Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə2/42
tarix17.11.2018
ölçüsü7,5 Mb.
#82931
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   42

Tefsir Medarisi

“Medaris”, “medrese”nin çoğuludur. Örfte ve lugatta medrese, öğretim yeri41, eğitim öğretim mekanı42 anlamı verilmiş; belli bir ekolü kabul eden ve ortak görüşe sahip bir grup filozof veya düşünür ya da araştırmacıya da denmiştir.43 “O filan medresedendir” cümlesine şu anlam verilmiştir: “O, filanın görüş ve mezhebindendir”.44

Dolayısıyla “tefsir medarisi”nin lugat manası, tefsir dersinin verildiği eğitim mekanlarıdır, ama kavramsal olarak, Kur’an’ın nasıl tefsir edileceğine dair ortak görüşe sahip ve tefsirde aynı yöntemi kullanan bir grup müfessire de “tefsir medresesi” denilebilmektedir. Aynı şekilde müfessirlerden birinin nazariye ve menheci de onun tefsir medresesi olarak isimlendirilebilir.

Tefsir İtticahatı

“İtticahat”, “itticah”ın çoğuludur. “İtticah” lugatta taraf ve cihet45, meyil ve temayül, bir şeye yönelmek46 anlamı verilmiştir. Kelime için muhtelif kavramsal tanımlar zikredilmiştir.

Fehd Rumi şöyle der: “İtticah, müfessirlerin tefsirlerinde yöneldikleri ve tefsir yazımı sırasında gözönünde bulundurdukları hedeftir.”47

Muhammed Bakır İsmail şöyle der: “Tefsir itticahı, müfessirin Allah’ın kitabını tefsir sırasında tercih ettiği; taklid, yenilik, nakle veya akla itimat ya da bu ikisini birarada kullanma kabilinden fikir, görüş, istikamet ve metoddur.”48

Muhammed İbrahim Şerif de şöyle der: “İtticah kavramı, esasen, baskın biçimde tefsir ve diğer nazariyelere hakimiyet gibi bir fikri çabayla tarif edilen görüş, fikir, nazariye ve araştırmaların toplamıdır.”49

Hüda Casim Ebu Tabra da “tefsir itticahı” hususunda şöyle bir tarifi ortaya koymuştur: “Müfessirin, etkileri tefsire yansıyan ve ona belli bir istikamet veren öncelikli eğilim ve temayüllerine bağlı olarak Kur’an-ı Kerim tefsirlerini birbirinden ayıran özelliklerdir.”50 “Tefsir itticahı” müfessirlerle ilişkilendirilebilir ve “müfessirlerin, fikir ve inançları ya da ilmi uzmanlıkları veya tefsir ekolleri neticesinde tefsirlerinde ortaya çıkan kendine özgü eğilimleri” şeklinde tarif edilebilir. Örnek olarak, tefsirinde Eş’ari akaidinin muhtelif münasebetlerini açıklayıp özendiren ve ayetleri Eş’ari inançlarına göre tevil eden Eş’ari mezhebinden bir müfessir, Eş’ari “tefsir itticahı”na sahip kabul edilebilir. Tefsirinde Mutezile itikadıyla ilgili aynı metodu kullanan Mutezile mezhebinden bir müfessirin “tefsir itticahı” da itizalcilik olarak isimlendirilebilir. Aynı şekilde tefsirinde fıkhi meseleleri beyana odaklanmış ve başkalarından daha fazla ayetlerden fıkhi hükümleri çıkaran fakih bir müfessirin “tefsir itticahı”nın da fıkhi olduğu söylenebilir. Tefsirinde kelam meseleleriyle ilgili eğilimleri olan kelamcı bir müfessirin “tefsir itticahı”nın kelami olduğu söylenebilir. Buna benzer biçimde, tefsir ekolü rivayet veya rivayete dayalı içtihad olan ve tefsirde rivayetleri nakille yetinen ya da herşeyden çok rivayetlere önem veren kimsenin “tefsir itticahı” rivayetçilik olacaktır. Yine bunun gibi, tefsir ekolü içtihadi edebi olan ve herşeyden daha fazla edebi konulara ağırlık veren kimsenin “tefsir itticahı” edebiyat sayılacaktır.



Tefsir Elvanı

“Elvan”a lugatta renkler, türler ve kısımlar anlamı verilmiştir.51 Kavramsal olarak “tefsir elvanı”, “müfessirlerin, tefsirlerinde ortaya çıkan temel eğilimleri” şeklinde tarif edilebilir. Mesela ahbari mesleğinden ve tefsir itticahı rivayet olan bir müfessirin yazdığı tefsir rivayet rengini taşıyacaktır. Yine filozof ve tefsir itticahı felsefe olan bir müfessirin tefsiri de felsefe rengine sahiptir. Kur’an’ı sadece Kur’an’ın yardımıyla tefsir etmek gerektiğine inanan bir müfessirin tefsirinin rengi ve boyası Kur’anî olacaktır.52



B) Müfessirlerin Tasnifi

Kur’an-ı Kerim’in nüzul zamanından bugüne kadar Kur’an’ı tefsire koyulmuş, onun anlamı ve öğretileri üzerine söz söylemiş kimseler genel olarak iki gruba ayrılabilir:

1. Kur’an-ı Kerim’in bütün anlam ve öğretilerine, zâhir ve bâtınına vakıf; ayetlerin tüm mana ve maarifini tefsir gücüne sahip; Kur’an’ın manalarını anlamada ve tefsirde hata ve günahtan korunmuş fertler. Nitekim onları bu kitapta Kur’an’ın bütün anlamlarına vakıf veya hatadan korunmuş müfessirler olarak adlandıracağız.

Kesin olan şu ki tefsirde bu grup müfessirler eleştiri ve incelemenin dışındadır. Çünkü hatadan korunmuş olmaları nedeniyle ayet-i kerimelerin anlamlarına dair beyan ettikleri herşey Allah Teala’nın kasdettiği anlamın ta kendisidir; ister ayetlerin o manaya delaleti bizim için aşikar olsun ya da olmasın.53

Fakat müfessirlerden bir kesimin bu grubun ilmi makamından habersiz olması sonucunda onların tefsir mevzuunda rivayetine kayıtsız kalmış ve hatta bazı sahabelerden rivayet seviyesinde bile önem vermemişlerdir. Bununla da kalmamış, ayetleri tefsir ederken bu rivayetleri zikredenleri kınamışlardır. Burada sözkonusu büyük şahsiyetleri tanımak ve onların tefsirdeki ilmi konumlarını açıklamak için bir şeyler söylememiz lazımdır. Zira onların tefsirdeki rivayetleri, Kur’an’ı anlamada yardım alınabilecek en iyi tefsir kaynaklarındandır ve onların ilmi makamlarından habersiz olup tefsire ilişkin rivayetlerini ihmal etmek tefsir ilmi için büyük bir kayıp olacaktır.

2. Kur’an’ın bütün anlamlarına ve öğretilerine, zâhir ve bâtınına vakıf olmayan, fakat birinci grubun bilgilerinden yararlanarak ve Kur’an’ın anlamını kavramak için çaba göstererek başkalarından daha fazla Kur’an’ın bilgilerine aşina olan, ayetlerin bir bölümünü tefsire güç yetiren ve Kur’an’ı tefsir etmeyi amaç edinen müfessirler. Biz bu kitapta bu grubu, Kur’an’ın bir kısmının anlamına vakıf veya hata edebilir müfessirler olarak isimlendireceğiz.

Müfessirlerin bu grubu -sayıları birinci gruptan hayli fazladır- kendi içinde iki gruba ayrılır:

- Kendilerinden geriye derli toplu bir tefsir kalmamış veya elimize ulaşmamış (veya tefsir telif etmemiş ya da telif etmiş ama elimize geçmemiş) olan, fakat tefsirde kendilerinden görüş nakledilmiş veya kitabiyat kaynaklarında tefsirlerinden bahsedilmiş olması bakımından müfessirler arasında sayılanlar.

- Kendilerinden geriye kitaplaşmış bir tefsir kalmış olanlar. Bu gruptan, tefsir sahibi müfessirler olarak sözedilecektir.

Gerçi iki grubun tefsir ekolü de masum olmamaları nedeniyle eleştiri ve incelemeye açıktır. Fakat elimizde birinci gruba ait bilinen bir tefsir kitabı bulunmaması ve başkalarının tefsir kitaplarında da onlardan yapılan naklin genellikle mürsel veya güvenilir olmayan senetle, hatta çelişkili iki tefsir görüşü biçiminde aktarılması nedeniyle birinci grubun tefsir ekolüne vakıf olamamak bir yana, o tefsir görüşlerinin onlara ait olduğuna bile güvenilemez. Bu nedenle müfessirlerin bu grubunun tefsir ekolünü eleştirmeye mahal kalmamaktadır. Yine de bir grup müfessir, sahabe ve tabiinin tefsirdeki görüşlerine özel bir değer verdiğinden ve onlardan birçok rivayet ve görüş naklettiğinden hem sahabe ve tabiinin yaptığı tefsirin değerini tartışmak, hem de onların güvenilirlik ve mezhebini tanımak ve tefsirlerinde nakledilmiş rivayet ve görüşlerin değeri için bir kriter belirleyebilmek bakımından tefsirlerindeki rivayetleri ve görüşleri ispatlama yolunu somutlaştırmak lazımdır. Çünkü onlardan nakledilen rivayet ve görüşlerin de tefsir kaynaklarından olduğuna tereddüt yoktur ve tefsirde ondan yardım almak için değer ve itibarının sınırlarını belirlemek gerekir.

Müfessirlerin kategorilendirilmesine dair söylenenlerden çıkan sonuç şudur ki, tefsir ekollerini ve her ekolün ünlü tefsir kitaplarını inceleme ve tanımaya ilaveten, Kur’an’ın gerçek müfessirlerini tanımak, onların ilmi konumlarını izah etmek, sahabe ve tabiinden müfessirleri bilmek, onların rivayet ve görüşlerine itibar etmenin kriterini belirlemek de lazımdır. Bu sebeple kitabın konuları iki bölüm halinde düzenlenecektir. Birinci bölümde “İlk Müfessirler” başlığı altında gerçek müfessirler, sahabe ve tabiin çağının müfessirleri ve onların tefsirinin değeri ele alınacaktır. İkinci bölümde tefsir ekolleri ve her ekolün ünlü tefsirleri tanıtılıp incelenecektir.

C) Tefsirlerin Tasnifi

Mevcut tefsir kitaplarını muhtelif yönlerden kategorilere ayırmak mümkündür. Müellifin akaid mezhebi gözönünde bulundurularak Şii tefsirler, Mutezili tefsirler, Eş’ari tefsirler, Zeydi tefsirler ve benzerleri olarak tasnif edilebilirler. Müfessirlerin ilmi uzmanlıkları ve eğilimleri itibariyle ağırlıklı olarak yoğunlaştıkları ve tefsir sırasında ayetleri değerlendirirken öne çıkardıkları konular yönünden bakıldığında da fıkhi tefsirler, kelami tefsirler, toplumsal tefsirler, ilmi tefsirler ve diğerleri zikredilebilir. Bunun yanısıra tefsirler, müellifin ayetleri tefsir sırasında daha çok istifade ettiği öğeler ve tefsirin dayanağı yönünden şöyle tasnif edilebilir: Mutlak rivayet tefsirleri (ayetlerin altında rivayetlerin zikredilmesiyle yetinilmiş tefsirler), içtihadi rivayet tefsirleri (müelliflerin ayetlerin manasını anlamak için içtihad ettiği, ama herşeyden çok rivayetlerden yardım aldığı tefsirler), Kur’anî içtihadi tefsirler (yazarlarının ayetlerin manasını anlamak ve tefsir etmek için en çok Kur’an’ın kendisinden yardım aldığı tefsirler) vs.54

Mevzusu tefsir ekollerini incelemek olan bu kitabın genel yapısına uygun düşen, üçüncü tür kategorilendirmedir. Müellifin mezhebi, itikadıyla doğrudan irtibatlı bazı ayetlerin tefsirinde etkili olsa ve ayetlerden inancına göre anlam çıkarmasına yolaçsa -ve bu yüzden müellifin mezhebi de tefsirlerin birbirinden farklılaşmasının etkeni olsa- bile bu etki ve farklılık müfessirin tefsir ekolünden kaynaklanmamaktadır ve kitabın konuyla ilgisi bulunmamaktadır. Bu, her müfessirin farkında olmaksızın maruz kalmış olabileceği bir etkidir ve tabii ki kendisini bundan uzak tutmaya çalışmalı; boş bir zihinle, kendi inanç ve düşüncelerine saplanıp kalmaksızın ayet-i kerimeler üzerinde düşünmeli; Arap dili ve edebiyatı ile diyalogun akılcı ilkeleri temelinde ayetlerin anlamını açıklayıp tefsir etmeli; itikat ve fikirlerini ona tabi kılmalıdır. Elbette bir müfessir eğer akaid ve fikirlerin ayetlerin anlamını kavramada ve onları tefsir etmede etkili olmasının engel çıkarmak bir yana, zaten öyle olması gerektiğine ve ayetten müfessirin inancının aksine anlam çıkarılmaması gerektiğine; tefsir metodunun da, heryerde ayetleri inanç ve düşüncelerine göre tevil etmesi demek olduğuna inanıyorsa bu da bir tür tefsir ekolüdür ve müfessirin akaid mezhebinin dışında bir şeydir. Bu varsayıma göre müfessirin inanç mezhebi, kendi tefsir ekolü temelinde ayetleri tefsir ederken tesirde bulunmuş şeylerdendir ve buna göre telif edilmiş tefsirler de, reyle tefsir olarak adlandırılabilecek üçüncü kategoride yeralmaktadır ve müellifin akaid mezhebi yönünden tefsirler kategorisiyle irtibatı yoktur.

Aynı şekilde mevcut tefsirlerin, müellifin ilmi eğilimine göre daha fazla odaklandığı ve öteki müfessirlerden daha fazla üzerinde durduğu muhteva ve konular yönünden taksimi de, tefsir ekollerini inceleyecek olan bu kitabın konusuyla bağlantılı değildir. Bu girişte mevcut tefsirleri müellifin tefsir ekolü yönünden tasnif edeceğiz. Bu açıdan bakıldığında bütün tefsir kitapları üç grupta toplanabilir:



1. Mutlak Rivayet Tefsiri

Mutlak rivayet tefsiri kitapları, yazarlarının, sadece bir şekilde Kur’an ayetleriyle ilişkili rivayetleri ayetlerin altında zikrettiği, ayetlerin manasını kavrayıp izah ederken içtihat etmediği ve görüş belirtmediği tefsir kitapları grubundandır. Burada bu tür tefsir kitaplarını “mutlak rivayet tefsiri ekolü”nu inceledikten sonra zikredecek ve tanıtıp ele alacağız.



2. Mutlak Bâtıni Tefsirler

Bâtıni tefsirlerden kasıt, müelliflerinin sadece Kur’an’ın bâtın tefsirine yöneldiği ve Kur’an ayetleri için yalnızca bâtıni manaları zikrettiği tefsir kitaplarıdır. Bu kitapta onları “mutlak bâtıni ekol”ü inceledikten sonra tanıtıp tenkit edeceğiz.



3. İçtihadi Tefsirler

İçtihadi tefsirler, müellifin ayetlerin manalarını ortaya koymak için bir tür içtihad ettiği ve gerekli ilmi gayreti gösterdiği tefsir kitapları grubundandır. Bu müfessirlerin içtihad niteliğinin çeşitli olduğu dikkate alındığında bu grup tefsirler, kullanılan içtihada göre aşağıdaki kısımlara ayrılabilir:



- Kur’an’ı Kur’an’la Yorumlayan İçtihad Tefsirleri

Müelliflerinin, ayetleri tefsir ederken en çok yardımı Kur’an-ı Kerim’in kendisinden aldığı ve heryerde ya da çoğu konuda ayetlerin manasını açıklamak için herşeyden çok diğer ayetlerden yararlandığı tefsirlerdir. Bu kitapta “Kur’an’ı Kur’an’la yorumlayan içtihad ekolü” başlığını bu tefsirlerin müelliflerinin tefsir teorisi için seçtik ve onları tanıtıp eleştirmeyi Kur’an’ı Kur’an’la yorumlayan içtihad ekolünü inceledikten sonra gerçekleştireceğiz.



- Rivayete Dayalı İçtihad Tefsirleri

Müellifin, ayetleri izah etmek için herşeyden çok Peygamber’den (s.a.a), Masum İmamlardan (a.s), sahabe ve tabiinden gelen rivayetlerden yararlandığı tefsirlerdir. Bu grup tefsirleri “Rivayete dayalı içtihad ekolü”nü inceledikten sonra ele alıp tanıtacağız.



- Edebi İçtihad Tefsirleri

Müellifin herşeyden çok ayetlerin edebi izahlarına yoğunlaştığı ve daha çok Arap edebiyatından yardım aldığı tefsirlerdir. Bu grup tefsirleri “Edebi içtihad ekolü”nü inceledikten sonra ele alacağız.



- Felsefi İçtihadi Tefsirler

Müellifin akli konulara ve felsefi birikime yoğunlaştığı ve ayetlerin tefsirinde o konulardan yardım aldığı tefsirlerdir. Bu tefsirlerden bazılarını “Felsefi içtihadi tefsir ekolü”nü inceledikten sonra ele alıp tanıtacağız.



- İlmi İçtihadi Tefsirler

İçinde deneysel bilimlerin verileri ve buluşlara fazlasıyla yer verildiği ve ayetlerin bunlara yoğunlaşarak tefsir edildiği veya onlara uygulandığı tefsirlerdir. “İlmi içtihadi ekol” başlığını bu tür tefsirlerin müelliflerinin tefsir nazariyesi için seçtik. İlmi içtihadi ekolü inceledikten sonra bu tefsirlerden bir bölümünü tanıtıp tenkit edeceğiz.



- Nispeten Kapsayıcı İçtihadi Tefsirler

Müelliflerinin ayetlerin manasını izah için çeşitli şeylerden yardım aldığı tefsirlerdir. Hem Arap dili ve edebiyatı, hem Kur’an ayetleri, hem rivayetler, hem akli karineler, ilmi veriler ve yardım alma imkanı bulunan herşeyden bilgi değeri taşıdığı ölçüde yararlanılmıştır. Ama tefsirlerin bu kısmını “Kapsayıcı içtihad ekolü”nü tanıttıktan sonra ele alıp inceleyeceğiz.



- İçtihadi ve Bâtıni Tefsirler

Yazarlarının, zâhir manayı anlamada içtihada ilaveten, ayetler için bâtıni ve sembolik anlamı da zikrettiği tefsirlerdir. Bu kısma “İçtihadi ve bâtıni ekol”ü inceledikten sonra yer verecek ve tenkit edeceğiz.55

Birinci Kısım
İlk Müfessirler
Birinci Bölüm: Kur’an’ın Bütün Manalarına Vakıf Müfessirler

İkinci Bölüm: Sahabi Müfessirler

Üçüncü Bölüm: Tabiin Müfessirler

Birinci Bölüm


Kur’an’ın Bütün Manalarına Vakıf Müfessirler

Allah Rasülü (s.a.a)

Ayet ve rivayetlerden anlaşılan odur ki, Allah Rasülü’nün (s.a.a) önemli görevlerinden ve işlerinden biri Allah’ın kitabını öğretmek ve onun anlam ve maksatlarını açıklamaktır. Yüce Allah bazı ayetlerde, ayetleri okumaya ilaveten kitap ve hikmeti öğretmeyi Hz. Peygamber’in işleri arasında saymıştır.56 Kitabı öğretmenin, onun kıraatini öğretmeyle sınırlı olmadığı, onun anlam ve maarifini de kapsadığı ortadadır. “Kitap”tan sonra “hikmet”in zikredilmesi ve öğretimin her ikisine eşit seviyede atfedilmesi bizi bu anlayışa yaklaştırmaktadır. Aynı şekilde
وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ57 ayeti de insanlar için indirileni açıklamayı Hz. Peygamber’in vazifeleri arasında göstermiştir. Muteber bir rivayette İmam Sadık (a.s), “İnsanlar, niçin Ali’nin ve Ehl-i Beyt’in adı Allah’ın kitabında yazılmıyor diye soruyor” diyen Ebu Basir’e cevap verirken şöyle buyurmuştur:

قولوا لهم ان رسول الله صلی الله علیه و آله و سلم نزلت علیه الصلاة و لم یسم الله لهم ثلاثا و لا اربعا حتی کان رسول الله صلی الله علیه و آله و سلم هو الذی فسر ذلک لهم. و نزلت علیه الزکاة و لم یسم لهم من کل اربعین درهما درهم حتی کان رسول الله صلی الله علیه و آله و سلم هو الذی فسر ذلک. و نزل الحج فلم یقل لهم طوفوا اسبوعا حتی کان رسول الله صلی الله علیه و آله و سلم هو الذی فسر ذلک لهم و نزلت أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ و نزلت فی علی و الحسن و الحسین. فقال رسول الله صلی الله علیه و آله فی علی من کنت مولاه فعلی مولاه و قال اوصیکم بکتاب الله و اهل بیتی58

Onlara de ki: [Kur’an’da] Allah Rasülü’ne (s.a.a) namaz [emri] nazil oldu, ama onun üç veya dört rekat olmasını Allah [Kur’an‘da] beyan etmedi. Bunu halka tefsir eden Allah Rasülü (s.a.a) oldu. Hazret’e zekat emredildi, ama [Kur’an‘da] her kırk dirhemden bir dirhemin zekat olduğu belirtilmedi. Onu insanlara Allah Rasülü (s.a.a) tefsir etti. Yine hac ayeti nazil oldu, ama Kur’an’da yedi kere tavaf edileceği söylenmedi. Bunu insanlara Allah Rasülü (s.a.a) tefsir etti. Ali, Hasan ve Hüseyin hakkında “Allah’a, Rasül’e ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin” ayeti nazil oldu. Allah Rasülü (s.a.a) Ali hakkında şöyle buyurdu: “Ben kimin mevlasıysam Ali de onun mevlasıdır.” Yine şöyle buyurdu: “Size Allah’ın kitabını ve Ehl-i Beyt’imi bırakıyorum...”

Bu bakımdan Allah Rasülü’nün (s.a.a) ilk Kur’an müfessiri olduğuna ve risalet çağında Kur’an ayetlerini tefsir edip açıkladığına tereddüt yoktur. Hz. Peygamber’in hatadan korunmuş ve masum olduğu, heva ve hevesiyle konuşmadığı, bilgisinin vahiyden neşet ettiği dikkate alındığında ayetler için beyan ettiği her anlamın, ayetin o manaya delaleti bizim için aşikâr olsun ya da olmasın, Allah Teala’nın muradının ta kendisi olduğunda kuşku yoktur. O halde Hz. Peygamber’den muteber yolla bize ulaşan her tefsirin itibarı kesin ve eleştirilemezdir. Bu nokta Hz. Peygamber’i imanın gereklerindendir ve tüm Müslümanların ittifak ettiği bir konudur.

وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا59 ayeti de buna delalet eder. Bu konunun bundan daha fazla tartışılmasına ihtiyaç yoktur. Tartışılıp araştırılması gereken, kıymetli İslam Peygamberi’nin (s.a.a) Kur’an’ı tefsirdeki bilgisiyle ilgili olarak ortaya atılan iki soruya cevap verilmesidir.

1. Acaba Allah Rasülü Kur’an’ın bütün anlam ve öğretilerine vakıf mıydı ve Kur’an’ın bütün anlam ve öğretilerini tefsire güç yetirebiliyor muydu, yoksa bunların bir bölümünü mü biliyordu, çünkü Allah’tan başka kimse bunları bilmez mi?

2. Hz. Peygamber Kur’an’ın ne kadarını tefsir etmiştir?



Rasulullah’ın (s.a.a) Kur’an’ın
Bütün Maarifine Vakıf Olması

Akıl ve nakil, Allah Rasülü’nün (s.a.a) Kur’an’ın bütün maarif ve ahkâmını, zâhir ve bâtınını, tefsir ve tevilini bildiğine delalet etmektedir. Çünkü:

Birincisi: Yüce Allah katından birtakım manaları ifade için ayetler nazil olup bunları hiçkimsenin, hatta Allah Rasülü’nün (s.a.a) bile anlayamaması akla uygun değildir. Kur’an, Allah Teâla’nın kelamıdır. Her kelamın faydası da manaya delalet ve söyleyenin maksadının muhataba ulaşmasıdır. Bir kelam, yalnızca bazı kimselerin maksadı bilebileceği kendine özgü simgeler ve sırlarla aktarılmış olsa bile muhatapların hiçbirinin anlayamayacağı ve söyleyenden başka kimsenin bilemeyeceği bir manayı kasdetmesi makul değildir.

Bu sebeple, Kur’an-ı Kerim’in, herkesin anlayamayacağı ve sadece belli kimselerin ya da yalnızca Allah Rasülü’nün (s.a.a) anlamaya güç yetirebileceği bâtını bulunması mümkün olmakla birlikte Allah’ın hikmet, ilim ve kudreti gözönünde bulundurulduğunda Kur’an’ın anlamı ve mevzularını hiçkimsenin, hatta Allah Rasülü’nün (s.a.a) bile anlayamayacağının kasdedilmesi muhaldir. O mananın kelam yoluyla ifade edilmesi ya mümkün değildi ya da mümkündü ama mashalata uygun değildi. Yahut hem mümkündü, hem de maslahata uygundu. Birinci ve ikinci durumda kasıt Allah Teâla’nın hikmetine uygun değildir. Hikmet sahibi Allah kendi kelamıyla ilgili böyle bir anlamı kasdetmiş olamaz. Üçüncü durumda, kasdedilen manayı hiçkimsenin anlayamayacağı bir lafızla ifade, bilgisizliği ve yetersizliği gerektirir ki Yüce Allah her ikisinden de münezzehtir.

İkincisi: Muteber rivayetler, Allah Rasülü’nün (s.a.a) ilimde derinleşmiş olan herkesten üstün olduğuna, Kur’an bütün tevil ve tenzilini Allah Teâla’nın talimiyle bildiğine delalet etmektedir. Öyleyse Allah’ın bir şeyi ona indirip de tevilini öğretmemiş olması mümkün değildir. Bu rivayetlerden bazıları şunlardır:

- Bureyd b. Muaviye’den şöyle nakledilmiştir: İki imamdan birinden (İmam Bakır veya İmam Sadık aleyhimasselam);

 وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ 60

ayetinin tefsiri hakkında şöyle buyurduklarını işittim:



فرسول الله افضل الراسخین فی العلم قد علمه الله عز و جل جمیع ما انزل علیه من التنزیل و التأویل و ما کان الله لینزل علیه شیئا لم یعلمه تأویله و اوصیاؤه من بعده یعلمونه61

“Allah Rasülü ilimde derinleşenlerin en üstünüdür. Allah azze ve celle ona indirdiğinin bütün tevil ve tenzilini öğretmiştir. Allah’ın ona bir şeyi indirip de tevilini öğretmemiş olması sözkonusu değildir. Ondan sonraki vasiler de tamamını bilirler.”



Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin