TüRKİye diyanet vakfi 6 İSLÂm ansiklopediSİ (22) 6



Yüklə 1,53 Mb.
səhifə25/57
tarix17.11.2018
ölçüsü1,53 Mb.
#83269
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   57

IBNU'L-FURAT el-AKULI

Ebü'l-Hasen Alî b. Muhammed b. Mûsâ b. el-Hasen b. el-Furât el-Âkülî (ö. 312/924) Abbasî veziri.

9 Rebîülâhir 241 'de (27 Ağustos 855) Nehrevan'da doğdu; aslen Nehrevanlı bir aileye mensuptur. Dedesi Âkül'e yerleşti­ği için Âkülî nisbesiyle tanınır. Halife Mu'-temid-Alellah'ın son zamanında devlet adamları arasındaki iktidar mücadelesi yüzünden ağabeyi Ebü'l-Abbas Ahmed ile birlikte hapsedildi ve Mu'tazıd-Billâh ta­rafından serbest bırakıldı (279/892). Hali­fe Mu'tazıd-Billâh zamanında Dîvânü'!-harâc ve'd-dıyâ reisi olan ağabeyi Ahmed'in yanında göreve başladı ve onun ölümün­den sonra da yerine tayin edildi. Halife Müktefî-Bİilâh'ın ölümü üzerine çıkan ka­rışıklıklar sırasında İbnü'l-Furât ailesi Ca'-fer b. Mu'tazıd-Billâh'ı, rakip İbnü'1-Cerrâh ailesi Abdullah b. Mu'tez-Billâh'ı des­tekledi. Sonunda Ca'fer, Muktedir- Billâh lakabıyla hilâfet makamına geçti (908). Fakat İbnü'l-Mu'tez taraftarları bir süre sonra onu indirip tahta kendi halife adaylarını çıkarınca İbnü'l-Furât ailesi korkup saklanmak zorunda kaldı. Ancak İbnü'l-Mu'tezz'in halifeliği sadece yirmi dört sa­at sürdü ve ertesi gün Muktedir geri ge­lince kendisini destekleyen İbnü'l-Furât'i vezir tayin etti.446 İbnü'l-Furât, halifenin annesi ve birkaç saray hadımıy-la iş birliği yaparak iktidarın en kuvvet­li adamı oldu; arkasından da zimmetine büyük miktarda para geçirdiği gibi bede-vîleri Bağdat'a saldırmaya yönlendirdi. Bu yüzden 4 Zilhicce 299'da (22 Temmuz 912) görevinden uzaklaştırılıp hapse atıldı ve mallarına el konuldu. Beş yıl hapis yattık­tan sonra o zamanki vezir İbnü'l-Cerrâh ailesinden Ali b. îsâ azledilerek 8 Zilhicce 304'te (2 Haziran 917) ikinci defa vezâret makamına getirildi; kendisine muhteşem bir merasimle yedi kat hil'at giydirildi; gu-lâmlarına da 300.000 dirhem dağıtıldı. İkinci vezirliği sırasında iç karışıklıklarla, malî sıkıntılarla ve Azerbaycan Valisi Yû­suf b. Ebü's-Sâc'ın isyanıyla uğraşmak zo­runda kaldı; başarılı olamaması ve halife aleyhindeki faaliyetleri yüzünden 27 Cemâziyelevvel 306'da (5 Kasım 918) tekrar görevden alınıp yerine Hâmid b. Abbas tayin edildi. Halefinin vezirliği boyunca sa­rayda hapiste tutulan İbnü'l-Furât, beş yıl sonra Hâmid b. Abbas'ın sebep olduğu is­yan sırasında oğlu Muhassin'in nüfuzuyla affedilerek üçüncü defa vezirliğe geti­rildi.447 Hapisten çıkar çıkmaz birçok önemli kişi­nin mallarına el koydu. Oğlunu divanların teftişiyle görevlendirdi. Oğlu da birtakım haksız uygulamalar yaptı ve halkın malı­na el uzattı; bu arada eski vezir Hâmid b. Abbas'ı da öldürttü. Mal yığma hırsı, kin­darlığı ve nihayet onun döneminde Kar-matîler'İn hacılara saldırması üzerine 448 Haüfe Mukte-dir-Billâh, Hâcib Nasr ve saray muhafız­larının baskısıyla İbnü'l-Furât'ı yine azle­dip hapse attırdı.449 Birkaç gün sonra da oğlu Muhassin ile birlikte Muktedir-Billâh'ın emriyle öldürüldü.450

İbnü'l-Furât 10 milyon dinarlık servete sahip çok zengin bir insandı; arazilerin­den yılda 1 milyon dinar gelir sağlıyordu. Bazı kaynaklarda onun cömert! iğ inden ve gelirlerinin büyük bir kısmını âlimlere, mutasavvıflara ve fakir halka dağıttığın­dan, birçok âlim din adamı ve fakire aylık bağladığından bahsedilir.451 Ebû Bekir es-Sûlî de İbnü'l-Furât'ı öven bir şiiri sebebiyle kendisinden 600 dinar bahşiş almıştı. Hesap İşlerinden de iyi anlardı. Kâtipler, devlet gelirlerini he­saplamak için Halife Mu'tazıd-Billâh'tan bir ay süre istediklerinde o sırada hapis hanede olan İbnü'l-Furât, devrin en yete­nekli kâtibi olarak tanıtılan ağabeyi Ebü'l-Abbas ile birlikte bunu İki gün içinde he­saplamış ve bu sayede hapisten kurtul­muştu.452 Diğer kardeşi Ebü'l-Hattâb Ca'fer'e de vezirlik teklif edilmiş, ancako kabul etmemişti. Dîvân-ı Mezâlim'de halkın şikâyetlerini dinler ve adaletle hükmederdi. Abbasî Devletİ'ne karşı çok saygı duyar, hilâfet mührü geti­rildiğinde ayağa kalkardı. Bağdat'ın doğu yakasındaki Derbülmufadda! semtinde bir bîmâristan kurmuş, ayrıca yine Bağ­dat'ta muhteşem bîr saray yaptırmıştı. Hepsi de önemli mevkilere çıkmış Muhas-sin, Hasan ve Fazl adlı üç oğlu vardı.



Bibliyografya :

Taberi, 7arî/t(Ebü'[-Faz]).X, 145;Arîbb. Sa'd. Şılatü Târîhİ't-TabeniTsben, Târih |Ebü'l-Fazl|, XI. içinde), s. 32, 40,50, 59-71,88-95, 105, 110, 130; ibn Miskeveyh, Tecânbû'i-ümem, 1, 34-141; Hilâl b. Muhassin es-Sâbî, Rusu.mil dâri'l-hiWe|nşr. Mîhâîl Avvâd), Beyrut 1406/1986, s. 13,38,48,51,60,61,78, 130;a.mlf.. el-Vüzera' (nşr. Hasan ez-Zeyn), Beyrut 1990, bk. İndeks; İbnü'l-Cevzî, el-Muntaşam (Atâ), XII), 341-344; İbnü'l-Esîr. ei-Kâmil, VII, 15-19, 23, 55, 57, 63-65,68,98, 101, 110-113, 139-150, 153-154, 165,183; İbnut-Tıktakâ. et-Fahrt,s. 64-65; İbn Hallikân, Vefeyât, III, 421-424; Hindûşah es-Sâ-hibî, Tecâribü's-selefderTeuârih-iHulefâ ve Vü-zerâ-yi îşân (nşr. Abbas İkbâl), Tahran 1357hş.,s. 204; Zehebî. A'lâmü-n-nübelâ\ XIV, 474-479; İbn Kesîr. el-Bidâye, XII, 151 -152; C. Le Strange. Baghdad During UıeAbbasid Caiiphate, Ox-ford 1924, s. 221; K. V. Zettersteen, "İbnü'l-Furât", İA, V/2, s. 854; D. Sourdel. "ibn al-Ftı-rât", fPfİng.), III, 767-768; Sâdık Seccâdî, "İbn Furât", DMBİ, IV, 384-389.



İBNU'L-FUVATI

Ebü'I-Fazl Kemâlüddîn Abdürrezzâk b. Ahmed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Bağdâdî el-Hanbelî (ö. 723/1323)

Tarihçi, mulıaddis ve hâfız-i kütüb.

17 Muharrem 642'de (25 Haziran 1244) Merv kökenli bir ailenin çocuğu olarak Bağdat'ta doğdu; eski emîr ve valilerden Ma'n b. Zaide eş-Şeybânî'nin soyundan-dır. Künyesini, peştemal dokumacılığı ve satışıyla uğraşması sebebiyle Fuvatî ola­rak tanınan Zahîrî ailesine mensup anne­sinin dedesinden alır; ayrıca İbnü's-Sâbû-nî künyesiyle de bilinir.

İbnü'l-Fuvatî hadis dışında daha ziya­de tarih, edebiyat, felsefe, mantık, riyâ-ziyyât, kıraat ve neseb ilimleriyle ilgilen­di. Zehebî'nin kendisini Tezkiretü'İ-huf-fâz'a dahil etmesi 453 ve hadis al­dığı hocaların sayısını 500 kadar göster­mesi onun hadis hafızı olduğunun delili­dir. Hocalarının en önde gelenleri Ebû Muhammed İbnü'l-Cevzî, Ebü'l-Hasan Kemâleddin Ali b. Muhammed b. Vaddâh, Nasîrüddîn-i Tûsî, Ebü'l-Hasan İbnü'1-Bâ-kıllânîve İbnü's-Sâî'dir. Oğlu Ebü'l-Meâlî Muhammed, Zehebî gibi âlimler de onun öğrencisidir.

On dört yaşında iken Bağdat'ın Moğol­lar tarafından istilâsı sırasında İbnü'l-Fu­vatî kardeşi Bedreddin Abdülvehhâb ile birlikte esir edildi (656/1258). Esaret yılla­rında Ehr'de mutasavvıf Kutbüddin Ab-dülkâdir el-Ehrî'nin hizmetinde bulundu ve tabip- mutasavvıf Kemâleddin Muham­med en-Nahcuvânî'den ders aldı. Daha sonra Nasîrüddîn-i Tûsî'nin dikkatini çek­ti ve onun tarafından, kendi yaptırdığı Merâga Rasathânesi'nin 400.000 kitap barındırdığı rivayet edilen kütüphanesin­de hâzinü'l-kütüb olarak görevlendirildi. İbnü'l-Fuvatî. bu arada Nasîrüddîn-i Tû­sî'nin derslerine de katıldı ve onun isteği üzerine bir zîc hazırladı. Merâga'daki zamanını çalıştığı kütüphanenin kitaplarını inceleyerek ve bazılarını istinsah ederek geçiren İbnü'l-Fuvatî şehre gelen âlimle­rin derslerine de katıldı. Nasîrüddîn-i Tû­sî'nin ölümünden (672/1274) sonra da gö­revini sürdürdü; Farsça'yı öğrenerek İran şairlerinin divanlarını okudu ve Sa'dî-i Şî-râzî'den icazet aldı. O yıllarda İran'ın ve Azerbaycan'ın çeşitü şehirlerini gezme imkânını da buldu; ayrıca Merâga'ya uğ­rayan ünlü kişilerin ve ulemânın biyogra­filerini içerdiği anlaşılan Tezkiretü men kasada'r-raşad adlı eserini telif etti.

İbnü'l-Fuvatî. 679'da (1280) İlhanlılar'ın İrak valisi Alâeddin Atâ Melik el-Cüveynî tarafından Bağdat'a çağrılarak tarihî olay­ları kaydetmekle görevlendirildi; aynı za­manda Müstansıriyye Kütüphanesi'nde de müsrif olarak çalışmaya başladı. İb-nü's-Sâî'nin el-Câmicu'l-muhtaşar fî cun-vâni't-tevârih ve 'nyûni's-siyeradlı ese­rine bir zeyil yazdı. Atâ Melik el-Cüveynî'-nin 681 (1283) yılında ölümü üzerine ön­ce iyi ilişkiler kurduğu Şiîler'in ağırlıkta olduğu Hille ve Kûfe'ye, 700'de (1300-1301) Selmâs'a ve 704'te de (1304-1305) Hemedan'a gitti; aynı yıl içinde İlhanlı Veziri Reşîdüddin Faz!ullah-ı Hemedânî ile görüştü. 7Û5'te (1305-1306) Arrân'i, er­tesi yıl Sultaniye ve Tebriz'i dolaştıktan sonra tekrar Bağdat'a döndü. Burada ba­zı vakıfların müsrifliğine tayin edildiyse de bir müddet sonra görevden alındı. Bunun üzerine tekrar seyahate çıktı ve bu seya­hat sırasında iki ayrı seferde toplam üç yıl İlhanlı başşehri Sultâniye"de bulundu. Bağdat'a döndükten beş yıl sonra 3 ve­ya 13 Muharrem 723 te 454 vefat etti.

Aynı zamanda iyi bir hattat olduğu bili­nen İbnü'I-Fuvatî çok süratli ve güzel yazı yazardı. Nasîrüddîn-i Tûsî'nin isteği üze­rine çeşitli astronomi kitaplarını ve İmâ-düddin el-İsfahânî'nin Harîdetü'l-kaşr ve cendetü'l-aşfı ile İbnü'l-Esîr'in el-Kâmil fi't-târîh'i gibi birçok eseri istin­sah etmiştir. Özellikle sülüs, nesih ve ta'-likte mahir idi. Müstansıriyye Kütüphane-si'nde müsriflik yaptığı dönemde meşhur hattat Yâküt el-Müsta'simî İle birlikte ça­lıştı. Çağdaşı çok sayıda bilgin kendisinin çeşitli İlimlere vâkıf, zeki, güzel ahlâklı ve mütevazi bir insan olduğunu belirtmiştir. Onun Arapça ve Farsça birçok şiir yazdığı da bilinmektedir. Hanbelî 455 olan İbnü'l-Fuvatî'nin Bağdat'ta Şiîler'in çoğunlukta bulunduğu bir ma­hallede oturması ve onlarla iyi münase­betler kurması sebebiyle birtakım kay­naklarda Şiî ve Mu'tezilî olduğu iddia edilmiştir. Sûfî tarzı yaşamasının ve hayatının bir kısmını ribâtlarda geçirmesi­nin yanında geniş görüşlülüğü ve felse­feyle ilgilenmesi bazı müellifler tarafın­dan hoş karşılanmamış ve dindarlığından şüphe edilmiştir 456 İyi derecede Farsça ve Moğol­ca bilen müellifin Arapça'sında ise gra­mer hataları görülmektedir. İbnü'I-Fuva­tî, bilindiği kadarıyla daha ziyade tarih ve terâcim konularında çalışma yapmıştır. Döneminin en büyük kütüphanelerinde görev yapması sebebiyle pek çok kitabı inceleme imkânı bulan İbnü'I-Fuvatî. İs­lâm coğrafyasının doğu bölgelerinde ar­tık ikinci plana düştüğü görülen Arapça tarih ve terâcim yazımının İrak'taki son temsilciierindendir. Zira bu yıllardan son­ra Arapça tarih literatürünün ekseni Mı­sır ve Suriye'ye kaymıştır.

Eserleri. İbnü'l-Fuvatî'nin günümüze ulaşan tek eseri Telhîşu Mecmcfi'1-âdâb fî mu'cemi'I-elkâb adını taşımaktadır. Eser, elli - elli beş cilt hacminde planlanan, ancak tamamlanamadığı veya temize çe-kilemediği belirtilen Mecmacu'l-âdâb mıfcemi'1-esma1 caiâ muccemi'I-elkâb 457 ad­lı, lakaplara göre alfabetik sırayla düzen­lenmiş mufassal biyografi kitabının muh­tasarıdır. Bir kısmı müellifin çağdaşı ve tanıdığı olan VIII. (XIV.) yüzyılın başlarına kadar yaşamış meşhur şahsiyetlerin kısa biyografilerini içerir; bazılarının ise sade­ce lakap ve isimleri zikredilmiştir. İlhanlı devri ilim ve kültür hayatı açısından bü­yük değer taşıyan eserdeki kişilerin ara­sında başka kitaplarda bulunmayan ve müslüman olmayan şahsiyetler de vardır. Alıntı yaptığı kaynaklan veren müellif ho­cası İbnü's-Sâî, Kâzerûnî, İbnü'd-Dübey-sî, Nesevî ve Ebû Şâme ei-Makdisî gibi müelliflerden de faydalanmıştır. 712-721 (1312-1321) yılları arasında yazıldığı ve altı cilt olduğu tahmin edilen eserin yal­nız IV ve V. ciltleri günümüze ulaşmıştır. Bunlardan İzzeddin lakabıyla başlayan IV. cildin başı. Muvaffaküddin lakabıyla sona eren V. cildin sonu eksiktir ve IV. cilt dört kısım halinde Mustafa Cevâd 458 V. cilt ise Abdülkuddûs el-Kâ-sımî tarafından yayımlanmıştır.459

Müellifin Telhîşu MecmaH'l-âdâb'ûa. ve diğer kaynaklarda adı geçen eserleri de şunlardır: Dürerü'l-aşdâf fî ğureri'l-evşâf, Tezkiretü men kasada'r-raşad, £eyü Câmfi'l-muhtaşar fî ıunvâni't-tevârih ve 'uyûni's-siyer, el-Mütelif ve'l-muhtelil 460 Târih 'ale'l-havâdiş, Naz-mü'd-düreri'n-nâşı^a fî şuhrtfi'1-mfe-ti's-sâbfa, Kiiâbü'n-Nesebi müşec-cer, Mıfcemü'ş-şüyûh, ed-Dürrü'n-na-zîm fî men tüsemmâ bi-'Abdilkenm, BedâYu't-tuhaf fî zikri men nüsibe mine'I-'ulemâ'i iîe's-sanâYi ve'1-hıref.461 Bazı kaynaklarda İbnü'l-Fuvatî'nin el-Havâdisü'i-câmica ve't-tecânbü'n-nâffa fi'1-mfeti's-sâbi'a adlı bir eseri daha zikredilmektedir.462 Mustafa Cevâd bu adı taşıyan bir kitabı ona nisbet ederekyayımlamişsa da (Bagdad I 35 1/1932) daha sonra eserin muhtemelen Ebü'I-Abbas Muhibbüddin Ahmedel-Alevîel-Kerhî'ye (ö. 721/1321) ait olabileceğini söylemiştir.463 626-700 (1228-1301) tarihleri arasına dair ve yıllık tarzında yazılan bu eseri Kitûbü'l-Havâdiş adıyla tekrar yayımlayan (Bey­rut 1997) Beşşâr Avvâd Ma'rûf ve İmâd Abdüsselâm Rauf da daha önce yanlışlık­la İbnü'l-Fuvatî'ye nisbet edildiğini, aslında V1I1. (XIV.) yüzyılda yaşamış adı bilin­meyen başka bir müellife ait olduğunu belirtmişlerdir.464



Bibliyografya :

İbnü'I-Fuvatî, Telhışu MecmaVl-âdâb (nşr. Mustafa Cevâd). Dımaşk 1962, neşredenin giri­şi, İV/1, s. 9-78; Kitâbü'l-Hauâdiş {nşr. Beşşâr Avvâd Ma'rûf- İmâd Abdüsselâm RaûfJ, Beyrut 1997, neşredenin girişi, s. 7-10; Zehebî, Tezki-retü'i-huffaz, IV, 1493-1494; Kütübî, Feoâtû't-Vefeyât, II, 319-320; İbn Kesîr. et-Bidâye, XIV, 106; İbn Receb, ez-Zeyl calâ TabakâÜ'i-Hanâbİ-ie. Kahire 1372/1952-53 -» Beyrut, ts. (Dârü1!-ma'rife), II, 374-376; İbn Hacer. ed-Dürerü'l-kâ-mine, II, 364-365; Keşfü'z-zunûn, 1, 279, 573, 693, 75O;I1, 1736;İbnü'l-imâd. Şezerat( Arnaût), VIII, 108-110; Brockelmann, GAL SüppL, II, 280; HediyyetüVârifm,], 566-577; Abbas el-Azzâvî, et-Ta'rîf bi'l-mtferrihîn fi 'ahdi'{-Moğol ue't-Türfcmân, Bağdad 1376/1957,1, 158-163; Şâkir Mustafa. et-Târîhu'l-'Arabt ue'l-mü'erri-hün, Beyrut 1990, IV, 327-331; Ramazan Şeşen. Müslüman [arda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İs­tanbul 1998, s. 237-238; Mohammad lqbal, "ibn al-Fuvatî",/C,XI/4 (1937], s. 516-522; Mustafa Cevâd,İbnü'I-Fuvatî", MMİIr., IX (1962], 5. 43-164; XIV (1967), s. 77-84; F. Rosenthal, "ibn al-Fmvati", El2 (ing.l, ili, 769-770; Yûsuf Rarıim-iü, "İbn Fuvatî", DMBİ, IV, 422-427; Charles Melville, "Ebn a]-Fowaüıp, Elr., VIII, 25-26.




Yüklə 1,53 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin