Davetçi: Bütün edebiyatçılar, müfessirler ve özellikle de büyük alimleriniz, örneğin; İbn-i Esir Cami’ul- Usul’da, İbn-i Hacer Şerh-u Sahih-i Buhari’de, Sahih yazarları ve diğerleri de bu kelimenin hezeyan etmek manasına geldiğini kabul etmişlerdir. Evet beyler insan apaçık gerçekleri açıkça görebilmek ve yersiz savunmaya kalkışmamak için bağnazlık ve inattan uzak durmalıdır.
Acaba Kur’ân-ı Kerim’in; “O’na Resulullah (s.a.a) ve Hatem’ul- Enbiya deyin” emrine rağmen, “bu adam hezeyan ediyor” diyerek Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in makamını küçük düşüren bu insan Kur’ân-ı Kerim ve edebe aykırı davranmamış mıdır? Halbuki bilindiği gibi Peygamber (s.a.a) son nefesine kadar nübüvvet ve ismet makamından ayrılmamıştır. Özellikle de tebliğ ve doğru yola erişme yolunda hezeyana kapılmamıştır. Bunun aksini iddia eden ise onu tanımamış ve iman etmemiştir.
Şeyh: Acaba Ömer gibi birine tanımazlık ve imansızlık isnadında bulunmak doğru mudur?
Davetçi: Evvela; neden Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e; “Bu adam hezeyan ediyor” denildiğini duyduğunuzda rahatsız olmadınız? Halbuki her Müslüman bunu duyduğunda rahatsız olmalıdır. Ama bilindiği gibi nihai makamı sadece Resulullah (s.a.a)’in ashabı olmaktan ibaret olan ve sonraları sıradan insanlar tarafından başa geçirilen birine karşı bir laf söylendiğinde hemen rahatsız oluyorsunuz. Oysa bu söz benim düşüncem de değildir, akıllı ve bilgili her insan (nerede kaldı ki güzel kalpli ve temiz fıtratlı Müslümanlar) bu olayı duyunca; “İman etmiş olan bir insan, Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e böyle söylemez” diye düşünmektedir.
Ehl-i Sünnet Alimleri de “Hezeyan” Kelimesini Söyleyenin Risalet Makamına İnanmadığını İtiraf Etmekteler
Nitekim Kadı Ayyaz Şafii Kitab’uş- Şifa’da, Kirmani Şerh-i Sahih-i Buhari’de, Nevevi Şerh-i Sahih-i Müslim’de ve birçok insaflı alimleriniz kendi kitaplarında şöyle demişlerdir: “Bu sözü her kim söylemişse, Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e iman etmemiş ve O’nun yüce risalet makamını tanımamıştır. Zira mezhep imamlarına göre Peygamberler insanları doğru yola eriştirme ve irşat etme makamında gayb alemiyle irtibat halindedirler. Dolayısıyla sağlığında da hastalık halinde de emirlerine itaat edilmesi icap eder. Dolayısıyla O Hazrete böylesine küstahlıkla muhalefet etmek, O’nun büyük makamını tanımamaktır.”
İslam’da Peygamber (s.a.a)’in Huzurunda Çıkarılan İlk Fitne
Ömer’in fitne ve nifak yarattığını söyleyen sadece ben değilim. Bizzat insaf sahibi alimleriniz de bunu tasdik etmişlerdir. Nitekim büyük alim Hüseyin Meybudi Divan şerhinde şöyle diyor: “İslâm’da vuku bulan ilk fitne, Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in huzurunda vuku buldu. Peygamber (s.a.a) hasta yatağında vasiyet etmek isteyince, Ömer ona engel oldu ve böylece Müslümanların arasında fitne ve ihtilaf çıkmasına sebep oldu.”
Şehristani de Milel ve Nihel kitabının dördüncü mukaddimesinde şöyle diyor: “İslâm’da vuku bulan ilk hilâf, Ömer’in, Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in kağıt kalem isteyerek vasiyet yazmasına mani olmasıdır.” İbn-i Ebi’l- Hadid de Nehc’ul Belağa Şerhi’nin c. 2 s. 563’ünde bu manaya işaret etmiştir
Şeyh: Eğer Ömer bu sözü söylemişse de saygısızlığından söylememiştir. Bunlar insanın bedensel bir özelliğidir ki insan hastalanınca hezeyana kapılır ve bu durumda Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ile diğer insanlar arasında hiçbir fark yoktur.
Davetçi: Sizin de bildiğiniz gibi Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in özel sıfatlarından biri ismet (masumiyet)tir; ki ölünceye kadar Peygamber (s.a.a)’den ayrılmaz. Özellikle de insanları irşat ve doğru yola hidayet etme makamında; “Sizin sapıklığa düşmemeniz için size bir şeyler yazmak istiyorum” deyince...
Dolayısıyla doğru yola hidayet etme ve irşat makamında olduğu için de ismet makamındaydı ve Allah-u Teala ile irtibat halindeydi. Nitekim Kur’ân şöyle buyuruyor:
“Peygamber heva heves üzere konuşmaz, o (söz) vahy edilen bir vahiydir.”
Hakeza: “Resulün size verdiklerini alın.”
Hakeza: “Allah’a ve Resulüne itaat edin.”
Bu ve benzeri ayetler sizlere gerçekleri göstermektedir. Dolayısıyla bilmeniz icap eder ki ümmetin hidayeti için istenilen kağıt ve kaleme engel olmak Allah-u Teala’ya muhalefettir.
Şüphesiz hezeyan kelimesi açıkça bir sövüştür; “bu adam” tabiri de apaçık bir ihanettir. Lütfen insaflı olunuz. Eğer birisi bir topluluk arasında size işaret ederek; “bu adam hezeyan ediyor” derse, ne düşünürsünüz?! Üstelik bizler masum da değiliz, hezeyana da kapılabiliriz. Size söylenen bu lafı edep ve saygı mı kabul edersiniz, yoksa ihanet ve hakaret mi?
Eğer edepsizlik ve saygısızlık sayarsanız, Peygamber’e nispet daha büyük edepsizlik ve saygısızlıktır. Dolayısıyla Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e bu lafı söyleyenden uzak durmak, her Müslümanın görevidir.
Halbuki Allah-u Teala Kur’ân’da apaçık Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’i, Resulullah ve Hatem’un- Nebiyyin olarak anmaktadır.
Lütfen sevgi, nefret ve bağnazlığı bir kenara bırakın. Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’i Resulullah ve Hatem’un- Nebiyyin diye çağırmayan, O’na saygı göstermeyen ve hatta; “bu adam hezeyana kapılmış” diyen birisi hakkında akıl ve insafınız neyi hükmetmektedir?
Şeyh: Faraza ki hata yapmıştır, Peygamber (s.a.a)’in halifesi olduğu hasebiyle dini korumak için içtihatta bulunmuştur. Dolayısıyla af edilebilir bir şeydir.
Davetçi: Evvela; Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in halifesi olduğu için içtihatta bulunduğunu söylemekle haksızlık ediyorsunuz. Zira Ömer bu lafı söyleyince halife değildi. Hatta hilafet rüyasını bile görmemişti. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) vefat edince hızlı bir şekilde bildiğiniz bir yolla Ebu Bekir halife seçildi. Sonraları da tehdit, öldürme, evini ateşe verme ve benzeri yollarla herkes teslim olmaya zorlandı. Bundan iki yıl üç ay gibi bir süre sonra Ebu Bekir ölüm anında Ömer’i halife tayin etti.
İkinci olarak; halifenin içtihatta bulunduğunu söylemekle ilginç bir beyanda bulundunuz. Nass karşısında içtihatta bulunmanın manası yoktur; bu affedilmeyecek bir hatadır.
Üçüncü olarak; dini korumak için engellediğini söylemeniz de çok ilginçtir. İlim ve insafınız bağnazlığınızın esiri olmuştur!
Beyler, dini korumak Resulullah (s.a.a)’in görevi mi, yoksa Ömer bin Hattab’ın mı? Acaba Resulullah (s.a.a) gibi biri, ümmet için yazmak istediği bir vasiyetin yazılmasının dine aykırı olup olmadığını bilmiyor da Ömer bin Hattab mı biliyor ki dini korumak için o vasiyetin yazılmasına engel oluyor?! Aklınız bunu kabul ediyor mu? Ey basiret sahipleri ibret alın!
Siz de biliyorsunuz ki, dinin zaruriyatı hususunda hata etmek affedilmeyecek büyük bir hatadır.
Şeyh: Her halde Ömer (r.z), Resulullah (s.a.a)’in bir şey yazmasından ihtilaf çıkacağını anlamıştı. Bu yüzden Peygamber (s.a.a)’in yararını umarak kağıt ve kalem getirilmesine mani oldu.
Dostları ilə paylaş: |