Peşaver geceleri


Âl-i Muhammed, Hak Yolun Şehitleri



Yüklə 3,04 Mb.
səhifə38/185
tarix27.05.2018
ölçüsü3,04 Mb.
#51853
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   185

Âl-i Muhammed, Hak Yolun Şehitleri


Siz din ve tevhid yolunda can veren o yüce ailenin insanlarını şehit olarak kabul ediyor musunuz, yoksa etmiyor musunuz? Eğer şehit kabul etmiyorsanız, o zaman deliliniz nedir? Eğer şehit kabul ediyorsanız, o zaman neye dayanarak onlara ölü diyorsunuz? Acaba Kur’ân; “Onlar diridirler ve Rableri katında rızklanırlar” diye buyuruyor mu?

Demek ki Kurân ve hadislerin hükmüyle Onlar diridirler, ölü değillerdir. Öyleyse biz ölüye tapmıyor ve ölülere selam vermiyoruz. Aksine biz yaşayanlarla konuşuyoruz.

Ayrıca Şiilerin hiçbiri O’nları, dileklerin kabul edilmesinde direk olarak muhatap almıyorlar, O’nları Allah’ın salih kulları ve Allah katında itibarı olanlar olarak kabul edip O’nların vesilesiyle Allah’a yönelmektedirler. (Nitekim daha önce bu konuya değinmiştik.)

Fakat hacetlerini (dileklerini) O’nlara arz etmektedirler. Çünkü İmamlar (a.s) salih ve itibarlı oldukları için Allah’tan, biz günahkar kullara inayet etmesini istemekteler. Eğer Şiiler, Ya Ali, Ya Hüseyin diyorlarsa bu şuna benzemektedir: Mesela birisinin padişahtan bir dileği var, o da padişahın vezirinin yanına gidip; Sayın vezir lütfen bana yardım edin, diyorsa, o şahıs hiçbir zaman veziri padişah gözüyle görmüyor. O, vezirin yanına gitmekle vezire şunu demek istiyor: Sizin padişahın yanında itibarınız vardır, lütfen aracılık edin, benim bu işim düzelsin.

Aynı şekilde Şiiler de, hiçbir zaman Âl-i Muhammed (s.a.a)’i Allah ya da Allah’ın fiillerinin şeriki olarak kabul etmiyorlar. O’nları Allah’ın salih kulları olarak görüyorlar. Çünkü O’nlar, ibadet, takva ve şer’i riyazetler sonucu, temiz fıtratlarının yanı sıra Allah’ın katında da özel bir yere sahip olmuşlardır. Bu yüzden her iki alemde O’nlara imamet, velayet ve büyük makamlar verilmiş, Allah’ın izni ve emriyle yaratıklar üzeride tasarruf hakkına da sahiptirler.

Onlar, Allah-u Teâla’nın eminleri ve vekilleri oldukları için, dileklerimizi Allah’a arz ediyorlar. Eğer uygun olursa, dileğimiz yerine getirilir. Aksi takdirde karşılığı ahrette verilir. Biz bunları amelen yapıyor ve netice de alıyoruz.

Bunlar, “Neden ölülerle konuşuyorsunuz?” sorunuza verdiğim kısa cevaplardı. Konu daha geniş bir şekilde ele alınabilir.

Bir noktayı daha söylemeden geçemeyeceğim. O da şudur ki, Şiiler masum İmamların makamını, diğer şehitlerin makamından daha üstün bilmekteler. Yani O’nların makamı, öteki şehitler gibi sadece diri oldukları konusundan öteye bir şeydir. İmamların sadece diri olduklarına değil, O’nların, bunun yanı sıra daha büyük makamlara sahip olduklarına da inanmaktadırlar.



Hafız: Bu cümleniz çözülmeye ihtiyacı olan bir muammaya benziyor. Sizin İmamlarınızın öteki imamlardan farkı nedir? Sizin İmamlarınız sadece seyyid olup Resulullah’a mensup olmaktan başka herhangi bir ayrıcalıkları yoktur!

Davetçi: Muamma diye bir şey yoktur ortada. Ömrünüz boyunca İmamet makamını tanımaktan uzak olduğunuz için bu konuyu anlamak size çok zor geliyor. Eğer taassup ve adetlerden dışarı çıkıp ilim, akıl, mantık ve insafla İmamet makamını incelemiş olursanız, Şia’nın imamet makamına olan inancıyla sizin İmamete olan inancınız arasındaki farkın ne kadar aşikar ve açık olduğunu görmüş olursunuz.

Bu konuyu ispat edebilmemiz için yarını beklememiz gerekiyor. Çünkü bu önemli konunun geniş bir zamana ihtiyacı vardır. İnşaallah yarın sohbet ederiz. (Meclisi burada tamamladık. Sabah ezanına yakın olduğu ve söz uzadığı için İmamet konusunun yarın akşam yapılması önerisi kabul edildi. Mizah ve güler yüzle beyleri uğurladık. Onlar da selametle meclisi terk ettiler.)


DÖRDÜNCÜ OTURUM


(27 Recep 1345 Pazartesi akşamı)

Bizi Minnettar Ederek Hakikati Keşf Ettiniz


Akşamın ilk vakitlerinde cemaatten üç kişi gelerek dediler ki: “Oturum resmi olarak başlamadan önce, size şunu bildirelim: Bugün akşama kadar her tarafta; evlerde, camilerde, idareler ve pazarda hep sizin hakkınızda konuşuluyordu. Kimin elinde bir gazete varsa halk onun etrafına toplanıyor ve sizin beyanlarınız hakkında tartışıyorlardı.

Bizler, halkın size karşı büyük bir alakasının olduğuna şahit olduk; herkesin kalbinde yer etmişsiniz. Bizim üzerimizde çok büyük hakkınız var. Çünkü öyle şüpheleri hallediyorsunuz ki, ömrümüzün evvelinden beri büyüklerimiz hep bize onların tersini anlatıyorlardı. Biz cemaat olarak Şia’yı hep müşrik bildiğimizden dolayı sizden özür diliyoruz. Ama ne yapalım ki çocukluktan bu şekilde tanıtıyorlardı. Şimdi bağışlayıcı olan Allah’tan ümidimiz bizim tövbemizi kabul etmesidir.

Şu bir kaç gündür, sohbetlerin dergi ve gazetelerde yayınlanması, gazete okurlarını bir kaç katına çıkardı ve bu sohbetler halkın büyük bir kısmını aydınlattı. Özellikle oturumlarda bizzat bulunan bizler, sizin konuşmalarınızdaki letafetten daha fazla istifade ettiğimizden size olan alakamız daha da arttı. Özellikle dün akşam çok güzel bir şekilde perdeleri ortadan kaldırıp perde arkasındaki gerçeklerin aydınlığa kavuşmasını sağladınız. Ümit ediyoruz ki perdeler kaldırılarak daha fazla gerçekler keşfedilecektir.

Size hatırlatmak istediğimiz diğer bir konu da şu ki, -daha öncede size arz etmiştik- bizi en fazla etkileyen konuşmalarınızdaki sadeliktir. Siz konuları bizim kendi dilimizle o kadar sade ve anlaşılır bir şekilde beyan ediyorsunuz ki, okuma yazması olmayan halk bile sizin anlattıklarınızı anlıyor. Bundan dolayı da herkes sizin cazibenize kapılmış durumda. Şunu da göz önünde bulundurun ki, bu toplumda her yüz kişiden beş kişi bile ilmi meselelerde bilgi sahibi değillerdir. Onlar çocukluktan beri duydukları her şeye körü körüne inanmışlar ve kalben bağlanmışlardır. Şimdi aynı sadelikte bu insanlara doğrular anlatılmalıdır; siz de bu işi güzel bir şekilde yapıyorsunuz. Umarız daha mükemmel neticeler alınır.”

Bu arada beyler meclise geldiler. Kendilerini karşıladık ve içilen çaylardan sonra sohbet başladı.

Nevvab: Dün akşam karar verildi ki, bugünkü oturumda “İmamet” mevzusu etrafında konuşulsun. Çoğumuz bu mühim meseleyi anlamaya büyük bir alaka duyuyoruz. Çünkü bu konu meselenin aslını teşkil etmektedir. İmamet hakkında sizin ve bizim aramızdaki ihtilafın açıklığa kavuşması için ricamız, sadece bu konu etrafında konuşmanızdır.

Davetçi: Eğer sizlerden taraf bir sakıncası yoksa ben hazırım.

Hafız: (Rengi sararmış ve sıkıntılı bir halde) Bizden taraf da bir sakıncası yoktur; nasıl uygun görüyorsanız buyurunuz.


Yüklə 3,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   185




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin