Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə33/42
tarix17.11.2018
ölçüsü7,5 Mb.
#82931
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   42
Kuşkusuz bu (yani şiirler), Kur’an’daki müşkül kelimeler ve kıraatı tashih için örnek ve delil oluşturmada olsa olsa zan ifade eder. Bilakis Kur’an başka şeye hüccettir, başka şey ona hüccet olamaz.”


539Hac 78


540Zorluk (Çev.)


541Zorluk, güçlük, kalp ve göğüste darlık (Logatname-i Dehhoda-Çev.)


542Camiu’l-Beyan, c. 17, s. 143. İbn Ebi Yezid’den başka bir nakilde şöyle rivayet etmiştir: “Size dinde herhangi bir zorluk yüklemedi” ayetinin manasını İbn Abbas’a sorduklarında şöyle cevap verdi: “Burada Hüzeyl kabilesinden kimse var mı?” Bir adam “Evet” dedi. Ona sordu: “harac kelimesini aranızda neye karşılık kullanıyorsunuz?” Adam cevap verdi: “Dayk” İbn Abbas “Manası bu işte” dedi.


543El-Itkan, c. 1, s. 354.


544Araf 89


545Camiu’l-Beyan, c. 9, s. 3.


546İnşikak 14


547El-Keşşaf, c. 4, s. 198.


548Bkz: Reveşşinasi-yi Tefsir-i Kur’an, s. 145-162.


549Bakara 158


550Camiu’l-Beyan, c. 2, s. 28.


551Garibu’l-Kur’an fi Şi’ri’l-Arab, s. 253, 254.


552Bakara 200


553Fahru Razi, Muhammed b. Ömer, el-Tefsiru’l-Kebir, c. 5, s. 183.


554Bkz: Reveşşinasi-yi Tefsir-i Kur’an, s. 192-196.


555Hac 78


556En’am 125


557Camiu’l-Beyan, c. 17, s. 143.


558Gafir (Mümin) 11


559Bakara 28


560Camiu’l-Beyan, c. 24, s. 31.


561Camiu’l-Beyan, c. 1, s. 145 ve 146, Bakara 28’in izahı.


562Bkz: Reveşşinasi-yi Tefsir-i Kur’an, s. 178.


563Kasas 28


564Camiu’l-Beyan, c. 20, s. 43 ve 44.


565Elbette bu değerlendirmenin üzerinde düşünmek gerekir. Çünkü Hazret-i Musa (aleyhisselam) iki müddetten daha fazlasını tamamlayacağı vaadinde bulunmamıştı ki yerine getirmezse vaadinden caymış olsun.


566Bu rivayetlere bazı örnekleri için Nuru’s-Sakaleyn tefsirine bakılabilir (c. 1, s. 72, 82 ve 90, hadisler: 159, 204, 243 ve s. 337, hadis 134).


567El-Hisal, c. 1, s. 270, babu’l-hamse, hadis 8; aynı zamanda bkz: Dürrü’l-Mensur (Menşur Mektebeti Ayetillah el-Mer’eşi, c. 1, s. 47).


568Seyyid b. Tavus (Ali b. Musa) Sa’du’s-Saud’da (s. 285), Meclisi Biharu’l-Envar’da (c. 92, s. 105), Ebu’l-Hasan Amuli Mir’atu’l-Envar’da (s. 5).


569Bkz: el-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 1, s. 89.


570Sa’du’s-Saud, s. 285, 286.


571İbn Ebi’l-Hadid, Abdulhamid, Şerhu Nehci’l-Belaga, c. 1, s. 19.


572Bkz: el-Burhan fi Ulumi’l-Kur’an, c. 2, s. 157.


573“Kur’an’ın bütün manalarına vakıf müfessirler” bölümünde “İmam Ali (aleyhisselam) ve tüm Kur’an’ın tefsiri” kısmı.


574Bazı müsteşrikler, mesela Goldziher, Mezahibu’t-Tefsiri’l-İslami kitabında İbn Abbas’ın Kur’an’ın manalarını verirken ilmî kaynaklarından birinin Yahudi âlimler olduğunu belirtmiştir. Fakat Marifet, el-Tefsir ve’l-Müfessirun fi Sevbihi’l-Kaşib kitabında (s. 252-265) bu ithamı gayet güzel tahkik etmiştir. Burada bu konuya değinmiyor ve konuya ilgi duyanları ilgili kitaba yönlendiriyoruz.


575Bkz: el-Tefsir ve’l-Müfessirun fi Sevbihi’l-Kaşib, c. 1, s. 316.


576Siyeru A’lami’n-Nubela, c. 1, s. 462, Elkeni ve’l-Elkab, c. 1, s. 216.


577Hatib Bağdadi, Ahmed b. Ali, Tarihu Bağdad, c. 1, s. 149, Siyeru A’lami’n-Nubela, c. 1, s. 461.


578Bkz: İbn Hişam, Abdülmelik, el-Siretu’n-Nebeviyye, c. 1, s. 314.


579Kummi, Abbas, Muntehe’l-Amal, c. 1, s. 124.


580Tarihu Bağdad, c. 1, s. 147.


581Camiu’l-Beyan, c. 1, s. 28.


582El-İtkan, c. 2, s. 1231, 1232.


583Bkz: Tefsiru Fırat el-Kufi, s. 206, 461, 496, hadisler: 272, 603 ve 651, Rad suresi 7. ayetin, Rahman suresi 19-21. ayetlerin ve Kalem suresi 1-6. ayetlerin izahında.


584Bkz: el-İtkan, c. 2, s. 1228; el-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 1, s. 83; el-Tefsir ve’l-Müfessirun fi Sevbihi’l-Kaşib, c. 1, s. 218.


585Sa’du’s-Saud, s. 285.


586El-Hisal, c. 2, s. 461-464, ebvabu’l-isna aşere, hadis 4.


587Bkz: A.g.e., s. 466-469, ebvabu’l-isna aşere, hadisler 6-11.


588Bkz: Ebu’s-Salah Halebi, Takiyuddin, Takribu’l-Mearif fi’l-Kelam, s. 168.


589El-Hisal, s. 360, babu’s-seb’a, hadis 50. Bu rivayeti Saduk (rh) Ehl-i Sünnet tarikiyle rivayet etmiştir ve senedi güvenilir değildir. Bu rivayet, Furat el-Kufi tefsirinde (s. 570, hadis 733) Duha suresinin tefsirinde senedde küçük bir farklılıkla nakledilmiş, Biharu’l-Envar (c. 43, s. 210, hadis 9) ise onu Hisal’den nakletmiştir. İhtiyaru Ma’rifeti’r-Rical’de de (c. 1, s. 34, hadis 13) bu rivayet aktarılmış ama Abdullah b. Mesud zikredilmemiştir.


590Bkz: el-Gadir, c. 9, s. 4, Şeber, Seyyid Abdullah; Hakku’l-Yakin, s. 190; İbn Ebi’l-Hadid, Şerhu Nehci’l-Belağa, c. 1, s. 199; Biharu’l-Envar, c. 31, s. 187-192 (Osman’ın kusurları, beşinci kınama); el-Şafi fi’l-İmame, c. 4, s. 281-283.


591Mamakani, Abdullah, Tenkihu’l-Makal fi İlm-i Rical, c. 1, s. 93 (netaicu’t-tenkih, madde 7072).


592Tenkihu’l-Makal fi İlm-i Rical, c. 2, s. 215.


593Bkz: A.g.e.


594Bu rivayetler için bkz: Usülü Kafi, c. 2, s. 605 (kitabu fadli Kur’an, babu’n-nevadir, hadis 27); Füruu Kafi, c. 5, s. 423 (kitabu’n-nikah, babu’r-racül yetezevvec el-mer’e fi talakiha ev temut kable en yedhul biha ev ba’dihi feyetezevvec ümmeha ev binteha, hadis 4); Tehzibu’l-Ahkam, c. 9, s. 259 (kitabu’l-feraid ve’l-mevaris, babu ibtali’l-avl ve’l-asabe, hadis (971) 14; Men La Yahduruhu’l-Fakih, c. 1, s. 261 (fi’l-cemaa ve fadlihi, hadis 100); Tefsiru’l-Kummi, c. 2, s. 493. Birinci rivayetin senedi meçhul, ikinci rivayetinki sahih, üçüncü rivayetinki zayıf, dördüncü rivayetinki de mürseldir. Beşinci rivayette tefsirin Ali b. İbrahim’e isnadı bakımından münakaşa vardır.


595İhtiyaru Ma’rifeti’r-Rical, c. 1, s. 178, madde 78.


596Bkz: İbn Kuluye, Cafer b. Muhammed, Kamilu’z-Ziyarat, s. 114, hadis 120, (bab 14, hadis 5), Kamilu’z-Ziyarat’taki rivayetlerin senedinde onun güvenilir olarak yeralmasının sebebini Kamilu’z-Ziyarat’ın müellifi İbn Kuluye, kitabın mukaddimesinde şöyle açıklamıştır: “Bu kitapta, ashabımızın sikaları tarikiyle bize ulaşmış olan rivayetleri zikrettik.” Ayetullah Hoi (rh) bu cümleden bu kitabın senedlerindeki bütün ricalin sika olduğunu sonucuna varmıştır. Fakat ömrünün son yıllarında bu kanaatinden vazgeçti (bkz: Hoi, Ebu’l-Kasım, Sıratu’n-Necat fi Ecvibeti’l-İstiftaat, el-kısmu’s-sani, s. 457, sual 1427).


597Usülü Kafi, c. 1, s. 224, kitabu’l-hücce, babu’l-ıztırar ile’l-hücce, hadis 2.


598Maide 67


599El-Dürrü’l-Mensur, c. 3, s. 117; Alusi de Ruhu’l-Meani’de 6/193 bu rivayeti zikretmiş, ama “Ali müminlerin mevlasıdır” cümlesi yerine, “Ali müminlerin velisidir” cümlesine yer vermiştir.


600Bakara 213


601Metinde : كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً [فاختلفوا] فَبَعَثَ اللّهُ (Çev.)


602El-Keşşaf, c. 1, s. 129.


603Saffat 123


604Saffat 130


605Camiu’l-Beyan, c. 23, s. 62.


606“Ve dağların atılıp etrafa saçılmış renkli yün gibi olduğu / Karia 5” (Çev.)


607İbn Kuteybe, Abdullah b. Müslim, Tevilu Müşkili’l-Kur’an, s. 24.


608Duhan 43 ve 44


609El-Tefsiru’l-Kebir, c. 1, s. 213.


610El-Tefsir ve’l-Müfessirun fi Sevbihi’l-Kaşib, c. 1, s. 317.


611El-Tefsir ve’l-Müfessirun fi Sevbihi’l-Kaşib, c. 1, s. 118-120.


612Tarihu Bağdad, c. 1, s. 147.


613Camiu’l-Beyan, c. 1, s. 28.


614Bkz: Tehzibu’t-Tehzib, c. 6, s. 25.


615Zerkuli, Hayreddin, el-A’lamu Zerkuli, c. 1, s. 82.


616İkinci Akabe’den kasıt, bisetin onikinci yılında Medinelilerden yaklaşık yetmiş kişinin, kendisine yardımcı olmayı vadederek Allah Rasülü’ne (sallallahu aleyhi ve alihi) biat ettiği Mina’ya yakın mevkidir. Medine ahalisinden bazıları Allah Rasülü’ne (sallallahu aleyhi ve alihi) ikinci defa biat ettiği için buna ikinci Akabe adı verildi. Bkz: el-Siretu’n-Nebeviyye li-İbn Hişam, c. 2, s. 438.


617Ricalu’t-Tusi, s. 4, madde 16.


618Tehzibu’t-Tehzib, c. 1, s. 164 -İstiab c. 1, s. 69- el-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 1, s. 91, her üçü de demiştir ki: Ekseriyet, Ömer’in hilafeti sırasında vuku bulduğu kanaatindedir.; Tenkihu’l-Makal, c. 1, s. 44: “Ömer’in zamanında vefat etti.”


619Bkz: Tabersi’nin İhticac’ı, c. 1, s. 97; el-Hisal, c. 2, s. 461-464, ebvabu isna aşere, hadis 4.


620El-İhticac, c. 1, s. 102.


621Kamusu’r-Rical, c. 1, s. 236.


622Tenkihu’l-Makal, c. 1, s. 44.


623Usülü Kafi, c. 2, babu nevadir s. 605, hadis 27, Allame Meclisi Mir’atu’l-Ukul’da (c. 12, s. 524) bu rivayetin senedini meçhul tanıtmış ve delaleti hakkında da şöyle demiştir: “Belki de İmam (aleyhisselam), o mecliste hazır bulunan Rebia isimli şahsa takiyye yapmıştır.”


624Tenkihu’l-Makal, c. 1, netayicu’t-tenkih s. 7.


625El-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 1, s. 63, el-Tefsir ve’l-Müfessirun fi Sevbihi’l-Kaşib, c. 1, s. 210.


626Tekvir 1-6


627Tusi, Muhammed b. Hasan, el-Tibyan fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 10, s. 280 ve 282.


628Ebu’l-Fütuh, Hüseyin b. Ali, Tefsir-i Ebu’l-Fütuh Razi, c. 10, s. 231.


629Bkz: Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, c. 4, s. 507; el-Dürrü’l-Mensur, c. 6, s. 318.


630Naziat 6 ve 7


631Tefsir-i Ebu’l-Fütuh Razi, c. 10, s. 218.


632Hicr 87


633Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, c. 6, s. 171.


634El-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 1, s. 92.


635Bkz: “İmam Hasan Askeri’ye (aleyhisselam) ait tefsir” bölümünde söylenenler.


636El-Temhid fi Ulumi’l-Kur’an, c. 1, s. 323 ve 324.


637Bakara 196


638El-Keşşaf, c. 1, s. 121.


639A.g.e.


640Bakara 20


641El-İtkan fi Ulumi’l-Kur’an, c. 1, s. 149, onaltıncı nev, üçüncü mesele, dokuzuncu kavil, yedi harfin manasına dair yaklaşık kırk kavilden.


642El-İtkan fi Ulumi’l-Kur’an, c. 2, s. 1233.


643Tabersi bu hadisi Hamd suresi tefsirinin başında senedle ve diğer surelerin başında bu sureye ait bir kısmı mürsel olarak nakletmiştir (bkz: Mecmeu’l-Beyan, c. 1, s. 17 Hamd suresinin başı, s. 32, Bakara suresinin girişi; c. 2, s. 405, Âl-i İmran suresinin başı, c. 8, s. 413 Yasin suresinin girişi vs.)

Zemahşeri de Keşşaf’ta aynı faziletleri çoğu surenin sonunda mürsel olarak ve Ubeyy’in adını zikretmeksizin Allah Rasülü’nden (sallallahu aleyhi ve alihi) nakletmiştir. Bkz: el-Keşşaf, an hakaiki gavamid el-tenzil, c. 1, s. 460, Âl-i İmran suresinin sonu, s. 599 Nisa suresinin sonu, s. 697, Maide suresinin sonu; c. 2, s. 58, En’am suresinin sonu, s. 193, A’raf suresinin sonu...; c. 4, s. 822, Felak suresinin sonu. Tabersi Cevamiu’l-Cami’de de her bir surenin başında bu hadisin o sureyle ilgili parçasını mürsel olarak zikretmiştir. Bkz: Tabersi, Fazl b. Hasan, Cevamiu’l-Cami, c. 1, s. 5, 11, 158, 233.




644Mutahhari, Murtaza, Sire-i Nebevi, s. 62; yukarıdaki ifade Camia-i Müderrisin-i Hovze-i Kum’a bağlı İntişarat-i İslami tarafından yayınlanmış Sire-i Nebevi’de geçmektedir. Ama 1983 kışında yapılan baskıda cümle başka türlüdür.


645Bkz: İbn Cevzi, Abdurrahman, el-Mevzuat, c. 1, s. 239-242.


646Bkz: Tedribu’r-Ravi, c. 1, s. 288 ve 289.


647Bkz: el-Diraye fi İlm Mustalih el-Hadis, s. 57, Mikbasu’l-Hidaye, c. 1, s. 411.


648Metinde “münkerü’l-hadis” (Çev.)


649“Men belağa” rivayetleri, şu içerikteki rivayetlerdir: Her kim hayırlı bir amelin sevabını ona haber verir ve o, bahis konusu sevaba ulaşmak kasdıyla o ameli yaparsa o sevap ona verilecektir, isterse o sevabı Allah Rasülü (sallallahu aleyhi ve alihi) buyurmamış bile olsun. (Bkz: Vesailu’ş-Şia, c. 1, s. 59, bab 18, ebvab mukaddemeti’l-ibadat).


650Kuleyni’nin sahih senedle İmam Sadık’tan (aleyhisselam) rivayet ettiği aynı babtaki 6. rivayet gibi: “Kim bir şeyin sevabına dair bir şey işitir de onu yaparsa sevabına nail olur, onunla ilgili rivayet işitmese bile.” (Vesailu’ş-Şia, c. 1, s. 60, hadis 6).


651Bkz: Suyuti, Celaleddin Abdurrahman, Tedribu’r-Ravi, c. 1, s. 183.


652Bkz: A.g.e., s. 184.


653Söylemeden geçmeyelim: Gelecekteki araştırmamızda bu tür mevzuları iki kısma ayıracağız. Bir kısmına “gözleme dayalı haberler”, diğer kısma ise “sahabenin tefsir görüşleri” adını vereceğiz. Burada onların tefsir alanındaki gözleme dayalı haberlerini de kapsayan genel anlamıyla tefsir görüşleri var. Orada ise gözleme dayalı haberlerin bir bölümü olan özel anlamıyla tefsir görüşleri olacaktır.


654Bkz: Tedribu’r-Ravi, c. 2, s. 214.


655Bkz: el-Dirayet fi İlmi Mustalih el-Hadis, s. 121, Mikbasu’l-Hidaye, c. 3, s. 305.


656Hakim’den kasıt, el-Müstedrek ala el-Sahiheyn müellifi Hakim Nişaburi olarak tanınmış “Muhammed b. Abdullah”tır. Bu meseleyi eserin kitabu’t-tefsir bölümünde açıklamıştır. Bu nedenle Zerkeşi şöyle demiştir: “Hakim’in tefsirinde dediği gibi” ve Suyuti şöyle söylemiştir: “Hakim’in Müstedrek’de anlattığı gibi”, (Bkz: el-Müstedrek ala el-Sahiheyn, c. 2, s. 258 ve 263).


657Bkz: el-Burhan fi Ulumi’l-Kur’an, c. 2, s. 156 ve 157, el-İtkan fi Ulumi’l-Kur’an, c. 2, s. 1204-1205.


658El-İtkan fi Ulumi’l-Kur’an, c. 2, s. 1205.


659“İbn Kesir tefsiri” adıyla meşhur Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, c. 1, s. 4.


660Bkz: el-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 1, s. 95 ve 96.


661“Şehid-i Sani” adıyla bilinen Zeynuddin b. Ali (s. 911-966) usülcü fakih, rical âlimi muhaddis, Şii fukahanın büyüklerinden ve ekabirindendir. (Bkz: Müderris Tebrizi, Muhammed Ali, Reyhanetu’l-Edeb, c. 3, s. 280-288)


662Bkz: el-Diraye fi İlmi Mustalah el-Hadis, s. 45.


663Abdullah b. Muhammed Hasan Mamakani (1290-1351) Şia’nın ünlü rical âlimi ve fakihi, fıkıhta Metarihu’l-Efham, ilm-i ricalde Tenkıhu’l-Makal ve dirayet ilminde de Mikbasu’l-Hidaye’nin müellifidir.


664Bakara 223


665Yahudiler, “kadına arkasından yaklaşanların çocuğu şaşı olur” diyordu. Bunun üzerine Allah Teala “Kadınlarınız sizin tarlalarınızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde gelin” ayetini indirdi.


666Bkz: Mikbasu’l-Hidaye, c. 1, s. 329-330.


667Bazı ayet ve hadislerle istidlalleri ve cevapları için bkz: Kardan, Gulamrıza, Adalet-i Sahabe der Mizan-i Kitab ve Sünnet, s. 51-68.


668Hucurat 6


669Bkz: Taberi’nin Camiu’l-Beyan’ı, İbn Kesir’in Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim’i, el-Dürrü’l-Mensur, el-Tıbyan fi Tefsiri’l-Kur’an, Mecmeu’l-Beyan, Hucurat suresi 6. ayet.


670El-İstiab, c. 4, s. 1553.


671Secde 18


672Bkz: Taberi’nin Camiu’l-Beyan’ı, Suyuti’nin el-Dürrü’l-Mensur’u, el-İstiab, c. 4, s. 1554, el-Burhan fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 3, s. 286, Secde suresi 18. ayetin izahı, hadis 2, Nuru’s-Sakaleyn, c. 3, s. 231, hadis 41 ve 43.


673Siyeru A’lami’n-Nubela, c. 3, s. 415.


674Nur 11 ve 13


675İbn Esir, Ali b. Muhammed, Üsdü’l-Ğabe fi Ma’rifeti’s-Sahabe, c. 4, s. 355.


676Mesela Tevbe suresi 38 ve 39. ayetler, Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi) suresi son ayet, Cuma suresi son ayet, Âl-i İmran suresi 144. ayet gibi.


677Bu hadisler için bkz: Adalet-i Sahabe der Mizan-i Kitab ve Sünnet, s. 25-49.


678Bkz: Usülü Kafi, c. 1, s. 114, babu ihtilafi’l-hadis, hadis 1, el-Hisal kitabı, s. 255, babu’l-erbaa, hadis 131, Nehcu’l-Belaga Feyzulislam’ın tercümesiyle, s. 665, hutbe 201.


679Bu tür rivayetlere örnek, İbn Kesir’in “tathir ayeti”nin izahında Ümmü Seleme’den nakletmiş olduğu rivayettir. Rivayet şöyledir:

İbn Cerir dedi ki: Bize İbn Hamid aktardı, bize Abdullah b. Abdilmakdis bildirdi, o A’meş’ten, o da Hakim b. Said’den şöyle rivayet etmiştir: Ümmü Seleme’nin (radıyallahu anha) yanında Ali b. Ebi Talib’i (radıyallahu anhu) andık. Bunun üzerine dedi ki: “Allah sizden kiri gidermek istiyor ey Ehl-i Beyt ve sizi arındırıp tertemiz kılmak” ayeti benim evimde nazil oldu.” Ümmü Seleme şöyle anlattı: “Allah Rasülü (sallallahu aleyhi ve alihi) benim evime geldi ve dedi ki: “Başkasına izin verme” Sonra Fatıma (radıyallahu anha) geldi... Aynı kitapta bu rivayetlerden başka örneklere de bakılabilir, s. 160 ve 161.




680Bu tür rivayetlere örnek için bkz: bu kitabın “Arap şiirinden yararlanmak”, “nüzul sebebi ve ortamından yararlanmak”, “ayetlerin mevzu hususiyetlerinden yararlanmak” bölümleri, Camiu’l-Beyan, c. 1, s. 145 ve 146 Bakara suresi 28. ayetin izahı, s. 43 ve 44.


681Ehl-i Sünnet’in hadis âlimlerinden Ebu Zekeriya Nevevi, el-Takrib ve’t-Teysir kitabında tâbiini tarif ederken şöyle demiştir: “Sahabeyle arkadaşlık etmiş kişiye denmiştir. Yine sahabeyle görüşmüş ve bunun aşikar olduğu kişiye de denmiştir.” Suyuti bu ifadeyi şerhederken birinci görüşü Hatib, ikincisini ise Hakim’le ilişkilendirmiş ve Irakî’den, ehl-i hadisin çoğunlukla ikinci görüşle amel ettiğini nakletmiştir. (Bkz: Tedribu’r-Ravi, c. 2, s. 234) Şia’nın ünlü fakihlerinden ve hadis ilmi âlimlerinden Şehid-i Sani, sahabeyi “Her kim Nebi (sallallahu aleyhi ve alihi) ile mümin olarak görüşür ve İslam üzere ölürse ve ” şeklinde tarif ettikten sonra tâbiin için şöyle demiştir: “Tâbiin, sahabe ile görüşen..” (el-Diraye fi İlmi Mustalah el-Hadis, s. 120 ve 122). Şia’nın hadis ilmi âlimi ve fakihi Mamekani tâbiini tarif ederken şöyle demiştir: “Tâbiine gelince, Nebi’ye (sallallahu aleyhi ve alihi) iman halindeyken sahabeyle görüşen ve iman üzere ölen... (Mikbasu’l-Hidaye fi İlmi’d-Diraye, c. 3, s. 311)


682Bkz: Mikbasu’l-Hidaye fi İlmi’d-Diraye, c. 3, s. 312 ve 313.


683Örnek olarak Seyyid Hasan Sadr, Said b. Cübeyr’i [tâbiindendir] Kur’an tefsiri ilminde kitap yazmış ilk kişi olarak tanıtmıştır. Sadr, Seyyid Hasan, Te’sisu’ş-Şia li-Ulumi’l-İslam, s. 322. Fakat onun kitabı bize ulaşmamıştır. Tâbiinden bir diğer müfessir olan Mücahid b. Cebr için de Ebu Nuceyh’in rivayet ettiği ve bu nedenle Ebu Nuceyh’in tefsirinin o olduğunun söylendiği bir tefsirden bahsedilmiştir. Bu tefsirin hicri 1367’de Pakistan’da basıldığı nakledilmiştir. (Bkz: el-Tefsir ve’l-Müfessirun fi Sevbihi’l-Kaşib, c. 1, s. 342). Eban b. Tağlib de (vefatı hicri 141) tâbiinden bir diğer isimdir. Necaşi onun hakkında şöyle demiştir: Onun kitapları vardı. Tefsiru Garibi’l-Kur’an bunlardan biridir (bkz: Ricalu’n-Necaşi, s. 11). Yine şöyle demiştir: “Muhammed b. Abdurrahman; Eban’ın Kitabu’t-Tefsir’ini, Atiyye b. Haris’in Kitabu Ebi Revka’sını ve Kitabu Muhammed b. Saib’i biraraya getirmiş ve hepsi tek kitap yapmıştır. (Bkz: Ricalu’n-Necaşi, s. 12) Bu iki kitaptan da iz yoktur.


684Zerkeşi şöyle demiştir:

و فی الرجوع الی قول التابعی روایتان عن احمد و اختار ابن عقیل المنع و حکوه عن شعبة. لکن عمل المفسرین علی خلافه و قد حکوا فی کتبهم اقوالهم”

(el-Burhan fi Ulumi’l-Kur’an, c. 2, s. 158)




685Münebbih, müfessiri, kelime veya cümleden ya da Kur’an ayetinden böyle bir mananın murat edilmiş olabileceğine yönlendiren ve onu doğruluğu veya yanlışlığı konusunda dikkat ve tahkike zorlayan şeydir.


686Örnek olarak: el-Dürrü’l-Mensur, Menşur Mektebeti’l-Mer’eşi, c. 1, s. 13, 16 ve c. 3, s. 321; el-Tıbyan fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 10, s. 24, Teğabün suresi 14. ayetin izahı; Mecmeu’l-Beyan, c. 9, s. 4, 8, 11 ve 12, Fussilet suresi 5, 16, 26 ve 30. ayetlerin izahı.


687İbn Hacer, Tehzibu’t-Tehzib’de (c. 1, s. 39) şöyle demiştir:

قال الهیثم بن عدی مات سنة مأة و قال یحیی بن بکیر مات سنة احدی و هو ابن ثلاث و ثمانین سنة و قال ابو نعیم مات سنة اثنتین و قال سعید بن عفیر و احمد مات سنة ثلاث و قال ابن حبان مات بمکة سنة اثنتین او ثلاث و مأة و هو ساجد و کان مولده احدی و عشرین فی خلافة عمرو قال یحیی القطان مات سنة اربع و مأة”

688Zehebi SiyeruSiyeru A’lami’n-Nubela’da (c. 4, s. 449, madde 175) ondan “el-imam, şeyhu’l-kurra ve’l-müfessirin” ünvanıyla bahsetmiştir. Davudi, Tabakatu’l-Müfessirin’de (c. 2, s. 305, madde 1617) onu “el-mukri, el-müfessir, el-imam” olarak zikretmiştir.


689Bkz: Davudi, Muhammed b. Ali, Tabakatu’l-Müfessirin, c. 2, s. 305, madde 617.


690Bkz: Keşfu’z-Zünun, c. 1, s. 408.


691Kamusu’r-Rical, c. 8, s. 670, madde 6246, Mu’cemu Ricali’l-Hadis, c. 14, s. 187, madde 9862’de özetle zikredilmiştir. Ama Şeyh’in Rical ve Fihrist’inde, Keşşi ve Necaşi’nin Rical’inde, Allame’nin Hulasa’sında, İbn Davud’un Rical’inde, Mamekani’nin Camiu’r-Revat ve Rical’inde, Te’sisu’ş-Şia li-Ulumi’l-İslam ve A’yanu’ş-Şia’da zikredilmemiştir.


692Siyeru A’lami’n-Nubela, c. 4, s. 455. Anlaşıldığı kadarıyla rafz, kader ve tecehhüm ile kasdedilen, Şia ve Mutezile mezhebi ve Haricilerden bir taifedir. (Bkz: el-Mu’cemu’l-Vasit, s. 360, 718 ve 144)
Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin