yordum. Senin yaptığın hesapların saçmalığını bütün daire
biliyor diye haykırmak istiyordum Erkan’ın suratına. Baş-
kaları için böyle hissederken İsa-Mesih’i görmeyi nasıl bek-
leyebilirim?
“Kötülüğe karşı direnmeyeceksin”
sözünden büyük bir
ferahlık duyuyorum. İnsana gerçek hürriyeti bu “direnme-
mek” kazandıracak gibi geliyor bana. Yalnız, insan bir sani-
ye bile aklından çıkarmamalı İsa’nın bu sözünü. Yoksa bü-
tün çabalar boşa gider. İnsan, bir an için olsun, duygularına
kapılıp karşı koymaya başlarsa, benim gibi olur sonunda.
Nereye döneceğini, kime saldıracağını bilemez. İsa bu ger-
çeği çok iyi biliyordu: hiç yanılmadı bu konuda.
Sorguya
çekildiği sırada bir muhafızın attığı tokada biraz sinirlenir
gibi oldu; fakat gene kendini tuttu. Bense,
sarhoşlar gibi
küfrediyorum içimden (ve dışımdan). Haksızlığa uğradığı-
mı sandığım zamanlarda göğsüme doğru bir yumruğun be-
ni sıkıştırdığını hissediyorum. Oysa insan, yalnız davranı-
şıyla değil, içinden de kötülüğe karşı direnmemeli; hayatın-
da kötülüğe direnmekten başka
yüksek ve güzel şeyler ol-
malı ki bütün ilgisini bu konuya toplamasın benim gibi.
Bütün vaktini bununla kaybetmesin ve sonunda yorulma-
sın benim gibi. Her nefes alışında bu cümleyi alıp vermeli
insan: kötülüğe karşı direnmeyeceksin. İlk tokadı yediği za-
man insan bu gerçeği bilse... yapılan
işkenceler önemini
kaybeder. Önemsiz bulduğunuz için de işkence yapılmaz
size: faydasız hareketlerden kaçınır insanlar. Oysa, yüzünü-
ze bakar bakmaz, gözlerinizin ifadesinden, size eziyet etme-
nin onlar için faydalı olacağını görüyorlar. Ne kadar gözle-
rinizi kaçırmaya çalışsanız fayda vermiyor, daha beter olu-
yor. Sizi ölü sanmaları gerekiyor önce: bizden bu dünya
için ümitlerini kesmeleri gerekiyor.
Bir ölüyü konuştura-
mayacaklarını bilirler ve vazgeçerler işkenceden. Haksızlı-
661
ğın insan ruhunu nasıl yıprattığını biliyorlar ve bunun için
ısrar ediyorlar. Herkesin başına bir sorgu yargıcı dikiyorlar:
neden bu sözü söylediniz? Neden mi? Öyle istedi canım.
Olmaz. Bir sebep bulmalısınız. Mantık denen bir zehir aşı-
lamışlar. Nedenini bulmak sorumluluğunu duyuyorsunuz.
Canın cehenneme, diyemiyorsunuz. Hürriyet, gerçek hürri-
yet kalkıyor ortadan.
Tanımlar istiyorlar sizden: sonradan aynı tanımlarla canı-
nıza okumak için. Tanımlarınız yoksa, bu sefer konuştur-
muyorlar sizi. Tanımlar veremeyen insan saçmalar, diyorlar.
Saçmalarla uğraşamayız. Kimseye
saçmalama hürriyeti ve-
remeyiz. Mantıksızlık hürriyeti veremeyiz. Tanımları verin-
ce de herkes, daha önce kendisi için kazılmış olan çukura
düşüyor.
Başkaları için de tanımlar istiyorlar sizden. Başkalarının
işine karıştırıyorlar sizi zorla, başkalarının da size karışması
için yolu açıyorsunuz böylece. Bugün neden düşüncelisi-
niz? diyorlar. Düşüncelerinizin içine kadar sokuluyorlar.
Mantığı ortadan kaldırmadan,
bu gidişe bir son vermek,
kötülüğe direnmekten vazgeçmek ve gerçek hürriyeti tanı-
mak imkânsız. İsa-Mesih, hürriyetin yollarını gösteriyor.
Hürriyet, ölümden kaçmak demek değildir. Belki de yalnız
ölüme giderken hür olabilir insan. Ancak ölüm-kalım anın-
da hürriyetin gerçek anlamını kavrayabilir.
Geceleri yatmadan önce
İncil
okuyorum: beni sakinleşti-
riyor. Yaşadığım sürece sakin bir hayattan kaçtım. Şimdi
herhalde öldüm. İsa’nın krallığı bu dünyada başlıyormuş:
benim de ölümüm bu dünyada başladı. Ölmeden ölmek
zormuş: öyle söylüyor şair. O kadar zor değil. Ölümü bek-
lemek zor. Ölümü bekliyorum ve ölüm gelmek bilmiyor.
Ben de bu arada vaktimi boş geçirmemek için ölümcül dü-
şüncelerimi geliştiriyorum. Aynı zamanda kişiliğimi de aşa-
ğılık bir duruma getirmeye çalışıyorum. Belki ölüm geldiği
662
zaman beni ölmeye değer bir yaratık bulmayacak.
Ölümden
kaçmak için sonsuz sayıda aşağılık düzen peşinde koştum;
sonunda, yaşamama izin verilirse, ne yapacağımı bilemeye-
ceğim. Karanlık günlerimde beni hor görenlerin anıları yü-
zünden rahat edemeyeceğim.
Dostları ilə paylaş: