Orijinal adı: Şerh-i Hadis-i Cunud-i Akl ve Cehl Merhum İmam Humeyni (r a)


Üçüncü Bölüm Bu Babın Devamı ve Akıl Sahiplerine Öğüt Hakkında



Yüklə 1,28 Mb.
səhifə28/66
tarix24.02.2018
ölçüsü1,28 Mb.
#43328
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   66

Üçüncü Bölüm

Bu Babın Devamı ve Akıl Sahiplerine Öğüt Hakkında


Ey aziz! Eğer sen delil ve felsefe ehli isen, “bütün soyut varlıklar, akıl sahibidir”1 ve “hakikati yalın olan varlıklar tüm kemaldir”2 burhanıyla, gaybi alemlerin maverasından his ve şehadet aleminin sonuna kadar, bütün varlık zerrelerini ezeli kuşatıcı yalın bir ilimle kesret, sınırlama, örtü ve kayıt altına almaksızın ezelden ebede kadar Allah’ın ilminde keşif ve tespit edilmiş olarak kabul edersin. Nitekim Allah-u Teala’nın “Yaratan bilmez olur mu? O, latiftir, haberdardır.”3 sözü de, “bütün soyut varlıklar akıl sahibidir” veya bir yoruma göre, “yalın hakikate sahip olan bütün varlıklar, tüm kemaldir” burhanına işaret etmiş olabilir. Nitekim, sağlam felsefi delillerle, ezeli ve ebedi olarak bütün zerrelerin Hak Teala’nın aynı huzuru olduğunu, alemin bütünüyle Hak Teala’nın mukaddes huzurunda var olduğunu ve bütün alemin salt ihtiyaç ve Hak Teala’ya bağlılık içinde bulunduğunu ispat eden bir beyanla, algılayacak olursan, Hak Teala’nın fiili ilmini de ispat etmiş olursun. Nitekim, şu ayet-i şerifede Allah’ın fiili ilminin mertebelerine işaret etmektedir: “Gaybın anahtarları O'nun yanındadır. Onları ancak O bilir.4

Eğer marifet ehliysen, yüce ariflerin yolunda yürüyorsan, Ahadi, vahidi, zati ve fiili tecellilerle, Allah-u Teala’nın bütün varlıklar hakkındaki, fiili ve zati ilmini ispat etmiş olursun.

Eğer semavi kitaplara inanıyor ve de vahiy ashabının sözlerine iman ediyorsan, bütün dinler zaruretiyle ezeli kuşatıcı ilmi ispat edilmiş bilirsin. Allah’ın gayb ve hazırdaki bütün kainat zerrelerini bildiğini onaylamış olursun ve Allah-u Teala’nın geniş ve kuşatıcı ilmini bizzat Kur’an-ı Kerim’den derk etmiş olursun. 5

Hakeza, ilim, irfan, ibadet ve imanın hangi mertebesinde olursan ol, Allah’ın kudretini, saltanat ihatasını, malikiyet kemalini ve mukaddes zatının Kahhar ve Kayyum oluşunu ya ilim ve burhanla ya suhud ve irfanla veya hakikat ve yakinle veyahut teslimiyet ve imanla derk edersin. Allah-u Teala’yı noksanlık ve sınırlardan tenzih eder, ayıp ve kayıtlardan münezzeh kabul eder, noksanlık ve yokluk cihetlerinden arındırır, cimrilik, haset, hırs ve benzeri çirkin ve uyumsuz sıfatlardan uzak kabul edersin. Zira bu sıfatlar, noksanlığın zirvesinden ve ayıpların bütününden ortaya çıkmaktadır. Allah-u Teala’nın mutlak kemal ve sınırsız cemal olan mukaddes zatı da bundan uzak ve beridir. Nitekim Allah-u Teala’nın rahmet genişliğini, rahmaniyyet kuşatıcılığını, cömertlik kemalini ve nimet bütünlüğünü, bütün varlıklar hakkında müşahade eder ve açıkça görürsün.

Allah’ın nimetleri, hizmet geçmişi olmaksızın ibtidai olarak verilmiş nimetlerdir. 1

Allah-u Teala’nın mukaddes zatının rahmaniyyet ve rahimiyyet cilvesi, bütün mümkün varlıkları –hizmetkar veya isyankar, mutlu veya mutsuz mümin veya kafir- her şeyi kuşatmıştır. 2

Allah-u Teala’nın mutlak rahmaniyyeti, insanoğlu yaratılmadan önce, onun mülki ve melekuti, dünyevi ve uhrevi hayatında gerekli olan tüm araçları temin etmiş ve tabiat aleminin maddelerini, mülki ve melekuti kuvveleri, bu isyankar insana boyun eğdirmiştir.

Kamil ve tam rahimiyyet, Allah-u Teala’nın mukaddes zatına özgüdür. Allah-u Teala bu insanı, tabiatın en düşük varlıklarından yaratmış, vücut tohumunu bu alemin pis maddesine3 -ki alemlerin ayakkabısı safında yer almıştır- ekmiş ve de insanı, sonsuz kemalin zirvesine yükselme ve mutlak fena mertebesine ulaşmaya layık kılmıştır. 4

Ey çaresiz zayıf insan! Yokluk, sırrında ve kuyusunda saklı bulunduğun zaman ve ne senden ve ne de babandan bir eser olmadığı zaman, “ne şaraptan haber vardı, ne de şarap içenlerden”5İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz, uzun bir zaman geçmemiş midir?”6 Hangi kamil kudret ve geniş rahmet seni o sonsuz zulmetten kurtardı? Hangi güçlü el sana varlık giysisini kemal ve cemal nimetini inayet buyurdu!?

Sen, bir takım mertebeleri aştıktan sonra babalarının sülbüne getirildiğin gün ve pis bir zerre olduğun zaman, hangi kudret eli seni annelerin rahminde karar kıldı? Bu yalın ve tek maddeye kim bu ilginç şekilleri merhamet buyurdu. Hangi hizmet ve ibadetle insani surete layık oldun ve bütün zahiri ve batıni nimetleri hangi ciddiyetle elde ettin?! Hangi ciddiyet ve isteğinle, rahim alemindeki terbiye ve yetiştirme tamlandı ve bu alemin sahnesine sevk edildin?!

Hangi kabiliyet ve amel ile kendi türdeşini parçalayan bu insanın katı ve ağır kalbini senin için öylesine rahmetli ve şefkatli kıldı ki, bütün nimetleriyle doğumun zorluklarından, zahmetlerinden ve sıkıntılarından sonra seni can kucağıyla terbiye etmektedir?! Bu rahmet ve rahmaniyyet kimdendir ve hangi istek ve çaba ile ortaya çıkmıştır!? O pis kanı, kim senin için dünyaya gelmeden önce, latif bir süte çevirmiştir? Bu süt, senin zayıf miden için en uygun yiyeceklerden biridir. Yaratığın hangi ciddiyet ve çabasıyla bütün bu şeyler temin edilmiştir?!

Ey aziz! Hangi liyakat, ciddiyet ve çabayla ilahi vahyin indirilmesine layık oldun?! İlahi rahmetlerin en büyüğü ve rabbani nimetlerin en yücesi, doğru yola hidayet olma ve saadet yoluna kılavuzluk nimetidir. Acaba hangi kazanç ve amel veya hangi liyakat ve ibadet bizler için bu büyük nimeti temin etmiştir? Acaba biz, önceden hangi hizmeti yaptık da büyük peygamberlerin ve ilahi yüce elçilerin varlığına layık olduk?

Sayılamayacak kadar çok olan ve sınırlandırılması mümkün olmayan1 bütün bu ilahi batıni ve zahiri nimetlerden hangisinde kullardan bir kul veya yaratıklardan bir yaratığın katkısı olmuş ve olmaktadır?

Ey ilahi eşsiz nimetlere boğulmuş, rahmani ve rahimi rahmetlere dalmış, ama kendi nimetini kaybetmiş örtülü insan! Şu anda gelişme ve ayırt etme çağına geldiğin halde her soysuza sarılıyor ve aşağılık kimseye güveniyor musun?

Oysa bugün nimetleri düşünerek ve ilahi rahmetler üzerinde tefekkürde bulunarak istek elini, zayıf yaratıklardan geri çekmeli, yüce Hak Teala’nın özel ve genel lütuflarına bakarak, Hak’tan gayrisinin kapısına gitmekten vazgeçmeli ve Allah’ın rahmetinin sağlam esaslarından başka bir şeye sarılmamalısın. Sana ne olmuş ki velinimetinden gaflet ediyor, kendine, ameline, yaratıklara ve onların ameline güveniyor, dolayısıyla da böylesine gizli veya açık şirke maruz kalıyorsun?

Hak Teala’nın memleketinde, o mukaddes zattan başka bir tasarruf sahibini mi buldun veya ihtiyaçları gideren başka birini mi biliyorsun veya Hak Teala’nın rahmet elinin bağlandığını mı iddia ediyorsun veya Allah’ın rahmetinin sana ulaşmadığını mı görüyorsun veya Allah’ın senden ve ihtiyaçlarından gafil olduğunu mu düşünüyorsun? Veya Allah’ın saltanatının sınırlı olduğunu mu zannediyorsun veya onun cimri ve kıskanç olduğunu mu iddiada ediyorsun?!

Ey kalbi ölü yazar! Ey nefsani isteklere esir ve su ile toprağa çakılıp kalmış zavallı! Daha ne zamana kadar, batının kör olacak ve kalbin görmeyecektir? Daha ne zamana kadar veli nimetinden nefret edecek, cemal ve celalini tanınmaktan örtülü kalacaksın?!

Daha ne zamana kadar İblis’in tuzaklarında ve nefsani hileler içinde çırpınıp kalacaksın?!

Kendine gel! Bir an olsun ağır uykudan uyan. Şirk ve Allah’tan gayrisini görmeyi bir kenara it. Tevhit nurunu kalbine ulaştır.”La hevle vela kuvvete illa billah” hakikatini ruh batınına oku. İnsan ve cinlerden şeytanların elini Hak Teala’nın memleketinde tasarruftan çekip kopar ve çaresiz zayıf yaratıklara tamah gözüyle bakma. “Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de! Onlar, (Bu âciz putları Allah'a ortak koşmak suretiyle) Allah'ın kadrini hakkıyla bilemediler. Hiç şüphesiz Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür.”1

Ey Allah’ım! Kuvvet ve izzet sana özgüdür. Kudret ve saltanat, senin mukaddes zatına hastır. Biz zayıf çaresizler, dünyaya çok bağlandığımız için ne yapacağını bilmez bir hale geldik. Fıtrat nurundan örtülü ve uzak düştük. Fıtri esaslarımızı unuttuk. Bir sineğin dahi alıp götürdüğünü bile geri çeviremeyecek kadar zayıf olan ve de sırt sırta verseler dahi bütün insanların bir karınca üzerinde hakimiyet kuramayacağı güçsüz yaratıklara gönül bağladık ve güvendik. Senin mukaddes dergahından ve mukaddes zatına tevekkülden uzak düştük.

Ey Allah’ım! Bu her yöne yönelen kalplerimizi bir tek yöne yönlendir. Bu şirk gözümüzü tevhide çevir. Kalbimizde tevhit, tefrid ve tecrid nurunu tecelli ettir. Varlık ve bencillik dağımızı, parçalayıp fani kıl. Bizi fena makamına ulaştır ki, tevekkülü görmekten bile el çekelim. Şüphesiz ki sen, koruyan ve çok merhamet edensin.



Yüklə 1,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   66




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin