40- İHLAS SURESİ İLE HADİD SURESİNİN İLK AYETLERİNİN TEFSİRİ
Asım şöyle diyor: "Ali b. Hüseyin (as)'a tevhid hakkında sorulunca İmam şöyle buyurdu:
"Şüphesiz ki Allah Teala ahir zamanda dakik nazarı olan bir topluluğun geleceğini biliyordu. Bu yüzden ihlas süresi ile hadid suresinin ilk ayetlerini nazil buyurdu. O halde bundan gayrisini taleb eden şüphesiz ki helak olmuştur." 294
Şerh
Bu hadisle ilgili birtakım açıklamaları birkaç fasıl zımnında beyan etmeye çalışacağız.295
Mübarek Tevhid Suresinin Tefsirine Kısaca Bir İşaret
Bil ki, mübarek ihlas suresi ile hadid suresinin ilk ayetlerini tefsir etmek bizim gibi insanların işi değildir. Hakikatte bu işe girmek vazifeden çıkmak demektir. Allah Teala'nın muhakkik alimler ve derin görüşlü şahıslar için buyurduğu şeyin tefsirine benim gibilerin varid olması insaf şeriatına sığacak birşey değildir. Burhan tefsirinde yer aldığı üzere İmam Bakır (as) "Samed" kelimesinin bazı esralarıni beyan ettikten sonra şöyle buyurmuşlardır:
"Eğer Allah'ın bana verdiği ilmi taşıyacak kimseleri bulsaydım tevhid, İslam, iman, din ve şeriatları samed kelimesinde neşrederdim."
Büyük filozof molla Sadra Hadid suresinin ayetleri hususunda şöyle buyuruyor:
"Bil ki, hadiste işaret edilen bu altı ayet ilahiyat ve tevhid ilminin büyük bablarından birini içermektedir. Rububiyet ve semediyet babının muhkem hükümlerinden birini kapsamaktadır. Rabbani bir arif eğer ilmini Rasulullah'tan, hikmetini ise ehl-i beytten almışsa şüphesiz ki, bu ayetlerden her birinin tefsiri için bir cilt hatta ciltler dolusu kitap yazması gerekir." Bilcümle, yazar gibi olan kimseler bu meydanın ehli değildir. Ama hepsini derk edemiyoruz diye bazısını derkten de el çekemeyiz. Dolayısıyla büyük alimlerin sözleriyle marifet ehlinin kitapları ve ehli beytin nurlu deryasından idrak edebildiklerimizi icmal ve işaret suretiyle beyan etmeye çalışmalıyız Hidayet şüphesiz ki Allah Teala'dandır.296
Bismillah'a İşaret Makamında
Bilmek gerekir ki marifet ehlinin mesleği hasebiyle her surenin başında yer alan bismillah bizzat o sureye muteallitir. Zira ismullah zuhuri makam hasebiyle meşiyetin tamamıdır. Ahadî tecelli hasebiyle feyz-i akdes makamıdır. Vahidiyet makamı hasebiyle isimleri ahadi cem' makamıdır. Ahadiyet-i cem' itibariyle de bütün alemdir ki bu da kevni, cami ve nuzuli ve şuhudi zincirlemede vücudun mertebeleridir. Arızî (enlemesine) silsilesinde ise ayni hüviyetlerden birisidir. Allah kelimesinin manası isimdeki itibar hasebiyle farklılık arzetmektedir. Zira o bu isimlerin müsemmasıdır. Lafızda bismillah'ın mütealliki ve manada mazhan olan her sure itibariyle de bismillahın manası farklılık içerisindedir. Hatta bismillahın başlangıç noktası olan her fiil hasebiyle de bismillahın manası farklılık arzetmektedir. Ve bu bismillah o fiile mütealliktir. İlahi isimlerin mazhar ve zuhurların bilen bir arif tüm fiil, amel, ayn fözdek) ve arazların (ilineklerin) mübarek ism-i azam ve mutlak meşiyet makamıyla zahir ve mütehakkık olduğunu müşahede eder. Dolayısıya bu ameli yerine getirirken kalbinde bu manayı tezekkür eder. Ve onu tabiat ve mülk mertebesine geçirerek bismillah der. Yani vücudu yayan rahmaniyet makamını sahibinin mutlak meşiyeti makamıyla ve vücudun kemal makamını yayan rahimiyet makamıyla veya zuhurla tecelli ve vücudu yayma makamı olan rahmaniyet makamının sahibi veya batiniyet tecellisi ile vücudun kabzedilmesi makamı olan rahimiyet makamıyla işe başlar. Böylece yiyorum, içiyorum, yazıyorum veya şöyle böyle yapıyorum der.
O halde ilallah saliki ve Allah'ın arifi bir insan bir nazarda bütün fıilleri ve mevcudatı mutlak meşiyetin zuhuru ve ondaki fenası görür. Bu nazarında vahdet sultanı galebe çalar. Ve bismillahı bütün Kur'an surelerinde ve bütün fiil ve amellerde bir tek manada görür. Başka bir nazarda ise fark alemine teveccüh edince her surenin başındaki bismillah'a her amele başladığında bir mana görür ve müşahede eder.
Biz şu anda ihlas suresini icmalen tefsir makammdayız. Dolayısıyla da bu suredeki bismillah'ı "kul" (De ki) kelimesinin mütealliki olarak kabul edebiliriz. Bu surette tecrid ve tevhid galebesi kisvesindeki bismillahtan maksat mutlak meşiyet makamıdır. Ama teksir ve kesretlere teveccüh makamı ve kisvesinde ise maksat onun tecellileridir. Berzahi-yet-i kübra makamı olan iki makamın cem'i makamında ise meşiyet; vahdet, kesret, zuhur ve batın makamındadır. Dolayısıyla rahmaniyet ve rahimiyet de ikinci manadadır. "Kulhuvellahu ahad" ayetinde ahadiyet-i gaybiye ve uluhiyet-i es-maiye bir araya cem' olduğundan bismillah da üçüncü makam hasebiyle yani berzahiyet makamıyla kastedilmiştir. Bu yüzden ahadi gayb makamından taki ve naki olan ahadi, Ahmedî ve Muhammedi kalbe '"De ki" diye bir hitab gelir. Ve bu hitab ismullah'ın zuhuruyla berzahiyet-i kübra neşeti hasebiyledir. Bu da mutlak meşiyet ve ayn-i rahimiyette rahmaniyet sahibinin makamıdır.
Ayet-i kerimede geçen "huve" mutlak hüviyet makamına işarettir. Ve burada hiçbir esmaî veya sıfati bir tecelli de sözkonusu değildir. Hatta ahadiyet makamında itibar edilen zati isimler bile yoktur. Bu kalbin sahibinden gayrisi ise bu makama asla sahip olamaz. Eğer Hakk'ın nisbetlerini zahir etmeye memur olmasaydı, ezelen ve ebeden bu kelimeyi şerifeyi diline almazdı. Ama takdiri ilahi gerektirdi ki, Rasulullah (sa) bu işareti izhar etsin.
Mutlak cezbede baki olmadığından ve berzahiyet makamına sahip olduğundan "Allah'u Ahad" diye buyurdu. Allah ism-i cami-i a'zam ve hatemin mutlak rabbidir. İsimlerin kesret berzahında vahidiyetin zuhuru, gizli gaybi tecelliyle ahadiyet makamının aynısıdır. Böyle bir salikin kalbinde ne ahadiyet vahidiyet galebe çalar ve ne de vahidiyet ahadiyete galebe çalar. İtibarlarda bilindiği gibi zati isimler mukademdir. Ama bu ayette Allah isminin "ahad" isminden önce zikredilmesi salikin kalbine tecelli makamına işarettir. Zira evliyanın kalbine zati tecellilerde Hz. Vahidiyette olan sıfatı isimler tecelli eder. Daha sonra zatî ve ahadî isimler tecelli eder.
İsimler arasında Allah isminin zikredilmesi de ya şunu içindir ki her isimle olan tecelli Allah ismiyle olan tecellidir. Veya özellikle Hz. ilahiyette mazhar ve zahirin ittihadı babındandır. Veya vahidi sülükun gayetine işarettir ki o tahakkuk etmedikçe salik ahadi süluka başlayamaz.
Bilcümle bu beyan üzere "huve" kelimesi ariflerin ulaşamadığı her türlü isim resim tecelli ve zuhurdan münezzeh olan bir makama işarettir. Ahad, gaybi ve batını isimlerle tecelliye işarettir. Allah ise zahiri isimlerle tecelliye işarettir. Ve bu üçüyle, Hz. rububiyetin ilk itibarlarını cemi tahakkuk etmektedir. En camisi semediyet olan diğer dört isimler ise bazı rivayetler hasebiyle selbi ve tenzihi isimlerdendir ki cemali ve subuti isimlerin tabeiyeti ile itibar edilmektedir. Nitekim hadislerin birinin şerhinde buna işaret edildi.
Bütün bu zikredilenler bismillahin "kul" kelimesine müteallik olduğu takdirde sözkonusuydu. Elbette bu bismillah bu suredeki her cüzden birine de müteallik olabilir. O halde surenin tefsiri ve bismillah bunlardan her birine göre farklı mana arzetmektedir. Tafsili uzayacağından sar-u nazar ediyoruz. Arif şeyhimiz Şahabadî şöyle buyuruyordu:
"Huva kelimesi ihlas suresinde bu kelimeden sonra zikredilen diğer altı isim ve kemala burhan sayılmaktadır. Zira zatı mukaddes mutlak "huve"dir. Bu sırf vücuda işarettir. Allah bütün esma-î kemalatların sahibidir. O halde Allah (c.c)dır. Çünkü basit hakikati olan sırf vücud bütün esma ve sıfatlara sahiptir. Bu esma-î kesret zat-ı mukaddesin vahdetine zarar vermez. Zira o ahaddir ve sırf ve salt olan birşeyin mahiyeti yoktur. Ve sameddir sırf ve salt olan bir varlığın noksanlığı da yoktur. Başkasından hasıl olmaz. Tekerrür de etmez. Dolayısıyla valid ve mevlud da değildir. O'nun bir eşi de yoktur."
Bilmek gerekir ki rivayetlerde samed kelimesi için birçok manalar zikredilmiştir ki tafsili bahsimizin dışında kalmaktadır. Ve ayrı bir risaleyi gerektirmektedir. Bu makamda şu nükteye işaret ediyoruz ki, eğer samed, bazı itibarlar hasebiyle mahiyetin kendisine işaretse "Alahussamed" cümlesindeki Allah'ın manası vahidiyet makamı ile isimlerin ahadiyet-i cem'i makamının itibarlarından biridir. Eğer izafi bir sıfata işaretse, feyz-i mukaddesle tecelli hazretinde isimlerin ahadiyeti cem' makamına işarettir. Bunun manası da "Allah yerlerin ve göklerin nurudur" manasıyla da muvafıktır.297
Dostları ilə paylaş: |