Hz. MevlâNÂ'nin hayati 2 1- babasının Ölümüne Kadar Olan Dönem (1207-1231) 3



Yüklə 0,61 Mb.
səhifə11/33
tarix03.01.2022
ölçüsü0,61 Mb.
#34654
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   33

Cana Yakın, Candan İçeri Allah

Hz. Mevlânâ; fıkıh, kelâm ve felsefe dilinin insanlığa bah­settiği "soğuk yüzlü ve mesafeli" Allah yerine, "cana yakın, hatta candan içeri" Allah'ı tanıtmaktadır. O, müşahede ettiği Allah'ı "tenzîh" ile değil, "tecellî" ve tezahür" ile açıklamakta­dır. Nitekim Yüce Allah, Kur'ân'da, "Yemin olsun ki; insanı Biz yarattık. Onun için, nefsinin kendisine neler fısıldadığını, ne­ler telkin ettiğini de Biz pek iyi biliriz. Çünkü Biz ona şahdamarından daha yakınız. 10 buyurmuştur.


Yaratılmışlara Hakk'm Nazarıyla Bakış

Hz. Mevlânâ. iç âlemine dönük (enfüsi) yolculuğunda "nefsini bilen Rabbini bilir" sırrına ermiş, dış âlemde (âfâk'ta) ise kesrette vahdeti 11 müşahede etmiştir. Yaratîlmıslara halkın nazarıyla değil, Hakk'ın nazarıyla bakabilmiştir. 12

Mevlânâ, dünya hayatmdaki (insanlarda, inanç ve düşün­celerde görülen) farklılık ve zıtlıkların hakikatini, ilâhî maksat­ları, varlık hikmetlerini kavramış; onları birer kaos ve çatışma ' sebebi olarak görmemiştir. Böylesi bir nazarla Mevlânâ,

Tanrı'nm yarattığı hiçbir şey abes değildir. 13

Yaratıktan şikayet, Yaratan'dan şikayettir. derken; Yunus Emre, aynı hususu şu mısralarla dile getirmiştir: 14

Hakk'ı gerçek sevenlere Cümle âlem kardeş gelir. 15

Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan Halka müderris ise, hakikatte asidir.16

Yaratılanı hoş gördük Yaratan'dan ötürü."

Nitekim Kur'ân âyetleri böylesi bir anlayışa işaret etmekte, ona ilham vermektedir:

Dinde zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış, birbirinden ayrılmıştır.17

Şayet Allah dileseydi onların hepsini elbette doğru yol üzerinde toplardı. O halde sen sakın bunu bilmeyenlerden, fevri davrananlardan olma. 18

Eğer Senin Rabbin dileseydi, dünyada ne kadar insan varsa hepsi imana gelirdi. Ama bunu irade etmedi. Şimdi sen mi, imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın?"

Eğer Rabbin dileseydi bütün insanları hakta ittifak eden bir tek ümmet yapardı. Fakat O bunu irade etmediğinden itti­fak etmemişlerdir ve işte böylece ihtilaf eder vaziyette devam edeceklerdir. 19

Mevlânâ'ya göre, "eşref-i mahlukat" insan başta olmak üzere her varlık, Allah'ın İsim ve sıfatlarının tecellî ve tezahür ettiği birer aynadır. Her bir Âdem-oğlunda; mü'minde, kâfirde, ateşe tapanda, putperestte, günahkârda aynı "ilâhî cevher", yani "bezm-i elest sözleşmesi 20 "ruh 21 ve "fıtrat 22 vardır.

Mevlânâ, "Biz birleştirmek için geldik, ayırmak İçin de­ğil 23 demekte; buna binaen dünya hayatındaki kaosun, ay­rışma ve çatışmanın temel sebebi olan zahirî (şeklî ve yüzey­sel) farklılıklara vurgu yapmamakta, böylece ayrışma ve çatışmayı körüklememektedir. O, görünüşteki farklılık ve zıtlıkların hakikatlerine, var ediliş hikmetlerine, "öz"lerindeki ortak ilâhî cevhere dikkatleri çekmektedir.


Yüklə 0,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin