Osmanlı-Rus Savaşı1


Ana Hatlarıyla Abdülaziz Dönemi Osmanlı Bahriyesi ve Ceride-İ Askeriyyelere Göre 1864 Yılı Denizcilik Faaliyetleri / Yrd. Doç. Dr. Faruk Ayın - Erkan Göksu [s.822-829]



Yüklə 11,63 Mb.
səhifə101/116
tarix27.12.2018
ölçüsü11,63 Mb.
#86713
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   116

Ana Hatlarıyla Abdülaziz Dönemi Osmanlı Bahriyesi ve Ceride-İ Askeriyyelere Göre 1864 Yılı Denizcilik Faaliyetleri / Yrd. Doç. Dr. Faruk Ayın - Erkan Göksu [s.822-829]


Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Giriş


Sultan Abdülaziz Dönemi, denizcilik alanında yapılan faaliyetler bakımından oldukça önemlidir. III. Selim, II. Mahmut ve Abdülmecit dönemlerinde Türk donanmasını kalkındırmak üzere yapılan çalışmalar, Abdülaziz Devri’nin parlak denizciliği için uygun bir ortam hazırlamıştır. Abdülaziz Dönemi’ni, bir asırdan beri Osmanlı bahriyesini güçlendirmek ve kalkındırmak için sarf edilen emek ve faaliyetlerin netice verdiği bir devir olarak değerlendirmek mümkündür.1

Abdülaziz’in tahta çıktığı 1861’de, Osmanlı Devleti, bir yandan artan siyasi baskı ve askeri tehditlerle, diğer yandan ise özellikle Tanzimat ve Islahat Fermanlarından sonra oluşan toplumsal hareketlilik ile bunalmış vaziyetteydi. Bu arada sarayın birikmiş borçlarının Maliye hazinesine aktarılması ile mali durum iyice bozulmuş, devlet bütçesi iflasın eşiğine gelmişti.2

Bu durum karşısında yeni Padişah, 2 Temmuz 1862’de sadrazama hitaben gönderdiği Hattı Hümayun ile “tebaanın istisnasız olarak refahını sağlamak maksadıyla çıkarılmış olan kanunları teyit ettiğini, tasarrufa da riayet edilerek maliyenin düzene konacağını” ayrıca “ordu ve donanmanın kuvvetlenmesine ehemmiyet vereceğini” zikrederek devletin içinde bulunduğu kötü durumu düzeltmek için yapacağı faaliyetler hakkında bilgi vermiştir.3 Cevdet Paşa’daki bir kayda göre Padişah ayrıca Serasker Rıza Paşa’ya “…Ben birader gibi zevk ve sefa ile ilgilenmem. Beni işe alıştırın. Ben mühimmat ile ve gemi teçhiziyle ve asker tertibiyle meşgul olmak isterim…” diyerek bu konu hakkındaki kararlılığını göstermiştir.4

Anlaşıldığı kadarıyla Padişah’ın düşüncesi, mali ve askeri ıslahın beraber yürütülmesidir.5 Zira bir yandan maliyenin düzeltilmesi için tasarruf tedbirleri alırken diğer yandan da ordu ve donanmanın geliştirilmesi için çalışmalara başlamıştır. Bunun için gereken parayı da devlet bütçesinden ve de saltanatı süresince kendisine verilen tahsisatından karşılama yoluna gitmiştir.6 Abdülaziz’in bu ısrarlı tavrı sonrasında 1863-1864 yılı devlet bütçesinde, Harbiye Nezareti’ne 95.198.000 lira, Bahriye Nezareti’ne de 24.191.000 lira ayrıldığı görülmektedir.7 Ayrıca Padişah’a ayrılan 27.712.000 liralık tahsisatın yarısı da, donanmanın takviyesine tahsis edilmiştir.8

Buna rağmen Abdülaziz’in hedeflediği icraatın önündeki en büyük engel, devletin içerisinde bulunduğu mali durum olmuştur. Bu durum zaman zaman devlet ricali tarafından Padişah’a hatırlatılsa da Padişah’ın kararlı tutumu devam etmiş, tavsiyeleri dikkate almamıştır. Hatta Tersane tahsisatına zam yapılmasını isteyen Padişah’a, “Efendimiz; bugün devletimiz kabuksuz bir yumurta halindedir. Bir taraftan diken dokunacak olursa maazallah akıp gidecektir. Evvela ahval-i maliyemizi ıslah edelim; badehu asker tanzimine, donanma tehyiesine çalışalım” diyen Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa, padişah tarafından görevinden azledilmiştir.9

Devletin içerisinde bulunduğu mali krizin en açık örneklerinden birisi de, İşkodra’da çıkan asayişsizlik sebebiyle bu bölgeye “fevkalade komiser” olarak tayin edilen Ahmet Cevdet Paşa, görev yerine gitmesi konusunda ortaya çıkan problemdir. Ahmet Cevdet Paşa’nın bizzat naklettiği bu olayda, İşkodra’ya gitmek üzere kendisine bir beylik vapur tahsis edilmiş, ancak bu vapur için gerek 400 kuruş, Tersane-i Amire’nin içinde bulunduğu mali sıkıntı sebebiyle karşılanamamıştı. Neticede Cevdet Paşa, meseleyi çözümlemek için bir posta vapuru ile de gidebileceğini söylemiş ve olası bir tatsızlık çıkmasını engellemişti.10

Abdülaziz’in, özellikle donanmanın ihyası konusunda yapmayı düşündüğü yenileştirme hareketleri hakkında Cevdet Paşa’nın şu mütalaası dikkat çekicidir: “… Padişah’ın arzu etti şeyler, vak ü nakde mevkuf idi. evvela umur-ı mülkiyyenin ıslahatından başlayıb da serveti ve hazinenin varıdatı tezayüd ederek anın üzerine levazım-ı harbiyyenin ikmaline bezl-i mesai olunmak lazım gelir idi. yoksa borç ile sefain-i bahriyyeyi teksir muvafık-ı hikmet değil idi. el-hasıl bazı mukarrebîn zat-ı şahanenin arzusuna terviç edib vükela ise bu babda muhalif reyde idiler. Fakat vükelanın israfatı dahi sözlerinin hüsn-i tesirine mani idi …”11

Abdülaziz Dönemi’nde bütün olumsuzluklara rağmen girişilen denizcilik faaliyetleri, dışarıdan gemi alımı ve gemi yapım teknolojisinin geliştirilmesi yönünde gelişmiştir. Nitekim bir yandan başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupalı devletlere zırhlı gemi siparişleri yapılırken; bir yandan da tersanelerin çağın gereklerine uygun bir şekilde donatılması faaliyetlerine girişilmiştir. 1862’de tersanede büyük bir havuzun inşasına başlandığı yine aynı sene Ruscuk Tersanesi’ndeki demirhanenin harap olması üzerine yanına bir oda inşasına karar verildiği, Ayrıca Tersane-i Amire’de zırhlı gemi yapımı için Aynalıkavak tezgahının 50 kadem büyütülmesinin kararlaştırıldığı görülmektedir. Bu arada gemi yapımına da devam edilmiş ve başta Tersane-i Amire olmak üzere diğer tersanelerde çeşitli gemiler yapılmıştır.12

Abdülaziz Dönemi’nde bahriye alanında girişilen diğer bir çalışma da bahriye teşkilatı ile ilgili yapılan düzenlemelerdir. Bahriye veya Tersane Müsteşarlığı’nın 1861 senesinde kaldırılması ve Bahriye Nezareti’nin kurulması (1867) bu döneme rastlar ki, bunu Osmanlı Bahriye tarihinin en köklü yenlik hareketi olarak değerlendirmek mümkündür.

İlk resmî ordu gazetesi olan Cerîde-i Askeriyye’nin yayınlanmaya başlaması da Abdülaziz Dönemi’nde gerçekleştirilen askeri yenilik hareketlerinden birisidir.13 Çalışmamızın ana kaynağını teşkil eden Cerîdelerde, donanma ile ilgili haber ve bilgiler Mevâdd-ı Bahriyye başlığı altında verilmektedir. Cerideler haftada bir yayınlanmakta olup, gelişmelerle ilgili her türlü haber (tevcihat, mücazat, tayin vb.) ve donanma ile ilgili çeşitli bilgiler ayrıntılı olarak işlenmektedir. Bunlardan bir kısmı, Dönemin denizcilik faaliyetleri hakkında çok önemli bilgileri içermekte, dolayısıyla üzerinde çok fazla çalışma yapılmamış olan Abdülaziz Dönemi Osmanlı bahriyesinin mahiyeti hakkında önemli bir kaynak teşkil etmektedir.

Bu çalışmada, Cerîde-i Askeriyye’nin yayınlanmaya başladığı 1864 yılı denizcilik faaliyetleri, zikredilen yılda yayınlanan ceridelerdeki bilgiler doğrultusunda ele alınacaktır.

1. Ceride-i Askeriyyelere Göre 1864 Yılı Donanma Faaliyetleri

17 Ocak 1864 (7 Şaban 1280) tarihinde yayın hayatına başlayan “Cerîde-i Askeriyye”, bu tarihinden itibaren, devletin en sıkıntılı günleri de dahil olmak üzere 1922 yılına kadar aralıksız olarak çıkarılmaya devam etmiştir. Erkan-ı Umûmiyye Riyâseti tarafından çıkarılması münasebetiyle, Osmanlı askeri teşkilatı ve bu dönemde gerçekleşen her türlü faaliyet hakkında en sağlıklı ve ayrıntılı bilgileri içermektedir. Ayrıca Avrupa’da, Amerika’da hatta Afrika ve Uzak Doğu’da gerçekleşen her türlü siyasi, askeri, ilmi vs. hadiseler de, bu cerideler vasıtasıyla okurlara sunulmuştur.

Çalışmamızda, Abdülaziz’in donanmayı ıslah konusunda giriştiği faaliyetlerin en yoğun devrelerinden birini teşkil eden 1864 yılı Cerideleri kullanılmıştır. Toplam 50’ye yakın sayıyı bulan 1864 yılı Ceridelerinin, “Mevâdd-ı Bahriyye” başlığı altında toplanan donanma haberleri, Abdülaziz Dönemi Donanma faaliyetlerinin mahiyeti hakkında önemli ip uçları vermektedir.

Cerîde-i Askeriyye’nin 17 Ocak 1864 (7 Şaban 1280) tarihli ilk sayısının, Mevâd-ı Bahriyye kısmında, donanma teşkilatında yapılan yeni bir düzenlemeden bahsedilmektedir. Bu yazıda “Donanma-yı Hümâyûn cenâb-ı mülûkânenin umûr-ı tahrîriyyesinde müstahdem me’mûrîn şimdiye kadar Hocalık nâmıyla yad olunmakda olub bunlara dâ’ir henüz bir nizâm vaz’ olunmamış olduğu hâlde bu kerre saye-i ma’âlî-vâye hazret-i mülûkânede bunlar dahî dört sınıfa taksîm olunarak birincisine Kalyon ve ikincisine Firkateyn ve üçüncüsüne Korvet ve dördüncüsüne Berik Kâtibliği nâmı verilib Hocalık nâmı lağvolunmuş ve sûret-i istihdâmları dahî nizâmına rabt kılınmış ve bunların rütbe-i mahsûsalarının dahî rüteb-i askeriyyeye tatbîki icab ederek sunûf-ı mezkûreden birincisi sol kolağalık ve ikincisi yüzbaşılık ve üçüncüsü mülâzım-ı evvellik ve dördüncüsü mülâzım-ı sânîlik rütbelerine muâdil tutulmuşdur. Bundan sonra sunûf-ı mezkûrede münhall-i mahal vukû’unda müste’id bölük eminlerinden bi’l-imtihân sınıf-ı mezk’ure kayd ve ilhâk olunması kârargir olan nizâm-ı seniyye iktizasından bulunmuşdur.”14

24 Ocak 1864 (14 Şaban 1280) tarihli Cerîde’de, Sanayi-i Bahriye alaylarına alınacak neferât hakkında çıkan nizamname neşredilmiştir. Bu nizamname şu şekildedir: “Mezkûr bölüklere yazılacak neferât alel-ıtlâk dersa‘âdet ahâlisi çocuklarından olacağından ve peder ve mader ve yetim olanlar en yakın akrabasının istid‘âlarıyla tahrîr kılınacağından ol babda takdîm kılınacak arz ü hâllere ana ve baba ve yahud akrabasının hüsn-i rızalarını ve ehl-i arz gürûhundan bulunduklarını mu’lin mahalleri tarafından ilm ü haber ahz u rabt olundukdan ve mezkûr çocuklar Hastahane-i Bahriyyede bil-muâyene elîl ve emrâzdan salim oldukları Ser İttibâ-yı Bahriye tarafından ilâm kılındıkdan sonra kayd ve tahrîr olunacakdır.

Bu sûretde mezkûr bölüklere kayd ve tahrîr kılınacak çocuklara derece-i esnânının ibtidâsı on üç ve nihâyeti on altı olacakdır ve her çocuk on dokuz yaşına kadar mezkûr bölüklerde bulunduğu hâlde bidâyetde ta’yîn olunan sanayide kullanılarak mebde-i esnan-ı asker-i bahriyye olan on dokuz sene vâsıl olduklarında Sanayi-i Bahriye alaylarına neferlikle nakl olunub hidmet-i muayyenlerini asker-i bahriyyeyi mezkûr alaylarda eda edeceklerdir. Binâberîn merkûmların zikr olunan bölüklerde bulundukları müddet-i şakirdlik zamanı olduğundan müddet-i muayyene-i askeriyyeye mahsûb olunmayıb ibtidâ-yı hidmet-i askeriyyeleri mezkûr alaylara nakl oldukları günden muteber olacakdır.

Mezkûr bölüklerde bulunacak neferât imâlât-ı bahriyyedem temur çelik ve çilingirlik ve tüfenkçilik ve doğramacılık ve kunduracılık ve nakkaşlık ve yelkencilik ve bunlara mümâsil san’atlarda istihdâm olunacaklarından ekser ihtiyâcât-ı zarûriyye-i nâs dahi bu sanatlar mahsûlâtından ibâret olarak neferât-ı merkûme taayyüş için bir büyük sermaye kazanmış olacağından sanayi-i mezkureden tayin olunacakları san’atın tamamen tahsiline mecbûr ve mahkûm olacaklardır.

Sâlifü’z-zikr bölüklere alınacak çocukların mebde-i hidmet-i askeriyyeleri sanayi alaylarına nakl olundukları günden muteber tutulub fakat bu madde usul-i istibdaliyelerinin kanûn-ı askerîye tatbîk demek olub yoksa bunlar bölüklere kabul olundukları günden itibaren askerlik namını kazanarak ve tekâlif-i kavânîn-i askeriyye altına girerek asker tanınacaktır ve bu cihetle mezkûr bölüklerde bulundukları müddetde nizâmen tekâüdlüklerini icab ettirir sakatlıkları vukû‘unda tekâüdlük maâşına nail olacakdır.

Levazım-ı bahriyye ve askeriyyenin nefâset ve metânetce sûret-i matlûbeden olarak imâl ve tanzimi mutlaka okuyub yazmaya ve oldukca resimden anlamağa ve ta‘yîn kılınan ölçüleri tanımağa ve mikyası kullanmaya ve ilm-i hesab vesâ’ir bunlara mümasil ulûmdan lüzumu derecesini tahsil etmeğe muhtac idügünden zâbitân-ı askeriyyeden müttekin hocalar tayîniyle iş bu fünûn ve ulûm bit-tedris tahsil etdirilmesine gayret ve bu sûretle ilmiyle beraber tahsil-i sanat eden neferât bil-imtihân sanayi alayları taburunda mülâzım ve yüzbaşı rütbeleriyle daha ileri rütbeleri ihrâz edecek ve miralâylığa kadar istihsâl eyleyeceklerdir.

İdadiyye bölüklerine kayd olunacak şehrî neferâtının nihayet derece-i esnanı on altı olmasıyla bu dereceyi mütecaviz bulunanların mezkûr bölüklere kayd ve tahrîri kat’en caiz olmayacağından şayed mezkûr bölüklere tahrîrini istid’â idecek şehrî delikanlılarından on dokuz yaşına vâsıl olanlar olur ise silk-i celil-i askerîde ve tahsil-i hüner ve ma’rifetde olan arzularından mahrum kalmamak üzere bunların hüsn-i rızalarıyla yeniden sanayi taburlarına nefer kaydı caiz olacak ve ikmal-i müddet-i askeriyye edenlerin hin-i ihraclarından layıkıyla tahsil-i sanat etmiş ve her suretle hoşnudiyyet vermiş iseler kendülerine mükâfaten tersane tarafından biraz takım ve bir mikdar âtıyye ve derece-i malumatlarına göre şahadetnâmeler itâ olunacakdır.

Bâlâda beyân olunan sinnlerde bulunan şehrî çocuklarından sefîn-i hümâyûn-ı şâhânede istihdâm olunmasını kendi hüsn-i rızalarıyla istek ve istid‘â eden olur ve bâ-peder ve maderleri tarafından istid‘â vukû’ bulur ise kabul olunub fakat sinnleri derece-i esnân-ı askeriyyeden dûn olduğu hâlde idadiyye bölükleri misüllü ma‘âş ve ta‘yînat ve elbise verilecek ve esnan-ı askerîye dahîl oldukdan sonra tam neferlik ma‘âşı olan otuz guruşa nail olacaklardır ve bunların ibtida-yı hidmet-i askeriyyeleri esnan-ı askeriyyeye dahîl oldukları günden mu‘teber tutulacak ve hıfzullah-i teali esnan-ı askeriyyeye dahîl oluncaya kadar nizâmen tekâüdlük icab etdirir sakatlıkları vukû’ bulur ise idadiye bölükleri neferâtı misüllü tekâüdlük ma‘âşına müstehakk olacakdır.



Mezkûr sınıflar için küşad olunacak idadiyye bölükleri üç bölük olarak mikdar-ı tertibi sanayi-i bahriyye taburları bölüklerinin aynı olacakdır ve bunların yüzbaşısı ve mülâzım ve çavuş ve onbaşıları mezkûr tabur zâbitânının kamil ve ehil-i arz takımından bil-intihab nasb ve ta‘yîn kılınarak yalnız neferâtı dersa‘âdet ahâlisi çocuklarından olacakdır.”15

Abdülaziz Dönemi’nde girişilen askeri ıslahatlar hakkında “Olmamıştır asr-ı sabıklarda böyle bir nizam; Görmemiştir iş bu hüsn-i hali eslâf-ı kirâm” sözlerinin yer aldığı 31 Ocak 1864 (21 Şaban 1280) tarihli Cerîde-i Askeriyye’nin “Mevâdd-ı Bahriyye” kısmında, Abdülaziz’in donanmanın geliştirilmesi konusunda başlattığı çalışmalar hakkında bilgi verilmektedir. Yazının başında Abdülaziz’in donanmanın ıslahı konusunda gösterdiği gayret; “Mütâlâ‘at-ı meşrûhaya nazaran devlet-i aliyyenin azim düvell-i bahriyyeden berî olmağı tabiaten hükm etmiş olduğundan ve her devlet kuvve-i berriyye ve bahriyyesini mülkiye ve coğrafyasına tevfik ile tertib ve istihzar eylemek lazım geldiğinden pâdîşâhımız efendimiz her saat bu dakikayı pîş-i nazar-ı ehemmiyet alarak mesâlih-i saltanat-ı seniyyelerinin her şu’besinde bî-dirîğ olan himem-i mülûkânelerinin bir büyük hassası dahî kuvve-i bahriyyenin tezbîd ve hüsn-i nizâmâtının te’kîdine masrûf bulunmakdadır” sözleri ile ifade edilmiş ve yazının devamında Osmanlı bahriyesinde bulunan gemilerin, ifa etmiş oldukları görevlere göre üç sınıfa taksim edilmesi gerektiğine dikkat çekilmiştir. Osmanlı donanmasında bulunan gemilerin taksimi ve bu gemiler hakkında yapılan değerlendirmeler şu şekildedir: “Donanma-yı Hümâyûn’un memur olduğu hidmet-i umumiyye itibarıyla üç sınıf sefâyine taksim olunmak lazım gelib birincisi Sefâyin-i Safiyye ikincisi Sefâyin-i Muhafaza üçüncüsü Sefâyin-i Nakliyye olub donanmaların tertib-i kadimi iktizasınca Sefâyin-i Safiye, fırkateyn ve kapak ve üç anbarlı gibi yüksek bordalı gemilerden ibaret iken şimdi asıl harb için zırhlı sefineler icat olunduğundan ve donanma-yı hümâyûnda Sefin-i Safiyye nev’inden büyük gemiler mevcud iseler de bunlar ihtirâ’-ı cedîdin irâ’e etdiği maksatta kafi olamayacağından bundan böyle öyle ahşab gemi inşâasından sarf-ı nazarla sefâyin-i safiyyenin zırhlı gemiler olması ve Sefâyin-i Muhafaza ise sevâhil ve cezayirin hıfz ü hırâsetine me‘mûr olub bunlar sefin-i hafîfeden ibaret olarak el-an bu hidmete el verir mevcud gemilerin bir takımı yelken gemisi olduğuna ve vapuru olmayan sefâyinin ise yanı rüzgara tâbi’ olduğu cihetle istediği gibi kalkıb gezmeye ve gezdiği vakit dahî istediği sularda bulunmağa muktedir olamadıklarından başka yelken gemisinden vapurdan ziyade milâha lüzûm olmasıyla bir takım askeri bunlar ta’til eylediğine binaen muhafaza-i sefâyinin alel-‘umûm ve öbür sefâyin-i hafifesine tahvil kılınması ve Tersane-i âmîre’de büyük ve küçük bir hayli vapur sefâyin-i nakliyyesi mecvud ise de mertebe-i kifayede olmadığından bunların dahî umûr-ı nakliyyenin gösterdiği ihtiyac ve verdiği suhulet derecesine iblâğ ve îsâl olunması nezd-i hümâyûn-ı hazret-i pâdişâhîde tensib buyurulub eğerçi zırhlı sefâyin inşâsı için lüzumu olan makine ve edevatın tedarik ve istihzarına dahî bakılmakda ise de bunların henüz mükemmel olmadığından ve muhafaza ve nakliyye sefâyininin dahî lüzumu kadarının cümleten burada inşâsına mevcud destgahların tahammülü görülmediğinden zırhlı sefâyin ile diğer iki nev Sefin-i Harbiyyenin bazılarının Avrupa cânibinde inşâsına kârar verilerek çünkü zat-ı şevket semat cenâb-ı pâdişâhî menafi ve fevaid-i devlet ve memlekete aid olan husûsatı her hâlde nısf-ı hümâyûnlarına tercih ve takdim buyurulmakda vardıkları her gün bir gûna eseriyle meşhud olmakla iş bu zırhlı gemilerden iki kıtasının Sefâyin-i Muhafaza ve Nakliyye nev’inden dört kıtasının daire-yi hümâyûnda biz-zat iltizam buyurulan tasarrufatın semeresinden olmak üzere mesarıfı taraf-ı eşraf-ı pâdişâhîlerinden ihsan ile inşâ etdirilmekde ve bir kıtasının mesarifı dahî Mısır vali-i valâ-şanı fehametlü devletlü paşa hazretlerinin taraf-ı hümâyûna olan rabıta-i husûsiyyet ve sadâkatları eseri olmak üzere onlar tarafından i‘tâ ile yapdırılmakda ve diğer iki kıta zırhlı sefâyin ile Sefin-i Harbiyye-i Muhafaza ve Nakliyye Tersane-i âmîre tarafından inşâ edilmekde olub bir çoğu bu sene içinde rehin-i kemal olacaktır.”16

Görüldüğü gibi, bu yazıda Osmanlı deniz gücünü teşkil eden gemilerinin teknolojik olarak geri kaldığı, bu yüzden ahşap gemi üretiminin azaltılarak, yeni icat edilen zırhlı gemilerin inşasına girişildiğinden bahsedilmektedir. Yine aynı yazıda, “gemi inşasını, sair devletlerdeki tekniğe uygun hale getirecek olan üstü örtülü taş tezgahın Tersane-i Amire’de inşasına karar verildiği” ve bunun için gereken masrafın bizzat Padişah’ın ihsanından karşılanacağı zikredilmektedir.17 Ancak şimdilik mevcut tezgahların yetersiz olması ve gereken makine ve edevatın eksikliği, çalışmaları istenen seviyeye çıkaramadığı, bu yüzden ihtiyaç duyulan gemilerin Avrupa’dan sipariş edildiği anlaşılmaktadır.18

Tersane-i Amire ve diğer tezgahlarında yapılan 5 adet ahşap korvet için gerekli makine ve kazanların üçü İngiltere’ye sipariş edilmiş, ikisinin ise İstanbul’da yapılması karılaştırılmıştır. Ayrıca Tersane-i Amire’de zırhlı dubaların yapımıyla 1 korvet ve 2 uskurlu ahşap korvetin inşasına da başlanmıştır.19 Cerîde’deki kayda göre 1864 senesi içinde inşa olunan gemiler ve isimleri şu şekildedir: “Sefâyin-i Safiye sınıfından olub Avrupa’da derdest inşâ olunan dört kıta sefin-i hümâyûn, yakında hitâm bulmak üzere dört kıta sefin-i hümâyûna İzzeddin, Fu’ad, İsmail isimleri tahsis buyurulmuş ve yine bu sınıfdan olarak Tersane-i âmîre sâhâsında inşâ olunan uskuru firkateyne Kuhrevan ve korvete Nusrelaziz ve İzmid Tersanesi’nde inşâ olunan iki uskuru korvetin birine Muzaffer ve diğerine Mansure ve Gemlik Tersanesi’nde yapılmakda olan iki korvetin birine Merih ve diğerine Utarid nâmları verilmişdir. Sefâyin-i nakliyye sınıfından olarak Avrupa’da inşa olunan korvet vapuruna Seyad-bahri ve Amasya’da inşâ olunan korvete Ceyhun ve Sinop’da yapılıb denize inmiş olan korvete Fırat tesmiye buyurulmuşdur.”20 Tersane-i Amire’de yapılan zırhlı korvete ise İclaliye adı verildiği bilinmektedir.21

21 Şubat 1864 (13 Ramazan 1280) tarihli Ceridede, İngiltere’nin deniz gücü hakkında bilgi verilmiştir. Bu yazı şu şekildedir: “Bazı jurnallerin ifadesine göre ihtiyat fırkasına dahîl olmak üzere az müddet içinde tehiyye ve ihzarı imkanda bulunan birtakım sefâyinden başka İngiltere devletinin bu günkü günde kuvve-i mevcude-i bahriyyesi küçük ve büyük vapur ve yelken gemisi olarak bin iki yüz yetmiş beş aded sefâyin-i harbiyyeden ibaret olub bunlardan beş yüz adedi tersanelerinde daima hazır ve amade ve üç yüz adedden mütecavizi me‘mûriyetle her bir deryada bulundurulur. Ve zikr olunan sefâyin-i mevcudeden yüz seksen beş adedi beheri iki adet şişhaneli top çeker altmış barkir kuvvetinde deniz bataryalarıdır.

Geçen sene cümlesi yüz elli altı top çeker beş bin iki yüz bargir kuvvetinde yigirmi altı bin dokuz yüz yetmiş iki tonilatoluk beş kıta zırhlı sefine i‘mâl olunduğu hâlde bu sene iki yüz otuz sekiz top çeker dört bin üç yüz barkir kuvvetinde yigirmi altı bin kırk altı tonilatoluk altı kıta daha inşâ kılınıb bir tarafdan tezyidine sarf-ı ma-hasl-ı makderet olunmakdadır.

Hind-i şerifi ile Çin sevahilinde her sınıf sefâyin-i bahriyyeden elli bir ve Amerika-yı şimali cânibinde yigirmi dokuz ve bahr-i sefidde yigirmi ve Afrika’nın sevahil-i garbiyyesinde men’-i ticaret isrâ için yigirmi iki ve Amerika’nın Bahr-i Muhit-i garbisinde sekiz ve Felemenk-i cedid taraflarında yedi ve Manş denizlerinde dahî cümlesi büyük büyük vapurlar olmak üzere altı aded sefâyini umerâlar maiyyetlerinde daimi sûretde dolaşmakdadırlar.”22

28 Şubat 1864 (20 Ramazan 1280) tarihli Ceride’de ise, Avrupa’da nev-icat bir geminin yapımı için girişilen çalışmalardan bahsedilmektedir. Mond Gazetesi’nden alınan bu habere göre, “Karanşta tarafında tahtü’l-cer üzere gayet cesîm ve nev icad bir vapu inşâsı için Rusya imparatoru erbab-ı maarifden Avusturyalı bir zat ile biz-zat müzakere edib 67300 franka kârarlaşdırılmış ve bu babda tanzim olunan mukavelenâme dahî imzalanmışdır.

İş bu geminin hareketi havanın tazyiki tavassutuyla iken cesîm makinesi işleyerek icrâ olunacağı ve mezkûr geminin gayet metin ve kuvvetli bir mihmeyizi olduğu ve bununla beraber bir sefinenin altına barut ile memlu ariz ve istivani’l-şekl bir şey yapışdırılıb tutmak için lazım gelen alet ve edevatı havi olduğu ve yapışdırılacak şey dahî elektrik vasıtasıyla işar olunacağı ve vapur-ı mezkûr ekser denizin sathına yakın bulunub deldiği mertebe derin suda meşi ve hareket edeceği ve içinde bulunan taifesi su içinde görür bir cins gözlük kullanıb onunla tesviyye-i umûr eleyecekleri beyân olunuyor.”23

20 Mart 1864 (11 Şevval 1280) tarihli ceridede ise halkın Tersane-i Amire’deki çalışmalara karşı halkın gösterdiği ilgiyi gösteren bir ilan yer almaktadır. Bu ilan şu şekildedir. “Gerek Tersane-i âmîre’den dışarı çıkârılması ve dışarıdan içeri alınması mühim ve muktezi olan sefâyinin duhul ve huruclarında cesr-i hümâyûnların üzerine ahâli tecemmü’ ederek izdiham olunmakta ve bu cihetle nasın köprü üzerinde tecemmüleri tehlike ve muhataradan gayr-ı salim bulunmakta idigünden ve köprünün açık olmadığı bilinmek üzere cesr-i mezkûrun iki tarafında kain kapıları üzerine geceleri bir kırmızı feneri gündüzleri dahî kırmızı tahta üzerine “açıktır” ibaresi yazılmış birer levha talik olunacak olmakla cümlenin malumu olmak üzere ilan-ı keyfiyete ibtidar kılınır.”24

9 Nisan 1864 (2 Zil-ka’de 1280) tarihli Ceride’de, İngiltere’ye sipariş olunan zırhlı gemilerin yapımı devam ederken bunların Osmanlı ülkesinde de inşa ve imalini gerçekleştirmek için gereken usta ve işçilerin yetiştirilmesi için girişimlerde bulunulduğu bildirilmektedir. Cerideye göre, bu amaçla İngiltere’de yapımı devam eden zırhlı gemilerin inşalarının bitimine kadar imalatını görmek ve bir nevi staj yapmak üzere oraya öğrenci gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Edindikleri bilgileri döndükten sonra Tersane-i Amîre’de icap edenlere öğretecek ve Tersane-i Amîre fabrikalarına yerleştirilecek on altı kişi ile, İngiltere mekteplerinde hocalığa dair bilim ve malumatı tahsil ederek daha sonra Mekteb-i Bahriyye-i Şahâne’de istihdam olunacak iki nefer İngiltere’ye gönderilmiştir.25

16 Nisan 1864 (9 Zil-ka’de 1280) tarihli cerîde de ise “rikab-ı şahâneye mahsus olmak üzere Londra’da inşası hitam bulmuş olan Tâli‘a vapur-ı hümâyûnu martın yirmi biri tarihiyle dersa‘âdete muvasalatı tertib kılınmış olan zâbitân ve neferatı derununa konulduğu”, ayrıca “Mukaddemce tersane-i amîre sahasından indirilmiş olan Ertuğrul nam firkateyn-i hümâyûnun techizi ikmal olunarak Beşiktaş pişgahına çıkarıldığı” zikredilmektedir.26

30 Nisan 1864 (23 Zil-ka’de 1280) tarihli cerîde ise, yapılan gemilere alınması gereken 200 kıta kebir ve nev-icat topların imali, bu toplar için gereken güllelerin ve diğer gereken maddeler için gereken paranın Padişah tahsisatından karşılanacağına dair fermanın yayınlandığı bildirilmektedir.27

28 Mayıs 1864 (21 Zil-hicce 1280) tarihli Ceride’de, Mekteb-i Bahriye’de yapılan derslerde öğrencilere pratik bilgi vermek amacıyla yapılan bir çalışma hakkında bilgi verilmiştir: “Mekteb-ı Bahriye öğrencilerinin fünun-ı bahriyye tedris ve tahsil etmelerine rağmen ameliyat-ı bahriyyeyi dahî görmeye muhtac olduklarından mekteb-i mezkûrede mukaddema karada bir talim sefinesi bulunub mezkûr sefinede adam ve top ve selvice ve sâ’ire talimatı istihsal etdirilmekde ise de bundan layıkıyla matlub hasıl olamadığından ve Nevid-i fütuh berik-i hümâyûnu talim sefineliğine elverişli bulunmuş olduğundan tamir ve techiz olunarak şakirdan mevcudenin hocaları oldukları halde münavebe tarikiyle Marmara Denizinde icrâ-yı ameliyat etmek üzere berik-i mezkûr müttehi-i hareket bulundukları” bildirilmektedir.28

5 Haziran 1864 (29 Zil-hicce 1280) tarihli Ceride’de, ticaret gemilerinde kaptanlık yapanların eğitilmesi ve bu gemilere mahsus olan sancak resmi hakkındaki bir düzenleme hakkında bilgi verilmektedir. Buna göre, “Saltanat-ı seniyye sefayin-i ticariyyesi kapudanlarından saye-i maarif-vaye-i cenab-ı mülûkânede istikmal-i malumat eylemeleri için arzu ve istek edenlere fünun-ı bahriyye tedris olunmak üzere bahriyye kışla-i hümâyûnunda bir dersane tanzîmiyle zâbitân-ı bahriyyeden muallim ta‘yîni ve mümâ-ileyhim kapudanlara mukaddema bahriyye meclisinden verilmiş olan tasdiknâmelerin ahz ve istirdadıyla bil-imtihan usûl-i cedide vecihle müceddeden şehadetnâmeler itası husûsuna irade-i seniyye-i cenab-ı Padişahinin tüccar ve tebba-i devlet-i aliyyeleri hakkında ber-kemal olan latif ve inayet-i celîle-i şehriyarilerinin eser-i celîl bulunmuş olmasıyla teşekkürün ilan kılınmıştır.”

Ayrıca “Devlet-i aliyye sefayin-i ticariyyesine mahsus olan sancak resmi matmatbuada olmadığı cihetle bade-zin sefin-i ticariyye ile hazine-i hassa ve şirket-i hayriyye vapurlarına sefin-i Osmaniyye sancağının teminarının kadimiyle mahluk olmak üzere etrafı yeşil ve ortası kırmızı renk ve kırmızının ortasında beyaz yarım ay resmi olarak müceddeden ihdas olunmuş olan sancağın küşadı husûsuna bil-istizan irade-i seniyye-i cenab-ı mülûkâne müteallik ve şayan buyurularak icabı icrâ kılınmış olduğundan i‘lân olunmuştur.”29

18 Haziran 1864 (13 Muharrem 1281) tarihli ceridede, “… Tersane-i Amîre’de mevzû‘ destgah inşa bulunan ve bundan sonra peyderpey yapılacak olan zırhlı ve demirli sefinelerin emr-i imali için lüzum olub akdemce İngiltereye sipariş olunmuş ve resîde-i hitâm olarak yakında vürûdu me’mul-ı kavî bulunmuş olan çekiç ve demir makinelerine icab eden fabrika ebniyesinin Aynalıkavak’da kain fabrika-yı hümâyûn dâ’iresi ittisalinde olmak üzere vaz‘-ı esasına mübaşeret kılınmışdır.”30

27 Ağustos 1864 (24 Rebiü’l-evvel 1281) tarihli ceridede, İzmit tersanesinde inşa olunan Muzaffer ve Mansure isimli iki kıta uskuru korvet-i hümayunlarının denize açılarak Tersane-i Amire’ye geldiği haber verilmektedir.31

11 Eylül 1864 (9 Rebiü’l-ahir 1281) tarihli cerîdenin Mevad-ı Bahriyye kısmının Cüz-i gayri resmi bölümünde ise, bir İngiliz gazetesinde yer alan haber hakkında bilgi verilerek, “İngiltere’ye sipariş olunarak derdest inşa olunan sefayinden Osman Gazi namında olub taşrası demir kaplı olan firkateyn sefinesinin resîde-i hitam olarak Cuma günü denize indirildiği ve … nam sefinenin dahi on beş güne kadar tekamül olacağı ve İzzeddin nam sefine-i Osmaniyye’nin dahi bundan önce ikmal olunmuş olduğundan seyr ü hareketi İngiltere’de tecrübe olunarak beş altı haftaya kadar dersaadete vusulü me’mûl bulunmuş olduğu” zikredilmektedir.32

1 Ekim 1864 (1281 Rebiü’l-ahir’inin son günü) tarihli Ceride’de, “Tersane-i Amire Meydanı’nda derdest inşa bulunan Nusrel-aziz nam uskuru korvet-i hümâyununun emr-i inşası hitama reside olmuş olduğundan gelecek hafta içinde ruy-ı deryaya tenzilinin kararlaştırıldığı” bildirilmektedir. Aynı ceridenin Cüz-i gayri resmi bölümünde de bir İngiliz gazetesinde yer alan şu haber nakledilmektedir. “Osman Gazi nam zırhlı firkateyn-i hümâyun Klayd nam İngiltere tersanesinden behere tenzil olunduğu geçende sahife-i beyan kılınmışıdı. Bununla beraber geçen sene sipariş olunmuş olan Abdülaziz nam zırhlı firkateyn-i hümâyun derdest inşa bulunmakla alafranga gelecek Kanun-ı sânîye doğru ikmal olunacağından onunda deryaya tenzili ve bunu müteakib Orhan namında olan sefine-i Osmaniyye’nin inşasına mübaşeret olunması mukarrar idügi mezkûr Osman Gazi nam sefinenin bahre nüzulünü seyr için İngiltere ahalisinden pek çok kişi birikmiş ve bu sırada saltanat-ı seniyyenin Londra sefiri atufetlü mösyö Rozbek Efendi ve liman reisi sa‘âdetlü Müşavir Paşa hazeratı dahi orada hazır bulunmuş oldukları (Levan Heralid) nam İngiliz gazetesinden muharrerdir.” 33

8 Ekim 1864 (7 Cumade’l-ula 1281) tarihli ceridedeki haberde Nusrel-aziz uskuru korvetinin denize açılması münasetiyle yapılan merasim şu şekilde verilmektedir: “Saye-i muvaffakiyet vaye-i cenâbı mülûkânede Tersane-i Amire sahasında bil-inşa reside-i hüsn-i hitam olmakla tenzil-i mukarrer idüğü evvelki cerîdemizde beyan kılınan Nusrel-aziz) nam uskur korvet-i hümâyun-ı şeref efza-yı sünuh ve südur buyurulan emr ü ferman-ı hümâyun cenâb-ı Padişahi mantuk-ı münifi üzere mah-ı halin yirmi sekizinci perşembe günü zat-ı vala-i hazreti vekalet penahi ve devletlü Kapudan paşa hazretleriyle bazı erkan ve ümera hâzır oldukları halde merasim kemal-i suhuletle ziynet-i ârâ-yı sath-ı derya olmuştur.” Yazının devamında “Yevm-i mezkûrde zat-ı ali-i hazret-i sadaret penahi devletlü Kapudan paşa hazretleriyle birlikte Aynalıkavak’ta derdest inşa olan temür fabrikalarıyla destgahı ve Kuh Revan fırkateyn-i hümâyunu ve daha inşaat-ı cedide ile mühimmat mağazalarını ve oradan havz mahallerine yeni yapılan havuzu dahi muayene edip divanhane ebniyesinin tevzil esasına besmele-keş mübaşeret olarak avdet buyurmuşlardır.”34

29 Ekim 1864 (28 Cumade’l-ula 1281) tarihli Ceride’de ise şu haber yer almaktadır. “Gemlik Tersanesi’nde inşa olunmakta olan Meriç ve Utarid nam korvet-i hümâyunlarının emr-i inşaları reside-i hüsn-i hitam olarak zat-ı melâik-semat cenâb-ı tac-darinin tersane-i mezkûreye vuku bulan teşrif-i meyamin-i cenâb-ı mülûk-darîlerinde sefin-i hümâyun-ı mezkûrenin tenzili hakkından şeref sünuh ve südur buyurulan irdade-i isabet ade-i hazreti tac-darîye imtisâlen salimen ruy-i bahre tenzil kılınmış ve maiyyet-i seniyye-i cenâb-ı şehriyârîde bulunan memurînle mahall-i mezkurdan Bahriye Meclisi Reisi ve yaver-i harp Vesim Paşa hazretleri ile mah-ı halin yirmi üçüncü pazartesi gecesi saat üç buçuk raddelerinde Tersane-i Amire’ye muvassalat eylemişlerdir.”35

5 Kasım 1864 (5 Cumade’l-âhir 1281) tarihli Cerîde’de, inşa edilen veya satın alınan bazı gemilere verilen isimler kaydedilmektedir. Buna göre; “Şeref sünuh ve südur buyurulan irade-i hikmet-i ifade cenâbı şehinşahı mantuk-ı celîli üzere hazret-i şehriyariye mahsus Feyz-i cihad vapur-ı hümâyununa Sultaniye ve Aynalıkavak taş destgahında derdest inşa bulunan Kuhrevan fırkateyn-i hümâyununa Selimiye ve akdemce derunlarına makine vaz olunmak üzere İngiltere’ye gönderilmiş olan sefn-i şahaneden Peyk-i nusret kalyon-ı hümâyununa Kusve ve Rehber Nusret fırkateyn-i hümâyununa Hüdavendigar ve bu kere İngiltere’den mübayaa olunmuş olan vapur-ı hümâyuna Atlas isimleri tesmiye olunmuş olduğu tahrir ve beyana müsaraat olunmuştur.”36

19 Kasım 1864 (19 Cumade’l-ula 1281) tarihli cerîdede, “İngiltere’de inşa edilmekte olan İzzettin vapur-ı hümâyun-ı seniyye-i muvaffakiyet vaye-i cenâb-ı şehriyaride hitama reside olarak mahalli mezkûrdan kıyam ile bu kere Dersaadet’e muvasalat eylemiştir.” haberi yer almaktadır.37

2. 1864 Yılı Donanma Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi

Yukarıdaki bilgilere göre, 1864 yılı denizcilik faaliyetlerini şu noktalarda toplamak mümkündür:

- Bu dönem denizcilik faaliyetleri; dışarıdan gemi alımı, ülke içinde üretilen yerli gemiler ve Avrupa gemi teknolojisine uygun tezgah ve gemi yapım teknolojisine

ait çalışmalar yönünde gelişmiş, bununla bağlantılı olarak gemi yapım tekniklerini gözlemlemek üzere İngiltere’ye öğrenci ve usta gönderilmiştir.

- Temin edilen yeni gemilerin gelişmiş silahlarla donatılması yolunda da faaliyette bulunulmuş, bunun için dışarıdan silah alınmıştır.

- Bu arada donanma teşkilatının ıslahı da göz ardı edilmemiş ve bazı düzenlemelere gidilmiştir. Gemiler yapacakları işlere göre tertip edilmesi, böylece harp gemilerinin nakliye vb. işlerinde kullanılması, teşkilat içerisinde görev yapan amir ve memurlarla ilgili düzenlemeler vs. bahriye teşkilatında yapılan düzenlemelerin örnekleridir.

- Ceridelerde nakliye gemilerinin yapımı, mürettebatı, bulundukları limanlar, taşıdıkları yükler vb. hakkında da geniş bilgi verilmiştir.

- Cerîde-i Askeriyyelerde bu saydığımız faaliyetlerin dışında Osmanlı donanmasında bulunan bütün gemilerin seyr ü seferleri, bakım ve onarımları ve her türlü gündelik habere de yer verildiği görülmektedir. Yapılan faaliyetlere karşı halkın yoğun ilgisi ve kamuoyunun memnuniyeti de sıkça vurgulanmıştır.

- Ceridelerde rastlanan önemli bir özellik de, Avrupa hatta bütün dünya kamuoyunu takip etmiş olmalarıdır. Nitekim ülke dışında gerçekleşen donanma ile ilgili gelişmeler anında kamuoyuna duyurulmuştur. Avrupa’da meydana gelen siyasi ve askeri hadiseler takip edilmiş, Avrupalı devletlerin ordu, donanma ve teçhizat durumları hakkında bilgi verilmiştir.

3. 1864 Sonrası Donanma Faaliyetlerine Kısa Bir Bakış

Abdülaziz Dönemi’nin denizcilik faaliyetleri, 1864 yılından sonra da aynı hızla devam etmiştir. Nitekim Osmanlı donanması, 1866’da patlak veren Girit ihtilaline beş zırhlı, altı uskurlu ahşap firkateyn ve 14 uskurlu ahşap olmak üzere toplam 25 gemi ile katılmıştır.

Ancak, bu isyan sırasında Osmanlı donanmasının Enosis ve Girid ve Pan-Eleniyum ismindeki birkaç Yunan gemisi karşısında müşkül bir durumda kalmış olması ilginçtir.38 Osmanlı donanmasının, yapılan çalışmalar neticesinde adet, teçhizat, asker ve mühimmat sayısı bakımından eksiksiz olmasına rağmen, böylesine zor bir duruma düşmesinin temel sebebi bilgi ve tecrübe eksikliği olarak görünmektedir. Nitekim Osmanlı gemicileri, hala Baron de Tott tarafından XVIII. yüzyılın ikinci yarısında kurulan Mühendishane-i Bahri-i Hümayun zamanının teknolojisi seviyesinde olup, Heybeliada’daki Deniz Okulu’ndan da istenen verim alınamamıştı.39 Ayrıca gemilerin büyük kısmı tamire muhtaç hale gelmiştir.40

Abdülaziz Dönemi’nin önemli bir yenilik hareketi olan Bahriye Nezareti’nin kuruluşu konusuna da değinmek gerekmektedir. Bahriye Nezareti konusunda yapılan çalışmaları, konuda ayrıntılı bir araştırma yapan Ali İhsan Gencer’in çalışmasından hareketle şu şekilde özetlemek mümkündür41: “Tanzimat Dönemi’nde bahriyede girişilen reform hareketleri içinde özellikle teşkilat hususunda Bahriye Meclisi’nin teşkilinden sonra yapılan en önemli reform Osmanlı Devlet teşkilatında mazisi beş yüz seneyi aşan Kaptan Paşalık müessesesi yerine kaim olan Bahriye Nezareti’nin kurulmasıdır. Kaptan Paşalığın kaldırılması fikri daha 1845 senesinde ortaya atılmış ve Kaptan Paşalığın yerine Tophane-i Amire’de olduğu gibi Bahriye Müşirliği denilmesi söz konusu edilmişti. Fakat bu teklif o zamanlar pek dikkate alınmayarak Kaptan Paşalık müessesesi Bahriye Nezareti’nin kuruluşuna kadar devam etmiştir.

Bahriye veya Tersane Müsteşarlığı’nın 1861 senesinde kaldırılmasıyla kaptan paşa olan zatın idari ve mali sorumlulukları tek başına yürütmek zorunda kalmıştı. Ayrıca kaptan paşaların yine bu senelerde uhdesinde bazı ilave memuriyetler de bulunmakta idi.

Bahriyenin mali, idari ve askeri sorumlulukları yanında her kaptan paşada bulunmasa da bazı kaptan paşaların uhdesindeki bu ilave görevler ve bazı meclislerin azası olması kaptan paşa olan zatın esas sorumluluğu olan deniz işlerini yürütmesinde güçlük çekmesine sebep olmaktaydı. Bütün bu durumları göz önüne alan Sadaret makamı 11 Mart 1867 tarihini taşıyan bir takvim hazırlayarak bundan böyle kaptanlık makamının sadece Donanma-yı Hümayu’nun komutanı olmasının, idari ve mali yönlerinin ise yeni kurulacak Bahriye Nezareti tarafından yürütülmesini teklif etmiş ve bu durumdan kaptan paşayı da haberdar etmiştir. Sadaretin bu takriri üzerine altıncı defa Kaptanıderyalık makamında bulunan Damat Mehmed Ali Paşa 12 Mart 1862 tarihinde Umur-ı Bahriye Nazırı unvanıyla Osmanlı deniz kuvvetlerinin başına geçen Hakkı Paşa’ya bırakmış ve kendisi de 1 ay kadar donanmanın başında kalmıştır. Böylece Bahriye Nezareti kurulmuş oluyordu. Bahriye Nezareti’ne bağlı üç meclis bulunmaktaydı;

Meclis-i Bahriye veya Tersane Meclisi, İdare Meclisi ve Kumanda Meclisi Nezaretin kuruluş tarihinden sonra başa geçen bazı kaptan paşalar bahriye nazırı unvanını beğenmeyip, kaptan paşa olarak bu görevi sürdürmüşler, nihayet 8 Ocak 1880 tarihinde bahriye nazırı unvanıyla bahriyenin başına geçen Bozcaadalı Hüseyinzade Hasan Paşa’nın zamanında Nezaret tekrar ihdas edilmiş ve bundan sonra Bahriye Nazırı unvanı değişmemiştir.”

Sonuç


Abdülaziz’in hiçbir masraftan çekinmeyerek ısrarlı bir şekilde yürüttüğü donanma faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan Osmanlı donanması, bu Dönemin sonlarına doğru 30 zırhlı ve 76 ahşap ge-

mi olmak üzere 106 gemiden oluşmaktadır. Zırhlılarda bulunan asker sayısı 10.920, ahşap gemilerde ise 15.188’dir. Zırhlılardaki top sayısı 173, ahşaplarda ise 486’dır. Her ne kadar bu donanmanın büyük kısmı dış borçlanma sonucu oluşturulmuşsa da, devrinin üçüncü büyük deniz filosu haline gelmiştir. Bu güçlü donanmanın, Girit isyanı sırasında birkaç Yunan gemisi karşısında müşkül duruma düşmesinin temel sebebi eğitimsizlik ve tecrübesizliktir. Buna rağmen bütün bu çalışmalar, ileriye yönelik denizcilik faaliyetlerine alt yapı oluşturmuştur.

DİPNOTLAR

1 Ali İhsan Gencer, “Osmanlı Türklerinde Denizcilik”, Osmanlı, C. VI., Yeni Türkiye Yay., Ankara, 1999, s. 583.

2 Abdülaziz dönemi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz., Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C. VII, Ankara, 1956; Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir-13-20, Yay. Haz., Cavid baysun, Ankara, 1991, s. 143 vd.

3 Karal, a.g.e., s. 2-3., Ali İhsan Gencer, Bahriye’de Yapılan Islahat Hareketleri ve Bahriye Nezareti’nin Kuruluşu (1789-1867), İstanbul, 1985, s. 294-295.

4 Rıza Paşa da padişaha cevaben, “Efendim hepsi olur. Fakat acele buyurmayınız. Şimdi asakirin ekseri taşralardadır. Bir kışlayı teşrif buyursanız Efendimize karşı çıkacak kadar asker yok. Herşey eksik …” şeklinde cevap vermiştir. Padişah, bu sözlere memnun kalsa da daha sonraları Rıza Paşa azledilmiş, sahte hulus ve sadakatle Padişah’a yaklaşan Mehmet Ali Paşa “Efendimiz, askeri ele almak lazımdır.” diyerek Padişah’ı kışla kışla dolaştırarak gittiği her yerde askere culus bahşişi verdirmiştir. Cevdet Paşa, a.g.e., s. 151.

5 İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV., İstanbul, 1971, s. 198.

6 Cevdet Küçük, “Abdülaziz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. I., İstanbul, 1998., s. 180-181.

7 Karal, a.g.e., s. 231.

8 Karal, a.g.e., s. 190.

9 Cevdet Paşa, a.g.e., s. 154.; Danişmend, a.g.e., s. 198.; Gencer, a.g.e., 295.

10 Cevdet Paşa, a.g.e., s. 157-159., Gencer, a.g.e., s. 295-296.

11 Nalen bkz. Gencer, aynı yer.

12 Gencer, “Osmanlı Türklerinde Denizcilik”, s. 583-584.

13 Askeri tarih bakımından çok önemli bir kaynak olmasına rağmen, şimdiye kadar yapılan Askeri Tarih araştırmalarında pek fazla kullanılmadığı görülen Cerîde-i Askeriyyeler, Kırıkkale Üniversite öğretim elemanları tarafından lisans ve lisansüstü programları çerçevesinde değerlendirmeye alınmıştır. Ortaya çıkacak neticelerin, ileriki tarihlerde bilim alemine sunulması planlanmaktadır.

14 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 1, Fî 7 Şa’bân Sene 1280, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3.

15 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 2, Fî 14 Şa’bân Sene 1280, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 4.

16 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 3, Fî 21 Şa’bân Sene 1280, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3.

17 Ceride’nin 4. Sayısında, yine padişah ihsanından bahisle Abdülaziz’in Tersane-i Amire’yi ziyaretinden bahsedilmektedir.

18 Aynı Ceride, s. 2.

19 Gencer, a.g.m., s. 585.

20 Aynı Ceride, s. 4.

21 Gencer, aynı yer.

22 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 6, Fî 13 Ramazan Sene 1280, “Cüz-i Gayr-ı Resmî”, s. 4.

23 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 7, Fî 20 Ramazan Sene 1280, “Cüz-i Gayr-ı Resmî/Hariciyye”, s. 4.

24 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 10, Fî 11 Şevvâl 1280, “Cüz-i Gayr-ı Resmî/Dahiliyye”, s. 4.

25 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 13, Fî 2 Zil-ka’de 1280, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3.

26 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 14, Fî 9 Zil-ka’de 1280, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3.

27 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 16, Fî 23 Zil-ka’de 1280, “Cüz-i Resmî”, s. 1.

28 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 20, Fî 21 Zil-hicce 1280, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3.

29 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 21, Fî 29 Zil-ka’de 1280, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3.

30 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 23, Fî 13 Muharrem 1281, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3-4.

31 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 32, Fî 24 Rebiü’l-evvel 1281, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 4.

32 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 34, Fî 9 Rebiü’l-âhir 1281, “Mevâdd-ı Bahriyye/Cüz-i Gayr-ı Resmî”, s. 3-4.

33 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 37, Selh Rebiü’l-âhir 1281, “Mevâdd-ı Bahriyye/Cüz-i Gayr-ı Resmî”, s. 3.

34 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 38, Fî 7 Cumâde’l-ula 1281, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3-4.

35 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 41, Fî 28 Cumâde’l-ula 1281, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3.

36 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 42, Fî 5 Cumâde’l-ahir 1281, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3.

37 Cerîde-i Askeriyye, Defa. 44, Fî 28 Cumâde’l-ula 1281, “Mevâdd-ı Bahriyye”, s. 3.

38 Döneme Ceridelerde konu ile ilgili ayrıntılı bilgi bulunmaktadır.

39 Bu isyan sırasında bir Türk gemisi süvari Portsait limanını, bir diğeri ise Yafa Limanı’wnı aradıkları halde bulamamışlardır. Karal, a.g.e., s. 191.

40 Gencer, a.g.m., s. 585.

41 Ayrıntılı bilgi için Gencer, …Bahiye Nezareti’nin Kuruluşu, s. 299 vd.



Yüklə 11,63 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   116




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin