Örnek dava : tapu iptal ve tescil davasi, keşİF, BİLİRKİŞİ İncelemesi olay



Yüklə 0,97 Mb.
səhifə3/14
tarix28.07.2018
ölçüsü0,97 Mb.
#60807
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14


ANKARA ASLİYE HUKUK


YÜKSEK YARGIÇLIĞINA
İHTİYATI TEDBİR İSTEYEN : Gazi Mallı, adres.

AVUKATI : Av. (A), adres

ALEYHİNE TEDBİR İSTENEN : Ahmet Mehmet, adres

OLAYLAR:


1- İhtiyatı tedbir isteyen yüklenici Gazi Mallı ile aleyhine tedbir istenilen arsa maliki (B) arasında Ankara ili Altındağ ilçesinde imarın 18 pafta 51 ada 1 parselde bulunan taşınmaza arsa payı karşılığı kat yapımı konusunda Ankara Noterliğinin 15.05.2000 tarih 83 yevmiye sayılı “Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı Gayrımenkul Satış Vaadi ve İnşaat Sözleşmesi” (Ek-1) düzenlenmiştir.

2- Yüklenici, binayı inşaat sözleşmesi ve onaylı projesine (Ek-2) uygun olarak bitirmiş ve binanın yapı kullanma iznini (Ek-3) almıştır. Sözleşmenin Teknik Şartlar (c,d) maddelerindeki koşullar yerine getirilmiştir. Arsa sahibi, yükleniciye ait 5 ve 6 nolu dairenin satış yetkisini vermiş, 2 nolu dubleks daire ile 7 nolu işyerinin (köşedeki dükkan, köşeyebakan dükkan) satış yetkisini haksız olarak vermemektedir. Binanın irtifak listesi ekte verilmiştir (Ek 4).

3- Tüm sözlü başvurularak karşın, arsa sahibi 2 nolu dubleks daire ile 7 nolu dükkanın satış yetkisi verilmediği gibi, 2 nolu dubleks daire ile 7 nolu dükkanın üçüncü kişilere satılacağı bildirilmiştir. Arsa sahibinin taşınmazları davadan önce elden çıkarması olasılığı vardır. Arsa malikinin harekete geçmesini hızlandırmamak amacıyla ihtar çekilememektedir. Bilindiği gibi dava dilekçesinin tebliği ihtar yerine geçecektir.
SONUÇ VE İSTEK : Açıklanan nedenler ve ekte sunulan kanıtlara göre, Ankara ili Altındağ ilçesinde imarın 18 pafta 51 ada 1 parselde bulunan binanın 54/428 arsa paylı 2 nolu dubleks daire ile 54/428 arsa paylı 7 nolu dükkanın (köşedeki dükkan, köşeye bakan dükkan) üçüncü kişilere satış dahil her türlü mülkiyetinin devrinin ve her iki bağımsız bölümün tapu kaydına haciz, ipotek gibi bir yük konulmasının “ihtiyati tedbir yolu ile önlenmesi” amacı ile, yüklenicinin gösterilen kanıtlarla açık haklılığı nedeniyle, teminatsız ve/ya takdir edilecek uygun bir teminat karşılığında, aleyhine tedbir istenilen arsa sahibinin kısa bir sürede taşınmazları devretme olasılığının yüksekliği de göz önüne alınarak, duruşmasız olarak dosya üzerinden ihtiyatı tedbir kararı verilmesini saygı ile dilerim. 18.08.2001
İhtiyatı Tedbir İsteyen Avukatı

Av. (A)
3) İHTİYATİ TEDBİR KARARI ÖRNEĞİ


İhtiyati tedbir kararında, bir mahkemenin kararında yer alması gereken unsurlar yer alır. Kararda, mahkemeye ve dosyaya ait bilgiler, yargıcın ve katibin adı soyadı, tarafların kimlikleri ve adresleri, istemin niteliği, istem tarihi, karar tarihi, kararın gerekçesi, ihtiyati tedbire ilişkin hükmün ne olduğu, tedbir verilmişse, tedbirin türü gibi unsurlara yer verilir. Yukarıda belirtildiği üzere, özellikle kararın hüküm fıkrasının, ihtiyati tedbirin konusuna ve isteme uygun olduğu denetlenmeli, eğer bir hata varsa, karar alınmadan ve tebliğe verilmeden düzeltilmelidir.
T.C.

ANKARA


ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO: 2001/116 D.iş

KARAR NO: 2001/047

YARGIÇ : AHMET TEKİN 55900

YAZMAN : MEHMET ERDOĞDU 75

TEDBİR İSTEYEN : GAZİ MALLI

VEKİLİ : AV. (A) - adres

KARŞI TARAF : AHMET MEHMET - adres

TALEP : İHTİYATİ TEDBİR

TALEP TARİHİ : 18.08.2001

KARAR TARİHİ : 18.08.2001
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir istemini içeren dilekçesi ve ekleri incelendi:

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Gazi Mallı ile davalı Ahmet Mehmet’in Ankara Noterliğinin 15.05.2000 tarih 83 sayılı düzenleme şeklinde kat karşılığı taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesi yaptıkları Ankara Altındağ ilçesi, imarın 18 pafta 51 ada 1 parselde kayıtlı taşınmaza bina inşaa edilmesini kararlaştırdıkları aralarında uyuşmazlık çıkması nedeniyle 2 nolu dubleks daire ile 7 nolu dükkanın 3. şahıslara satış ve devrinin önlenmesi için tapu kayıtlarına ihtiyatı tedbir konulması istendiği, dosya içeriği kağıtlar nazara alındığından tarafların ileride zarar görmelerine meydan verilmemesi için ihtiyatı tedbir isteminin yerinde olduğu anlaşıldığından kabulüne karar verilmesi kanaatına varılmıştır.
HÜKÜM: İstemin kabulü ile Ankara Altındağ ilçesi 2. Bölge tapunun imarın 18 pafta 51 ada 1 parselde kayıtlı taşınmazda yer alan 54/428 arsa palı 2 numaralı dubleks konut ile 52/428 arsa paylı 7 numaralı dükkanın 3. kişilere satış ve devrinin önlenmesi için tapu kayıtlarına ihtiyatı tedbir konulmasına, Davacının göstermiş olduğu 200.000.000 TL bedel üzerinden %15 madde güvence alınmasına güvence koşulu yerine getirildiğinde tapu sicil müdürlüğüne yazı yazılmasına,

Karar harcı peşin alındığından tekrar alınmasına gerek olmadığına,

Davacı davasını vekille takip ettiğinden 175.000TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Davacının yapmış olduğu yargılama gideri 350.700TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Dair dosya üzerinden itirazı kabil olmak üzere karar verildi. 18.08.2001
YAZMAN 75 YARGIÇ 55900

(imza) (imza ve mühür)


SORULAR

1) MAHKEME ALEYHİNE TEDBİR İSTEYENİN YOKLUĞUNDA İHTİYATİ TEDBİR KARARI VEREBİLİR Mİ ?

2) İhtiyati tedbir isteyen imarın 88 ada 16 parselinin başkasına devrinin önlenmesi için istemde bulunmuştur. mahkeme istemi kabul etmiş ve imarın 98 ada 16 parseli için tedbir kararı vermiş, tapuya yazılmış. Tapu, ihtiyati tedbir kararındaki tarafların tapu malikleri ile bir ilgisinin olmadığı gerekçesiyle kararı uygulamamış, geri çevirmiştir. Bu arada 16 parsel satılmıştır. BU DURUMU ÇEŞİTLİ YÖNLERİYLE GEREKÇELİ OLARAK İRDELEYİNİZ ?


  • İHTİYATİ TEDBİR KARARININ UYGULANMASI

Kanun, ihtiyati tedbir kararının uygulanmasını, davadan önce verilmiş olup olmamasına göre süreye bağlamıştır. Davadan önce verilen ihtiyati tedbir kararı, karar tarihinden itibaren on gün içinde dava açılmazsa, kendiliğinden kalkar (HUMK 109). Dava sırasında verilen ihtiyati tedbir kararının uygulanması konusunda ise açık bir düzenleme yoktur (HUMK 106/I). Ancak, bu kararla korunması istenilen hukuki yararın sağlanması, kararın en kısa sürede uygulanmasına bağlıdır.


Davadan önce verilen ihtiyati tedbir kararının hukuki geçerliliğini koruması yasal koşullara bağlanmıştır. Bu yasal koşullara uyulmaması durumunda, ihtiyati tedbir kararı, uygulanmış bile olsa kendiliğinden kalkar. Uygulamada bu koşulları eksiksiz yerine getirilmelidir. Aksi davranış, özellikle avukatlar için sorumluluğa neden olabilir.
Belirtilen tedbir kararıyla ilgili yasal koşullar, HUMK 109’da 43 düzenlenmiştir. “HUMK m. 109’daki on günlük sürenin hesabında, ihtiyati tedbir kararının verildiği gün hesaba katılmaz (m.161,I)” 44. Buna göre, a) ihtiyati tedbir kararının verildiği tarihten itibaren on gün 45 içinde dava açılmış olmalıdır, b) davanın açıldığı mahkemeden alınan ve on günlük sürede davanın açıldığını gösteren belgenin ihtiyati tedbir dosyasına koyulmuş ve bu belge bu tedbir dosyasına işlenmiş olmalıdır.
Bu iki yasal koşulun birlikte yerine getirilmemesi durumunda, ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkar. Gerçekten, “HUMK m. 109’daki şartların yerine getirilmesi, ezcümle 10 gün içinde dava açılması, buna dair belgenin kararı tatbik eden memura ibraz edilmesi zorunludur. Aksi takdirde ihtiyati tedbir bir güna merasime hacet kalmaksızın kendiliğinden kalkar” 46. Bu on günlük süreden sonra belgenin dosyaya konulmasının hukuki bir değeri yoktur 47. Böyle bir durumda, aleyhine tedbir istenilen taraf, a) tedbirin kaldırılmasını, b) tedbir uygulanmışsa, eski hale getirilmesini isteyebilir.
Belirtilen nedenle, ihtiyati tedbir isteyen taraf, örneğin, davadan önce 01.12.2006 tarihinde verilen ihtiyati tedbir kararının hukuken varlığını koruması için, a) en geç 11.12.2006 günü davasını açmalıdır, b) en geç 11.12.2006 günü dava açtığına ait mahkeme belgesini ihtiyati tedbir dosyasına koymalı ve işletmelidir. İhtiyati tedbir isteyen tarafın, bu iki koşulu birlikte en geç 11.12.2006 gününe kadar yerine getirmemesi durumunda, ihtiyati tedbir kararı 12.12.2006 günü kendiliğinden kalkar.
İhtiyati tedbir isteyen, bir dilekçe ile davanın açıldığı mahkemeden, davanın hangi tarihte açıldığının, hangi esas nosunu aldığının, dilekçesinin altına şerh verilmesini veya ayrı bir belgeye bağlanmasını ister. Mahkemeden bu şekilde alınacak şerhli dilekçe veya belge, ihtiyati tedbir dosyasına verilir 48. Mahkeme katibi, bu şerhli dilekçeyi veya mahkeme belgesini ihtiyati tedbir dosya tutanağına tarih ve imza atmak suretiyle işler. İhtiyati tedbir isteyen tarafın, özellikle büyük miktarlı veya önemli işlere ait tedbir kararlarının uygulanmasında, bu şekilde bu kaydı taşıyan tutanağın onaylı bir örneğinin alınmasını önermekteyiz.
İhtiyati tedbir kararı, kural olarak, kararın verildiği yer icra dairesi tarafından uygulanır (HUMK 106/I,1). Örneğin, taşınmazın başkasına devrinin önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı, bir yazı ile ilgili tapu sicil müdürlüğüne gönderilir ve orada taşınmazın tapu kaydına işlenir.
İhtiyati tedbir kararı, yargı otoritesine sahiptir, gereğinde “cebri icra” suretiyle ve kolluk güçlerinin yardımıyla yerine getirilir. İhtiyati tedbiri delil tesbitinden ayıran en önemli fark budur. Delil tesbitinde “cebri icra” uygulanamaz. Örneğin, ihtiyati tedbir uygulamasında, evde bulunanların kapıyı açmamaları veya evin kapalı olması durumunda, kolluk gücü eşliğinde, eve çilingirle girilir. Delil tesbitinde ise, evde bulunanların kapıyı açmaması veya kapalı olması durumunda eve girilemez.
SORULAR
1) İhtiyati tedbir kararı 01.10.2006 tarihinde verilmiş ve dava 11.01.2006 tarihinde açılmıştır. Mahkeme, diğer tarafın isteği üzerine, on günlük sürede dava açılmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar vermiştir. KARARI DEĞERLENDİRİNİZ

2) İhtiyati tedbir kararı 02.10.2006 tarihinde verilmiş, uygulanmış ve dava 14.01.2006 tarihinde açılmıştır. Mahkeme, diğer tarafın isteği üzerine, on günlük sürede dava açılmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar vermiştir. KARARI DEĞERLENDİRİNİZ

3) Davadan önce ihtiyati tedbir kararı alınmış ve uygulanmıştır. BU İHTİYATİ TEDBİR KARARININ GEÇERLİLİĞİNİ KORUMASI İÇİN NE YAPILMALIDIR ?

4) İhtiyati tedbir isteyen, ihtiyati tedbir kararının veriliş kararından on gün içinde dava açmıştır ve bu arada tedbiri uygulamıştır. Diğer yan tedbirin kendiliğinden kalktığı iddiasıyla mahkemeye başvurmuş ve tedbirin uygulamasına konu işlemi kaldırmıştır. BU DURUMU DEĞERLENDİRİNİZ ?

5) İcra müdürü, ihtiyati tedbir kararının uygulanması için, tedbir isteyenin avukatıyla birlikte, aleyhine tedbir istenilenin işyerine gelmiştir. İşyerinde çalışanlar olmasına karşın kapı açılmamıştır. İcra müdürü, en yakın polis karakoluna gitmiş, bir polis memurunu tedbirin uygulanmasında hazır bulunması için yanına almış, daha sonra bir çilingiri de yanına alarak işyerine gelmiştir. Yine işyerinin kapısını çalmışlar, kapı yine açılmamıştır.

İcra müdürü, polis yanında olmak üzere çilingire kapıyı açtırmış, işyerine girmiş ve aleyhine tedbir istenilenin muvafakatı olmadığına ilişkin beyanlarına karşın, ihtiyati tedbir kararını uygulamış ve işlemi tutanağa bağlamıştır. BU UYGULAMAYI DEĞERLENDİRİNİZ ?




  • ALEYHİNE İHTİYATİ TEDBİR KARARI VERİLENİN HAKLARI

Kanun, aleyhine karar verilen tarafın haklarını, ihtiyati tedbir kararına itiraz ile ihtiyati tedbir kararının değiştirilmesi ve/ya kaldırılması şeklinde düzenlemiştir. Aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, karardan sonra, HUMK 111’e 49 göre, durumun veya koşulların değiştiği gerekçesiyle, ihtiyati tedbirin değiştirilmesini veya kaldırılmasını isteyebilir. Mahkeme, aksine karar vermedikçe, ihtiyati tedbir, esas hakkındaki kararın bildirilmesi veya tebliği üzerine kendiliğinden kalkar 50 (HUMK 112) 51.


Yokluğunda aleyhine tedbir verilen tarafın, HUMK 107 52 ile ihtiyati tedbir kararına karşı itirazı ve sonucu düzenlenmiştir, HUMK 108 53 ile itirazın nasıl yapılacağı ve sonuçlandırılacağı gösterilmiştir. İtiraz kanunen bir süreye bağlanmamıştır.
İtiraz, açılan davaya bakan mahkemeye yapılır. Davadan önce verilen ihtiyati tedbir kararından itibaren on gün içinde dava açılacağından, bu karara karşı itiraza bakmaya yetkili mahkeme, davaya bakan mahkemedir. Yetkisiz bir mahkeme tarafından verilen tedbirin kaldırılması kararı hukuken yok hükmündedir 54.

İtiraz üzerine duruşma açılması zorunludur. Mahkeme, tarafları duruşmaya çağırır. Duruşma günü taraflardan birisi veya her ikisi gelmezse, mahkeme, mevcut duruma göre karar verir (HUMK 108/II).


Mahkeme, itirazı haklı görürse, kararı değiştirebileceği gibi tamamen kaldırabilir (HUMK 108) veya itirazı haklı görmezse istemi reddedebilir. Mahkemenin itiraz üzerine vereceği karar temyiz edilemez 55.
İtiraz bir dilekçe ile yapılır, taraf sayısına göre örneği eklenir. İtiraz dilekçesine itiraza konu deliller eklenir (HUMK 108/I). Delillerin dilekçeye eklenmesi kanun emridir. Bu nedenle, itiraz dilekçesi ile birlikte delillerin verilmesine dikkat edilmelidir. Bu delillerden yazılı olanlarının asıllarının veya usulüne uygun onaylı örneklerinin dilekçeye eklenmesi ve ekli olarak mahkemeye verilmesi gerekir.
İtiraz eden, kendisinde mevcut olmayan, başka bir makam veya kişide bulunan delillerini gösterir ve toplanmasını isteyebilir. İtiraz eden, dilekçesini, delillerini göstermeden veya yazılı delillerini eklemeden verirse, itirazın karara bağlanacağı duruşma başladıktan sonra, delillerini, en azından diğer tarafın onamı olmaksızın veremez.
İtirazın hukuken değer taşıması için bu duruma çok dikkat edilmesinde yarar vardır. Bu konunun önemi bakımından mesleki bir anımı aktarmakta yarar görmekteyim :

1980’li yılların başında, bir yakınımızın avukatları olarak rahmetli ustam babamla birlikte, Ankara Asliye 4. Ticaret Mahkemesinde, davayla birlikte diğer yanın yokluğunda, teminat karşılığı, ihtiyati tedbir kararı alınmış ve uygulanmıştır. Diğer taraf, yokluğunda alınan ihtiyati tedbir kararına itiraz etmiştir. Mahkeme, itirazı karara bağlamak için duruşma günü vermiştir.

Ustamın talimatı üzerine duruşma gününden bir önceki gün akşamüstü çalışma saatinin bitimine yakın, Ulus’ta “Kıraner Handa” bulunan mahkeme kalemine gittim. Diğer taraf avukatının itiraz dilekçesini inceledim. İtiraz dilekçesinin ekinde ona yakın belgenin fotokopisi vardı, fakat, bu fotokopilerin hiç birisi onaylı değildi.

Büroya geldim, durumu ustama anlattım. Ustam, dosyamıza boş bir beyaz kağıt koymamı ve bu duruşmaya birlikte girmemizi söyledi, başkaca bir şey söylemedi. Babamla birlikte bürodan eve geldik, sabah birlikte evden mahkemeye gittik. Babam, bu arada da bir şey söylemedi.

Duruşma günü, duruşma listesindeki ilk duruşma bizim tedbire itirazımızla ilgili duruşma idi. Duruşma listesinde otuza yakın duruşma bulunmaktaydı. İtiraz eden ve avukatı ile birlikte diğer yan avukatları olarak ustamla birlikte duruşma salonundaki yerlerimizi aldık. Mahkeme duruşmamıza başladı. Mahkeme Başkanı, itiraz eden tarafa söz verdi. İtiraz eden taraf, itiraz dilekçesini ve eklerini tekrarladı, bu beyan tutanağa geçirildi. Mahkeme Başkanı, diğer taraf olarak bize söz verdi.

Ustam, “Sayın Başkan, dilekçeye delil eklenmiş değildir, HUMK 108/I gereğince talebin reddi gerekir” dedi.

Başkan, ustama, dilekçenin ekinde belgeler olduğunu söyledi. Bunun üzerine, ustamın işareti üzerine dosyaya koyduğum düz beyaz kağıdı ustama uzattım.

Ustam, elinde düz beyaz kağıdı Mahkeme kuruluna göstererek, “Sayın Başkan, itiraz dilekçesi ekinde sadece onaysız fotokopiler vardır, bu fotokopiler hukuken düz beyaz kağıt değerindedir” dedi. Başkan, ustamın beyanını aynen tutanağa geçirdi.

Bu arada, itiraz eden avukatı, hemen atıldı, “Sayın Başkan, dilekçemi verirseniz, hemen eklerini onaylayayım” dedi. Başkan, bu talep üzerine, dosyadan dilekçeyi ve eklerini itiraz eden avukatına vermek amacıyla çıkarmak için harekette bulundu.

Bunun üzerine, ustam, söz alarak, “Sayın Başkan, duruşma başlamıştır, bu andan itibaren, ne meslektaşım bu fotokopileri onaylayabilir, ne de siz benim muvafakatım olmadan böyle bir onaya izin verebilirsiniz, ne de onaylatabilirsiniz. Kanun itiraz dilekçesine delillerin ekleneceğini hükme bağlamıştır. Sizin, duruşma başladıktan sonra, itiraz edene fotokopileri onaylatma suretiyle, bunlara delil niteliğini kazandırma şeklinde bir yetkiniz yoktur” dedi.

Mahkeme Başkanı, bu beyanı tam olarak tutanağa geçirmeyince, ustam, Mahkeme Başkanından, bu beyanının tutanağa aynen ve tam olarak geçirilmesini istedi ve bunu sağladı.

İlk duruşma olarak tedbire itiraz duruşmasının çabuk biteceğini düşünen diğer davalara girecek olan meslektaşların bir kısmı, birden hareketlenen duruşmamızı izlemeye koyuldular.

Mahkeme Başkanı, karar verilmesi için duruşma salonundan çıkmamızı istedi. Yaklaşık kırk dakika kadar bekledik. Mahkeme, tarafları karar için bir türlü çağırmadı. Bir süre daha geçti, mübaşir, diğer duruşmaların taraflarını çağırdı. Mübaşire durumu sorduk. Mübaşir, bizim tedbire itirazın en son duruşmadan sonra karara bağlanacağını söyledi. Saat 13’e doğru duruşma salonuna girdik. Bu arada olaya bilgi edinen ve sonucu merak eden bir çok meslektaş duruşma salonunda idiler.

Mahkeme Başkanı, kararı açıkladı : “Sübut delilleri eklenmediğinden, itirazın reddine karar verilmiştir”.

Bu ihtiyati tedbire konu miktar, Ankara’nın o günün en iyi semtlerinden olan Çankaya’da sekiz-on apartman dairesi değerinde bir miktardı. İtiraz eden bir avukat ve avukatı ise Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi yargıçlığından emekli olmuş bir avukat idi.

SORULAR
1)İHTİYATİ TEDBİR KARARININ KENDİLİĞİNDEN VEYA MAHKEME KARARI İLE KALKMASI DAVANIN REDDİNİ GEREKTİRİR Mİ ? 56

2) Aleyhine tedbir istenilen ihtiyati tedbir kararına itirazında dilekçesine delil eklememiştir. İTİRAZI DEĞERLENDİRİNİZ ?

İhtiyati tedbir isteyen tarafın, ihtiyati tedbirin uygulanmasından sonra, ihtiyati tedbir isteminden vazgeçmesi mümkündür. Bu durumda, ihtiyati tedbir isteyenin yazılı istemi ile, mahkeme ihtiyati tedbir kararını kaldırır. Buna göre, uygulamadan önceki durum sağlanır, örneğin, ihtiyati tedbir kararının kaldırıldığı bir yazı ile tapuya bildirilir ve tedbirin kalktığı tapu kaydına işlenir.


1) İHTİYATİ TEDBİRİN KALDIRILMASI DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ
ANKARA ASLİYE HUKUK

YÜKSEK YARGIÇLIĞINA


DOSYA 2001/294 E.SA.
DİLEKÇEYİ VEREN : Davacı Gazi Mallı

AVUKATI : Av. (A)

DİĞER YAN : Davalı Ahmet Mehmet

KONU : Davalının talep sonucunu kabulü (HUMK 92) nedeniyle “54/428 arsa paylı 2 nolu dubleks konut” üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasıdır.


Dava konusu edilen iki istemden birisi olan “54/428 arsa paylı 2 nolu dubleks konut” için yaptığımız “talep sonucu”, davalı yanın davayı yanıt dilekçesinin A/1 maddesiyle, “müvekkilim 2 nolu dairenin tapusunu davacıya her zaman vermeye amadedir...” açıklamasıyla kabul edilmiştir (HUMK 92)
Bu açıklama üzerine yapılan sözlü başvuru üzerine, ekte onaylı örneği verilen Ankara 4. Noterliğinin 28.08.2001 günlü 16749 yev.sa Düzenleme Vekaletname ile dava konusu 54/428 arsa paylı 2 nolu dubleks konutun “satış yetkisi verilmiştir.”
Belirtilen nedenle çekişmesiz duruma giren (HUMK 216/II), 18 pafta 51 ada 1 parseldeki anataşınmazda bulunan “54/428 arsa paylı 2 nolu dubleks daire” üzerindeki Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.08.2001, 2002/116 D.İş-047 sayılı ihtiyati tedbir kararı ile konulan ihtiyatı tedbirin salt “54/428 arsa paylı 2 nolu dubleks daire ile sınırlı olarak (7 nolu dükkan üzerindeki ihtiyatı tedbir kararı devam edecektir) (bu dairenin satışı yapılacağından), duruşma beklemeksizin ihtiyati tedbirin kaldırılarak, Tapu Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine karar verilmesini saygı ile dilerim.

29.08.2001 Davacı Avukatı

(A)

2) MAHKEMENİN İHTİYATİ TEDBİRİN KALDIRILMASI YAZISI ÖRNEĞİ



T.C.

ANKARA


Asliye Hukuk Mahkemesi

Esas No: 2001/294

2 Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü

Ankara
Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.08.2001 gün ve aynı sayılı ihtiyati tedbir kararıyla, Ankara ili Altındağ ilçesi, Sakarya Mah. 18 pafta 51 ada 1 parseldeki anataşınmazdaki 52/428 arsa paylı 7 numaralı dükkanın tapu kaydına konulana ihtiyatı tedbirin devam etmesi kaydıyla, Ankara ili Altındağ ilçesi, Sakarya Mah. 18 pafta 51 ada 1 parseldeki anataşınmazdaki 54/428 arsa paylı 2 numaralı dubleks konutun tapu kaydına konulan 18.08.2001 gün ve aynı sayılı ihtiyatı tedbirin kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar gereğince işlem yapılması rica olunur.

YAZMAN 75 YARGIÇ 55900

(imza) (imza ve mühür)
30.10.2006 / 07.11.1006 DERS GÜNÜ NOTLARI :



  • ÖRNEK DAVA 4 : BOŞANMA DAVASI




  • AİLE MAHKEMELERİ

Aile Mahkemesi 57, 09.01.2003 tarih 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun ile kurulmuştur. Aile Mahkemesinin görev alanı, 4787/9-1 ile düzenlenmiştir. Buna göre, Aile Mahkemesi, boşanma, TMK 118-494’deki dava ve işler, 4722 sayılı Kanununa göre aile hukukundan doğan dava ve işler, 2675/MÖHUK’un aile hukukuna ait yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi, diğer kanunlarla Aile Mahkemesine verilen işlere (ör. Ailenin Korunmasına İlişkin Kanuna konu tedbirler) bakmakla görevlidir.


4787 sayılı Kanuna göre, bir yerde kurulmuş bir Aile Mahkemesi yoksa o yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi Aile Mahkemesi sıfatıyla görevlidir (4787/2). Aile Mahkemesinin Asliye Hukuk Mahkemesi ile arasındaki ilişki, “görev” ilişkisidir. Aile Mahkemesinin daireleri arasındaki ilişki, “iş bölümü” ilişkisidir.
Aile Mahkemelerinde Görevli Uzmanların AMK ile Belirlenen Genel Görevleri (AMK 5) : Uzmanlar, bilirkişi niteliğindedir 58, reddedilebilirler, raporlarına itiraz edilebilir. Uzmanlar, mahkemece verilen davayla ilgili konularla ilgili araştırma yapmak ve sonuçlarını mahkemeye vermek, mahkemece gerekli görülmesi durumunda yargılamada hazır bulunmak ve verilen işleri ve kanunla verilen diğer işleri yapmakla görevlidirler 59.


  • BOŞANMADA YARGILAMA USULÜ

TMK 184 : Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir :

1. Hakim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.

2. Hakim, bu olgular hakkında gerek re’sen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.

3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hakimi bağlamaz.

4. Hakim, kanıtları serbestçe takdir eder.

5. Boşanma veya ayrılığın fer’i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.

6. Hakim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verir”




  • ÖRNEK DAVA

  • OLAY 60

Taraflar, 38 yıllık evli ve reşit, iş sahibi üç çocuk sahibi bir çifttir. Ankara’da yaşamaktadırlar. Davacı Nihan, bir Bakanlıkta memur olarak çalışmış, sonra ayrılmıştır, halen ev kadınıdır, isteğe bağlı sigortadan emeklidir. Davalı Hüseyin bir Genel Müdürlükte çalışmaktadır. Görüldüğü üzere, taraflar, 38 yıl gibi uzun bir yaşamı birlikte paylamışlar, üç yetişkin çocuğa sahip olmuşlar, 38 yıl sonra boşanma noktasına gelmişler ve bir boşanma davasının tarafları olmuşlardır. Kuşkusuz, 38 yıllık evli bir çiftin boşanma davasının tarafları olması üzücü bir durumdur. Ama, mahkemeler, Türk Ulusu adına davaları görmek ve karara bağlamakla görevlidirler (AY 9). Olayın devamını, gelişmesini ve sonucunu dava dosyadan izleyeceğiz.




  • DAVA DİLEKÇESİ

Davacı Nihan, Ankara Barosuna kayıtlı avukat İhsan Savunman’dan kendisine boşanma konusunda yardımcı olmasını istemiştir. Avukat İhsan Savunman, müvekkili Nihan’la yaptığı görüşme sonucunda elde ettiği bilgilere dayalı olarak dava dilekçesini hazırlamış ve Ankara Aile Mahkemesine dava açmıştır.


Dava dilekçesinde 61 özetle ; davacı Nihan’ın bir Bakanlıkta memur olarak çalıştığı, halen bir işte çalışmadığı, evlilik süresince eşine saygı ve bağlılık gösterdiği, iş ve ev yaşamını çocukları ve eşi yönünden en iyi biçimde sürdürdüğü, yıllarca çalışıp kazandığı paralarla eşiyle birlikte taşınmaz ve araç satın aldıkları, bunların eşinin üzerine kayıtlı olduğu bildirilmiştir.
Davacı, bu fedakarlığına karşın, davalının, evlilik birliğinin gereklerini hiçbir şekilde yerine getirmediği gibi, kendisine karşı cana kast derecesine varan pek fena muamelelerde bulunduğunu iddia etmiştir.
Gerçekten, davacı avukatı dilekçesinde, aynen, “Davalı, müvekkilime karşı şiddet ölçülerinin sınırını fazlasıyla aşarak, bir insanın dayanamayacağı işkenceler yapmıştır. Hatta müvekkilimi öldürmek kastıyla yemeğine ilaç katmış, acımasızca döverek midesine darbeler indirmiştir. Bunun üzerine Ankara Numune Hastanesi’nde müvekkilim midesini yıkatarak ölümden zor kurtulmuştur. Bu beyanlarımızın tamamı tanık ifadeleri ile sabittir” denilmiştir.
Dava dilekçesinde, ayrıca, davalının davacıyı sık sık dövdüğü, ortak yaşamı çekilmez hale getiren etkenlerden birinin bu dayaklar olduğu, bu dövmelerin birinde davacının dişinin kırıldığı, davacının kardeşinin dişini yaptırdığı, davacının halen hayati tehlike içinde olduğu, davalının davacıya her an ne yapacağının, nasıl davranacağının belli olmadığı iddia edilmiştir.
Davacı, davalının aynı evde oturmalarına karşın, son üç yıldır kendisi ve çocuklarıyla ilişkisini iyice kopardığını, eve maddi - manevi hiçbir katkısının olmadığını, kendisinin ve birlikte yaşadıkları oğlunun geçimini sağlamaya çalıştığını, davalının eşinin bakım ve geçimini sağlamakla yükümlü olduğunu belirtmiştir.
Davacı, a) evlilik boyunca çektiği acı ve ıstıraplara karşılık olarak 15.000 YTL manevi tazminat, b) boşanma nedeniyle büyük bir maddi sıkıntıya düşeceği için 15.000 YTL manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalının, davacının emekleri sonucu alınan taşınmazı ve aracı satmak çabası içinde olduğu belirtilerek, taşınmazın tapu kaydına ve aracın trafik kaydına ihtiyati tedbir konulması istenilmiştir.
Davacı, delilleri olarak, tanıklar, nüfus kayıtları, her türlü delili göstermiştir.
Davacı, “talep sonucunda” (son isteminde), davanın ilerleyen aşamalarında nafaka isteme hakkını saklı tutarak, a) tarafların boşanmalarına, b) tapu bilgileri verilen taşınmazın tapu kaydı ile trafik bilgileri verilen aracın trafik kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, c) 15.000 YTL manevi tazminat ve 15.000 YTL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yürütülecek faizi ile birlikte davalıdan alınmasına, ç) yargılama giderleriyle avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.


  • CEVABA CEVAP DİLEKÇESİ

Davalının süresinde davaya yanıt vermediği, bu yanıtın kabul edilmediği bildirilmiştir. Davalı, bu dilekçesinde, “Cevap dilekçesinin müvekkilenin inançları ile ilgili kısmı, iftira ve hakaret niteliğindedir. Savunma sınırının aşıldığı kanaatindeyiz. Sayın meslekdaşım ve davalı hakkında cezai ve hukuki başvuru haklarımızı saklı tutuyoruz” denilmiştir.


“Müvekkil çalıştığı sürede aldığı maaşları ile ailesinin gelirine katkıda bulunmuştur. Ayrıca müvekkilenin aldığı tazminat ile de davalı adına kayıtlı taşınmaz alınmıştır”.
Davacı, trafik kazası sonucunda diş kırılmasının 1982’de olduğunu, dövme sonucu diş kırılmasının 1989’da olduğunu açıklamıştır. “Davalı, müvekkileye yapmış olduğu baskı ve dövmelere rağmen evi terkettiremeyince ; en sonunda kendisi bütün eşyaları, hatta TV yi bile alarak evden ayrılmıştır”. “Davalı eş odasına kilit vurmuş, müvekkileyi odasına yaklaştırmadığı gibi, yıllardır eve temizliğe gelen temizlikçi kadını bile odasına sokmamış, temizlik yapmasına izin vermemiştir”.
1) DAVA DİLEKÇESİNDEKİ İDDİALARA KONU MADDİ OLGULAR
- Davacı Nihan’ın çalışıp kazandığı paralarla bilgileri verilen taşınmaz ve araç satın alınması, bunların davalının mülkiyetine geçirilmesi (somut olgu),

- Davalının evlilik birliğinin gereklerini yerine getirmemesi, davacının geçimini ve bakımını sağlamaması (soyut olgu),

- Davalının öldürmek kastıyla (hayata kast) davacının yemeğine ilaç katması, Ankara Numune Hastanesi’nde davacının midesinin yıkatılarak ölümden zor kurtulması (somut olgu),

- Davalının davacıya şiddet uygulaması (pek kötü davranış), ör. midesine darbeler indirmesi, dişini kırması (somut olgu),

- Aynı evi paylaşan davalının, davacı için hayati tehlike oluşturması (soyut olgu).
2) CEVABA CEVAP DİLEKÇESİ VE İDDİA KONUSU MADDİ OLGULAR
Davacı, taşınmazın işten ayrılırken alınan tazminat ile alındığını açıklamıştır. Bu açıklama ile taşınmazın alımına ilişkin iddianın kaynağı somutlaşmıştır. Davacı, trafik kazası sonucu diş kırılması ile dövme sonucu diş kırılmasının ayrı zamanlarda olduğunu, evi davacının terkettiğini, odasına kilit vurduğunu açıklamıştır. Davalının evi terkettiği iddiası, davalının aynı evde oturmasına karşın ailesiyle ilişkisini kesmesi iddiasının açıklamasından çok genişletilmesi niteliğini taşımaktadır. Davacı, davalının iki ayrı boşanma nedenine dayanılamayacağı usuli itirazına yanıt vermemiştir.

3) YARGICIN DAVA DİLEKÇESİNE KONU MADDİ OLGULARLA İLGİLİ RESEN ARAŞTIRMASI
- Davacı Nihan’ın çalışıp kazandığını belirttiği paralar, ne zaman, nasıl, ne şekilde ve hangi miktarda kazanılmıştır ve taşınmaz ve araç ne zaman ve ne kadar bedelle alınmıştır, bu malvarlığı değerleri niye davalının adına kayıt ettirilmiştir ?

- Davalı evlilik birliğinin hangi gereklerini yerine getirmemiş, davacının geçimini ve bakımını sağlamamış mıdır ?

- Davalı ne zaman öldürmek kastıyla (hayata kast) davacının yemeğine ilaç katmış, Ankara Numune Hastanesi’nde davacının midesi yıkatılarak ölümden zor kurtulmuştur ?

- Davalı davacıya nasıl şiddet uygulamış (pek kötü davranış), ör. ne zaman midesine darbeler indirmiş ve dişini kırmıştır, davacının kardeşi mi parasını vererek kırılan dişi yaptırmıştır ?

- Aynı evi paylaşan davalı, davacı için nasıl ve ne şekilde hayati tehlike oluşturmaktadır ?


  • DAVAYA YANIT DİLEKÇESİ

Davalı Hüseyin, Ankara Barosuna kayıtlı avukat Savaş Barış’tan boşanma davasında kendisini savunmasını istemiştir. Avukat Savaş Barış, müvekkili Hüseyin’le yaptığı görüşme sırasında, davalıya savunmasına ilişkin yanıtlarını, bilgileri, varsa maddi olguları ve delillerini bir kağıda yazıp getirmesini veya imzasını alacağı bir görüşme tutanağı düzenlenmesi gerektiğini bildirmiştir. Davalının istemi üzerine görüşme tutanağı düzenlenmiştir. Avukat Savaş Barış, bu görüşme tutanağı içeriği bilgilere göre davaya yanıt dilekçesini hazırlamış ve on günlük yanıt süresinde davanın görüldüğü Ankara 2. Aile Mahkemesine vermiştir.


Davalı avukatı, öncelikle usul açısından davacı yanın boşanma istemini dilekçesinde belirttiği iki ayrı boşanma nedeninden birine dayandırması gerektiğini bildirmiştir.
Davalı, davacının iddialarını gerçek dışı olarak nitelemiş ve davacının aileye parasal bir katkısı olmadığını, davalının davacının isteğe bağlı sigorta primlerini 15 yıl ödemesi ile 1994 Temmuz ayında emekli olduğunu ve emekli aylığı almaya başladığını, ancak, davacının bu emekli aylıklarını Kuran kurslarına ve cinci-büyücü tabir edilen bazı kişilere verdiğini, bu durumun halen devam ettiğini iddia etmiştir. Davalı, davacının dişinin trafik kazasında kırıldığını ve bizzat kendisi tarafından yaptırıldığını savunmuştur.
Davalı, bir ay görevli olarak gittiği Manisa Bölge Müdürlüğünden dönüp, elinde eşyalarıyla eve geldiğinde, anahtarları ile evinin kapısını açamadığını belirtmiş ve davaya yanıt dilekçesinde, aynen, “Bu şaşkınlık esnasında komşusu Mustafa da gelmiş ve müvekkilin zili çalması üzerine, davacı kim olduğunu sormuş, kendini tanıtınca, kapıyı açmadan, “senin burada ne işin var, seni mahkemeye verdim, evi terkettin, kilitleri değiştirdim, sen bu eve giremezsin” demiştir. Müvekkil tatsızlık olmasın, çevre duymasın diyerek, nedensiz bu tepki karşısında, şaşkın olarak ayrılmak zorunda kalmıştır. Ertesi gün gene zili çalmış sorunun ne olduğunu anlamak istemiş bu seferde içerden sesler geldiği halde gene kapıyı açmamıştır. Bu durum üzerine, müvekkil, durumu müşterek iki çocukları ile aile dostları Hadiye, Ayhan ve eşi Serpil, İhsan ve eşi Hayal, davacının kardeşi Sebahattin, akrabası Fatma’ya anlatmış, onlarda bu hale şaşırmışlar, gidip görüşmüşler, ancak, bu durumun neye dayandığı anlaşılamamış ve problem çözülememiştir. Yani davacının bu dayanaksız, nedensiz, keyfi davranışından müvekkil zarar görmüş, kendine ait evine girememiş, bir anlamda dışarı da kalmıştır”.
Davalı, davacının geçimini sağladığını, birlikte oturdukları çocuklarının çalışmakta olduğunu, davacının 1998 yılından beri fiilen evde ayrı bir odada yaşamak suretiyle evliliğe kendi istek ve keyfi ile son verdiğini, bir yıldır kendi kullandığı iki odanın kapısına anahtarı kendinde olan kilit taktırdığını, birkaç yıl önce kardeşi Sabahattin kandırıp onunla birlikte müşterek evden eşya kaçırıp bir arkadaşında sakladığını, yine bir süre önce bir çok müşterek eşyayı kaçırıp Pursaklar’da bir daireye taşıdığını iddia etmiştir.
Davalı, davacının yaklaşık 1987’den beri psikolojik rahatsızlık içinde olduğunu, kendisinin zoruyla eşini Üniversitede görevli ruh doktoruna (psikiyatriste) muayene ettirdiğini, “şizofreni başlangıcı” teşhisinin konulduğunu, iki ilaç verildiğini, eşinin bu ilaçlara devam etmediğini, doktorun çağırmasına karşın kontrollere gitmediğini, bunun yerine, paralarını toplumda cinci-büyücü denilen kişilere verdiğini, bu durumu ailesinin de bildiğini belirtmiştir. Davalı avukatı, davacının iddialarının kabul edilmemesiyle birlikte yaşamın müvekkili açısından çekilmez olması gerçeği karşısında davalının da boşanmayı istediğini, diğer tüm istemlerinin reddini istemiştir.


  • SORULAR :

BİRDEN ÇOK TALEBİN, YANİ DAVANIN TEK BİR DAVAYLA AÇILMASINA 62 YARGILAMA HUKUKUNDA NE DENİLMEKTEDİR ?

DAVALININ BİRDEN ÇOK BOŞANMA NEDENİNE DAYALI DAVA AÇILAMAYACAĞI İTİRAZI GEÇERLİ MİDİR 63 ?


  • İKİNCİ YANIT DİLEKÇESİ : Verilmemiştir.


1) DAVAYA YANIT DİLEKÇESİNDEKİ İDDİALARA KONU MADDİ OLGULAR
- Davacının aileye parasal bir katkısının olmaması (soyut olgu),

- Davalının davacının isteğe bağlı sigorta primlerinin 15 yıl ödemesi ile 1994 Temmuz ayında emekli olması (somut olgu),

- Davacının psikolojik rahatsızlık içinde olması, Üniversitede görevli bir ruh doktoru tarafından yapılan muayene sonucunda “şizofreni başlangıcı” teşhisi konulmasına karşın, davacının ilaçlarını almaması ve doktor kontrollerine gitmemesi (somut olgu),

- Davacının emekli aylıklarını Kuran kurslarına ve cinci-büyücü tabir edilen bazı kişilere vermesi (somut olgu),

- Davacının dişinin trafik kazasında kırılması ve davalı tarafından yaptırılması (somut olgu),

- Davalının geçici görevli olarak gittiği Manisa Bölge Müdürlüğünden döndüğünde davacı tarafından eve alınmaması (somut olgu),

- Davalının dilekçesinde saydığı kişilerin davalının evine girmesiyle ilgili olarak, davacıyla görüşmesi ve sorunun çözülmemesi (somut olgu),

- Davacının 1998 yılından beri fiilen evde ayrı bir odada yaşamak suretiyle evliliğe kendi istek ve keyfi ile son vermesi, bir yıldır kendi kullandığı iki odanın kapısına anahtarı kendinde olan kilit taktırması (somut olgu),

- Davacının ortak evden ortak eşya kaçırması, ör. birkaç yıl önce kardeşi Sabahattin’i kandırıp onunla birlikte müşterek evden eşya kaçırıp bir arkadaşında saklaması, yine bir süre önce bir çok müşterek eşyayı kaçırıp Pursaklar’da bir daireye taşıması (somut olgu).
2) YARGICIN DAVAYA YANIT DİLEKÇESİNE KONU MADDİ OLGULARLA İLGİLİ RESEN ARAŞTIRMASI
- Davacının aileye parasal bir katkısı olmamış mıdır ?

- Davalı davacının isteğe bağlı sigorta primlerini 15 yıl ödemesi ile 1994 Temmuz ayında emekli olmasını sağlamış mıdır ?

- Davacı psikolojik rahatsızlık içinde midir, “şizofreni başlangıcı” teşhisi konulmuş mudur ?

- Davacı emekli aylıklarını cinci-büyücü tabir edilen bazı kişilere vermekte midir ?

- Davacının dişi trafik kazasında kırılmış mıdır ?

- Davalı geçici görevli olarak gittiği Manisa Bölge Müdürlüğünden döndüğünde davacı tarafından eve alınmamış mıdır, alınmamışsa nedeni nedir ?

- Davalının dilekçesinde saydığı kişiler davalının evine girmesiyle ilgili olarak, davacıyla görüşmüşler midir, sonucu nedir ?

- Davacı fiilen evde ayrı bir odada yaşamakta mıdır ?

- Davacı ortak evden ortak eşya kaçırmış mıdır ?



  • YARGILAMA

Olayda çekişmesiz maddi olgunun olmadığı, taraflarca yargılamaya getirilen maddi olguların çekişmeli olduğu görülmektedir. Olayda resen araştırma ilkesi geçerlidir. Tarafların iddiaya ve savunmaya konu maddi olguları kabulleri ile boşanma sonucu doğmaz. Bu olayda tarafların iddia ve savunmalarına konu birden fazla maddi olgulara dayandıkları görülmüştür. Burada her iki tarafın iddialarına konu maddi olguları ispatlamaları gerekir.




  • TARAFLARIN GÖSTERDİĞİ KANITLAR



1) DAVACI KANITLARI
Davacı vekili, delil dilekçesiyle, a) nüfus kayıtlarını somut açıklamadan belirtmiş, b) davacının davacı tarafından kaçırıldığı için 1965’de okuldan ayrıldığı için okulu bitiremediğini belirtmiş ve bu durumun okuldan sorulmasını istemiş, c) davacının dövme ve zehirlenme sonucu hastaneye kaldırılmasına ait belgelerin arandığını, tarihinin anımsanmasında, ilgili belgelerin istenmesi için Mahkemeye başvurulacağı belirtilmiş, ç) davalının 1989’de açtığı boşanma davasının nosuna ulaşıldığında sunulacağı belirtilmiş, d) davacının Bakanlıkta çalışmakta iken aldığı aylık ve ayrılırken aldığı tazminatın sorulması istenmiş ve Hanife, Nur, İsa, Hasan adlı kişiler adresleri verilerek tanık gösterilmiş ve davalı delillerinin sunulmasından sonra karşılık delil sunma hakkının saklı tutulduğunu bildirmiştir.
2) DAVALI KANITLARI
Davalı vekili, delil dilekçesiyle, a) davacının psikolojik tedavisine ait belgelere henüz ulaşılamadığını, ancak, durumun adı verilen ruh doktorundan sorulabileceğini belirtmiş, b) davalının davacının göz ve kalp tedavilerini yaptırdığına ve ilaçların alındığına ilişkin kayıt ve belgeleri ve bilgileri açıklamış, c) davalı görevi gereğince teftiş için bir program dahilinde Ankara dışında olduğunu, evde bulunan üç telefonun davacı tarafından kullanıldığını belirtmiş ve bu görüşmelere ait döküm örneklerini vermiş, ç) davalının davacının isteğe bağlı sigortasını yaptırdığını, primlerini yatırdığını, gerekirse durumun SSK Genel Müdürlüğünden sorulmasını istemiş, d) adreslerini verdiği dokuz kişiyi tanık olarak göstermiştir.


  • DURUŞMA TUTANAĞI ÖRNEĞİ



NOT : Duruşma tutanağının sayfa sayısı (2) dir. Buna göre, yargılamanın açık duruşmasının 1. sayfadan değil, 2. sayfadan başlatılması maddi bir hatanın sonucu mudur ? Açıklayınız.
Ankara 2. Aile Mahkemesi DURUŞMA TUTANAĞI (Sayfa 2)

Dosya No : 2006/1

Hakim : ……….. (Sicil nosu)

Katip : ………. (Sicil nosu)

Oturum No : 1

Oturum Tarihi : 05.02.2006


Taraf vekilleri geldiler. Duruşmaya devam olundu.

Dava dilekçesi okundu.

Davacı vekili, dilekçemizi tekrar ediyoruz dedi.

Davalı vekili, cevap dilekçemizi tekrar ediyoruz dedi.

Davacı vekili biz cevaba karşı beyanda bulunmuştuk. Cevaba cevap dilekçemizi tekrar ediyoruz dedi.

G.D. : 1. Davacı vekilinin iddiasında ileri sürmüş olduğu cana kast ve pek fena muameleyi içeren davalının davacıyı dişini kıracak şekilde dövdüğünü öldürme kastı ile yemeğine zehir attığına ilişkin iddiaların var ise belgeli olarak ispat etmesi, belge yok ise bu konuya ilişkin delillerini sunması için 10 gün süre verilmesine, delillerin aynı süre içinde masraf yatırılması halinde karşı tarafa tebliğine,

2. Davalı vekilinin delilerin kendine tebliğ edildiği günden başlamak üzere karşı iddia yönünden karşı delillerini sunması davacının şizofreni olduğu hususundaki karşı iddia yönünden belgelerini dosyaya sunması, şahitlerinin listesini bildirmesi, yazışmalar yönünden masraf yatırması için 10 gün süre verilmesine,

3. Davacının sosyal ekonomik durumu, yaşam koşulu sosyal yapısının, çevre ile olan bağlantısının araştırılması için Cumhuriyet Savcılığına yazı yazılmasına ,

4. Masrafı davacıdan alınarak davalının çalıştığı kuruma yazı yazılmasına davanın açıldığı tarih itibariyle bir aylık kurumdan sağladığı parasal net kazancının açıklanmasının istenmesine,

5. Duruşmanın bu nedenle 25.03.2006 saat 10.30’a bırakılmasına karar verildi. 05.02.2006


Katip Hakim (Sicil nosu)
BİRİNCİ DURUŞMA TUTANAĞINA İLİŞKİN NOTLAR
Taraf vekillerinin dilekçeleri verilmiş, vekaletnamelerde eksiklik yok, davacı ayrıca cevaba cevap dilekçesini vermiş, ilk oturumda yargılamanın “yazışma” aşaması düplik dışında tamamlanmıştır.
Yargıç, davaya yanıt dilekçesi ile cevaba cevap dilekçesinin verildiğini tutanağa geçirmemiş, bu dilekçelerin verildiği tarafların beyanlarından anlaşılmaktadır. Bu eksiklik, esaslı bir eksiklik değildir.
Yargıç, davacı tarafa delillerini sunması için kesin süre vermemiş, on günlük süre vermiştir. Bu süre ilk süredir (HUMK 163). Sürenin kesin olup olmaması yargıcın takdirine bağlıdır. Her olayda kesin süre verilmesi yükümü yoktur. Sürenin verilmesi biçimi, uyuşmazlık konusu olayla ilgili olguların durumu, sayısı, tarafların avukatlarca temsil edilip edilmemesi vs gibi konular gözönüne alınarak belirlenir.
Yargıç her iki tarafa aynı sürede, eş zamanlı delillerini bildirmeleri için süre vermiştir. Bu uygulamanın dışında, önce, davacıya delillerini bildirmesi için süre verilmesi ve davalıya tebliğ etmesi, sonra, davalının davacının delillerinin tebliği tarihinden başlayacak şekilde delillerini vermesi için süre verilmesi biçiminde uygulamada yapılmaktadır. Her iki uygulamada geçerlidir.
Ara kararında en dikkat çekici yön, “Davacının sosyal ekonomik durumu, yaşam koşulu sosyal yapısının, çevre ile olan bağlantısının araştırılması”dır. Davacı hakkındaki savunma karşısında davacının sosyal yapı ve kişiliğine ilişkin bu araştırma yerinde bir araştırmadır.
Davacının isteğe bağlı sigortadan emekli olup olmadığının, emekli ise aylık gelirinin ne olduğunun sorulmasında yarar vardır. Bu bir eksiklik olarak düşünebilir.
Ankara 2. Aile Mahkemesi DURUŞMA TUTANAĞI (Sayfa 3)

Dosya No : 2006/1

Hakim : ……….. (Sicil nosu)

Katip : ………. (Sicil nosu)

Oturum No : 2

Oturum Tarihi : 25.03.2006


Taraf vekilleri geldiler. Duruşmaya devam olundu.

1 nolu ara kararı gereğince davacı vekilinin beyanda bulunduğu, delillerini sunduğu davalı tarafa delil listesinin tebliğ edilmiş olduğu, davalı vekilinin de 2 nolu ara kararı gereğince beyanda bulunduğu, karşı delillerini sunduğu anlaşıldı.

Davalı tarafın delil listesi davacı vekiline tebliğ edildi.

Davacı vekili, gerekirse beyanda bulunalım dedi.

Davacının sosyal ekonomik durumu için yazılan yazıya cevap geldiği görüldü.

G.D. 1. Davacı vekilinin delil listesinde göstermiş olduğu şahitlerin celbi yönünden masraf yatırması için 10 gün süre verilmesine, delil listesinin 2. ve 3. şıklarında yazılı olan belgelerin sunulması yönünden duruşma gününe kadar davacı vekiline imkan tanınmasına, delil listesinin 4. şıkkında belirtilen husus yönünden yazışma yapılması için dosya numarasının davacı vekilince 20 gün içinde mahkeme kalemine bildirilmesine, 5 nolu şık yönünden davacı vekilinin masraf yatırması halinde yazışma yapılmasına,

2. Davacı vekiline bu celse tebliğ edilen delil listesi ile delil listesi ekinde sunulmuş olan belgelere karşı beyanda bulunması için 10 gün süre verilmesine,

3. Davalı ile ilgili bir önceki 4 nolu ara kararının yerine getirilmesi yönünden davacı vekiline masraf yatırması için yeniden 10 gün süre verilmesine,

4. Davalı vekilinin delil listesinde yer alan şahitlerinin davetiye ile celbi yönünden masraf yatırması için 10 gün süre verilmesine,

5. Davalı vekilinin delil listesinde ekli olarak sunmuş olduğu belgelerin dışında delil listesi kapsamında yazışma yapılmasını ister olduğu hususlar yönünden ilgili kurumlarla yazışma yapılması için davalı vekiline masraf yatırması yönünden 10 gün süre verilmesine,

6. Duruşmanın bu nedenle 27.05.2006 saat 11.00’a bırakılmasına karar verildi. 25.03.2006
Katip Hakim (Sicil nosu)

İKİNCİ DURUŞMA TUTANAĞINA İLİŞKİN NOTLAR


Taraflar ilk sürede delillerini vermişler, kesin süre verilmemiş olmasını kötüye kullanmamış ve davayı uzatmaya çalışmamışlardır. Tarafların bu tutum ve davranışları örnek bir davranıştır.

Delillerin toplanmasına ilişkin ara kararları tamdır.

Delil listesi içinde tanıkların listesi de yer alabilir veya tanıklar ayrı bir dilekçeyle ve bir defa da bildirilebilir. Tanık listesinde gösterilmeyen tanıklar dinlenemez, ikinci bir tanık listesi verilemez (HUMK 274 64)

Davacının önceki 4 nolu arakararını yerine getirmemesi davanın uzamasına neden olmuştur. Bu davranış hakkında celse harcı uygulaması yapılabilirdi 65.


Ankara 2. Aile Mahkemesi DURUŞMA TUTANAĞI (Sayfa 4)

Dosya No : 2006/1

Hakim : ……….. (Sicil nosu)

Katip : ………. (Sicil nosu)

Oturum No : 3

Oturum Tarihi : 27.05.2006


Taraf vekilleri geldiler. Duruşmaya devama olundu.

Davacı vekili bir nolu ara kararı gereğince beyanda bulundu.



Delil listesinin bilirkişi (yanlış yazılmış birinci maddesi olacak) yönünden yazışma yapılmasını ister olduğu, müzekkere yazıldığı cevabın geldiği anlaşıldı.

Davacı iddiaya yönelik raporları dosyaya sundu 66.

Davalının geliri ile ilgili bilgiler geldi.

Davacı tanığı Rahmi için İzmir mahkemesine yazılan talimata cevap yok.

Davacı tanıklarının hazır olmadığı anlaşıldı. Davetiye tebliğ edildiği görüldü.
DAVALI TANIĞI SEBAHATTİN : Ali oğlu, dilekçedeki adreste oturur. Davalı ile uzaktan akraba davacının kardeşi olduğunu söyledi. Şahitlik yapacağını bildirmekle, takdiren yeminsiz 67 olarak soruldu :
Davacı benim kardeşim olur. Bu ailenin evlendiklerinden beri yaşantılarını en iyi bilen insan benim. Davacı bana göre şizofreni hastasıdır. Bir anda bir şey düşünür, bu düşüncesini hemen uygulamaya koymaya çalışır, dini düşünce ağırlığı fazladır. 2001 yıllardan sonra tarikatlara girdi. Daha doğrusu 1987 senesinde tarikatlara girdi. Tarikatlara girdikten sonra iyice aklını oynattı. Bir ara davalının kendisine kocalık yapamadığını söyleyerek benim bulunduğum yere evden kaçıp gelmişti. Özür dilemek için tekrar dönüşte Süzer arabasıyla trafik kazası geçirdi. Dişi o zaman kırıldı. Ben emniyet mensubuyum. Davalı davacıyı hiçbir zaman dövmemiştir. Ortak yaşadıkları evde odaları bir birlerinden ayırdılar. Ayrı yerlerde yatıyorlar. Bu doğru, ancak bunun sebebi davacıdır. Beyanı okundu, imzası alındı

Davalı Tanığı


Davalı vekilinin isteği üzerine tanıktan tekrar soruldu 68 : Davacıya vasi tayin edilsin, bu dava red edilsin. Olmadığı taktirde hukukun kuralları içerisinde mal mı verilecek ne yapılacaksa aile dağıtılsın dedi. Beyanı okundu, imzası alındı.
Davalı Tanığı
DAVALI TANIĞI EMİNE : Hacı kızı, gösterilen adreste oturur. Tarafları tanır, mani hali yok, yemini yaptırıldı, soruldu:

Tarafların ortak yaşadıkları yere hizmetli olarak 1990 senesinden beri gidiyorum. Evliliğin ilk yıllarında araları çok iyiydi. Sonra anlaşamaz oldular. Davacı biraz dinine düşkün bir insan. Davalı için kardeşleri aile yakınları bunu okuyup üflüyorlar, değiştiriyorlar diye şüpheleniyor. Davacı bunun içinde davalının eve getirdiği yiyecek maddeleri okunup üflendi diye evden geri atıyor. 1995 senesinden beri aynı evin içerisinde ayrı odalarda yatıyorlar. Son 3 senedir davalı evin içerisindeki bir odada kalıyor. Anahtarını kilitliyor, gündüzleri çıkıp gidiyor, davacı odanın birisi ile salonu kullanıyor. Davacının anahtarı kilitlenmiyor, hanımın kapısı sürekli açık. 3-4 senedir bu şekilde yaşıyorlar. İkisini de severim iyi insanlardır. Davacı dindar bir insandır. Namazına ibadetine bağlıdır. Ancak bu yönünün gerek eşine gerekse 3. Şahsa hiçbir zararı yok.

DURUŞMA TUTANAĞI (Sayfa 5)
Davacı çok iyi hanımdır. Hanımefendi bir insandır. 1995 senesinde temizlik için gittiğimde davacıyı evde bulamadım. Karşı komşu kadın beni çağırdı. Karşı komşu kadının anlattığına göre davalı bir gün önceki akşam davacıyı dövmüş, kitaplarını elbiselerini kapının önüne atmış, davacıda bunları toparlayıp evden ayrılıp gitmiş diye söyledi. Ben ikisini de sevdiğim için üzüldüm. Bu kadın ile oturup ağladım. Davalı şu son zamanlarda davacıya ölmüş babanın bilmem neyine diye lazca küfürler yapıyordu. Davacıda ona bağırıyordu, ancak davacının ağzından küfürlü sözler çıktığını duymadım. 1993 1994’lü yıllarda olması lazım. Davacı kendi maaşı ile bulaşık makinesi almıştı. Davalı niye aldın diye onu dövdü. Davacıdan kendi paramı vererek bu bulaşık makinesini geri aldım. Davacıyı bu şekilde kurtardım. Bakıcının parasını yanı benim paramı davacı ödüyordu. Aidatları davalı ödüyordu. Bu anlattığım hadiseler yaşandıktan sonra hiçbir zaman karı koca tekrar eskisi gibi hayatı devam ettirememişlerdir. Ayrı odalarda yaşamaya devam etmişlerdir dedi. Beyanı okundu, imzası alındı.

Davalı Tanığı


DAVALI TANIĞI TARKAN : Hüseyin oğlu, gösterilen adreste oturur, tarafların oğlu, olduğunu söyledi. Şahitlik yapacağını bildirmekle takdiren yeminsiz olarak soruldu:

Tarafların ortak çocuğuyum. 1993 senesinde askere gittim. 1995’de askerden döndüm. Annem dindar bir insandır. 1995-1996’lı yılarda Etlik semtine taşındık. Orada komşular ile bu işi daha da ileriye götürdü. Kocasının ve çocuklarının kendi dini anlayışına uygun olarak yaşamaları gerektiğine inandığı için zaman zaman davalının koca olarak gereksinimlerine davacının karşılık veremediğine şahit oldum. Bize de evlatları olarak gereken görevleri yerine getirmekten geri duruyordu. Bunların tamamının sebebi dini değerlere eskisinden daha fazla önem verir hale gelmiş olmasından kaynaklandığı 1998 senesi ve daha öncesinden davalı kendisine ait evin bir odasında yaşıyordu. Davacıda salon ile odanın bir kısmını kullanıyor, 1998 senesinde davalı davacıyı dövdü. Davacıda karşılık verdi. Birbirlerine vurdular. Karşılıklı olarak da hakaretler oldu. Yanlış kelimeler kullanıldı. Ben olay yerinde yoktum. O tarihten beride eşler evin içerisinde yukarıda belirtilen şekilde ayrı yaşıyorlar. Bana göre davalının çok fedakarlık yapmış olmasına rağmen çabalarına rağmen bu evlilik bitmiştir. Bir daha yürümesine imkan yoktur. Davalı geçimsizlikte devamlı olarak fedakarlık göstermiştir. Davalının yemeğine zehir katması mümkün değildir. Davacı dövüldüğünde Numune Hastanesine götürmüşlerdi. Kardeşim ile ablam götürmüştü. 1994 senesinden önce ailece bir trafik kazası geçirdik. O zaman annemin dişleri kırılmıştı. Yüzü parçalanmıştı, trafik kazasından önce eşler modern yaşam içindeydi. Trafik kazası annemi biraz dini inançlarına sıkı sıkıya bağlı hale getirdi, olaylar bundan sonra başladı. Davalı 2000 yılına kadar davacının dini inancı yönündeki davranışlarına tamamen saygı göstermiştir, dedi. Beyanı okundu, imzası alındı.

Davalı Tanığı

DURUŞMA TUTANAĞI (Sayfa 6)


DAVALI TANIĞI AYHAN : Abidin oğlu, gösterilen adreste oturur. Tarafları tanır, mali hali yok yemini yaptırıldı, soruldu :
Ben mahallenin bakkalıyım, aile içindeki geçimsizliği bilemem davalı her gün akşam benim bakkalıma mesaiden sonra gelir bu dava açıldıktan sonraki bir tarihte olması lazım. Davalı benim bakkaldan çıktıktan sonra akşam eve gittiğinde davacı onu içeri almamıştı. Geri gelmişti, davalı davacının evin kilidini değiştirdiğini, kendisini eve almadığını söylemişti, dedi. Beyanı okundu, imzası alındı.
Davalı Tanığı
G.D. :

  1. Davetiye ile gelmeyen davacı tanıklarının davetiye ile celbine,

  2. İzmir Mahkemesine yazılan talimat cevabının beklenmesine,

  3. Dinlenemeyen davetiye tebliğ edilen davalı tanıklarının ihzaren celbine,

  4. Davetiyesi iade edilen davalı tanıklarının yeniden davetiye ile celbine, masrafının davalı tarafça karşılanmasına,

  5. Öğretmen okuluna müzekkere yazılmasına,

  6. Davacı asilin önümüzdeki duruşmada hazır bulundurulmasına,

  7. Duruşmanın bu nedenle 02.07.2006 günü saat: 11.00’a bırakılmasına karar verildi. 27.05.2003

ÜÇÜNCÜ DURUŞMA TUTANAĞINA İLİŞKİN NOTLAR


Duruşma tutanağının nasıl ve ne şekilde düzenleneceği HUMK 151 başta olmak izleyen diğer maddelerde düzenlenmiştir. Duruşma tutanağının tarafların beyanlarını özünü doğru ve tamam olarak aktarması gerekir. Örneğin, bu duruşma tutanağında, davacı avukatının delil listesinin “birinci maddesi” sözcüklerinin “bilirkişi” olarak yanlış yazıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar beyanlarının veya tanık veya diğer kişilerin beyanlarının ve dosyaya gelen belge, bilgi ve kayıtların duruşma tutanağına doğru ve tam geçirilmesi konusunda dikkatli olmaları ve bu konuda olası eksiklikler veya hatalar konusunda yargıcı uyarmalı ve yargıca yardımcı olmalıdırlar. Çünkü, HUMK 153’e göre, “Şifahi muhakemenin tarzı cereyanı ancak zabıtname ile ispat olunur”. “Dosyadaki tutanaklara geçirilmeyen bir husus hüküm dayanağı olamaz” 69.
Tanıklar yakınlık durumlarına göre yeminli ve yeminsiz doğru olarak dinlenmişlerdir.
Yargıç, tarafların bir istemi olmamasına karşın yemini beyandan önce yaptırmıştır (HUMK 262).
Yargıç, tarafların davetiye tebliğ edilmesine karşın gelmeyen tanıkları konusunda, davacı tanıklarının davetiye ile çağrılmalarına, oysa, davalı tanıklarının ihzaren (kolluk kuvvetleri tarafından) getirilmesine karar vermiş, bu suretle, taraflar arasındaki “silahların eşitliği” (AİHS 6/3,d) 70 ilkesini 71 çiğnemiştir. Olayda, aynı durumda olan iki taraftan birinin diğerine göre daha ağır bir işleme bağlı tutulması doğru değildir, bu işlemle, “silahların eşitliği” bozulmuştur.
Mahkeme, davacının davalı tarafından kaçırıldığı için okuldan ayrıldığı için okulu bitiremediğini kanıtı olarak göstermiş ve durumun okuldan sorulması istemini kabul etmiştir. Davacının davalı tarafından kaçırılması nedeniyle okuldan ayrılması ile boşanma davasına konu çekişmeli maddi olgular arasında hiçbir hukuki veya fiili bağ yoktur. Tarafların anlaşmazlıkları okuldan ayrılmaya dayalı değildir. Taraflar, belli bir tarihe kadar uyum içinde yaşamışlar, belli bir tarihten sonra anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Bu kanıtın, davanın esasına ilişkin maddi olguların çözülmesine katkıda bulunma niteliği ve özelliği yoktur (HUMK 238/I). Bu nedenle, bu kanıtın kabulü ile toplanmasına karar verilmesi doğru değildir (HUMK 218).
Yargıcın bir sonraki oturumda davacının hazır bulundurulması kararı, davacıyla bizzat doğrudan doğruya ve yüz yüze bağlantı kurmak ve bilgi edinmek bakımından çok doğru ve yerinde bir karardır.
Yargıç, tanıkları dinlemiş ancak tanıkların beyanlarına karşı bir diyecekleri olup olmadığını taraflardan sormamıştır. Bu usuli bir eksikliktir. Ancak, taraflar bu tanıkların beyanlarına karşı yazılı veya sözlü beyanda bulunma hakkına sahiptirler.
Ankara 2. Aile Mahkemesi DURUŞMA TUTANAĞI (Sayfa 7)

Dosya No : 2006/1

Hakim : ……….. (Sicil nosu)

Katip : ………. (Sicil nosu)

Oturum No : 4

Oturum Tarihi : 02.07.2006


Davacı vekili ile davalı asil ve vekili geldiler. Duruşmaya devam olundu.

İhzarlı tanıkların hazır olduğu anlaşıldı.

DAVALI TANIĞI SERPİL: Ahmet kızı, 1954 d.lu .. Etlik/ANKARA adresinde oturur, tarafları tanır, mani hali yok, yemin ihtarı yapıldı, soruldu:

Ben 3-4 yıldın beri taraflarla görüşmüyorum, bu nedenle bununla ilgili bir bilgim yoktur. Daha evvelki yıllarda da tarafların herhangi bir geçimsizliğine şahit olmadım. Kötü muamelesine tanık olmadım. Son üç yıldan beri görüşmediğim için bununla ilgili bir bilgim yoktur dedi.

Davacı vekilinin talebi üzerine soruldu : Davacı geldiğinde aralarında geçimsizlik olduğunu söylerdi. Ama maiyetini sormadığım için oda anlatmazdı. Dedi, yenini verdirildi, beyanı okundu, imzası alındı.

Davalı Tanığı


DAVALI TANIĞI AYHAN: Ahmet oğlu 1950 d.lu … Etlik-ANKARA adresinde oturur. Tarafları tanır, mani hali yok yemin ihtarı yapıldı, soruldu:

3 seneden beri ben tarafları görmedim. Daha evvel komşumuzdu. Etlikte iken bir ara Nihan Hanım’ın evden gittiğini duyduk. Daha sonra aralarını bu yaştan sonra size yakışmaz diye düzelttik. Aile mahremiyetine girmesi nedeniyle sebeplerini sormadım. Sadece barışmalarına yardımcı oldum dedi. Beyanı okundu, yemini verdirildi, imzası alındı.

Davalı Tanığı

DAVACI TANIĞI ABDULLAH : Hüseyin oğlu 1977 d.lu .. adresinde oturur. Tarafların ortak çocuğu olduğunu söyledi. Takdiren yeminsiz olarak soruldu:

Ben kendimi bildim bileli annem ile babam sürekli olarak kavga ederler. Babam anneme hakaret eder, babam anneme şiddet uygulamakta onu dövmektedir. Hatta araya ben girerim. Annem anlaşalım boşanalım dediğinde de babam buna razı olmamaktadır. Babam anneme herhangi bir mal vermek istemediğinden boşanmaya yanaşmadığını biliyorum. Babam annemi döverdi. Şimdi son zamanlarda hakaret etmeye başladı. Bir seferinde annemin vücudunu mosmor vaziyette görünce Numune Hastanesine ben götürdüm. Doktor karın boşluğunda morluklar görünce sordu, annem babamın tekme attığını söyledi. Annem yemek yedikten sonra hep uyuyordu. Annem sürekli uyuyordu. Annem benim yemeğime ilaç kattı diye yemek yememeye başladı, böylece uyumadı da. Babamla annem bundan bir buçuk iki sene kadar evvel aynı evde ayrı odalarda kalıyorlardı. Şu anda ayrı yaşamaktadırlar. Babam birlikte oldukları dönemde sürekli olarak maddi ve manevi olarak eziyet etmiştir. Ben babamın annemin ağzına doğru bir yumruk attığını hatırlıyorum. Trafik kazası geçirdiklerini söylediği tarihte ben küçüktüm 6 yaşındaydım hatırlamıyorum. Diş dökülme olayını da bilmiyorum, ancak babamın annemin çenesine yumruk attığını hatırlıyorum. Annemin sıkıntıdan burnu kanamaya başladı. Biz, burun kanaması durmayınca babamla birlikte babama ısrar etmem üzerine İbni Sina Hastanesine götürdük. Orada müdahalede bulunuldu. Kan durduruldu. Ancak bu kanamalar daha sonrada devam etti. Hastaneden çıkarken yeniden başladı. Annem hastalandığı zamanlarda bana söylerdi. Bende Teftiş Kuruluna sekreterine telefon ederdim. Annem adına sevk kağıdı hazırlanmasını isterdim. Bu sevk kağıdını alıp ben annemi hastaneye götürürdüm. Ancak daha sonra yine sevk kağıdı istediğimizde sekreter bize babamın talimatı üzerine sevk kağıdı hazırlayamayacağını söyledi. Annemin morali bozuk olduğu zamanda arkadaşlarına giderdi. Ben de gidip alırdım. Dedi, beyanı okundu, imzası alındı.

Davacı Tanığı

Davalı vekili tanık anlatımına bir diyeceğim yoktur dedi.

Davalı vekili, biz tanık beyanlarına karşı ve diğer beyanlara karşı beyanda bulunalım dedi.

G.D :


  1. Tarafların tanık beyanlarına ve diğer hususlarda yazılı olarak beyanda bulunmaları için süre verilmesine,

  2. Duruşmanın bu nedenle 15.10.2006 günü saat: 10.30’a bırakılmasına karar verildi. 02.07.2006




  • DAVALI TANIĞI RAHMİ’NİN TALİMATLA 72 ALINAN BEYANINA AİT DURUŞMA TUTANAĞI

T.C.


Yüklə 0,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin