Şüpheleri Yok Eden Tevhid Gerçeği



Yüklə 0,57 Mb.
səhifə3/24
tarix02.08.2018
ölçüsü0,57 Mb.
#66201
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24

İlk Rasul

O rasûllerin ilki Nuh aleyhisselam’dır. Yüce Allah onu kavminin ved, suvâ’, yeğûs, yeûk ve nesr gibi salih kimseler hakkında aşırıya gitmeleri üzerine peygamber olarak göndermiştir.

Nuh’un rasûllerin ilki olduğu bir gerçektir. Çünkü Nuh aleyhisselam’dan önce yüce Allah herhangi bir rasûl göndermiş değildir. Böylelikle bizler İdris aleyhisselam’ın Nuh aleyhisselam’dan önce gönderildiğini söyleyen tarihçilerin hatalı olduklarını anlıyoruz. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi muhakkak biz sana da vahyettik.” (en-Nisâ, 4/163)

(Kıyamet arasat’ındaki) şefaat olayını anlatan sahih hadiste de şöyle denilmektedir:

İnsanlar Nuh aleyhisselam’a varırlar ve ona şöyle derler: Sen Allah’ın yeryüzünde rasûl olarak gönderdiği ilk rasûlsün.”2

O halde ilim adamlarının icmaı ile Nuh’tan sonra rasûl yoktur.

Buna göre kitab, sünnet ve icma ile ilk rasûl Nuh aleyhisselam’dır.

Nuh aleyhisselam ulu’l-azm (azim sahibi) olan beş rasûlden birisidir. Bunlar da Muhammed, İbrahîm, Musa, Nuh ve İsa (hepsine salât ve selam olsun) peygamberlerdir. Yüce Allah onları kitab-ı keriminde biri el-Ahzab suresinde, diğeri eş-Şûrâ suresinde olmak üzere iki yerde sözkonusu etmiştir.

Dinde Aşırılık

Kavminin bu salih kimseler hakkında aşırıya gitmiş olduklarına gelince: Yüce Allah Nuh aleyhisselam’ı kavmine salihler hakkında aşırıya gitmeleri üzerine peygamber olarak göndermiştir. Müellif “Kitabu’t-Tevhid” adlı eserinde bu mesele ile ilgili olarak şöyle bir başlık kullanmıştır: “Ademoğullarının küfre yönelmeleri ve dinlerini terketmelerinin sebebi, salih zatlar hakkındaki aşırıya kaçışlarıdır.”



Aşırıya kaçmak (el-ğuluv): ibadet etmekte, amelde, övgüde yermek yahut övmekte haddi aşmak demektir. Aşırıya kaçmak dört kısma ayrılır:

1- Akidede aşırılık: Kelâmcıların Allah’ın sıfatları hususunda aşırıya kaçmalarında olduğu gibi akidede aşırılık. Öyle ki onlar bu hususta ya temsil ya da ta’tile kadar gitmişlerdir.

Orta yol ise Allah’ın kendi zatı için ya da rasûlünün onun hakkında sabit olduğunu belirttiği isim ve sıfatları herhangi bir tahrif ve ta’tile, keyfiyetlendirme ve temsile gitmeksizin kabul etmektir.



2- İbadetlerde aşırıya kaçmak: Büyük günah işleyen kimsenin kâfir olduğunu kabul eden hariciler ile büyük günah işleyen bir kimse iki konum arasında bir yerdedir (el-menziletu beyne’l-menzileteyn) diyen mutezilenin aşırıya kaçmaları gibi. Böyle bir aşırılığa kaçmanın karşılığında da mürcienin işi kolaylaştırması yer almaktadır. Onlar da: İman olduktan sonra hiçbir günahın zararı yoktur, demişlerdir.

Orta yol ise ehl-i sünnet ve’l-cemaatin benimsediği: masiyet işleyen bir kimsenin masiyeti oranında imanında bir eksilme sözkonusudur, şeklindeki görüşleridir.



3- Muamelâtta aşırıya kaçış: Bu da herbir şeyi haram kılmak hususunda işi sıkı tutmaktır. Bu sıkı tutmanın karşısında ise, malı ve iktisadı arttırıp geliştiren her şey -faiz, aldatmak ve daha başka şeyler bile- helal olduğunu söyleyen görüş yer almaktadır.

Bunun ortası, adalet ilkesine dayalı muamelâtın helâl olduğunu söylemektir. Bu da kitab ve sünnet naslarının ortaya koyduğu hususlara uyan muamelâttır.



4- Geleneklerde (âdetlerde) aşırılık: Bu da eski geleneklere sarılmakta işi sıkı tutup, onlardan daha hayırlı olanlara geçmemektir.

Eğer gelenekler maslahatlar itibariyle birbirine eşit ise insanın bulunduğu halini sürdürmesi sonradan gelen gelenekleri kabullenmesinden iyidir.



Salih Zat



Salih zat; hem yüce Allah’ın hem de Allah’ın kullarının haklarını gereği gibi yerine getiren kimse demektir.

Ved, suvâ’, yağûs, yeûk ve nesr ise Nuh aleyhisselam’ın kavmi arasında vaktiyle salih kimseler olan birtakım kimselerin putları idi. Sahih-i Buhari’de İbn Abbas radıyallahu anh.’dan şöyle dediği zikredilmektedir: “Bunlar Nuh kavminden salih birtakım kişilerin isimleridir. Bunlar öldükten sonra şeytan kavimlerine, bunların oturdukları yerlere, onların heykellerini dikiniz ve bunlara o şahısların isimlerini veriniz diye telkinde bulundu. Onlar da bu denileni yaptılar. O ilk nesil helak olup, buna dair bilgi unutuluncaya kadar bu putlara ibadet olunmadı.”3

Bu yorumun açıklanmaya ihtiyacı vardır. Çünkü İbn Abbas radıyallahu anh.: “Bunlar Nuh kavmine mensub salih birtakım kimselerin isimleridir.” demektedir. Kur’ân-ı Kerim’in ifadelerinin zahirinden anlaşılan ise bunların Nuh aleyhisselam’dan önce oldukları şeklindedir. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

Nuh dedi ki: Rabbim gerçek şu ki bunlar bana isyan ettiler. Malı ve evladı zararından başkasını arttırmayacak kimselere uydular ve onlar büyük büyük hileler yaptılar, tuzaklar kurdular ve: Tanrılarınızı bırakmayın. Sakın ved, suvâ’, yeğûs, yeûk ve nesri terketmeyin dediler.” (Nuh, 71/21-23)

O halde âyetin zahiri Nuh kavminin bu putlara ibadet ettiklerini, onun da bu işten uzak durmalarını kendilerine telkin ettiğini göstermektedir. Ayetin siyakı İbn Abbas’ın sözünü ettiği hususa delâlet etmekte ise de; bu ifadelerin zahiri sözü edilen salih kimselerin Nuh aleyhisselam’dan önce yaşadıkları doğrultusundadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.



Son Rasul ve İsa

Rasûllerin sonuncusu da Muhammed sallallahü aleyhi vesellem’dir

Bunun delili yüce Allah’ın:”Muhammed sizin adamlarınızdan kimsenin babası değildir. Fakat o Allah’ın Rasûlü ve peygamberlerin sonuncusudur.” (el-Ahzab, 33/40) buyruğudur.

O halde Peygamber sallallahü aleyhi vesellem’den sonra hiçbir peygamber gelmeyecektir.

Meryem oğlu İsa, âhir zamanda inecektir ve o bir rasûldur, denilecek olursa, cevabımız şudur:

Bu doğrudur, ancak o önceki şeriatleri yenileyen bir rasûl olarak inmeyecektir. O, peygamber Muhammed sallallahü aleyhi vesellem’in şeriati ile hükmeden birisi olarak inecektir. Çünkü gerek İsa’ya, gerekse diğer peygamberlere düşen Muhammed sallallahü aleyhi vesellem’e iman etmek, ona uymak ve ona yardımcı olmaktır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

Hani Allah peygamberlerden; size verdiğim kitab ve hikmetten sonra size beraberinizdekini doğrulayıcı bir peygamber gelince, ona mutlaka iman edecek ve yardım edeceksiniz diye söz aldığı zaman: Kabul ettiniz mi ve bu ağır yükünü alıp yüklendiniz mi, demişti. Onlar da: Kabul ettik demişlerdi. Öyleyse şahid olun ben de sizinle beraber şehadet edenlerdenim, diye buyurmuştu.” (Âl-i İmran, 3/81)

İşte peygamberle birlikte olanları tasdik eden rasûl Muhammed sallallahü aleyhi vesellem’dir. Nitekim bu husus büyük sahabi İbn Abbas radıyallahu anh.’dan ve başkalarından sahih olarak rivayet edilmiştir.

Ve o, (put edinilen) bu salihlerin suretlerini kırmıştır. Allah onu ibadete yönelen, hacceden, tasadduk eden, Allah’ı çokça anan fakat birtakım yaratıkları kendileri ile Allah arasında aracılar kılan bir kavme göndermişti ve onlar: ‘Biz bunlardan bizi yüce Allah’a yaklaştırmalarını ve O’nun yanında onların bize şefaat etmelerini istiyoruz diyorlardı.’ (aracı edindikleri) Bu yaratıklar melekler, İsa, Meryem ve onların dışında kalan benzeri salih kimseler idi.

Yani Peygamber sallallahü aleyhi vesellem putları kırdı. Bu da, Mekke’nin fethedildiği günü Kabe’ye girip, etrafında 360 tane put olduğunu görünce olmuştu. O elindeki harbeyi onlara saplıyor ve bu arada yüce Allah’ın:”Hak geldi, batıl can çekişip yok oldu. Şüphesiz ki batıl can çekişe çekişe yok olucudur.” (el-İsra, 17/81) buyruğunu okuyordu.4




Yüklə 0,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin