İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə29/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   91


Pek mükellef yapmış kalfası Balyan Kahve deai! kurmuş san koca dalyan G-iiyellerî birbir idemem beyan Türk urum ermeni firenk italyan.

Asıl dalyanlar denize gavet iri direkler caküarak kurulduğu için uzun boylu, iri kıyım elli ayaklı, dâima dimdik yürür gençlere istanbul halkı ((Dalyan direği gibi delikanlı» derdi, sonra bu deyim kısaltıldı, «dalvan .gibi delikanlı» oldu;



Kara Veli dirier Hamlacıbaşı

Pekçe topuk vursa kırardı taşı •



Aslı Egrîbozlu Yunana karşı

Şöyle âgaaz eylemişdir deştâne
Karakin Bey Deveciyan bu dalyanlardan 12 dalyanı 1913 - 1914 de neşredilen eserinde metruk olarak gösteriyor, ki o ta-rihden bu yana geri "kalan dalyanlardan da pek çoğu zamanımızda artık kurulamamakladırlar, istanbul Balıkhanesinin eski müdekkik müdürü îstanbulun Marmara sulan dalyanları için her nedense Anadolu yakasında Caddebostanından, ve Rumeli yakasında Yedikuleden öteye gitmemisdir,

Dalyan tayfacüıgı ile balıkçı hayatı üzerine Sivaslı Aşık ibrahim'in iffet ve safiyet örneği güzel bir manzumesi vardır (B.: Balıkçı Güzeli, s. 2002-2003).

istanbul dalyanları ressamlara da şirin ve zengin bir konu olmusdur; Sanâvii Ne-fîse Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi) muallimlerinden BeîoH'nun vash boya bir dalyan tablosu 1903 Galata=arav resim sergisinde teshir edilmisdir: Brmdezinin «Bebek Dalyam» adı ile güzel bir sulu bovası, Thomas AUom'un da «Küfük Pehek Dalyanı» ile «Ahırkanu Dalyanmı gösteren iki nefis gravürü vardır.

Bebek Dalyanı (Brideziden Bülend Seren eli ile)

Dağ devirir dalyan gibi Fethâdım Nevhat civan değirmende ırgadım Göklere sığmaz ger olsa kanadım Bend eyledi bir nigâhı mestâne.

(Galatah Hüseyin, Irgad Destan*)

DALYAN BUENÜ — «Eski Fener Burnu» da denilir; Rumeli yakasında Karadeniz sahilinde, Kilyosun doğu - kuzeyinde-dir; Kilyos deniz tahlisiye istasyonu bu burun altındadır. Kilyosun doğusundan geçen Seymen Dere (Kilyos Deresi) bu Dalyan Burnunun doğusunda bir noktada Ka» radenize dökülür; burunda bir deniz feneri bulunmaktadır. Türlü engeller dolayısı ile •yerine gidilip görülemedi.

Bibi.: Mehmed Eşref, İstanbul civarı harita-

sı.


(B.: Çardak,

BALYAN ÇARDAĞI

Dalyan Çardağı).

DALYAN SALAPURYASI — Dalyanlarda kullanılır iki çifte bir kayıkdır, «Dalyan MavunasiK. da denilir; dümeni ve yelkeni yoktur, baş tarafında irice iki palamar babası vardır. Dalyan tayfalarından belli

iki balıkçı tarafından kullanılır ve bu iki tayfaya «Salapuryacı» denilir, dalyan sokulurken diğer tayfalar gibi birer pay ücret alırlar (B.: Dalyan), Şire ve Kurtağzı dalyanlarda dalyan sahibinden de ayrıca yarım pay tutarında bahşiş alırlar.



' KARADENİZ

Dalyan Burnu.

DALYAN SOKAĞI — Yukarı Boğazın Rumeli yakasında Yeni Mahallenin sokaklarından; yerine gidilip şu satırların yazıldığı sradaki durumu tesbit edilemedi (ara-lk, 1965).

DALYASANLILAR MESCİDİ — Tahsin öz'ün beyânına göre Fâtihde Destereci-ler Sokağında idi; ahşab ve fevkaanî bir mescid olub 1897 de Celeb Mehmed Ağa adında bir zât tarafından yapdırümışdı; eve kalbedilmişdir.

Bibi,: Tahsin Öz, İstanbul Camileri, 1962.

DAMACANA — Büyük şehrin bilhassa sayfiyelerinde, şöhretli menba sularını evlere taşımak üzere kullanılan büyük cam kaplar.

Istanbulda zamanımızdan bir yüz yıl kadar evvelki şehir sakaları kırbalarla . su taşırlardı. Umumiyetle dana derisinden yapılan ve renkleri siyah olan kırbaların geyik ve ceylân derisinden olanları daha sert olduğundan fazla makbulmüş (B.: Kırba); hayvanın karın kısmına isabet eden parçası, kırbanın su doldurulan yerine gelir; bas tarafıda ayarlanarak bir musluk konurdu. Zamanla bu su kırbalarının yerini tahta fıçılar, damacanalar almışdır. ince saç çemberlerle takviye edilen bu tahta fıçıların tam yuvarlak olmayub iki taraf-


4224 —

— 4225
DAMACANA SOKAĞI

tan basıkdı ve üst taraflarında biri yanda olmak üzere iki deliği bulunurdu; .bunlar Yemişten Ilnkapanına doğru giden yol üzerindeki fıçıcılarda yapılırdı ki, bugün buralarda bu dükkânlardan ancak bir iki tane kalabilmiştir (B.: Fıçı).

İçlerine su fıçıları sıralanmış çift atlı su arabaları Kadıköy ve civar semtlerinde bir gün evvel gitmiş oldukları Kayışdağı-•nın, Çamlıcanın tenha yollarından sabahın ilk saatlerinde evlere su dağıtmak üzere dönerlerdi.

Son yularda artık bu tahta fıçıların yerlerini tamamen cam damacanalar almış; bulunmaktadır. Ekseriyetle Anadoludan gelerek ve bu işte gedikli olanlar, atlı arabalarından omuzlarına vurdukları damacanaları evlerin, apartımanlann mutbâkları-nın bir köşesindeki ufak su küplerinin yanma bırakırlar, darnacanın pirinç ağızlığı üzerindeki Belediyenin damgalı kurşununun tellerini îtina ile söküp yeleklerinin üst cebine yerleştirdikten sonra pantolonlarının arka cebinden çıkardıkları kıvrık sarı pirinç boruyu damacananın ağzına daldırarak suyu küpe boşaltırlar. Bugün büyük boy bir damacana menba suyu 200, ufakları ise 150 kuruşa satılmaktadır.

Nuriye NİRVEN

DAMACANA SOKAĞI — Beyoğlu İlçesinin merkez nahiyesinin Kamerbâtun Mahallesi sokaklarından; yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edüemedi (aralık, 1965).

DAMACI SOKAĞI — Kadılcövünün Sakızağacı semti sokaklarından: verine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (aralık, 1965).

DAMAD ÖKÜZ MEHMED 'FASA CAMİİ — (B.: Öküz Mehmed Pasa Camii).

BAMADYAN (Agou) —- Ünlü bir deniz ressamı; 1839 da tstanbulda doğdu, 1920 de Lozan'da vefat etmiştir.

Tahsilini Parisdeki Muradvan Mektebinde yaprmsdır. îstanbuîa avdet ettikten sonra, zengin bir şahıs olan pederinin muhalefetine rağmen, tekrar Paris'e geçin orada ressamlık istidadını tekâmül ettir-nıişdir. 1890 da, Paris Konservatuarını birincilikle bitiren meşhur sahne ses sanatkârı Eleonore Peyret ile evlenmiştir. Müteakiben Avrupa başkentlerinde devamlı

İSTANBUL

seyahatlerde bulunmuş, sonra Amerikaya gitmiş ve nihayet Lozanda yerleşmiştir.

Kevork PAMUKCİYAN

DAMAD YAN (İstepan) — Tanınmış bir gazeteci, harf dökümcüsü ve mühendis; . 1853 de (veya 1850 de) Eyyub.da doğmuş ve 1925 de Parisde vefat etmişdir.

Çocukluğunda Ortaköyde ikâmet etmiş ve 1865 yılına kadar oradaki «Tark-mançatz» adlı Ermeni ilk mektebinde okumuştur. 1868 de Mektebi Sultanî'nin ilk yatılı talebelerinden biri olmuş ve 1873 de buradan mezun olmuşdur. Tahsiline devam ederek 1877 de mühendislik diplomasını alrmşdır. Bundan sonra kültür ve iş hayatına atılmışdır.

1870 sıralarında kardeşleri tarafından - Odun Kapusunda tesis edilen harf dökümhanesi, 1874 de kendisine devredilmiş ve 1893 yılına kadar devam etmiştir. İstapan Damadyan, ilk defa olarak, muhtelif işler yapan ((Üniversel» adlı bir harf döküm makinesi getirtmiştir, bu suretle matbaa harflerinin fiyatı 30 kuruştan 15 kuruşa inmiş ve matbaacılık, Mühendrsyan'ın, Aramyan'ın, Kürkçüyan'ın ve şâir kimselerin inhisarından kurtulnauşdur. Fakat bir müddet sonra Sultan Hamid rejiminin baskısı yüzünden dökümhanesini satmak mecburiyetinde kaîmısdır.

1884 den itibaren 1896 yılına kadar devamlı olarak, Salatada, Bankalar Caddesinde, Noradunkyan'ın Hanında bulunan matbaasında «Arâvelk) «Şark» isimli er-menice bir gazete çıkarıyordu; 1896 da gazetesi kapatıldığı için Kahireve göç ederek orada 1906 dan itibaren mühendislikle rnecgu-L olmuştur. Vefatından az önce Pa-ris'de yerleşmiş bulunuyordu,

Kevork PAMUKCİYAN

DAMADYAN (Mddrdiç) — Bir Ermeni şâirdir. Takriben 1874 de, genç yaşta veremden Ortaköy'de vefat etmiştir.

Ünlü Fransız şâiri Jean Racine'in (1639 -1699) «Mithrdate» adlı trajedisini manzum olarak eski ermeniceye çevirmiştir. Eserin tabından bir gün sonra. vefat. etmiştir Eski bir eserde Haykazyan Cemiyetinin azaları arasında ismine tesadüf edilmektedir.

Kevork PAMUKCİYAN

BAMAĞASI — «Dam», yakın geçmişe kadar haneberduşlar argosunda. «Hapishane» anlamında kullanılmışdır; zamanımız-

ANSİKLOPEDİSİ

da aynı güruhun ağzında hapishaneye «delik», «kafes», «kodes», denilmektedir.

Toplumun her tabakasından ve cezai mesuliyet taşıyan her yaşaan kımseıenn. türlü suçıar ışnyerek topıanaıkıan napis-hâneıerae gunıük. hayat, fikir -adarmarı için dünyanın her tarafınaa büyük ve acı bir konu olagelmişüir; bu konu ıstan-otu Ansiklopedisinin sınırı dışında kalır.

Bir hakikattir ki, dünyanın her tarafınaa, napisnaneıerae bir takım kaoaaayı-larm diğer maiikumıar üzerinde tahakkümü önlenememiştir; yakın geçmişe Kauar işte bu manbusııane kaoacıayiiar maçtır ki «Dam Ağası», «Damagası» denuegemıiş idi. juamagaıarı hemen istisnasız kaatüıer arasından çıkmışdır.

Burada bilhassa en önemli mesele, mahkûmları haraca kesmiş damağaiarmın kenaı araıarınaa rekaabet yuzunaen büyük napisnâne kavganarı ve natta cinayetleri, ve aamagaiarın genç mahkûmlar üe olan munaseöeueriüir. üernangi bir suç-aan Kısa veya uzunca bir zaman için hapishaneye girmiş güzel veya güzelce gençlerin damagaiarı pençesindeki hayatı, italyan yazarı Tuliio Murrinin «Kürek Cehennemi» adındaki eserinde dehşet verici çıplaklığı ile anlatılmış genç ve. dübeı Cesarino'nun çilesinin aynı olmuşdur.

1301 ile 1311 arasında (M. 1883-1894) istanbul Mahbushânesinde on yıl yatmış olan Kahveci Musret'in «Zindan Şâirleri» diyecek yerde ((Zindan Şiirleri);- adı ile kaleme aldığı,çok orijinal bir antolojinin sonuna eklenmiş mâniler kısmında Damağa-Lan hakkında 14 mâni vardır ki, o devirlerin mahbushâne hayatı bakımından hepsi dikkat ile okunmaya değer:

Damgası dir karam akım Şıkırdımlar saikını salkım Tâ beselıer uyku haram Sibyan koğuşunda aklım,

*

Damağasının hayal düşü Delikde slbyan koğuşu İçinde tam elli tünek Telli pullu turna kuşu



Hey damağası hey damağası Sil gözünden çapak pası Şorolular kıııkiarın Kurarlar bıçkın kumpası

damağasi


Şorolu mastor olunca Ayırd etmez paspal konca Sarıkızdan haber gelir Danıağasına soyununca #

Damagaiarı yağlı kara Gardiyanın aklı para Kodesde gün kavuşunca Zar atılır kırıklara.

*

Hey damağası damağası hey Her şeb hazır sakiyle mey Yeni bir mal düşer düşmez Haraç mezad sürersin pey *



Düzmüş duman anzorotun Sarmış Yusuf misal putun Damağasını sorar isen Kaptanıdır Bahri Lûtun

*

Damagaiarı pala bıyık İtlikden gezmezler ayık Her gice bir şorolusu Gelir ki hünkâra lâyık.



*

Kanlıdır hep, damagaiarı Kurarlar fesad ağları İtlikden yerde sürünür Şalvarlarının ağları

*

Koğuş koğuş çete çete Bamağası denmiş bir ite Hepsinde var bir kaç kırık Her an emrine aleste



*

Külah kuşak cebken şalvar Turfa yapuk kılığı var Damağaîarı kaatil gerek Gülmez yüzü taşdan duvar.

*

Her koğuşda fener yanar Mangalda cezveler kaynar Bamağasınm keyfi tamam Şorolu kıvırıp oynar



*

Yemiş ikiyüz kırk ayı Damağası o kıllı ayı Gece gündüz aklı fikri Kuzulardan aslan payı.

*

Şorolunun gözü kaşı Ayakları şahin başı Perçemleri çakılları Damağasmın tayın aşı.



Yine ayni antolojide (B.: Zindan Şiirleri) şöyle bir kayıd vardır: «Kudemâyı mahkûminden Sürmeli Baba (Yomralı Kara Veysel) merhumun tarzı kadim üzere ayaklı mânileri görülüp onlar da teberru-

ŞAMATASI SOKAĞI

ANSİKLOPEDİSİ

— 4227 —

DANİYAL (Balıkçı)




ken bu mecelleye alındı» deniliyor ki Kırım Harbi sıralarında Halicde kayıkçılık yaparken uygunsuz bir aşk yolunda kaatil olmuş Sürmeli Babanın eski tarz 212 parça ayaklı mânisinin sekizi de damağalan üzerinedir; aslında Sürmeli Baba (Yomralı Kara Veysel) de bir damağası imiş; o sekiz ayaklı mâni de aynı hava altında zehir gibi acı şeylerdir.

Yar sana geçdi gönül yar sana..

Ağam Ferhadım dirsin şu duvarı yarsana

Kaçarken kaçır beni olayım ben yar sana

*

Tan yanadır geç gönül yan yana.. Yanyanadır döşeklerimiz Taş Koğuşda yanyana Damağası yapdıkîarın bana her duyan yana



*

Yaradı mı geç gönül yaradı mı.. Gel cerrah bir nabzım yokla bak fitil yaradı mı Ağam diye anar mı hiç çıkan o yar adımı

Yaraşur geçdi gönül yaraşur... Damağası damağası tut bir güzel yar aşur Atlas çuha ya, çal çaput yar ne giyse yaraşur



*

Yar acısın geç gönül yar acısın.. Damağası damağası tatdın mı yar acısm Sana gayri çıkıp giden şorolu yar acısın.

*

Uyan yar geç gönül uyan yar... Şafak atmış gün ışımış damağası dir uyan yar Şu zindanda senden başka yokdur bana uyan yar



*

Zarlar geçdi gönül zarlar.. Damağası bülbülünü hem sever hem azarlar Zindanda aşk kolay değil düşeş gelmez ise zarlar

*

Zarlar geçdi gönül zarlar..



Koyma beni sen kumara ters gelir ise zarlar

Ağam destan olur dile duvarlara yazarlar.

Vâsıf HiÇ

DAMATAŞI SOKAĞI ~- Haliç Fenerinin Atikmustafapaşa Mahallesi sokakla rından; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre mahallenin denize yakın, alt kısmında Marul Sokağı ile Mustafapaşa Sokağı arasında uzanır, Ayvansaray Külhanı Sokağı ile de kavuşağı vardır; yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tespit edilemedi (aralık, 1964).

DAMGACI SOKAĞI — Haliç Fenerinin Kâtibmuslihiddin Mahallesi sokaklarından; yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (aralık, 1964).

DANA SOKAĞI — Fâtih Kazasının Sa-matya nahiyesinin Hacıhamza ve Aiifa-kih Mahauesi soKakıarındandır; Alifakih Sokağı ile Hocakadın Caddesi arasında uzanır, kavisli bir yol olub üzerinde küçük bir çıkmaz sokak vardır (1934 Beleuiye Şehir Kehberi, pafta 11/62, 63). Samatya Mâhiyesi, 19o4 de Kocamsutafapaşa adını almışdır.

Alifakih Sokağı tarafından gelindiğine göre, kabataş döşeli, daracık bir yol olarak başlar, kırk adım kadar sonra genişler ve bir kavis çizerek yokuş aşağı iner, sonra düzleşerek yine dar bir yol oıarak Hocakadın caddesine kavuşur.

Sokak üzerindeki evler, üç katlı ahşab bir ev ile bagçeli kagir bir ev müstesna birer ikişer katlı ahşab ve kagir mütevâzi meskenlerdir. Bir terkos çeşmesi vardır; kapu numaraları 1-7 ve 2-24 dür (şubat, 1965).

Hakkı GÖKTÜRK

DANEE (İlhan) — Aktör; 1938 de İs-tanbulda doğdu; elektrikçi Hüsnü Daner adında bir zâtin oğludur, annesinin adı Zeynebdir. Beşiktaşda Şâir Nedim İlkokulunda okudu, Belediye Konservatuarına gir di ve bu sanat müessesesine beş yıl devam etti. 1956 da Konservatuardan ayrılarak istanbul Tiyatrosuna intisâb etti ve halk karşısında sahneye ilk defa «Varan üç», piyesinde Çocuk Safi rolünde çıkdı; daha sonra «Baba Hindi» de Yekta, «Bulunmaz Pansiyon» da Kekeme, «General Çöpçatan» da asker, «Şöminedeki Cesed» de papas, «Yürü yavrum yürü» de memur rollerini muvaffakiyetle oynadı. Sinemada da «Ayşe Kız» filminde baş rolü aldı. İstikbâli aydın görünür bir sanatkârdır. Bağlama, keman, piyano çalar ve güzel şarkı söyler, öyle ki 1964 de plâk doldurmaya da başla-mışdı. Spor ile de ilgilidir, bir ara Beşiktaş Kulübünde kalecilik yapmışdı. Artistler Cemiyeti üyesidir, Bayan Necmifer (Yeni-yuva) ile evlidir.

Hakta GÖKTÜRK

DÂNÎŞ BEY (Hüseyin) — Edib, muharrir, gazeteci; bilhassa İran edebiyatı üzerine eserleri, tercemeleri ile tanınmış-dır; 1870 de Istanbulda doğdu, Istanbulda yerleşmiş iranlı bir tüccar olan İsfahanlı Hâşim Efendinin oğludur. Rüşdiye tahsili gördü, Mülkiye Mektebine girdi ise de bitiremedi, bir ara bir fransız mektebine devam etti, hususî olarak ingilizce öğrendi;

bir ara Prens Sabahaddin Beyin hocası . olarak bu prens ve babası Damad Mahmud Paşa ile birlikte Parise gitti ve bir sene sonra ıstanbuıa dönerek Düyunu umumiye idaresinde memur oıdu; bu iaâreae yirmi uç yıl çalışarak terceme müdürlüğüne kadar yükseldi. Ayrıca uaıatasaray sultanisinde farsca, İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesince fars edebiyatı muallimliği yapdı. 1910 da Iran millî meclisine Tebrizıiier tarafından mebus (Âzerbeycan Mebusu) seçildi ise de kabul etmedi, Türkiye tâbiiyetini ve Türkiyeyi terketmedi. -Edebiyatı Cediae MeKtebi havası altında şiir ile de meşgul oicıu, Serveti Fü-nunda yayınladığı şiirleri kendisine şâir dedirtecek kifâyetde olmadı. -Serveti Fü-nun iıe o devrin diğer mecmualarında ve günlük gazetelerinde eaebî konularda rna-kaaleleri vardır.

1942 de Ankarada vefat etti, naşı İs-tanbula getirilmişdir. Gaayet nâzik, kibar bir zât idi.

Eserleri: Nevâyi Sarîr (ilmi makaale-ler), Rafael (Lamartine'den terceme), Se-râmedâm Sunan (İranın büyük şairleri hakkında), Tâlimi Lisânı Fârisî, Hediyei Sal, Kârıvânı Ömür (türkçe şiirleri), Ömer Hayyam (ilk baskısı Riza Tevfikle beraber), Fransızcadan Türkçeye (Hukukî ve medenî lügat).

Bibi.: İbrahim Alâeddin Gövsa, Türk meşhurları.

— «Müellif; 1899-da Merzifonda doğdu. Babasının adı Emir Mahmud Kâmil, anasının adı Melekdir; Bayan İclâl (Par) ile evlidir. Arabca, acemce, lâtince, fransızca, sümer-ce bilir. İlk ve orta tahsilini hususî yapdı, Beyrut Lisesinde okudu, Mülkiye Mektebim bitirdi (1913). Sivas Kongresinde İstanbul mümessili ve beş kişilik divânı riyasete dâhildir. Türkiye İlim ve Sanat Cemiyeti kurucularındandır (1955). At yarışını sever. Türk musikisine, resime meraklıdır. Muhtelif Avrupa, Afrika ve Asya memleketlerine gitti. Eserleri: Fransızca Türkçe Resimli Dil Kılavuzu (3 cild); Türklerle Hind Avrupalıların Menşe Birliği (2 cild); İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi (4 cild); 31 Mart Vak'ası; Garb Menbâlarma göre Eski Türk Seciye ve Ah lâkı; Garb Menbâlarma göre Garb Medeniyetinin menbaı olan İslâm Medeniyeti;

İstanbul fethinin insanî ve medenî kıymeti; 'i arın Kurumuna açık Mektub; Fatinin iıayau ve recin TaKvımı; Destan ve Divan JtıueDiyauarmda istanbul bevgısı; Tuıkıyat ve ısıamıyat Tetkikleri Külliyâtı; Ali büa-vînın TurKçuıuğu; Baltacının Prut Caferi; Isiamın ustunıugu; Tarih ve Msâneye göre Arapların istanbul beferıeri (Terceme». (Bu hal tercemesi Kim Kimdir Ansiklopedisinden aynen aiınmışoır.)

DÂNlŞMEND SOKAĞI — Yukarı Boğazda BuyuKderenirı sokaklarından; yerine gidinp şu saurıarm yazıldığı sıradaki

durumu tesbit edııemeaı (.arauk, I9o5).

DANİYAL (Balıkçı) — 1900 ile 1910 arasında Çengeıköyü'nün tulumbacılarından; nem koşanı bir tulumbacı idi, hem de bir erkek güzeli, merd bir delikanlı idi. Çengeıkoyü sanüığmdaki tulumbacılığı pek kısa surmuşdur, bir sevda yüzünden çengeıköyunüen Istanbula kaçdı, ayyaşlığa vurau; 1908 senesi başında 25-26 yaşlarında ve müteverrim iken, Eminönü Balık-pazarı iskelesinde sızıb kaldığı bir sandalın içinde donmuş olarak ölüsünü buldular.

Tulumbacılığın revnaklı devrinde Mer-divenköylü halk şâiri Tevfik Karkan tarafından şu manzume ile övülmüşdür:

Tulumbacılığın yüzünün akı Sırım gibi şehbaz çakı mı çakı Urum kızı gönül kuşun uçurmuş Nâmesinin alev alev evrakı

Kendi güzel adı güzel Daniyal Aşkına çakayım rakı ver rakı Yalın ayaklarla koş be yangıncı Gör bak neymiş gönül evi irakı

Nasıl âteş imiş sen bıçkınımın Sebebrisi küserek şu iftirakı Tulumbacılığın sende toplanmış Cümle nümayişi her tumturakı,

Gülîe topuk çakır pençe Çengelli Nâmın Istanbulda tuttu âfâkı Bir açık yâreye behey insafsız Merhem olacakken konur mu yakı

Tasvirini koydum işte karşıma Bir ayaklı mâni oku da şakı.

*

Adam aman «yalı var»



Tevfike hiçden küsmüş bir zâlim Daniyal var

Adam aman «yalı var»

Küskün ise o dilber ayağına düş yalvar.

Vâsıf HİÇ




— 424» —

— 4228
DANÎYAL (Kayıkçı Laz)

DANİYAL (Kayıkçı Laz) —'1885 ile 1895 arasınaa usjsuaar Baıaoan iskelesi kayıkçıiarınaan pırpırı bir laz uşağı oiub gaayeue cuıber bir aelıkanlı iai; ut>guaar-lı naiK şâiri i'opnâne ketebesınoen Aşık Kâzi nin evrakı metrûkesi arasındaki üef-terleraen birınae bu genç için şumar yazılıdır:

«Zuhurunda^ 18-20 yaşlarında idi, uzun boyıu, kara yağız, penyemi Dır biçkin oğlan ıctı. jNe zaman öğrenmiş, nerece ve kımaen öğrenmiş bilinmez, gaayetıe gmei satranç oyııaraı. ttem yüz ve vücut yapısı güzenigi hem de usta bir satranç oyuncusu oıarak uskuaaraa öylesine bir şoiıret sahibi oıau ki, beyıer paşaıar Balaban is-keiesınaeki Hamlacılar Kahvehanesine Kayıkçı Daniyel ile satranç oynamaya gelmemi. Oğlanın kayığı saatlerce iskelede bağlı kalır, oyunlar derin sessizlik içınae merak ve dikkatle tâkib edilir, bir an geıir oğianm iaz ağzı ile: — Şah dedum sana daa paşababacuğum, bey babacuğum!.. diye sesi duyulur ve karşı taraf Daniyaiın bu ihtarı tâkıb eden ikinci veya üçüncü hamlesinde mat olurdu. Zekî, hal hatır sayar, iki oyun yenerse, üçüncüde yenilirdi; o beyler paşalar da giderlerken: — Daniyai.. seni işinden ettim!., diyerek kibarâne bir tavırla delikanlının avucuna bir kaç mecidiye, hattâ bir altın bırakırlardı ki o zamana göre çok büyük para, çok büyük balı-şişdi. Yazın Çamlıcalarda, Libâdede, Göz-tepede, Erenköyünde, Boğaziçinde köşklere, yalılara davet edilir, .gittiği o yerlerde kibar ve rical kâşanelerinde gece yatısına alakonulurdu. Toy oğlanlık zamanında,, 17-18 yaşlarında bir zengin dul hanım bu güzel kayıkçıya gönül vermiş, îstaııbulda emsali pek çok görülmüş maceralardandır. araya çöp çatan bir kılavuz kadın koymuş, altın kesesinin de ağzını açınca bir gece oğlanı Salacakda bulunan yalısına getirterek câmehâbına çekmiş, hattâ Daııiyala evlenme teklifinde de bulunmuş ise .de laz uşağı kabul etmemiş: — Sırrını faş etmem, ama evlenmem, arada gelir giderim, hediyesini, altınını alırım, demiş. Bir Üsküdar İskelesi karşısındaki Kolluk Hamamının önünden geçiyordum, Kayıkçı Daniyai da hamamdan çıkıyordu, bir adam: — Saatler olsun Daniyai, bu gece hanımmdasın galiba?., dedi, oğlan da başı ile tasdik etti. O tabakadan .gençler, arasında jigololuk ayıb sayılmaz, hattâ geçer akçe güzelliğe sâhib olma dolayısı ile övünülür, hanımının adı-

İStANÖİÎL

nı ifşa etmek ise delikanlılığa yakışmayan bir kahbeıik bilinir. Kayıkçı Danıyaıı rıa-mamüan çıkarken gördüğüm ve o gece hanımına misaiir olacağını öğrendiğim gün, oğianm sânında bir destan yazmış iaim; bir suretini posta ile Balaban iskelesine Hamlacılar Kahvehanesi adresi ile Daniyala gönderdim, câhil genç hoşnud mu oldu, kızdı mı bilemem. Oğlan kurraası çıkdığın-da bahriye askeri oldu idi. Bütün emsali gençler gibi tulumbacılık da yapmışdır. , Ljskudar Dâire Sandığı uşaklarmaandı; o sandığın bir grub resmi arasında ö' da görülür, zan eaerim ki güzel delikanlının tek resmidir.);.

DSSTAN


Hanım :

Bir kayıkçı sevdim bedel cihâne Görmek için hergün bulsam behâne

Kayıkçılar içinde o bir dâne

Baniyaîım bir dâne S Daniyai;

Feracesi limon küfü ak yaşmak Usul usul gerek ona yanaşmak Biıı içinde bir yaratmış onu Hak Hanımımı aman Hak!

Hanım :


Kakülleri kara gözler kestane Bıçkın oğlan bakışları mestâne Askı ile düşdüm türkü destâne Aman aman destâne!

Hanımımı beklemeye alışdım Sayesinde güzellere karışdım Küskün idim bahtım ile barışdım Aman aman barışdım!

Hanım:

Ayak yalın sine üryan şehbazım Nazlanma da yalıya gel haylazım Câmehâba alsam sanki ne lâzım Aman aman ne lâzım!



Daniyai:

İşmarını çaMı hanım lazına Altın mısır serper bu aç kazma Gaflet ile uydum bıçkın nazma Aman 'bıçkın nazına!

Hanım:

Trabızon bezi gömlek donu ak Serde al fes ince belde al kuşak Adı güzel kendi güzel şu uşak Aman aman şw uşak!



Daiîiyaî:

Hanımım al fes al kuşak don gömlek Hoşdtır ama yalın ayak civelek Hani altın saatim altın köstek Altın saatle köstek!

Hanım :

Daniyalım kara yağız oğlandır Kopukluğu biçilmiş bir kaftandır Şu pırpırı hâli ile yamandır Aman o pek yamandır!



Daniyai :

Bir yüzük ister oğlan ergenlik Hem on altın bahşiş gerek gecelik Olamam ben yoksa çantada keklik Aman çantada keklik!


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin