Nevevi Kırk Hadis Şerhi



Yüklə 2,71 Mb.
səhifə40/57
tarix17.12.2017
ölçüsü2,71 Mb.
#35128
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   57

(5) Sahihtir Buhari, Müslim Ebu Hureyre’den tahric etti, manasında Müslim veTirmizi’nin Mikdad bin Esved’den tahric ettiği hadis vardır (Camiu’l Usul: 11/98-99).

Müslim1 Mikdad’dan tahric etti, o da Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Güneş kullara bir mil veya iki mil oluncaya kadar yaklaşır, güneş onları eritir, amellerine göre ter içinde olurlar, kimi topuğuna kadar (ter) alır, kimini dizlerine kadar alır, kimini kemer yerine kadar alır, kimini dizginler (ağzına kadar alır)” İbni Mesud dedi ki:

“Kıyamet günü yeryüzü tamamen ateş olur, cennet onun arkasındadır, onun bardaklarını ve memeleri yeni çıkmış hurilerini görürsün, adam yerde teri bir boy olana kadar terler, sonra yükselir burnuna kadar yükselir ve ona hesap dokunmaz” dedi ki:

“Bu nedendir, ey Ebu Abdurrahman” dedi ki:

“İnsanların kendilerine yapılanı gördüklerindendir.”3 Ebu Musa dedi ki: Kıyamet günü güneş insanların başları üzerinde olur,amelleri ya onları gölgelendirir, ya da güneş altında bırakır.

Müsned’de4 Ukbe bin Amir’den merfu olarak rivayet edildi ki: “İnsanlar arasında hüküm verilinceye kadar kişi sadakasının gölgesi o altındadır.” “Kim zorda kalmış birine kolaylık sağlarsa, Allah da dünya ve ahirette ona kolaylık sağlar.” Yine bu zorluğun ahirettede olacağına işarettir. Allah kıyamet gününü zor bir gün olarak vasfetti, kafirlere kolay değildir diye vasfetti, bu başkalarına karşı kolay kıldığına delildir ve buyurdu ki: (Kafirler içinde pek çetin bir gündür)5 mal bakımından zorda kalmışa dünyada kolaylık iki şekilde olur: Ya kolaylık zamana kadar mühlet vermekle ki bu vaciptir, Allah Teala buyurdu ki: (Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleninceye kadar ona mühlet vermek (gerekir))6 bazan da eğer borçlu ise borcunu affetmekle veya zorluğunu giderecek bir şeyi vermekle olur, her iki büyük bir fazilettir. Sahihayn’de Ebu Hureyre Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Bir tüccar insanlara borç veriyordu, darda kalan birini görse, çocuklarına derdi ki: Onu geçiştiriniz, belki Allah da bizi geçiştirir, bunun üzerine Allah onu geçiştirdi (affetti)7.

S:184 Sahihayn’de Huzeyfe ve Ebu Mesud el-Ensari Peygamber (s.a.v.)’i şöyle buyururken işittim: “Bir adam öldü ve ona denildi ki: Allah seni hangi sebebten bağışladı? Dedi ki: İnsanlara satış yapıyordum güçlük çekeni (borcunu) affediyordum, eli geniş olana da hafifletiyordum” bir rivayette de buyurdu ki: “Eli dar olana bakıyordum ve sikkeyi affeiyordum veya dedi ki: Nakiti (affediyordum) bunun üzerine bağışlandı.”1 bunu Müslim Ebu Mesud’dan tahric etti.2 O da Peygamber (s.a.v.)’den rivayet etti.

Onun hadisinde Allah buyurdu ki: “Bu hususta biz ondan daha müstehakız, onu bağışlayın”, yine Katade’den tahric etti, Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Kıyamet gününün sıkıntısından Allah’ın kendisini kurtarması kimin hoşuna giderse, zorda olana nefes aldırsın veya ondan zorluğu kaldırsın.”2 Yine Ebu’l Yeser’den Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet ettiğini tahric etti: “Kim eli dara mühlet verir veya alacağını bağışlarsa, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde Allah onu arşının gölgesinde gölgelendirecektir.”4

Müsned’de5 ibni Ömer’den rivayet edildi, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Kim duasına icabet edilmesini veya sıkıntısının giderilmesini istiyorsa sıkıntılıdan sıkıntıyı gidersin.” “Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da dünya ve ahirette onun ayıbını örter” bu manada naslar çoktur. İbni Mace6 ibni Abbas’tan tahric etti ki, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Kim müslüman kardeşinin avretini örterse, kıyamet günü Allah da onun avretini örter, kim müslüman kardeşinin avretini açarsa, Allah da onun avretini açar, hatta evinde bile yüzüne vurur.”


(1) Bu Tirmizi’nin lafzıdır, Müslim’in lafzı şudur:“Kıyamet günü güneş yaratıklara yakınlaştırılır, hatta onlara bir mil kadar olur..” (Camiu’l Usul: 11/98-99).

(2) Taberani “Ba’s”ta tahric etti. Hafız ibni Hacer’in Fethu’l Bari’de zikrettiği gibi isnadı kuvvetlidir.

(3) Ahmed Müsned’inde, Hakim Ukbe bin Amir’den tahric etti ibni Hibban doğruladı. (Fethu’l Kebir: 2/322).

(4) Furkan: 25/26

(5) Bakara: 2/280

(6) Sahihtir, Buhari, Müslim ve Nesai tahric etti. (Terğib ve Terhib: 2/42, 563-564) Onun rivayetinde Müslim Huzeyfe’ye mevkuf ve Ukbe ve Ebu Mesud’dan merfu olarak rivayet etti.

(2) Müslim sahihinde tahric etti.

(3) Müslim sahihinde tahric etti(Muhtasaru Müslim:964.

(4) Müslim ve Ahmed Ebu’lYeser’den tahric etti, son cümle Ebu Nuaym’ın Hilye’inde: (2/19-20) var, Taberani Kebir’de, fiihab ve Kudai Müsned’inde (Muhtasaru Müslim: 1537, Camiu’s Sağir ve fezul kadir).

(5) Hadis hasendir, Ahmed Müsned’de tahric etti, Heysemi dedi ki: Adamları güvenilirdir.

(6) İbni Mace güzel bir isnatla tahric etti, Busiri isnadında söz olduğunu söyledi, senedinde Muhammed bin Osman bin Afvan el-Cümahi var o zayıful hadistir, hakikatta hadis sahihtir, Müslim ve sünen ashabı rivayet etti. (Terğib ve Terhib: 3/239-340).

İmam Ahmed Ukbe bin Amir’den tahric etti, Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Kim dünyada müminin avretini örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.”1 Selefin birinden şöyle dediği rivayet edildi: Ayıbı olmayıp, insanların ayıbını zikreden bir topluluk gördüm, insanlarda onlar için ayıplar zikrettiler, ayıbı olup, insanların aybını geçiştiren topluluk gördüm, onların ayıpları da unutuldu. Bu hadisin şahidi, Ebu Berze el-Eslemi hadisidir, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Ey diliyle iman edipte, imanın kalbine girmediği topluluk, müslümanları gıybet etmeyiniz ve onların avretlerini (ayıplarını) takip etmeyiniz, çünkü kim onların ayıplarını takip etse, Allah da onun ayıbını takip eder, Allah kimin ayıbını takip ederse evinde mahcup eder.” Bunu imam Ahmed ve Ebu Davud2 tahric etti.Tirmizi bunu mana olarak ibni Ömer’den tahric etti.3

Bil ki, insanlar iki çeşittir: Birincisi: Hali gizli olup, masiyetlerden bir şeyi bilinmeyendir, eğer bir ayak kayması, hata vaki olsa onu açığa çıkarmak ve onu konuşmak caiz olmaz, çünkü o haram kılınmış gıybettir, bunun hakkında çok naslar variddir, hakkında Allah Teala buyurdu ki: (İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulamayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır)5 Murad: Müminden vaki olan veya beri olduğu halde itham edilmiş olduğu bir kötülüğü yaymaktır, ifk hadisisende olduğu gibi. Salih vezirlerden iyiliği emreden biri dedi ki: Asileri gizlemeye çalış, çünkü onların isyanlarının ortaya çıkması islam ehli için ayıptır, işlerin en iyisi ayıpları gizlemektir, bunun misali tevbe ederek ve pişmanlık duyarak ve açıklamadan had gerektiğini ikarar eden ve açıklama talep edilmeyen, Peygamber (s.a.v.)’in Maiz ve Ğamidi’ye emrettiği gibi dönüp nefsini gizlemesini emrettiği gibidir.5 S: 186 Yine: “Bir hadde isabet ettim onu bana tatbik et.”1 diyenden de açıklama talep etmedi. Bu suçlunun tutulup, ona şefaat edilip imama suçun ulaştırılmaması gibidir. Buna benzer Peygamber (s.a.v.)’den şu hadis rivayet edildi: “Güzel halli olanların ayak kayanlarını affedin.” Bunu EbuDavud ve Nesai Ayşe’den tahrici etti.2 İkincisi: İsyanlarla şöhret bulmuş ve açıkça yapan kimsedir ki, işlediği şeye aldırmaz, kendisine denilene de aldırmaz, bu kimse fıskını açıklayan facirdir, ona gıybet yoktur (gıybeti caizir), Hasan-ı Basri ve başkasının ifade ettiği gibi, bu gibisinin durumunu söylemekte sakınca yoktur, ta ki had gerçekleşsin.

Bunu ashabımızın bazısı açıkça ifade etti, Peygamber (s.a.v.)’in şu hadisini de delil gösterdi: “Ey Üneys şunun karısına git eğer itaraf ederse, onu recmet”3 buna yakalandığı zaman şefaat edilmez, velevki durumu sultana ulaşmamış olsun, terkedilir ta ki had ona uygulansın, ona benzeyenlerde korksun ve aynı şeyi yapmasın. Malik dedi ki: Eğer bir kimsenin insanlara eziyet ettiği bilinmiyor, ancak imama ulaşmamış ayak kayması varsa, ona şefaat etmekte bir sakınca yoktur, fakat şer ve fesatla biliniyorsa, ona kimsenin şefaat etmesini istemem, fakat o kimse terkedilir, ta ki had cezası uygulansın, bunu ibnül Münzir ve başkaları hikaye etti. İmam Ahmed fasıkların sultana iletilmesini her halukarda çirkin gördü, şundan dolayı çirkin, çünkü sultanlar hadleri gereği gibi uygulamıyorlar (genellikle), bunun için dedi ki: Haddi uyguladığını biliyorsan ona ilet, sonra bir adama vurduklarını ve öldüğünü zikrettiler, yani öldümesi caiz olmadığı halde, bir kimse birinci vuruştan tevbe etse, efdal olan kendisiyle Allah arasında olanı gizleyip ondan tevbe etmesidir.

İkinci vuruş ise: Denildi ki: Bu da böyledir, denildi ki: Evla olan imama gelip nefsinin suçunu itiraf edip, haddin uygulanıp temizlenmesidir.
(1) Ahmed müsendinde tahric etti, Heysemi’nin mecma’da: (1/134) zikrettiği gibi isnadı munkatıdır.

(2) Sahihtir, Ahmed, Ebu Davud tahric etti, Ebu Ya’la Bera’dan güzel bir isnatla rivayet etti (Terğib ve Terhib: 3/240).

(3) Hasendir, Tirmizi süneninde (2033) tahric ettivedediki:Hadis hasen, gariptir, fakat ibni Hibban sahihledi.

(4) Nur: 24/19

(5) Tahrici önce geçti, Maiz kıssasını Ebu Hureyre’den Ahmed, ibni Mace ve Tirmizi tahric etti ve dedi ki: Hasendir (Neylülevtar: 7/109).

(1) Bu ibare Ebu’l Yüsr Kab bin Ömer’indir (Neylülevtar: 7/101) Ona benzer Ebu Hureyre’den Ebu Davud ve Darekutni’nin tahric ettiği rivayet vardır (Neylülevtar: 7/99).

(3) Hadis hasendir, Ahmed Müsned’inde, Buhari Edebül müfred’de: (465) ve Ebu Davud ve Nesai tahric etti (Feyzul kadir) Buhari (Hudud).

(3) Bu zina eden işçinin kısasıdır, Ebu Hureyre’den cemaat tahric etti (Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve ibni Mace) (Neylülevtar: 7/86).

“Kul kardeşinin yardımında oldukça Allah da kulun yardımındadır” İbni Ömer hadisinde: “Kim kardeşinin ihtiyacında olursa, Allah da onun ihtiyacında olur”da önce yirmi beş ve yirmi altıncı hadisin şerhi geçti, orada ihtiyaçları giderme ona koşmayla ilgili fasıl geçti. Taberani1 Ömer’den merfu olarak tahric etti ki: “Amellerin en faziletlisi: Müminin kalbine sevinç girdirmektir, çıplaklığı halinde giydirmenle veya açken doyurmanla veya ihtiyacını gidermenle.”

Hasan-ı Basri ashabından bir topluluğu bir adamı ihtiyacını gidermek için gönderdi ve onlara dedi ki: Sabit el-Bünani’ye uğrayın ve beraberinize alın Sabit’e geldiler, ben itikaftayım dedi, Hasan’a döndüler, ona haber verdiler, o dedi ki: Ey A’meş sen müslüman kardeşinin ihtiyacına yürümen hac üstüne hac yapmandan senin için daha hayırlı olduğunu bilmiyor musun, deyiniz, bunun üzerine Sabit’e döndüler, itikafını terketti ve onlarla beraber gitti.

İmam Ahmed2 Habbab bin Eret’in kızından şöyle dediğini tahriç etti: Habbab bin Seriyye içinde çıktı, Peygamber (s.a.v.)’de bize gelip gidiyordu, hatta bizim dişi keçimizin sütünü bir kap içerisine sağdı, sütü taşıncaya kadar doluyordu, Habbab gelince, onu kendisi sağdı, sütü eski haline döndü (Rasulullah’ınki gibi süt olamadı).

Ebu Bekir bir mahallenin konyunlarını sağıyordu, halife olunca onlardan bir cariye dedi ki: fiimdi artık sağmaz, Ebu Bekir dedi ki: Beni daha önce yapmakta olduğum şeyi girdiğim hiçbir şeyin değiştirmemesini ümit ediyorum veya buna yakın birşey görüyorlardı, erkekler bir tarafa gidince, kadınlar süt sağacak kimseye ihtiyaç duyuyorlardı, Peygamber (s.a.v.)’in bir topluluğa şöyle dediği rivayet edilir: “Bana kadının sağdığı sütü içirmeyiniz.”3

S: 188 Ömer dul kadınların yanına gidip geliyor, onlara gece su çekiyordu. Talha onu bir kadının evine girerken gördü, Talha onu bir kadının evine girerken gördü, Talha da gündüzün girdi, birde ne görsün yatalak kör bir ihtiyar kadın, ona bu adamın ne yaptığını sordu? Dedi ki: “Bu şu zamandır beri yanıma gelir gider, işlerimi düzenler, tuvalet ihtiyacımı halleder.” Talha dedi ki: “Annen seni kaybetsin ey Talha, Ömer’in ayıbını mı araştırıyorsun.”1

Ebu Vail her gün mahallenin ihtiyar kadınlarını dolaşıyor, gerekli ihtiyaçlarını satın alıyordu. Mücahid dedi ki: İbni Ömer’e hizmet edeyim diye yolculukta arkadaşlık ettim, o bana hizmet ediyordu2 salihlerden çoğu yolculukta hizmeti kendisinin yapmasını şart koşuyordu.

Bir adam cihadda ibr topluluğa arkadaşlık etti, onlara hizmet etmeyi şart koştu onlardan biri yüzünü veya elbisesini yıkayacak olsa, bu benim şartımdı, diyor ve onu kendisi yapıyordu, adam öldü, yıkamak için soydular, elinde bir gördüler:Cennet ehlindendir, baktılar ki yazı deri ile et arasındadır.

Sahaihayn’de Enes’ten şöyle dediği rivayet edildi: “Peygamber (s.a.v.)’le beraber yolculuktaydık, bazımız oruçlu, bazımız oruçsuzdu, dedi ki:“Sıcak bir günde bir yere indik, en fazla gölgelenenimiz elbiseli olandı, bazısı eliyle güneşten korunuyordu” dedi ki: “Oruçlular düştü ve oruçlu olmayanlar kalktı, binalar yaptılar, binekleri suladılar, Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Bu gün sevabı oruçsuzlar götürdü.”3

Eslem (kabilesinden) bir adamdan rivayet edilir ki: “Seferlerinin birinde Peygamber (s.a.v.)’e bir yemek getirildi, ondan kendisi ve ashabı yedi, Eslemi elini kapattı, Rasulullah (s.a.v.):

“Senin neyin var?” dedi,

“Ben oruçluyum” dedi.

“Seni buna sevkeden nedir?” buyurdu, dedi ki:

“Benimle benimle seyahat edip bana hizmet eden iki oğlum var” buyurdu ki:

“Hala onların sana üstünlüğü var.”

Ebu Davud’un mürsellerinde4 Ebu Kılabe’den rivayet edildi ki: Rasulullah (s.a.v.)’in ashabından bir gurup insanlar geldi.
(1) Taberani Evsat’ta tahric etti, Heysemi Mecma’da: (3/130) dedi ki: Senedinde Muhammed bin Beşir el-Kindi var, o zayıftır. Bunun şahidleri de vardır, Beyheki’nin fiuab’ta ve ibni Ebiddünya’nın Ebu Hureyre’den tahriç ettiği bunlardandır, ibni Adiy ibni Ömer’den şu lafızla tahric etti: “Amellerin en üstünü: Mü’min kardeşine sevinç vermendir veya onun borcunu ödemen, veya ona ekmek yedirmendir.” Süyuti bunu zayıf gördü, Münavi Feyzul Kadir de dedi ki: (2/26) El hasıl şahidleriyle birlikte hasendir.

(2) Ahmed ve Taberani tahriç etti,Heysemi Mecma’da: (8/312) dedi ki: İçerinsinde bilmediğim cemaat var.

(1) Ebu NuaymHilye’de: (1/48) şu lafızla tahriç etti: “Ömer’in tökezlemelerini mi araştırıyorsun.”

(2) EbuNuaym Hilye’de tahriç etti: (3/285-286).

(3) Sahihtir,Buhari Müslim veNesai tahriç etti (Camiu’l Usul: 7/259) Cabir, Ebu Saidi Hudri ve ibni Abbas’tan rivayet edilen Mekke fethindeki Peygamber (s.a.v.)’in iftarı hadisi bunu destekliyor. (Neylülevtar: 4/226-227).

(4) Rakam 306 adamları güvenilirdir.

Kendilerinin bir arkdaşlarını övgüde bulunuyorlar, dediler ki:

“Kesinlikle filan gibisini görmedik, hangi yürüyüşte olsa okumadadır, hangi yere insek namazdadır” buyurdu ki:

“Onun geçimini kim sağlıyordu, hatta devesini veya hayvanın kim yemliyor? dedi. Dediler ki:

“Biz” buyurdu ki:

“Hepiniz ondan daha hayırlısınız.”

“Kim bir yola koyulur ve ilim ararsa, Allah ona cennete gidecek yolu kolaylaştırır.” Bu manayı Ebu Davud Peygamber (s.a.v.)’den rivayet etti.1 İlim aramak için bir yola gitmek, buna hakiki yola gitmek girer, alimlerin meclisine ayaklarla yürümek gibi, ve ilim elde edecek manevi yolda girer, ezberleme, ders, müzakere, mütaala, yazı ve anlama vb. gibi ilme ulaşacak manevi yollar gibi.

“Allah ona cennet gidecek yolu kolaylaştırır” bununla talep ettiği ilmi ona kolaylaştırır manası da murad edilebilir, çünkü ilim cennete ulaştıracak yoldur bu Allah Teala’nın şu kavli gibidir: (Andolsun biz Kuran’ı öğüt alın son diye kolaylaştırdık (ondan) öğüt alan yok mu?) (Kamer: 54/17) Selefin biri3 dedi ki: İlim isteyen yok mu kendisine yardım edilir.

Yine faydalanıp gereğince amel etmek ve Allah’ın rızasını kasdeterek ilim talep edene Allah kolaylaştırır, hidayetine ve bununla da cennete girmesine sebep olur.

Allah ilim talebinden dolayı faydalanacağı başka ilimleri de kolaylaştırabilir, o da cennete ulaştırıcı olur, denildi ki: Kim bildiğiyle amel ederse bilmediği kendisine öğretilir, denildi ki: Hasenin sevabı sonrasında bir hasenedir. Buna Allah Teala’nın şu kavli delildir: (Allah doğru yola gidenlerin hidayetini artırır.)4

Belki buna kıyamet günü cennetin görülen yolu -o sırattır-nun kolaylaştırılması da girer ondan önce ve sonraki sıkınların kolaylaştırılması da girer. Faydalanmak için ilim talep eden bunlar kolaylaştırmıştır, çünkü ilim en yakın yoldan Allah’a işaret ediyor5 bildiriyor kim O’nun yoluna girer ve sapmazsa, Allah’a ve cennete en kısa ve kolay yoldan ulaşır. Ona dünya ve ahiriette cennete ulaştıracak yollar kolaylaşır. Allah’ın rasullerini gönderdiği ve kitabını indirdiğidir, onunla cehalet, şüphe ve şekler karanlığında yol bulur, bunun için Allah kitabını nur diye isimlendirdi, çünkü karanlıklarda onunla yol bulunur.

Allah Teala buyurdu ki: (Gerçekten size bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yoluna götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru yola iletti) (Maide: 5/15-16) Peygamber (s.a.v.) ilim taşıyıcılarını karanlıklarda kendileriyle yol bulan yıldızlara benzetti.2

Müsned’de3 Enes Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet etti: “Yeryüzünde alimlerin misali gökteki yıldızların misali gibidir. Onlarla deniz ve karanın karanlıklarında yol bulun, yıldızlar sönünce yol bulanların sapması yakın olur yeryüzünde ilim kalmaya devam ettikçe insanlar hidayettedir” ilmin kalması onu taşıyanların kalmasıyladır, onu taşıyanlar giderse kim onunla yaşayacak. İnsanlar sapıklığa düşer, Sahihayn’de Abdullah bin Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti:“Allah ilmi insanların göğüslerinden sökmekle ortadan kaldırmaz, fakat alimleri ortadan kaldırmakla saldırır, alim kalmayınca, insanlar cahil reisler edinirler, (cahil reisler) soru sorulur, ilimsiz fetva verirler, saparlar ve saptırırlar.”4

Peygamber (s.a.v.) bir gün ilmin kaldırılışını zikretti ve ona denildi ki:

“İlim nasıl gider, biz Kuran okuduk ve kadınlarımıza ve çocuklarımıza da okuttuk?” Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:


(1) Sahihtir, Ebu Davud ve ibniMace tahriç etti, ibni Hibban doğruladı (Tergib ve Terhib:1/93-94).

(3) O matarul Verrak’tır, Ebu Nuaym Hilye’de. (3/76) ve Taberi tefsirinde tahriç etti: (27/57).

(5) Muhammed: 47/17

(1) Maide: 15-16) (İbni Adiy Ali’den benim ve peygamberlerin varisleridir) bu zayıftır (Camiussağir).

(3) Ahmed Müsned’de senedinde Rüşdin bin Sad bulunduğundan dolayı zayıf bir isnatla tahriç etti.

(4) Sahihtir, Buhari, Müslim ve Tirmizi tariç etti: (2654) (Camiulusul: 9/23 vesonrası).

“Bu Tevrat ve İncil yahudi ve hristiyanların yanındaydı. Onlara ne faydası oldu?” Ubade bin Samit bu hadisten sordu ve dedi ki: Eğer istersen insanlardan ilk kaldırılacak ilmi sana haber veririm: Huşudur1 Bunu Ubade şunun için söyledi, çünkü ilim iki kısımdır: Birincisi: Meyvesi insanın kalbinde olan ilimdir, bu korkmayı, saygıyı, tazimi, sevgiyi, ümidi, dua ve tevekkülü vb.yi gerektirecek Allah’ın isimlerini, sıfatlarını ve fiillerini bilmektir.İşte bu faydalı ilimdir, ibni Mesud dedi ki: Bir kısım topluluklar Kuran’ı okuyorlar gırtlarını geçmiyor, fakat kalbe girer ve orada kökleşirse faydalıdır.

Hasan dedi ki: İlim ikidir: Dildeki ilimdir, bu hadiste olduğu gibi Allah’ın Ademoğlu üzerindeki deilidir: “Kuran senin lehinde veya aleyhinde delildir”2 ve kalbte olan ilimdi, işte bu faydalı ilimdir.3

İkinci kısım: Dildeki ilmidir, hadiste olduğu gibi o Allah’ın Ademoğlu üzerindeki delildir: “Kuran senin lehine veya aleyhine delildir.” İlimden ilk kaldırılacak şey: Faydalı ilimdir, bu kalbe karışıp onu düzelten batın ilimdir, dil ilmi delil olarak alır, insanlar onu küçümser, gerğince ne onu taşıyanlar ne de başkaları amel eder, sonra taşıyıcılarının gitmesiyle o da gider, ancak mushaflarda Kuran kalır, manalarını, hududunu ve hükümlerini bilen kalmaz, sonra zaman geçer tamamen mushaflarda da kalblerde de birşey kalmaz, daha sonra kıyamet kopar, Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Kıyamet ancak insanların şerlilerinin üzerine kopar”4 ve buyurdu ki: “Yeryüzünde Allah Allah diyen bir kimse kaldıkça kıyamet kopmaz,”5 “Hangi bir topluluk Allah’ı evlerinden birinde toplanır, Allah’ın kitabını okurlar ve aralarında onu ders yaparlarsa üzerlerine huzur iner ve rahmet onları kuşatır, melekler sarar ve Allah onları kendi katındakiler içerisinde zikreder” bu mescidlerde oturup Kuran okuma ve onu ders yapmanın müstehap olduğuna delildir.

Bu Kuran’ı öğrenilip öğretilmesi manasına yorumlandığı zaman böyledir, bunun müstehablığında ihtilaf yoktur, Buhari’nin sahihinde1 Osman (r.a.) Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Sizin en hayırlınız Kuran’ı öğrenen ve onu öğreteninizdir.” Ebu Abdurrahman es-Sülemi dedi ki: İşte beni bu oturduğum yerde oturttu, Osman zamanında Kuran’ı öğretmişti, ta Haccac bin Yusuf’a yetişti.

Bundan daha genel bir manaya yorumlanırsa mescidlerde mutlak olarak Kuran’ı ders yapmak buna girer.

Peygamber (s.a.v.) bazen dinlenmek için Kuran okunmasını emrediyordu, ibni Mesud için emretti ve buyurdu ki:“Ben onu kendimden başkasından dinlemekten hoşlanıyorum.”2 Ömer okuyana kendisi ve ashabı için okumasını emrediyor, dinliyorlardı, bazan Ebu Musa’ya, bazan Ukbe bin Amire emredyordu.

İbni Abbas’a:

“Amelin hangisi daha üstündür?” denildi, dedi ki:

“Allah’ı zikretmektir hangi kavim Allah’ın evlerinden birinde otursa aralarında Allah’ın kitabını ders yapsalar melekler kanatlarıyla onları gölgeler, başka bir konuşmaya geçinceye kadar bu halüzereyken onlar Allah’ın misafiri olurlar merfu olarakta rivayet edilir mevkuf daha sahihtir.

Yezid er-Rakkaşi Enes’in şöyle dediğini rivayet etti: Sabah namazını kıldıkları zaman halka halka oturuyorlardı, Kuran’ı okurlar ve farzları, sünnetleri öğreniyorlardı, Allah’ı zikrediyorlardı. Atiyye Ebu Said el-Hudri’den rivayet etti, o da Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Hangi kavim sabah namazını kılar sonra namazgahlarında oturup Allah’ın kitabını alıp verenler ve onu ders yaparlarsaAllah kendilerine bağışlama dileyecek melekler gönderir, ta ki başka bir konuşmaya dalıncaya kadar (böyle olur).”


(1) Tirmizi tahriç etti (2655) ve dedi ki: Hadis hasen gariptir. Hakim ve Zehebi doğruladı bunu diğer hadisle de destekliyor, Ahmed ve Nesai’nin sahih bir isnatla tahriç etti Avf bin Malik hadisi,Ahmed ibniMace’nin tahriç edip Hakim’in doğruladığı Ziyad bin Lebid’in hadisi Taberani’nin Kebir’de güzel bir isnatla tahriç ettiği Ebu’dderda hadisi bunlardandır lafzı şudur:“Bu ümmetten ilk kaldırılacak şey huşudur, hatta huşulu göremezsin.” Taberani’nin fieddad bin Evs’ten şu lafızla tahriç ettiği hadiste ondandır:“İnsanlardan ilk kaldırılacak şeyhuşudur.” Bu mütabaatiyle makbuldür (Mecmau’z Zevaid: 2/136).

(2) Geçen Ebu Malik el-Eşari hadisinde variddir, yirmi üçüncü hadistir.

(3) Hasan’dan mürsel olarak, ibni Ebi fieybe ve ibni Abdilber: “Camiu beyanil ilm”de tahriç etti

(4) Hadis sahihtir Müslim Abdullah bin Mesud’dan bu lafızla ve Abdullah bin Amr’dan şu lafızla tahriç etti: “Kıyamet ancak yaratıkların şerlileri üzerine kopar.” (Camiu’lusul: 11/85). (Sahihtir. Enes binMalik’ten Müslim ve Tirmizi: (2208) tahriç etti. (Camiu’lusul: 9/381-382, 11/81).

(1) Sahihtir, Ali’den Buhari ve Tirmizi: (2909) Osman’dan Ahmed Ebu Davud, Tirmizi ve ibni Mace tahriç etti (Camiu’ssağır).

(2) Sahihtir. BuhariMüslim Ebu Davud, Tirmizi (3028) ve ibni Hibban sahihinde tahriç etti: (Muhtasaru Müslim: 2119).

Bu sabah namazından sonra Kuran’ı ders etmek için toplanmanın müstehablığına delildir, fakat Atiyye zayıftır.

Harb el-Kirmani Evzaiye isnadla rivayet etti ki: O sabah namazından sonra dersten soruldu, dedi ki:Buna Atiyyeoğlu Hasan haber verdi ki, bunu Dimeşk mescidinde ilk çıkaran Hişam binİsmail el-Mahzumi’dir Abdulmalik binMervan’ın halifeli zamanında çıkardı, inananlarda benimsedi.

Said bin Abdulaziz ve İbrahim bin Süleyman’a isnatla rivayet etti ki: O ikisi Beyrut’ta sabah namazından sonra Kuran’ı ders yapıyorlardı, Evzai’de bir değişiklik yapmadı.


Yüklə 2,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin