Nur Tefsiri



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə25/28
tarix08.01.2019
ölçüsü2,1 Mb.
#92002
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   28

Faizin Etkileri


Faydalı bir iş yapmaksızın fazladan para almak zulümdür. Toplumda düşmanlık ve şiddet doğurur. Faiz ödemek zorunda olan kimse ödemesi sürekli arttığından iflas etmekte ve her türlü zillete boyun eğmektedir. 5 Faiz toplumsal dengeleri bozmakta ve insanları mustazaf ve müstekbir diye ikiye ayırmaktadır. 1 Faiz ibadetlerin batıl olma nedenidir. 2

Bu yıkıcı etkiler sebebiyle sadece İslam’da değil bütün semavi dinlerde haram kılınmıştır. Ama bazıları bir takım bahanelerle faizi temin etmek veya kaçamak yol bulmak istemektedirler. Günümüz dünyası, ekonomik politikalarında her ne kadar faizi kabul etmişseler de faiz yıkıcı etkilere sahiptir ve zulümdür. Faizin bu yıkıcı etkileri uygulandığı tüm toplumları sarmaktadır. Batılı ülkeler ilim ve teknoloji sebebiyle ilerlemişlerdir; faiz sebebiyle değil. Ayrıca faiz için çıkış yolu arayanlar Kur’an’ın uyarılarını dikkate almalıdır. Bu konuda yapılan hile-i şeriyyeler Yahudilerin cumartesi günü balık avlamak için yaptığı hilelere benzemektedir. Kur’an bu tür oyunlardan da gaflet etmemiş ve şiddetle eleştirmiştir.

Faize düşme tehlikesi fazla olduğu için bir hadiste şöyle yer almıştır: “Her kim ilmi olmadan ticarete kalkışırsa faize düşer. ”3
يَمْحَقُ اللّهُ الْرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ (276)

276- “Allah faizi tüketir, sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkarı sevmez.
Tefsir

Ayette geçen “yemheku” kelimesi tedrici tükenme ve eksilme manasınadır. Bu kökten gelen “muhak” kelimesi de ay sonunda nerede ise görünmez hale gelen hilale denmektedir. “Riba” ise tedrici artışı ifade etmektedir.

Bu ayette hatırlatıldığı gibi faiz yiyenler her ne kadar mal biriktirmek için faiz alıyorlarsa da Allah mal biriktirmenin doğal neticesi olan bereket ve faydalarından onları mahrum kılar. Burada bizzat faizli malın ortadan kalkması gerekli değildir. Belki mal biriktirmede hedeflenen amaçlar göz önünden yok olur. Faiz toplumlarında mutluluk, sevgi ve güven yok olur. Bir çok zengin kimse onca sermayesine rağmen, asla rahat yüz görmez, toplumda, sevilmez. Bunun tam tersine infak, sadaka ve borç vermenin yaygın olduğu toplumlarda bir çok bereketler vardır. Bu düzende fakirler ümidini kesmez, zenginler mal biriktirmeyi düşünmez ve taş kalpli olmazlar. Mahrum kimseler de intikam, hırsızlık ve benzeri kötü şeyleri düşünmezler. Zenginler malını koruma endişesini taşımazlar. Böylece toplum göreli bir denge, sevgi, rahmet, diyalog ve güven içine girer. Fahr-u Razi’nin tefsirinde şöyle yer almıştır. “Faiz yiyenler, insani adalet, duygu ve dengeden uzaklaşınca kendisi ve malı fakirlerin kinine uğrar. Her an intikam, hırsızlık ve komployla karşı karşıya kalır. Bütün bunlar ayette yer alan tükenme ve eksilmenin en açık örnekleridir. ”
Mesajlar ve Nükteler

1- Zahiri gelişime aldanmayın. “Allah faizi tüketir. ”

2- Rızık Allah’ın elindedir. Mal sahipleri mutluluktan mahrum olabilirler. Ama fakirler bu sebeple en iyi güven ve huzur içinde yaşamalıdır.

3- Faiz yiyenler, küfredenlerdir. Günah ruhlarına işlemiştir. “pek nankör... günahkar... ” Faiz yiyen kimse bu ameli ile yaşamını haram kılmakta, ibadetlerini batıl etmekte, hırs ve tamahın esiri olmaktadır. Evet faiz yiyen kimse oldukça nankör ve günahkardır.

4- Faiz karışan malı tüketmek ilahi sünnetlerden biridir. “Tüketir. ”1
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ (277)

277- “İman edip salih âmellerde bulunanların, namaz kılıp, zekât verenlerin Rableri katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. ”
Tefsir

Bu ayet oldukça çok nankör ve günahkar olan faizcilere karşılık salih amellerde bulunan, namaz kılan ve zekat veren mü’minleri tanıtmaktadır.



Dört tür insan vardır:

1- Bir grubu iman etmiş ve salih işlerde bulunurlar. Bunlar mü’minlerdir.

2- Bir grubu ne iman etmiş, ne de salih işlerde bulunurlar. Bunlar da kafirlerdir.

3- Bazıları iman etmiş, ama salih amelde bulunmazlar. Bunlar da fasıklardır.

4- Bir grubu iman etmemiş, ama iman izharında bulunurlar ve zahirde iyi işler yaparlar. Bunlar da münafıklardır.

Faiz yiyenler İnsanlardan ve Allah’tan uzaklaşmışlardır. Buna karşılık iman edenler, salih işte bulunanlar ise namaz vesilesiyle Allah’la irtibat kurmuş ve zekat vererek insanlarla kaynaşmışlardır.


Mesajlar ve Nükteler

1- Mü’minleri teşvik etmenin yanısıra fasıkları tehdit etmek de pedegojik bir ilkedir.

2- Gerçek güven ve huzur; iman, salih amel, Allah’la ilişki ve insanlarla irtibat halinde olmaktadır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَذَرُواْ مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ (278)

278- “Ey iman edenler! Allah'tan sakının, iman etmişseniz, faizden arta kalmış hesaptan vazgeçin. ”
Tefsir

Mecme’ul-Beyan, el-Mizan ve Meraği’nin tefsir kitaplarında şöyle yer almıştır: “Faizi haram kılan bu ayet inince Halit b. Velit, Abbas ve Osman gibi bazı sahabilerin insanlardan faiz alacakları vardı. Onlar insanlardan bu faiz alacakları hususunda Peygambere ne yapmaları gerektiğini sordu. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. Peygamber de bu ayet nazil olduktan sonra şöyle buyurdu: “Amcam Abbas bile faiz alma hakkına sahip değildir. ” Hakeza Peygamber şöyle buyurmuştur: “Herkesten önce benim yakınlarım faizden el çekmelidir. ” Hakeza bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Cahiliyye dönemindeki bütün faizler, özellikle de amcam Abbas’ın faizleri ayaklarımın altındadır. ”1


Mesajlar ve Nükteler

1- İman etmenin gereği başkalarının hakkına tecavüz etmemek ve haram maldan kaçınmaktır. “İman etmişseniz. ”

2- Takva’nın göstergesi haram malı terketmektir. “Allah'tan sakının... faizden arta kalmış hesaptan vazgeçin. ”
فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ فَأْذَنُواْ بِحَرْبٍ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَإِن تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُوسُ أَمْوَالِكُمْ لاَ تَظْلِمُونَ وَلاَ تُظْلَمُونَ (279)

279- “Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve peygamberine karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tövbe ederseniz sermayeniz sizindir. Böylece zulmetmemiş ve zulme uğramamış olursunuz. ”
Tefsir

İslam’da ne faiz yemek ve sömürmek vardır; ne de insanların malına el koymak... Bazı düzenlerde özel mülkiyet ortadan kalkınca bütün mallara el konmuştur. Bazı düzenlerde ise faiz ve sömürü serbesttir.


Mesajlar ve Nükteler

1- Faiz yiyenler Allah’la savaşmaktadır. Faiz yiyenler şunu iyi bilmelidirler ki bu savaş meydanında bir tarafta zayıf ve zelil bir insan olarak kendileri, bir tarafta da güçlü ve cebbar olan Allah vardır.

2- Faiz yiyenler Allah’la savaştıkları için İslam devleti de faizcilerle savaşmalıdır.

3- Faizcilerin tek hakkı faiz almaksızın asıl ana mallarıyla kanaat etmelidir. “sermayeniz sizindir. ”

4- Sultacılık da sultayı kabul etmek de kınanmıştır. Ne zulme uğrayın, ne de zulüm ediniz.

5- Mahrumları kurtarmak için insanların mülkiyet hakkına tecavüz etmeyiniz.


وَإِن كَانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ إِلَى مَيْسَرَةٍ وَأَن تَصَدَّقُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ (280)

280-“Borçlu darda ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır. ”
Tefsir

Gerçi bu ayet borçluya süre verilmesini tavsiye etmektedir; ama borçlu kimse de bu konudan su-i istifade etmemelidir. Hiçbir özrü olmaksızın borcunu ertelemek günahtır. Nitekim bir hadiste şöyle yer almıştır: “Gerekçesi olmaksızın borçlarını ödemeyenlere hırsızlık günahı yazılır. Hakeza borçlulara, süre tanıyanlara da şehitlerin sevabı yazılır. ”1


Mesajlar ve Nükteler

1- Sadece faiz almamakla kalmayın; ana malınızı alma hususunda da müsamaha gösterin.

2- Borçlunun borcunu ödeme süresi, borçlunun ödeme gücüne bağlıdır. “eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. ” Elbette bu konudan su-i istifade edenlerin hesabı ayrıdır.

3- İslam mustazafların koruyucusudur. “darda ise... ”

4- Fakir borçluları affetmek sizler için daha iyidir. Zira yarın siz de aynı duruma düşebilirsiniz.

5- Malı almak unutulabilir. Ama ödeme durumu olmayan fakire borcunu bağışlamak asla unutulmaz.

6- Mahrum İnsanların kalbini kazanmak ve Allah’ın rızasına erişmek kazanç elde etmekten daha yücedir

7- Fıkhi hükümlerden biri de şudur: Özrü olan borçluyu hapse atmak yasaktır. Gerçekten hiçbir ödeme imkanı olmayan borçlunun borcunu ödemek İslam devletinin görevidir.

8- Rivayetlerde şöyle yer almıştır: “Borçluya verilen mühlette her gün için alacaklıya o miktar sadakanın sevabı yazılır. ”2
وَاتَّقُواْ يَوْمًا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللّهِ ثُمَّ تُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ (281)

281- “Allah'a döneceğiniz ve sonra zulme uğramadan herkesin kazancının kendisine eksiksiz verileceği günden korkunuz. ”
Tefsir

Bu ayet riba ayetlerinin bir özeti ve gelen bir uyarı konumundadır. Keşşaf, el-Mizan, Mecme’ul-beyan, Burhan ve Fahr-u Razi’nin tefsir kitabında şöyle yer almıştır: “Bu ayet peygambere nazil olan son ayettir. Ama peygamberin emri üzere burada karar kılmıştır. ” (Bu ayetin inişinden 21 gün sonra Peygamber (s.a.a) vefat etmiştir. ”


Mesajlar ve Nükteler

1- Faiz almak ve dünyalık elde etmek sade ve geçicidir. Baki, ebedi ve önemli olan kıyamettir.

2- Takva ve ahireti hatırlamak en önemli pedegojik ilkelerden biridir.

3- İnfakta bulunurken ve faizi terk ederken endişeye kapılmayın. Amellerinizden hiçbir şey eksiltilmez.

4- İlk söz; hedefli ve boyutlu ilmin peşice gitmektir. “Rabbinin adıyla oku” Son söz ise ilahi diriliş için bir cevap hazırlamaktır.

5- Faiz ve ticaret dünyevi bir alışveriş türüdür; eksilebilir. Ama hiçbir şekilde eksilmenin olmadığı büyük eşitlik günü kıyamet günüdür.

6- İslam’ın ekonomik sistemi, iman, kıyamet, duygu ve ahlak üzere yoğurulmuştur.

7- Ceza ve mükafatın ölçüsü ameldir; arzu değildir. “kazandığı”


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا تَدَايَنتُم بِدَيْنٍ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَلْيَكْتُب بَّيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ وَلاَ يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللّهُ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّهُ وَلاَ يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا فَإن كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لاَ يَسْتَطِيعُ أَن يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ وَاسْتَشْهِدُواْ شَهِيدَيْنِ من رِّجَالِكُمْ فَإِن لَّمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّن تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاء أَن تَضِلَّ إْحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الأُخْرَى وَلاَ يَأْبَ الشُّهَدَاء إِذَا مَا دُعُواْ وَلاَ تَسْأَمُوْاْ أَن تَكْتُبُوْهُ صَغِيرًا أَو كَبِيرًا إِلَى أَجَلِهِ ذَلِكُمْ أَقْسَطُ عِندَ اللّهِ وَأَقْومُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَى أَلاَّ تَرْتَابُواْ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلاَّ تَكْتُبُوهَا وَأَشْهِدُوْاْ إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلاَ يُضَآرَّ كَاتِبٌ وَلاَ شَهِيدٌ وَإِن تَفْعَلُواْ فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللّهُ وَاللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ (282)

282. Ey iman edenler! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. İçinizden bir yazıcı doğru olarak yazsın; yazıcı onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu beyinsiz veya aciz, ya da yazdıramayacak durumda ise, velisi, doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahit tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, şâhidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir. Şahitler çağırıldıklarında çekinmesinler. Borç büyük veya küçük olsun, onu süresiyle berâber yazmaya üşenmeyin; bu, Allah katında en doğru, şahitlik için en sağlam ve şüphelenmenizden en uzak olandır. Ancak aranızdaki alışveriş peşin olursa, onu yazmamanızda size bir sorumluluk yoktur. Alışveriş yaptığınızda şahit tutun. Yazana da, şâhide de zarar verilmesin; eğer zarar verirseniz, o zaman doğru yoldan çıkmış olursunuz. Allah'tan sakının, Allah size öğretiyor; Allah her şeyi bilir. ”
Mesajlar ve Nükteler

1- Kur’an’ın en uzun ayeti, hukuk ve ticari senetlerin düzenlenmesi hakkındaki bu ayettir. Bu da Kur’an’ın mucizelerinden ve kapsamlı bir din oluşunun delillerinden biridir. Cahiliyye döneminde en ilkel topluluk arasında en ince hukuki meseleler söz konusu edilmiştir.

2- Borçlu ve alacaklı arasındaki sözleşme büyük bir dikkatle yazılmalıdır. “Yazınız”

3- Daha fazla emin olmak ve iki tarafın müdahalesinden korunmak için sözleşmeyi yapan üçüncü bir kimse olmalıdır. “İçinizden bir yazıcı doğru olarak yazsın. ”

4- Sözleşmeyi yazan hakka riayet etmeli ve gerçekleri yazmalıdır.

5- Boynunda hak olan borçlu kimse sözleşmeyi yazdırmalı ve katib yazmalıdır. “Borçlu olan da yazdırsın. ”

6- Borçlu sözleşmeyi yazdırırken Allah’ı göz önünde tutmalı, hiçbir şeyi eksiltmemeli ve borçlarının tüm özelliklerini söylemelidir.

7- Birbirine güvenin değeri, ruhsal huzurun önemi, dikkat, güven, unutkanlık, inkar ve su-i zannın önlenmesi gibi hususlar borçların yazılmasını gerektirmektedir.

8- Bir rivayette şöyle yer almıştır: “Alış verişinde sözleşme ve şahit tutmayanlar ve malını tehlikeye atanlar dua bile etseler Allah dualarını kabul etmez ve kendisine şöyle denir: “Neden tavsiyelerle amel etmedin?”

9- Borçlu kimse akılsız, zayıf, güçsüz veya dilsiz olursa velisi olan kimse sözleşmeyi yazdırmalı ve yazıcı da yazmalıdır.

10- Velisi de yazdırırken, adalete riayet etmeli ve dikkatli olmalıdır.

11- Yöneticilerin mahrum ve zayıfların (küçük, dilsiz ve akılsızların) hakkına riayet etmesi gerekir.

12- Sözleşmede taraflar iki şahit tutmalıdır. “İki şahit tutun. ”

13- Bu iki şahit erkek, büluğa ermiş ve müslüman olmalıdır. “Erkeklerinizden”

14- Bir erkek ve iki kadın da şahit olabilir.

15- Şahitler güvenilir ve kabul edilir olmalıdır: “razı olacağınız” Her açıdan kabul edilir olması ise rivayetlerde de yer aldığı üzere insaf ve adalet sahibi olmalarıdır.

16- Erkekler tek başına şahit olabilir; ama eğer şahitler bir erkek ve iki kadın olursa o iki kadın birlikte şehadette bulunmalıdır. Böylece birisi yanılırsa diğeri hatırlatmalıdır. “biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın”

17- İki kadının bir erkek yerine şehadette bulunması ya onların ruh zerafeti ve duygusallığı sebebiyledir, ya da kadınların genelde ekonomik faaliyetlerdeki uzaklığıdır. Az ilgileri ve bilgileri olduğu için güvenilirlikleri de azdır.

18- Şehadete çağırıldığınızda çekinmeyin, uzmanlar halkın yardımına koşmalıdır.

19- Sözleşmenin müddeti ve miktari önemli değildir. İnsan hakları ve güven önemlidir. “Borç büyük veya küçük olsun, onu süresiyle berâber yazmaya üşenmeyin. ”

20- Adilce ve dakik bir şekilde yazmanın üç faydası vardır. “en doğru... en sağlam... şüphelenmenizden en uzak... ”

a: Adaletin uygulanmasının garantisidir “en doğru”

b: Şüphesiz sözleşme, şahitlerin şehadette bulunmasını kolaylaştırır. “en sağlam”

c: Toplumda karamsarlığı ve kötümserliği önler. “şüphelenmenizden en uzak... ”

21- Peşin alış verişlerde yazmak gerekmez.

22- Bugün uğraşmak yarın fitne ve ihtilafın çıkmasından daha iyidir.

23- Ferdi hakların korunmasında dikkat gerekir. Ama beytülmalı korumak çok daha önemlidir!

24- Peşin alışverişlerde bile sözleşme yapmak faydalıdır. Ama vadeli alışverişlerde yazmak daha da gereklidir. Vadeli alış verişlerde taraflardan biri ölebileceği için mutlaka yazmak gerekir.

25- Peşin alışverişlerde yazmak gerekmiyorsa da şahit tutunuz.

26- Yazan ve şahit olan güven içinde olmalıdır. Yazdıkları veya şehadetta bulundukları için eziyet görmemelidir.

27- Eğer yazan veya şahit olan zarar görür veya tehdit edilirse haklar çiğnenir. Ayrıca şehadette bulunmak veya yazmak belli bir zamanı veya zahmeti gerektiriyorsa onlara mali katkıda da bulunmak gerekir. Yoksa ikisi de zarar görür.

28- Herkim yazana veya şahide zulmederse fasıktır. “eğer zarar verirseniz, o zaman doğru yoldan çıkmış olursunuz. "

29- Hukuku koruyan güçlere darbe vurmak fısktır. Yazan ve şahit olanlar sınır bekçileri gibidir. Sınırları çiğnemek sınırlardan çıkmak anlamındadır.

30- Temiz ve takvalı kalp, ayna gibi ilimleri ve hakikatleri kolayca elde eder.

31- Allah herşeyi bilir. Sizin tüm maddi ve manevi ihtiyaçlarınızdan haberdardır ve size beyan etmektedir. Kıyamet hadiselerini beyan ettiği gibi sıradan bir sözleşmenin detaylarını de beyan etmektedir.
وَإِن كُنتُمْ عَلَى سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُواْ كَاتِبًا فَرِهَانٌ مَّقْبُوضَةٌ فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُم بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ أَمَانَتَهُ وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّهُ وَلاَ تَكْتُمُواْ الشَّهَادَةَ وَمَن يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ آثِمٌ قَلْبُهُ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ (283)

283- “Eğer yolculukta olup yazıcı bulamazsanız alınan rehin yeter. Şayet birbirinize güvenirseniz (rehin gerekmez ama) güvenilen kimse borcunu ödesin. Rabbi olan Allah'tan sakınsın. Şahitliği gizlemeyin, onu kim gizlerse şüphesiz kalbi günah işlemiş olur. Allah işlediklerinizi bilir. ”
Mesajlar ve Nükteler

1- Güvenlerin ortadan kalkmasına izin vermeyin . “Şayet birbirinize güvenirseniz (rehin gerekmez ama) güvenilen kimse borcunu ödesin. ”

2- İşleri sağlam yapmanın zararı yoktur. “alınan rehin yeter. ”

3- Bilinçli insanlar mazlumlar karşısında sorumludur. “Şahitliği gizlemeyin. ”

4- Feryadın ibadet olduğu yerde sessiz durmak haramdır.

5- Son iki ayette tam on defa yazma meselesi beyan edilmiştir. Bu da yazmanın önemini göstermektedir.


لِّلَّهِ ما فِي السَّمَاواتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَإِن تُبْدُواْ مَا فِي أَنفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُم بِهِ اللّهُ فَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاء وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاء وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (284)

284- “Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğine azâb eder. Allah her şeye kadirdir. ”
Tefsir

Allame Tabatabai el-Mizan’da şöyle diyor: “Kalbi haletler iki türdür: Birincisi iradesiz bir şekilde, hiçbir karar almadan akla gelen düşüncelerdir. Bu tür düşünceler (kötü dahi olursa) akla gelirse günah değildir. Çünkü elimizde olan bir şey değildir. Ama insanın ruhunda ameli bir kaynağı olan ve ruhun derinliklerinde kalbi bir üssü bulunan ruhsal haletlerden sorumluyuz. ”

Belki de maksat küfür ve hakkı gizleme gibi zati gereği batını yönü olan ve kalbin ameli olan günahlardır; günah niyetinin günahın sebebi olduğu hususlar değil.
Mesajlar ve Nükteler

1- Siz sadece davranışlarınızdan değil ruhi yapınızdan, haletlerinizden ve hedeflerinizden de sorumlusunuz. Bu Kur’an’da defalarca yer almıştır.



  • Fakat kalplerinizin kazandığı (bilerek ve isteyerek yaptığı yeminler) sebebiyle sorumlu tutar”1

  • Kalbi günah işlemiş olur”2

  • Doğrusu kulak, göz ve kalb, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur. ”3

  • Müminler arasından hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve ahirette can yakıcı azâb vardır. ”4

Hakeza Hz. Ali (a. s. ) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar fikirleri ve niyetleri sebebiyle de hesaba çekilir. ”5

2- Allah hem mutlak maliktir “Göklerde ve yerde olanlar O’nundur. ”, hem mutlak alimdir: “Açığa vursanız da gizleseniz de” ve hem de mutlak kadirdir. “Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. ”


آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ (285)

285- “Peygamber Rabbinden kendine indirilene iman etmiştir. Bütün müminler de Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman etmiştir (ve derler ki: ) “Peygamberleri arasından hiçbirini ayırt etmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz, affını dileriz, dönüş sanadır. ”
Mesajlar ve Nükteler

1- Mektep rehberin vücudunda tecessüm etmelidir. “Peygamber Rabbinden kendine indirilene iman etmiştir. ”

2- Bütün peygamberlere iman etmek gerekir. Çünkü bütün peygamberlerin bir tek hedefi vardır.

3- İman ve salih amelin yanısıra Allah’ın rahmet ve mağfiretinden de ümitvar olmak gerekir. “işittik, itaat ettik, Rabbimiz, affını dileriz. ”

4- Peygamber (s.a.a)’e özel bir saygı ve ikramda bulunmak gerekir. Zira Peygamber (s.a.a)’in hesabı diğer peygamberlerden farklıdır. Aşağıdaki ayetlere teveccüh ediniz. ”


  • Peygamber... iman etmiştir. Bütün müminler de... ”

  • Allah, peygamberine ve iman edenlere huzur indirdi. ”1

  • Allah'ın peygamberini ve onunla berâber olan müminleri utandırmayacağı o gün”2

5- Bu ayette dinin tüm şartları (tevhid, nübuvvet, ahiret) beyan edilmiştir. Rivayetlerde de yer aldığı üzere bu ve sonraki ayet özel bir değere sahiptir. Bunları okumak bir hazine gibidir.
لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ (286)

286- “Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bizden öncekilere (günahları sebebiyle) yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen mevlamızsın, kâfirlere karşı bize yardım et. ”
Tefsir

Bazen insan ihmalden unutmaktadır ve sorguya çekilecektir. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyuruyor: “Allah: “Böyledir, ayetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun, bugün de öylece unutulursun” der.

Bu yüzden bu ayette ihmalkarlıkla unutmaktan dolayı bağışlanma dilenmiştir. Ayrıca günahları ve isyanları sebebiyle önceki ümmetlere yüklenen yüklerden de af taleb edilmiştir. Velhasıl bu ayette insan bütün ilahi lütfün aşamalarını Allah’tan istemektedir. Birinci merhale günahın etkilerini yok eden aftır. İkinci aşama günahın etkilerini ruhtan silen mağfirettir. Üçüncü aşama ise Allah’ın rahmetinden faydalanma ve kafirlere galip gelmedir.
Mesajlar ve Nükteler

1- Şeriat hükümleri akıl hükümlerinden ayrı değildir. Gücün ötesinde teklifte bulunmak akla aykırıdır.

2- İslam kolay bir dindir. Sıkıntıya sokma yoktur. “Biz herkese ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. ” Diğer ayetlerde de şöyle buyurulmuştur: “Size dinde zorluk karar kılmamıştır. ” Hakeza, “Allah size kolaylığı ister. ” Nitekim peygamber de şöyle buyurmuştur: “Ben kolay ve sade bir din üzere gönderildim. ”

3- İnsan özgür ve irade sahibidir. “Kazandıkları kendine”

4- Amellerimizin iyiliği ve kötülüğü bize döndüğü üzere fırsatlardan daha çok istifade etmeliyiz.

5- İnatçılık arttıkça teklif de zorlaşır.




Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   28




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin