İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə168/169
tarix15.01.2018
ölçüsü13,72 Mb.
#38491
1   ...   161   162   163   164   165   166   167   168   169
* (Bak: 387.p.da dipnot)

111 T.T. ci: 5. hadis: 913; Ebu Davud Fiten/2; R.E. 100

112 K.H: hadis: l942 ve İ.M. Mukaddime bab: 7 hadis: 46

* Evet maddiyyunluk taununun hastalığı nev-i beşere bu dehşetli sıtmayı ve küre-i arza bu titremeyi vermiştir.

113 Zat-ı Ahmediye Aleyhissalatü Vesselam'a, Aişe-i Sıddîka'ya karşı ziyade muhabbet ve şefkatini rencide etmemek için, Vak'a-i Cemel hâdisesinde o bulunacağı kat'î gösteril­medi­ğine delil ise; Ezvac-ı Tahirat'a ferman etmiş ki: “Keşke bilseydim hanginiz o vak'ada bulu­nacak” Fakat sonra hafif bir surette bildirilmiş ki, Hz. Ali'ye ferman etmiş: “Senin ile

Aişe beyninde bir hâdise olsa; @«Z«X«8²@«8ö@«Z²R±¬V«"ö«:ö²s«4²*@«4 ” (Mu'cizat-ı Enbiya s: l48)



114 S.B.M. hadis: 90,9l,92, 640 ve K.H. hadis: 2593

115 S.B.M. hadis: ll59

116 El-Bidaye Ve-n Nihaye 6/2l3

117 İbn-i Hanbel ci: 6 sh: 52

118 Tirmizi 6/ll4; Fezail-üs Sahabe l/50l no: 8l7

119 Heysemî 5/l86

120 Şifa l/338; Aliyy-ül Kari l/684

* Onlardan birisi Risale-i Nur'dur, meydandadır.

121 : Cami-us Sagir (şerhi ile beraber) ci: 2 sh.245 ve Binbir Hadis (Osmanlıca) sh: 176 hadis: 428 ve R.E. 28/l5

* Sahih-i Müslim 2589. hadiste aynı hüküm vardır. Aynı hadisi Büluğ-ul Meram Şerhi 4. cild 1290/1523 numara ile kaydedip izah eder (Hazırlayanlar)

* Muhterem müellif, me'haz kitabdaki izahları kasdetmektedir. Arzu edenler, Onüçüncü Lem'a Risalesine müracaat edebilirler.

122 : S.B.M. hadis:1610

123 Tirmizi, menakıb/3l ve Müsned-i Hanbel 3/l4, l7, 26, 59.

* Arafat kelimesi, teârüf manasıyla da alâkadardır, bak.258/l.p. (Hazırlayanlar)


* İbni Cürey bu sorusu ile, kadınların tavafta erkeklerle beraber bulunmalarının kabul edilemezliğini ifade eder.

** Hacer-i Esved'e yaklaşsa, erkekler arasında kalacağı ihtimaline binaen bu teklifi red­dettiği anlaşılıyor.

124 H.G.hadis: 70 ve K.H. hadis: 362

* "Halk-ı cedid" nazariyesine Dekart'ı (Descartes) katmak pek uygun düşmez. Fakat De­kartçı fikirlerden hareket edern okaziyonalistlerden mesale Malbranş (Malebranche) için bir derece uygun olabilir. O, dünyadaki sebeblerin birer vesile (Fr.occasion: okazion) olduğunu, te'sir-i hakikinin Allah'tan geldiğini söylemiştir. Bu bakımdan okaziyonalizm (vesilecilik) adı verilen bu görüşün, maddiyat ve ruhiyat âlemindeki hâdisatı, "tasarruf-u daimiye-i İlahiye" manasında açıklaması sebebiyle "halk-ı cedid"e benzerliği bulunabilir.

(Hazırlayanlar)



125 Ebu Davud, eşribeİbn-i Hanbel l/53

126 S.B.M:hadis: 499 (Tevatüriyeti üzerine malumat veriliyor.)

* Acaba Frengistanın bu kadar hârika terakkiyat-ı medeniyetiyle ve kemalât-ı fenniyesiyle ve insaniyetperverâne ulûmuyla ileri gittiği halde, o terakkiyat ve kemalâta ve ulûma bütün bütün zıd olan maddiyunluk ve tabiiyunluk zulümatında hınzırcasına saplanmalarında, hın­zır etinin yemesinin medhali yok mudur, soruyorum? İnsan beslendiği şey ile mizacı müteesir olduğuna delil; kırk günde her gün et yiyen kasavat-i kalbiyeye düçar olduğu darb-ı mesel hükmüne geçmiştir. (Not: Vasat derecede et yemek, K.H. l5l2 hadiste tahsin edilir. "Hazırlayanlar)

127 Ebu Davud edeb/111 ve Tirmizi tefsir-i sure/49, 5 ve İbn-i Hanbel ci: 4 sh.4ll

128 Tirmizi ci: 4 sh: 503 hadis: 2226 ve Ahmet bin Hanbel ci: 5 sh.220. 22l ve Ebu Davud sünnet/8 ve Tirmizi fiten/48

129 K.U.ci: l3 hadis: 3769l ve T.T. ci: 3 hadis: l065

130 K.H. hadis: 372 ve İ.M.36.Kitab-ül Fiten bab: 23 hadis: 4023 ve Deylemi rikak/67 ve Tirmizi zühd/57

* Evet küfür, mevcudatın kıymetini iskat ve manasızlıkla ittiham ettiğinden, bütün kai­nata karşı bir tahkir ve mevcudat ayinelerinde cilve-i esmayı inkâr olduğundan bütün esma-i İlahiyeye karşı bir tezyif ve mevcudatın vahdaniyete olan şehadetlerini reddettiğinden bütün mahlukata karşı bir tekzib olduğundan; istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki, salah ve hayrı kabule likayatı kalmaz. Hem bir zulm-ü azîmdirki, umum mahlukatın ve bütün esma-i İlahiyenin hukukuna bir tecavüzdür. İşte şu hukukun muhafazası ve nefs-i kâfir hayra kabi­liyetsizliği, küfrün adem-i afvını iktiza eder. (3l:l3) °v[¬P«2 °v²V­P«7 «¾²h¬±L7~ Å–¬~ şu manayı ifade eder.

* Evet adalet iki şıktır. Biri müsbet, diğeri menfidir. Müsbet ise, hak sahibine hakkını vermektir. Şu kısım adalet, bu dünyada bedahet derecesinde ihatası vardır. Çünki "Üçüncü Hakikat"ta isbat edildiği gibi; herşeyin istidad lisanıyla ve ihtiyac-ı fitrî lisanıyla ve ıztırar li­sanıyla Fatır-ı Zülcelal'den istediği bütün matlubatını ve vücud ve hayatına lazım olan bütün hukukunu mahsus mizanlarla, muayyen ölçülerle bilmüşahede veriyor. Demek adaletin şu kısmı, vücud ve hayat derecesinde kat'i vardır.

İkinci kısım menfidir ki, haksızları terbiye etmektir. Yani haksızların hakkını, tazib ve tecziye ile veriyor. Şu şık ise çendan tamamıyla şu dünyada tezahür etmiyor. Fakat o hakikatın vücudunu ihsas edecek bir surette hadsiz işarat ve emarat vardır. Ezcümle: Kavm-i Ad ve Semud'dan tut, tâ şu zamanın mütemerrid kavimlerine kadar gelen sille-i te'dib ve taziyane-i tazib, gayet âlî bir adaletin hükümran olduğunu hads-i kat'i ile gösteriyor.



* Sual: Eğer dense: Neden en çok misalleri çiçekten ve çekirdekten ve meyveden getiri­yorsun?

Elcevab: Çünki onlar hem mu'cizat-ı kudretin en antikaları, en harikaları en nazeninleri­dirler. Hem ehl-i tabiat ve ehl-i dalalet ve ehl-i felsefe, onlardaki kalem-i kader ve kudretin yazdığı ince hattı okuyamadıkları için onlarda boğulmuşlar, tabiat bataklığına düşmüşler.



131 Sahih-i Buhari 56. kitab 40,4l,l35 babları ve S.M. 44 kitab bab:6

* Hayat-ı hakikiye ancak âlem-i ahiretin hayatıdır. Hem o âlem ayn-ı hayattır. Hiçbir zer­resi mevat değildir. Demek dünyamız da bir hayvandır.

* Acib bir vakıa, şu manaya bana kat'i kanaat vermiştir.

* Ahmed bin Hanbel l, 72. (Bak: E.T. 5599)

132 R.E. sh:373

* İktisadsızlık yüzünden müstehlikler çoğalır, müstahsiller, azalır. Herkes gözünü hükü­met kapısına diker. O vakit hayat-ı içtimaiyenin medarı olan "sanat, ticaret, ziraat" tenakus eder. O millet de tedenni edip sukut eder, fakir düşer.

133 H.G.hadis: 265 ve K.H. hadis:l900

134 İ.M. ci:l0,36. Kitab-ül Fiten l5. bab hadis: 3988 sh.204

135 Tuhfet-ül Ahbab fi Fezail-ül Asbab ci.9 sh.l328 ve Kenzüddekaik Deylemi'den nak­len sh: 113

136 Tirmizi menakıb/l9 ve İ.M.mukaddime/ll ve k:h: hadis: 259l

137 Ahmet bin Hanbel (Mısır baskısı) ci:3 sh.3l,33,82

138 Bak: l40 no.lu dipnot.

139 Ebu Davud sünnet/8, fiten/48 ve Ahmed bin Hanbel (Mısır baskısı) ci: 5 sh. 220,22l

140 El-Yavakit Ve-l Cevahir ci.2 sh: 42, 47; En-Nihaye Ev-il Melahim ci: l sh: l3; Muhta­sar Sünen Ebu Davud ci: 6 sh: l92 hadis: l84; Mu'cem-üt Taberanî El-Kebir ci.22 sh.573,576

141 l39 no.lu dipnota bak.

142 S.M. ci. 5 sh: 422 hadis: 76,8l

* K:H.hadis: l5l5 ve H.G. hadis: 204

* T.T. ci.l hadis: 82

143 Ahmet ibn-i Hanbel (Mısır baskısı) cil sh:85

144 Ahmet ibn-i Hanbel (Mısır baskısı) ci: 4 sh:335

* Bir tefsir diyor:  demese idi, bürudetiyle ihrak edecekti.

* İ'caza dair olan Yirmibeşinci Söz, Kur'anın hakiki tercümesi mümkün olmadığını gös­termiştir.

* Dört mezheb de haktır. Füruatta hak taaddüd eder diyenlere ilm-i usul ıstılahınca "Musavvibe" denir.

145 K.H. hadis: 2796

* İhtar: Teveccüh-ü nas istenilmez, belki verilir. Verilse de onunla hoşlanılmaz. Hoş­lansa ihlası kaybeder, riyaya girer. Şan ü şeref arzusuyla teveccüh-ü nas ise; ücret ve mükâfat değil, belki ihlassızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır. Evet amel-i salihin hayatı olan ihlasın zararına teveccüh-ü nas ve şan ü şeref kabir kapısına kadar muvakkat olan bir lezzet-i cüz'iyeye mukabil, kabrin öbür tarafında azab-ı kabir gibi na­hoş bir şekil aldığından; teveccüh-ü nası arzu etmek değil, belki ondan ürkmek ve kaç­mak lâzımdır. Şöhretperestlerin ve şan ü şeref peşinde koşanların kulakları çınlasın.

* Sahabelerin sena-i Kur'aniyeye mazhar olan "isar hasleti"ni kendine rehber etmek. Yani: Hediye ve sadakanın kabulünde başkasını kendine tercih etmek ve hizmet-i diniyenin mukabilinde gelen menfaat-ı maddiyeyi istemeden ve kalben taleb etmeden, sırf bir ihsan-ı İlahî bilerek, nasdan minnet almıyarar ve hizmet-i diniyenin mukabilinde de almamaktır. Çünki hizmet-i diniyenin mukabilinde dünyada bir şey istenilmemeli ki, ihlas kaçmasın. Çendan hakları varki, ümmet onların maişetlerini temin etsin. Hem ze­kata da müstehaktırlar. Fakat bu istenilmez, belki verilir. Verildiği vakitte, hizmetimin ücretidir denilmez. Mümkün olduğu kadar kanaatkârane başka ehil ve daha müstehak olanların nefsini kendi nefsine tercih etmek, °^«.@«M«'ö²v¬Z¬"ö«–@«6ö²x«7«:ö²v¬Z¬K­S²9«!ö|«V«2ö«–:­I¬$ÌY­<ö«— (59:9) sırrına mazhariyetle, bu müdhiş tehlikeden kurtulup ihlası kazanabilir.

* Hatta Hadis-i Sahihle, ahirzamanda İsevilerin hakiki dindarları ehl-i Kur'an ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları (84 no.lu dipnota bak) gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslekdaşı , kardeşi, olanlarla samimi ittifak etmek, belki Hristiyanların hakiki dindar ruhanileri ile dahi, medar-ı ihtilaf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve niza' etmiyerek müşte­rek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.

146 İ.M. hadis: 4ll7

147 H.G. hadis: 70 ve K.H. hadis: 362

148 R.E. sh:503

* Yani: Vücuda en muzır, dört-beş saat fasıla vermeden yemek yemek veyahut telezzüz için mütenevvi yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmaktır.

149 R.E. sh: 62

150 R.E. sh: 64

151 R.E. sh: 75 ve K.H.hadis 437

152 R.E. sh:8l

153 R.E. sh: l35

154 R.E.shfa:223

155 R.E.shfa:253

156 R.E.Shfa: 254

157 R.E. sh: 3l2 ve K.H.397, l665

158 R.E. sh:3l7

159 R.E. sh: 39l

160 R.E. sh: 43l

161 R.E. sh.460 ve H.G. 48l. hadis.

162 Mekki, Menakıb-ı ebi Hanife, cil, sh:2l5

163 İbn-i Bezzazi, Menakıb-ı İman-ı A'zam, ci:2, sh:l9

164 Hatib Bağdadî ci: l3 sh:328

165 İ.M. 4l74, 4l75 ve K.H. l9l2. hadisler.

166 H.G. hadis:333

* Evet o zat öyle bir reis ve sultandır ki; binüçyüz elli senede ve ekser asırlardan herbir asırda, laakal üçyüz elli milyon tebaası ve raiyyeti var. Kemal-i teslim ve inkıyadla evamirine itaat ederler, her gün ona selam etmekle tecdid-i biat ederler.

** «–:­(@ÅW«E²7!ö­y­BÅ8­!öSeyyah-ı meşhur Evliya Çelebi; Hazret-i Şem'un-u Safa'nın türbesinde, ceylan derisinde yazılı İncil-i Şerif'te, bu gelen âyeti okumuştur. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hakkında nâzil olan âyet: –xBöBir oğlan, –x["*+!öyani:

İbrahim neslinden ola, –YB4:IáöPeygamber ola, w[V,3x7öyalancı olmaya, aX"öonun €ž:i4!ömevlidi Mekke ola, h[-x7@6öy6ösâlihlikle gelmiş ola, w[X8x9x#öonun mübarek adı a[8!x8 (*)Ahmed Muhammed ola. ‰:GS,!öOna uyanlar, j<(h6@#öbu cihan ıssı ola­lar. b["öa,["ödahi, ol cihan ıssı ola.



(*) : Bu "Mevamit" kelimesi "Memed"den ve "Memed" dahi "Muhammed'den tahrif edilmiş.

167 S.B.M.ci: 9 sh: 88 ve S.M.ci: 8 sh: 82 hadis: ll5 ve sh: 366 hadis: 28 ve K.H.hadis l2l5

* Yani, altı defa icma' suretinde, vukuuna dair altı hüccet vardır. Bu makam çok izaha lâyık iken, maatteessüf kısa kalmıştır.

168 S.B.M. hadis 2097

* Yani: bütün dünya, cin ve ins şahid olsun ki, ben mürteciyim.

* Yani "Hükümet bir siyaset takib etmiyor, haşa sümme haşa! Hükümetin siyaseti din­sizliktir." diye tevehhüm eden o mülhidlerin nazarında, benim Kur'an-ı Hakim'in nusus-u kat'iyyesinden tereşşuh eden Risale-i Nur ile takib ettiğim hakaik-i imaniyeye hizme­timi, muhalif bir siyaset demekle, dünyada en şeni' bir iftirayı eder

169 S.M: 52. kitab-ül fiten hadis: 34, ll0,ll6 ve İ.M. 36. kitab-ül fiten 33. bab 4075,4077 hadisler.

170 İ.M. 4077. hadisin ortası.

* Nev-i beşerin bir rub'unun başına reis olarak geçen ve nev-i beşerden nev-i melaikeye bir cihette intikal eden ve arzı bırakıp semavatı vatan ittihaz eden harika bir ferd-i in­sanî, bu harika vaziyetleri kanun-u tenasülün harika bir suretini iktiza ederken; kanun-u tenasülün şüpheli, meçhul, gayr-ı fitrî belki edna bir tarzıyla o kanun içine almak hiç yakışmadığı gibi, hiç mecburiyet de yoktur. Hem sarahat-ı Kur'aniye tevil kaldırmaz. Yüz cihette zedelenen kanun-u tenasülün tamiri hesabına, hiçbir cihette zedelenmeyen ve tenasülün haricinde bulunan kanun-u cinsiyet-i melek, hem kanun-u sarahat-ı Kur'aniye gibi kuvvetli kanunlar nasıl tahrib edilir?

171 H.G.hadis: l20 ve K.H.hadis 327

172 S.M: kitab-ül iman hadis: 332 ve Tirmizî iman/l3 ve İ.M. fiten/l0 ve H.G. hadis. 87

173 T.T. cild.5 hadis: 994

174 H.G. hadis 62

175 S:B.M. hadis: 2l4l ve K.H. hadis: l5l6

176 S.B.M. hadis: 598

177 H.G. hadis: l9l

* Hattâ hadis-i sahihle, âhirzamanda İsevilerin hakiki dindarları ehl-i Kur'an ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zendekaya karşı dayanacakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslekdaşı, kardeşi olanlarla samimi ittifak etmek, belki Hristiyanların hakiki dindar ruhanileri ile dahi, medar-ı ihtilaf nok­taları muvakkaten medar-ı münakaşa ve niza etmiyerek müşterek düşmanları olan mü­tecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar. (Bak: 785.p.)

178 Süyutî El-Feth-ul Kebir (Mısır baskısı) ci: l sh: 56 (ve Sünen-i Darimî mukaddime bab. 5l, ihtilaf-ı fukaha hakkındadır.)

* Avrupa komiteleri içinde en şiddetlisi ve en tesirlisi ve bir cihette en kuvvetlisi, cins-i latif ve zaif ve nazik olan kadınların Amerika'daki Hukuk ve Hürriyet-i Nisvan Komi­tesi olduğu... hem milletler içinde az ve zaif olan Ermenilerin komitesi, gösterdikleri kuvvetli fedakârane vaziyetle bu müddeamızı teyid ediyor.

* Bismark ve Mister Karlayl gibilerin malum beyanatlarına işaret eder.

179 (l77) : H.G.hadis: 234 ve K.H.hadis:l73l (Az farklı ibare ile)

180 H.G.hadis: 233

181 K.U. ci: 6 hadis: l5220

* Gayet müdakkik alimlere mahsus bir hakikattır.

** Tereccüh ayrıdır, tercih ayrıdır, çok fark vardır

182 K.H. hadis: 3l72

* Atmosfer dışında fezaya bakıldığında, ışıklı veya aydınlanmış gök cisimleri hariç ol­mak üzere, feza vâsi' bir karanlık olarak gözükür. Bu itibarla «@Z«V²A«7 «k«O²3«~«— kelam-ı İlahîsi­nin küllî manalarından biri de, bu hususa bir işaret olsa gerektir. Yani ecram-ı münire (ışık enerjisi saçan küreler) yaratılmadan evvel, feza karanlık idi. Sonra ecram-ı münireden mesela güneşten yayılan ışık enerjisinin atmosferimize ve diğer ışıksız ci­simlere çarpmasıyla, o enerji bir kanun-u İlahî ile ışık olarak görünür ve yalnız bu ışık enerjisinin çarptığı yerler aydınlanır, diğer feza sahası yine karanlık görünür. Kur'an (92:l) ayetinin çok geniş olan mana-yı küllîsinden bir ferdi, bu mezkûr hakikata, yani fezada gecenin (karanlığın) istilasına işaret eder. (Bak: Duhan) (Hazırlayanlar)

183 K.H.hadis: 827

184 S.B.M. hadis:48

185 Sahih-i Buhari 62.kitab (Ashab-ı Nebi) bab: l ve S.M. 44. kitab.(Fezail-i Sahabe) bab: 52 ve İ.M. hadis: 2362

1 Yüksek tekniğe sahip, sür'atli ve muharrib tayyarelere işaret olabilir

2 Hadîste geçen ««!G«# kelimesi müşâreket olup, birbirini çağırmak demektir. Hücum edilmek istenen taraf aleyhinde milletlerin birbirini çağırıp toplanmaları, müttefik güç meydana getirip saldırmaları mânâsını ihsas eder.

3 Yeme-içime ve yaşama zevklerine karşı düşkünlüğe düşüleceğine telmih olsa gerek.

1 K.H. 2258,2757.hadisler

2 S.B.M. hadis 2l83, K.H. 6l3, 746,l894,İ.M. edeb, 58

* S.M.l675. ve İ.M. 2649. hadisler

* K.H. hadis:592

186 Sahih-i Buhari diyat: 6 ve Müslim kaseme: 25,26

187 S.B.M. hadis: 2ll4 ve S.M.ci: l. sh: l95 hadis: 234 ve Tirmizî fiten/35 hadis: 22l7 ve K.U. ci: l4 hadis: 3485

188 S.B.M. hadis: l496 ve S.M. ci: 7 sh: 295 hadis: 23

189 S.M. ci: 8 sh: 369 hadis: 3l

190 Ruh-ul Beyan tefsiri ci: 8 sh. l97 ve K.U. ci: ll sh: l25

191 l85 no.lu dipnota bakınız.

192 Riyazüssalihîn ci: 3 hadis: l850 ve T.T. hadis: l034

193 190 no.lu dipnota bak.

194 T.T.ci: 5 hadis: l040

195 T.T. ci: 5 hadiks: l009 (Tirmizî fiten/38'den naklen)

196 K:U. ci. l4 hadis: 39639,39677

197 K.U. ci: l4 hadis: 38394 ve Müslim 52. kitab-ı fiten: ll0 ve Ebu Davud melahim: l4 ve Tirmizî fiten 59 ve İ.M. fiten 33 ve Ahmed bin Hanbel 4/l8l

198 S.M.ci:8 hadis: l24 ve K.U. ci: l4 hadis: 39079, 39867

* Şu ciddi mes'eleyi yazarken, ihtiyarsız olarak, kalemim üslubunu şu latif latifeye çevirdi. Ben de kalemimi serbest bıraktım. Ümid ederim ki, üslubun latifeliği, mes'elenin ciddiyetine halel vermesin.

* Ebu Cehil-i Lain ile Ebubekir-i Sıddık müsavi görünecek, sırr-ı teklif zayi olacak...

* Hasta halimde, nevm ile yakaza arasında ihtar edilen bir nüktedir:

Şemsin yerinde mevlevi-vari yaptığı semavî hareketi, kuvve-i cazibeyi tevlid etmek için­dir. Kuvve-i cazibe de manzume-i şemsiye ile anılan güneşe bağlı yıldızları düşmek tehlike­sinden kurtarmak içindir. Demek şemsin mihverinde daire-vari cereyan ve hareketi olmasa yıldızlar düşerler

Said Nursî

Muhterem Müellif, diğer bir risalesinde şöyle diyor:

Evet güneş bir meyvedardır, silkinir ta düşmesin seyyar olan yemişleri

Eğer sükuniyle sükunet eylese, cezbe kaçar, ağlar fezada muntazam meczubları.



Mütercim

199 K.H. hadis: 630 ve İ.U.ci: l.shfa: 25l

* Bu zamanı tam görmüş gibi bahseder.

* Belkıs’ın hâkimiyet ve saltanatının yukarıda işaret edilen beş prensibi tahtında beş aya­ğına imâ ve teşbih olabilir.

200 K.H. hadis: l07l

201 S.B.M.hadis:365

202 Ebu Davud edeb/l6; Tirmizi zühd/45İbn-i Hanbel 2/303,334; Tac 5/59

203 R .E. shf: 7, 346

204 R.E. shf: 5l8

* Hattâ onlardan bir tanesi olan Seyyid Ahmed-üs Sünusî, milyonlar müride kumandanlık ediyor. Seyyid İdris gibi diğer bir zat, yüzbinden fazla müslümanlara kumandanlık ediyor. Seyyid Yahya gibi bir başka seyyid, yüzbinler adamlara emirlik ediyor. Ve hakeza... Bu seyyidler kabilesinin efradlarında böyle zahirî kahramanlar çok olduğu gibi; Seyyid Abdülkadir-i Geylanî, Seyyid Ebulhasen-i Şazelî, Seyyid Ahmed-i Bedevî gibi manevi kah­ramanların kahramanları dahi varlarmış...

* Melaike manasını ve ruhaniyatın hakikatını inkâra mecal bulamamışlar, belki fıtratın namuslarından "kuva-yı sariye" diye "cerayan eden kuvvetler" namını vererek yanlış bir su­rette tasvir ile bir cihetten tasdikine mecbur kalmışlar. (Ey kendini akıllı zanneden!..)

205 S.B.M. hadis 47 ve S.M.ci: l shf: 47 hadis: l,5,7.

206 S:M. 23.kitab-ül imare bab. 33 ve İ.M. 24. kitab-ül cihad bab: l6 hadis: 280l

Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   161   162   163   164   165   166   167   168   169




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin