Sahih İlmihal


DUHA (KUŞLUK, EVVABİN) NAMAZI



Yüklə 4,89 Mb.
səhifə23/99
tarix16.11.2017
ölçüsü4,89 Mb.
#31882
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   99

DUHA (KUŞLUK, EVVABİN) NAMAZI


Hükmü; müstehabdır; Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Dostum aleyhissalatu vesselâm, bana her ay üçgün oruç tutmamı, iki rek'at kuşluk, yatmazdan önce de vitir' namazı kılmamı tavsiye etti.''723

Fazileti; Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Her gün, sizin her bir mafsalınız için bir sadaka terettüp etmektedir. Her tesbih bir sadakadır. Her tahmîd bir sadakadır, her bir tehlîl bir sadakadır. Emr-i bi'l-ma'ruf bir sadakadır. Nehy-i ani'l-münker de bir sadakadır. Bütün bunlara, kişinin kuşlukta kılacağı iki rek'at nemaz kâfi gelir."724

Vakti; Zeyd İbnu Erkam (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyundular ki: "Evvabin namazı, boduğun (yani deve yavrusunun) ayağı kumdan yanmaya başladığı andan itibaren kılınır."725

Evvabin namazı Duha namazıdır; Ebu Hureyre r.a.’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Duha namazını kılmaya ancak evvablar (çokça tevbe edenler) devam ederler.”726 Yaygın olan akşam namazından sonraki altı rekatlik “evvabin” denilen namazın ise sahih bir aslı yoktur.

Rekat sayısı; en azı iki, en çoğu on iki rekattir. Dört rekat vasatıdır. Abdurrahman İbnu Ebî Leyla (rahimehullah) anlatıyor: "Bize, Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kuşluk namazı kıldığını Ümmü Hâni 'den başka kimse anlatmadı. O dedi ki: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Fetih günü, benim eve geldi, yıkandı ve sekiz rek'at namaz kıldı. Ben bundan daha hafif bir namazı hiç görmedim. Ancak rükû ve secdeleri tam yapıyordu.''727

Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İnsanda üçyüzaltmış mafsal vardır. Her bir mafsal için bir sadakada bulunması gerekir.'' (Bunu işitenler): "Buna kimin gücü yeter?" dediler: Aleyhissalatu vesselam:

"Mescidde toprağa gömeceği bir balgam, yoldan bertaraf edeceği, bir engel... Bunları bulamazsa, kuşluk vakti kılacağı iki rek'at namaz!"728

Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kuşluğu dört kılar, (bazan) dilediğince de artırırdı.''729

Ebud Derda r.a.’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kim kuşluk namazını iki rekat kılarsa gafillerden yazılmaz, kim dört rekat kılarsa abidlerden yazılır, kim altı rekat kılarsa ogün ona yeter, kim sekiz rekat kılarsa Allah onu çok kunut edenlerden yazar. Kim on iki rekat kılarsa Allah ona cennette bir ev yapar.”730

İSTİHARE NAMAZI


Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasulullah aleyhissalatu vesselâm) bize, Kur'àn'dan -bir süre öğrettiği gibi her işte istiharede bulunmamızı öğretirdi. Derdi ki: "Biriniz bir işi yapmaya arzu duyduğu zaman, farzlar dışında iki rek'at namaz kılsın, sonra şu duayı okusun:

اللهم إني أستخيرك بعلمك وأستقدرك بقدرتك وأسألك من فضلك العظيم فإنك تقدر ولا أقدر وتعلم ولا أعلم وأنت علام الغيوب اللهم أن كنت تعلم أن هذا الأمر خير لي في ديني ومعيشتي وعاقبة أمري أو قال في عاجل أمري وأجله فيسره لي ثم بارك لي فيه وإن كنت تعلم أن هذا الأمر شر لي في ديني ومعيشتي وعاقبة أمري أو قال في عاجل أمري وآجله فاصرفه عني واصرفني عنه وأقدر لي الخير حيث كان ثم أرضني به قال ويسمي حاجته

"Allahım, senden hayır taleb ediyorum, zira sen bilirsin. Senden hayrı yapmaya kudret taleb ediyorum, zira sen vermeye kâdirsin, Rabbim yüce fazlını da taleb ediyorum. Sen herşeye kâdirsin, ben âcizim. Sen bilirsin, ben cahilim. Sen gayıbları bilirsin. Allahım, eğer biliyorsan ki bu işi bana dinim, bayatım ve sonum için -veya hal-i hazırda ve ileride demişti- hayırlıdır, bunu bana takdir et ve yapmamı kolay kıl. Sonra da onu hakkımda mübarek kıl. Eğer bu işin, bana dinim, hayatım ve âkibetim için -veya hal-i hazırda ve ileride dedi- zararlıdır; onu benden çevir, beni de ondan çevir. Hayır ne ise bana onu takdir et, sonra da bana onu sevdir!" Câbir r.a. dedi ki: "Bu duadan sonra yapacağı işi zikrederdi.''731

Rüyada kırmızı ve siyah görürse şerdir, yeşil ve beyaz görürse hayırdır” diye yaygın olan sözlerin aslı yoktur. İstiharenin amacı, kulun kendi ihtiyarını bırakıp Allah’a havale etmesidir. İstihareyi yaptıktan sonra, istihareden önce aklından geçen şeyi değil, gönlüne ilk düşen şeyi yapar.

Yaygın hatalı kanaate göre bazı insanlar, istiharenin, ancak bir takım insanların dua etmesi ve uykuda rüya görülmesi durumunda söz konusu olabileceğini sanmaktadırlar. Bu, Allahu Teala’nın emretmediği ve Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetinde de yeri olmayan bir aşırılıktır. Bu husus, Müslümanlar için mutlak anlamda gerekli olmayan bir zorlamadan kaynaklanmış olup, bu durum kendilerini, Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetlerinden biri olan büyük bir sünneti tahrif etmelerine ve onun sevabından, bereketinden ve nimetlerinden mahrum kalmalarına yol açmıştır.732

Müslüman kardeşim! İstihareden sonra gönlünün huzur bulacağı şeyi yap. Daha önce isteyip arzuladığın bir meseleye gönlüm huzur buluyor diyerek itimad etme. İşin en başında, karar verilecek hususla ilgili olarak bir tercihin söz konusu ise önce bundan kurtulman gerekir. Yoksa bu durumda, neyin hayırlı olup olmadığı konusunda Allah’a müracaat etmiş olmayacağın gibi, maazallah kendi heva ve arzuna muracaat etmiş olacağın sonucu ortaya çıkar.733

İşte, insanların birçoğu, teşvik edilen ve dinin özüne uygun olan istihareden haberdar olmadıkları için onu terketmiş, buna mukabil Kitapta ve sünnette yeri olmayan, selefi salihinden hiç kimsenin nakletmediği birçok bidat ihdas etmiş ve dine sonradan yamanan bu türedi inançlara sıkı sıkıya bağlanmışlardır. Şayet bir kimse, Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine uyarak bu kimselerin ortaya koyduğu bidati kabul etmeyecek olsa, kendisini sert bir dille, acımasızca eleştirirler ve bu kişiyi dine karşı gelmekle, din düşmanı olmakla, inatçılıkla ve (kanaatlerinde) aşırı olmakla suçlarlar.



Bidat olan istihareler

Biraz önce, zikrettiğimiz uyku şartına gelince; Sanki bu, kişinin niyet ettiği bir konuda hayır olup olmadığını anlaması için uykuda bunu görmeyi şart koşar. Veya kişi, rüyasında yeşil veya beyaz görürse, bu, kendisi için hayırlı; kırmızı veya siyah görürse bu da hayırsız ve uğursuz anlamına geldiğini zanletmesi Kur’an ve Sünnetten hiçbir asla dayanmadığı için butür şeylerin şart koşulması bid’attır.



Tespih istiharesi: Bunu ya ihtiyaç sahibinin kendisi yapar veya onun adına başkası yapar. Kişi tespihi eline alır ve ihtiyacı olan şeyi bu tespihe okur veya söyler. Sonra tanelerinin bazısını önüne toplar ve bunları saymaya başlar. Eğer saydığı tespihlerin adedi tek sayı ise niyetinden vazgeçer, çift sayı ise niyetinin hayırlı olduğu kanaatine ulaşır.

Allah aşkına bu uygulamanın, kuşu serbest bırakıp, eğer kuş sağa uçarsa bunun hayırlı, sola uçarsa hayırsız olduğu sonucuna ulaşan Cahiliye dönemi Araplarının batıl inançlarından ne farkı vardır? Halbuki İslam, “Kuşlar aracılığıyla bir şeyin uğurlu veya uğursuz olduğuna karar verme” anlamındaki bu faaliyeti yasaklamıştır.



Fincan istiharesi: Bunu genellikle ihtiyaç sahibi için bir erkek veya kadın yapar. İhtiyaç sahibi, kendisine ikram edilen kahveyi içtikten sonra fincanı ters kapatır. Bir süre sonra fincanı, falcıya uzatır. Falcı da, bütün tortulu maddeler gibi, kahve telvesinin birbirine benzer şekilde oluşturduğu çeşitli resim ve şekillere bakmak suretiyle dilediği şeyleri hayal eder ve ihtiyaç sahibi kişiye bir çok hikayeler anlatmaya başlar. İhtiyaç sahibi de, bu kişinin yanından aslı astarı olmayan birçok hikaye dinlemiş olarak ayrılır.

Kehanet istiharesi: Haftanın belirli bir gününde yapılan bu istiharede, su dolu bir fincan, el ayasında özel çizgiler bulunan ve bu işin uzmanı sayılan kişinin avucuna konur. Sonra falcı, anlaşılmaz bir ses tonuyla çeşitli kelimeler mırıldanır ve suçlu hırsızı getirmeleri için (ihtiyacı görülecek kişinin işini görmek üzere) bazı cinleri yardıma çağırır.

Kum istiharesi: Kişi kumun üzerine kesik çizgiler çizer. Arkasından, kendilerince bilinen bir metotla bu çizgileri sayar. Sayma işlemini kişinin burcunu belirlemesiyle bitirir, sonra da yanında getirdiği kitap yardımı ile fal baktıran kişinin, zannınca geçmişini ve geleceğini kendisine anlatır. Burçları kendi burcu ile aynı olan kimselere söylediği şeyleri bu kimseye de söyler.

Avuç istiharesi: Bu istihare çeşidi, yukarıda zikredilen istihareden pek farklı değildir. Bu işin uzmanı, avuç içi çizgilerini okuyarak ve güçlü sezgilerini kullanarak kişiye, gelecekteki hayatıyla ilgili bilgiler verir.734

]Mushaf istiharesi: Eline Mushafı alır ve rasgele bir sayfa açar. Şayet gözünün iliştiği ilk ayet rahmet ayeti ise niyetlendiği işi yapar. Değilse, vazgeçer.[

Bazı hocalara ve saygın zatlara giderek, kendisi için istiharede bulunmalarını talep etmek!! Bunlar tümüyle bidat olan işlerdendir. Bu işlerle uğraşan kimseler rezil rüsva olmayı haketmişlerdir. Çünkü onlar, yaratıp düzgün hale getiren, takdir edip hidayete ulaştıran Allahın yolundan ayrılmış kimselerdir.

İnsanların İstihare hususunda işledikleri hatalar: İstihare namazına ve duasına bir takım ilavelerde bulunmak suretiyle istiare konusunda şeri ölçüleri aşmak; “İstiharenin yalnızca tereddüt konusu olan hususlarda veya mübah konularda yapılacağına inanmak, duanın namazdan sonra değil de secdede yapılması gerektiğine inanmak, istihare namazının iki rekatında belirli ayetlerin okunması gerektiğini düşünüp bunun da sünnet olduğunu düşünmek” gibi, hakkında delil olmayan birtakım şartların varlığına inanmak, yanlıştır.

İstihare namazı sonrasında, “istihare yaptık ama pek işe yaramadı” gibi, ilahi iradeye teslim olmama anlamı taşıyan bazı cümleler kullanmak da hatadır. İbn Kayyım, el-Fevaid (s.174) adlı kitabında şöyle demiştir:

“Çocuğundan zararlı kanın alınmasının maslahat olduğunu bilen şefkatli bir baba, nasıl çocuğunun cildini ve damarını kesmek suretiyle ona şiddetli bir acı veriyorsa; çocuğun şifasının bir uzvun kesilmesinde gördüğünde –sırf kendisine merhamet ettiği için- nasıl o uzvu kesiyorsa; çocuğun bazı şeylerden mahrum kalmasının maslahat olduğunu gördüğünde, onun için tehlike ve kötülük arz eden bu şeyleri nasıl kendisine vermiyorsa, aynı şekilde cimrilikten dolayı değilde, onun iyiliği ve korunması için birçok arzularına mani oluyor ise, hükmedenlerin en iyisi, merhamet edenlerin en merhametlisi ve herşeyi en iyi bilen Allahu Teala da, insanlara bir takım musibetler verdiğinde onlara bizzat kendilerinden, anne ve babalarından daha merhametli davranmaktadır. Eğer bu kimselere, kendileri için tercih yapma imkanı verilmiş olsaydı, ilim, irade ve pratik bakımdan kendilerinin yararına olan şeyi seçmede başarısız olurlardı. Ancak Allah Teala, ister beğensinler ister beğenmesinler bu kimselerin işlerini, ilmi, hikmeti ve rahmeti mucibince kendisi üstlenmiştir. Allah’ın isimlerini ve sıfatlarını hakkiyle bilen kimseler bunun farkına varır ve Onun vermiş olduğu hükümlerin hiçbirisine itiraz etmezler. Ne var ki, Allah’tan, Onun isim ve sıfatlarından cahil kalan kimseler bunu anlayamaz ve bu yüzden de idaresine itiraz eder, hikmetini yerer, hükmüne boğun eğmez ve bozuk akılları, temelsiz görüşleri ve haksız tasarruflarıyla verdiği karara karşı çıkarlar. Bu kimseler, hakiki manada ne Rablerini tanımışlar, ne de kendi çıkarlarına hasıl olmuşlardır.

Kul, bu bilgiyi ne zaman elde ederse, Ahiretten önce bu dünyada (nimetleri Ahirette ki cennet nimetlerine benzeyen dünya cennetinde) sekinete kavuşur. Çünkü bu kişi her zaman Rabbinden razıdır. Rıza makamı ise, dünyadaki cennet ve ariflerin istirahatgahıdır. Çünkü rıza makamındaki kul, Allah Teala’nın bu dünyada kendisi için taktir etmiş olduğu her şeyden memnun ve (kendisine yüklediği) dini hükümler hususunda da mutmaindir.

Bu da, Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan ve Peygamber olarak da Muhammed (s.a.s)’den hoşnut olmak demektir. Ve bu hoşnutluğu tatmayan kimse, imanın tadına varmamış sayılır.


Yüklə 4,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   99




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin