü'l-ayn içre iki bin aded küffâr› tu‘me i flemflîr i âtefl-tâb edüp kefen der-ten tî€ ber-gerden oldular.

Me€er küffâr›n piyâdeleri Üstürgon kal‘as›n›n sademât › toplar›ndan niçe bini mürd i hurd olup bizim piyâdelerimiz anlar ile köpek cengi gibi h›r­ran ve feh›rran ceng ederken der-ceng i evvel biz­den Pafla mü’ezzini ve Çento ‹brâhîm ve hakîrin bir memlûkü ve ‹mrahor Yûsuf A€a el-hâs›l bu yedinci savafl › perhâflda yetmifl aded yarar ve nâmdâr güzîde a€alar›m›z flehâdet câm›n sâ€ar › kevser i Ali'den nûfl edüp na‘fle i mübârekelerin gerü or­du y› ‹slâma getirdiler ve niçe yüz aded mecrûh­la­r›m›z dahi hayme­lerimize yetirdiler.

Hemân bu ma­hal­de ‹brâhîm Pafla gördü kim ifl iflden geçdi, nîm sâ‘at yerde Sadr›a‘zam taraf›ndan ve gayri yerden bir imdâd gelmez, hemân dal D›m›flkî topuz olup,

"Ge[l]in gâzîler, bugün Kelbelâm›z günüdür. Sizinle dîn aflk›na bir hov dahi edelim. ‹flte küffâr toplar›n zarb›ndan k›r›lup yan veriyor" deyü guzât › müslimîni cenge tergîb edüp avuç avuç ihsân [u] in‘âmlar ederdi.

Ve kethudâs› Kiremitçi Ahmed A€a ceng içinde himyân› elinde cür’et edüp gâzîleri ol dahi avuç avuç in‘âmlar edüp "Göreyim seni" deyü ri‘âyetler ederdi. Bu mahalde Haseki Mehemmed Pafla o€ullu€u Fireng-be€zâde eflheb k›srak üzre elleri ve kollar› dirseklerine dek kan, terkisinde dörd aded kelle, k›­l›c› uryân gözleri k›zm›fl bu hakîrin yan›na gelüp eydir:

"Evliyâ Çelebim, Allâh içün olsun yan›mdan ayr›lma. Benim bugün Kerbelâmd›r" deyüp at b›­rakd›.

Hakîr dahi nâçâr, 1 âyetin ti­lâvet ederek dahi ileri vard›k. Memo Be€i gördük, üç kâfir ortaya alm›fllar, k›l›ç üflürmüfller. Z›rh›ndan küffâr k›l›çlar›n kesdirmemifller. Hemân Fireng Be€ kâfirin birine bir h›flt nice urduysa tepesi üzre kâ­firi y›kup kellesin ald›, hamd i Hudâ Memi Be€'i halâs edüp Memo Be€ dahi kâfirin birin kesdi.

Andan bizim merhûm Melek Ahmed Paflal›lar›n yan›na varup anlar›n niçe ifl görmüflleri ve böyle cenge niçe kerre girüp ç›k­m›fllar› ile yine Fireng Be€zâde ve Memi Be€ ve hakîr cümlemiz bir yerden küffâr›n atl›s› üzre hü­cûm edüp bir ânda dörd yüz kelleler alup küffâr ol koldan yan verüp kelleler ile cümle Melek Ahmed Paflal›lar ‹brâhîm Pafla huzûruna gelüp k›rkar ve elli­fler aded altun ihsânlar ve gümüfl çelengler al›nd›.



Yüklə 6,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   72




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin