Dokuzuncu Bölüm Sükunet Halinde Asıl Sebeplerini Ortadan Kaldırarak Gazabı Harekete Geçiren Nedenleri Tedavi Etmenin Beyanında
Gazabın bir çok sebepleri vardır ve biz bunlardan sadece önemli olanlarına işaret edeceğiz. Bunlardan en önemlisi ve de hastalıkların asıl kaynağı olarak adlandırılması gerekeni, dünya sevgisidir. Bu sevgiden, nefsani hastalıkların çoğu veya tümü vücuda gelmektedir. Nitekim rivayet-i şerifelerde de, “her hatanın başı” olarak tanıtılmıştır. 1
Mal sevgisi, makam sevgisi, kudretini büyütme sevgisi, iradesini hakim kılma sevgisi, yiyecekler sevgisi, cinsel ilişki sevgisi, giyim kuşam sevgisi ve benzeri sevgiler, dünya sevgisinin ve nefis sevgisinin birer şubesi halindedir. 2
Bu açıdan gazabı harekete geçiren sebeplerin tümünü bu dünya ve nefis sevgisine döndürmek gerekir ve insan, bu şeylere ilgi duyar ve sevgi beslemeye başlarsa, bunlar hakkında herhangi bir engelle karşılaştığı zaman bu engeli ortadan kaldırmak için kalbindeki kan galeyana gelir ve gazap kuvvesi harekete geçer. Tıpkı bir leşe saldırmak isteyen köpeklere benzer. Zira köpekler de mide tandırını boş gördüklerinde birbirinden öne geçmeye çalışır, diğerlerini o leşten uzaklaştırmaya koyulur ve boğuşmaya başlar. Nitekim Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dünya bir leştir, dünyayı talep eden ise köpektir.”3
Belki de Hz. Ali’nin bu istiaresindeki teşbihin sebebi, insanda köpek veya köpek hükmünde veya köpeğin bizzat kendisi olan gazap kuvvesinin harekete geçmesidir.
Özetle çoğu fesatları kesin tedavi etmenin yolu dünya ve nefis sevgisini tedavi etmektir. Zira bu tedavi edildiği zaman nefis sükunet ve güvene erer, kalp sükunet içine girer, itminan melekesi ve kuvvesine sahip olur, dünya işlerini kolay görür, hiçbir yiyecek ve içeceğe önem vermez. Eğer bir kimse onunla dünya işlerinde çatışacak olursa, o soğuk kanlılıkla davranır, işi alttan alır, sevgilisi dünya ehlinin yiyeceği olmadığı için de yiyecekler peşinde koşup durmaz. Dünya sevgisinin köklerini koparmak ilk başta ve süluka başlarken, gerçi çok zordur, ama her zor iş teşebbüs ve azim kararlılığı ile kolaylaşır, irade ve azim kuvvesi, her zor ve müşkül işlere egemen olur, her uzun taşlık yolu yakın veya kolay kılar.
Salik insan, işin başında bu fesat maddesini ve helak edici hastalığı bir defada ortadan kaldırmayı beklememelidir. Ama yavaş yavaş vakit harcayarak, düşünerek, riyazet ve mücahadeye koyularak, onun dallarını ve bazı köklerini keserek, yavaş yavaş bu hedefine ulaşabilir. Ama işin başında bilmelidir ki dini hedef ve yolda insanın yolunun dikeni, dünya ve nefis sevgisidir. Eğer marifet, cezbe ve cezve ehli ise, dünya ve nefis sevgisi, sevgilinin yüzünü örten en büyük örtülerden biridir: “Putların annesi nefis putlarınızdır.”1
Musa Kelim (a.s) büyük nübuvvet ve marifet makamına sahip olduğu halde riyazetlerden sonra, mukaddes varlıkların ve muhabbet ashabının makamına ayak basınca ve sevgiliyi görmeye koşunca, “Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ'dasın!”2 nidası onu, kadın ve çocuk muhabbetinden alı koydu.”3 Bil ki eğer, mukaddes ve ihlas sahibi kimselerin vadisi olan muhabbet ve aşk vadisine girmek istiyorsan, başkalarını sevmekle bu vadiye giremezsin. Elbette Hz. Musa’nın muhabbeti de bizim muhabbetlerimiz gibi değildir ve belki de bu yüzden en düşük organda yer alan ve çıkarılması kolay olan ayakkabılar diye ifade edilmiştir.”
Özetle dünya ve nefis sevgisi olduğu taktirde marifetullaha ulaşmayı düşünmek, boş bir hayaldir. Eğer batınını temizlemek, kalbini tasfiye etmek ve ahlakını dengelemek makamında ise, nefis ve dünya sevgisi olduğu müddetçe, nefsani helak edici maddelerin hiç birini kökünden söküp atamaz ve nefsani fazilet örtülerinden hiçbirine bürünemez. Bütün tezkiyelerin kaynağı üç kuvve olan şeytani vehim, hayvani şehvet ve yırtıcı gazap kuvvelerini dengelemektir. Dünyaya ihtiras duymak ve sevgi beslemek, bu kuvveleri itidal çizgisinden çıkarmaktadır ve şehvet ve gazap ateşi nefis ve dünya sevgisi sebebiyle alevlenmektedir. Bu vesileyle de vehim kuvvesi itidalini kaybetme ve şeytani tedbirlere başvurmaktadır.
Eğer, insan ahiretini ve ameller cennetini takva ve salih amellerle onarmak istiyorsa, yine de dünya sevgisi olduğu müddetçe bu mertebelerin hiç birinde başarılı olamaz. Dünya sevgisi insanı ilahi haramlara sürükler ve şer’i farzlardan alıkoyar. İnsanı zekat, humus, Hac ve benzeri mali farzları terk etmeye sevk eder. Bunlar da mal sevgisi hakkındaki ihtirastan kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde insanı oruç ve namaz gibi bedensel farzları terk etmeye sürükler. Şüphesiz bunlar da insanın rahatına düşkünlüğünden kaynaklanmaktadır.
Özetle bu hastalıkların annesi, insanı türlü belalara maruz bırakmaktadır. İnsanı ebedi helak olmaya sürüklemektedir. Dolayısıyla uyanık bir insan fırsat elinde varken, ebedi saadetini elde etmek için Allah tarafından kendisine verilen bu Allah vergisi ömrünü boş yere kaybetmemeli, hüsran ve zarar içinde geçirmemelidir.
Ey aziz! Bizim doğruluk, bozukluk, saadet veya şekavetimizin Hak Teala’ya, büyük peygamberlere, vahiy davetçilerine veya yüce velilere hiçbir fayda veya zararı yoktur. Eğer bütün alem bozulacak olursa, yine Hak Teala’nın memleketinde hiçbir noksanlık ortaya çıkmaz. Eğer bütün insanlar salih ve iyilik sahibi olsalar, yine Hak Teala’nın memleketinde genişleme olmaz.
İnsanoğlu ve insan ile irtibatı olan her şey, ilahi memleketlerin azameti karşısında hissedilir bir değere sahip değildir ki doğruluğu ve bozukluğu göz önünde bulundurulsun. O halde bütün bunlara rağmen, vahiy göndermek, ilahi emirler indirmek, peygamberlerin çektiği sıkıntılı zahmetler, fedakarlıklar ve veli kulların fedakarlığı sadece bizim halimizi ıslah etmek içindir. Zira onlar bozguncuların işinin akıbetinin ne olacağını çok iyi biliyorlar. Onlar gaybi alemden haberdardırlar ve bizi, uykudan uyandırmak ve görevlerimizle tanıştırmak istiyorlar. Biz zavallılar ise, artık öyle bir zamanda uykudan uyanacağız ki artık tüm fırsatlar kaybolmuş ve bu kaybedilenleri telafi etmek mümkün olmayacaktır. O gün, bizler için sadece hasret ve pişmanlık olacaktır ve onun da hiçbir faydası yoktur. “Sen, onları hasret günü ile korkut. O gün, onlar gaflet içinde inanmamakta iken, iş bitirilmiş olur.”1
Dostları ilə paylaş: |