T. C. DİYanet iŞleri başkanliği trabzon-akçaabat-darica


İKİNCİ BÖLÜM A.SÜNNETULLAHIN DEĞİŞMEZLİĞİ



Yüklə 272,62 Kb.
səhifə7/9
tarix04.11.2017
ölçüsü272,62 Kb.
#30444
1   2   3   4   5   6   7   8   9

İKİNCİ BÖLÜM

A.SÜNNETULLAHIN DEĞİŞMEZLİĞİ

Kur’an’da sünnetullahın değişmezliği tebdîl178 veya tahvîl179 kelimesiyle ifade edilir. Sünnetullahın değişmezliğinden neyin anlaşılması gerektiği sorusunu cevaplayabilmek için başvuracağımız ilk yer, Kur’ân’ın bu ilkeyi vurgulamasına neden olan zemin olacaktır. İlgili ayetler dikkatlice ele alındığında, Kur’ân’ın sünnetullahın değişmezliğini vurgulamasının arka planında; insanlardaki, tarihin kendilerine ayrıcalık tanıması beklentisinin yer aldığı görülür.180 Hâlbuki Kur’an insanları böyle bir beklentiden sakındırır:

“…Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah’ın kanununda kesinlikle bir sapmada bulamazsın. Bunlar yeryüzünde gezipte kendilerinin öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? Hâlbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yer de Allah’ı aciz bırakacak bir güç vardır. O, bilendir, güçlüdür.”181

Kur’an’ı Kerim’de yer yer “Allah’ın iradesi dışında hiçbir şey olmaz” (76/30; 31/29) dendiğinde, bunun anlamı sadece şudur: Adı anılan varlığın özüne yerleştirilmiş olan yasa işlemektedir ve bu yasanın kaçınılmaz kural ve yöntemleri vardır. İnsanın bu dünyadaki görevi bu yasaları doğru anlamak ve onlara itaat etmektir; her ne zaman bu yasaları anlamayı ve onlara uymayı ihmal ederse, sonuç, doğal olarak onun zararına olacaktır. 182

Tarih içerisinde sünnetullahın sürekliliği ve değişmezliği, toplumsal olaylarda insan için bir güven unsuru olan ilâhî adaletin de sürekli işlerliğini sağlamaktır. Bundan dolayı Kur’an tarihsel sürecin işleyişinde aynı zamanda bir güvenlik ve istikrar unsuru olan “sünnetlerin” değişmezliğini ve devamlılığını sıklıkla vurgulamaktadır.183

Kur’an sünnetullah’ın değişmezliğiyle ilahi âdalete ve istikrara vurgu yaparken; bir taraftan da kulların Rablerine yalvarmalarıyla kaybettikleri bir takım kazanım ve nimetlere kavuşacaklarını ifade etmektedir.

“ Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarımda) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.”184

“ (Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalan kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı?...”

Kur’an’ın sünnetullahın değişmezliğini ifade eden ayetleriyle, Allah ‘ın kullarının dualarına karşılık vereceğini, inananlara yardım edeceğini ifade eden ayetlerinin ilk planda birbiriyle çeliştiği zannedilebilir. Ancak Kur’an’a göre Allah’ın -talep anlamındaki- duaları kabul etme vaadi, O’nun her istenileni yapması anlamına gelmemelidir.185Kaldı ki Allah zulüm ve haksızlık yapanlarla ilgili kendisinden istenilen talepleri geri çevirmiştir.

“ Nuh Rabbine dua edip dedi ki: Ey Rabbim! Şüphesiz oğlumda ailemdendir. Senin vaadin ise elbette haktır. Sen hâkimler hâkimisin. Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.”186

Her şeye rağmen Yüce Allah kendisine inanan, yapılacak olan şeylerin hepsini yaptıktan sonra sonuç alamayıp kendisine sığınan ve yalvaran inanan kullarına mutlaka yardım edeceğini vaat etmektedir.

“ Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem de şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.”187

“ Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah’a güvenip dayanmalıdırlar.”188

“ Allah, dilediğine yardım eder, galip kılar. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyendir.”189

Bunlara benzer daha birçok ayet-i kerimede Allah’ın müminlere yardım edeceği gerçeği vurgulanmıştır. Nitekim Yüce Allah bunu somut bir şekilde mümin kullarına göstermiştir:

“ Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah size Bedir’de yardım etmişti…”190

Bedir’de Müslümanlar silah ve sayı bakımından zayıf olmalarına rağmen Allah onları galip kılmıştı. Çünkü o gün müminlerin ellerinden başka bir şey gelmiyordu. Ancak daha önceden gerekli sebepleri de gerçekleştirmiş olmaları, gerekli hazırlıkları yapmış olmaları, her çağa uygun şekilde ordu ve silah donanımını sağlamış olmaları gerekir. Çünkü insan sebeplere yapışmakla emrolunmuştur. Bundan sonra ise sonuçları ve bu sebeplerin etkilerini Yüce Allah’a bırakmalıdır.191Başarılı olmak için gereken şartlar yerine getirilmedikçe, sadece haklı olmak yeterli değildir. Uhud yenilgisi Müslümanlara bu gerçeği öğreten acı bir tecrübe olmuştur.192

Burada şu kesin ve net olarak anlaşılıyor ki, müminler gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra; karşılarındaki inkârcıların daha güçlü olmaları, inkârcıların mutlaka bozguna uğrayacağı sünnetullahını (kanununu) değiştirmemektedir. Allah bu değişmez kanununa Kur’an’ın birçok ayetinde dikkat çeker.193 Ama burada gözden kaçırılmaması gereken nokta, inananların yapılması gereken her şeyi son noktasına kadar yapmalarıdır. Buna göre Yüce Allah Uhud savaşında yenilgiye uğramış olan müminleri194teselli etmek ve cesaretlendirmek için onlara Bedir savaşındaki zaferlerini hatırlatarak buyuruyor ki: Eğer siz Uhud’da yenilgiye uğradıysanız, hemen üzüntüye kapılıp cesaretinizi yitirmemeli ve zaaf göstermemelisiniz. Bilmelisiniz ki düşmanlarınızda Bedir’de benzeri bir yenilgiye uğramışlardı. Fakat onlar yenildikleri için zaaf göstermemişler, cesaretlerini yitirmemişler, bilakis onlar sizinle savaşmak için azimli ve kararlı bir biçimde hazırlıklarını tamamlamış veUhud savaşı’na gelmişler, sonuçta kararlılıklarının karşılığını da almışlardır. Bu, Allah’ın bir kanunudur.195Bu kanunların işleyişinde Allah’ın özel bir imtiyaz alanı yoktur. Emre amade kılınan imkânların her birisinin bir kanunu vardır. Söz gelimi maddenin bir kanunu vardır. Bu kanunu bilmedikçe maddeyi anlamak ve ondan yararlanmak mümkün değildir. Bu kanunların işleyişinde Allah’a imanın fonksiyonu, bu kanunlar arasındaki uyumu ve her biri bir ayet olan bu kanunların işaret ettiği gaybın izini sürmeye çalışmaktır. Ayrıca iman ve takvanın, müslüman’a kazandırdığı değerlerle, onu bir şeyler yapmaya sevk etmesi gerektiğini ve ilahi yasaları yaşadığı hayata geçirme konusunda tembel tembel oturmasına müsaade etmeyeceğini gözden uzak tutmamalıyız.196

Kur’an, Allah’ın müminlere yardım edeceği vaadinde bulunurken197, bunun tarihin kendilerine ayrıcalık tanıması anlamına gelmediğine de işaret etmekte198 ve rahmetine nail olmak için gereken şartlar yerine getirilmedikçe, sadece haklı olmanın yeterli olmadığını belirtmektedir.199

Kur’an pek çok suresinde, Allah’ın toplumlar için koymuş olduğu yasalarda değişme olmayacağını ifade eder:

“ Nerdeyse seni yurdundan çıkarmak için tedirgin edeceklerdi. O takdirde kendileri de senin ardından pek az kalabilirler. Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin de yasası (budur). Bizim yasamızda bir değişiklik bulamazsın.”200Ayetleri Kureyşli kâfirler hakkında inmiştir. Onlar Hz. Peygamber (s.a.v.)’i aralarından çıkarmak istemişlerdi. Allah Teâla bu ayetle onları tehdit etti ve Peygamberi Mekke’den çıkarırlarsa orada çok az bir süre kalacaklarını bildirdi. Gerçekten de böyle olmuştur. Hz. Peygamber’e eziyeti artırdıktan sonra, Mekke’de ancak bir buçuk sene rahat kalabilmişlerdi.201 Nihayet Allah onları ve peygamberini sözleşmeksizin Bedir’de karşılaştırmış ve onlara karşı üstünlük sağlayarak, muzaffer kılmıştır. Resûlullah, onların seçkinlerini öldürmüş, güçsüzlerini esir almıştır.202

Anlaşılan şu ki, toplumsal olayların akışı gelişi güzel ve tesadüfî değildir. Dünyadaki hayat bir oyun ve eğlenceden ibaret değildir. Ortada değişmez, sapmaz, bozulmaz ve işlerliğini yitirmez kesin kanunlar vardır. Kur’an, bu gerçeği sık sık vurgular, onu insanlara belletmek ister. Amaç şudur: insanlar olayları tek tek ve birbirinden kopuk görmesinler, hayatın köklü kanunlarından habersiz yaşamasınlar, kısa bir zamanın ve dar bir yörenin sınırları içinde mahpus kalarak kendilerini kısa görüşlülüğe mahkûm etmesinler. Ufuklarını genişleterek, hayatın çok yönlü ilişkilerini, varlığın çok sayıdaki yasasını kavramaya çalışsınlar. Varlık bütününe egemen olan kanunların değişmezliğini, doğal yasaların sürekliliğini hiç akıllarından çıkarmasınlar. Eski kuşakların karşılaştıkları akıbetlerin bu gerçeğin pratiğe yansımış bir doğrulaması olduğunu unutmasınlar. Geçmişte yaşanan olayların, ilâhî kanunların değişmezliğinin ve doğal yasaların sürekliliğini kanıtladığının bilincinde olsunlar!203



Yüklə 272,62 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin