İsim ve Sıfatlar Tevhidinde Ehl-i Sünnet’in Muhaliflere Cevabı



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə42/92
tarix07.01.2022
ölçüsü1,69 Mb.
#83151
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   92
ONSEKİZİNCİ BÖLÜM

Ehl-i Sünnet’in Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Kelâmı (Konuşması) Hakkındaki Görüşü199

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in üzerinde birleştiği görüşe göre Allah konuşur. Allah’ın konuşması (kelâmı), kendisine yaraşır bir biçimde O’nun hakkında sâbit olan gerçek bir sıfattır.200

Allah Subhânehu dilediği zaman, dilediği gibi, harf ve sesle konuşur.201

Allah’ın konuşması, konuşmanın cinsine göre bir zât sıfatı, ayrı ayrı sözler olarak da bir fiil sıfatıdır.

Bütün bu söylenenleri Kitap ve Sünnet açıkça göstermektedir.

Allah Teâlâ'nın şu buyrukları Kitabın kanıtlarından sadece birkaçıdır:

Mûsâ belirlediğimiz vakitte (Tûr’a) gelip de Rabbi onunla konuşunca” (A’râf, 143)202

Allah demişti ki: Ey İsa! Şüphesiz seni vefat ettireceğim ve kendime (katıma) yükselteceğim.” (Âl-i İmrân, 55)

O’na (Mûsâ’ya), Tûr’un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık.” (Meryem, 52)203

İlk ayette, konuşmanın Allah’ın dilemesine bağlı olduğunun ve ayrı ayrı sözler olarak sonradan oluştuğunun açık bir ispatı vardır.

İkinci ayette de konuşmanın harfle olduğunun açık bir kanıtı vardır. Çünkü sözün söylenmiş hali (şekli), harfleri içermektedir yâni harflerle mümkün olabilmektedir.

Üçüncü ayette ise konuşmanın sesle olduğu kanıtlanmıştır. Çünkü seslenme ve çağırma ses olmadan asla düşünülemez.

Sünnetin kanıtlarına gelince, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in şu sözü onların sadece biridir:

Allah-u Teâlâ: ‘Ey Adem!’ der. Âdem de: ‘Emir buyur hemen yerine getireyim’ diye cevap verir. Bunun üzerine Allah ona sesle şöyle seslenir: ‘Allah, soyundan cehenneme gidecekleri seçip çıkarmanı emrediyor’.” 204

Allah Subhânehu’nun konuşması (kelâmı) lafız (söz) ve anlam olarak bir bütündür. Yoksa tek başına lafız veya tek başına anlam değildir.

İşte Allah Teâlâ'nın kelâmı (konuşması) hakkında Ehl-i Sünnet’in görüşü budur.205 Bu konuda, Ehl-i Sünnet dışındakilerin görüşlerinin özetini de “Muhtasaru’s-Savâıkı’l-Mürsele”206 adlı eserden alalım:

1- Kerrâmiyye’207nin Görüşü: Ehl-i Sünnet’in görüşü gibidir. Ancak onlar, öncesi olmayan olayların varlığını ispat etmekten ve bunu söylemekten kaçınmak için “Allah’ın kelâmı vaktiyle yok iken sonra olmuş bir olaydır” demişlerdir.

2- Küllâbiyye’208nin Görüşü: Alah’ın kelâmı; kendi zâtıyla var olan, hayat ve ilim sıfatlarının gerekliliği gibi zâtı için kaçınılmaz olan bir anlamdır. O’nun dilemesine de bağlı değildir. Harfler ve sesler, Allah’ın kelâmının kendisi değil, onun bir hikâyesidir. Allah, kendi zâtıyla var olan bu anlamı göstermek için harfleri ve sesleri yaratmıştır. Allah’ın kelâmı dört anlam belirtir: Emir, nehiy (yasaklama), haber ve istihbâr.

3- Eş’ariyye’209nin Görüşü: Eş’arîlerin görüşü de Küllâbiyye’ninki gibidir. Yalnız Eş’arîler, Küllâbiyye’ye iki şeyde karşı çıkmışlardır:

Birincisi: Kelâmın anlamları hakkındadır ki, Küllâbiyye bunun dört anlam belirttiğini söylerler. Eş’arîler ise kelâmın tek bir anlam belirttiğini söylerler. Onlara göre haber, istihbâr, emir ve nehiyden her biri diğerinin aynıdır. Bunlar kelâmın çeşitleri değil, tersine sıfatlarıdır. Tevrat, İncil ve Kur’ân’ın her biri diğerinin aynıdır. Sadece ibâreleri (ifadeleri) değişmektedir.

İkincisi: Küllâbiyye, harflerin ve seslerin, Allah’ın kelâmının hikâyesi olduğunu söylemişlerdir. Eş’arîler ise harflerin ve seslerin Allah’ın kelâmından ibâret olduğunu yâni kelâmın kendisi olduğunu söylemişlerdir.

4- Sâlimiyye’210nin Görüşü: Allah’ın kelâmı, kendi zâtıyla var olan, hayat ve ilim sıfatlarının gerekliliği gibi zâtı için kaçınılmaz olan bir sıfattır. Dilemesine de bağlı değildir. Allah’ın kelâmı, bir kısmının diğer bir kısmını geçmediği, birbirleriyle birleşen harfler ve seslerdir. Örneğin besmeledeki bâ, sîn ve mîm harflerinden her biri aynı anda diğerine bitişiktir. Bununla beraber ezelden beri vardır ve var olacaktır.

5- Cehmiyye211 ve Mu’tezile’212nin Görüşü: Allah’ın kelâmı, diğer yaratıklar gibi yaratılmış olup, O’nun sıfatlarından değildir. Sonra Cehmiyye’den kimi Allah’ın kesinlikle konuşmadığını söylemiş kimi de konuştuğunu kabul etmekle beraber, bunun yaratılmış olduğunu söylemişlerdir.

6- Aristo213 Taraftarı Son Dönem Filozoflarının214 Görüşü: Allah’ın kelâmı, faâl (etkin) akıldan (yaratıcıdan), temiz, erdemli (üstün) ruhlara, her ruhun kapasite ve kabul gücüne göre taşan bir feyizdir. Faâl akıldan, kabul güçlerine göre ruhlara taşan bu feyiz (algı derecesine göre) ruhta birtakım tasavvurlar ve tasdikler (anlayış ve meseleler) doğurur. Hayaldeki bu tasavvurlar ve tasdikler güçlenerek düşünülen şeyleri nûrlu şekillere sokar ve kulakların duyacağı sözlerle anlatır.

7- İttihâdiyye’nin (Vahdet-i Vücûtçuların)215 Görüşü: Varlığın (vücûdun) birliğini, bir olduğunu söyleyen bu gruba göre varlıkta bulunan her kelâm (söz) Allah’ın kelâmıdır. Nitekim onlardan biri216 şöyle demiştir:

Varlık âlemindeki her söz, O’nun kelâmıdır.

Bizim için nazmı da, nesri de birdir.217

Bu sözlerin hepsi, Kitap, Sünnet ve Aklın gösterdiği kanıtlara aykırıdır. Allah’ın ilim ve hikmet lutfettiği kimse bunu anlar.




Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin