Diğer bir örnek de, kim olduğu belirtilmeyen Mark Sykes tarafından yazılmış olan The Clean-fighting Turk, a Spurious Claim -Temiz-Savaşan Türk- bir Uydurma İddia’dır. Mark Sykes büyük bir seyyah ve çok zeki bir adamdı. Savaştan sonra, Orta Doğu’nun İngiliz ve Fransızlar tarafından bölüşülmesine yol açan Sykes-Picot Anlaşması’nın müzakerecileri olan iki kişiden biriydi. Sykes’ın gayretlerinin değeri, Türkleri çok sevmeyen İngiliz Başbakanı Lloyd George tarafından da doğrulanmaktadır. Lloyd George, Türklerin karalanmasıyla çok yakından ilgilenmekte ve Propaganda Bürosu ile de şahsen ilgilenmekteydi. Propaganda Ofisi’ne belirli konuların geliştirilmesi talimatını vermişti: “Türklerin iyi yönetim konusundaki yetersizlikleri, onların kötü yönetimi ve bunların ötesinde Türklerin sanayileşmiş bütün halkları katlettikleri.” O ayrıca propagandanın el altından, gizlice yapılması gerektiğini eklemiştir: “Bütün bu faaliyetlerin arkasında bizim olduğumuzun ortaya çık-
maması için, bu faaliyetlerin tedricen/aşama aşama yapılması gerektiğini ve makalelerin zamana yayarak dağıtılması/yayılması gerektiğinin önemini belirmeme gerek yok sanırım. Sir Mark Sykes’ın “Times”da yayınlanan “Temiz-Savaşan Türk” makalesi tam bizim istediğimiz gibidir.”28
Sykes’ın makalesi basın için üretilen makaleler için bir şablon/ölçü olarak düşünülebilir. Ne yazık ki, diğer makalelerin hangileri olduğunu asla bilemeyeceğiz. Birileri, Amerikan ve İngiliz basınını okuduktan sonra, “Bu Wellington Evi’nin işi” diyebilir, ancak bu ispatlanamaz. Kitap kayıtlarında gazete ve dergi makalelerine dair hiçbir kayıt ortaya çıkarılamamıştır. Sykes’ın makalesi bir istisnadır, çünkü bunun menşeinin kaydı başka bir yerde yani Dış İlişkiler Ofisi’nin kayıtlarında muhafaza edilmiştir.
Dış İlişkiler Ofisi bir sorun görmekteydi, yukarıda bahsedildiği gibi bu problem, Türklerin İngiltere’de pek çok insan nezdinde hala iyi bir imaja sahip olmasıydı. Bunlar özellikle Türklerin “Temiz Savaşçı Türk” olarak adlandırılan imajından rahatsız olmaktaydılar, bu imaj gerçekten de Türklerin asker olarak iyi işler çıkarmasından ve güvenilir şerefli insanlar olmasından kaynaklanmaktaydı. Bu konuda bir şeyler yapılmalıydı. Birileri bu imajı tersine çevirmek için aleyhine bir şeyler yazmalıydı. Ve bundan dolayı Dış İlişkiler Ofisi’ndeki patronları Wellington Evi’ni Temiz Savaşan Türk imajına karşı bir şeyler yapmaya yönlendirildi.29 Orijinal mesajın yazılması bir şekilde yanıltıcı olmaktaydı. Wellington Evi, Temiz Savaşan Türk imajına karşı propaganda yapılarak bunun yok edilmesini isteyen bir talimat aldı. Wellington Evi’de bu talimata cevaben şunları yazmaktaydı, “Bütün dünyada Türklerin temiz savaşının ispatlanmasını neden bizden istiyorsunuz?”. Mesele daha sonra vuzuha kavuşacaktı. 30
Wellington Evi, Mark Sykes’a giderek ondan Türklerin iyi olan imajına saldıran bir makale yazmasını istedi. O da bu konuda aynı fikirdeydi ve bir makale yazdı. Yazdığı makalenin Wellington Evi tarafından çok değiştirilip değiştirilmediğini bilinmiyor, bilinen ise temel makaleyi onun yazdığıdır. Ayrıca bildiğimiz bir başka şey de, Mark Sykes’ın makalesi yazıldıktan sonra London Times ile sadece yayınlanması için bir anlaşma yapılmadığı, bu makalenin yayınladığı nüshadan yüz bin adet satın alınması konusunda da anlaşıldığıdır. The Times bir vatanseverlik örneği göstererek oldukça iyi bir fiyat önerdi31 ve Dış İlişkiler Ofisi de onlarla çekişe çekişe pazarlık ederek fiyatı daha aşağı çekti. Yüz bin nüsha için kırk paund ödendi.
The Times tarafından yayınlanan bu makale32 bütün Amerika’da ve başka yerlerde yeniden basıldı ve yeni basımları yapılırken “acımasız müstebitler,” “vicdansız zorba,” “katıksız barbarlar,” “soysuz,” ve “yer yüzünü harabeye çeviren” ibareleri kullanılmaktaydı. Sykes Osmanlı hükümeti bakanlarının ağzından uydurma alıntılarda yapmıştı, tabi Talat Paşa’nın planlarını kibarca Sykes’a anlattığına inanırsanız. Makalede insanı gerçekten şaşırtan unsurlar arasında kolayca düzeltilebilecek tarihi yanlışlıklarını olmasıdır, mesela Türklerin (doğrusu Moğollardır) Bagdad’ı işgal ve yerle bir etmeleri “gerçeği” gibi. Sykes bunu bizden çok daha iyi bilmekteydi. Türklerle Moğolların tarihlerini birbirine karıştır. Moğolların sebep olduğu bütün yıkımları Türklerin omuzuna yükle Bu tür şeyleri ancak bu makaleyi okuyacak olanların gerçek hikaye hakkında hiçbir fikre sahip olmadığını bilenler yazabilirdi. Ama Sykes gerçeği bilmekteydi.33
Hem Lloyd George hem de Dış İlişkiler Ofisi çok memnundu. Bu yayının kopyalarından sadece Amerika’ya otuz iki bin nüsha gönderilmiştir.34
Hoddard ve Stoughton/Doran, 1904 yılında Diyarbakır’a İngiliz Konsolos yardımcılığı göreviyle atanan, kitapta belirtilmemesine rağmen İngiliz orduları Mısır’da iken orduda hizmet gören bir Ermeni Protestan Rahibin eşi olan Bayan Esther Mugerditchian35 tarafından yazılan bir mektubun genişletilmiş versiyonu olduğu belirtilen From Turkish Toils, Türk Zahmetinden, adlı bir kitap yayınlamıştır. Kitapta, “Ermeniceden çevrildiğine” dair bir ifade yer lamasına rağmen, kim tarafından çevrildiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Önsözünde ise, yine bilinmeyen bir kişi tarafından, Ermenilerin çektikleri sıkıntılardan dolayı Almanlar suçlanmaktadır, oysa esas metinde Almanlara dair hiçbir atıf bulunmamaktadır ve bu da bu kitabın tipik bir İngiliz propaganda işi olduğunun delilidir. İnanılabilir unsurlarla (Osmanlı askerleri erzak ve silahları sakladıkları yerleri göstermeleri için Ermenilere işkence yapmaktadır), analizleri yapıldığında sorunlu oldukları belirlenen diğer unsurların (işkence hikayelerinin aksine, Türk askerleri tarafından Ermenilere hitaben yapılan söylevlerde, bunların Ermenileri ortadan kaldırmak için ne kadar uzun zamandan beri planlar yaptıklarını açıkladıkları belirtilmektedir-sıradan askerler gizli hükümet planlarını ele geçirmiş ve bu planlar her nasılsa Bayan Mugerditchian’a ulaşmıştır) karışımından oluşan metnin kendisi de mükemmel bir propaganda parçasıdır. Okuyucuların bu tür analizler yaptığı ise şüphelidir.
The Ottoman Domination-Osmanlı Hakimiyeti, anonim yazılmış ve Raound Table Magazine’de yeniden yayınlanmış kısa bir çalışmadır. Bu çalışma sadece bir grup slogandan oluşmaktadır: “Türkiye’nin parçalanması yaşamakta olan bir topluluğun yok edilmesi değildir, esir milletlerin hapishaneden kurtarılarak özgürlüklerine kavuşturulmasıdır.” “Türkler herkese karşıdır, ve fethettikleri hiçbir halk yönetimleri konusunda onlarla uzlaşma-
ya varmamıştır.” “Osmanlıların tebalarına yönelik politikalarının ilk aşaması ihmaldir, Hamidyen (II. Abdulhamid’in yönetimi) dönemi zulüm dönemidir; Jön Türkler aşamasi ise imha dönemidir.” Bu yayın, Türklerin öncelikle 2.000.000 Ermeni’yi (ki bu rakam imparatorluk toprakları üzerinde bulunan Ermenilerin sayısından oldukça fazladır) öldürdüğünü ve şimdi Arapların kökünü kazımaya başladığını iddia etmektedir.
Ortadoğu’daki İngiliz propagandasının amacı düşman Türkleri karalamaktan öteydi. Bu propaganda aynı zamanda İngilizlerin mümkün olan en iyi yönetimi sunduklarının propagandasını yapmaktaydı. Britain and Turkey-İngiltere ve Türkiye, İngilizlerin Osmanlı İmparatorluğuna ilan ettikleri savaşı meşrulaştırmaya çalışmaktaydı. The Welfare of Egypt-Mısır’ın Refahı, bu koloni üzerindeki İngiliz idaresini övmekte ve Müslümanlar üzerinde İngiliz hakimiyetini meşrulaştırmayı amaçlamaktaydı. Wellington Evi’ne göre, bu kitap “Müslümanların İngiliz yönetimini tercih ettiklerini göstermekteydi.”36 Turkish Prisoners in Egypt-Mısır’daki Türk Esirler tam olarak İngilizler’in savaş esirlerine ne kadar insancıl davrandıklarının resmini çizmektedir. The Freedom of Jerusalem-Kudüs’ün Özgürlüğü ve The Deliverance of Jerusalem-Kudüs’ün Teslimi, İngilizler’in Osmanlıları mağlup ederek Kutsal Şehri ele geçirmesine yönelik kısa methiyelerdir. Bu kitaplar, Avrupa ve Amerika’daki Hıristiyanların desteğini sağlamayı amaçlamaktaydı. Kudüs üzerine yapılan yayınlar ve Siyonist Örgüt’ün yayınları hem, özellikle Amerika’da olmak üzere, Yahudi desteğini sağlamayı ve hem de İngilizlerin Filistin’i işgaline meşruiyet sağlamayı amaçlamaktaydı. Bunlar, Siyonizme destek verem İngiliz politikacıların ve önder kişilerin ifadelerini ve İngiltere’ye destek veren Balfour Deklerasyonu’ndan dolayı ona teşekkür eden Siyonistlerin ifadelerini de içermektedir. Bu yayınların dağıtıldığı dönemde, İngiltere’nin halihazırda kendisini diplomatik olarak Arap dünyasının uzun dönemli bir işgaline hazırlamış olduğunu37 önemle kaydetmemiz gerekmektedir.
Syria During March 1916: Her Miseries and Disasters-1916 Mart’ında Suriye: Sefaleti ve Felaketleri, ilk olarak İngiliz yönetimi altında olan ve basına sansürün uygulandığı Kahire’de yayınlanmış olan bir grup makaleden oluşmaktaydı. Bu kitap, Osmanlı Suriyesi’nde varsayılan dehşet dolu yaşamla ilgilidir. Temel olarak Arap sempatizanları hedeflemekte (bu yüzden de Amerika’da yayınlanmamıştır) olan kitap, İngilizlerin Araplara karşı olan gerçek sevgisi tezini geliştirmekte ve Türklere ise tam tersi bir konum atfetmektedir (“Jön Türkler, Türkiye’deki herhangi bir ırktan daha fazla ve daha derin şekilde Araplara karşı garaz beslemektedir.” Bu tür bir tanımlama Türklere ya da isimlendirildikleri haliyle “İstanbul’un kara muhafızlarına” yönelik mahir bir saldırı bile değildir.
Bir Sonsöz
Tablo II. Günümüz Bibliyografyalarında Önerilen Kitapların Bir Örneği
* E.F. Benson, Crescent and Iron Cross
* E.F. Benson, Deutschland über Allah
* Fa’iz El-Ghusein, “Bedouin Notable of Damascus”, Martyred Armenia
* (J. Lepsius), Germany, Turkey, and Armenia: Selections of Documentary Evidence
* A.P. Hacobian, Armenia and the War
* Esther Mugerditchian, From Turkish Toils
* Martin Niepage, The Horrors of Aleppo
* Harry Stuermer, Two War Years in Constantinople
* Arnold J. Toynbee, Armenian Atrocities: the Murder of a Nation
* Arnold J. Toynbee, ed., The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire, 1915-1916
* Arnold J. Toynbee, Turkey: A Past and a Future
* Arnold J. Toynbee, The Murderous Tyranny of the Turks
Kaynak: Richard G. Hovannisian, The Armenian Holocaust38
Wellington Evi’nin propagandacıları işlerini son derece iyi yapmaktaydılar. Onlar sadece savaş sırasında etkin olmamışlar, propagandalarının tesiri o amandan beri süregelmiştir. Bugün hala, Wellington Evi’nin kitapları Amerikalı okul çocuklarına ve üniversite öğrencilerine önerilmektedir. Bu kitaplar okullar için temel tarih kaynakları ve Ermeni bilim adamlarının temel dayanaklarını teşkil etmektedir. Wellington Evi’nin konularından birini, muhtemel en etkili olanını, seçen tablo II Wellington Evi’nin özellikle önem verdiği Ermeniler konusuna dair yayınlarını içermektedir. Richard Hovannisian’ın standart bir bibliyografya niteliğindeki Ermeni Tarihi haricinde, bu kitapların her biri tavsiye edilen kitaplar listesindedir. Bibliyografyada Benson tarafından kaleme alınan sadece bir kitap, belki ismi Deutschland über Allah olduğu için rağbet görmemektedir. Toynbee’nin kitapları ve hayali Ghusein’in kitabı da dahil olmak üzere diğer bütün kitaplar tavsiye edilmektedir.
Birinci Dünya Savaşı sırasındaki İngiliz propagandasından hiçbir şey kaybolmamıştır. Wellington Evi’nin Birinci Dünya Savaşı boyunca yaptığı propaganda rutin bir şekilde yeniden ve yeniden basılmış, alıntılar yapılmış ve bunlara inanılmıştır. Bu kitapların çoğu internet üzerinden dünyaya yayılmış, bazan kitapların tamamı sitelerde kopyalanmıştır. Fransa ve Birleşik Devletler’de I. Dünya Savaşı propagandaları önce ifadelerde görülmüş, daha sonra da yasama organlarının
üyelerinin yorumlarında. Bu kitaplar, Avrupa ve Amerika’daki okul çocuklarına öğretilen tarih için bir temel oluşturmaktadır.
Savaş zamanında söylenen yalanlar yarım yüzyıl ya da daha fazla bir süre için kuluçkaya yatmıştır. Şimdi bunlar kabul gören yaklaşımdır. Pek çok kişi Türklerin I. Dünya Savaşı’nda neler yaptıklarını bildiklerine inanmaktadırlar. Aslında, onların bildikleri İngiliz Propaganda Bakanlığı’nın onların inanmasını istediklerinden ibarettir.
DİPNOTLAR
1 Bakınız David Harris, Britain and the Bulgarian Horrors of 1876, Chicago, 1939.
2 İngiliz propaganda örgütü hakkında ayrıntılı bilgiler için bakınız, George C. Bruntz, Allied Propaganda and the Collapse of the German Empire, Stanford, 1938. 1972 Arno Press yeniden basım New York, 1972, özellikle sh. 18-24. and M. L. Sanders and Philip M. Taylor, British Propaganda during the First World War, 1914-18, London, 1982.
3 Sanders, ss. 40-41.
4 En iyi bilineni, amacı İngilizlerdin savaştaki amaçlarını meşrulaştırmak olan ve 1914 Ağustosuna kurulan Ulusal Yurtsever Birlikleri Merkez Komitesi’dir. Bu Komitenin Onursal Başkanı, Başbakan Asquith ve başkan yardımcıları Earl of Roseberry ve Arthur Balfour’dur. (Bruntz, s. 19; Sanders, p. 42.).
5 Sanders, s. 108.
6 Bu listenin bir kopyası olmakla birlikte, biraz başka olan diğer bir liste de savaş sırasında gizli bir dağıtım için basılmıştır, ancak bu liste kayıtlara girmemiştir. Bir kopyası hala İmparatorluk Savaş Müzesi kütüphanesinde bulunmaktadır. Bu kütüphane kısaca “Wellington Evi Kütüphanesi” olarak da bilinmektedir, ancak kayıtların sağladığı delil olmaksızın bu raflardaki kitaplar listelerde yer almış olabilir.
7 Kayıtlarda gösterilmediği yerlerde, ya da mevcut olan yerlerde, yayıncılar ve tarihler ilave edilmiştir.
8 Parlamento, Talimatla Makaleler, Cd. 8325.
9 INF 4/5, Wellington Evi İnceleme Komisyonu Başkanı Anthony Hope-Hawkins’in mektubu.
10 London, Hodder and Stoughton, 1917, ve New York, Doran, 1917.
11 1917 yılında Doran tarafından bir kitap şeklinde basılmıştır, ancak orijinal hali Round Table’da yayınlanan makalelerdir, Round Table, C.. 27, SS. 515-547.
12 Dominian bir çalışandı ve daha önce Dışişleri Bakanlığı’nda memur olarak çalışmıştı.
13 İşbirliğinin bir örneği için bakınız, Justin McCarthy, The Population of Palestine, New York, 1990, pp. 50-51.
14 Türklere karşı yapılan propagandalardan biri için bakınız, Justin McCarthy, “Missionaries and the American Image of Turks, ” in. Cass tarafından Londra’da yayınlanacaktır. Bu makale, misyonerlik faaliyetleri ve inançlar ile alakalı olarak burada verebildiğimizden çok daha fazla referans içermektedir.
15 American Committee for Armenian and Syrian Relief, “Armenia: An Appeal to the Citizens of the United States on behalf of the Armenian Sufferers.”, New York, 1916.
16 Near East Relief, The New Near East, October, 1921.
17 The American Committee for Armenian and Syrian Relief and, later, Near East Relief.
18 American Committee for Armenian and Syrian Relief, The Call of the Dying and Destitute Armenians and Syrians to the Sunday Schools of America, New York, American Committee for Armenian and Syrian Relief, 1917, p. 1.
19 F. O. 394/40/179902, “Osmanlı İmparatorluğu ve Kuzey Batı İran’da Ermeni ve Süryani Hıristiyanlara yapılan kötü muamelelerle alakalı dökümanlar: Yer ve şahıs isimleri için bir anahtar yayından alınmıştır” 11Eylül 1916.
20 FO 96/205-212, “Türklerin Ermenistan’da yaptıkları vahşetlerle alakalı Arnold Toynbee’nin makale, risale be broşürlerinin derlemesi”. Başka bir yoldan tanımlanmadıkça, aşağıda verilen Toynbee’nin eserlerine yapılan atıflar ve bu eserlerden alıntılar, bu arşiv belgeleridir. Toynbee’nin, propaganda materyalleri arasında en belli başlı olanı.
Blue Book üzerinde çalışması bu kitabı yakılmaktan kurtarmıştır. Belki de Toynbee, imha emirlerine karşı gelerek bunları kendisi kurtarmıştır.
21 Bryce’ın önsözü, s. xiii.
22 s. 31.
23 Benson, Canterbury Başpiskoposunun oğlu, tanınmış bir romancı ve biyografi yazarı.
24 Benzer bir başlıkla Lepsius’un daha sonra yazdığı kitap ile olan bağlantısı henüz incelenmemiştir. Bu kitaptaki hikayelerin tamamının olmasa bile pek çoğunun kaynağı büyük ihtimalle O’dur.
25 Wellington Evi üyesi Masterman ile herhangi bir ilişkisi olup olmadığı net değildir.
26 Bu kitap pek çok dilde yeniden basılmıştır ve pek çok kaynakta isim farklı zikredilmiştir (Ghussein, Ghusayn, vesaire.).
27 Bakınız Şinasi Orel ve Süreyya Yuca, The Talât Pasha Telegrams, Lefkoşa, 1986.
28 F. O. 395/139/42320, February 24, 1917.
29 F. O. 395/139/18029.
30 F. O. 395/139/25497.
31 F. O. 395/139/51086.
32 February 20, 1917.
33 F. O. 395/139/42313.
34 F. O. 395/139/47048.
35 Bazı zamanlar yazarın ismi Megerditchian şeklinde telafuz edilmektedir.
36 Schedule of Wellington House Literature, S. 49.
37 Yer isimleri konusunda Siyonist yayınları en doğru olanlarıdır, tam tasvirlerle Siyonist yerleşimlerini anlatmaktadırlar. Bunlar özellikle İngilizler için iyi propagandalar değillerdi ve nadiren Büyük Britanya’dan bahsetmekteydiler.
38 Cambridge, Massachusetts, National Association for Armenian Studies and Research, 1978.
Ermeni Tehciri ve Gerçekler
Prof. Dr. Yusuf HalaçoĞlu
Türk Tarih Kurumu Başkanı / Türkiye
Osmanlı Devleti tarafından yüzyıllar boyunca millet-i sadıka olarak kabul edilen Ermeniler, Avrupa devletlerinin Şark Meselesi olarak şöhret bulan politikaları neticesinde, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren zayıflayan Osmanlı idaresine karşı ciddi bir sorun teşkil etmeye başlamışlardır. Fransız Devrimi’nin fitilini ateşlediği milliyetçilik cereyanları ile zayıflayan Osmanlı Devleti’nin topraklarına göz koyan Avrupalı güçlerin Hıristiyan azınlıklardan kendi emellerini gerçekleştirebilmek için yararlanma arzuları, Ermeni Kilisesi tarafından da desteklenen Ermeni milliyetçiliğini teşvik etmiş; başlangıçta burjuva ve şehir kökenli olan ve elitist bir özellik taşıyan Ermeni milliyetçiliğinin Ermeni toplumunun tüm katmanlarına yayılarak ayrılıkçı bir renge bürünmesini hızlandırmıştır. Bu sürecin dönüm noktası, literatürümüzde 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı ile bu savaşı müteakiben imzalanan Ayastefanos (3 Mart 1878) ve Berlin (13 Temmuz 1878) andlaşmalarıdır.
93 Harbi süresince Rus ordusu ile yakın bir işbirliğine girmiş olan Ermeni meclisi, savaşın ardından, Rus Çarı II. Aleksandr’a “Fırat’a kadar olan bölgenin Türklere geri verilmeyerek burada Rusya’ya bağlı bir Ermenistan kurulması” şeklinde özetlenebilecek bir muhtıra göndermiştir. Siyasi dengeler sebebiyle gerçekleştirilmesi Ruslar tarafından dahi mümkün görülmeyen bu talebin bir nebze olsun telafi edilebilmesi için Ruslar, anlaşmaya, Ermenilerin sakin olduğu Doğu Anadolu vilayetlerinde ıslahat yapılması ve buradaki Hıristiyanların Kürt ve Çerkeslere karşı korunmasının temin edilmesi gerektiğini bildiren meşhur 16. maddeyi eklemişlerdir. Bu, aynı Küçük Kaynarca Andlaşması’nın (21 Temmuz 1774) 7 ve 14. maddelerinin Çarlık Rusyası’na Orta Doğu politikaları konusunda bir meşruiyet sağladığı gibi Anadolu üzerindeki Rus emel ve tasarrufları için de bundan sonra hukuki bir zemin teşkil edecek bir biçimde düzenlenmiştir. Ancak, olası bir Osmanlı dağılmasının nimetlerinin sadece Ruslara bırakılamayacak kadar kıymetli olduğunu idrak eden Düvel-i Muazzama’nın diğer üyeleri Ayastefanos Andlaşması’nın Osmanlı aleyhindeki ağır hükümlerinin toplanan Berlin Kongresi ile tadil edilmesini kararlaştırmışlar; neticede birçok madde tekrar düzenlense de, bundan sonra Osmanlı Devleti’nin içişlerine müdahalede en önemli unsuru teşkil edecek olan ıslahat sorunu, 61. madde ile olduğu gibi bırakılmıştır.
Ermeni Meselesi artık siyasallaşmış ve Düvel-i Muazzama mensupları, özellikle de İngiltere ve Rusya arasındaki çekişme neticesinde uluslararası bir boyut kazanmıştır. Mevcut durumdan istifade etmek isteyen Ermeniler de bir adım daha atarak hızla yurt içinde ve dışında siyasi teşekküller kurmaya başlamışlardır. Bu teşekküllerin en önemlileri siyasi varlıklarını günümüze kadar sürdüren Hınçak (1887 yılında Cenevre’de kurulmuştur) ve Taşnaksutyun (1890 yılında Tiflis’te kurulmuştur) fırkalarıdır.
Oluşumlarında bariz bir Rus destek ve etkisinin görüldüğü bu teşekküller, Makyavelist bir yaklaşımla, salt büyük güçler arasındaki siyasi çekişmelerin nihai hedefleri olan Türk topraklarında bağımsız bir Ermenistan kurulmasına yetmeyeceğini, gayelerini gerçekleştirebilmek için kendilerine büyük güçlerin çifte standartlı yardımını sağlayacak başka vasıtalara da başvurmalarının elzem olduğunu kısa sürede anlamışlardır. Bu vasıtaların en önemlisi, sonuçlarından Türkiye Cumhuriyeti olarak yakın geçmişe kadar muzdarip olduğumuz şiddet ve terördür.
Her ne kadar nüfus içerisinde asla çoğunluğu teşkil etmemiş olsalar da Anadolu toprakları üzerinde hak iddia eden Ermeniler ile bu toprakların gerçek sakini Türk ve Müslümanlar arasında ilk cid-
di olaylar 1890 yılında Erzurum ve İstanbul Kumkapı’da patlak vermiştir. Bu, Ermeni terör ve şiddet sinsilesinin ilk halkasıdır. Sultan II. Abdülhamid ve hatta kendisi de bir Ermeni olan Patrik Aşıkyan da dahil olmak üzere Osmanlı idarecilerine suikast teşebbüslerinden masum Müslüman halkın katledilmesine kadar geniş bir yelpazede cereyan eden Ermeni faaliyetleri, başarılı bir propaganda neticesinde, Batı kamuoyunda taraftar bulmuş ve II. Abdülhamid’in “Kızıl Sultan”, Türk halkının ise “masum Ermeni halkının katlinden sorumlu barbarlar” olarak nitelendirilmesinin amili olmuştur. 11 Mayıs 1895’de Sasun olaylarını müteakip Avrupa devletlerinin Osmanlı idaresine verdikleri notada, ıslahat yapılacak vilayetlerin Vilâyât-ı Sitte adıyla Erzurum, Bitlis, Van, Sivas, Mamûretülaziz ve Diyarbekir olarak belirlenmesi, her ayrılıkçı akımın ihtiyaç duyduğu coğrafi alan mefhumunun da Ermenilerin şuurunda yer bulmasını ve toprak iddialarının kendilerince meşru bir zemin kazanmasını hızlandırmıştır.
Batı dünyasına yönelik Ermeni propagandasında, vuku bulan şiddet olaylarının müsebbibinin II. Abdülhamid’in baskıcı rejimi olduğu iddiası, İttihad ve Terakki’nin iktidara gelişini müteakip yaşanan gelişmelerde de görüleceği üzere asılsızdır. İmparatorluğun hızla parçalanmakta olduğunu gören İttihadçıların II. Meşrutiyet’in başlarında iyi niyetli “ittihad-ı anâsır”ları uğruna Ermeni komiteleri ile birlikte hareket etme arayışları, fayda vermemiştir. Ayrılıkçı isyanlar gün be gün artmakta, İmparatorluk kan kaybetmektedir. Üstelik, Osmanlı topraklarında gözü olan iki hasmın, Çar II. Nicholas ile VII. Edward’ın, 1908 yılında, Reval’de, Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşımı hususunda anlaşmalarıyla Rusya ve İngiltere arasındaki çekişmeden yoksun düşen Osmanlı diplomasisinin harekat sahası hızla daralmaktadır. Türk entelektüelinin zihninde “son yurt Anadolu” özel bir hassasiyet kazanmaktadır. Fonda bu gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, Ermeniler işte bu topraklar üzerinde de asılsız bir şekilde hak iddia etmektedirler. Birinci Cihan Harbi, artık kırılma noktasıdır.
Osmanlı Hükümeti’nin Birinci Cihan Harbi’ne girme kararı almasının en önemli nedenlerinden biri, hızla akmakta olan kum saatini durdurarak İmparatorluğu Rusya’ya karşı koruyabilme endişesidir. Bu çerçeveden bakıldığında, Doğu’daki Ermeni azınlığın tasarrufları ayrı bir önem kazanmaktadır. Daha 1912 yılında, İstanbul’daki Rus büyükelçisi Dışişleri Bakanı S. D. Sazanof’a gönderdiği raporunda, “Van, Bâyezid, Bitlis, Erzurum ve Trabzon konsoloslarımızın bildirdiklerine göre bu vilayetlerdeki Ermenilerin hepsi Rusya tarafındadırlar ve bizim ordularımızı bekliyorlar…21 Kasımda Bâyezid konsolosunun bildirdiğine göre, bütün Ermeniler Türkiye’ye karşı düşmanca tavırda bulunuyorlar ve Rusya’nın protektörlüğünü, Ermeni topraklarını işgal etmelerini bekliyorlar. Ermeni Patriği Rusya’ya Türkiye’deki Ermeni halkını kurtarması için yalvarmaktadır.”1 demektedir. 1914 yılına gelindiğinde, Ermeni komiteleri de Türkiye’deki şubelerine şu tâlimatı vermişlerdir: “Rus ordusu sınırdan ilerler ve Osmanlı ordusu geri çekilirse her tarafta birden eldeki vasıtalarla başkaldırılacaktır. Osmanlı ordusu iki ateş arasında bırakılacak, resmî binalar bombalanacak, iaşe depolarına sabotajlar düzenlenecek; aksine Osmanlı ordusu taarruza geçerse Ermeni askerleri Ruslara katılacak ve silah altına alınanlar kıtalarından kaçarak, Türk birliklerinin geri cephelerine zarar vermek ve ülke içinde çeşitli olaylar çıkarmak için çeteler kuracaktır.”2
Nitekim, savaşın başında Doğu Cephesi’nde yaşanan gelişmeler aynen yukarıdaki raporlarda öngörüldüğü şekilde seyretmiştir. Ermeniler, seferberlik ilan edildiği 3 Ağustos 1914 tarihinden itibaren ordudan kaçmaya başlamışlar; Türk askerlerine karşı Zeytun’da silahlı saldırı tertip etmişler; Rusya’ya göç ederek Ruslar tarafından Türk ordusuna karşı savaşmak üzere oluşturulan çetelere katılmışlar; Rus ordusunun 1 Kasım 1914’te Doğu Anadolu üzerine başlattığı taarruzu müteakip de birçok vilayette isyan çıkarmışlardır. Bu Ermeni isyanları arasında en büyüğü ve aralarında tehcir kararı da bulunmak üzere sonuçları açısından en önemlisi, Van’daki isyandır.
Dostları ilə paylaş: |