Kalesinde Halil Paşa Kulesi ve sahil kapusu Resim: Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,55 Mb.
səhifə55/76
tarix27.12.2018
ölçüsü5,55 Mb.
#86801
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   76

5. Ayak çıplak sırtında yok mintanı

Geh dolaşır çayır çemen bostanı Oynaturlar meclis kurub fettanı Sanmayınız Beyzadeye bühtandır.

6. Kâküllerin döküb misâli tavşan

Virir raksa topuk vuruşları şan Cümle kalenderler olur perişan Şâkir gözüm nuru benim bu Handır.

BEYZADE SOKAĞI — Şişlinin Feriköy Mahallesi sokaklarındandır; bu mahallenin, Taksimin Haeıahmed efendi Mahallesi ile sınır sokağıdır; Ateşböceği sokağı ile Kocabaş sokağı arasında uzanır, Akkaranfil sokağı ile de bir kavuşağı vardır.

Kocabaş sokağı tarafından gelindiğine göre, meyilli ve bozuk bir yol olarak başlar, sonra düzleşir ve küçük bir meydancıkda Ateşböceği Sokağına kavuşur.

Bu sokak üzerine ikişer katlı dört beton evle bir ahşab ev, dörder katlı üç apar-tıman vardır, sokağın en şirin binası da Ta-ki Apartımanıdır. Sokak son zamanlarda ağaçlandırılmış bulunuyordu (Mayıs 1961)

Hakkı Göktürk

BEYZAİ TUĞRA -— Pâdişâh tuğralarının sol tarafında, yumurta şeklini andıran büyük müdevver çizginin adı. Bu çizgi, tuğrada, padişahın adı ile babasının adı arasında arabca «oğlu» mânâsına «bin» kelimesinin üslûblaşdırılmış «nün» harfidir (B.: Tuğra). BEZ — Pamukdan, ketenden, kendirden dokunmuş, örülmüş kumaş.

ipliğinin cinsine, dokunuş tarzına, kalınlığına, inceliğine, yumuşaklığına, sertliğine, kabalığına göre muhtelif cinsleri olup. «Amerikan bezi», «Trabzon bezi», «Yelken bezi», «Soğuk bez» gibi isimlerle anılır; bir kısmı da «Dülbend» ve «Patiska» gibi tamamen husûsî isimler alır.

Kullanıldığı yere göre de, garb türkçesi-nin İstanbul ağzında «namazbezi», «baş bezi» «el bezi», «ayak bezi», «yatak bezi», «yorgan bezi», «don bezi», «gömlek bezi», «sofra bezi», «bulaşık bezi», «tahta bezi», «cam bezi», «çocuk bezi» gibi isimler vardır, istanbullu mahalle karısı kızına nasihat verir:

Yüzsuyu dökme kimseye yok şimdiden tezi Aldır babana anterilik mavi bir gezî tamam bîr herife varsa merkezi

İSTANBUL


Gayri ayıbdır öyle bürünüb bir namazbezi Olma sokak süpürgesi hanım hanımcık ol

(Erderunlu Vâsıf)

Zamanımızın halk şâirlerinden Ali Camie Ağa da türedi bir genç ile pasaklı bir genç kadını şöyle tehzil ediyor: Saç kepekli, perçem yağlı Bacağı bilmez don bezi Şu dünkü daltaban dağlı Öğrenmiş moda fantezi Şimdi sönük Kurbağalı Plajlar der acar bizi



%

Hanım kızın entarisi Kâh el kâh ayak bezidir. Yavuklusu genç irisi Bitleri dizi dizidir Barda dansözdür birisi Kırıkları el bezidir. Sorar isen öbür pisi Kaldırım mühendizidir. İstanbul ağzında darbı meseller: , Güzele çirkine, gence yaşlıya, paralı yoksula bakmadan, kadın olsunda ne olursa olsun evlenmek isteyen bekâr uşağı:

— Başı bez olsun da yaşı yüz olsun!..


Kendisi ile evlenilip yuva kurulacak bir

kızda aranılan faziletlerin, ancak aile muhitinden alınabileceği:

— Kenarına bak bezi al, anasına bak.
kızı al!.

Yerinde, her hangi bir has mal için de kullanılır; meselâ: ' •

— Bez alırsan Musuldan, kız alırsan
asilden..

İşini tanzim etmek, düzeltmek; bir iş sahibi olmak; ne zamandan beri peşinde koş-duğu işi tahakkuk ettirmek; peşinde dolaş-dığı bir sevgiliyi nihayet âguuşi muhabbete çekmek:

— Bezi tarağına kodu!..

îstanbulda kenar mahallelerde küçük ev tezgâhlarında şehir piyasası için pek çok ve çeşitli bez dokunurdu; bu tezgâhlar hâlen yok denilecek derecede azalmışdır. Zamanımızda İstanbul vilâyeti dahilinde dokunan bezin en namlısı «Şile bezi» dir (B.: Şile; bezi).

Hâlen İstanbulda ayak takımının, hattâ orta tabakanın bilhassa erkeklerinin ve oğlan çocuklarının, ve amele boyundan bekâr

ANSİKLOPEDİSİ

uşaklarının don ve iç gömleği çamaşırları; ayni muhit ve tabakadan insanların pencere perdeleri, yatak, yorgan çarşafları; askerî Dikim Evinde dikilen asker çamaşırları Amerikan bezinden yapılır.

Yaraşık aldı mı sen beyzadeye

Han hamam sataşın mahbub badeye

Yalın ayak bez don ile perişan

Tuğla harmanına düş Libâdeye

(Ali Çaıniç)

Tırabzon bezi don ile gömlek

Bekâr uşağıdır o rûyi melek

Levendâne reftâr ider kollukda

Çorbacının nûri ayni civelek

(Galatalı Hüseyin Ağa, destan)

Eskiden de, büyük şehrin ayak takımı, bekâr uşakları Trabzon bezinden iç donu ve iç gömleği giyerlerdi. Kapularmda iç oğlanı, köle, uşak, arabacı, seyis, ispir, kayıkçı, bağ-çıvan, yanaşma, ayvaz türlü isim altında yüzlerce nefer bekâr uşağı toplanmış eski rical, bunların iç çamaşırları için gereken Tırabzon bezini yerinde sureti mahsusada dokutup getirtirlerdi. Ünlü müverrih Peçevili İbrahim Efendi; Kanunî devrinin meşhur defterdarı İskender Çelebinin hususî hayatını anlatır iken: «.. yalnız altı bin ikiyüz kölesi varmış, kapusu kulları için her sene Tırab-zondan bir gemi dolusu bez gelirmiş, yine don ve gömleklerine yetmeyüb tamamlamak için çarşıdan da bez alınırmış» diyor (B.: İskender Çelebi).

BEZAZYAN (Boğos) — Bakırköy ve civarının tedrisatına fedakârane hizmetleri sebketmiş bir maarif adamıdır. 1878 de İstanbul'da doğmuş ve 28 Ocak 1951 de yine İstanbul'da vefat etmiştir. 1901-1908 yılları esnasında Bakırköyde Dadyan mektebinin müdürü olmuştur. 1908 de ise, Bezazyan Mektebini tesis etmiş ve maddî birçok güçlüklere rağmen, azmi ve şevki sayesinde ömrünün sonuna kadar onu devam ettirebilmiştir. (B.: Bezazyan Mektebi)

Kevork Pamukciyan

BEZAZYAN (Karnik) _ Sabık orman müdürlerimizden Avedis Remzi Aslanyan (1867 - 1945). tarafından, 1934 yılı Yedikule Ermeni Hastahanesinin salnamesinde, Orman Mektebi hakkında kaleme alınan bir yazıda, bu. şahsın 1868 de (Hicrî 1284 de) mezkûr mektepten mezun olduğu; ayni mektebin

BE2CİLER SOKAĞI

müdürlüğünü ifa ettiği.ve işbu vazifeden tekaüde sevkedildiği kaydedilmiştir. Madiros Hanesyan tarafından kaleme alınan Beyoğlu Üç Horan Ermeni Kilisesi târihinde (istanbul, 1932, s. 301) 1925 Nisan ayında yeniden teşekkül eden Patrikhane gayrimenkulleri idare heyetine âza seçildiği ve bu esnada Esayan Mektebinin müessis müdürü olduğu bildirilmektedir.



Kevork Pamukeiyan

BEZAZYAN MEKTEBÎ — 1908 de, Boğos Bezazyan tarafından Bakırköy'de tesis edilmiştir. İptidaî ve idadî olarak açılan mektebe 1926 da bir de lise kısmı ilâve olunmuş ve takriben İkinci Cihan Harbinin başlangıcına kadar lise hâlinde tedrisata devam ettikten sonra maddî sebeplerle kapatılmıştır. Müteakiben ilk mektep olarak önce Kum-kapu'ya taşınmış ve bir iki yıl sonra da Be-yoğluna naklolunmuştur. Son zamanlarda cemaata intikal eden mektebin idaresi, bu devrede müessisin oğlu Agop Bezazyan tarafından deruhde edilmiştir. Bakırköy'de lise bulunmadığı bir zamanda, islâm ve hattâ mûsevî talebeler de kabul ederek, o civardaki halkın maarif sahasında mühim bir boşluğunu doldurmuştur. Müderrisler meyânın-da ezcümle, Aram Nikoğosyan, Arutyun Ge-libolyan, Bedros Adruni, Hampartzum Arut-yunyan, Hırant Der-Andreasyan—Istepan Gurdikyan, Channes Şahnazar gibi 'tanınmış şahsiyetler bulunmuştur.

İstanbul Ermeni mekteplerine mütedair 1921 de neşredilen bir istatistiğe göre, mezkûr tarihde Bezazyan Mektebinde 250 talebe vardı. Lisenin kapanışına kadar yetiştirdiği kız ve erkek mezunların sayısı 560 dır.



Kevork Pamukciyan

BEZCİLER SOKAĞI — Bayazıd bucağının Sürûri Mahallesi ile Alemdar bucağının Mahmutpaşa Mahallesi sokaklanndandır, Mahmutpaşa Mahkemesi sokağı ve Yamksa-raylar Sokağı ile Mahmudpaşa Yokuşu arasında uzanır; Yeşildirek Bakkal sokağı ve Küçük Yıldizhanı sokağı ile kavugakları vardır.

İki araba geçebilecek genişlikde, paket taşı döşeli meyilli, kavisli bir yoldur.

Nûruosmâniye Camimin merdivenli avlu kapusu bu sokak üzerine açılır; camiin bu avlu kapusunun yanında, bu sokak üstün-


- 2728 -

2729 —
bezcioğlu (Serkis)

de ikinci Sultan Mahmudun muattal bir çeşmesi vardır,

Bu sokakda, kapusuna beş basamak mermer merdivenle çıkılır ahşab bir ev ile Uğurlu Han, Güzin Hanı3 Yeni Bilecik Hanı, öztaş Pasajının bir yanı ile 4 berber, 2 kud-duracı, 2 bakkal, 2 tornacı, 2 tuhafiyeci, 2 mezeci, l kahvehane, l terzi, l hazır esyab-cı, l sandıkçı^ l marangoz, l aşçı, l kebabcı, l kömürcü, l elektrikçi, l işkembeci, l çorapçı dükkânı vardır; bayağı şenlikli bir çarşı boyudur, günün her saatinde kalabalıkdır, Hanlardan trikotaj makinaları ile dokuma tezgâhlarının gürültüleri işidilir. Sabah akşam ve öğle tatillerinde sokağa dökülen işçi kızlarla oğlanlar, büyük muharrir Evliya Çelebinin tâbiri ile bu sokağı «bir bazârı hüsün» hâline getirirler (Mayıs 1961)

Hakkı Göktürk

BEZCtOĞLU (Serkis) — Geçen asır sonlarında Çuhacı Kanındaki kakmacı kuyumculardan birinin güzelliği ile meşhur çırağı; devrin külhanı halk şâirlerinden Üsküdarlı Âşık Râzinin on beyitlik bir manzumesi vardır:



Oturmuş tezgâhın başına Serkis Zülüfleri sünbül gözleri nerkis

Bezeioğlu dirler ol dilrübâye Bezini değişmem atlas kemhâye

Zümrüd ile yakut, eîmas, feiemenk -Elinde işidir ki hüsnüne denk

Yaîm ayağını altım tozuna Batırub o eivan vurunmuş kma

Baldın, bacağı, kolu, bileği Serapa gümüşdür seyrit meleği

Henüz onbeşine basmışdır yaşı Gözüm kamaşdırdı şımşırak taşı

Çuhacı Hanında o servi nâzım Serkisimden gayri bana ne lâzım

Velâkin ortada ustası engel Dişlerin gösterir yüz ite bedel

Atınca o kelbe bir koca kemik Çırağını aldım çantaya keklik

Kuyumcu güzeli ermeni şâhim Defteri amale yazdı günâhsın

Vâsıf Hiç

İSTANBUL


BEZCİYAN MEKTEBİ — istanbul'un en eski Ermeni mekteplerindendir. Kumka-puda, Surp Astvadzadzin Patrikhane kilisesinin yanında bulunmaktadır. Mektebin nüvesi 1719 da, Patrik Ohannes Golod (1678-1741) tarafından teşkil olunmuştur (A. Varjabet-yan, Surp Astvadzin kilisesi tarihi, Istanbul-1928 s. 46). 1741 de, halefi Nalyan Agop Başpiskopos (1701-1764) mektebi tevsi etmiş ve bir seminer kısmı da ilâve etmiştir. Burada, Patrik Nalyan, Bağdasar Tıbir ve Apraham-yan Lukas Vartabet gibi o zamanın en mümtaz ermeni edip ve ilim adamları değerli talebeler yetiştirmişlerdir.

1789 da Üçüncü Sultan Selim tahta çıktıktan sonra, ekalliyetlerin muntazam muâl-limhâneler açmasına resmen müsaade edilmiştir. Böylece mektep daha verimli bir hale gelmiştir. 1826 da Hocapaşa yangınında Patrikhane ile birlikde yanan okul, 1830 da, Bezciyan Kazaz Artin Amira'nın (1771-1834) himmetiyle yeniden inşâ edilerek Bezciyan adını almıştır. (B.: Artin Ağa, Kazaz).

1877 yılı Yedikule Ermeni Hastahanesi-nin salnamesine göre, 1876 da, mektebin 212 talebesi vardı ve senelik masrafı da 78000 kuruştu. 1906 yılına ait istanbul ermeni cemaati mekteplerine mütedair bir istatisdikde, Bezciyan-Lusavorçyan okullarının (ikincisi ana mektebidir), 376 erkek ve 276 kız talebesi, 16 muallim ve 6 muâllimesi ve aylık 6140 kuruş masrafı olduğu kaydedilmektedir. 1921 de neşredilen bir istatisdiğe göre de 394 talebesi vardı.

1913 - 1914 ders yüı içinde, istanbul ermeni mekteplerinde vazife gören muallim ve muâllimelerin gayri matbu bir listesi sayesinde, Bezciyan mektebinden mezun olup da tedrisat hayatına atılan şu şahısları tesbit etmek mümkün olmuştur; Nazaret Karakaş-yan (Doğumu 1854 yahut 1857, okuttuğu ders türkçe), Luiz Haçikyan \D. 1891, ana okulu muâllimesi), Onnik Mehderyan ders türkçe), Luiz Haçkyan (D. 1891, ana okulu muâllimesi), Onnik Mehderyan (D. 1878, türkçe), Arşaluys Karinyan (D. 1896, ana okulu, Hermine Süngücüyan (D. 1869, ana okulu); Kirkor Mehderyan (D. 1868, musiki), Mari Hamamcıyan (D. 1896, ana okulu), Kirkor Çulhayan (D. 1869, musiki), Nıvart Nahabetyan (D. 1889, ana okulu),

ANSİKLOPEDİSİ

Frangül Bakırcıyan (D. 1862, hesap, hendese ve kaligrafi).

Bezciyan mektebinde, asrımızın başlarından itibaren müdürlük mevkiinde bulunan bazı şahsiyetler şunlardır; Hayk Hoca-saryan (1901), î'evork Boğosyan (1924), M. Bülbülcüyan (1929), Misak Tataryan (1933). Mektebin bugünkü binasının inşaatı, 1924 senesi Aralık ayında, tanakine Ekna-yan ve Ohannes Tavşancıyan adlı hayırseverlerin maddî yardımlariyle ikmal edilmi-tir.

Bezciyan okulunun tarihi müteveffa To-ros Azatyan tarafından kaleme alınmıştır. 1930 da istanbul'da neşredilen bu eserden maalesef bu maddeyi hazırlarken istifade edemedik.



Kevork Pamukciyan

BEZÎRCİYAN (Sepon) — Değerli bir ressam ve dekoratördür. 1839 da istanbul'da' doğmuştur, öldüğü tarih tesbit edilemedi.

Pederi cevahirci olduğu için oğlunu da aynı mesleğe intisap ettirmek istemişse de, gayesinde muvaffak olamamıştır. Sepon Be-zirciyamn ressamlığa meyli olduğundan, Avrupalı ünlü ustaların yanında çalışarak bu sahadaki istidadını geliştirmiştir. 1858 de îzmit hünkâr kasrına dahili tezyinâti kendisine tevdi edilmiş ve gösterdiği büyük maharetten dolayı saray nakkaşı naspolunmuş-tur, Kâğıthane, Doimabahçe, Çırağan gibi bazı kasır ve sarayların iç tezinatında çalışmıştır. Keza izmir ermeni kilisesini de tezyin etmiştir. Sultan Aziz'in emriyle bir çok resimler hazırlamıştır ki bunlardan biri Lon-• dra'daki Hind Müzesinde bulunmaktadır.

Sultan Aziz'in vefatından sonra Mısır'a geçerek orada da Hıdiv ismail Paşa'nın mü-zaharetine raazhar olmuştur. Müteakiben Avrupa'ya geçerek Londra'da, Prenses Kristina'-nın takdirini kazanmıştır. 1900 yılı Paris beynelmilel sergisindeki Osmanlı paviyonun-da da emeği olmuş ve çok teğenilmiştir. Pa-ris'de, şark tezyinat san'atı hakkında mükâfat kazanan bir albüm hazırlamıştır. Önsözünde jüri başkanı Jourdin sanatkârdan si-tayişkâr bir lisanla bahsetmiştir,

Ayvazovski, istanbul'a gelişinde, eserlerini görerek hayranlığını gizlememiştir. Eserrleri Fransız Imparatoriçesi Eu^eme'nin de nazarı dikkatim çekmiştir.

BEZİRGAN


Sepon Bezirciyan, Türk sahnesinin ilk ünlü ermeni kadın sanatkârı, sefalet içinde ölen Arusyak Papazyan'm (Doğuşu 1841 de Kumkapu'da, vefatı 28 Nisan 1907 de Yedi-, kule Ermeni Hastahânesinde) zevcidir.

Kevork Pamukciyan

BEZtBGÂN — Farsça çarşı, üstü örtülü alış veriş yeri «Bazar, Bâzar» kökünden «Ba-zargân, Bâzirgân» in türk halk ağzındaki şekli: tüccar.

Bizde umumiyetle gayri müslim tüccar, bilhassa mûsevî tüccar hakkında kullanıl-mışdır. Hele mûsevîler için Efendi, Ağa yerine bir unvan gibi idi. Bundan ötürüdür ki bir türke karşı «Bezirgan!.» demek hakaa-ret sayılırdı; zîrâ bu ismin manâsı içinde «menfaati, çıkarı, kazancı uğrunda her şeyi yapabilen adam, sâdece kendi çıkarını düşünen adam» anlamı sezilirdi.

Bezirgan, ayni zamanda sarraflar hakkında da kullanılırdı, bu yönden de «tefecilik, fahiş faizcilik» gelirdi ki islâm ahlâkının şiddetle red ettiği şeydi.

Meşhur darbı meseldir: «Bezirgan zü-ğürtleyince eski defterleri karışdırır»; bu darbı meselde bâzan «Bezirgan» yerine «Yahudi» de denilir.

Mehmed Zeki Pakalın «Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri» adlı eserinde: «Bâzirgân tâbiri son zamanlarda ticâret işlerinde hilekârlık ve oyunbazlık yapanlara alem olmuşdur» diyor.

Yine ayni müellif ayni eserinde: «Bâzirgân, hicrî on ikinci ve on üçüncü asırlarda (milâdî on sekizinci ve on dokuzuncu asır-, lar) hiristiyan tüccarlar hakkında avam beyninde kullanılır bir tâbir idi» diyor.

Hiristiyan tâbiri yerine gayri müslim demek daha doğru olurdu, zira, yukarıda da kaydettik, «Bezirgan» tâbiri avam indinde, hiristiyandan evvel mûsevî'yi hatırlatır. Sonra unutmamalıdır ki bu tâbir yalnız avam arasında kullanılmış da değildir; resmî devlet kayıdlarında dahi geçer; meselâ «Ocak Bezirganı» gibi.

M. Z. Pakalımn belirtdiği mühim nokta, Bezirgan tâbirinin gayri müslümlere tahsisinin XH. hicrî asırdan başlamış olmasıdır. Ha-dikatül Cevâmi biri Kocamustafapaşada, biri Çarşambada, biri de Kabataşda olmak üzere üç «Bezirgan Mescidi» kaydediyor; bunlar-


2731



2730
BEZİRGÂNBAŞI BAĞI

dan birincisinin banisi Husrev Çelebi, ikincisinin banisi bezirgânbaeı Acem Hüseyin Efendi, üçüncüsünü yapdıran da Hacı Ali Ağadır; 16-17 inci asırlarda yaşamışlardır.

Bezirgan tâbirini zamanımızda avam kullanmaz olmuştur, yalnız hakiki aydınların ağzında, hakaaret ve tezyif yolunda kullanılır; misâller:

Hastasının sıhhat durumu, şifâ bulmasından ziyâde alacağı vizite ücretini düşünen hekim hakkında:

— Doktor değil, bezirgan!..

Ocak Bezirganı — Yeniçeri Ocağı ile is yapan ve dâima mûsevilerden ola gelmiş sarraflara verilmiş isimdir.

Muamelesi Ocağı temsil eden Yeniçeri Ağası ile olan Ocak Bezirganından başka her yeniçeri ortasının da ayrıca bir mûsevî sarrafı vardı ki onlar da ayni isim ile anılırlardı. Yüzde iki faizle para verirler ve üç aydan üç aya askerin ulufesi çıkdığında paralarını toplarlardı. Fakat asıl kazançları, yeniçeri kılıcının himâyesi altında, istanbul piyasasında çevirdikleri türlü dalavereli işler olur idi. ki, ocak ağalarına ikraz ettikleri paranın faizini değil, anasını dahi istemezler, üstelik, «tütün akçesi, ceb harçlığı» gibi isimler altında, ağalara, pek yüksek kazançlarından hise dahi verirlerdi.

Şirin fıkradır: Yeniçeri Ağasının kafası kızmış, ocak bezirganını çağırmış;

— Şu benim senedleri çıkar! demiş.


Bezirgan, Ağanın borç ödeyeceğini zan

ederek koynundan senedleri çıkarmış. Ağa her' para aldığında altlarına parmağını basmış olduğu kâğıdlara şöyle bir göz attıktan sonra palayı çekmiş:

-— Şimdi bunları birer birer ye bakalım!., demiş ve borç senedlerini bezirgana teker teker yedirip yutturmuş, ve sormuş;

— Borcum var mı sana?..

Bir yığın kâğıd çiğneyüp yutmanın ızzdı-rabı ve parıl parıl koca palanın karşısında gözleri açılmış, bacakları titreyen Bezirgan.

— Yokdur Sultanım!, demiş.

Aradan zaman geçmiş, Ağa yine parasız kalmış ve ocak bezirganına: «Geçende kendisine lâtife eyledik, bana şukadar para getirsin de eskilerini de yazub senedi tazeli-yelim» diye haber yollamış. Ağanın emri kı-lıcdan keskin, Bezirganın boynu kıldan ince.

İSTANBUL


ağakapusuna koşmuş:

  • Akçeyi getirdin mi Bezirgânbaşı?

  • Getirdim Sultanimi..

  • Kusura bakma, geçenlerde sana bir
    lâtife ettim, şimdi kâğıd çıkar da bütün bor
    cum için yeni bir sened yapalım..

Bezirgan!

— Emir Sultânımın!, deyüb koynundan


bir kâğıd helvası çıkarmış. Ağa:

  • O ne?!, diye sorunca Bezirgan boy
    nunu masumane bükerek:

  • Nasıl olsa bir .gün yine yiyüb yuta
    cak değirmiyim, ağız tadı ile olsun Sulta
    nım!., demiş.

BEZİRGÂNBAŞI BAĞI — Evliya Çelebinin kaydine göre, onyedinci asır ortala-" rında Halicde Südlüoede, deniz kenarında bir mâmur bağçedir; büyük muharrir, burasını, Ebüssuud Bağçesi ile îbrahimhanzâdeler Yalısı arasında gösteriyor (B.: Ebüssuud . Bağçesi; îbrahimhanzâdeler Yalısı), ve: «müteaddid avlularla müzeyyen bir yalıdır» diyor, bu târifden de sed sed yükselen bir bağçe olduğunu tahmin edebiliriz. Başka kayde rastlanamadı.

Bibi: Evliya Çelebi, l

BEZİRGAN MESCİBİ — (B.: Ramazan efendi Camii).

BEZİRGAN MESCİDİ — Hadikatül Ce-vâmiin kaydme göre Kabataş civarında bir mesciddir; bu meşhur eser: «Kabataş kur-binde olub banisi Elhac Ali Ağadır, kabri de oradadır; mescidin mahalleleri vardır, fakat imamlarından biri Ali İspir denmekle mes-hur olduğu için mahallesi «Ali İspir Mahallesi» adını taşır» diyor.

1961 yılında Kabataş ve etrafında bu mescid bulunamadı. Semtin altmış yetmiş yıllık sakinleri Kabataş civarında bu isimde bir mescid bilmediklerini söylediler.

Hakkı Göktürk

BEZİRGAN MESCİDİ — Çarşambada Şeyhülislâm İsmail Efendi Camiinin civarın--da, 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Manyasizâde sokağında idi. Hadikatül Cevâ-mi: «Banisi Bezirgânbaşı Acem Hüseyin Efendidir, bitişiğinde medresesi odaları ve mektebi de vardır; minberini Anadolu kadı-askeri Şeyhzâde demekle maruf Mehmed Efendi vazetmisdir; mahallesi yokdur» diyor.

ANSİKLOPEDİSİ

Halk arasında Acemoğlu Mescidi diye anılırdı. Elli yıldanberi o semtde oturanlar bu mescidi hiç görmediklerini söylemişlerdir; minare kaidesi 1935 - 1940 yılları arasına kadar duruyormuş. Yeri halâ, sokakdan sekiz on basamak bozuk, yarı topraklaşmış merdivenle çıkılır bir arsadır; dört beş ağaç serpilmiş, büyümüş, gerisine de kulubemsi, tek katlı bir ahşab evceğiz yapılmışdır. Medrese odaları ile sibyan mektebinden de eser kalmamışdır (temmuz 1961).

Bibi: R.E.K ve Gnl. H.R. Ayyıldız, Gezi notu; Hadikatül Cevâmi, I.

BEZİRGAN ODALARI SOKAĞI — Ko-caraustafapasada (Mülkî idarede Samatyaya bağlı) Arabacı Bayazıd Mahallesi sokakların-dandır. 1934 Belediye Şehir Rehberinde 11 numaralı paftada. Ramazanefendi sokağı üzerinde kulpu kopmuş emzikli bir ibrik şeklinde bir acâib çıkmaz sokak olarak gösterilmiştir (B.: Arabacı Bayazıd mahallesi).

1957 de. Altımermer Caddesinin Koca-mustafapaşa caddesine bağlanması için yapılan istimlâkde, bu sokağın yukarda tarif ettiğimiz şekli kaybolmuşdur, 1961 de, yeni açılan Altımermer caddesi uzatması henüz tanzim edilmemiş bulunuyordu.

Günlük rızık peşinde ailelerin çoğunluğu teşkil ederek iskân etmiş olduğu bir semtin sokaklarındandır.

Çok kıymetli çinileri ile meşhur Ramazan efendi Camii, bu sokağın hemen başlangıcındadır. Bu camiin, yanındaki tekkenin ünlü şeyhi Ramazan Efendiye nisbetle anılması son zamanlarda olmuşdur; bir on altıncı asır yapısı olan bu camiin Tanzimat devri sonuna kadar taşıdığı isim «Bezirgan Mescidi »dir; Hadikatül Cevâmide de o isimle ka-yıdlıdır. Sokağın eski şekli de aydın olarak göstermektedir ki, vaktiyle bu sokak üzerin de kefilli bekâr uşaklarının oturduğu vakıf odalar bulunuyordu; ki bu sokak adını da bu münâsebet ile almısdır (B.: Ramazanefendi Camii).

Hakkı Göktürk

BEZİRGAN SOKAĞI _ Halicde Has-köyün Piriçavuş Mahallesi sokaklarındandır. Şatafatlı sokağının bitimi ile Hasköyün ar-kasmdaki tepeler arasında uzanır; tepedeki bitimi sakızlı bostan sokağına bağlanır; Sü-pürgeci ye Akgeyik sokakları ile birer ka-

B18M1N (FüM)

vuşağı vardır. Ağaçlı toprak bir yoldur. Evleri, günlük rızıklarıııı temine çalışan kimselerin buldukları boş araziye oturtdukları dört duvarla bir çatıdan ibaret gece kondu-

. lardır. Eski tâbirlerle «meşâki hayat», «me-râreti hayat» burada gözle görülür, el ile tutulur. Tek eski yapı, iki katlı ve harab bir ahşab evdir (Nisan 1961). Hakkı Göktürk BEZMEN (Fuad) — İstanbulun sanayi ve ticâret âleminin seçkin simalarından, Kaz-lıçeşmedeki Mensucat Santral Anonim Şirketinin ve Dokuma Fabrikasının kurucu sahihlerinden ; 1909 da Selanik de doğdu, Halil Bey adında bir zatın oğludur, validesinin adı Vedia Hanımdır; Fatma Hanım adındaki zevcesinden Halil, Nazmi, Turgud ve Necdet adında dört erkek evlâd sahibi olup en büyükleri olan Halil Bezmen bu satırların yazıldığı sırada yirmi üç yaşında bulunuyordu. Fransada yüksek ticâret tahsil etti ve 1933 de diploma aldı. Büyük şehrin amatör sportmenleri arasında iyi balıkçı, ve yürüyücü olarak tanın-

t mistir. Galatasarayı Spor Kulübü ile Rötarı kulübün ve Serkl Daryanın âzâlarındandır; Rusya dâhil bütün Avrupa, Güney ve Kuzey Amerikayı dolaşmışdır.

Bibi: Nebioğlu, Kim Kimdir Ansiklopedisi

BEZMEN (Hayreddin) — Petrol yüksek mühendisi, 1926 da İstanbulda doğdu, manifatura tüccarından babası Kadri Bey ve anası Hatice Hanımdır; 1961 de Ankarada Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının rafineri servisi şefi bulunuyordu. Cevza Hanım ile evlen-mişdir (Kızlık soyadı Toydemir), Ahmed Cemil adında bir oğlu vardır.

Tahsilini evvelâ İstanbulda tamamladı (10. İlk Okul, İstanbul Lisesi, istanbul Üniversitesi Fen Fakültesi; fakülte diploması 1949), sonra Amerikada University of Tulsayı bitirdi (1951). 1952-1954 arasında Maden Tedkik ve Arama Enstitüsü Petrol Rafinerisi mühendisliğine tâyin edildi, sonra bu servisin şefi oldu. Mâden Mühendisleri Odası ile Americana Chemical Society üyesidir; bir fen adamı olarak memleketimizin yüz akı isim-lerindendir. Denizi, yüzmeyi, kır yürüyüşünü seven, gençliğinde voleybol oynanış bir sportmen; müzik sever ve bir kitab meraklısıdır. Amerikanın pek çok yerini dolaşmış (1950-1951-1955), ve 1953 de Fransaya, 1958 de de İtalyaya gitmişdir.

Bibi; Nebioğlu, Kim Kimdir Ansiklopedisi

BEZMEN (Refik)

— 2732 -


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 2733

BEZMİÂLEM'.




BEZMEN (Kefik) — îstanbulun sanayi ye ticâret âleminin seçkin sımalarından; Kaz-lıçeşmedeki Mensucat Santral Anonim Şirketinin ve Dokuma Fabrikasının kurucu sâhib-lerinden; 1905 de İstanbulda doğdu, Halil Bey adında bir zâtin oğludur, validesinin adı Ve-dîa Hanımdır, İstanbulda ayni sahada şöhret sahibi ve ortağı Fuad Bezmenin ağabeyidir 1924 de Galatasarayı Lisesinden mezun olmuş, iş hayatına atılarak 1929 yılından itibaren manifatura idhâlâtı ve tekstil sanâyi'i ile meşgul olmaya başlamıştır.

Atiye Hanımla evlenmiş (kızlık soy adı Aygen) ve bu hanımdan Vedia ve Emine adında iki kızı olmuşdur. Fransızca, italyanca, ingilizce, almanca ve ispanyolca bilir.

Amatör bir balıkçı ve yürüyücü olarak tanınmışdır. Rusya dâhil bütün Avrupayı, kuzey ve güney Amerikayı dolaşmışdır (B.: Mensucat Santral).

Bibi: Nebioğlu, Kim Kimdir Ansiklopedisi,

BEZMÎ — On altıncı asır şairlerindendir; Rumelili bir rind kişi idi, Yavuz Sultan Selim devrinin sonlarında öldü, Kastamonulu Lâtifi, kendi adına nisbetle anılan şuerâ tezkiresinde bu şâirin ahvâlini ve ölümünü pek renkli tasvir ediyor:

« Bir ayyaşı evbâş idi ki işreti müdâm ve Sohbeti aleddevâm idi, bu haysiyetden eş'ârı rindâne ve güftân mestâne idi. Bezmgâhi fe-nâ'dan işrethânei bekaaya küşei nıeygedede canı elde iken ayağı götürüp rindâne gitti».

Rindâne, mestâne şiirlerinden örnekler: Bîr şerbet eylemiş yine lâ'Ii muzâbdan Gam hastasına virmeye sâkii şifâ kadeh Sâhlr değil mî âteşi âb ile cem ide Alsa eltae sâkii lu'betmünâ kadeh..


Yüklə 5,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin