Osmanlı-Rus Savaşı1



Yüklə 8,72 Mb.
səhifə16/193
tarix27.12.2018
ölçüsü8,72 Mb.
#87611
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   193

Bu arada Herzl Avrupa’daki temaslarına devam etti. 1880’lerden itibaren giderek gelişen Osmanlı Alman ilişkilerinin zirvede olduğu bir dönemde Kayzer II. Wilhelm’in Yahudi meselesine destek vermesi çok önemliydi. Herzl’e göre II. Abdülhamid üzerinde etkin olan Kayzer bu meseleyi sahiplenirse Sultan Filistin’e topluca Yahudi göçüne müsaade edecek ve böylece hem Almanya’nın başını ağrıtmakta olan Yahudi meselesi çözülmüş olacak hem de Almanya bölgedeki tabanını güçlendirecekti. Bu amaçla Kayzer’in yakın çevresiyle kurduğu di-

yalog sayesinde onun 1898 İstanbul ve Kudüs gezisine katıldı. Kayzer’le 18 Ekimde İstanbul’da yaptığı özel görüşmenin ardından ümitlenen Herzl’in 2 Kasımda Kudüs’te gerçekleşen gayet resmi ve heyet halinde görüşmeleri kendisi için tam bir fiyasko idi.28 Aradan geçen kısa süre içerisinde ne olmuştu da Kayzer’in tavrı bu kadar değişmişti? Baden Dükü’nün Herzl’e bildirdiğine göre, Kayzer bölgedeki Yahudilerin hayat tarzından ve çevreyle ilişki biçimlerinden rahatsız olmuştu. Dahası, Kayzer’in ziyaretinin amaçlarından birisi de bölgedeki Protestan ve Katolik Alman cemaatlerini yakınlaştırmaya çalışmaktı. Zira Yahudilerin Filistin’e göçünü hızlandıracak bir tavrın onların hoşuna gitmeyeceği açıktı. En önemlisi de Almanya’nın Viyana Büyükelçisi Eulenburg’un Herzl’e söylediği sebepti. Buna göre; “Sultan Kayzer’in Siyonistlerle ilgili teklifini derhal ve o kadar kesin bir dille reddetmişti ki Kayzer’in konuya devam etmesi mümkün olmamıştı.”29 Diğer bir ifadeyle, Kayzer sonunun nereye varacağı belli olmayan bir Siyonist hareketin liderine vereceği destekle hem kendi dindaşlarını üzeceğini hem de çok önem verdiği Osmanlı-Alman ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini görmüş ve tavrını değiştirmiş görünmektedir.

Avrupa’daki büyük devletlerin doğrudan desteğini sağlayamayan Herzl bir taraftan Yahudilerin maddi birikimlerini meselenin halli yönünde yönlendirecek finansal teşkilatlanmayı teşvik ederken diğer taraftan da siyasi çözüm arayışlarını sürdürüyordu. 1897’de başlattığı Siyonist Kongreyi her yıl düzenli olarak topladı.30 Nisan 1899’da Nevlinski’nin ölümüyle aracısız kalan Herzl İstanbul’a birinci gelişinde tanıştığı ve Sultan üzerinde etkin olduğunu düşündüğü Mabeyin ikinci katibi İzzet Paşa’ya bir mektup yazarak Sultanla doğrudan görüşme arzusunu dile getirdi. Bu yolla da bir netice alamayınca o yıllarda II. Abdülhamid’le doğrudan görüşebilen Yahudi asıllı Macar Türkolog Arminius Vambery ile irtibata geçti. Vambery Herzl’i huzura kabul ettirmeyi başardı. 1901 Mayısında gerçekleşen ve iki saatten fazla bir zaman alan bu ilk yüz yüze görüşmede Sultan genel bir ifadeyle Yahudilere karşı dostane tavrını ifade eder ancak Filistin’e Yahudi yerleştirilmesi meselesine hiç değinilmez. Görüşme daha çok Osmanlı borçlarının konsolidasyonu ve Osmanlı topraklarındaki yeraltı ve yerüstü kaynakların değerlendirilmesi meselelerinde yoğunlaşır. Bu konulardaki tekliflerini bir ay içinde vermesi isteğiyle Sultan görüşmeyi noktalar.31 Ancak Herzl’in İstanbul’dan ayrılışından önce Sultan, İzzet Paşa aracılığı ile kendisine neredeyse 20 yıldan bu yana tekrarlanan şu görüşlerini iletir: Osmanlı topraklarına ayak basan Yahudilerin Osmanlı tabiiyetine girmeleri ve eski tabiiyetlerini kaybettiklerini belgelemeleri, hatta gerekirse askerlik yapmayı kabul etmeleri gerekir. Yerleştirme işleri devlet tarafından yürütülmeli ve beş-altı Yahudi aileden fazlası bir arada bulunmamalıdır.32

Filistin dışında Yahudi yerleşimine sıcak bakmayan Herzl umduğunu yine bulamamıştı. Sultanın Filistin’e Yahudi yerleşimine karşı tavrının katılığını hâlâ kavrayamayan veya en azından öyle görünen Herzl amacına ulaşabilmek için Osmanlı maliyesine nasıl yardım edebileceği ve doğal kaynakların değerlendirilmesi konularında Sultana birkaç mektup yazdı. Mektupları cevapsız bırakan Abdülhamid Şubat 1902’de Herzl’i İstanbul’a davet etti. Mabeyin teşrifatçısı İbrahim Bey ve ikinci katip İzzet Paşa aracılığıyla sürdürülen görüşmelerde Sultan Yahudilerin Osmanlı topraklarına yerleşimi konusunda daha önceki görüşmelerde ortaya koyduğu tavrını değiştirmeyerek Herzl’in Osmanlı maliyesinin düzeltilmesi ve madenlerin işletilmesi konularındaki planlarını sunmasını istedi.33 Herzl ise Osmanlı Devleti ile yapılacak her türlü ortak girişimin Filistin’de Yahudi yerleşimi ile bağlantılı olmasında ısrar ediyordu.

Filistin konusunda yıllardan beri yaptığı girişimlerle bir arpa boyu bile mesafe kat edemeyen Herzl hiç olmazsa Filistin’e yakın bölgelerde bir yerde Yahudi yerleşim merkezleri kurmayı düşünmeye başlamıştı. Bu arada konsolidasyon meselesini görüşmek üzere tekrar İstanbul’a çağrıldı. 25 Temmuz-2 Ağustos 1902 tarihleri arasında Saray katipleri ve Sadrazamla görüşen Herzl yapacağı yardımlar karşılığında en azından Yahudilerin Kudüs yakınlarında bir yere mesela Hayfa’ya yerleşmelerine müsaade edilmesini talep etti. “Hayfa da olmaz, orası stratejik açıdan çok önemlidir” cevabı geldi.

2 Ağustos tarihli son görüşmede I. katip Tahsin Paşa’nın Sultandan getirdiği cevap ise özü itibariyle öncekilerin tekrarından ibaretti. Buna göre; “İsrailoğulları Osmanlı İmparatorluğu’na kabul edilebilirler, ancak şu şartla ki: Bir arada bulunmayıp dağınık olarak oturtulmak, yerleşecekleri mevkiler hükümet tarafından tayin edilmek, Osmanlı tabiiyetini kabul etmek ve üzerlerine düşen bütün vatandaşlık görevlerini ifa etmek üzere…”.34 Yıllardan beri her defasında farklı bir yaklaşımla karşılanacağı ümidiyle İstanbul’a gelen fakat Sultandan mahiyet itibariyle hep aynı cevabı alarak büyük bir hayal kırıklığına uğrayan Herzl nezaket icabı konuyu arkadaşlarıyla müzakere edeceğini bildirerek ayrıldı. Her ne kadar daha sonra İzzet Paşa’ya yazdığı mektuplarda Akka’ya müsaade edilmesine de razı olacağını ifade ettiyse de herhangi bir cevap alamadan hayata veda etti (3 Temmuz 1904).

Birkaç yıl süren dolaylı ve dolaysız diyalogla ilgili en önemli soru Sultan Abdülhamid’in Herzl’i ne kadar ciddiye aldığı ve gerçekten Filistin’e Yahudi yerleşimi konusunda herhangi bir şekilde tavize hazır olup olmadığıdır. Mayıs 1880’den bu yana Sultanın çeşitli vesilelerle konuyla ilgili izhar ettiği görüşler hatırlandığında Filistin’e Yahudi yerleşimi konusunda tavizsiz tavrının

hiç değişmediği açıktır. Dahası, Mayıs 1901’de Herzl’i kabulünden kısa bir süre önce Abdülhamid Yahudilerin Filistin’e girişi ve toprak satın almaları ile ilgili kısıtlamaları artıran yeni kararlar almıştı. Hatta aynı yıl Osmanlı borçlarının konsolidasyonu ile ilgili Fransızlarla bir anlaşma yapılmıştı.35 Sultan Filistin konusunda taviz vermeyecek idi ise Herzl ile sürdürülen diyalogun manası ne olabilirdi? Bu soruya sağlıklı bir cevap verebilmek için herhalde Abdülhamid’in Kudüs ile ilgili dini, siyasi ve stratejik düşünce ve inanışlarından, zamanın uluslar arası ilişkilerine ve Herzl’in fikirlerinin çeşitli Yahudi grupları tarafından nasıl değerlendirildiğine kadar bir dizi konu hakkında derinlemesine bir araştırma yapmak gerekecektir.

Herzl’den boşalan liderlik koltuğuna David Wolffsohn oturdu.36 Wolffsohn gençliğinde Siyon Aşıkları hareketinde faaliyet göstermiş, fakat daha sonra Herzl’le birlikte çalışmaya başlamıştı. O da Filistin’e Yahudi göçü probleminin İstanbul’da çözümleneceğine inanıyordu. İstanbul’dan gelen haberlere göre Osmanlı maliyesi çok zor günler geçirmekteydi ve Yahudiler Osmanlı’nın mali problemlerini hallederlerse Filistin’e Yahudi göçü konusunda yetkililer daha esnek davranacaklardı. Gelen haberlerin doğruluk payının olabileceğini düşünen Wolffsohn Ekim 1907’de İstanbul’a geldi ve Babıâli’ye yeni bir teklifte bulundu. Buna göre, Yahudiler Filistin’in Kudüs dışında kalan mahallerine yerleştirilecekler ve vergiden muaf tutulmak kaydıyla Osmanlı kanunlarına tâbi olacaklardı. Osmanlı hükümeti bu teklifi de reddetti ancak Siyonistlerin İstanbul’da Anglo-Levantine Banking Company (İngiliz-Levanten Bankacılık Şirketi) adlı bir banka kurmalarına müsaade etti. Bankanın başına Rus Siyonisti Dr. Victor Jacobson getirildi. Bu tarihten itibaren Dr Jacobson Siyonistlerin gayri resmi İstanbul temsilcisi olarak çalışacaktı.37

Filistin’e Yahudi yerleşimi konusunda 1878’den buyana yapılan girişimleri resmen sonuçsuz bırakmayı başaran Osmanlı hükümeti Yahudilerin Filistin’e fiilen göçüne mani olabilecek miydi? Bu konuda 1880’den itibaren bir dizi tedbir alındığı görülmektedir. Bir taraftan dış temsilcileri aracılığı ile Avrupa devletleri ve Amerika’yı Yahudilerin Filistin’e göçünü teşvik etmemeleri konusunda ikna girişimleri sürdürülürken diğer taraftan da yeni kanun ve yönetmeliklerle Yahudilerin Filistin’e girişleri engellenmeye çalışılmıştır. Osmanlı Devleti’nin dış temsilcileri arasında Washington ve Berlin büyükelçileri Ali Ferruh Bey ve Ahmet Tevfik Paşa Filistin’e Yahudi göçü aleyhine gerçekleştirdikleri yoğun faaliyetleri ile dikkat çekmektedirler.38

Dahili önlemlere gelince; 1882’den itibaren Yahudi hacı ve işadamlarının dışındakilerin Filistin’e girişi yasaklanmıştı. Ancak birçok Yahudi’nin kendilerine hacı ve işadamı görüntüsü vererek bu yasağı çiğnediklerinin ortaya çıkması uzun sürmemişti. 1877-1889 yılları arasında Kudüs mutasarrıflığı görevinde bulunan ve Yahudi göçüne karşı tavizsiz tavrıyla bilinen Rauf Paşa Filistin sınırlarına giren Yahudi hacıların bir kısmının izlerini kaybettirdiğini tespit edince Bâbıâli’den önlemlerin artırılmasını istemişti.

Bunun üzerine 1884’te çıkarılan bir kanunla kapitülasyonların sadece ticari bölgeler için geçerli olduğu gerekçesiyle Yahudi işadamlarının ticari kapasitesi düşük olan Filistin’e girişleri yasaklanmış ve Yahudi hacılara da pasaportlarını bulundukları ülkedeki Osmanlı konsolosuna vize ettirmeleri, Filistin’den ayrılmalarını sağlayacak miktarda depozito ödemeleri kaydıyla bir aylık süre için içeri alınmalarına müsaade edildi. Diğer taraftan Osmanlı konsoloslarının vize için gelen Yahudilere kolaylık göstermemeleri istenmekteydi. Ancak Avrupa devletlerinin Filistin’e gelen Yahudiler arasında kendi vatandaşlarının da bulunduğu ve kapitülasyonlar gereği zikredilen kısıtlamaların uygulanamayacağı konusunda Osmanlı hükümetine yaptıkları ısrarlı baskılar sonucu 1888’de teker teker gelmek kaydıyla Yahudilerin girişine izin verildi.

Bu karardan rahatsız olan Osmanlı hükümeti 1891’de kapılarını bütün Yahudilere kapatma ve 1892’de Osmanlı vatandaşı olsalar bile Yahudilere Filistin’de toprak satışını yasaklama kararları aldıysa da Avrupa devletlerinin karşı çıkmasıyla uygulamada başarılı olamadı. 1898’de ise 1884’te alınan kısıtlama kararları tekrar uygulamaya koyuldu ve pasaportlarını mutasarrıflığa bırakarak geçici ziyaret kartı (kırmızı kart) alma zorunluluğu getirildi. 1900’de çıkarılan bir kararname ile de Osmanlı vatandaşı veya yabancı Filistin’e girecek Yahudilere burada üç ay kalma izni verildi. Bu süreyi geçiren Osmanlı Yahudileri zabıta tarafından, yabancı Yahudiler ise bağlı bulundukları konsolosluk aracılığı ile Filistin’den zorla çıkarılacaklardı. Ancak bu önlemler de yetersiz kalacaktı. Çünkü, Yahudiler Filistin’e girdikten sonra onları çıkarmak için gerekli olan yabancı devlet temsilciliklerinin desteği sağlanamıyordu. Aksine, Filistin’den çıkarılacaklarını anlayan Yahudiler bağlı bulundukları konsolosluğa müracaat ederek korunuyor ve kapitülasyonlardan dolayı Osmanlı hükümeti hiç bir şey yapamıyordu.39

Abdülhamid Dönemi’nin son yıllarında Kudüs Sancağı mutasarrıflığı görevinde bulunan Ali Ekrem Bey, mutasarrıflık arşivi belgelerini inceledikten ve mahalli

görevlilerin konuyla ilgili görüşlerini dinledikten sonra, alınan bütün tedbirlere rağmen Filistin’e Yahudi göçünün engellenemeyişini yabancı devletlerin müdahalesine bağlamıştı. Ekrem Bey’e göre, kapitülasyon haklarına sahip yabancı devletlerin desteği sağlanmadıkça Yahudi göçüne karşı alınan karalarla ve çıkarılan kanunlarla sonuç elde etmek neredeyse imkansız idi.40

Osmanlı hükümetinin Filistin’e Yahudi yerleşimini engelleme konusunda aldığı tedbirlere rağmen illegal yöntemler kullanılarak ve kapitülasyonların sağladığı haklardan yararlanılarak 1878’den itibaren Filistin’de Yahudi yerleşim merkezleri kuruldu. Meşhur Yahudi zengini Rothschild,41 Baron Hirsch’in kurduğu Yahudi Kolonizasyon Birliği (1896’dan itibaren) ve Siyon Aşıkları gibi kişi ve kuruluşların destekleriyle gerçekleştirilen Yahudi göçleri sonucunda, 1882 ila 1908 arasında Filistin’de 30 civarında yeni Yahudi yerleşim merkezi (köy) kurulmuştur. Yahudi yerleşim merkezlerinin yoğunlukla kurulduğu yıllara bakıldığında birinci dönemin 1881’de Rusya ve Romanya’da Yahudilerin kıyıma maruz kalmalarının ardından gerçekleşen Birinci Yahudi göçü dalgası (1882-1884) ile; ikinci yoğun dönemin 1904 yılında yine Rusya’da meydana gelen kıyım sonrasında gerçekleşen İkinci Yahudi göçü dalgasının hemen ardından başladığı görülecektir.42

Aynı dönemde Filistin’e göç eden Yahudi sayısı ve 1908’e gelindiğinde bölgenin toplam Yahudi nüfusu hakkında kesin rakamlar vermek mümkün görünmemektedir. Bunun birçok sebebi vardır. Bunlardan birkaçına işaret etmek gerekirse; birincisi, konunun hassasiyeti ve ideolojik yönü nedeniyle rakamların güvenilmezliğidir. İkincisi, Abdülhamid döneminde Filistin’e gelen Yahudilerin bir kısmı meşru yollardan Devletten izin alarak gelmiş -ya Osmanlı Devleti’nin kaybettiği topraklardaki Osmanlı vatandaşı Yahudilerden ya da Rothschild çiftliklerinde çalıştırılmak üzere- olduklarından devletin izin verdiği rakamlarla gerçek rakamların oldukça farklılık arz etmesidir. Örneğin Rothschild Safed kazası sınırlarına 70 aile yerleştirme izni almışken bir tetkik sırasında bu sayının gerçekte 396 aileye ulaştığı tespit edilmiştir.43 Bir diğer sebep de bölgeye göç eden Yahudilerin bir kısmının Osmanlı Devleti’nin aldığı önlemler ve diğer bazı sebeplerden dolayı bölgeden ayrılmalarıdır. (Mandel’in tahminine göre gelen her iki Yahudi’den biri bölgeden ayrılmıştır.) Bütün bunlara rağmen bir fikir vermesi bakımından belirtmek gerekirse Abdülhamid Dönemi’nde Filistin’e göç ederek yerleşen Yahudi sayısının 25-30.000 arasında olduğu, bölgedeki toplam Yahudi nüfusunun ise -göçlerle yeni gelenler ve doğal nüfus artışı dahil- 1908 itibariyle 70-80.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.44

Osmanlı Devleti’nin yasaklama kararlarına ve aleyhte tavrına rağmen Yahudilerin Filistin’de yerleşim merkezleri kurmalarında yabancı devletlerin payı konusunda Ali Ekrem Bey’in yukarıda belirtilen kanaati önemli görünmektedir. Filistin’e Yahudi göçü meselesinde en büyük katkı şüphesiz İngiltere tarafından sağlanmıştır. 1839’dan beri Osmanlı Devleti’ndeki Yahudileri korumayı kendine bir görev addeden İngiltere, bölgedeki konsolosları vasıtasıyla Yahudilerin kapitülasyonlardan azami ölçüde yararlanmalarını sağlamaya çalışmıştır. 1879’da Osmanlı Devleti’ne yapılan ilk resmi girişimin hazırlık safhasında İngiltere’nin Beyrut başkonsolosu Eldridge’in teklif sahibi L. Oliphant’a bölgedeki araştırmaları sırasında her türlü kolaylığı temin etmesi, yerli Yahudi ileri gelenleri ve Suriye Valisi Midhat Paşa ile görüşmelerini sağlaması bunun en somut örneklerindendir. Aynı yıllarda İngiltere’nin İstanbul büyükelçisi H. Layard’ın Bâbıâli nezdindeki girişimleri de bu desteğin bir başka örneğidir.45 Yahudileri tamamen İngilizlerin eline bırakmak istemeyen Avrupa’nın diğer büyük devletleri de Filistin’e göç eden Yahudilere yardım elini uzatmaktan geri durmuyorlardı.46

Bu arada bölge halkının Yahudi göçüne karşı tepkisi de giderek artmaktaydı. Yüzyıllardan beri topraklarında Yahudileri barış içinde barındıran Kudüs Müslümanları XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Filistin’e akın etmeye başlayan Yahudilerin kendilerine zararlı olacaklarını anlamakta gecikmediler. Filistin’e Yahudi göçünün önlenmesi için bir taraftan Osmanlı hükümeti nezdinde girişimlerde bulunurken, diğer taraftan da Avrupa’nın önde gelen Siyonistlerine Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerinin devam etmesi halinde çok ciddi tehlikeler doğuracağı ihtarında bulundular.

Nitekim çok geçmeden Filistin’de Yahudiler ile Müslüman Araplar arasında çatışmalar meydana geldi. Diğer bir ifadeyle günümüze kadar aralıklarla devam eden Arap-Yahudi çatışmalarının başlangıcı da bu döneme rastlamaktadır.47

Netice itibariyle II. Abdülhamid döneminde Osmanlı hükümeti Filistin’e Yahudi göçünü engelleme konusunda taviz vermemesine ve göçü engelleyici tedbirler almasına rağmen tam olarak sayıları bilinmese de binlerce Yahudi Filistin’e göç etmiş, onlarca köy kurarak ve binlerce dönüm arazi satın alarak yerleşik hayata geçmiştir. Bu başarısızlığın farkında olan ve gelişmelerin seyrini net bir şekilde gören Abdülhamid, doktoru Atıf Hüseyin’e “eminim zamanla (Yahudiler) Filistin’de kendi devletlerini kurmayı başaracaklardır”48 sözüyle gidişatın nereye varacağını daha tahttan indirilişinin ikinci yılında (1911) ifade etmiştir.

DİPNOTLAR

1 Lütfullah Karaman, “Filistin”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. XIII, s. 89-103; Alex Carmel, Peter Schafer, Yossi Ben-Artzi, The Jewish Settlement in Palestine: 634-1881, Wiesbaden 1990, tür. yer.

2 Son yıllarda yapılan araştırmalarla Yahudilerin Osmanlı Devleti’ndeki konumu biraz daha netleşmiş durumdadır. Birkaç örnek olarak bk. Stanford J. Shaw, The Jews of the Ottoman Empire and the Turkish Republic, London 1991; Avigdor Levy (ed), The Jews of the Ottoman Empire, Princeton, New Jersey 1994; Ahmet Hikmet Eroğlu, Osmanlı Devleti’nde Yahudiler, Ankara 1997; Hakan Alkan, 500 Yıllık Serüven: Belgelerle Türkiye Yahudileri, Ankara 2000; Klasik dönemde Yahudilere karşı Osmanlı politikasının bir değerlendirmesi için bk. Joseph R. Hacker, “Ottoman Policy toward the Jews and Jewish Attitudes toward the Ottomans during the Fifteenth Century”, Benjamin Braude & Bernard Lewis (ed), Christians and Jews in the Ottoman Empire, New York 1982, C. I, s. 117-126.

3 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Yıldız Sadaret Hususi Maruzat Evrakı (Y/A Hus.), 161/77 5 Temmuz 1879; 162/8 9 Şaban 1296/29 Temmuz 1879; 162/37 Gurre-i Ramazan 1296/19 Ağustos 1879; Paul Dumont, “Jewish Communities in Turkey during the Last Decades of the Nineteenth Century in the Light of the Archives of the Alliance Israelite Universelle”, B. Braude & B Lewis, a.g.e., s. 212-213; Salâhi R. Sonyel, Minorities and the Destruction of the Ottoman Empire, Ankara 1993, s. 310.

4 Genel olarak Osmanlı Devletine gerçekleştirilen Yahudi göçleri için bk. Kemal Karpat, “Jewish Population Movements in the Ottoman Empire: 1862-1914”, Levy (ed.), a.g.e., içinde s. 399-421; Doksan Üç Harbi sonrasında meydana gelen Müslüman mülteci problemi için bk. Nedim İpek, Rumeli’den Anadoluya Türk Göçleri, Ankara 1994, tür. yer.

5 Nathan M. Gelber, “The Palestinian Question and the Congress of Berlin”, Historia Judaica, Vol. II, No. I, April 1940, s. 39-41. Vakıa, bu tür fikirler İngiltere’de 1840’larda da dile getirilmekteydi. İngiltere’nin bölgedeki ticari ve stratejik çıkarlarını daha iyi koruyabilmek için bölgede hamiliğini üstleneceği bir topluluğun gereğine inanan gazeteci, din adamı, siyasetçi ve sömürgeci zihniyet sahipleri Yahudilerin Filistin’e dönmelerini ve orada İngiltere’nin himayesinde koloniler oluşturmalarını hatta bir devlet dahi kurabileceklerini düşünmekteydiler. Lord Palmerston 1840 yılında Sultan Abdülmecid’i Yahudilerin organize olarak Filistin’e göçlerine müsaade etmesi için ikna etmeye çalışmıştı. Palmerston’a göre, Osmanlı Devleti çok sayıdaki Yahudi kapitalistin zenginliğinden istifade edecek ve stratejik olarak Yahudiler Mehmet Ali Paşa’nın yayılmacı politikalarına karşı da bir set oluşturacaklardı. Alexander Schölch, “Britain in Palestine, 1838-1882: The Roots of Balfour Policy”, Journal of Palestine Studies, XXII, no. 1 (Autumn 1992) s. 44-45. Lord Palmerston’ın yahudileri koruma girişimleri ve İngiltere’nin Kudüs konsolosluğunun Yahudileri himaye konusunda gösterdiği çabalar için bk. Isaiah Friedman, “Lord Palmerston and the Protection of Jews in Palestine 1839-1851”, Jewish Social Studies, XXX/1 (January 1968) s. 23-41; Mordechai Eliav, Britain and the Holy Land 1838-1914, Jerusalem 1997, s. 59-90.

6 Schölch, s. 47.

7 Gelber, s. 44-45.

8 BOA, Yıldız Belgeleri, Sadaret Resmi Maruzat Ev rakı (Y. A. Res) 5/58, 29 Cemaziyülevvel 1297/9 Mayıs 1880; Oliphant’ın 33 maddelik teklifinin yayımlanmış hali için bkz. Bayram Kodaman, Nedim İpek, “Yahudilerin Filistin’e Yerleştirilmeleri ile İlgili Olarak II. Abdülhamid’e 1879’da Sunulan Layiha”, Belleten, C. LVII, sayı 219 (Ağustos 1993), s. 565-580.

9 1880 yılı Filistin nüfusunun 457.000 civarında olduğu ve bunun yaklaşık 400.000’i Müslüman, 43.000 Hıristiyan ve 15.000’i de Yahudi idi. Bk. Justin McCarthy, The Population of Palestine, New York 1990, s. 10. Bir başka demografik çalışmada 19. yüzyılın ortaları için verilen tahmini rakamlara göre toplam nüfus 500.000, bunun %80’den fazlası Müslüman, %10’u Hıristiyan Arap ve %5-7’si Yahudi idi. Bk. Edward Hogapian and A. B. Zahlan, “Palestine’s Arap Population: The Demography of the Palestinians”, Journal of Palestine Studies, III/4 (Summer 1974) s. 34.

10 Public Record Office, Foreign Office (FO), 78/3086 Layard to Granville, no. 493 Therapia May 10, 1880.

11 Ş. Tufan Buzpınar, “II. Abdülhamid Döneminin İlk Yıllarında Filistin’de Yahudi İskanı Girişimleri (1879-1882), Türkiye Günlüğü 30/Eylül-Ekim 1994, s. 58-65.

12 Konsoloslukta asılan duyurudan alıntı için bk. Neville Mandel, “Turks, Arabs and Jewish Immigration into Palestine, 1882-1914”, St. Antony’s Papers, no. 17, 1965, s. 80.

13 Papers Relating to the Foreign Relations of the United States 1882, no. 319, Wallace to Frelinghuysen, Constantinople July 11, 1882, s. 517.

14 Bu dönemde Avrupa’nın güçlü devletlerinin Filistin’deki faaliyetleri için bk. Alex Carmel, “The Activities of the European Powers in Palestine, 1799-1914, Asian and African Studies 19 (1985), s. 43-91.

15 Anti-Semitizmin bu dönemdeki etkinliği için bk. H. H. Ben-Sasson (ed.), A History of the Jewish People, Cambridge-Massachusetts 1976, s. 870-890.

16 Mim Kemal Öke, Kutsal Topraklarda Siyonistler ve Masonlar, İstanbul 1991, s. 23-40. Bu eser, Öke’nin konuyla ilgili daha önce yayımladığı iki eserinin (II. Abdülhamid Siyonistler ve Filistin Meselesi, İstanbul 1981 ve Siyonizm ve Filistin Sorunu (1880-1914), (İstanbul 1882) genişletilmiş hali olduğu için bu çalışmada sadece bu yayına atıf yapılacaktır.

17 Siyon Aşıklarından bir grubun 1882’de İstanbul’da hazırladıkları bir manifestoda, “Bilu” adlı bir cemiyet kuracakları, cemiyetin merkezinin Kudüs olacağı, oranın kendi ülkeleri olduğu, burada devlet kurmak üzere Sultandan talepte bulunacakları, kabul edilmez ise dışişlerinde Osmanlı Devleti’ne bağlı, içişlerinin tamamen Yahudiler tarafından organize edildiği bir yapı önerecekleri belirtilmekte ve zengin fakir bütün Yahudilerin bu amaca ulaşmak için elinden geleni yapması istenmektedir. Manifestonun tam metni için bk. Walter Laquer & Barry Rubin (ed), The Israel Arab Reader, New York 1984, s. 3-4.

18 Öke, a.g.e., s. 41-44.

19 Walter Laquer, A History of Zionism, New York 1972, s. 78.

20 Dreyfus davası ve 1890’lı yıllardaki Fransız anti-semitizmi için bk., Ben-Sasson, a.g.e., s. 878-880.

21 Herzl’in siyonizme gönül vermesi ve Siyonist faaliyetleri için bk. Laquer, A History of Zionism, s. 84-135.

22 Öke, Siyonistler., s. 29; Isaiah Friedman, Germany, Turkey and Zionism, 1897-1918, Oxford 1977, s. 10-12.

23 Alfred Guillaume, “Zionists and the Bible” Walid Khalidi (ed.), From Heaven to Conquest: Readings in Zionism and the Palestine Problem Until 1948, Washington 1987, s., 25-30.

24 Laquer, a.g.e., s., 89.

25 Herzl’in Yahudi Devleti adı altında yayımladığı fikirlerin uzun bir alıntısı için bk. Laquer&Rubin, a.g.e., 6-11.

26 Yaşar Kutluay, Siyonizm ve Türkiye, 3. baskı, İstanbul 2000, s. 74.

27 Herzl’in hatıralarının bu kısmı Kutluay, s. 100-101 ve Mandel, The Arabs and Zionism before World War I, Berkeley 1976, s. 11’de alıntılanmıştır.

28 Desmond Stewart, “Herzl’s Journeys in Palestine and Egypt”, Journal of Palestine Studies, III/3 Spring 1974, s. 19-26; Friedman, Germany, s. 75-83.

29 Aynı makale, s. 27.

30 1897 Basle Siyonist Kongresinde kabul edilen karaların tam metni için bk. Laquer & Rubin, a.g.e., s. 11-12.

31 Mim Kemal Öke, Vambery: Belgelerle Bir Devletlerarası Casusun Yaşam Öyküsü, İstanbul 1985, s. 144-157. Kutluay, s. 242-249.


Yüklə 8,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   193




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin