Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə816/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   812   813   814   815   816   817   818   819   ...   980
SAYGI, FİKRET MUALLA

474

475

SCHEDEL, HARTMANN

Hazar Denizi'nin batısına. Dağıstan Böl-gesi'ne yerleşmiş Türk boylarından pek çoğunda olduğu gibi Kumuklarda da savat işçiliği, babadan kalma bir sanat olarak nesiller boyu sürdürülmüştür. Denizyoluyla Türkiye'ye göç eden Kumuklar'dan bir kol, Yalova'nın Güney (Reşadiye) Köyü'ne yerleşmiş ve burada ata sanatı olan savat işçiliğini yaşatmışlardır.

İstanbul'da her türlü değerli madenin işlendiği bir sanat merkezi olan Kapalıçar-şı'da ve yakınındaki hanlarda yer yer gümüşçülere iş yapan savat ustalarının bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca gümüşçü ve antikacılarda, istanbullu meraklıların ilgisini çeken savat tekniğiyle süslenmiş eski ve yeni eserler her zaman alınıp satılmıştır. Bibi. Büngül, Eski Eserler, II, 58; M. Z. Ku-şoğlu, "Savat", Lâle, S. l (Temmuz, 1982), s. 33-36; ay, Dünkü Sanatımız Kültürümüz, İst., 1994, s. 33-36; ay, Kuyumculuk Terimleri Sözlüğü, İst., 1994, s. 132-133.

M. ZEKİ KUŞOĞLU

Fikret Mualla Saygı

Ara Güler

SAYGI, FİKRET MUALLA



(1903, istanbul - 20 Temmuz 1967, Nice/Fransa) Ressam.

Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra 1921-1927 arasında Berlin Güzel Sanatlar Akademisi'nde grafik eğitimi gördü. 1928' de yurda döndüğünde bir süre resim öğretmenliği yaptı, sonra serbest olarak resim çalıştı. 1928-1938 arasında Ayvalık'taki kısa öğretmenliği dışında İstanbul'da bulunan sanatçı 1938'de Paris'e yerleşti ve 19ö3'e dek burada yaşadı. 1963'ten ölümüne kadar da Güney Fransa'da Reillanne'da yaşayan Mualla, bu dağ köyünde vefat etmiş, naaşı daha sonra istanbul'a getirilerek Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir. Yaşamının yarısını yurtdışında geçiren ve olgunluk dönemi ürünlerini Paris'te veren bir sanatçı olarak Fikret Mualla vefatından sonra bohem yaşantısına gösterilen yoğun ilgi nedeniyle giderek efsaneleşen bir isim olmuştur.

Fikret Mualla'nın resim serüveni belli dönemlerde İstanbul temasıyla dopdolu-dur. Sanatçının son derece aktif olarak çalıştığı 1930'lu yıllar, Türk resminde modernleşme hareketlerinin gerçekleştiği bir zaman dilimine denk düşer. Mualla yapısı gereği hiçbir gruba katılmayan, bildiği doğrultuda ilerleyen özgür bir sanatçı portresi çizmektedir bu yıllarda. Alman dışavu-

rumculuğunun etkisinde gelişen bir biçim bozma eğilimine sahip olan sanatçı, 1930' larda o zamanın resim anlayışına aykırı düşen İstanbul manzaraları Soyuyordu. Bu manzaralarda Mualla sadece Haliç, Karacaahmet, Eyüp gibi pitoresk mekânları değil, dönemin kültürel yapısına tanıklık eden Küllük, Ayasofya kahvelerini, sokaktaki insanın güncel yaşamım konu olarak seçiyordu. 1939'da New York Dünya Sergi-si'nde kurulan Türk Kahvesi için 30 İstanbul görüntüsü çizen Mualla'nın bu resimlerinin önemli bir bölümü özel koleksiyonlarda korunmaktadır. Bu desenlerde ressamlarımızın pek ilgi göstermediği "küçük insanların İstanbul'u ortaya çıkmaktadır. Güncel yaşamın sürekli olarak değişen yapısını bu desenlere aktarmak için son derece hızlı çalışan Mualla, konuyu ya-lınlaştıran çizgilerle ele alıyor ve bunu canlı renklerle de destekleyerek "bir kerelik" bir İstanbul görüntüsünü kâğıda geçirmeyi başarıyor. Bu desenlerde fırça vuruşlarıyla İstanbul'un karakteristik öğelerini bir çırpıda ortaya çıkaran özgün bir çizgi anlayışı hemen dikkati çekmektedir. Fikret Mualla'nın Paris'e göç ettikten sonra üzerinde çalışarak daha da geliştireceği bu stil, sanatçının 1938'de Ses dergisinde yayımladığı İstanbul konulu desenlerinde daha açık olarak ortaya çıkmaktadır.

NECMİ SÖNMEZ

SAYIN, NİYAZİ



(12 Şubat 1927, İstanbul) Ney sanatçısı.

Haydarpaşa Lisesi'ni(-») bitirdi. Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne(-0 devam etti; bu arada Zekâi Dede'nin(->) öğrencilerinden Tophanelioğlu Hüseyin Fahri Tanık'tan (1872-1953) meşke, bir süre sonra da neyzen Gavsi Baykara'dan ney öğrenmeye başladı. Kazasker Mustafa İzzet Efen-di'den(-0 gelen köklü bir ney meşk silsilesinin temsilcisi olan ressam ve neyzen Halil Dikmenle çalışarak ney tavrını geliştirdi. Hüseyin Fahri Tanık, Dr. Hâmid Hüsnü Bey (1868-1952), udi Vahit Bey'den dindışı, ebru sanatçısı Mustafa Düzgünman(~0 ile Müzikali Muhiddin Efendi'den de pek çok dini eser öğrendi. 1951'de İstanbul Radyosu'na girdi, emekli olduğu 1980'e kadar radyodaki Türk musikisi programlarına katıldı; Mesud Cemil'in yönettiği Klasik Koro'da da ney üfledi. 1952'de Belediye Konservatuvarı'nıC-O bitirdi. Hampar-sum notasının iki türünü de öğrendi. 1956' da girdiği Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti'nde 1967'ye kadar ney üfledi. Her yıl İstanbul'da ve Konya'da düzenlenen "Mevlana'yı Anma" haftalarında okunan Mevlevî ayinlerinde uzun yıllar neyzen ve neyzenbaşı olarak yer aldı. Topluluk üyesi ve solist olarak yurtdışında sayısız konsere katıldı. 1980-1981 öğretim yılında ABD'de Seattle'daki Washington Üniver-sitesi'nde Türk musikisi ve ney dersleri verdi. 1976'da Türk Musikisi Devlet Kon-servatuvarı'nda(->) başladığı ney öğretmenliğini bugün de sürdürüyor.

Niyazi Sayın son dönemin en büyük neyzenlerindendir. Taksim denilen doğaç-

lama icranın büyük ustalarındandır. Mükemmel üfleme tekniği, falsosuz sesleri, geniş makam ve usul bilgisi ile, pestlerde olduğu kadar tizlerde de neyin teknik imkânlarını zorlayarak musiki sanatının birçok inceliğini yansıtan, zarif, zaman zaman da sürprizlerle dolu yeni bir icra tekniği ve tarzının öncüsü oldu, kendisine kadar gelen ney tavrını değiştirdi, özellikle taksim-leriyle genç kuşağın neyzenlerini etkiledi. Türk musikisi icrasının temel özelliği olan üslup ve tavır bilgisine büyük önem vererek, icra edilen eseri notanın dar kalıplarından çıkarabilmek için ezginin notaya yansımayan saklı güzelliklerini daha serbest bir duyarlıkla yorumlama anlayışını getirdi. Taş plaklardan dinlediği Tan-buri Cemil Bey'den(-») ilham aldığı bu hem yenilikçi hem de geleneğe bağlı tavrı Tanburi Necdet Yaşarla (d. 1930), "müşterek taksim" ya da "beraber taksim" denilen form içinde işledi. Sayın-Yaşar ikilisi Mesud Cemil'in Klasik Koro'sunda, Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti'nde ve öteki konserlerinde o güne kadar pek işlenmemiş olan bu formu fevkalede, özgün ikili icra örnekleriyle geliştirdiler. 1970lerde bu ikili kemençeci İhsan Öz-gen'in (d. 1942) katılmasıyla üçlü oldu. Üçlünün dikkate değer icraları televizyonla daha geniş bir dinleyici kesimine ulaştı ve günümüz sanatçılarını etkiledi.

Niyazi Sayın musiki dışında, geleneksel sanatlara sevgiyle eğilen çok yönlü bir sanatçıdır. Ebru sanatının son büyük temsilcisi sayılan Mustafa Düzgünman'dan öğrendiği ebruya yeni teknikler getirmeye çalışmış, yaptığı ebru resimlerini yurt içinde ve dışında sergilemiş, ayrıca ABD'de ebru dersleri de vermiştir. Sayın aynı zamanda iyi bir tespih yapımcısıdır. Bir ney lütiyesi de olan sanatçının geniş bir taş plak, bant, nota ve musiki belgeleri koleksiyonu vardır.

FİKRET BERTUĞ




Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   812   813   814   815   816   817   818   819   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin