Kiyamet sûresi 30 -33. ÂYet


يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَما يَخْرُجُ مِنْها وَما يَنْزِلُ مِنَ السَّماءِ وَما يَعْرُجُ فِيها وَهُوَ الرَّحِيمُ الْغَفُورُ



Yüklə 225,24 Kb.
səhifə3/3
tarix24.10.2017
ölçüsü225,24 Kb.
#12270
1   2   3

يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَما يَخْرُجُ مِنْها وَما يَنْزِلُ مِنَ السَّماءِ وَما يَعْرُجُ فِيها وَهُوَ الرَّحِيمُ الْغَفُورُ

  • Allah, yere gireni, yerden çıkanı; gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. O, çok merhamet edicidir, çok bağışlayıcıdır.”35









Yere gireni yerden çıkanı Allah bilir. Demek ki bu yeryüzüne ithalat vardır. Ulvi âlemden şu anda gelmekte olan ruhlar vardır, inmekte olan ruhlar vardır. Vakti saati gelince ana karnına tohum düşecek. Hasan’ın Hüseyin’in çocuğu olacak. Erkek mi olacak, kız mı olacak o ana karnında belli olacak.

KİMLER RİCALULLAHTANDIR?

Ruhların müennesi müzekkeri yoktur. Onun için ruhu üfürürken melek bilmez. Erkek mi olacak, dişi mi olacak Ya Rabbi diyor, soruyor. Eğer belli olsaydı sorar mıydı? Geçen birisi soruyor ruhların müzekkeri müennesi var mı? Demek ki erkeklik dişilik dünyaya yönelik bir özelliktir. Bu âlemde geçici olan bir özelliktir. Dünya ahvali ile ilgili olan bir kavramdır. Mana da manevi olan yüzde müzekkerlik, müenneslik söz konusu değildir. Bu nedenle onlara hep Ricalullah “Allah’ın erleri”denir. Kur’an’da bu özellikteki kişiler için ister kadın olsun, ister erkek; erkek için kullanılan recul kelimesinin çoğulu rical kullanılmıştır. Bu bizim bildiğimiz fiziki olan bir cinsiyet meselesi değildir. O halde ruhlarda cinsiyet söz konusu değildir. Ruhlar melek türü varlıklardır. Bu nedenle onlarda müzekkerlik, müenneslik söz konusu değildir. Ölümsüzdürler ama Allah her şeyi öldürmeye kadirdir. Dolayısıyla o büyük yıkımda, kıyamet de

فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّماواتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلاَّ مَنْ شاءَ اللَّهُ




  • Sûr’a üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür.”36




Yerde ve gökte ne var ise hepsi صَعِقَ , saiga bayılmak ve ölmek anlamına gelir. Hangisi bunun? Yerde ve gökte her ne var ise işte bundan bu yer ve gök; arş demiyor. Arşın ötesi burada geçmez. Kimisi de diyor ki burada فِي السَّماواتِ oraya da dâhildir. Yerde ve gökte her ne varsa إِلاَّ مَنْ شاءَ اللَّهُ var ama “Allah’ın diledikleri hariç”. İşte bu Allah’ın dilediği müstesnalar kimlerdir, onlar hakkında değişik yorumlar var. Ama eğer illa melekler de bu ölüme dâhildir, فَصَعِقَ مَنْ e dâhil ise Büyüğüm Rahmetli “meleklerin ölümü, ayılma bayılma nevindendir” derdi. Yani bir an için şöyle kendinden geçer ve tekrar gelir. Meleklerin ölümü ayılma bayılma nev’indendir. أي مساق العباد kulların sevkiyatı إلى حيث أمر الله Allah’ın emrettiği cihetedir, tarafadır. Yani o gün sevkiyat Rabbinin huzurunadır demek, إلى حيث أمر الله demektir. إِلَى رَبِّكَ demek إلى حيث أمر الله demektir. Allah’ın emrettiği cihetedir. Allah nereye emrettiyse o gün ruhlar o taraf sevk olunur. Veya bedenleriyle birleştirilir. Haşir günü kastediliyorsa Allah’ın murat ettiği emrettiği tarafa istif edilir. İstif edilirler sonra tasnif edilirler. Ve onun emir buyurduğu tarafa melekler tarafından sevk olunurlar, yerleştirilirler, düzenlenirler. Hesap ve kitap günü için hazır hale getirilirler. إما إلى الجنة ya cennete doğrudur. Yani Allah’ın emrettiği taraf; iki taraf var. Nereye gidecek bu gelen mahlukat? Ya cennete gidecek. أو إلى النار ya da cehenneme gidecektir yani ateşe doğrudur. Bu sevkiyat ya cennetedir, ya cehennemedir. İşte Kur’an’da;

وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا

  • Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler.”37

Burada cenneti ala’ya sevk olunan zümreden söz ediliyor.

وَسِيقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلى جَهَنَّمَ زُمَراً

  • İnkar edenler grup grup cehenneme sevk edilirler.”38

Âyeti bunun bu sevkiyatın yönünü belirlemiş oluyor. Öyle tefsir etseydi daha güzel olurdu. Âyeti âyetle tefsir böyle olur. Çünkü orada kelime de var. Ama burada ya cennete ya cehenneme diyerek kısa kesmiş. فَلَا صَدَّقَ şimdi bu muzur yaratığın ölümünden söz etti. Nasıl bir dehşet, vahşet içerisinde ölüm mengenesine gireceğini, sıkıştırılacağını, paramparça edileceğini, dehşetini anlattı. Bu cenazeyi, ölüm halini, ölen birisini anlattı.

ŞİDDETLİ ÖLÜMÜN SEBEPLERİ

Şimdi bu adam ne yaptı da böyle bu hale geldi. Geriye dönüp böyle bir soru, ne yaptı bu adam bu ölümü hak etti? Geleceği böylece hak etti, ne yaptı bu adam? Şimdi onun cevabını veriyor, açıklıyor. Çünkü bu adam فَلَا صَدَّقَ tasdik etmedi. Bütün bu bacağının bacağa dolaşması, bu acılarla, bu hiddet, bu şiddet içerisinde kıvranmasının sebebi tasdikinin olmamasıdır. فَلَا صَدَّقَ tasdik etmedi. بالرسول والقرآن Peygamber’i ve Kur’an’ı tasdik etmedi. وَلَا صَلَّى ve namaz da kılmadı. Hani diğer bir âyeti hatırlayın. Sanki bir röportaj yapılıyordu. Sizin bu cehennemde ne işiniz var? O ateşe sizi sokan nedir? Soru soruldu.



مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ

  • O ateşe sizi sokan nedir?39

Onlar da

قالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ

  • Dediler ki Biz hiç namaz kılanardan olmadık.”40

Biz namaz kılanlardan değildik. Birinci sebep bu gösteriliyor. Dikkat ederseniz burada da tasdikle başlamış, tabi ki tasdik olmayınca namaz kılmanın bir yararı yoktur. Burada biraz daha köktencilik hakim. İşi, kökten almış. O ne tasdik etti ne de tasdikin fiile gelişini ifade eden namaz kıldı. Yani tasdiki gayptır, görünmez. Bunu görselleştiren namazdır. Yani iman onda ne görünmez olarak iç yapıda bulundu. Ne de görseli olan namaz şeklinde kendini gösterdi. Yani o bir gavurdu. Çünkü bu ikisi olmayan varlık kesinlikle kâfirdir. O ne tasdik etti ne de namaz kıldı. وَلاَ صلى الإنسان buradaki faili insan olarak ifade etti. في قوله bu Allah’ın şu kavlindeki insandır. أيحسب الإنسان ان لن يجمع عظامه bu sure içerisinde geçen oradaki insandır. Oradaki insan kim ise buradaki de odur, o insandır. Âyette geçen bu insandır. Ama bunu daha illa bir isim vermek gerekirse Ebu Cehil olarak ifade edilmiştir. Buradaki insandan maksat belirli meşhur, mahut adam, mahut, bilinen demektir, malum demektir. Adam Ebu Cehilmiş. O ne Peygamberi, Kur’an-ı tasdik etti, ne de namaz kıldı. Peki, ne yaptı bu adam? وَلَكِنْ كَذَّبَ o bunun zıddı olan tekzibe girişti, yalanladı. بالقرآن Kur’an-ı ve yukarıda ki gibi بالرسول Peygamberi de yalanladı, Kur’an’ı da yalanladı. Bu ikisini yalanladı mı bitti zaten. وَتَوَلَّى arkasını döndü. عن الإيمان imana karşı arkasını döndü, yani imandan geri döndü, imana arkasını döndü yani inanmadı, arka çevirdi. İmandan yüz çevirdi. أو veyahut da şöyle tefsir edilmiştir. فلا صدق ما له malını sadaka olarak vermedi. Malını sadakalandırmadı. Benimdir dedi, bunda kimsenin hakkı yoktur dedi ve böylece naneye dönüştürüp o naneyi boyuna yedi. Kimsenin değildir, bunlar benimdir dedi ve böylece o zıkkımı zıkkımlandı.

ZEKÂTSIZ KAZANÇ ZAKKUMDUR

Eğer kazanılan bir şeyin zekâtı, sadakası yoksa o zıkkımdır. O zakkumdur, o cehennem zakkumudur. Bunu yeminle söyleyebilirim. Yemin ederim ki böyle bir kazancın sadakası, zekâtı yoktur onun vebali çoktur. Çünkü o bir cehennem lokmasıdır. Cehennemde Allah “ye, dur” diyecek. Al bunları işte kazanmıştın. Kimseye de vermemiştin. Senin yüzün de gülmesin! Kimsenin yüzünü güldürmedin, senin de yüzün gülmesin. Al ye bakalım. Şu halde cehennemdekiler, kazandıklarıdır. Başka şey değildir. Cennettekiler kazandıklarıdır. Yüce Allah ne diyor?

جَزاءً بِما كانُوا يَعْمَلُونَ

  • Yaptıklarınızın karşılığı olarak...”41

Yaptıklarınızın karşılığı, o halde nedir?

لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَت

  • Onun kazandığı iyilik kendi yararına kötülük de ken di zararınadır.”42

اكْتَسَبَ kazanç demektir. Şu halde Cenneti A’la’dakiler de müminin kazancıdır, cehennemdekiler de kâfirlerin kazancıdır. Al kimseye yedirmiyordun, bu pislikleri ye işte. Korkunç şekiller. O halde görünüşü ne kadar parlak olursa olsun, ne kadar allı pullu olursa olsun sakın aldanmayın. Zekât yoksa sadaka yoksa o bir cehennem zakkumudur. Sakın onlardan yemeyin.

Merhum Adiyyü’l-Havas öyle demiş. Böyle gelen edenlerden, işte efendim bizim kazancımız helaldir. “Ben kendi kazancıma güvenemiyorum sizinkine nasıl güveneyim” demiş. Allah korkusu ile dolu insanlar çok böyle hassastılar. Böyle bol keseden konuşmazlardı. Onlar damla damla olan hayrı tercih ederlerdi ve damlaya razı idiler. Bol keseden atmazlardı. Biz şimdi iyiliği de hayrı hepsini bol keseden atıyoruz, böyle değil. Bak kendi kazancını bile nasıl görüyor. Ben kendi kazancıma bile güvenemiyorum diyor.

Demek ki tekzip etti. İmandan döndü. İman etmekten yüz çevirdi. Malını صَدَّقَ yı nasıl tefsir etmiş. Sadaka kelimesi ile ilgisi olduğundan فلا صدق ما له malını sadakalandırmadı. يعني yani فلا زكاه onu zekâtlandırmadı. Tabi zekatın anlamı iki tanedir. Birincisi nemalandırmadı yani onu çoğaltmadı. Çünkü sadaka malı çoğaltır, nemalandırır, zekâtın birinci anlamı budur. İkincisi ise temizleme anlamındadır. O karışık kuruşuk şeyi, onun bunun elinin gözünün değdiği karışık şeyi Allah’a ödediği bir bedel karşılığında temize çıkarmak istemedi. Allah’a ödediği bir bedel karşılığında, ödemesi gereken bir bedel ile temizletmedi. Ne diyor bak temizlikçiye. Nerden geldi bu? Bit pazarından. Kardeşim bunu bir temizlet de öyle giy. Kim bilir kimin eli değdi, kimin gözü değdi. Temizlet şunu.

DÜNYA BİTPAZARIDIR

Dünya bitpazarıdır. Senin yediğin içtiğin dünyadan değil mi? Kim bilir ona kimin elleri değdi, kimlerin gözleri değdi. Eskiden arifler pazara gidince kapalı file dediğimiz, torba dediğimiz, eskiden zembil denilen, kapalı, içini göstermeyen şeylerde eşyalarını taşırlardı. İçinde ne var kimse görmüyor. Çünkü evine gelinceye kadar gören oluyor, alamayan var, fakir var, fukarası var. O göz değdikçe onun bereketi kaçıyor. Çünkü o alamıyor. Gıpta ile bakıyor, böyle gözü kalıyor onun, ondan ne hayır gelir. Onu nasıl yiyeceksin? Eskiler böyleydi. Şimdi ne göz, ne söz kaldı. Ne göz arıyor, ne söz arıyor? Bunlar bana vız gelir diyor.

ÖLÜ YIKAMANIN EDEBİ

Hayatı böyle vız gelir diye anlıyor ama işte ölüm onun işini bitirir. Ölüm gelince, ölüm de vız gelir diyecek ama ya işte onların hallerini Allah burada anlatıyor. Bol keseden atarlar, konuşurlar da efelik yaparlar da mesele öyle değildir. Nasıl donuna koyuverdiğini göreceksiniz. İşte hüsnü zan etmek lazım ama o temizlik yaparken, yıkarken altının hiç bitmediğini, pis pis içindekilerin dışına çıktığını aktığını görürsünüz. Hayvanlarda da bu zuhur eder. Can çıkması kolay değildir. Adam temizler temizler. E napayım diyor yazar kitapta, olmadı, bir yaptım iki yaptım, üç yaptım. Devamlı temizledik ama boyuna akıyor. Gayrı bırakacaksın. Oraya bir bez tıkarsın tabi durursa, o da tutarsa tabi ki ama Allah korusun. O gerginleştikçe içeride yellenir, böyle korkunç sesler çıkar Allah korusun. Onun için ölüm yıkayıcı adam çok tehdit edilir. Sakın ha anlatma bunu, başkasına anlatma. Onun için çok sevaptır ama çok da günahtır. Onun sırrını başkasına vermeyeceksin. Ancak böyle rastlıyorum diye genelleme yapar. Bir yerde böylelerine rastladım. Falan böyleydi olmaz. İbret olsun diye konuşmak lazım tabi de. Ama tescilli, tayinli olmaz. Allah’ın kulları yoksa neler neler neler var.



Ne tasdikte bulundu ne namaz kıldı. Sadece yalanladı ve imandan iraz eyledi. Peki, sonra ne yaptı. ثُمَّ ذَهَبَ bu bir tavır. Peygamber-i Zişan’a karşı bir tavrı anlatıyor. Bir gavurun tavrını anlatıyor. Peygamberin huzurunda teklif edilmiş, imana çağrılmış, Kur’an-a çağrılmış ve bunun karşısında bu adam, hayır, inanmam ve namazda kılmam demiş. Yalan söylüyorsun, ben inanmıyorum demiş ve arkasını dönüp gitmiş. Sonra ne yapıyor, takip ediyor. Bakın işi bitirmedi. Bir silsile halinde gidiyor. Bir kesit sunuyor. Bu Kur’an’ın sahneleme olayıdır. Bir yerden çekiyor, bir kareyi size veriyor. Ne kadar muhteşem değil mi? Allah’ın Bu Aziz Kitabı’nın kareleri varken, bilmem ne karelerinde benim ne işim var? İnsanlar kendilerini bilmem nelerin karelerinin içine sokuyorlar. Bu karede para var diyorlar. Bu kasada para var diyorlar. İşte bunda şu kelime var. Canı çıksın. Sen Rabbinin karelerini hallettin mi de o kerrelere geldi, o kellelere iş geldi. Ya kaç kerre hallettin bu kareyi? Sonra ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ ailesine gitti. Bakın gavuru takip ediyor, peşini bırakmıyor. Böyle milim milim böyle kare kare, böyle adım adım takip ediyor. إِلَى أَهْلِهِ ailesine gitti. Nasıl gitti? Bakın gidişini bile nasıl anlatıyor. يَتَمَطَّى çalım sata sata, gurur içerisinde, kibirlenerek, يَتَمَطَّى kelimenin okunuşuna baksanıza. يَتَمَطَّى böyle sallana sallana, insanı sarsa sarsa, kelimeler arasında böyle zigzag yaptırıyor. O da zikzak yaparak yürüyor zaten böyle kasıla kasıla gidiyor. Böyle bir suhulet yok, böyle bir istikamet yok. Salına salına derler ya işte öyle. يتبختر aynı anlamda bir kelimedir. يتكبر demektir. Kibirlenerek sonra ailesine gitti. Yani o şimdi İblis ile kendi kendine konuşuyor. Beni ahmak mı buldun sen sanki? Be hey adam bula bula beni mi buldun? Sana ben inanır mıyım, güvenir miyim? Bütün bu onun içinden geçenleri de Kur’an bazen verir. Böyle onun içindekileri bize yansıtır. Çünkü Allah için ayan beyandır. Biz insanın nefsiyle ne fiskos yaptığını da biliriz.

وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

  • Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız..”43

Bu meyanda âyetler de vardır. İnsanın kendisi içinde neler fiskos ettiğini biz biliriz. وأصله bu kelimenin aslı يتمطط dur. Bunun anlamı nedir? أي يتمدد uzana uzana, hep konuşması lastiklidir. Kelimeleri sakız gibi asıla asıla söyler. Iıııııııı işte falan böyle değil mi gelllmekkk istiyorummmmm cinsinden böyle adamlara rastlarsınız. Birden “gelmek istiyorum” demez. Uzata uzata, kıvırta kıvırta, kendisi kasıla kasıla, yerinde de durmaz. Böyle bir acayip hareketler yapar. Elini kolunu uzatarak, hiç gereksiz yerde falan, bunu da yaparken güzel bir şey yaptığını zanneder.

الَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَياةِ الدُّنْيا وَهُمْ يَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعاً (104) أُولئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآياتِ رَبِّهِمْ وَلِقائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمالُهُمْ فَلا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيامَةِ وَزْنا


  • (Ey Muhammed!) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları halde dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?”

    • Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir” .”44















Gâvurdur onlar. Ne yapar? Uzata uzata hani uzatmalı derler ya bazılarına işte öyledir. Adımlarını böyle geniş geniş atar, askerler gibidir. Elleri böyle açık, gergin, kafa dik, demek ki bütün bunun içinde bir intidap var. لأن المتبختر çünkü kibirlenen adam خطاه يمد adımlarını uzatır, adımlarının arasını açarak yürür. Uzata uzata yürür, mesafeli yürür. Böyle kısa mesafeli adımlar değil, uzun mesafeli adımlar. Rap rap rap cinsinden hani böyle uzata uzata. . خطاه kelimesi خطوة hutve kelimesinin çoğuludur. خَطْوَ kelimesi de aynı anlamadır. Onun çoğulu da خطي hıtadır. Aynı anlama gelir. Demek ki خطوة hatve ve خطوة hutve ama bu خطوة hutvenin çoğuludur. Adım demektir. Adımlarını geniş açılı atmak kibir alameti olarak kabul edilmiştir. Sonra kibirlenerek ailesine yanına gitti. Ondan sonra kelimenin aslını ifade ediyor, anlatıyor ve diyor ki peki يتمطط ise bu sonundaki ط nereye gitti. فابدات الطاء ta harfi değiştirildi ياء ya harfine dönüştürüldü. Niçin? لاجتماع ثلاثة أحرف متماثلة üç aynı harf yan yana geldiği için, yan yana üç benzer harfin bir araya gelişinden dolayı, üç aynı harfin aynı sırada birleşmesinden ötürü ki Araplar böyle şeyden hazzetmezler. Hemen onu allem gallem eder değiştirirler. Onların böyle işleri vardır. Bu nedenle ط harfini ى ya harfine dönüştürmüşler. يتمطط kelimesini ى ya çevirerek يَتَمَطَّى olmuş. Bu âyetten inşallah alarak devam ederiz. صَدَقَ اللَّهُ الْعَظِيمِ

1 Necm53/8

2 Fecr89/22

3 Buhari, Gece Yarısı Duası,6321

4 Kasas28/72

5 Kasas28/71

6 Bakara2/44

7 Kasas28/56

8 Şura42/52

9 Bakara2/213

10 Nisa4/46

11 Ahzab33/67

12 Enam6/149

13 Enam6/115

14 Enfal8/37

15 Hac22/72

16 Hac22/73

17 Kaf50/19

18 Al-i İmran3/185

19 Buhari, Peygamberin Vefatından Önceki Hastalığı, 4449

20 Vakıa56/90-91

21 Enfal8/50

22 Bakara2/236

23 Nasr110/3

24 حب الهرّة من الإيمان أن المراد أن تحب الهرّة أو تحبك الهرّة 


25 Rad13/17

26 Al-i İmran3/185

27 Duhan44/49

28 Müslim, İmanın Tadını Tadar, 56

29 Al-i İmran3/185

30 İbn Mace, Dünyanın Misli, 4114

31 Müsned, Ahmed b. Hanbel, Abdullah b. Ömer’den, 4764

32  Meryem19/86

33 Zümer39/71

34 Zümer39/73

35 Sebe34/2

36 Zümer39/68

37 Zümer39/73

38 Zümer39/71

39 Müddessir74/42

40Müddessir74/43

41 Secde32/17

42 Bakara2/286

43 Kaf50/16

44 Kehf18/104-105

Yüklə 225,24 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin