Kalesinde Halil Paşa Kulesi ve sahil kapusu Resim: Sabiha Bozcalı


Boğaziçinden çizgiler, XIX asır. (Alîonı'mı Gravüründen)



Yüklə 5,55 Mb.
səhifə73/76
tarix27.12.2018
ölçüsü5,55 Mb.
#86801
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   76

Boğaziçinden çizgiler, XIX asır. (Alîonı'mı Gravüründen)

«XIX. yüzyılda da (bu gelişme) devam etmiş, Tarabıya ile Büyükdere arasında Ki-reçburnu mahallesi kurulmusdur (Burada İshak Ağanın şah eser çeşmesi bir XVIII. asır eseridir; böyle bir çeşmenin yapıldığı yerin meskûn olmaması imkânsızdır)» (Türk 'Ansiklopedisi, cild VII, S. 173-178).

Türk Ansiklopedisinde Boğaziçi maddesi, Petihden sonra tarihi, Boğaziçinde iskân, Boğaz içinde îmar, Boğaziçinde nakil vâsıtaları, Edebiyatda Boğaziçi diye küçük serlev-halı bölümlerle yazılmışdır; yukarıdaki satırlar, ilk iki bölümden çok kısaltılarak ahnmış-dır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Boğaziçi — Millî kütüphanemizde Boğaziçi hakkında en eski toplu metin Onyedinci asır ortasında kaleme alınmış Evliya Çelebi Seyahatnamesinin buraya âid olan yapraklarıdır.

Çok renkli ve canlı tasvirleri ile usta bir kaleme sâhib olan Evliya Çelebinin Boğaziçi üzerinde , maalesef, buranın sânına lâyık ehemmiyetle durmadığını görüyoruz. Büyük 'muharrir. Boğazicinin üç asır evvelki manzarasını çok daha zengin nakledebilirdi. Aşağıdaki, satırları «Seyahatname» den {ılıyoruz:

«Beşiktaş - Gaayet mâmur olub zamanım;zda da mâmur olmadadır. Çünki abü havası gayet lâtif, lebi deryada vâsi fezalarda alçak bayırlar üzerine kat kat bağlı bağçeli altı bin kadar yalı ve evleri muhtevidir. Ezcümle kaptan Cafer Paşa, kaptan Kasım Pasa yalılarında ikişer yüz oda, üçer hamam, birer cami vardır. Baba Süleyman Ağa, Minkaarîzâde, Azmî-

zâde. Defterdar Emir Paşa, Frenk Mustafa Efendi, Hafız Ahmed Pasa, Osman Usta, Mütevelli Mustafa Efendi yalıları dahi meşhurdur. «Âli Osmanın has bağcelerin-den Dolmabağçe eskiden küçük servili bir bağ idi. Sultan Osmânı sehid fermanı ile bütün donanma gemileri sandallar, filikalar, firka-talar. İstanbulun bin kadar kırma kayık mavunaları cem olub taşlar doldurub önündeki deryaya dök-düler, liman gibi bir boğaz iken doldurub ismine Dolmabağçe denildi. Dörtyüz arşın bir büyük meydan oiub sahmnda Sultan Osman cirid oynardı. İçinde Sultan Selini Hanın bir kasır ve Havuzu var, başka bina yok idi. Burada da ulu serviler vardır. Ayrıca üstad bağcıvanı, ikiyüz nefer şehbaz bostancıları vardır. Lebi deryası derin olub lodos rüzgârından husule gelecek dalgalar sahilini harâb etmemesi için meşe ağaçlarından istihkâm yapılmışdır.

«Beşiktaş has bağcesi, Bayazıd Han asrında paşa yalısı idi, pâdişâhlara intikal idüb bihiştâbâd bir bağı irem oldu. Katkat müte-addid bağceler ve sahnişinlerle ârâstedir, fakat o kadar vâsi değildir (B.: Beşiktaş Sâ-hilsarayı).

«Civankapucubası Bağcesi bir bağı ci-•nandır. Kazancıoğlu Bağçesi,. bu da pâdişâhlara intikaal ittiğinden Muraü Han Kaya Sultana hibe etmisdir. Vâcibüsseyir bir yalıdır, bir fevkaanî şadırvan vardır ki dünyâda öyle bir sanatlı fevvâre görülmernisdir. Bun-

Boğazlçinden çizgiler, XIX asır (Allom'un. Gravüründen)

lardan başka cehir içinde Kiremitcizâde, Kücükçavuş vesaire haneleri acîb hanelerdir, sahihleri ayan ve kibardır. Bu şehrin ehâlisi gaayet ehli zevkdir, ekseri bâğıbanlık iderek. gûnâgûn ehli sünnet elbisesi giyerler, halkının çoğu Anadolu tarafmdandır.

«Beşiktaşın hâkimleri, şeriat tarafından Galata mollasının naibidir. Sübasısı, lebideryasında bostancıbaşısı, ve Beşiktaş Bağçesi ustasıdır. Gaayet mazbut bir şehirdir.

«Koca Sinan Paşa Camii, iskeleye yüz adım yüksek kubbeli rûşen camidir. Abbas Ağa Camii, nev bina camiidir. Daha bir çok mes-cidleri vardır. Hayreddin Paşa Medresesi nâ-mi ile bir medresesi, kırk aded sibyan mektebi, bir dârülkurâsı vardır. İskele başında bir kervansaray vardır. Çünkü Beşiktaş iskelesi Kümelinden Anadoluya sevk olunacak askerin Üsküdara geçeceği bir bender iskeledir.

«Üç hamamı vardır, bundan başka yüz doksan kadar da saray hamamları vardır. Çeşme ve sebilleri de vardır ki suları misâli âbi zülâldir.

«Yetmiş kadar dükkânı var. şehrine göre dükkân ve çeşmeleri azdır, lâkin her hâne ve bostanda tatlı su kuyuları vardır; hattâ temmuzda Galatanın suyu azaldıkda Beşik.-taşdaıı Galataya .kayıklarla su taşırlar. Bağ-çelerinde sürahi dolma kabağı, lalına, eksi dut, ve yalılarında gûnâgûn balıklar meşhurdur.

«Mesirelerinden Yahyâefendi Mesiresi, bir dağlık geniş çimenzarda, içine aslaa güneş tesir etmez çınar, sakız, selvi, ceviz ağaçları ile müzeyyendir. Sarıasma karatavuk, ishak kuşu, ispinoz, flo-rina, başdankara, bülbüllerin fer-yad ve nâlişleri ehli teferrücün canına can katar.

«Ortaköy — Eskiden hiristi-yan yatağı imiş; Süleyman Han asrında defterdar paşa lebi deryasında bir cami'bina ettiğinden şâir ayan ve kibar dahi yalılar bina idüb mâmur olmuşdur. Sahili bahirde bir derenin iki canibinde ikibin üçyüz kadar kat kat yalı, bağlı bağçeli saraylardır.

«Lebi deryadaki yalıları; Baltacı Mahmud Paşa, Şekerci yahu-di, ishak yahudi. Mimar Mustafa,

Safiye Sultan, Ekmekcizâde Ahmed . Paşa.
Cağaloğlu Mahmud Bey. Kara Hasanoğlu,
Çelebi Kethüda, Nakkaş Paşa yalıları başlı-
calarıdır. Bunlardan başka bir çok yahudi
haneleri vardır. İkiyüz kadar dükkânı vardır
ki çoğu meyhanedir. Han, imaret, medresesi
yok, ama bağ ve bostanları çokdur. Hâkimi
Galata mollasının naibidir. Sübasısı yeniçeri
yasakçısı vardır. Bostancıbaşı da hükmeder.
«Camileri Defterdar paşa Camii, Baltacı
Mahmud Ağa Mescidi; bir hamamı var, hava
sı gayet güzel; sebil yokdur, ama lebiderya
da Tekeli Mustafa Paşanın bir aynül hayattan
nişan virir çeşmesi vardır ki Mimar Sinan
binâsıdır. ...

«Kuruçeşme — Sahili ayan ve eşraf yalılarıdır. İçeri tarafında bir vâsi dere içinde bir islâm mahallesi, bir cami. bir hamam vardır. Bin kadar yahudi hanesi, üç mahalle r um evleri vardır. Yahudilerin üç sinagogu, rumlarm iki kiliseleri ve ikiyüz dükkânı olup han, imaret, gayri aşar yokdur. Bağ, bağcesi çokdur. Hakimleri Galata mollasının naibi, yeniçeri yasakçısı, sübaşisıdır. Mesiresi yok-dur.

«Arnavudköyü — Lebi deryada bin kadar bağlı bağçeli mâmur haneleri vardır, cümlesi rum ve yahudiye mahsus olup cami, mescicl, medrese, imaret yokdur. Bir küçük hamamı vardır. Ekmeği ve peksimedi beyazdır. Yahudileri sahibi zevk. ve ehlisazdır, rum hiris-tiyanların ekseri kavmi lazdır; cemaati müs-limini gaayet azdır. Akıntı Burnundan içeri bir körfez limanlı yer olmakla kısın bir çok gemi kışla. Akıntı Burnu bir kayalı mahal

Boğazichtden çizgiler, XIX. asır (AHom'un Gravüründen)

BOĞAZİÇİ

2858 —


İSTANBUL

ANSIKLOPEDISI

BOĞAZİÇİ


olduğundan pek muhataralı, gemi imrârında çok müşkülât çekilir. Bu mahalde Murad Hanın rüznâmecisi ibrahim Efendi bir çeşme yaptırdı; hâkimleri Galata Mollasının naibi, subaşı, bostancıbaşısıdır.

«Buradan bir mikdar ileride Hasan Halîfe Bağı görülür, hâlen padişah bağçesidir. Murad Han zamanında kul ayaklanıp yeniçeri ağası Hasan Halîfeyi paraladılar, bağçesi mîrî oldu,

«Bebek Bağçesi — Pâdişâhlara mahsus-dur. Selim Ham evvelin bir kasrı var ise de bağçesi okadar mâmur değildir, ama ulu servileri vardır. Burası da geçilince Deli Hüseyin Paşa bağına varılır, safî sanavber ağacı ile müzeyyendir. Kayalar nâm mahalle kırk elli hâne ve Sıdkı efendi Camii vardır; bu cami fevkaanîdir, altında kayadan bir âbizübâl cereyan eder. Buradan ötesi Rumeli Hisarıdır.

«Rumeli Hisarı — (Fâtihin meşhur kalesi hakkındaki parça alınmadı. B.: Boğazkesen kalesi). Kalenin taşra varoşu: Lebi deryada dar yerde olup bağsız ve bağçesiz kayalar üzerinde kat kat bin altmış kadar hânedir. Üç camiî, onbir mescidi, yedi mektebi sibyanı, bir hamamı, ikiyüz dükkânı, Durmuş Dede Tekkesi nâmında bir tekkesi, yedi kadar rum hanesi vardır. Ayan ve eşrafı yalı sahibi olup kış günleri İstanbulda otururlar. Yahudisi yok, meyhane ve bozahâne dahi bulunmaz. Halkı balıkçı, kale neferâtı, kayıkçı, şâir esnaftır. Dağlar üzerinde nazirsiz kiraz bağları vardır ki hisar kirazı nâmı ile Rûm, Areb ve Acemde meşhurdur, diyarı acemde adına gül-narı rum. derler, iki kiraz bir dövme riyal ağırlığında gelmişdir.

«Rumeli Hisarının önünden akan şeytan akıntısı gaayet şiddetli akar, göz kapayıp açınca bir gemiyi Kandilli Burnuna kadar sürer götürür. Bu akıntı kenarındaki yalılar Dizdar, Hacı îsa, Kara Hasan, Narhcı Hasan Efendi, Koska fırıncısı Mehmed Efendi, Top-kapulu Mahmud Ağa, Hezarpâre Ahmed Paşa yalıları. Ziyâretgâhları Durmuş Dede Tekkesi önünde Oğlan Şeyh Kurban İsmail maka-amı; yine o tekkede medfun Şeyh Hasan Zâ-rîfî.

«İstinye Kasabası — Bin parça gemi alır büyük limanı vardır. Kasabada rum ve islâm karışıkdır. Üç camii, yedi mescidi, bir hamamı, yirmi dükkânı vardır. Han ve medrese yokdur. Bağ ve bağçesi çok, ehâlisinin fıkarâ-

ları bağçıvan ve balıkçıdır. Kasaba körfez dâhilinde olduğundan havası okadar iyi değildir.

«Yalıları: Müftü Yahya Efendi, Yeniçeri efendisi Koyunzâde, Hadım Ali Ağa, Boşnak İsmail Efendi gibi ayan yalıları, Liman burnunda bir misafirhanesi vardır; limanı rüzgârdan emindir.

«Yeniköy Kasabası — Burası Sultan Sü-leymanın fermanı ile imar edildiği için Yeniköy derler, 3000 haneli, bağlı ve bağçeli müzeyyen bir şehirdir. Galata kadısının naibi hükmünde olup sübaşısı, yeniçeri serdarı, ve çavuşu ve yasakçıları vardır, Zîrâ halkı cüm-leten Trabzonlu olduklarından kavgacı insandır; fakat gaayet ankaa bezirganlardır. Birer Mısır hazînemesine sâhib kalyon ve şayka ve karamürsel sahibi reisleri vardır. Bu cihetle haneleri mâmurdur. Üç mahalle islâmı ve yedi mahalle hiristiyan vardır, yahudisi yokdur; zâten yahudi bulsalar rumları ve lazları öldürürler. Üç camii olup lebi deryada olan Kaptan Halil Paşa Camii gaayet şirindir. Hacı Ömer hanesi önünde yeniçeri ocağı avcu-ları îstranca Dağlarından avladıkları sığınların, karacaların etini pâdişâh için pasdırma yaparlar, evin önündeki çimenzar sofada per-verde ederler; çünkü buraların âbü havası lâtifdir.

«Bir hamamı, bir hanı ve bekâr odaları, 200 kadar dükkânları vardır. Ama bu dükkânların yüz kadarı lebi deryada peksimetci kârhâneleridir, zîrâ Karadenize giden gemilerin kaptanları peksimedi Galatadan ve bu Ye-ııiköyden alırlar. Bâdei nâbı harabatiler arasında makbuldür. Medrese, bedesten gibi imaretleri yokdur, ama tüfenk endâz askerleri cokdur. Zira bir târihde bayram günü kazaklar Karadeniz Boğazından üçyüz şayka ile gelüp bu beldeden bin adam esir ve beş Mısır hazînesi mal ve bir çok zîkiymet eşya alup bî-pervâ diyarlarına gitmişlerdir. O zamandan-beri bu şehirde yeniçeri ocağından bir oda kolluk bekler, ve her gece bostancıbaşı da kayıkla gelüp korur.

«Tarabiya Kasabası — Bu kasabanın yerinde evvelleri bir balık dalyanı olup ondan gayri bir şey yokmuş. İkinci Sultan Selim lebi deryada teferrüc ederken bu dalyana uğra-yup gûnâgûn balıklar tutturup orada bulunan servi ağaçlarının gölgesinde pişirtip zev-kü safa ile ekil buyururlar. Oraya Tarabiye nâmı ile bir kasaba ve zâti şahanelerine mah-

İl

sus bir de çımeıızar sofa bina olunması için veziri âzam Sokollu Mehmed Paşaya ferman eder. Bunun üzerine o asırda bina olunup mâmur olmusdur. Sonra Murad Han asrında Ye-niköyü rus keferesi basdığıııda bu Tarabiya-nın kavmi bahâdır olmakla kazak ile cenk idüb kâfire bir dânei hardal bile vermemişler ise de küffârı dûzah karar bu şehri yakub berbad eylemişlerdir; henüz îmar olunmaktadır. 800 kadar haneleri vardır. Bir islâm mahallesi, bir cami, yedi mahalle hiristiyan vardır. Mezkûr dalyan yeri ve ol servili çimen-zar hâlen gümrükemini Ali Ağanın yahşidir. Bundan azîm sarâyi âli yokdur. Hamamı ve başka imareti de yokdur; bağ ve bağ-cesi cokdur,



«Büyükdere Kasabası — Bu kasaba dahi. ikinci Sultan Selimin teferrücgâhıdır; bir dağlık dere içere bina olunmuşdur. Burada bir takım çınar, kavak, servi, salkım söğüd ve şâir ağaçlar vardır ki her biri gökyüzüne erişmiş ulu ağaçlardır. Zeminine güneş tesir et- . mez cilvegâhdır. Gûnâgûn çimenzar sofalar, musallî sofaları, ve nice akar sularla tezyin olunmuş bir mesîrei dilârâdır. 1000 kadar haneleri vardır; bir islâm mahallesi, ve yedi mahalle de hiristiyan vardır, gemici bağcevan evleridir. İskele başında Koca Defterdar Mehmed Paşa Camii vardır. Bir hamamı var, bağ ve bağçesi hadden efzundur.

«Sariyar Kasabası -— Lebi deryada 1000 kadar bağlı bağçeli mâmur haneleri olub iki mahalle müslim ve yedi mahalle hıristiyam vardır; burada da yahudi yokdur. Bir camii, bir mescidi, bir hamamı vardır. Halkının çoğu Anadoludan olmakla hep bağçıvandır. Rum hıristiyanları da balıkçı, meyhaneci, gemicilik iderler. Bir vâsi dere içere Çelebi Solak nam bir sahibi tab'ın bir bağçesi vardır ki Dördüncü Sultan Murad gördükde; «Ben padişah olduğum halde böyle bir ravzai cinâ-na mâlik değilim..» demiş, sahibi de: «Pâdişâhıma hibe olsun..» demişdir. Pâdişâh kabul etmeyüp solağa vâfir ihsanda bulunmuş: «Bağın mâmur olsun..» buyurmuşlardır. Bundan maada 7000 bağı vardır, cümle dağları bağlarla tezyin olunmuşdur. Hisar kirazı nâmı ile meşhur kiraz aslında bu Sarıyarmdır.

«Sariyar altın mâdeni, kadimden mûlum olup Âli Osman devletinde de işletilir idi; sonra îrâdı masrafına yetmediğinden muattal ettiler.

«Rumeli Kilîdülbahir Kalesi -— Boğazın iki yakasındaki kadim kaleler zaman ile harab olduğundan Dördüncü Sultan Murad asrında Boğazdan içeri kazak girip Yeniköy Tarabiya, Büyükdere, Sariyar kasabalarını vurup yağma ettikleri Murad Hana aksettikde dîvan ve meşveret idüb kaptan Receb Paşanın ve Koz-lultı Âli Ağanın rey ve tedbirleri ile Boğazın ağzında iki tarafa kafalar inşâ olunması mü-nâsib görüldü. Bunun üzerine fermanı şehri-yârî sâdır olub kalelerin binalarına başlandı, bir sene zarfında iki metin kale ikmâl olundu. Kazak artık Boğaza girmeğe muvaffak ola-mayub kasabalar hıfzü amanda kaldılar. Bu kaleler Boğazın bir dar yerinde vâki olup araları yarım mildir, iki tarafın halkı dâvûdî savt ile birbirlerine çağırıp konuşurlar,

«Rumeli Kilîdülbahir Kalesi lebi deryada dört köşe bir binâi metin olub kıbleye nazır bir demir kapusu vardır. Etrafı 1000 adımdır, içinde 60 aded neferât haneleri, Sultan Muradın bir camii, iki buğday anbarı ve cebehânesi ve 100 aded küçük büyük topları ve dizdarı ve 300 neferâtı vardır. Hâkimi Galata kadısının naibidir, kaleden hâriç de neferât haneleri vardır. Han, hamam, çarşı ve pazarı yokdur, ama dağlarında bağları cokdur.

«Fener: Kaleden taşra bir yüksek kule üzere bir fanusu azimdir, her-gece cırâğân olub Karadenizdeki gemiler ona bakarak Boğazdan içeri girerler.

«Buraya kadar yazdığımız kasabaların" cümlesi Rumeli tarafında îstanbulun birer mahallesidir, aralarında hâli arazi yokdur, biri birine muttasıldır. Burada Rumeli kasaba-, ları tamam oldu.

«Oradan kayığa binip Boğaz Hisarından karşı Anadolu hâki pâki olan arzı mukaddese ayak basub tahrire cür'et ettik.

«Anadolu Kîlidülbahir Kalesi—Bunu dahi. Murad Han bina etmişdir, lebi deryada dört köşe bir metin kale olub Kıbleye nazır bir demir kapusu vardır, etrafı 800 adımdır, içinde 80 mikdârı neferât höcreleri vardır. Dizdarı ve 300 neferâtı, ve Sultan Muradın bir camii ve iki buğday anbarı ve 100 aded topları karsı Rumeli kalesine ve Karadeniz Boğazına nazır her biri onar mil alır balyemez toplardır.

«Kavak Kasabası — Mezkûr kalenin cenubunda lebi deryada bir limanı azîmin sahilinde 800 haneli bağ ve bağçeli serapa müslim haneleridir. Bir camii, yedi mescidi, bir



BOĞAZİÇİ

— 2860


İSTANBUL

ANSÎKLOPEDİSİ

2861

BOĞAZİÇİ



hamamı, 200 rnikdan dükkânları ve bekâr odaları, mektebi sibyânı, bir çeşmesârı vardır. Suları ahi hayat misâldir. Halkı cümle gemici, bağçıvan ve tüccardır, cümlesi Anadoludan-clır; hâkimleri Üsküdar kadısının naibi ve kale dizdarıdır. Gece ve gündüz hoştancıbaşı kayıklar ile gezip hükmeder. Yaz ve kış limanından-(içyüz gemi eksik olmaz. Dağlarının kestanesi, ahlat ve armudu meşhurdur.

«Yoroz Kalesi — Kavak kasabasının şimalinde, bir şeddadî siyah renk kaledir, içinde 200 kadar islâm haneleri ve Yıldırım Hanın bir camii vardır; bu kaleyi Yıldırım Han fethetmiş bırakmışdır. Fâtih Sultan Mehmed tamir idüb içine asker koydu; gerçi hâlen dizdarı ve neferâtı yokdur ama bir gûhi bâlâ üzerinde muhkem kaledir, çevresi 2000 adımdır, -dört yanı kestane ormanıdır, halkı cümle odunculardır. Bu kale halkı, Karadenizde kazak şaykaları görünse ateş yakub etraf köylere haber verirler,

«Yûşâ Nebinin kabri; iki saatde çıkılır bir tepededir, bir tekkesi ve fukarası vardır; o dağın tanı tepesinde bir kuyu vardır, suyu âbi zülâldir.

«Beykoz Kasabası — Lebi deryadan bağlar kenarından gitmek üzere Servi Burnunun 3000 adım ceuııb tarafında, bir limanı azîmin kenarında vâkîdir; 800 haneli, bağ ve bağceli mâmur ve müzeyyen bir kasabadır. Camii, mescidi, hamamı, mektebi sibyânı vardır. Çarşı ve pazarı ulu ağaçlarla müzeyyendir. Cümle halkı bağçıvan, oduncu, balıkçıdır. Üsküdar kadılığı hükmündedir; bostancıbaşı ve Sultaniye Bağcesi Ustası hâkimleridir; âbü havası lâtif bir şirin şehirdir. İskelesi önünde deryada küme balığı dalyanı vardır.

«Tokad Bağcesi, Beykoz iskelesinden içeri pâdişâhlara mahsus saydü şikâr yeridir,

«Sultaniye Bağcesi, Beykozun cenubunda lebi deryadadır; Bayazıd Han binası bir bâği cinan misal gülistandır. Öyle servi ağaçları vardır ki kehkeşan gibi asumana ser çekmiş-dir. Üçüncü Sultan Murad bu bağçede lebi deryada bir kasrı hümâyun yaptırmış; zamanımızda durur; hele içinde nakışlar ve hayvanat tasvirleri o kadar güzel tersim edilmiş-dir ki, şimdiye kadar sahili deryada şiddetli havadan bozulması lâzım geldiği halde bir şeycik olmamışdır; bir bağçe ustası, 70 kadar neferleri vardır.

«incirli — Sultaniye Bağının cenubunda.

30ü haneli, hep evleri bağceli; bir camii, bir mescidi vardır. Hamamı Hezarpâre Ahmed Paşa sarayındadır. Çarşı pazarı yokdur,

«Çubuklu Bağcesi — İncirliye muttasıl. Bayazıdı Velî şehzadesi Sultan Selimi Trab-zondan getirtip kızııb bura şehzadeye sekiz çubuk vurmusdur ki sekiz sene hilâfetine işarettir. Dânesi beş dirhem gelir kızılcığı meşhurdur,

«Kanlıca Kasabası — Bu kasaba yakında nıâmur olmuçdur. Lebi deryada bağlı ve bağceli 1200 haneli bir dilnlşin kasabadır. Başlıca yalıları; İbrahim Çelebi yalısı, Emir Paşa yalısı, Süleyman Efendi yahşidir. Lâkin ta nihâyetinde Lonkazâde yalısı cümlesinden müzeyyendir. Bu şehirde kefere yokdur; yedi mahallesi islâmdır.

«İskele başında İskender Pasa, Camii meşhur Mimar Sinan Ağa binâsıdır. İki sibyan mektebi, küçücük bir hamamı vardır.

«Anadoluhisarı Kasabası —• Lebi deryada, Göksunun denize karışdığı mahalde bir kaya üzerinde olan Anadolu Hisarı Yıldırım Bayazıd binâsıdır, sonra Fatih Sultan Mehmed tamir etmişdir, şeddadî, metin kaledir, ama kü-çükdür, çevresi 1000 adımdır. Garba nazır bir kapusu vardır; içinde dizdar hanesi; neferât evleri, 200 kadar timar ehli neferi vardır, köyleri hep Kocaeli sancağmdadır. Kale önünde Fatih Sultan Mehmedin bir Camii vardır.

«Hisarın taşra varoşu 1080 hânedir, ama azîm sarayları, yalıları vardır; Defterdar Ha-lıcızâde yalısı, Mustafa Paşa Sarayı,' Hoca Çelebi Sarayı, Kaftancı Ali Çelebi Sarayı, Emir Paşa Sarayı. Yalılarının en güzeli Ba-hâî Efendinin çinilerle müzeyyen kasrı âlîsi-dir.

«Bu kasabada aslaa kefere yok, ehâlisi hep müslümandır. Kale camiinden başka bir kaç mescidi vardır; yedi sibyan mektebi ve bir küçük hamamı, 20 eded dükkânları vardır. Halkı hep ehli zevk, garib dost adamlardır. Dağlarında bağları hesabsızdır.

«Göksu Mesiresi — Âbi hayat misâl bir nehirdir ki Alemdarlarından cereyan idüp gelir; ekseri yerleri Halıcızâde bağceleri, ve un değirmenleridir. Bu nehir üzerinde bir tahta köprü vardır. Cümle uşşâkan kayıklar ile bu nehirden ileri ferahfeza köylere varup ağaçlar altında zevkü sohbet iderler. Buradan bir nevî toprak çıkar ki ondan üstad des-

ticiler desti yaparlar. Bu kasaba da Üsküdar kadısı hükmündedir, ayrıca sübaşısı vardır, Bostancıbaşı da muhafazasına dikkat eder.'

«Kandilli Hasbağcesi — Göksunun cenubi şarkîsinde bir bağı irenidir ki Üçüncü Sultan Murad binâsıdır; Murad Han havasını sevdiğinden ekseri burada zevk iderdi. Akıntı burnunda bir kaya üzerinde müteaddid kasırlarla müzeyyen bir bağı cinandır. Ensesi kayalı dağlar olmağla bağları vardır. Bir bağce ustası, 100 neferi vardır.

«Bunun cenubunda Papas Korusu nam mahalli Dördüncü Sultan Mehmed Vânî Efendiye ihsan etmişdir.

«Kule Bağcesi — Papas korusuna yakındır. Bu bağceyi Kanunî Sultan Süleyman mâmur etmişdir; bir kasrı âlî ve müzeyyen inşâ etmişdir ki cihannümâdır; her katında fis-kiyeler ve fevvâreler vardır. Sultan Süley-manın bizzat kendi eli ile dikdiği bir de selvi ağacı vardır. Bu bağçenin her meyvası, ve bilhassa inciri meşhurdur.

«Çengelköyü Kasabası — Lebi deryada olup arka tarafı bağlı bağceli korulardır. Ehâlisinin çoğu rumdur, islâmları azdır. Lâkin, sarayları, has bağçesi gaayet mükellefdir. -Cümle tahtânî fevkaanî, kagir binalı 3060 kadar evleri vardır; sahilinde bir de küçük camii vardır. Çarşısından geçilerek istavroz Bağçesine gidilir.

« istavroz Kasabası — Burası da Üsküdar Mollasının hükmünde sübaşılıkdır. Bağ ve bağçesi çok bir kasabadır. Camii de vardır.

«Kuzguncuk Kasabası — Patih zamanında burada Kuzgun. Baba nam bir zât sakin olduğu için Kuzguncuk demişler; Üsküdar kadılığında bir sübaşılıkdır.

«Kuzguncukdan Nakkaş Paşa Bağçesini geçüp Öküz Limanından sonra Kaya Sultan sarayı ve bağı geçilerek Üsküdar Şehrine gidilir» (Evliya Çelebi Seyahatnamesi, cild L, s. 447-469).

Mevzu dışında bâzı tafsilâtını çıkararak aldığımız yukarıdaki satırlar, on yedinci asır - ortasındaki Boğaziçinin manzarasını çok mübhem çizmektedir. Evliya Çelebinin yukarda kaydettiği bütün isimleri bu ansiklopedide müstakil maddeler hâlinde ve tafsilâtı ile ayrıca bulacaksınız; şimdilik Arnavudkö-yü, Anadoluhisarı, 'Anadolu kavağı, Bebek, Beşiktaş, Beşiktaş Sâhilsarayı, Beylerbeyi, Beylerbeyi Sâhilsarayı, Beykoz, Beykoz kas-

rı, Beykoz Dalyanları maddelerine bakınız.

Fennî Mehmed Dedenin Boğaziçi Sâhil-nâmesi — 1715 de vefat etmiş olan bu mevle-vî dervişin, Boğazicinde bu* yalı odasında otu-rub denizi ve karşı sahilleri seyrederken kaleme aldığı bir manzume olub köy isimleri ile cinaslı kelime oyunlarından ibaret bir eserdir, şiir kıymeti düşük, ve şâirin yaşadığı, onyedinci asır sonu ile onsekizinci asır başlarının Boğaziçi manzarası için en küçük bir bilgi vermemektedir. Manzum sâhilnâme şudur :



Hep galat sözle geçirdi gününü âşıkı zar
Galata seyrine gitmiş meğer ağyar ile yâr .?'


Kesreti keyf ile dün gice fitili almış
Deri Mumhâneye varmış seheri mumlanmış
Hele sekdirme sühanlerle bugün tavri garîb
Falya vermiş gibi Tophanede yâriyle rakib ;


Bağlaııub kalmış iken zülfi siyeh kârında
Savdu başdaıı beni âhir Saîıpâzârmda
Tutsa uşşak mahaldir kmlur gibi taref
Buldu ol gözleri bâclâm ile Fındıklı şeref
Senkdü âfeti nerm eylemese mü her an
Hiç tehî mi dayanurdu Kabatâşa rindan
Kalmadı kimsede hiç nân alacak bir akçe l


Servi kadlerîe pür olalı Dolmabağçe Tıfl iken sâna hitâmı bedi öğretdiğîçün Dilerim hasreti Hakdan o beşik-taş olsun Oldu dil olmuş iken kaydi cihandan reste Ortaköyde yine bir mûy meyâna beste Eylemekden o mehin şahsi firâkiyle savaş Gözlerimde kuru-çesme giM hiç kalmadı yaş Takılur ardına âl ile rakîibi nâ pak Arııabud Karyesine gitmiş ol şuh dellâk Yâreli bir güzelin aşkı île dîdei ter Arnabudköyü akmdısı gibi durmaz aker Hû çeker ruhi Hasan Kalfa nevâyi meste Pîşgâhmda okundukça Hüseynî beste Oldu muhtaç gönül tıflı civanı gayre Gitmeyince Bebeğe merdümi âîdenı seyre Fiske tâsiyle eğer ürker ise gülşeııden Bülbüli zâre Kayalar kadar olmaz mesken Yâri ağyar ideyim deyû çü zevrakde kenar Topa tutulmuşa döndürdü ehâlii Hisar Eski ağyar deri meygedede oldu revaıı Düşdü Şeytan Akmdısına güya rindan Gel seninle bulalım saklanarak mahfî mekân Baltalîmaın bugün dalgalık ey servlrevan Bizi beylik gam ile itti felek şivende Mîrgûııe varalım seyr idelim gülsende Rûrgârın siteminden oluruz azade İçelim yâr ile İstinyede tenhâ bade


2863
BOĞAZİÇİ

Yüklə 5,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin