Rahim taş asosyal komedya tiyatro oyunlari iÇİndekiler tiyatro oyunlari



Yüklə 1,11 Mb.
səhifə3/12
tarix27.10.2017
ölçüsü1,11 Mb.
#15817
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

USTA

Oyun 2 Perde

Kişiler

Aydın Usta (20 yaşlarında)

Adil Bey (50 yaşlarında)

Halil (20 yaşlarında)

Turan (20 yaşlarında)

Kamber (20 yaşlarında)

Muharrem (30 yaşlarında)

Ali (15 yaşlarında)

Müfettiş (40 yaşlarında)

Emine (20 yaşlarında)


Dekor : Sahnenin ortasında bir marangoz tezgahı. Tezgahın arkasında el aletlerinin konulduğu bir tarafı kapaklı açık raf, raflarda el aletleri dizilmiş. Tezgahın bir yanında birkaç işkence, tahta ve sunta parçası gelişi güzel konulmuş. Sahnenin bir köşesinden makinelerin bulunduğu bölüme geçilen bir kapı ve kapının yanına işçilerin elbiselerini astığı askı, önüne küçük bir sehpa ve birkaç tabure.

Aksesuar : Marangoz aletleri, alafranga bir WC taşı, kapılı ve düz paravanlar, kan görüntüsü verebilecek madde, hoparlör.

Kostüm : Yeteri kadar iş önlüğü, eski pantolon ve ayakkabılar

Efekt : Marangoz makinelerinin önce tek, sonra düzensiz sıralı karışık sesleri

USTA

(Birinci Perde)
(Perde açıldığında Halil iş önlüğünü giymektedir. Giyinip bitirdikten sonra Ali içeri girer.)

HALİL – (Gülerek) Ooooo, teşvik-i mesaiye hoş geldiniz Ali bey hazretleri. (Sertçe)

Neredesin ulan sen, vali bile bu saatte kalmıyor, çırak mısın, patron musun sen?

ALİ – (Telaşlı) Dur hele anlatayım. Tam geliyordum, Emine abla çağırdı, bana şey dedi.

HALİL – (sevinerek) Ne dedi, ne dedi?

ALİ – Dedi ki Halil ustaya selam söyle, onunla konuşuyorduk, o yüzden geciktim usta.

HALİL – Ah emine ah, demek selam söyledi. (içeri muharrem girer)

MUHARREM – Günaydın arkadaşlar

HALİL ve ALİ – Günaydın ağabey. (muharrem iş önlüğünü giyer)

HALİL – (Ali’ye) Başka ne dedi? (muharreme) ağabey, Emine bu sabah selam yollamış bana.

MUHARREM – Ne zaman, ne zaman? Bu sabah mı? (Ali’yi göstererek) Bu fırıldak mı söyledi?

HALİL - Evet. Yoksa doğru değil mi?

MUHARREM – Ulan adam bu fırıldağın sözüne inanır mı? Emine dün ablasına gitmiş ki.

HALİL – (Ali’ye saldırır) Ulan demek dalga geçiyorsun ha, velet (Ali kaçar, kaçarken içeri girmekte olan Turan’a çarpar)

TURAN – Selam arkadaşlar (Ali’yi yakalayıp başına vurur.) Gene ne halt etti bu fırıldak?

ALİ – (Başını tutarak) Ya her gelen benim başıma vuruyor, sanki deneme tahtası.

HALİL – (Ali’ye) Hak ediyorsun işte. Sen boyuna bakmadan herkesle dalga geçersen az bile.

TURAN – Ya biliyor musunuz gelirken ne oldu? Evden çıktım, baktım kızın biri bana nasıl bakıyor, hemen yanına yaklaştım.

ALİ – Ne kadar güzelsin yavrum, beni kalbimden vurdun, falan. Kız da sana, ne kadar güzel konuşuyorsun sana kanım kaynadı, istersen arkadaş olalım, sende biraz düşüneyim dedin.

TURAN – Nerden biliyorsun ulan sen?

ALİ – Bunu yeni anlatmıyorsun ki, daha bir hafta önce Kamber ağabeye anlatmamış mıydın?

MUHARREM – Ulan Traş Turan, az palavra at, bak çocuk bile inanmıyor sana. (Hep birlikte gülerler. İçeri üzerinde eski bir elbise ve kravatlı bir halde Kamber girer.)

KAMBER – Barmağında üzüğler, golunda bileziğler, oy sene sarılım men of of Emine, nedi bu rezilliğler. Salamalokum uşağlar.

(birlikte) – Aleykümselam sosyete.

MUHARREM – Sosyete, yine şıklığın üzerinde, kim için süsleniyorsun sen böyle?

KAMBER – Ya ağabey sende.

ALİ – Kimin için olacak, Emine için.

KAMBER – Savağdan gördüm seni, bambayaz geldin mene, of of Emine nedi bu gözelliğler.

HALİL – Sosyete bak o kızın adını bir daha ağzına alma, bozuşmayalım.

KAMBER – Niye gocunursan ay oğul. Kız seni sevir mi? Yok. Eee.. Of of Emine nedi bu gözelliğler, nedi bu gözelliğler.

TURAN – Hop hop, ulan bizim sesimiz çıkmıyor diye meydanı boş buldunuz. O kız benimdir. Daha bu sabah konuştum kendisiyle.

MUHARREM – Atma ulan, kırılacak cam kalmadı

HALİL – (Turan’a) Hah, bir sen eksiktin.

ALİ – Desenize şenliğe bir kişi daha eklendi.

KAMBER – Ola sen sus sıpa.

MUHARREM – (Ali’ye) Fırıldak yoksa sen de mi?

ALİ – Neden olmasın, neyim eksik onlardan. Hem kız büyük olursa zengin olunurmuş. Ne demiş atalarımız, it itle boğuşurken yolcunun işi rast gelirmiş.

HALİL - (Ali’ye saldırarak) Seni velet, bizi it yerine koyuyorsun ha, sana göstermez miyim ben.

ALİ – (Bağırarak kapıya doğu koşar) Annn.(içeri Adil bey girer, Ali sesini kısarak) nee...

ADİL – Merhaba çocuklar. (Patronu gören işçiler bir şeylerle uğraşmaya başlar.)

(BİRLİKTE) - Merhaba Adil ağabey,

ADİL – (Ali’ye) Ne oldu sana, ne bu halin?

ALİ – Vallahi bir şey olmadı ağabey.

ADİL – Ulan kim bilir ne dolaplar çeviriyordun gene. (Halil’e yaklaşarak) Ne haber Havadis Halil, nasılsın, hele anlat bakalım ne var ne yok bugün?

HALİL – İyiyim ağabey sağol. Bugün pek bir şey yok, sadece Aydın Ustayı gördüm. Hatırlarsan Ankara’ya gitmişti, okumaya mı ne, şimdi gelmiş, çalışacak yer arıyormuş.

ADİL – Halil onu kaçırmayalım, çok iyi bir ustadır. Çabuk olup başkası kapmadan biz kapalım. Eli hızlı, işi temizdir. Arkadaşlarıyla da iyi anlaşır. Nerede gördün?

HALİL – Kahvede,

ADİL – Git bak, eğer gitmemişse hemen çağır gelsin.

HALİL – Tamam ağabey (Hızla dışarı çıkar.)

ADİL – Haydi çocuklar siz de elinizdeki işleri bitirin, hafta sonuna kadar teslim etmemiz gerekiyor. Yoksa hiç birinize haftalık falan yok. İşi teslim etmeden para alamayacağız. Hadi kaldırın kıçınızı. (İşçiler makinelerin olduğu bölüme geçer, işçilerin bağrışmaları, çekiç sesleri makinelerin gürültüsüne karışır, Adil sahne de yalnız kalır ve başlar kendi kendine konuşmaya başlar.) Aydın Ustayı işe alırım. Onun kafası iyi çalışır. İşçilerin başına da geçti mi hiçbiri kaytaramaz. Biraz da haftalığını fazla verirsem her istediğimi yapar. Zaten bu çocuklara laf anlatmak zor, iki saat çene çal yine derler haaa. Aydın usta tahsillidir de, işçileri yoldan çıkarırsa yandık o zaman. Ben de fırsat vermem, baktım öyle şeyler yapıyor, şutlarım. Araya Havadis Halil’i koyarım, neler yapıp yapmadığını bana anlatır. Gerekeni yaparım ya, niye yapmayacakmışım ki, elimde onca karlı iş var. İşçiler bir direnirse ne olur halim? Bunlar gibisini ben nerden bulurum? Ama Aydın usta bunların beynine girmez, girmez, girmez..Biraz bunlardan alır ona veririm (Parayı kastederek.) Paranın yapamayacağı şey yoktur. Onu da bunlar gibi bağlarım kendime. Onlar çalışsın sen kazan Adil. Gerçi Aydın şerefsizi bir şeye kafayı taktı mı Nuh der peygamber demez ama. Neyse Adil sen yüreğini ferah tut, onu da bağlarsın. Bağlarsın. Zaten hangi patronun istediği olmamış ki, benim istediklerim de olmasın. Neyse inşallah ortalığı karıştırmaz. İşte budur bizim belimizi kıran. Diyeceksiniz ki, madem endişelerin var çalıştırma herifi, ama adam makine gibi çalışıyor. O gelince bu salaklar da canlanacak. E kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi? Yaaaaa. Herkes gibi bende işimi bilirim. (Elini sigara yakmak için cebine atar, ama paket boş, çırağı çağırır.) Ali çabuk buraya gel.

ALİ – (İçerden gelir.) Efendim

ADİL – (Para uzatarak) Git bana bir paket sigara al.

ALİ – Bozuk para yoksa kendime çikolata alayım mı?

ADİL – Seni pisboğaz seni. (Ali parayı alıp çıkar.) Bu velet hep böyle, her gün bir çikolatamı yer. Bundan sonra kendi sigara mı kendim alacağım.(içeriye Aydın usta ile Halil girer) Vay Aydıncığım, hoş geldin. Nerelerdesin sen ya, hiç gözükmüyordun? Geldiğini duydum, hemen çağırttım. (Halil’i içeri gönderir.)

AYDIN – Hoş buldum Adil Bey. Ankara’daydım.

ADİL – Orada mı çalışıyordun?

AYDIN – Okumaya gitmiştim.

ADİL – Okumaya mı? Helal olsun sana, hem oku, hem çalış, kimse kolay kolay beceremez. Nerede okuyordun? (Ali hızla ve ağlayarak içeri girer, bire elinde sigara, diğerinde çikolata.) Ne oldu Ali, yine kim ağlattı seni?

ALİ – Bakkal Şevket Amca dövdü. Bozuk para yok dedi, al şu çikolatayı, bende patron kızar dedim almadım, o da döverek elime sıkıştırdı.

ADİL – Üçkâğıdın böylesini de hiç görmemiştim. Şuna bak. Sen ne hınzırsın (Sigarayı alır, Ali de çikolatayı ısırarak içeri girer. Adil bey sigarasını açar ve Aydın’a da ikram eder birlikte yakarlar.) Bu çocuk hep böyledir. İşçilerin başına neler getirir bir bilsen, beni de işletiyor ya ara sıra. Neyse. Ha nerede okuyordun?

AYDIN – İlahiyat Fakültesinde.

ADİL – İlahiyat Fakültesi mi? Ne o ya saf değiştirip hoca olmaya mı karar verdin? (Gülerek)

AYDIN – Yok ya. Üniversite tercihlerimi yaparken iktisat yerine ilahiyat fakültesinin kodunu yazmışım. Hadi bir hayır vardır diyerek gittim kaydoldum, ama olmayacağını anladım, ayrıldım.

ADİL – Neden, böyle bir fırsat bir daha ele geçer mi? Ama sen kendi fırsatlarını yine yaratırsın.

AYDIN – Dedim ya ilahiyat bana göre bir yer değildi. Alt yapım da yoktu, üst yapımda.

ADİL – Hayırlısı olsun hakkında. Duyduğum kadarıyla iş arıyormuşsun? Buldun mu?

AYDIN – Buldum ama, şartları uymadı bana, bakıyorum

ADİL – Şartını falan boş ver. Senin işsiz dolaşmana gönlüm razı olmaz. Gel çalış. Ben seni severim. Daha sen gelmeden hakkında o kadar iyi şeyler düşünüyordum ki sorma. Seni işçilerin başına koyar, burayı sana emanet ederim. Zaten işlerim çok. Bu yüzden buraya da uğrayamıyorum. Sen olursan burada gözüm de arkada kalmaz. Şartları falan da kendin koy. Haftalık da ne istersen veririm. İstersen hemen başla.

AYDIN – Bilmem ki, ne söyleyeyim.

ADİL – En iyisi gel seninle büro da konuşalım. (Birlikte dışarı çıkarlar.)

ALİ – (İçerden başını uzatır.) Hey gitmişler (Sesler kesilir, işçiler içerden çıkar.)

HALİL – Herhalde Aydın Usta işe başlayacak.

TURAN- Başımıza usta kesilir mi dersiniz?

MUHARREM – Baksana işi iyi biliyormuş, üstelik fakülte de okuyormuş

KAMBER – Zaten bir profosorumuz eysiğiydi.

ALİ – İyi birine benziyor ama.

HALİL – Hadi be, sen ne anlarsın iyiden kötüden.

ALİ – Bir kere senden iyi olduğu kesin.

HALİL – Velet bir gün elimde kalacaksın, uğraşma benimle, çarparım ha

ALİ – Kaportan ezilmesin dikkat et.

HALİL – Hey allahım nedir bu veletten çektiğim.

MUHARREM – Halil, sende uğraşma çocukla.

HALİL – Ya baksana ağabey, deli ediyor adamı.

ALİ – Nerde o günler (Halil Ali’nin üzerine yürür, Muharrem araya girer.)

MUHARREM – (Ali’ye) Sende sus, patlatırım ha.

KAMBER – Ay Havadis, sen gördün Aydın ustayı, o mu yakışıklıdı, yoksa men mi? (Hepsi güler.) Neye gülürsünüz ki? Sadece sorduğ.

ALİ – Bu da Emine’nin derdinde.

TURAN – Hele bir Emine’ye yan gözle baksın… Sağ gözüne bir tane, sol gözüne bir tane (Yumruğunu havada sallar. İçeri Adil ile Aydın girer, Turan yumruğunu indirir.)

ALİ – Anlat anlat açılırsın (hep birlikte gülüşürler) .

ADİL – Ne o Turan, gene atıp tutuyorsun. (Turan utanarak başını önüne eyer.) Çocuklar, Aydın Usta artık burada çalışacak. Buranın sorumlusu Aydın Usta. Bundan sonra ne yapacağınızı Aydın usta söyleyecek size. Tamam mı? Tamam mı Aydın usta?

AYDIN – Tamam.

ADİL – Tamam mı çocuklar? (İşçiler isteksizce başlarını sallar.) Sakın sözünden çıkmayın.

Eh madem tamam, benim işlerim var, gidiyorum. Aydın usta sen konuşursun artık. (Çıkar.)

KAMBER – Hoş geldin Aydın usta, hayırlı olsun, menim adım Gember.

AYDIN – Sağol.

ALİ – Sosyeteyi niye söylemiyorsun?

AYDIN – Sosyete mi?

HALİL – Adı Kamber, ama biz ona sosyete kamber diyoruz.

KAMBER – (Halil’i göstererek) buna da Havadis Halil deyirik.

AYDIN – Niye?

ALİ – Her şeyden haberi oluyor. Ondan havadis diyoruz. (Turan’ı göstererek) bu da Traş Turan. Palavracının tekidir. Bol bol atar.

TURAN – Ne zaman attım ulan (Üzerine yürür gibi yapar.) Hoş geldin Aydın usta.

AYDIN – Hoş buldum.

MUHARREM – Hoş geldin.

ALİ – Muharrem ağabey en büyüğümüzdür, üstelik evli ve üç de çocuğu var.

AYDIN – Hoş buldum (Ali’ye döner) Senin adın ne?

ALİ – Ali, ama bana da Fırıldak diyorlar, güya çok üçkâğıtçıymışım.

AYDIN – Sevdim seni Ali. Her şeyi doğru söylediğinden hiç şüphem yok. Arkadaşlar da seni sevdiğinden fırıldak diyorlardır.

ALİ – Herkesin sevdiğine inanırım da, havadise asla. Çok gıcıktır, hep üstüme gelir. Bende terslemek zorunda kalıyorum. Onun beni hiç sevmez.

AYDIN – Sana öyle geliyor, aslında seviyordur. Senin de biraz daha saygı göstermen gerek. Çünkü o senin ağabeyin sayılır, ustandır. Evet arkadaşlar, Tanıştığımıza memnun oldum. Birlik ve beraberlik içinde çalışacağımızı ve anlaşacağımızı umut ediyorum. Belki düşünüyorsunuz şimdi, patronun adamıdır, başımıza usta kesilecek diye. Buranın sorumlusu olmam demek sizin başınıza usta kesilmem demek değildir. Ben kimseye karışmam, karışmaya da hakkım yok. Başkasının işi ve kendi çıkarlarım için işçi arkadaşlarımla kötü olamam. Aramızda niyeti bozuk olanlar varsa hep birlikte onun da hakkından geliriz. Birlik olup, birlikte hareket etmeliyiz. Aldığımızın karşılığını fazlasıyla vereceğimiz kesin, ama verdiğimiz emeğin karşılığını tam olarak almadığımızı biliyoruz. Bunun için bir birimizi desteklemeliyiz. Herkes tek başına bildiğini okursa, birlik beraberlik bozulursa bu patronların işine gelir. Eğer birlik olmazsak patron istediğini istediği an işten çıkarır ve bu durumla hepimiz karşılaşabiliriz. Hiç birimizin maddi durumu iyi değil. Zaten iyi olsa çalışmayız. Yani bir gün bile çalışmazsak, kendimizin, ailemizin durumu sarsılır. Sıkıntılar yaşarız. Ama birlik olursak hakkımız olan her şeyi patrondan alırız. Bir güvenceye sahip olmak için anca beraber kanca beraber deyip çalışmalıyız. Öyle değil mi? Patron şu an isterse sizi işten çıkarabilir mi? Çıkarır. Belki diyeceksiniz çıkaramaz. Çünkü biz çalışmazsak, o kazanamaz. O zaman haklısınız. Ama işçiler birlik olmazsa patron yeni birini bulduğunda canı istediğini çıkarır. Kamber diyelim ki patron seni işten çıkardı, yeni iş buluncaya kadar ne yaparsın? Belki de ve para götüren yalnız sensin ailen de. Sen Turan, senin durumun farklı mı olur? Muharrem, aynı şeyin senin başına geldiğini düşün, üstelik evlisin ve üç çocuğun var. Ne olur onların hali? Ya sen Halil?

HALİL – Patron beni çıkarmaz.

AYDIN – Sen öyle san. Kim bilir neler vaat etti sana ve sende inandın. Karşılığını almadan kim kime bir şey verir? Neyse Halil zamanla anlarsın. Şunu unutmayın ki, bizim durumumuzda nice Muharremler, Kamberler, Turanlar, Aliler, Haliller, Aydınlar var. Birlikte hareket etmediğimiz zaman sonucu hep bizim zararımızadır. Bunu önlemek için, çalışsak da beraber, kaytarsak da beraber olmalıyız. Ben bir sigara alıp geliyorum. (Dışarı çıkar.)

HALİL – Aklınca bizi kandıracak, yok şöyleymiş de, yok böyleymiş de.

MUHARREM – Söyledikleri yalan mı ulan?

TURAN – Vallahi çok doğru, benim aklıma yattı.

KAMBER- Menim de ağlıma yattı, ne de yağşı deyirdi, sanki içimi oğudu.

MUHARREM – Neler düşündüğümüzü ifade etti.

KAMBER- Mene ele gelir ki, Aydın usta her şeyi eyi biler.

TURAN – Öyle. Ama aklımı kurcalayan bir şey var, bunları neden yapıyor? Bizleri bu kadar düşünmesine sebep nedir?

HALİL – Yahu bir çıkarı olmasa yapar mı? Bizimle birlik olup patrona karşı olduğumuzu gösterip, yerini sağlamlaştıracak. Patron da onun işini beğeniyor.

MUHARREM – Bana göre amacı o olamaz.

TURAN – Ama Muharrem usta, Halil’in dediği gibi olabilir de, değil mi? (Aydın elinde sigara paketiyle içeri girer.)

ALİ – Usta neden beni göndermedin ki?

AYDIN – Buna benim ne hakkım var? Kimse kimsenin hizmetçisi değil. İşine hizmet edersin bana değil. (Hepsi şaşkın bir şekilde bir birinin yüzüne bakar.) Ama Adil beyin verdiği paranın karşılığı olarak emeğini, hizmetini vereceksin. Ben ya da bu, şu sana ne veriyoruz ki, karşılığında bir şey isteyelim? Bizim sana vereceğimiz tek şey işi öğretmek. Karşılığını da sen yardım ederek vereceksin. O da işyerinde olacak, işle ilgili olacak. Onun için, kimsenin özel bir şeyini yapmak zorunda değilsin, kendin isteyerek yaparsan o başka.

ALİ – Şimdi bütün söylediklerin doğru mu?

AYDIN – Tabi doğru. Aksini söyleyecek olan varsa buyursun söylesin.

ALİ – Onu sen bunlara anlat. Döve döve yaptırırlar valla.

AYDIN- Yok canım.

KAMBER – Aydın usta.

AYDIN – Efendim.

KAMBER – (Ötekilere bakarak) Şeyyyy, yoğ bişe...

AYDIN – Söyle ne söyleyeceksen, çekiniyor musun yoksa? Baştan konuşalım her şeyi.

KAMBER – (Ötekilere bakarak) Peki deyim. Sen niye bele yapırsan?

AYDIN – Yani, senin bizimle birlik olmanda çıkarın nedir demek mi istiyorsun?

KAMBER – Heeeee.

AYDIN – İyi ettin sormakla. Anlatayım, bir arkadaşım vardı, evliydi, iki çocuğu vardı. çoluk çocuğu için durup dinlenmeden, gece gündüz demeden hep çalışırdı. Aynı yerde çalışıyorduk. Bir gün karısını doktora götürdü diye işe gelemedi. Ertesi gün patron işten çıkardı.

ALİ – Siz ne yaptınız?

AYDIN – Biz bir şey yapmadık. Çünkü hepimiz patrona iyi görünmek için sadece işimizle ilgilenirdik. Arkadaşımız sonra iş aradı, günlerce, hatta haftalarca. Bulamadı. çoluk çocuğa ekmek alabilmek için evinde para eder ne varsa sattı.

KAMBER – Boyyy...Beçere uşağ...

AYDIN – Sonra bir süre hamallık yaptı, ama çocuklar gıdasızlıktan hasta düştü. Hamallıktan kazandığını da doktorlara verdi. Çocuğun biri öldü, bunun yüzünden karısı da hastaladı, kendisi de. Böylece ailesine bakamayacak duruma düştü. Karısı öteki çocuğunu alıp evi terketti. Nereye gittiğini kimse bilmiyor hala.

MUHARREM – Şimdi nerededir?

HALİL – Yoksa intihar mı etti.

AYDIN – (Ağlayarak) Şimdi akıl hastanesinde (Bir süre sessizlik olur ve Aydın gözlerini siler.)

KAMBER – Yani. (Eliyle deli işareti yapar, Halil bunu görünce güler, Aydın Halil’e sertçe bakar, Halil ciddileşir.)

AYDIN – İşte arkadaşlar, o günden beridir kendimi hep suçlu görüyorum, hiçbir şey yapamadığım için. Şimdi de hiçbir işçi arkadaşımın bu duruma düşmemesi için uğraşacağım, elimden geldiğince. İşte bunun için diyorum birlik olalım, o zaman kimse o duruma düşmez. Benim nedenim, çıkarım budur (Susarlar. Aydın herkese tek tek bakarak bir sigara yakar ve ötekilere de ikram eder.) Anlaştık mı arkadaşlar? (Hepsi onaylarcasına başlarını sallar.) Öyleyse şimdi işimizin başına geçelim. (Saatine bakar.) Eyvah öğlen olmuş. Artık yemekten sonra. (Çıkar)

MUHARREM – Bende çıkıyorum.

KAMBER – Mende gelirem dur.

TURAN – Beni de bekleyin. (Üçü birlikte iş önlüklerini çıkarıp sahneyi terk ederler.)

MUHARREM – (Çıkarken) Havadis sen gelmiyor musun?

ALİ – Yok, o patrona havadis anlatacak (Hepsi gülerek çıkarlar, Halil kalır.)

HALİL – (Çıkanların yönüne bakarak) Şerefsizler, zibidiler (Seyirciye dönerek.) Hele şu Aydın denilen dürzüye ne demeli. Ulan neyine güveniyorsun sen? Adil beylerle uğraşılır mı? Adamda tonlarca para var. Her tarafın ateş olsa ne yazar? O geri zekâlıları kandırabilirsin, ama ben yutar mıyım? Adil bey beni seviyor, nasıl karşısına geçerim? Üstelik bana neler yapacak neler, kendi işyerimi kurmama yardım edecek, evlendireceğini bile söyledi. (Adil içeri girer, Adil ’in içeri girmesinden habersizdir.) Bunu bir baba bile yapmaz, yapar mı?

ADİL – Yapmaz Halilciğim yapmaz. (Halil hızla geri döner, utanarak başını önüne eyer.) Aferin Halil, sen bu düşüncenden vazgeçme, ben sana yapacağımı bilirim, hem de çok iyi bilirim.

HALİL – Sağol ağabey.

ADİL – Bak şimdi Halil, sana bir görev vereceğim. Aydın’ı gözüm pek tutmadı.

HALİL – Vallahi benimde tutmadı ağabey.

ADİL – Aydın ve ötekilerin burada neler yaptığını neler konuştuğunu (Ali kapıyı aralar ve sessizce onları dinler.) gelip bana söyleyeceksin. Ama kimseye çaktırma, hele Aydın’a hiç çaktırma. (Ali kapıyı kapatıp gider.) O dürzünün ne yapacağı hiç belli olmaz. Eski çalıştığı yerlerde işçilerin haftalığını azaltmak için sigorta falan lafları etmişmiş, bunun yüzünden bir sürü ceza ödemiş arkadaşlar.

HALİL – Tamam ağabey, sen hiç merak etme, güven bana (Adil Halil’in cebine biraz para koyar.)

ADİL – İş çıkışı sen gitme, beni bekle (Çıkar.)

HALİL – Tamam ağabey (Adil ’in cebine koyduğu parayı seyirciye göstererek) Görüyorsunuz ya, ne kadar iyi bir insan, böyleleri kolay kolay bulunmaz. Baba, baba. (Ali içeri girer, Halil Ali’yi görünce parayı alelacele cebine sokar.)

ALİ – Cukkaları cebe indirdin yine. Anlattın havadisleri, değil mi?

HALİL – Yok be, yemek parası verdi, burada kaldım diye.

ALİ – Belli canım. (Halil ‘den uzaklaşarak seyirciye döner.) Kalleş herif, sezmiştim zaten.

HALİL – Ne konuşuyorsun kendi kendine? (İş önlüğünü çıkarır.) Ben yemeğe gidiyorum, ayrılma bir yere. (Çıkar.)

ALİ – (Halil ‘in arkasından) Gidişin olsun da dönüşün olmasın. İnşallah bir at arabası çarpar da sürüm sürüm sürünürsün. Her şeyi patrona yetiştirir bu herif ya. Kötü bir şey yapmıyoruz, yapmayız da, ama yine de insan tedirgin oluyor. Hele bir de söylediklerine kendi yalanlarını katarsa Adil Bey beni de çıkarır işten. Ne yaparım ben o zaman? Üvey annem sen çalışmıyorsun, çalışmamak için hep böyle yapıyorsun deyip babamı doldurur, babam da eşşek sudan gelinceye dek döver, öldürür beni. Okuyacağım diye tutturduğumda, annem olacak cadaloz neler etmişti. Dördüncü sınıftaydım okuldan aldıklarında. (Düşünceli bir halde dolaşır.) Acaba Halil ‘i Aydın ustaya söylesem mi? Söyleyeceğim. O Halil’ in hakkından gelir.(Bu kez sevinçle dolaşmaya başlar ve neşeli bir türkü tutturur.)

Su gelir güldür güldür Gel de yar beni güldür

Patron eline koyma Öldürürsen sen öldür

(Aydın içeri girer, Ali türküyü keser.)

AYDIN – Niye kestin, söylesene. Sesin güzelmiş, devam et, devam et.

ALİ – Sonra devam ederim. (Biraz durur, Aydın iş önlüğünü giymektedir.) Usta sana bir şey söyleyeyim mi?

AYDIN – Söyle bakalım

ALİ – Halil var ya, Havadis Halil, onu az önce patronla konuşurken gördüm.

AYDIN – Ne var bunda konuşmuşsa konuşmuş, patronudur elbet konuşur

ALİ – Ama sandığın konuşmalardan değildi bu

AYDIN – Yaa.. Ne gibi yani?

ALİ – Herkes çıktıktan sonra Halil burada kaldı, o sırada patron geldi, bende kapı aralığından dinledim. Patron Halil ‘e dedi ki, Aydın ve diğer işçilerin neler yaptığını neler konuştuğunu iş çıkışı bana anlatırsın. Akşam iş çıkışı gelecek bilgi almaya. Üstelik Halil’ e para da verdi.

AYDIN – Hım. Seni gördüler mi?

ALİ – Hayır görmediler.

AYDIN – İyi o zaman. İyi. Hem de çok iyi. Sen de onlara görünmeden izle onları, başımıza fazla iş açmadan çaresine bakalım. Kimseye de söyleme tamam mı?

ALİ –Tamam usta. Sen hiç merak etme, ben bu işleri iyi beceririm.

AYDIN – Haydi aslanım göreyim seni. Hepimizi bunların elinden sen kurtaracaksın. (Muharrem, Kamber ve Turan içeri girer.)

MUHARREM – Havadis nerede Ali?

ALİ – Zıkkımlanmaya gitti, patronun verdiği cukkalarla.

MUHARREM – Aralarından su sızmıyor, nedendir anlayamıyorum.

KAMBER – Kim annıyır ki sende annayasın

TURAN – Patron verdiği cukkaların karşılığını nasıl alacak acaba?

ALİ – Benim, senin, bunun, şunun ne yaptığını ne konuştuğunu haber vererek ödeyecek borcunu Havadis Halil.

KAMBER – Yani Havadis iki işi birden mi yapır? Vay anasını. Peki heç yorulmur mu?

AYDIN – (Gülerek) Kamber, bu iş senin bildiğin işlerden değil. Havadisin ikinci işi zahmetsiz bir iştir. Yaptıklarımızı, konuştuklarımızı bizden habersiz patrona söyleyecek.

KAMBER – Vay namıssız vay. Onnan her şey beklenir, beş vağıt namazdan başka. Hangi şeytan peydahlayıf bu namıssızı?

TURAN – (Kendini beğenmiş bir tavırla.) Ben demiştim zaten böyle bir şey yapacağını.

ALİ – Yine başladı atmaya

TURAN – Dememiş miydim?

ALİ –Tamam, tamam demiştin.

MUHARREM – İtişip kakışacağınıza ne yaparız onu düşünsenize.

KAMBER – Mence onun hakkından fırıldak geler.

ALİ – Sen hep zor işleri bana havale et. Başka zaman olsa bilmişlik yaparsınız, ah biraz daha okuyabilmiş olaydım, görürdünüz neler yapardım neler. Tabi ki hakkından geleceğiz, ama ben değil, hepimiz.

AYDIN – Neler yapardın Ali?

ALİ – Önce bu uyuşukları uyandırırdım. Yılanın başını, kaldırmadan ezerdim.

KAMBER – Ay fırıldak sen eğer oğusaydın millete gan uddurardın valla, memleketin altınnan girer üstünnen çığardın.

ALİ – Benim çektiğimi sen de çeksen böyle konuşmazsın. Buraya gelirim siz kafama vurursunuz, eve giderim üvey annem. Babamı desen karı sözünden çıkmıyor zaten. Ama siz benimle alay etmekten başka ne becerir, neden anlarsınız ki?

KAMBER – Alı gardaş sen bize bağma. Alay etmirik, şaka yapırık. Sen bizim kimi öküz gafalı değilsen, bizden daha ey düşünürsen. Men seni sevdiğimden ele yapıram.

TURAN – Valla öyle, bravo sana Ali, çok haklısın.

MUHARREM – Biz bugüne kadar seni adam yerine koymamakla hata etmişiz.

AYDIN – Şimdi bunları bırakın, beni dinleyin. Halil ‘in yanında kimse bir şey konuşmasın, dikkatli olalım. Ben zaten Halil ile konuşacağım, bu davranışından vazgeçmezse biz de gerekeni yaparız. Hadi şimdi işe başlayalım. (Önlüklerini giyip içeri girerler.) Ali sen de bir türkü söylesene. (Makine sesleri duyulmaya başlar, Ali sahnededir, tezgâhın yanında oyalanarak türkü söylemeye başlar, Halil içeri girer.)

HALİL – Babanın sünnet düğünü mü var, böyle neşelisin?

ALİ – Git işine be, sana ne.

HALİL – Kes sesini be, makinelerin gürültüsü yetmiyor sanki, bir de senin zırıltını mı dinleyeceğiz? (Önlüğünü giyer, içeri girer.)

ALİ – Şuna bakın hele, kudurdu valla (Aydın içerden çıkar.)

AYDIN – Ali çay nerden geliyor?

ALİ – Burada çay içmek yasaktır.

AYDIN – Yasak mı? Kim yasakladı? (Halil görünür.)

ALİ – Çay içerken zaman kaybı oluyormuş diye patron yasak etti.

AYDIN – Demek öyle.

ALİ – (Sessizce) Halil bizi dinliyor usta.

AYDIN – (Başını sallayarak) Tabi patron haklı, iyi yapmış. (Halil seni gidi dercesine başını sallayarak içeri girer.) Ne biçim adam bu patron ya, iş yerinde çayın yasaklandığını da hiç duymamıştım.

ALİ – Duymadıysan duy işte. (Aydın içeri girer.) Hey Aydın usta hey. Sen daha buranın nesini gördün ki, daha neler göreceksin neler. (Türkü söylemeye devam ederken Adil içeri girer, Ali türküyü keser. Adil biraz dolaştıktan sonra içeriyi kontrol eder ve sahnenin ortasına doğru yürür.)

ADİL – Ya şu Aydın usta hiç düşündüğüm gibi değilmiş, çocukları nasıl çalıştırıyor (Aydın içerden çıkar.)

AYDIN – Ben tuvalete kadar gidiyorum. (Çıkar.)

ADİL – Sen niye buradasın ulan fırıldak, geç içeri, Halil‘i de bana gönder. (Ali içeri girer, Halil gelir.)

HALİL – Buyur ağabey.

ADİL – İşe ne zaman başladılar. (Ali kapıdan izler)

HALİL – Ben geldiğimde başlamışlardı (Muharrem içerden çıkar tezgahtan çekiç alıp geri döner, sonra Kamber gelip testere alıp döner, sonra Turan tornavida alıp döner. Adil ve Halil onları izlemektedir. Ali süpürgeyle içerden çıkar ve etrafı süpürmeye başlar.)

ADİL – (Saatine bakar.) Halil, her tuvalete giden böyle geç mi geliyor? (Halil susarak içeri girer.) Bu kadar zaman kaybı olur mu ya? (Etrafı süpüren Ali’ye kızarak) Toz etme ulan, sulayarak süpür. (Aydın içeri girer.) Tuvalete gidip gelmek bu kadar uzun mu sürüyor Aydın usta? (Aydın sertçe bakar.) Yanlış anlama sözüm sana değil. (Aydın aldırmadan içeri girer, Adil sinirli bir şekilde dolaşır.) Ali git Halil’i bana gönder (Ali içeri girer Halil gelir, Adil Halil’i dış kapıya doğru götürüp kulağına bir şeyler fısıldar. Halil önlüğünü çıkarıp Adil ile birlikte sahneyi terk ederler. Ali de onların arkasından gider. Turan içerden elinde tornavida ile çıkar)

TURAN – Aydın usta, fırıldak nereye gitti? Patronla Halil’ de yok. (Aydın ve diğerleri de içerden çıkar, makinelerin sesi kesilir.)

KAMBER – Haraya gedifler?

TURAN – Bilmem, ben geldiğimde yoktular.

MUHARREM – Bir şeyler var mutlaka, yoksa fırıldak bize söylemeden tuvalete bile gitmez.

AYDIN – Patron, Havadis, Fırıldak...(Ali hızla içeri girer.)

ALİ – Usta patron sana çok sinirlenmiş, havadis de bir şeyler anlatıyordu, sonra birlikte nalbura gittiler, havadis kucağında ağır bir paketle geliyor, patron da keresteciye gitti.

KAMBER – Pakette ne var, bilirsen mi?

ALİ – Ne bileyim. (Halil kucağında paket ile sırıtarak içeri girer, paketi ortaya koyar ve üzerine oturur, ötekiler merakla onu izler.)

KAMBER – O paket nedir havadis? (Halil sırıtır.)

TURAN – Söylesene ya, çatlatma adamı

MUHARREM – Ya ne meraklısınız, malzeme almış işte, menteşe, kilit falandır. (Halil yine sırıtır.)

ALİ – (Dişlerini göstererek) Hi hi hi, ne sırıtıyorsun pişmiş kelle gibi, söylesene (Aydın kendini tutamayıp güler, Halil bozulunca, ciddileşir.)

KAMBER – (Halil’ i paketin üstünden iterek) Gağ ola üstünnen göreh nedir bu. (Halil kalkmaz.)

HALİL – Açılınca görürsünüz, Adil ağabey ben gelinceye kadar açma dedi.

AYDIN – Halil, Adil beyle aran çok iyi maşallah.

HALİL – İyidir tabi, hiç bozulmayacak.

AYDIN – Sen öyle san, zamanı gelince görürsün, anlarsın.

HALİL – Ne demek istiyorsun, yoksa aramızı mı bozacaksın? (Güler.)

AYDIN – Böyle davranmaya devam edersen bozarım.

HALİL – (Ciddileşerek) Ne yapıyorum ki ben?

AYDIN – Sen daha iyi biliyorsun. Bak Halil bu ispiyonculuktan vazgeç, başımıza işler açma. Sonu senin için de iyi olmaz. Şurada kardeş kardeş çalışalım.

HALİL – Beni tehdit mi ediyorsun?

AYDIN – Hayır, tehdit falan değil. Sadece bir hatırlatma.

HALİL – Size ne be, ben istediğimi yaparım, herkes kendi işine baksın. Kimse bana karışamaz.

MUHARREM – Burada karışırız. Madem birlikte çalışıyoruz, o zaman birbirimize karışırız.

HALİL – Bak hele.

KAMBER – Patrona yalakalık edirsen.

HALİL – Yalaka sensin, ağzını topla.

ALİ – Burada bir yalaka var, o da kendini iyi biliyor sen boş ver Kamber usta.

HALİL – (Ali’ye) Kalkarsam gösteririm gününü sana. Profesör sizi iyi eğitmiş. Gidin elinizden geleni ardınıza koymayın. Ben de vazgeçmeyeceğim, engel olun da göreyim.

AYDIN – Peki Halil, sen bildiğin gibi davran. Ben de seni pişman etmezsem. Hem kendini yakacaksın hem de bu arkadaşları. (Kapı aralanır Emine içeri girer, Aydın’ın konuştuğunu görünce dışarı çıkar kapı aralığından izler) . Ama arkadaşları yakmana izin vermeyeceğim.

EMİNE – (İçeri girer Aydın’a dikkatle bakar, Aydın sinir bir şekilde içeri girer.) Ali, bana bir çıta iki de çivi verir misin? (Muharrem, Turan ve Kamber Emine’ ye baka baka içeri girerler. Halil yavaşça paketin üstünden kalkar.)

HALİL – Nasılsın Emine?

EMİNE – (Soğuk bir tavırla) İyiyim. (Halil bozulur iş önlüğünü giyer içeri gider, Ali içerden çıkar ve elindeki çıta ile çiviyi Emine ‘ye verir.) Ali az önce konuşan kimdi?

ALİ – Tanımıyor musun?

EMİNE – Tanımıyorum, hiç görmedim de.

ALİ – Yeni usta, onun için görmemişsin

EMİNE – Daha önce neredeydi?

ALİ – Ankara’ da, bilmem ne fakültesinde okuyormuş

EMİNE – Fakülte mi? Niye burada çalışıyor o zaman?

ALİ – Niye sordun ki

EMİNE – Hiç, öylesine,

ALİ – Çok iyi biridir, onun gibi birini daha önce görmedim hiç

EMİNE – Ben de.

ALİ – Ne o yoksa bizi etkilediği gibi seni de mi etkiledi

EMİNE – Galiba. Evet. Hem de çok (Konuşarak çıkar.)

ALİ – Vay be kız bile beğendi Aydın ustayı. Şimdi havadis çatlasın. Ben şimdi biraz ortalığı şenlendireyim. (Aydın içerden çıkar.)

AYDIN – Gün bitmiş ya. Arkadaşlar gitmiyor musunuz? (İçerdekilerde çıkar, Halil tezgâha yaslanır, diğerleri önlüklerini çıkarır.)

ALİ – Aydın usta, hani az önce gelen kız var ya (Halil dikkatle Ali’ ye bakar)

AYDIN – Ee var ne olmuş?

ALİ – O kız Emine’ dir.

AYDIN – Olsun ne yapayım.

ALİ – Güzel kız değil mi?

AYDIN – Dikkat etmedim.

ALİ – İşte o kız... Kamber ustaya... Kamber ustaya âşık değil. (Ötekiler güler, Kamber bozulur.) Turan ustaya (Turan da sevinir) da âşık değil, (Bu kez Turan bozulur diğerleri güler.) ama Halil’e (Halil ötekilere sırıtır.) hiç değil, hatta ondan nefret ediyor. (Halil bozulur dişlerini yumruğunu sıkar, diğerleri güler.) Emine sana âşık olmuş Aydın usta, hem de ilk görüşte (Emine elinde çıta ile içeri girer.)

EMİNE – Ali bu çıta kısa geldi, biraz uzununu verir misin? (Aydın’ a hayranlıkla bakar.)

ALİ – (Çıtayı alır ve Aydın’ a bakarak) of of Emine nedir bu güzellikler (Aydın Ali’ ye bakarak güler, ötekiler ciddileşmiştir.)

AYDIN – (Emine’ ye bakarak) Arkadaşlar iyi akşamlar, ben gidiyorum (Çıkar.)

EMİNE – (Aydın’ın arkasından bakarak) Ali biraz çabuk olsana (Ali içerden bir çıta ile gelir)

ALİ – Bundan daha uzunu yok

EMİNE – Tamam tamam ver. (Hızla çıkar.)

MUHARREM – Fırıldak Emine buraya gidip gelmezdi ne oldu buna?

ALİ – Aşk ağabey, aşk.

HALİL – (Kısık sesle) Namussuz yavuklumu da elimden aldı.

ALİ – O bir şey yapmadı, kız kapıldı.

HALİL – Kes ulan velet, senin parmağın var içinde kesin.

MUHARREM – Niye kızıyorsun ki Havadis Halil, Ali ne yapsın?

HALİL –Gidin ya başımdan. (Hepsi gülerek çıkarlar, Halil düşünceli bir halde paketin üstüne oturur) Kitapsız Emine, sanki beni sevse ölecekti. (Adil içeri girer, Halil ayağa kalkar, Ali kapıdan onları izlemektedir.)

ADİL – Gittiler ha. Pakete baktılar mı?

HALİL – Uğraştılar ama ben açtırmadım.

ADİL – Güzel. Sen şimdi ağaçları kes, bende paketi açayım. Bu gece bu işi bitirelim.

HALİL – Peki ağabey (Halil içeri gider, Adil paketi açmakla uğraşır, perde inmeye başlar. Paketin içindekini seyirci görmez. Perde iner.)


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin