Tablo 5. Model C depremine ait manyetüd büyüklükleri
|
Mw,ü
|
Mw,o
|
Mw,a
|
Mw
|
7,0
|
6,7
|
6,4
|
Ms
|
7,1
|
7,0
|
6,8
|
Mb
|
6,4
|
6,3
|
6,2
|
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 2,8184.1022 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 5,7943.1026, 3,1623.1026 ve 4,9317.1026 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,0 için 573615 km2, MW = 6,7 için 385662 km2 ve MW = 6,4 için 259294 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,0 için 8, MW = 6,7 için 7 ve MW = 6,4 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,0 manyetüdünü tekrarlama aralığı 27 ve 38 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 222 ve 158 cm / sn2 ( 0,222 g ve 0,158 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 8 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 1,10 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,59 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 181 cm / sn2 ( 0,181 g ), hız;50 cm / sn ve yerdeğiştirme; 207 cm olarak hesaplanmıştır.
Model D; Bu modelde şekil 3’de L4 ( uzunluğu 25 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 26 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 6.Model D depremine ait manyetüd büyüklükleri
|
Mw,ü
|
Mw,o
|
Mw,a
|
Mw
|
7,0
|
6,7
|
6,4
|
Ms
|
7,1
|
7,0
|
6,8
|
Mb
|
6,4
|
6,3
|
6,2
|
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 2,8184.1022 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 5,7943.1026, 3,1623.1026 ve 4,9317.1026 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,0 için 573615 km2, MW = 6,7 için 385662 km2 ve MW = 6,4 için 259294 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,0 için 8, MW = 6,7 için 8 ve MW = 6,4 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,0 manyetüdünü tekrarlama aralığı 27 ve 38 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 236 ve 180 cm / sn2 ( 0,236 g ve 0,18 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 7 – 8 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 1,18 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 2,05m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 216 cm / sn2 ( 0,216 g ), hız;62 cm / sn ve yerdeğiştirme; 267 cm olarak hesaplanmıştır.
Model E; Bu modelde şekil 3’de L5 ( uzunluğu 55 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 70 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 7.Model E depremine ait manyetüd büyüklükleri
|
Mw,ü
|
Mw,o
|
Mw,a
|
Mw
|
7,4
|
7,1
|
6,8
|
Ms
|
7,3
|
7,2
|
7,0
|
Mb
|
6,5
|
6,4
|
6,3
|
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 5,6234.1022 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 1,0691.1027, 1,2589.1027 ve 8,6896.1026 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,4 için 972881 km2, MW = 7,1 için 654775 km2 ve MW = 6,8 için 440229 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,4 için 8, MW = 7,1 için 7 ve MW = 6,8 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,0 manyetüdünü tekrarlama aralığı 63 ve 69 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 161 ve 114 cm / sn2 ( 0,161 g ve 0,114 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 7 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 0,90 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,27 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 96 cm / sn2 ( 0,096 g ), hız;19 cm / sn ve yer değiştirme; 57 cm olarak hesaplanmıştır.
Model F; Bu modelde şekil 3’de L6 ( uzunluğu 21 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 34 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 8 Model F depremine ait manyetüd büyüklükleri
|
Mw,ü
|
Mw,o
|
Mw,a
|
Mw
|
6,9
|
6,6
|
6,4
|
Ms
|
7,1
|
6,9
|
6,8
|
Mb
|
6,3
|
6,2
|
6,2
|
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 2,8184.1022 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 5,7943.1026, 2,2387.1026 ve 4,9317.1026 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 6,9 için 505515 km2, MW = 6,6 için 337859 km2 ve MW = 6,4 için 259294 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 6,9 için 8, MW = 6,6 için 7 ve MW = 6,4 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 6,9 manyetüdünü tekrarlama aralığı 22 ve 32 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 188 ve 130 cm / sn2 ( 0,188 g ve 0,13 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 8 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 1,02 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,59 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 154 cm / sn2 ( 0,154 g ), hız; 41 cm / sn ve yer değiştirme; 167 cm olarak hesaplanmıştır.
Model G; Bu modelde şekil 3’de L7 ( uzunluğu 160 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 88 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 9 Model G depremine ait manyetüd büyüklükleri
|
Mw,ü
|
Mw,o
|
Mw,a
|
Mw
|
7,9
|
7,6
|
7,3
|
Ms
|
7,6
|
7,5
|
7,3
|
Mb
|
6,7
|
6,6
|
6,5
|
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 1,5849.1023 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 2,6792.1027, 7,0795.1027 ve 2,0324.1027 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,9 için 1887392 km2, MW = 7,6 için 1268961 km2 ve MW = 7,3 için 853168 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,9 için 8, MW = 7,6 için 7 ve MW = 7,3 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,9 manyetüdünü tekrarlama aralığı 176 ve 145 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 126 ve 91 cm / sn2 ( 0,126 g ve 0,091 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 7 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 0,90 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,63 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 67 cm / sn2 ( 0,067 g ), hız; 9 cm / sn ve yerdeğiştirme; 18 cm olarak hesaplanmıştır.
Model H; Bu modelde şekil 3’de L8 ( uzunluğu 160 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 73 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 10 Model H depremine ait manyetüd büyüklükleri
|
Mw,ü
|
Mw,o
|
Mw,a
|
Mw
|
7,9
|
7,6
|
7,3
|
Ms
|
7,6
|
7,5
|
7,3
|
Mb
|
6,7
|
6,6
|
6,5
|
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 1,5849.1023 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 2,6792.1027, 7,0795.1027 ve 2,0324.1027 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,9 için 1887392 km2, MW = 7,6 için 1268961 km2 ve MW = 7,3 için 853168 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,9 için 8, MW = 7,6 için 8 ve MW = 7,3 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,9 manyetüdünü tekrarlama aralığı 176 ve 145 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 157 ve 117 cm / sn2 ( 0,157 g ve 0,117 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 7 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 1,02 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 2,32 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 91 cm / sn2 ( 0,091 g ), hız; 12 cm / sn ve yerdeğiştirme; 24 cm olarak hesaplanmıştır.
Model I; Bu modelde şekil 4. 28’de L9 ( uzunluğu 260 ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 123 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo.11 Model H depremine ait manyetüd büyüklükleri
|
Mw,ü
|
Mw,o
|
Mw,a
|
Mw
|
8,1
|
7,9
|
7,6
|
Ms
|
7,7
|
7,6
|
7,5
|
Mb
|
6,7
|
6,7
|
6,6
|
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 2,2387.1023 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 3,6392.1027, 1,4125.1028 ve 2,6977.1027 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 8,1 için 2459261 km2, MW = 7,9 için 1887392 km2 ve MW = 7,6 için 1268961 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 8,1 için 8, MW = 7,9 için 7 ve MW = 7,6 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 8,1 manyetüdünü tekrarlama aralığı 267 ve 195 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 88 ve 62 cm / sn2 ( 0,088 g ve 0,062 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 5 – 7 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 0,79 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,31 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 43 cm / sn2 ( 0,043 g ), hız; 5 cm / sn ve yerdeğiştirme; 9 cm olarak hesaplanmıştır.
ELAZIĞ YAPI STOKU VE DEPREM GÜVENLİĞİ
Elazığ, ülkemizdeki deprem riski en yüksek bölgelerden birinde yer almaktadır. Bunun en büyük kanıtları, Bingöl, Pülümür, Sivrice ve Başyurt-Karakoçan Depremleridir. Elazığ’ın da içerisinde bulunduğu bölge sismik bir hareketlilik içerisindedir. Bu sismik aktivitenin depremler meydana getirmesi normal ancak depremin afete dönüşmesi irdelenmesi gereken çok önemli bir olaydır. Çünkü her deprem afeti sonrası çok büyük, telafisi mümkün olmayan manevi ve maddi kayıplar yaşamaktayız. Bu kayıplardan sonra akıllara ilk gelen soru, deprem bu kadar şiddetlimiydi ki böylesine büyük kayıplar yaşandı, bunun önüne geçmek mümkün değil midir?
Bir depremin şiddeti, yeryüzünün belirli bir noktasında tanımlanır ve bu noktada yaptığı etkinin derecesi ile belirlenir. Bu konuda farklı şiddet tanımları mevcuttur ancak en yaygın olarak kullanılan Mercalli tarafından geliştirilen şiddet cetvelidir. Bu şiddet ölçüsü yapıların hasar ve yıkılma düzeyini esas aldığından, depremin mutlak bir ölçüsü olarak alınmamalıdır. Fakat bu cetvel önemli bir ön tahmin sağlamaktadır.
Mercalli Şiddet Cetveli:
ŞİDDET I (DUYULMAYAN): Yalnız duyarlı aletler algılar. İnsanlar tarafından deprem fark edilmez.
ŞİDDET II (ÇOK HAFİF): Özellikle üst katlarda, dinlenmekte olan insanlar tarafından hissedilir. Hassas bir biçimde olan cisimler sallanabilir.
ŞİDDET III (HAFİF): Bina içinde hissedilir, fakat deprem olup olmadığı her zaman anlaşılmaz. Duran otomobiller yanından kamyon geçmiş gibi sallanır.
ŞİDDET IV (ORTA ŞİDDETLİ): Bina içerisinde çoğunluk ve dışarıda az kimse tarafından hissedilir. Gece bazı kimseler uyanır, kap-kacak, kapı pencere sallanır.
ŞİDDET V (ŞİDDETLİ): Hemen herkes hisseder. Bazı tabaklar, sıvalar, pencereler kırılır, uzun cisimler oynar.
ŞİDDET VI (ÇOK ŞİDDETLİ): Herkes hisseder, birçoğu korkup dışarı fırlar. Bacalar, sıvalar düşer. Hafif hasarlar olur.
ŞİDDET VII (HASAR YAPICI): Herkes dışarı kaçar. Yapılarda sağlamlığına bağlı olarak hasarlar oluşur. Otomobil içerisindeki sürücülerde, hareket halinde olmalarına rağmen depremi algılarlar.
ŞİDDET VIII (YIKICI): Duvarlar çerçevelerinden ayrılıp dışarı fırlar. Anıtlar, bacalar ve duvarlar devrilir. Kum ve çamur fışkırır. Büyük panik yaşanmasına sebep olur.
ŞİDDET IX (ÇOK YIKICI): Yapı temelinden ayrılır, çatlar ve eğilir. Zemin ve yer altı boruları çatlar.
ŞİDDET X (AĞIR YIKICI): Kargir ve çerçeve yapıların çoğu tahrip olur. Zemin çatlar, raylar eğilir. Toprak kaymaları olur.
ŞİDDET XI (ÇOK AĞIR YIKICI): yeni tip yapılar ayakta kalabilir, köprüler tahrip olur. Yer altı boruları kırılır. Toprak kayar, raylar bükülür.
ŞİDDET XII (YOK EDİCİ): hemen her şey harap olur. Toprak yüzeyinde dalgalanma görülür. Cisimler havaya fırlar. Manzara değişir.
Mercalli, çok şiddetli dediği 6.0 şiddetindeki depremde hafif hasarlar oluşur, 7.0 şiddetindeki depremde ise yapılarda sağlamlığına bağlı olarak hasarlar oluşur diye belirtmiş. Ancak neredeyse 6.0 civarındaki depremlerde bile yapısal hasarlar hatta can kayıpları oluşmaktadır. O zaman yapıların deprem performansını incelemek ve deprem hasarlarının gerçek sebeplerini tespit etmek gerekir.
Bir yapının sağlam yani deprem güvenliğinin yeterli olması için ilk önce projesinin ilgili yönetmeliklere ve standartlara uygun yapılması, daha sonra denetim eşliğinde projesine uygun inşa edilmesi gerekir. Bir depremde beklenen yapısal performansın çok altında hareket ederek önemli hasarlar görmüş hatta yıkılmış bir yapının ya proje hazırlama safhasında ya da imalat safhasında önemli eksiklikler ve hatalar olduğu anlamına gelmektedir.
Proje safhasında yönetmelik ve mühendislik eksiklikleri, imalat safhasında denetim, malzeme ve işçilik eksiklikleri söz konusudur.
Türkiye de Deprem Yönetmelikleri
Ülkemiz topraklarında deprem kendini asla unutturmamış, yakın tarihimizde de görüldüğü gibi çok büyük can ve mal kayıplarına sebep olmuştur. Depremlerden sonra yapıların ve özellikle binaların büyük hasarlara uğraması, bazı soru işaretlerini gündeme getirmiştir. Özellikle yapıların binaların projelendirilmesinde kullanılan deprem yönetmeliği kurallarının, ne derece güncel olduğu tartışma konusu olmuştur. Bu nedenle, her yıkıcı depremden sonra yönetmelikler revize edilmiş, statik ve betonarme kuralları daha emniyetli hale getirilmiştir.
Cumhuriyet kurulduğundan bugüne 9 adet deprem yönetmeliği yayınlanmıştır. Bu yönetmeliklerin incelenmesinin birçok konuya ışık tutacaktır.
-
1940 - Zelzele Mıntıkalarında Yapılacak İnşaata Ait İtalyan Yapı Talimatnamesi
-
1944 - Zelzele Mıntıkaları Muvakkat Yapı Talimatnamesi
-
1949 - Türkiye Yersarsıntısı Bölgeleri Yapı Yönetmeliği
-
1953 - Yersarsıntısı Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik
-
1962 - Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
-
1968 - Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
-
1975 - Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
-
1998 - Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
-
2007 - Deprem Yönetmeliği
1940 ve 1944 yönetmelikleri adeta çeviri niteliğindedir. Bina yapımı ile ilgili genel kurallar yer almaktadır. Hesap detaylarından uzaktır. Bunun bir nedeni de inşa edilen binalarla ilgilidir. 1970’li yıllara kadar binaların önemli bir bölümü yığma taşıyıcı sisteme sahiptir. Bu nedenle hesaplardan ziyade tasarım kuralları kullanılmıştır.
1949 yönetmeliği ile beraber deprem hesabının binalarda yapılması istenmiş ve bu hesap tarif edilmiştir. Deprem hesap esasları her yönetmelikte gelişme göstermiştir. Hesap konusunda gelişmelerin takip edildiğini söylemek yerinde olur. Özellikle 1968 ve sonrasında yayımlanan yönetmelikler, binanın depreme dayanıklı projelendirilmesi için yeterlidir. En azından bu kurallara riayet edilse binalarda yıkım olmayacağı bir gerçektir. Ancak eski binaların projeleri incelendiğinde, hesap detaylarında deprem hesaplarının yer almadığı veya yer alsa bile hesabın o binaya ait olmadığı anlaşılmaktadır. Bu konuyu görmek isteyen herkese belediye arşivleri açıktır.
Yönetmelik kuralları yeterli olsa da, gerek projeciler gerekse denetim kurumları tarafından deprem yeteri kadar önemsenmemiştir. Yönetmelikte var olan kuralların uygulanmayışının tek delili elbette projede deprem hesabı yapılmaması değildir.
Betonarme perde elemanlar, depremde adeta binanın koruyucusu olmaktadırlar. Bu elemanların varlığından ve kurallarından 1968 yönetmeliğinde bile söz edilmesine rağmen uygulamadaki kullanımlarının 2000’li yıllarla başladığını görüyoruz. Aynı şekilde kolon ve kirişlerle ilgili kurallar, mevcut yönetmeliğin seviyesindedir. Tablolarla ve şekillerle kurallar ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
Herhangi bir kural uygulandığı zaman değer kazanır. Sadece kâğıt üzerindeki varlığının kimseye bir faydası olmamaktadır. Öyle ise deprem yönetmeliklerinin projeye yansıtılmamasını ilk ve en can alıcı hatalarımızdan biri olarak kaydedebiliriz.
Türkiye de Yapı Denetimi
Türkiye de deprem konusu gündeme geldiğinde, hiç şüphesiz konuşulması gereken en önemli konu yapılardır. Deprem etkisi altında yapılar incelendiğinde iki önemli problem ortaya çıkmaktadır: Mevcut yapıların deprem dayanımı ve yeni inşa edilecek yapılar. Yeni inşa edilen yapıların deprem güvenliği sağlanamazsa, her geçen gün deprem dayanımı yetersiz yapı stoku artacaktır. Sonuç ortada, depremle mücadelenin ilk basamağı; inşa edilecek yapıların, ilgili standartlara ve kurallara uygun olarak inşa edilmesinin sağlanmasıdır. Bu da ancak yapı denetim sistemi ile mümkündür. Ülkemizde yapı denetimi, maalesef henüz emekleme seviyesindedir.
29.06.2001 tarihinde kabul edilen ve yaklaşık 10 sene, sadece 19 pilot ilde (en son 27 ilde uygulanmaya çalışılmıştır) uygulanan 4708 sayılı yapı denetim kanunu, ülke geneline 1 Ocak 2011 de yaygınlaştırılmıştır. Daha dünkü bu tarih, tarihimiz boyunca meydana gelen depremlerden ne kadar ders aldığımızın açık göstergesi değil de nedir?
Yapı denetiminin eksikliği hatta çoğu ildeki yokluğu beraberinde proje, malzeme ve işçilik eksikliklerini de beraberinde getirmiştir. Bunların sonucunda da depremde evlerimiz mezarımız olmuştur.
Yapı işleri konusunda çok büyük sorumluluğu olan kurumlardan biride belediyelerdir. Belediyeler, yapının inşa edileceği arsanın düzenlenmesinden, iskân raporuna kadar her kademede yetkili ve sorumludur. Deprem gerçeği ile yaşamak zorunda olan ülkemizde, bu sorumluluk büyük önem kazanmaktadır. Belediyelerin bu önemli görevinden yola çıkarak, belediyelerin depreme dayanıklı yapı tasarımı ve inşası konusundaki tutum ve davranışlarını tespit etmek ve belediyeler arası bilgi paylaşımını sağlamak amacıyla 2007 yılında, Fırat Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Ali Sayıl ERDOĞAN ve Yrd.Doç.Dr. Kürşat Esat ALYAMAÇ tarafından, bir anket çalışması yapılmış ve bu çalışma 1-3 Ekim 2009 tarihinde Sakarya’da düzenlenen Uluslararası Deprem Sempozyumunda paylaşılmıştır.
Aşağıda yer alan anket soruları, belediyelerin yapı kalitesinin sağlanması çalışmaları ile ilgili genel sorulardır.
-
Belediyenizin hizmet sınırları içerisinde bulunan yerel nüfus sayısı yaklaşık kaçtır?
-
2005 yılında belediyeniz yaklaşık kaç adet yapı inşaat ruhsatı vermiştir?
-
2006 yılında belediyeniz yaklaşık kaç adet yapı inşaat ruhsatı vermiştir?
-
Belediyeniz İmar Müdürlüğü bünyesinde kaç adet İnşaat Mühendisi çalışmaktadır?
-
Belediyeniz İmar Müdürlüğü bünyesinde kaç adet Mimar çalışmaktadır?
-
Belediyeniz İmar Müdürlüğü bünyesinde kaç adet Jeoloji Mühendisi çalışmaktadır?
-
Belediyeniz sınırları içerisinde kaç adet özel beton santrali kuruluşu vardır?
-
Belediyenize ait beton santrali var mıdır?
-
Belediyeniz sınırları içerisinde yapılan inşaatlarda hazır beton kullanımı zorunlu mu?
-
İnşaatlarda dökülen betonlar, belediyeniz tarafından yerinde kontrol ediliyor mu?
-
İnşaatlardaki demir donatı düzenlemelerinin projesine uygunluğu, belediyeniz tarafından yerinde kontrol ediliyor mu?
-
Belediyeniz bünyesinde yapı denetim laboratuarı var mı?
-
2007 çalışma planınızda, yapı denetim laboratuarı kurma işi var mıdır?
-
Laboratuarda beton basınç ve yarma deneyleri yapılabiliyor mu?
-
Laboratuarda agrega (kum-çakıl) ile ilgili deneyler yapılabiliyor mu?
-
Laboratuarda çimento ile ilgili deneyler yapılabiliyor mu?
-
Belediyeniz öncülüğünde, inşaat usta ve kalfalarına mesleki eğitim seminerleri düzenlediniz mi?
Yaklaşık 6 ay süren anket çalışmasında, belediye yetkililerine faks, posta ve e-posta yoluyla ulaşılmaya çalışılmıştır. Ülke genelinde 59 ilin ankete katılımı sağlanabilmiştir. Anket sonuçları değerlendirilirken sadece il belediyelerinin verdiği cevaplar dikkate alınmıştır. Çünkü büyükşehirlerde inşaat işleriyle ilçe belediyeleri ilgilenmektedir. 81 il merkezi dikkate alındığında, 1. ve 2. derece deprem bölgelerinde toplam 31.333.845 kişi, 3. ve 4. derece deprem bölgelerinde toplam 6.466.436 kişi, 5. derece deprem bölgesinde toplam 139.912 kişi yaşamaktadır. Yani illerdeki nüfusun %83’ü 1. derece deprem bölgesinde yaşamaktadır. Bu karşılaştırmaya köy nüfusları da dâhil edildiğinde bu oran %90’lara çıkmaktadır. Depremin Türkiye için tehlike boyutunu bu oranlar açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye şartlarında köyden kentlere göçlerin sürekli arttığı göz önünde bulundurulursa, il belediyelerinin yüklerinin ve sorumluluklarının dev boyutu ortaya çıkmaktadır. Bu boyutu verilen inşaat izinlerinde de görmek mümkündür. Ankete katılan belediyelerin hizmet verdiği toplam nüfus 20.153.957 kişiden fazladır. Bu belediyeler 2005 yılında toplam 11346, 2006 yılında ise 12706 adet inşaat ruhsatı vermiştir. “Her geçen gün artan yapı stokunun, kontrol altında tutulmaması, deprem tehlikesinin boyutunun sürekli artması demektir”.
Depreme dayanıklı yapı üretiminde ve yapı denetiminde en önemli unsur insandır. Hedefe ulaşmayı sağlayacak olanlar ilgili mühendislerdir. Depreme dayanıklı yapı denilince akla ilk gelenler inşaat mühendisleridir. Standart ve yönetmeliklere uygun yapı projesi hazırlayan, uygulayan ve uygulamayı kontrol eden bu teknik elemanların belediyelerde yeterli sayıda olmaları, sağlıklı denetimin temel unsurudur. İnşaat mühendisi hiç çalışmayan ve 1. ve 2. derece deprem bölgesinde bulunan 4 ilde, 2005 yılında toplam 401, 2006 yılında ise toplam 464 adet inşaat ruhsatı verilmiştir. Belediyelerinde inşaat mühendisi çalışmayan bu iller, yapı denetim kanunu çerçevesinde pilot iller kapsamında da değildirler. Bu düşündürücü sonucun yanında, her yıl yüzlerce konut inşa edilen ve 1. veya 2. derece deprem bölgesinde yer alan illerde bir veya birkaç inşaat mühendisi ile yapı denetiminin uygunluğundan ve yeterliliğinden bahsetmek mümkün görünmemektedir.
Son yıllarda yaşanan yıkıcı depremlerden edinilen acı tecrübeler neticesinde, depreme dayanıklı yapıların üretiminde mimar ve jeoloji mühendislerinin de önemli katkılar yapacağı anlaşılmıştır. Özellikle proje tasarımı sırasında mimarın hazırladığı planın, depreme dayanıklı yapıların temel ve genel kurallarına uygun olması büyük önem arz etmektedir. Ankete göre 1. ve 2. derece deprem bölgelerinde bulunan illerin 9 tanesinin belediyesinde mimar çalışmamaktadır. Türkiye’deki önemli sorunlardan biride, bilinçsiz yapılaşmadır. Tarım arazilerinin imara açılması, hem tarıma büyük bir darbe vurmuştur hem de yapılaşmaya uygun olmayan bu zeminlerde inşa edilen yapılar depremlerde ağır hasarlar görmüştür. Zemin durumunun deprem kuvvetleri karşısındaki önemi, depremde hiçbir yapısal hasar görmemesine rağmen, zemine batan veya devrilen binalarla açıkça görülmektedir. Bu kadar önemli bir parametrenin uzmanı olan jeoloji mühendisleri, imar ve inşaat işlerinde aktif olarak bulunmalıdırlar. 1. ve 2. derece deprem bölgelerindeki il belediyelerinin 14 tanesinde jeoloji mühendisinin çalışmadığı görülmektedir. Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası makro ölçekli bir haritadır. Türkiye’nin mikro ölçekli deprem haritalarına ihtiyacı olduğu, deprem beklenmeyen bölgelerde depremlerin olması ile bir kez daha ortaya çıkmıştır. En yakın örneği Bala-Ankara depremleridir
Günümüzde hazır betonun, yerinde üretilen betona göre avantajlarını sıralamaya gerek yoktur. Çünkü bu durum tüm dünyada kabul görmüştür. Ancak Türkiye de hala hazır beton santrali olmayan 3 il var ve bu illerin belediyelerinin bünyesinde de beton santrali mevcut değildir. Hazır beton dökümlerinde bile problemlerin yaşandığı düşünülürse, yerinde dökülen betonun kalitesi standartların çok altında olacaktır. Bu durum maalesef deprem dayanımı yetersiz yapı stokunun artışına neden olmaktadır.
İl belediyelerinin %17’sinin kendilerine ait beton santralinin olması, kaliteli beton üretiminde öncü olma ve piyasadaki haksız rekabeti önleme açısından çok olumlu bir durumdur. İllerin hemen tamamında en az bir adet hazır beton üretimi yapan firma bulunmaktadır. Bu beton santrallerinin hepsinin denetlendiği ve uygun üretim yaptığı düşünülürse, beton kalitesi konusunda olumlu gelişmelerden söz edilebilir.
Hazır beton, yerinde döküm betona oranla, hata oranı minimize edilebilen beton döküm şeklidir. Hazır betonda, belediyeler tarafından getirilen, kullanım zorunluluğu durumunun; zorunlu, kısmi zorunlu ve serbest olarak 3 şekilde olduğu görülmektedir. Kısmi zorunluluk kuralı, genellikle belirli kat sayısının üstünde olan (5 kat dahil 5 kattan daha yüksek yapılarda hazır beton kullanımının zorunlu olması gibi) yapılarda hazır beton kullanımı olarak görülmektedir. Bu uygulamada il merkezleri için tartışmalı bir uygulamadır.
Depreme dayanıklı yapı inşasının temel esaslarından biri projesine uygun imalat gerçekleştirmektir. Bunun için eleman boyutlarının, donatı yer, sayı ve çapının uygunluğu kontrol edilmelidir. Belediyelerin bu konuya önem verdikleri anlaşılmaktadır. Ancak hiçbir inşaat mühendisi veya yeterli sayıda inşaat mühendisi olmadan, yüzlerce binanın demir donatı kontrolünün ne derece sağlıklı olacağı düşündürücüdür.
İnşaatlardan alınan beton numunelerin ve diğer betonu oluşturan malzemelerin özelliklerinin belirlenebilmesi için laboratuar özellikleri taşıyan bir birime ihtiyaç vardır. Böyle bir laboratuarın, 1 ve 2. derece deprem bölgelerinde bulunan sadece 4 ilde bulunması dikkat çekicidir. Tüm laboratuarlar, beton ve agrega ile ilgili deneyleri yapabilmekte ancak iki tanesi çimento ile ilgili deneyleri yapmaktadır.
Ülkemizde yaşanan yıkıcı depremler, yapı tasarımı ve inşası konusunda birçok eksikliklerin görülmesini sağlamıştır. Bu eksikliklerden en önemlilerinden biride standart ve yönetmeliklere uygun olmayan projeler ve projesine uygun olmayan yapılardır. Son yıllarda mimar ve mühendisler tarafından kullanılan paket bilgisayar programları sayesinde, yönetmelik-proje uyumsuzluğunun büyük oranda ortadan kalktığı söylenebilir. Ancak aynı durumu proje-uygulama uyumsuzluğu için söylemek oldukça zordur. Bu uyumsuzluğun giderilmesi ve uygulamadaki sıkıntıların öğrenilmesi için inşaat usta ve kalfalarına yönelik eğitim seminerleri ve kurslar düzenlenmesi oldukça faydalı olacaktır. Hatta seminer ve kurs belgesi olmayan ustalar inşaatlarda çalıştırılmamalıdır. Kısacası deprem dayanımı yüksek yapıların üretilmesi için gerekli tüm teknik elemanların bilgileri sürekli güncellenmelidir.
Türkiye, deprem konusunda ilgili tüm kurum ve kuruluşlarıyla nitelikli bir program oluşturmalı ve bu program sürekli yenilenerek, takip edilmelidir. Bu çalışma ile ülkemizin deprem stratejisine yeni bir bakış açısı kazandırılmak istenmiştir. Yapılan anket çalışmasının sonuçları, ülkemizin tüm bireylerini yakından ilgilendirmektedir. Sonuçları kısaca şöyle özetlemek mümkündür:
-
Türkiye’deki il belediyelerinde, depreme dayanıklı yapı üretiminde denetim için yeterli teknik personelin bulunmadığı tespit edilmiştir.
-
Anket için belediyeleri yaklaşık %25’ine ulaşılamaması, kurumlar arası iletişim zayıflığını göstermektedir. Bu durum giderilmeli, depremle ilgili tüm kurumlar arasında, bir bilgi havuzu oluşturulmalıdır.
-
Beton kalitesi, donatı özellikleri yani projeye uygun imalat sağlanamazsa, deprem dayanımı yetersiz yapı stoku artmaya devam edecektir. Bundan dolayı deprem zararlarının önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
-
Yapılarda kalite arttıkça, yapı kullanım ömrü ve dolayısıyla yapı ekonomik ömrü artacaktır.
-
Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı şehirlerde yaşamaktadır. İl merkezlerinde bile yapı denetimi her yönüyle birçok sorunla karşı karşıya iken, ilçe, belde ve köylerdeki yapılarda göz önüne alınırsa, depreme karşı ne kadar hazırlıklı olunduğunun cevabı alınabilir.
-
Belediyelerin deprem konusundaki göz ardı edilmemesi ve paylaşılması gereken çok büyük sorumlulukları vardır. Bu nedenle öncelikli olarak, Yapı Denetim Kanunun en kısa zamanda eksiklikleri, ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla birlikte giderilmeli ve ülke çapında uygulanmalıdır. Bu kanunda belediyelerin yeri, önemi ve görevi açıkça belirtilmelidir.
Anket sonuçları genel değerlendirmesinde, Türkiye aktif deprem kuşağında yer alan bir ülke olmasına rağmen, hala bu konuda gerekli hassasiyeti göstermediği ortaya çıkmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |