Buyurdu ki:
“Sudur”,
“Ey Allah’ın nebisi engellemesi helal olmayan şey nedir?” dedi,
“Tuzdur” buyurdu, engellemesi helal olmayan şey nedir? Ey Allah’ın Nebisi” dedi.
“Hayır yapman senin için hayırlıdır” buyurdu. Yine Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “İnsanlar1 üç şeyde ortaktırlar: Su, ateş, ev otlak.”2 Alimlerin çoğunluğu akan suyun fazlası, yerden fışkıran mutlak olarak engellenemez, ister toprağın kendi sahibinin mülküdür denilsin isterse denilmesin böyledir, dediler.
Bu Ebu Hanife, fiafii, Ahmed, İshak, Ebu Ubeyd ve başklarının görüşüdür, Ahmed’den mansus olan: İçmek, hayvanları ve ekinleri sulamak için karşılıksız bedava vermesi farzdır. Ebu Hanife ve fiafii’nin görüşü ise: Ziraat için vermesi farz değildir. Mutlak olarak vermesi farz mıdır, yoksa çayıra yakın bir yerde olupta suyu engellediği takdirde çayırın yok olmasına sebeb olduğu zaman mı vermesi farz olur, bunda ihtilaf ettiler, ashabımız ve fiafii ashabı arasında iki görüş vardır imam Ahmed’in sözü çayıra yakın olduğu zaman vermesi farzdır şeklindedir. Malik’e göre menba ve mecrasına sahip olduğu suyun fazlasını vermesi, zorda kalmış müstesna kaplarda toplanmış gibidir farz değildir, ancak sahib olmadığı suyun fazlasını vermek ona göre farzdır.
fiafii’ye göre: Arzı mevat haricinde (ölü toprak) çayırın hükmü böyledir, fazlasını engellemesi caizdir. Ebu Hanife, Ahmed ve Ebu Ubeyd’in görüşü: Çayırın fazlası mutlak olarak engellenemez. Onların bazıları dedi ki: Su ve çayırı özellikle stratejik bölge ehli engelleyebilir bu Evzai’nin görüşüdür, çünkü stratejik bölge ehlinin suyu ve çayırı giderse mekanlarını değiştirme imkanları yoktur. Ateşi engelleme yasağı ise fakihlerden bir topluluk onun koru değilde ondan bir parça alınması olarak anladı bazısı ateşi yakacak taş manasında anladı, bu uzak ihtimaldıir, eğer ateşle ışıklanma,veya ısınmak veya yemek pişirmek için artanını engelleme manasında anlasalardı bu uzuk ihtimal olmazdı. (S: 129) Tuz ise herhalde mübah madenlerden alınmasının engellenmesinin yasaklığına hamletmek gerekir, çünkü tuz zahiri madenlerden alınmasının engellenmesinin yasaklığına hamletmek gerekir, çünkü tuz zahiri madenlerdendir. İhya etmek ve başkası tarafından senindir demekle sahib olunmaz, bu Ahmed’in ifadesidir. EbuDavud’un Sünen’inde1 geçiyor: Peygamber (s.a.v.) bir adama tuz (çıkan yeri) verdi, denildi ki: “Ey Allah’ın Resulü o (tuz) yerden çıkan tatlı su mesabesindedir” bunun üzerine onu o adamdan geri aldı. “Zarar yoktur” sözünün geneline şu da girer: Allah kullarına kendilerine zarar verecek şeyin yapılmasını kesinlikle buyurmamıştır, çünkü onlara emrettiği şey dünya ve ahiret menfaatinin ta kendisidir, yasakladığı şey de din ve dünyalarının fesadı olan şeyin ta kendisidir, aynı şekilde bedenlerine zarar veren şeyi de emretmemiştir, bunun için hastadan su ile abdest almayı iskat etmiştir. Buyurduki: (Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez) (Maide:5/6), hasta ve yolcudan orucu iskat etti ve buyurduki: (Allah size kolaylığı diliyor ve size zorluğu dilemiyor) (Bakara: 2/185), hasta olana veya başında olana ihramın yasaklarını tıraş vb. gibi düşürdü ve fidyeyi emretti.
Müsned’de4 ibni Abbas’tan şöyle dediği rivayet edilir: “Resulullah (s.a.v.)’e denildi ki:
“Dinlerin hangisi Allah’a daha sevimlidir?” Buyurduki:
“Müsamahalı hanif (şirkten uzak) olanıdır.” Ayşe (r.a.)’den Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Ben müsamahalı hanif dinle gönderilim.”5 Bu manada Sahihayn’de Enes’ten rivayet edilir.
(1) “İnsanlar” lafzı ile Ebu Ubeyd Emval’de (S: 295) zikretti başkaları; “müslümanlar” lafzıyla zikretti.
(2) Hadis hasendir. Ahmed, Ebu Davud, Beyhaki güzel bir isnadla Peygamber (s.a.v.)’in ashabından muhacirlerden bir adamdan tahric ettiler. Münavi Feyzul Kadir’de dedi ki: 6/272 Adam isimlendirilmedi, zararı da yok, çünkü sahabeler, onlar adalet ehlidirler, fakat ibni Hacer dedi ki: Ebu Davud isimlendirdi “Hibban bin Zeyd” O bilinen tabiidir, yani hadis mürseldir. İbni Mace Ebu Hureyre’den merfu olarak tahric etti lafzı şudur: “Üç şey engellenemez: Su otlak ve ateş” isnadı sahihtir (Süneni Ebi Davud: 2/249, Emval s: 295, Feyzul Kadir).
(1) Hadis sahihtir, Ebyad bin Hammal’dan Tirmizi: (1380), Ebu Davud Sünen’inde: (3/155) ve ibni Macet ahric etti, ibni Hibban doğruladı, lafzı: “Sen ancak ona temiz yerden çıkan tatlı su verdin” yani kesilmeyen devam eden bir şey verdin.
(4) Kutubu sittenin birinde yoktur, Ahmed müsnedinde, Buhari Edebül Müfred’de (287) Taberani ve Bezzar tahric etti, Hafız ibni Hacer Fethu’l Bari’de isnadını güzel buldu, kendinden sonraki hadisler ona şahittir.
(5) Ahmed, Deylemi kuvvetli bir senetle tahric etti, Hafız ibni Hacer güzel buldu, Übey bin Kab’tan gelen hadisler onu kuvvetlendiriyor, Hakim ve ibni Asakir’in tarihinde Esad bin Abdullah el-Huzai’den tahric ettiği, Cabir, Ebu Ümame, Ebu Hureyre ve başkalarının rivayet ettiği hadisler kuvvetlendiriyor, Buhari sahihinde: “En sevimli din müsamahalı hanif dindir” tercemesini kullandı (Mekasıdul hasene, Sehavi s: 109, Keşul Hafa s:251.
Peygamber (s.a.v.) yürüyen bir adam gördü, ona:
“O yürüyerek hacca gitmeyi adadı” denildi, buyurdu ki:
“Allah onun yürümesine muhtaç değildir, binsin (binekli gitsin)” bir rivayette: “Allah bu adamın kendi nefsine azab etmesine muhtaç değildir.”1 Sünen’de Ukbe bin Amir’den tahric edildi:
“Onun kızkardeşi Kabe’ye yürüyerek gitmeyi adadı.” Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:
“Allah kızkardeşinin şekavetiyle birşey yapmaz, bineğe binsin.”2 Alimler yürüyerek hacca gitmeyi adayan hakkında ihtilaf etti, bazısı: Ona birşey gerekmez, dedi, herhalükarda binmesi gerekir, dedi, bu söz Evzai ve Ahmed’den rivayet edildi. Ahmed dedi ki: Üç gün oruç tutar. Evzai dedi ki: Ona yemin keffareti vardır, meşhur olan: Eğer gücü yetiyorsa yerine getirmesi lazımdır, eğer aciz olursa denildi ki: Acizlik anında biner birşey lazım gelmez, bu fiafii’nin iki görüşünden biridir, denildi ki: Bununla birlikte üzerine yemin keffareti vardır, bu Sevrive bir rivayette Ahmed’in kavlidir, denildi ki: Ona kurban lazımdır, bunu seleften bir topluluk, dedi. Ata, Mücahid, Hasan, Leys ve Ahmed bir rivayette onlardandır, denildi ki: Bindiği kira kadar sadaka verir, Evzai rivayet edildi, Ata’dan hikaye etti.
Ata’dan rivayet edildi ki: Evdeki nafakası miktarınca sadaka verir. Sahabe ve başkalarından bir toplulukta dediki: Binmesi caiz olmaz, seneye yine hacceder, bindiği kadar yürür, yürüdüğü kadarda biner, bazısı şunu da ekledi: Bir de kurban kesmesi gerekir, bindiği miktar çoksa bu Malik’in görüşüdür. Bunun geneline şu da girer: Güç durumda olduğu için borcunu talep etmeyen kolay zamanına erteyeleyen kimse. Allah Teala buyurdu ki: (Eğer (borçlu) darlık içindeyse eli genişleninceye kadar ona mühlet vermek (gerekir)”3 S: 131. Cumhuru ulema bu görüştedir, fiüreyh’in şu sözüne muhalef ettiler: Ayet cahiliyyedeki faiz borçlarına özeldir.1
Cumhur lafzın genelini aldı, borçlu mülkünden çıkardığı anda zarar göreceği birşeyi vermekle sorumlu tutulamaz, elbisesi, ihtiyaç duyduğu evi ve hizmetçisi de böyledir, kendi ev ailesinin nafakası için ihtiyaç duyduğu ticaret yapacağı şeyi de vermekle sorumlu tutulamaz bu imam Ahmed’in görüşüdür.
(1) Hadis sahihtir, Buhari, Müslim, Ebu Davud: (2/210), Tirmizi, Nesai, ibni Mace Ukbe bin Amir’den tahric etti, ibni Abbas’tan başka bir hadis onu teyid ediyor onu Ahmed ve Ebu Davud tahric etti (Neylülevtar: 8/246).
(2) Bakara: 2/280.
(1) Abdurrezzak ve Taberi tefsirinde: (3/73) ibni Sirin’den tahric etti: Bir adam ki: Kendisi zor durumdadır, Allah Teala kitabında buyuruyor ki: “Eğer borçlu darlık içindeyse eli genişleninceye kadar ona mühlet vermek (gerekir).” fiüreyh dedi ki: Bu ancak faiz hakkındadır, Allah kitabında buyurdu ki: “Allah emanetleri ehline vermenizi emrediyor. İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor).” Allah bize birşeyi emredipte sonra onun üzerine bizi azaplandırmıyor.
OTUZ ÜÇÜNCÜ HADİS
(Delil iddia edene yemin inkar edenedir)
İbni Abbas’tan, Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Eğer insanlara davaları ile verilecek olsaydı, (bir kısım) adamlar bir kavmin kanlarını ve mallarını iddia ederdi, fakat (durum öyle değil) delil iddia edene, yemin ise inkar edenedir.” Hadis hasendir, Beyhaki1 ve başkası bu şekilde rivayet etti, bazısı Sahihayn’dedir. Bu hadisin aslını Buhari ve Müslim ibni Cüreyc’ten tahric etti o da ibni Ebi Müleyke’den, o da ibni Abbas (r.a.) o da Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Eğer insanlara davalarıyla verilecek olsaydı, bir kısım insanlar bir kısım adamların kanlarını ve mallarını iddia ederdi, fakat yemin müddaa aleyhedir (davalıyadır).”2
Yine bunu Buhari Müsilm Nafi bin Ömer el-Cümehi rivayetinden tahric ettiler, o da ibni Ebi Müleyke’den, o da ibni Abbas’tan rivayet etti: “Peygamber (s.a.v.) yeminin davalıya ait olduğuna hükmetti.”3 fieyhin zikrettiği lafzı (S: 133) ibnissalah benzerini küllüyat hadisleri içerisinde zikretti ve dedi ki: Onu Beyhaki güzel bir isnatla rivayet etti. İsmaili sahihinde tahric etti. Velid Müslim’den, o dedi ki: Bize ibni Cüreyc ibni Ebi Müleyke’den, o da ibni Abbas’tan, Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
“fiayet insanlara davalarıyla verilmiş olsaydı, bir kısım adamlar bir kısım adamların mallarını dava ederdi, fakat delil talibe, yemin matlubadır.”
fiafii1 rivayet etti: Bize Müslim bin Halid ibni Cüreyc’ten haber verdi, o da ibni Ebi Müleyke’den, o da ibni Abbas’tan rivayet etti, Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Delil dava eden üzerinedir.” fiafii dedi ki: Zannediyorum, sabit kılmıyorum buyurdu ki: “Yemin davalı üzerinedir.” Muhammed bin Ömer bin Lübabe Fikhul Endelüsi Osman bin Eyyub el-Endelüsi’den rivayet etti o da Gazi bin Kays’dan, o da ibni Ebi Müleyke’den, o da ibni Abbas’tan o da Peygamber (s.a.v.)’den rivayet etti ve bu hadisi zikretti ve dedi ki: “Delil iddia eden kimse, yemin inkar eden kimse üzerinedir.” Gazi bin Kays el-Endelüsi büyük salihtir, Malik, ibni Cüreyc ve bu ikisinin tabakasından işitti, bu isnaddan ibniCüreyc düştü, imam Ahmed ve Ebu Ubeyd delil getirdi, Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet ettiler: “Delil iddia edene, yemin inkar edenedir.” Bu delildir ki, bu lafız o ikisinin yanında sahih ve kendisiyle delil getirilir bir lafızdır, bu manada çok hadis vardır. Sahihayn’de2 Eş’as bin Kays şöyle dediği rivayet edildi. Benimle bir adam arasında su kuyusu hakkında çekişme vardı, Rasulullah (s.a.v.)’e gittik Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
“Senin iki şahidin veya onun yemini (lazım)” dedim ki:
“O halde o yemin eder ve umursamaz bile” Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
“Kim kendisiyle mal hakedeceği bir yemin ederde ve yemininde facir olursa (yalan) Allah’ın gazabı üzerinde olduğu halde huzura gelir, Allah bunun doğrusunu indirir, sonra şu ayeti okudu: (Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince...) (Aliİmran: 3/77)
Müslim’in bir rivayetinde: “O halde yemin eder” lafzından sonra buyurdu ki: “Senin için ancak bu vardır.”4 lafzı vardır.
(1) Hadisi Hafız ibni Hacer Fethul Bari’de hasenledi, Beyhaki bu lafızla güzel bir isnatla tahric etti, ibni Hibban benzerini ibni Ömer’den tahric etti, Tirmizi benzerini Amr bin fiuayb’ten tahric etti, o da babasından o da dedesinden rivayet etti, yine Darekutni senedinde Müslim bin Halid ez-Zenci bulunan bir isnatla tahric etti, o zayıftır (Neylülevtar: 8/305 ve sonrası, Telhisu’l habir: 2/208.
(2) Hadis sahihtir, Buhari, Müslim, Ahmed, ibni Mace, Taberani, Beyhaki, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai ibni Abbas’tan tahric etti, ibni Hibban doğruladı (Camiu’l Usul: 10/554 ve sonrası, 391, Feyzu’l Kadir, Neylül Evtar: 8/305.
(3) Hadis sahihtir, Ahmed, Buhari, Müsilm, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Taberani, ibni Ebi fieybe, Beyhaki ve Tahavi tahric etti (Neylülevtar: 8/305).
(1) fiafii ve ondan Beğavi tahric etti sahihtir.
(2) Hadis sahihtir, Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, ibni Mace, Beyhaki, ibni Ebi fieybe tahric etti (Neylülevtar: 8/302 ve sonrası).
(4) Müslim ve Tirmizi Vail bin Hucr’dan tahric etti ve doğruladı, lafzı şudur:“Ey Allah’ın Resulü adam facir (fasıktır) yemin ettiği şeye önem vermez, hiçbir şeyden sakınmaz” buyurdu ki: “Ondan sana ancak bu vardır.” (Neylülevtar: 8/303).
Yine Müslim mana ile1 Vail bin Hucr’dan tahric etti, o da Peygamber (s.a.v.)’den rivayet etti. Tirmizi2 Azrami’den tahric etti, o da Amr bin fiuayb’den, o da babasından, o da dedesinden, Peygamber (s.a.v.)’in hutbesinde şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Delil iddia edene, yemin davalıyadır” ve isnadında söz var dedi Azrami Hıfzı yönünden bu hadisi zayıflatıyor. Darekutni3 Müslim bin Halid ez-Zenci rivayetinden tahric etti -o zayıftır- o da ibni Cüreyc’ten- o da Amr bin fiuayb’ten, o da babasından, o da dedesinden, Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Delil iddia edene, yemin kasame hariç (kan sahipleri arkadaşlarını ölü bulupta öldüren bilinmediği durumunda, kanlarının hakkını almak için elli kişi yemin eder, elli yoksa çocuk, kadın ve köle olmayan hazır ki bulunanlar elli yemin edip zanlıları dava ederler, buna kasame denir, mütercim) yemin inkar edenedir.”
Hafız ibni Cüreyc’ten, o da Amr bin fiuayb’ten mürsel olarak rivayet etti, yine Mücahid rivayetinden tahric etti, o da ibni Ömer’den Peygamber (s.a.v.)’in fetih günü hutbesinde şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Davalı yemine daha evladır, ancak delil getirirse o hariçtir.”4 Bunu Taberani tahric etti, o Abdullah bin Amr bin As’tan tahric etti, isnadında söz vardır.5 Darekutni bu manayı birçok zayıf vecihlerle tahric etti, Haccac es-Savvaf Humeyd bin Hilal’den, o da Zeyd bin Sabit’ten şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (s.a.v.) hangi bir adam bir adamdan bir istekte bulunursa, istenilen kişi yemin etmeye daha layıktır.”
Bunu Ebu Ubeyd ve Beyhaki tahric etti isnadındakiler güvenilirdir, ancak Humeyd bin Hilal’in Zeyd bin Sabit’le karşılaştığını sanmıyorum. Bunu Darekutni’de tahric etti, şu ziyadeyi yaptı:“fiahitler olmaksızın.”6
S:135 Nesai1de ibni Abbas’dan şöyle dediğini tahric etti: İki çekişmeli Peygamber (s.a.v.)’e geldi ve biri diğeri üzerinde bir hak idda etti, Peygamber (s.a.v.) iddiacıya buyurdu ki:
“Delilini getir” adam:
“Ey Allah’ın Resulü benim bir delilim yoktur” dedi diğerine:
“Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a onun senin üzerinde birşeyi olmadığına veya senin yanında birşeyin olmadığına dair yemin et” buyurdu.
Ömer’den riayet edildi ki: Ebu Musa’ya yazdı ki: “Delil dava edene, yemin ise inkar edenedir”2 bu şekilde Zeyd bu şekilde Zeyd bin Sabit Ömer aleyhine Ubey bin Kab fazlul hitab şudur: “Delili iddia edene, yemin de inkar edenedir.”4
İbni’l Münzir dedi ki: İlim ehli delilin idida edene, yemini de itiraz edene olduğu hususunda icma etti, dedi ki: “Delili iddia edenedir”ın manası: Deliliyle iddia ettiğini hakeder demektir. “Yemin davalıyadır”ın manası: Yani onunla temize çıkar, çünkü o üzerinde farzdır.
Ashabımız ve fiafii ashabı dava edenle dava olunanı tefsrinde ihtilaf etti, bazısın dedi ki: Müddai aslını veya zahirin hilafına gizli birşey talep edendir, müddea aleyh (dava edilen davalı) bunun aksinedir, bunun üzerine bir mesele bina ettiler.
(1) Önce geçtiği gibi Müslim Sahih’inde, Ebu Davud, Tirmizi ve Beyheki tahric etti.
(2) Hadis zayıftır, Tirmizi (rakam: 1341) ve Darekutni tahric etti, Tirmizi dedi ki:Bu hadisin isnadında söz var, Muhammed Ubeydullah el-Azrami Hıfzı yönünden hadisi zayıf kılınır, ibni Mübarek ve başkası onu zayıf gördü. Darekutni’nin senedinde Haccac bin Ertat var, o zayıftır Amr bin fiuayb’ten işitmemiştir, ancak Azrami’den ondan rivayetle aldı, Azrami metrüktür (Nasburraye: 4/390 ve sonrası).
(3) Önce geçtiği gibi Darekutni Sünen’inde tahric etti, yine Beyheki ve ibni Adiy tahric etti, Buhari’nin dediği gibi ibni Cüreyc Amr bin fiuayb’tan işitmemiştir? Darekutni ve ibni Adiy zayıf bir isnatla Ebu Hureyre’den tahric etti (Telhisulhabir: 4/39)
(4) Darekutni tahric etti, ibni Hibban doğruladı.
(5) Taberani ve Beyheki Haccac bin Ertat’tan tahric etti, o Amr bin fiuayb’ten, o da babasından, o da dedesinden rivayet etti, açıkladığımız gibi bu isnad zayıftır.
(6) Hadis sahihtir, Darekutni ve Beyheki sünenlerinde tahric etti.
(1) Nesai ve Ebu Davud Sünen’lerinde, Ahmed Tahavi tahric etti Hakim doğruladı, Zehebi de uyum gösterdi. Fakat fievkani dedi ki: (Neylülevtar: 8/310) İsnadında Ata bin Saib var onun hakkında söz var, Buhari onun hadisini başkasıyla bitişik olarak tahric etti.
(2) Beyheki, Darekutni ve ibni Ebu fieybe Musannef’inde tahric etti.
(3) Sünenü’l Beyheki: 10/136, Veki’in kadıların haberleri: 1/108.
(4) Taberi tefsiri: 23/89 Beyrut baskısı.
(5) İcma kitabına bak. s: 62. Katar baskısı, mesele: 256.
Emanet edilen emanet verilen şeyin telef olduğunu idda ederse, denildi ki: O iddia edendir, çünkü asıl olan onun iddia ettiğine muhaliftir, ancak delile ihtiyaç duymuyor, çünkü emanet veren onu emin kılmış, emanet verip emin kılmak sözünün kabulünü gerektirir, denildi ki: Delile ihtiyaç duyan ididalı davasıyla bir kavmi kan ve malından hak alan iddalıdır, hadiste zikredildiği gibi.
Fakat emin (emaneti) birşey verilmesi için bir iddiada bulunuyor, denildi ki: Bilakis o davalıdır, çünkü sussa da terkedilmez, bilakis cevabı reddetmesi gerekir, emanet veren idida eden durumundadır, çünkü sustuğu anda terkedilir, (cevap istemez), eğer emanetçi emaneti emanet aldığına geri verdiğini iddia etse çoğunluk telef davasında olduğu gibi yine davasını kabul edileceği görüşündedir. Evzai dedi ki: Sözü kabul edilemez çünkü o davacıdır.
Ahmed bir rivayette ve Malik şöyle dedi: Emaneti aldığı delil ile sabit olursa geri verdiği iddası delilsiz kabul edilmez. Ashabımızdan bazısını bunu şöyle yorumladı: Sabit hakların geri çevrilmesinin şahidlendirilmesi delil ile farzdır onu terketmek tefrit olur ve tazmin etmek gerekir, yine onlardan bir taife yetimin malını kendisini çevrilmesi hususunda da böyle dedi: Onun için mutlaka delil gerekir, çünkü Allah şahitlendirmeyi emretti, farz olmuş olur.
Fakihler bu babta iki görüşe ayrıldı, birincisi: Delil ebediyyen iddia sahibine geri çevrilmeyeceğini, çünkü yemini ancak inkar edip davalı yemin eder yemin ve şahitle birlikte hüküm verilmeyeceğini çünkü yemini ancak inkar edip davalı durumda olunana ait olduğunu söylediler, Kasame meselisinde Said bin Ubeyd’in rivayet ettiği şu hadisle delil getirdiler, (Said bin Ubeyd) dedi ki: Bize Büşeyr bin Yesar el-Ensari Sehl bin Ebi Hasme’den rivayetle anlattı: O ona haber vermişki onlardan bir topluluk Haybere gitmiş orada dağılmışlar, içlerinden birini ölü olarak bulmuşlar... ve hadisi zikretti, hadisin içerisinde Peygamber (s.a.v.)’in şu cümlesi vardır:
“Öldürenin kim olduğuna dair bana bir delil getiriniz” dediler ki:
“Bizim bir delilimiz yoktur” buyurdu ki:
“Yemin etsinler (zanlı tarafı)” dediler ki:
“Biz yahudilerin yeminlerine razı olmayız” Peygamber (s.a.v.) ölünün kanının boşa gitmesini çirkin yeminlerine razı olmayız, Peygamber (s.a.v.) ölünün kanının boşa gitmesini çirkin buldu, zekat develerinden fidyesini (kan bedelini) (ölünün velilerine) verdi.” Bunu Buhari tahric etti.
S:137 Bunu Müslim muhtasar olarak tahric etti, tamamlamadı, fakat bu rivayet Yahya bin Said el-Ensari’nin Beşir bin Yesar’dan onun da Sehl bin Ebi Hasme’den yaptığı rivayetle çatışıyor, O (Sehl bin Ebi Hasme) kıssayı zikretti ve şöyle dedi: Resulullah’a (s.a.v.) Abdullah bin Sehl’in öldürüldüğünü zikrettiler, Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Sizden elli kişi onlardan birinin üzerine (öldürdüğüne dair) yemin eder ve ölünün bürmesini def edersiniz.” (Bürme: Taştan kazan demektir, burda ölünün ölünün hakkını almak manasında kinayedi. Bu sabit olan meşhur lafzıyla tamamen Sahihayn’de tahric edilmiş rivayettir.1
Hafız imamlar Yahya bin Said’in rivayetinin Said bin Ubeyd et-Tai’nin rivayetinden daha sahih olduğunu zikrettiler, çünkü o daha fazla hıfzı sağlam ve daha bilgilidir, o Medine ehlindendir onların hadisini Kufe’lilerden daha iyi bilir. Nesai dedi ki: Said bin Ubeyd’e Beşir bin Yesar’dan olan rivayetinden dolayı mütebaat eden bir kimseyi bilmiyoruz, Müslim Temyiz2 kitabında dedi ki: Said bin Ubeyd vechi üzere ezberlememiştir, çünkü bütün haberlerde Peygamber (s.a.v.)’in Ubeyd vechi üzere ezberlememiştir, çünkü bütün haberlerde Peygamber (s.a.v.)’in onlardan elli yemin istemesi vardır, haberler de onlardan delil istediğine ve Said’in kasameyi terkettiğine dair birşey yoktur, haberlerin onun hilafına birleşmesi onun yanlış olduğunu gösteriyor, Yahya bin Said buna muhalefet etti.
İbni Abdil Ber Said bin Ubeyd rivayeti hakkında dedi ki: Bu Irak ehlinin Beşir binYesar’dan rivayetidir, Medine ehlinin ondan rivayeti daha sabittir, onlar onunla daha fazla oturmuşlardır, onların nakli ilim ehli yanında daha sahihtir. Derim ki: Said bin Ubeyd kasame kıssasını özetledi, o hadis içerisinde muhafaza edilmiştir, Nesai3 Amr bin fiuayb’ten tahric etti, o da babasından, o da dedesinden o da Peygamber (s.a.v.)’den rivayet etti ki: Peygamber (s.a.v.) öldürülenin velisinden iki şahit istedi;
“İki şahidi nerden bulayım” dedi. Buyurdu ki:
“Elli tane yemin et” dedi ki:
“Bilmediğim şey üzerine nasıl yemin ederim?” Buyurdu ki:
“Onlardan elli tane yemin etmelerini iste” bu hadis Said bin Ubeyd veYahya bin Said rivayetinin arasını buluyor ikisini birleştiriyor ikisi de kıssasının bir bölümünü terketmiş oluyor ikisini birleştiriyor ikiside kıssasının bir bölümünü terketmiş oluyor, Said iddialıların yeminini, Yahya ise kasame (yeminden) öncesi delil zikrini terketti, Allah en iyi bilir.
(1) Hadis sahihtir, Cemaat tahric etti (Ahmed, Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve ibni Mace) “Bürmesini def eder” sözü Hanefiler dışında cumhurun kasame ile kısas gerektiğine dair delilidir, Hanefiler dedi ki: Kasame yeminleriyle diyet gerekir, kısas gerekmez (Neylül Evtar: 7/34-37).
(2) S: 144 ve sonrası.
(3) Nesai Sünen’inde güzel bir isnadla tahric etti.
Yeminle birlikte şahid meselesi ise, şahid ve yeminle hükmü inkar edenler şu hadisi delil getirdi: “Senin iki şahidin veya onun yemini” ve: “Senin için ancak bu vardır.”1 Kadı İsmail Maliki bu lafız hakkında konuştu ve dedi ki: Mansur Ebu Vail’den rivayetle yalnız kaldı, diğer raviler ona muhalef etti ve dediler ki: Ona sordu:“Senin delilin var mı,yok mu?” Delil sadece iki şahid değildir, bilakis hakkı açığa kapsayan diğer şeyleri de kapsar, başkası dedi ki: fiehadetiyle hakkında açığa çıkacağı iki şehadeti müddai için murad etmiş olabilir, buna iki adamın şahitliği de, iki kadınla beraber bir adamın şahidliği de, bir kişinin yeminiyle birlikte şahidliği de girer, Allah davacının yeminlerini lian meselesinde şahidler yerine kabul buyurdu.
“Sana ancak bu vardır” bununla genel nefiy varid olmadı, bilakis hususi nefiy variddir, o da müddeinin muradıdır, o da delilsiz sözün (geçerli olan) kendi sözü olmasıdır onu burdan engelledi ve bunu ondan kabul etmedi, yine başka bir hadiste: “Fakat yemin davalıyadır” onunla şahidlik soyutlanmış yemini murad etti, hadisin evveli buna delildir. O da şudur: “Eğer insanlara davalara (dava ettikleri şeyler) verilecek olsaydı bir kısım adamlar bir kısım adamların kanlarını ve mallarını dava ederdi” bu; “Yemin davalıyadır” sözü delil yokluğu durumunda çekişmeyi kesecek yemin olduğuna delildir. fiahitle birlikte hakkı isbat eden yemin ise bu başka bir çeşittir, başka bir sünnetle sabit olmuştur.
Yemini iddia edene havale etmek ise, imam Ahmed’den meşhur olan görüş iddia edene havale edilmeyeceği hususunda Ebu Hanife’ye uymuştur, Ahmed şu hadisi delil getirdi: “Yemin davalıyadır”, Ebu Talib’in ondan olan bir rivayetinde dedi ki: Ona: Yemin eder ve hakkını alır denilmesi de akla uzak değildir, bunu ashabımızın müteahhirleri tercih etti, bu Malik, fiafii ve Ebu Ubeyd’in görüşüdür. S: 139 Sahabeden bir topluluktan rivayet edildi, merfu hadiste varid oldu ve bunu Darekutni1 nazarlı bir isnatla tahric etti. Ebu Ubeyd dedi ki: Bu yemini kendilerinden kaldırmak değildir, çünkü yerinden kaldırmak yemin ile istenilenin aleyhine hükmetmemektir, aleyhine hükmedilirse ve arkadaşının yeminine de razı olursa bu şekilde o kendi nefsi aleyhinde şahidlik etmiş olur, çünkü isteseydi yemin eder ve temize çıkar ve dava boşa çıkmış olurdu.
Dostları ilə paylaş: |