Türk Dili Tarihi Ahmet B. Ercilasun Akçağ Yayınları / 603 Araştırma İnceleme / 50



Yüklə 2,38 Mb.
səhifə4/218
tarix03.01.2022
ölçüsü2,38 Mb.
#36460
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   218
Sprachen yazısında, daha önce Schott ve Anton Boller tarafından"özlem" hâlinde ortaya konan Moğol ve Mançu dillerinde c-, d-, n--denkliğim sis-temleştirdi. Ardından Ramstedt aynı dergide aynı konulan işledi. Nihayet Nicholas Poppe Altaisch und Urtürkisch (1926) adlı yazısında Ana Altayca d-, c-, y-, n-, n- Moğolca d-, c-, y-, n- Ana Türkçe y- denkliği şeklinde, ko-nuyu, Altay dilleri kapsamında bir sistem hâline getirdi.

Altay dilleri teorisinin en büyük isimleri, Fin bilgini Gustaf John Ramstedt (1873-1950), Alman asıllı Nicholas Poppe (1897-1991) ve yine Finlandiyalı Pentti Aalto (1917-»)'dur.

Ramstedt tam bir poliglot (çok dil bilen) idi. Grekçe, Latince, Sanskritçe gibi klasik diller ve İbraniceden başka Türkçe, Moğolca, Korece ve Japonca biliyordu. Mongolist, Türkolog ve Altayist idi. Altay dillerinin konu­şulduğu ülkelerin çoğunu dolaşmış ve dil malzemesi derlemişti. Seyahatleri yıllarca sürmüş, Japonya'da on iki yıl kalmıştı. Yalnız Altayistiğin değil Mongolistiğin de gerçek kurucusu odur. Kore ve Japon dillerini inceleyerek bu iki dili diğer Altay dilleriyle ilmî şekilde karşılaştıran da yine Ramstedt'tir. Onun Altay Dil Bilimine Giriş eseri ölümünden sonra yayım­lanmıştır: Einföhrung in die altaische Sprachwissenschaft I. Lautlehre: 1957; //. Formenlehre: 1952; ///. Register: 1966 (Eren 1998: 269-276).

Nicolas Poppe de bir poliglottu. 1897'de Çin'de doğmuş, 1991'de ABD'de ölmüştü. Altayist, Mongolist ve Türkolog idi. Yüksek öğrenimim ve ilmî kariyerini St. Petersburg'da tamamlayan; 1926-1940 arasında Moğo-listan Doğu Sibirya, Özbekistan, Azerbaycan ve Kuzey Kafkasya'da araş-tırma'gezileri yapan Poppe 1943'te Almanya'ya kaçmış, 1949'da ABD'ye yerleşmiştir (Eren 1998: 253-257). Moğolca üzerine birçok kitabı ve araş-tırması bulunan Poppe'nin Altayistik ile ilgili iki önemli eseri vardır.



Vergleichende Grammatik der altaischen Sprachen I. Vergleichende Lautlehre, Wiesbaden 1960. Bu eser Zeki Kaymaz tarafından Türkçeye çev­rilmiştir: Altay Dillerinin Karşılaştırmalı Grameri - 1. Kısım: Karşılaştır­malı Ses Bilgisi, İstanbul 1994.

Introduction to Altaic Linguistics, Wiesbaden 1965. 1917'de Finlandiya'da doğan Pentti Aalto Helsinki Üniversitesinde kla­sik filoloji, karşılaştırmalı dil bilimi, Sanskritçe ve Altay filolojisi okumuş­tur Ramstedt'in talebesi olan Aalto, Moğolistan, Hindistan, Türkmenistan ve Kore'de ilmî araştırma gezileri yapmıştır. Ramstedt'in birçok eserim ya­yımlayan Aalto'nun Altayistik ile ilgili çalışmaları, 70. doğum yılı dolayı­sıyla şerefine çıkarılan bir armağanda toplanmıştır: Studies in Altaic and Comparative Philology, Studia Orientalia 59, 1987 (Eren 1998: 103-104). Aalto Uralisch und Ahaisch (UAJb 41, 1969) adlı yazısında Ural-Altay teo-

TÜRK DİLİ TARİHİ

risi üzerinde de durmuş; biçim bilgisi, söz varlığı ve cümle bilgisi benzer­liklerini dile getirmiştir (Temir 2002: 6).

Altay dilleri teorisine katkıları olan iki ismi daha zikretmek lâzımdır: Wladislaw Kotwicz (1872-1944) ve Boris Yakovleviç Vladimirtsov (1884-1931). Polonyalı Kotwicz'in Contributions aux etudes altaiques (Wilno 1932) ve Les pronoms dans les langues altaiques (Krakow 1936) adlı çalış­maları, Altayistik alanına katkılardır (Eren 1998: 195).

Japoncanın Altay dili olarak işlenmesinde iki önemli isim vardır. Samuel E. Martin'in "Lexical evidence relating Korean to Japanese" adlı makalesi (Language 42, 1966), "Japoncanın bir Altay dili olarak ele alınışın­da dönüm noktası" teşkil eder (Tuna 2002: 47). Samuel E. Martin'in konuyla ilgili en önemli eseri 1996'da yayımlanmıştır: Consonant lenition in Korean and the Macro-Altaic Question, Honolulu 1996.

İkinci isim Roy Andrew Millerdir. Konuyla ilgili kitabı 1971'de ya­yımlanmıştır: Japanese and the other Altaic Languages, Chicago - London 1971. Bazı Japon bilginleri Japoncayı Altay dillerine bağlarken birçok Japon bilgini de Japonca ile Astronezya dilleri arasında paralellikler bulmuş; P. Benedict ile Kavvamoto ise Japoncayı Astro - Tay dil ailesine dahil etmiştir (Starostinvd. 2003:8-9).

Türkiye'de Altayistikle ilgilenen bilim adamları Ahmet Temir, Osman Nedim Tuna, Talat Tekin ve Tuncer Gülensoy'dur. Temir'in "Türkçe ile Moğolca Arasındaki İlgiler" adlı yazısı (DTCFD III, Ankara 1955) konuyu Türkiye'de ilk ele alan araştırmalardan biridir. Osman Nedim Tuna'nın Türk Dünyası El Kitabı'nda çıkan (Ankara 1992) "Altay Dilleri Teorisi" adlı uzun araştırması, Türkiye'de konuyu en kapsamlı şekilde ele alan çalışmadır.

Altayistik üzerinde en fazla yayın yapan ise Talat Tekin'dir. onun bilhassa

zetasizm (z'leşme) ve sigmatizm (ş'leşme) üzerine birçok yazısı ve katkısı vardır. Tekin'in bu konudaki yazıları 2003'te toplu hâlde yayımlanmıştır: Makaleler 1: Altayistik, Ankara 2003. Tuncer Gülensoy'un "Altay Dillerin­de Akrabalık Adlan Üzerine Notlar" makalesi (TDAY-Belleten 1973-1974) önemlidir.

Altay dilleri üzerindeki son büyük çalışma Sergei Starostin, Anna Dybo ve Oleg Mudrak'a aittir: Etymological Dictionary of the Altaic Languages I-III, Brill 2003. Bu büyük eserin yazarları, yaklaşık olarak yarısı yeni olan 2800 etimoloji yapmışlar; her kelimenin beş Altay dilinde ve lehçelerinde bulunabilen bütün karşılıklarını göstermişlerdir.

Altay dilleri teorisi konusunda bazı bilginler kararsız kalırken bazı bil­ginler de teoriye şiddetle karşı çıkmışlardır. Teorinin en şiddetli muarızları

Ahmet B. ERCİLASUN

22

Aorelien Sauvageot, Sir Gerard Clauson, Gerhard Doerfer ve A. M. Şerbak'tır.



Sir Gerard Clauson "The relationship between Turkish and Mongolian " adlı yazısında {Turkish and Mongolian Studies, London 1962) Tunguz söz varlığının Moğolca ve Türkçeden çok farklı olduğunu ve temel kelimelerin Türkçe Moğolca ve Tunguzcada birbirini tutmadığını belirterek teoriye iti­raz eder (Clauson 1962: 216). Clauson Moğolca ile Türkçede ortak olan kelimelerin Türkçeden Moğolcaya giren alıntılar olduğunu ileri sürerek bu kelimelerdeki ses değişmelerinin listesini verir ve daha sonra alıntıları tematik bir gruplandırmaya tâbi tutar (Clauson 1962:216- 247). Clauson' un diğer bir yazısı, temel kelimelerin aynı olmaması hakkındadır. A Lexicostatistical Appraisal of the Altaic Theory (CAJ XIII 1969).

Doerfer'in itirazı da temel kelimeler noktasındadır. O, itirazlarını Türkische und mongolische Elemente im Neupersischen adlı büyük eserinin 4 cildinde (Wiesbaden 1975) ve "Zur Venvardschaft der altaıschen Sorachen" (1966), "Zwei wichtige Probleme der Altayistik" (1968), Temel tzcükler ve Altay Dilleri Sorunu" (TDAY-Belleten 1980-1981) gibi maka­lelerinde kaleme almıştır. Doerfer de itiraz noktası olarak temel kelimeleri almakla birlikte Clauson'un istatistik metodunu eleştirir. Ona göre kelimele­rin niteliklerine de bakmak lâzımdır. İnsan vücuduyla ilgili 11 «ana temel sözcük" (baş, göz, kulak, burun, ağız, dil, diş, saç, yürek, el, ayak) ve 5 ara temel sözcük" (dudak, parmak, diz, sakal, boyun) seçerek bunları karışık dillerde araştıran Doerfer, ana temel sözcüklerin çok az değiştiğini (odunç-lenmediğini), ara temel sözcüklerin değişme oranının da az olduğunu; takat kirvik gibi "yan temel sözcüklerin çok sık değiştiğini yani ödünçlendıgını tespit etmiş; sonunda da bunu Altay dillerine uygulayarak Türkçe, Moğolca ve Tunguzcada ana temel sözcüklerden hiçbirinin aynı olmadığını ortaya koymuştur. Aynı işlemi, akraba olduğu kesin olarak bilinen ailelerde de ya­pan Doerfer 16 ana ve ara temel sözcükten Samı dillerde 16 sının Hint-Avrupa dillerinde 13'ünün, Dravid dillerinde 10'unun, Ural dillerinde 8 inin aynı olduğunu; Altay dillerinde ise hiçbirinin aynı olmadığını tespit etmiş böylece "Altay dillerinin akrabalığı varsayımını", "çürütülmüş, yok edilmiş saymıştır (Doerfer 1983: 1-16).












26 Ahmet B. ERCİLASUN

Aşağıda örnek Poppe'den alınmıştır (Poppe 1994: 27):


Türk. t- : Yak. t- : Çuv. ç : Moğ. ç : Kor. t

Türk. taş : Yak. tâs : Çuv. çul :Moğ. çilagun (taş) :Kor. tol (taş)

Ünlülerle ilgili örnekler Caferoğlu'ndan alınmıştır (s. 32-33):
Türk. ilk hece a :Çuv. ilk hece u : Moğ. ilk hece i

Türk. sarı : Çuv. şure (beyaz) : Moğ. sira (sarı)

Türk. ikinci hece ı/u :Moğ. ikinci hece a

Türk. sarı : Moğ. sira (sarı)

ET (Eski Türk.) altun :Moğ. altan (altın)

ET taluy (deniz) : Moğ. dalay

Altay dilleri akrabalığının ölçütü sadece ses denklikleri değildir. Biçim bilgisiyle ilgili pek çok ortaklıklar da vardır. "Yapılan araştırmalar değişik sıralarla, iki, üç, hatta bazen dört dilde ortak, yüze yakın ekin varlığını ortaya çıkarmışsa da, Ana Altay dilindeki şekilleri kesin olarak bilinen eklerin sayı­sı, bunun üçte birinden bile azdır. Birinci gruptaki ekler için:

+çAK, +çl, +çIK, +d, +DA, +KI, +lAr, +1IG, +msIG, +rU; -Açl, -ç, -G, -GA, -GaçI, -GU, -I, -m, -mA, -n, -r; +d-, +DA-, +GA-, +Kır-, +A-, +1A-, +rA-, +rKA- örnekleri verilebilir."

"Ana Altayca için bulunanlar arasında en önemlileri düşüm (hâl) ekleri­dir (case suffıxes): *+n (genetive, instrumental), +I, *g (accusative), *+A, *+gA (dative), *+dA *+dU (locative), *+rA (directive-locative), *+rU (lative), *+H(prosecutive), *+dI (instrumental), *+ç, *+çA (equative)." (Tu­na 2002: 21).

Söz dizimi bakımından da Altay dilleri arasında pek çok ortaklıklar vardır. Konuyu en iyi şekilde Tuna özetlemiştir:

"Ana Altaycada en küçük fiil cümlesi çekimli bir fiildir. Bu, emir cüm­lesinde sadece (ekli) fiil kök veya tabanından ibarettir. Cümlede öznenin yeri fiilden, belirtenin yeri belirtilenden, ikinci dereceden olan üyelerin yeri bi­rincilerden önce gelir. Fiil, sonda yer alır. Tamlamalarla isim cümleleri ara­sındaki fark üyelerin sırasına dayanır ve bir cümle meydana getirir (declarative sentence). Böyle bir cümlede koşaç kullanılması mecburiyeti yoktur. İsim ve sıfat arasında kesin bir sınır yoktur. Bu daha çok, bir sıra

TÜRK DİLİ TARİHİ 27

meselesidir. Ana altaycada cins (gender) farkı belirtilmez. Bu bakımdan cümlelerde cins farkı dolayısı ile değişiklik de yapılmaz. Tamlamalarda yal­nız tamlanan çokluk eki alabilir. Bunlarda çokluk-teklik dengelemesi yapıl­maz. Cümleler, içindeki üyelerin ilgisi bakımından, gelişmekte olan fi­kirlerin akla geliş sırasına göre ifadesi değil (cursive), tamamlanmış bir fikrin düzenli bir hierarchy halinde (complexive) sunuluşudur. Bunlar­dan birinci tip, bir tesbih dizisine, ikinci tip, küçükleri daha büyüklerinin içine yerleştirilmiş, birçok kuruyu içine alan büyük bir kutuya benzetilebilir. Birincisinde, eskileri çıkarmadan tesbihe yeni taneler eklenebilir. İkincisin­de ise, büyük kutuyu daha büyüğü ile değiştirmek ve ilâve edilen kutuyu veya kutuları yeniden ve iç-içe koyup en büyük kutuya doldurmak gerekir. Ana Altaycada ön takı (preposition) yoktur. Buna karşı son takılar (postposition) zengindir. Bununla birlikte, olumsuz emir kipleri için Çuvaşçada, Moğol ve Tunguz dillerinde 'olumsuzluk fiilleri'nden ayrı olarak bazı 'particle'lerin kullanıldığı hatırlanmalıdır. Bunlar, eski bir düzenin izleri olabileceği gibi, Altay Dili dışında başka bir kaynaktan da gelmiş bulunabi­lir" (Tuna 2002: 21-22).


Yüklə 2,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   218




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin