Program geliŞTİrmede öĞretmen elkiTA8i prof



Yüklə 364,59 Kb.
səhifə2/6
tarix06.09.2018
ölçüsü364,59 Kb.
#77679
1   2   3   4   5   6

ÖĞRETİM

Eğitimin okulda yapılanına öğretim denir. Önceden hazırlanmış bir program doğrultusunda planlanan, uygulanan ve değerlendirilen, amacı bireyin etkin öğrenmesini sağlamak olan ve çoğunlukla ders vb. uygulamalarla sınırlı olan etkinliklerdir.

Tartışma: Eğitim ve öğretim kavramları arasındaki farklar nelerdir?

ÖĞRENME

Bireyin eğitilmiş bir birey olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan ve yaşamı boyunca bulunduğu her ortamda elde edebileceği bilişsel duyuşsal ve devinsel davranışların alt yapısını oluşturan kazanımlarıdır. Bu kazanımların niteliği bireyin eğitim düzeyini ortaya koyar ve bunların kalıcılığı arttıkça davranışın yaşamda daha bilinçli kullanılması söz konusudur.

sınırlı olmayıp, öğrenmenin sağlanabileceği her ortamdaki etkinlikleri içine almalı, sistemli bir süreci kapsamalıdır.

 

EĞİTİM PROGRAMI


Eğitim programı kavramının kullanılmasının, M. Ö. birinci yüzyıla kadar uzandığı belirtilmektedir. Julius Ceaser ve askerleri, Roma'da yarış arabalarının, üzerinde yarıştığı oval biçimdeki koşu pistini, Latince curriculum (İngilizce track: koşu yolu) olarak kullanmışlar ve bu kavram, koşu pisti olarak bilinen somut bir kavramdan, bugün ders programı anlamında kullanılan soyut bir kavrama doğru geçişi sağlamıştır. Bu süreçte, eğitim programı (curriculum) "izlenen yol" anlamında eğitimde de kullanılmaya başlanmıştır (Oliva,1988: 4). Bu nedenle, kelimenin etimolojik yapısından hareket eden kimi eğitimci yazar ve düşünürler “izlence” sözcüğünü kullanmayı yeğlemektedir. Eğitim programı için kimi düşünürler de bu kavram için birey yetiştirmekten yola çıkarak “yetişek” sözcüğünü kullanmayı benimsemiş, ama daha çok eğitim programı kavramı günümüze kadar kullanılagelmiştir.

Genel anlamda eğitim programı, öğrencilerin yaşantılarını düzenleme olarak tanımlanabilir. Bu anlamda Ertürk de eğitim programını, düzenli eğitim durumları olarak görmektedir. Temelde Dewey'in eğitim ve deneyim tanımına dayanan bu görüş, okuldaki her şeyi kapsarken, planlı olduğu sürece okul-dışı etkinlikleri de içine alır. Casvvell ve Campbell'e göre 1930'lardan bu yana eğitim programı, öğretmenlerin rehberliği altında öğrencilerin geçirmiş olduğu tüm yaşantılardır. Shephard ve Regan, eğitim programının, okulun rehberliği altında, çocukların sürekli kazandıkları yaşantıları içerdiğini belirtirken, Hass, eğitim programını, bir eğitim süreci içinde sunulan programda, bireylerin geçirdikleri tüm yaşantılar olduğunu söyler.

Türkiye'de program geliştirme çalışmalarının öncülerinden Varış (1994: 18), eğitim programını, "bir eğitim kurumunun, çocuklar, gençler ve yetişkinler için sağladığı, milli eğitim ve kurumun amaçlarının gerçekleştirilmesine dönük tüm faaliyetleri kapsar" şeklinde tanımlamaktadır.

Ertürk (1982: 95), eğitim programım "yetişek" olarak nitelemekte ve "geçerli öğrenme yaşantıları düzeni" olarak tanımlamaktadır. Ona göre yetişek, öğrenci açısından bir öğrenme yaşantıları düzeni, eğitimci açısından ise bir eğitim durumları düzenidir.

Bireyi öğrenme sürecinin temeline aldığımızı ve onu bir öğrenen olarak gördüğümüzü kabul edebiliriz. Okulda ifadesi ile okul içinde yapılan tüm etkinlikler ile sınıfta öğretilen tüm dersleri içine alan öğretimi, okul dışında derken de okul çevresinde ve program dışı etkinlikler olarak dile getirilen örtük program etkinliklerini kapsadığı söylenebilir. Eğitimde planlanmış etkinliklerin önemi büyüktür. Eğitim bir bakıma kasıtlı kültürleme yolu olarak görüldüğünden eğitim programlarının planlı olması gereği bu deyişle kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Öğrenenlere öğrenme yaşantıları sağlamak eğitim programları aracılığı ile olmaktadır. Bu nedenle öğrenme yaşantıları eğitim programının en önemli boyutu olmak durumundadır. Programın bütününün bir düzenek olarak görülmesinde vurgulanmak istenen, bu düzen içinde sistemli bir yapılanmanın ve sistematik sürecin olmasından kaynaklanmaktadır. Bu anlamda düzenek, eğitim programını bir düzen içinde sunmanın gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu açıklamalar ışığı altında yukarıda dile getirilen eğitim programı tanımıyla geçerli bir sonuca varılmak istenmiştir.

PROGRAM GELİŞTİRME

Bir eğitim programının dört temel öğesi olduğu vurgulanmaktadır. Bu öğeler hedef, içerik, öğrenme-öğretme süreci ile ölçme-değerlendirmedir. Hedef kavramı içinde öğrenene kazandırılacak istendik davranışlar da yer almaktadır. İçerik öğesi ile eğitim programında hedeflere uygun düşecek konular bütünü düşünülmektedir. Öğrenme-öğretme sürecinde ise, hedeflere ulaşmak için hangi öğrenme-öğretme modelleri, stratejileri, yöntemleri ve tekniklerin seçileceği belirtilmektedir. Ölçme-değerlendirme öğesinde hedef-davranışların ayrı ayrı test edilip, istendik davranışların ne kadarının kazandırıldığı ve yapılan eğitimin kalite kontrolü vurgulanmaktadır. Bütün bu öğeler arasındaki ilişkilerin dinamik olması ve bu yolla öğelerin birbirini etkilediği, bu etkileşimin de sistem yaklaşımında olduğu gibi sistemin bir öğesinde olan değişme, sistemin tümünü etkiler noktasından hareketle eğitim programının bir öğesinde yapılacak değişmenin programın tümünü etkileyeceği varsayımı temele alınmıştır. Örneğin, eğitim programının ölçme-değerlendirme öğesinde yapılacak bir değişikliğin programın hedef, içerik ve öğrenme-öğretme sürecini de etkileyeceği söylenebilir. Son yıllarda Türkiye'de, eğitim sistemimizde öğrenci başarısını ölçmede çoktan seçmeli testlere fazlasıyla yer verilmektedir. Ölçme-değerlendirme öğesinde gittikçe benimsenen bu değişim, eğitim programlarının içerik boyutunu da etkilemekte ve ders kitapları için test kitapları daha çok ağırlık kazanmaktadır. Öğrenme-öğretme sürecinde ise öğretmenlerin çoktan seçmeli sorulardan oluşan testlerde doğru cevabı bulmak için nasıl bir yol izlemeleri gerektiği açıklanmaktadır. Buna bağlı olarak ilgili hedef ve davranışlar da değişime uğramaktadır. Bu ve buna benzer örnekler çoğaltılarak eğitim programının öğeleri arasındaki ilişkilerin dinamik ilişkilerden oluştuğu açıklanabilir

PROGRAM GELİŞTİRME SÜRECİ ŞEMASI

Eğitim Programı ile öğretim programı kavramları birlikte, çoğu kez de biri diğerinin yerine kullanılmaktadır. Varış (1994), Eğitim programının bir okul ya da eğitim kurumunda yer alan bütün eğitim faaliyetlerini kurum içi ve kurum dışı eğitim etkinliklerini içine aldığını belirtir. Öğretim programının ise eğitim programı içinde yer aldığını ve öğretme-öğrenme süreçleri ile ilgili tüm etkinlikleri kapsadığım belirtir. Ders programım da öğretim programının içinde yer alan ve dersle ilgili olan eğitim faaliyetlerinin sistematik bir şekilde düzenlendiği bir plan olarak belirtmektedir.

Yukarıdaki açıklama ve belirlemeler doğrultusunda eğitim, öğretim ve ders programı kavramlarını şöyle ifade edebiliriz.

Eğitim programı, öğrenene, okulda ve okul dışında planlanmış etkinlikler yoluyla sağlanan öğrenme yaşantıları düzeneğidir.

Öğretim programı, okulda ya da okul dışında bireye kazandırılması planlanan bir dersin öğretimiyle ilgili tüm etkinlikleri kapsayan yaşantılar düzeneğidir.

Ders programı, bir ders süresi içinde planlanan hedeflerin bireye nasıl kazandırılacağını gösteren tüm etkinliklerin yer aldığı bir plandır.

Eğitim programı, belirlenen hedefler doğrultusunda planlanan tüm eğitim etkinliklerini kapsamaktadır. Öğretim programı ise bir eğitim basamağında çeşitli sınıf ve derslerde ele alınacak konularla ilgili tüm öğretim etkinliklerini kapsamaktadır. Ders programı da bir dersin öğretimiyle ilgili tüm etkinlikleri kapsamaktadır.



ÖRTÜK PROGRAM

Örtük programlar, ders dışı etkinlikleri de içine alan çok geniş bir kavramdır. Genelde program geliştirme uzmanları okullarda okutulan derslerin programını hazırlama çabalarına önem vermekte, ders dışı etkinlikler için herhangi bir program çalışması yapmamaktadırlar. Özellikle de bireylerin yaratıcılıklarını geliştirici etkinliklerin düzenlenmesine ilişkin program düzenlemelerine yeterince yer ve zaman ayırmamaktadırlar. Bu konuda katkı getirmek isteyen program geliştirme uzmanları sadece örtük programları gündeme getirmekle kalmamalı, bireylerin değişik gereksinimlerini ve yaratıcı çalışmalarını ortaya çıkarıcı etkinlikleri de düzenlemelidirler. Örtük program etkinlikleri düzenlenirken;



  • Örgütsel (Zaman, olanaklar, materyaller),

  • İlişkiler (Öğretmen-öğrenci, öğretmen-yönetici, öğretmen anne baba ve öğrenci-öğrenciler) ve

  • Kurumsal (Politikalar, alışılmış işlemler, öğrenci ve toplum için ders dışı faaliyetler) kapsamda yer almalıdır.

Öğrencilerin toplumsal hayata uyumunu sağlamada örtük programlar, bazı durumlarda eğitim programları kadar etkili olmaktadır. Eğitim aşamasının her düzeyinde örtük programların, öğrencilerin öğrenmeleri üzerinde etkili olduğu görülmektedir.
ÖĞRETİM MODELİ

Öğretime yönelik felsefi bir bakış açısını yansıtır ve öğretimsel uygulamaların düzeyini ortaya koyar. Öğretim stratejileri, yöntemleri ve tekniklerini seçme ve gerçekleştirmede etkili olan felsefi bir bakış açısıdır.



ÖĞRETİM STRATEJİSİ

Dersin amaçlarına ulaşılmasını sağlayan oldukça genel bir çerçevedir. ‘Öğretim yaklaşımı’ olarak da ifade edilebilir. Konunun seçimi, analizi, öğretimin psikolojik esaslarının dikkate alınması, yöntemin seçimi gibi faaliyetleri içine alır. İlgili öğretim sürecine her boyutta yön vermektir.



Temel Öğretim Stratejileri



SUNUŞ YOLUYLA ÖĞRETİM

STRATEJİSİ











BULUŞ YOLUYLA ÖĞRETİM STRATEJİSİ











ARAŞTIRMA İNCELEME YOLUYLA ÖĞRETİM STRATEJİSİ




·         Ausubel tarafından geliştirilmiştir.

·         Anlamlı öğrenme

·         Doğrudan öğretim, öğretmen merkezli

·         Bilişsel alan bilgi basamağında, dersin giriş bölümünde etkili

·         Mantıksal sıra

·         Tümdengelim

·         Ön öğrenmelerin yetersiz olduğu durumlarda etkili

·         Bol örnek ve görsel destek anlamlı öğrenmeyi sağlar

·         Açıklayıcı ve yorumlayıcı yaklaşımla kavram, ilke genelleme öğretimi

·         Kavram haritaları

·         Ön düzenleyiciler


·         Bruner.

·         Dersin gelişme bölümünde ve kavrama düzeyi öğrenmelerinde etkili.

·         Örnekten-kurala (tümevarım)

·         Merak duygusu ve başarma isteği içsel güdüleri.

·         Öğrenci merkezli, öğretmen rehber.

·         Matematik, fen ve dil öğretiminde etkili.

·         Örnekler, zıt örnekler.

·         Yönlendirici sorular.

·         İpuçları.

·         Sezgiye önem verilir.

·         Örnek olay, tartışma, soru cevap, deney, gözlem, problem çözme yöntemleri kullanılır.





·         Dewey

·         İlerlemecilik eğitim felsefesi ile ilişkili

·         Üst zihinsel becerileri geliştirme

·         Problem çözme ve bilimsel yöntemi kullanma becerilerini geliştirme.

·         Dersin sonuç bölümü, sınıf dışına taşan uygulamalar

·         Yaparak yaşayarak, deneysel öğrenme,

·         Kalıcı öğrenme sağlama

·         Öğrenci merkezli, öğretmen rehber











2. EĞİTİMDE HEDEF BELİRLEME
Hedef genel anlamıyla varılmak istenen nokta olarak tanımlanabilir (Sönmez 1993:14). Eğitimde hedef ise, kişide gözlenmesi kararlaştırılan istendik özellikler olarak ele alınabilir. Bu özellikler bilgi, beceri, değer, ilgi, tutum, güdülenmişlik, kişilik vb. olabilir. Burada temel kavram “istendiktir”. “İstendik’ in ölçütü, ya da ölçütleri nelerdir? Hangi bilgi, beceri, değer, ilgi, tutum vb. istendik kabul edilecektir? Her İnsan ve toplum için ortak ölçütler var mı? İstendik’ in ölçütleri evrensel mi? Mutlak mı, yoksa göreli mi?” sorular ve yanıtları ile, İstendik davranışları kim(ler) belirleyecek? Bu işi yaparken ne(ler) yi göz önüne alacaklar.” soruları sürekli gündemdedir. Ayrıca “İnsan” nedir? Eğitiminin amacı nedir? Nasıl insan yetiştirmeliyiz? İnsana hangi davranışları nasıl ve ne yolla kazandırmalıyız? Kazanıp kazanmadığını nasıl belirleriz?” gibi sorular ve bunlara verilen yanıtlar, istendik davranışın neliğini ortaya koyabilir. Bu sorulardan da anlaşılacağı gibi sorun, istendik davranışın ölçüt olarak ele alınmasında yatmaktadır. Ölçüt, karar vermede temele alınan nesnenin gözlenip ölçülebilir her özelliği olarak tanımlanabilir. Eğitimde nesne (obje) insandır. İnsan aynı zamanda öznedir (suje) de. Bu durumda istendik davranışın ölçütleri, insanın gözlenip ölçülebilir özelliklerinden çıkarılabilir. Bugünkü bilimsel bilgiye göre “İnsan genellikle 46 kromozomdan oluşan biyo, kültürel, toplumsal ve psikolojik bir varlık “olarak betimlenebilir.

Bu betimlemeden hareketle, istendik davranışların belirleyicileri: insan, toplum, konu alanı (bilim, sanat, felsefe vb.) ve doğa olabilir; çünkü insanın biyolojik yapısı, yani gelişmiş bir beyin ve sinir sistemi, doğuştan getirdiği yetenekleri, geliştirilebilecek tutum, kişilik, ilgi vb. kapasiteleri vardır. Ayrıca bir toplum içinde yaşamaktadır. Doğanın yaptıklarının dışında, insanoğlunun yapıp ettiklerinin dirik bir örüntüsü olan kültürle etkileşim içindedir. Üstelik doğal bir çevrede yaşamaktadır. Tüm bunların etkileşimi sonucu onun psikolojik bir yapısı oluşmaktadır. İşte bu özelliklere bakmadan istendik davranışı saptamak, onun neliğine ters düşebilir. Bu dört değişkene BELİRLEYİCİLER denir. Şimdi bunları teker teker inceleyelim.


Belirleyiciler

İstendik davranışın belirleyicileri, insanın özelliklerinden çıkarılabilir. Bunlar; toplumsal gerçek, konu alanı (bilim, sanat, felsefe vb), kişi (birey) ve doğa olarak ele alınabilir.

Toplumsal gerçek: Bu bir bakıma kültürel gerçektir. Kültürel gerçek; toplumsal, ekonomik ve siyasal sistem olarak ele alınabilir. Toplumbilim (sosyoloji) genel olarak kişi, kurum ve toplum arasındaki İlişkileri inceleyen bir bilim dalıdır. Bir toplumsal sistem, çeşitli kurum ve kuruluşlarla bunlar arasındaki İlişkilerden oluşur. Bu kurumlar; aile, cemaat, cemiyet, kabile, klan, okul, ulus, devlet vb. olabilir. Ayrıca toplumda göç, kentleşme, intihar, suç, evlilik, boşanma, işsizlik, savaş gibi olgular da vardır. Gelenek ve görenekler, inanç sistemleri, moda, nüfusun yerleşimi, cinsiyete, yaşa, mesleklere göre dağılımı, toplumun gereksinim duyduğu İnsan gücü, okul, hastahane, fabrika, işyeri vb. toplumsal sistemin öğeleridir. Bu açıdan toplumsal sistem, ekonomik, politik ve eğitim sistemin bir üst sistemidir. Bu nedenlerden dolayı her sistem; hangi toplum, ulus için kuruluyorsa, o toplumun gerçeğinden hareket etmek zorundadır; çünkü o gerçeğe dayanmayan ve ondan hareket etmeyen sistem kısa zamanda bozulup yıkılmak zorunda kalabilir. Kurulacak bir sistem, toplumsal gerçeğe hem uymalı, hem de onu temele alıp daha tutarlıya doğru değiştirip geliştirmeye yönelmelidir. Eğer toplumsal sisteme yalnız uymakla kalırsa, onu değiştirip geliştiremez. Böylece amacını gerçekleştiremez. O, toplumun köhnemesine, gerilemesine ve yıkılmasına neden olabilir.

Her ulusun, toplumun, topluluğun gerçeği diğerininkiyle aynı değildir. Üstelik bir toplumu oluşturan her topluluğun da gerçekleri bire bir çakışmaz. Örneğin; Türkiye’de köy, kasaba, kent, büyük kent, büyük kentin semtlerinin, güney, kuzey, doğu, batı bölgelerinin toplumsal gerçekleri birbirlerinden farklıdır. Ülkelerle karşılaştırılınca ABD, Fransa, İngiltere ileri sanayi toplumları iken, Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir Hedefi, bu ülkelerin düzeyine gelip onları geçmektir. Türkiye, çağdaş uygarlık düzeyine yetişip onu geçmek istiyorsa, ileri sanayi ve bilgi toplumu haline gelmek zorundadır. Hedef bu olunca, eğitim sistemi de bu hedefi gerçekleştirecek biçimde planlanıp, uygulanmalı; uygulama sonuçlarına göre sürekli değerlendirilip geliştirilmelidir. Bunun için Türk toplumunda bulunan sorunların bilinmesi, bunları çözecek insan gücünün yetiştirilmesi gerekebilir. Sözgelişi, Türkiye’ de göçün, hastalıkların, grev, lokavt, boşanma, kan gütme, terör vb. gibi sorunların nedenleri, halihazırdaki durumu, doğurduğu sonuçları incelenmeli, bunlara çözüm yolları bulunup uygulanmalıdır. Bu tür araştırma ve incelemeleri yapacak, çözüm yollarını bulup önerecek ve uygulayacak olan insandır. Bu bağlamda, bu tür insanların hem nicelik, hem de nitelik açısından yetiştirilmesi eğitim sisteminden beklenir. Böylece eğitim sistemi, tüm toplumun gerçeklerinden hareketle, onun sorunlarına ve çözüm yollarına dayalı hedefler, içerik, eğitim ve sınama durumlarını saptamalıdır. Eğer bunu yapmazsa, hem kendisinin, hem de toplumsal sistemin bozulup yıkılmasına neden olabilir.

Buradan hareketle toplumun gereksinim duyduğu insan gücünün saptanmasına gidilmelidir. “Ülkede ne kadar bilgin, sanatçı, düşünür, doktor, subay, asker, işçi, kalfa, çırak, öğretmen, hakim, hemşire, mimar, mühendis, fabrikatör, işsiz vb. var?” Bunların nitelikleri ne? Ne kadar fabrika, hastahane, atölye, otel, dükkan, okul vb. bulunmakta ve bunların özellikleri nelerdir? Ne kadar mal üretilmekte ve tüketilmekte, kişi başına düşen ulusal gelir, enflasyon, sermaye, yatırımlar, kalkınma hızı vb. ne? En az kazananla en fazla kazanan arasındaki oran ne kadar? Yer altı ve yer üstü kaynakları neler, bunların kapasitesi ne kadar? Ne kadar radyo, televizyon, araba, buzdolabı, bilgisayar, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, telefon, faks, kitap, gazete vb. bulunmakta, satılmakta, alınmakta; neler okunmakta ve dinlenmekte, hastalıklar neler, bölgelere, yaşa, cinsiyete vb. dağılımı, hasta sayısı, okuyan öğrenci sayısı, okuldan ayrılanların sayısı ve nedenleri vb. neler?” gibi soruların yanıtları belirlenmelidir. Daha sonra istenilen özelliklerin neler olduğu saptanmalıdır. İşte halihazırdaki durum ile, ulaşılmak istenen arasındaki fark, toplumsal kalkınma gereksinimidir.
Aynca ülkede hangi ekonomik model yürürlükte ise, onun dayandığı ilkeleri bilen uygulayan ve geliştiren insanların yetiştirilmesi eğitim sisteminden beklenir. Örneğin; eğer kapitalist sistem temele alınmışsa, rekabet, girişimcilik, özel sektör, sermaye, kar ön plana çıkacak, kişiye ağırlık verilecektir. Buna karşılık sosyalist bir sistem savunuluyorsa, bu kez toplumsal çıkar, devlet sektörü, emek başat değer kabul edilecektir. Karma ekonomik sistemde de devlet ve özel sektör ekonomik yaşamda yerini alacak, bu yaşamı genellikle devlet düzenleyecektir. Serbest Pazar ekonomisinde ise, devlet yalnız yol gösterici, engelleri kaldırıcı olacak, serbest rekabete ve pazar ekonomisine dayalı bir anlayışı devreye sokacaktır. Bu bağlamda eğitim sistemi, hangi ekonomik model savunuluyor ve yürürlükte ise, ya da uygulanmak isteniyorsa, onu bilen, savunan, uygulayan, değerlendirip geliştiren ve ona yeni ufuklar açan üretici ve tüketici insanları hem nicelik, hem de nitelik açısından yetiştirmek zorundadır.

Bir toplumun devlet yapısı ve dayandığı felsefe, anayasası, yasama, yürütme ve yargı ile ilgili kurum ve kuruluşları, bunların işleyişi politik sistemi oluşturur. Her devlet; doğal olarak kendi politik anlayışını, yeni kuşaklara aktarmak ve benimsetmek ister. Bunu genellikle okullar ve yetişekler yoluyla yapar. Bu açıdan eğitim, resmi ideolojinin genç kuşaklara aktarılma süreci olarak tanımlanabilir. Bir devletin anayasası, onun uzak hedeflerini, politik felsefesini yansıtır. Ömeğin; demokratik, laik, sosyal adaletçi, çoğulcu parlamenter sistemi ve hukuk devletini savunan bir anayasa, bu hedefleri her yurttaşa kazandırmak için eğitim kurumunu devreye sokar. Hedef davranışları, içeriği, eğitim ve sınama durumlarını buna göre düzenler; çünkü bu tür değerler onun varlığını sürdürmesi için hem gereklidir, hem de istendiktir. Eğer komünist, sosyalist, faşist, monarşik, teokratik bir devlet kurulmuş ya da kurulacaksa, temele alınan ideolojiyi her bir kişiye kazandırmak için eğitim kurumları bir araç olarak kullanılır; yetişekler buna göre düzenlenip işe koşulur ( Sönmez 1993: 63-75).


Konu alanı: Hedef davranışların diğer belirleyicisi bilim, sanat, düşünce gibi insan etkinlikleri olabilir. İstendik davranışlar bir içerikle kenetlidir. Bunlar matematik, fizik, kimya, biyoloji. tıp, jeoloji, psikoloji, sosyoloji, antropoloji, tarih, coğrafya, ekonomi, resim, müzik, mimari, edebiyat, tiyatro, fotoğraf, sinema, beden eğitimi, kayak, futbol, torna, tesviye, makine mühendisliği, ağaç işleri, metalürji, felsefe, mantık vb. olabilir. Hedef davranışlar, bilim, sanat ve düşünce alanlarındaki gelişmelere ve değişmelere uygun olmalıdır. Ömeğin; çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmak bir ülke için hedefse, çağdaş bilim, teknik, sanat ve düşünceye göre kişiler yetiştirilmelidir; çünkü hedef ancak bu özelliklerle gerçekleşebilir. Bilim, teknik, sanat ve düşünce alanındaki gelişmeler, hedeflere yansıtılmalıdır; çünkü karşılaşılan sorunların çözümünde doğru yani geçerliği ve güvenirliği yüksek önermeler işe koşulmalıdır. Ayrıca bilimsel, teknik, sanatsal ve felsefi düşünce kişinin esnek olmasını, çok boyutlu düşünmesini, bilimsel şüpheyle donanık olmasını, her bilginin nesneye, ona ulaşma derecesine, ölçütlere, yöntemlerin özelliklerine, insanın bilme, kavrama, uygulama, analiz, sentez, değerlendirme ve zihinsel gücünün sınırlılığına, ölçütlere göre olduğunu bilip davranmasını gerekli kılar. Bu ilkeler, bilimsel, teknik, sanatsal ve düşünsel etkinliklerin temeli olarak ele alınabilir. Bu bağlamda, hedefler saptanırken konu alanının özellikleri de göz önüne alınmalıdır.
Kişi (birey): Eğitim sisteminin temel öğesi insandır. İnsan hem özne, hem de nesne durumundadır. Her türlü etkinlik, insanın davranışlarını istendik yönde değiştirmek üzere düzenlenir. İnsan biyo, kültürel, toplumsal ve psikolojik bir varlık olarak ele alınabilir. Bu önermeden de anlaşılacağı gibi, insanın temel yapısı biyolojiktir; çünkü o, genel olarak 23 anneden, 23 ‘de babadan alarak 46 kromozomdan ve tahminen 20 trilyon hücreden meydana gelmektedir. Bu yapı onun gizil güçlerini de oluşturur. İnsanın bilişsel, duyuşsal, devinişsel, sezgisel alanlarla ilgili doğuştan getirdiği özellikler vardır. Bu özellikler, ona kazandırılacak hedef davranışların sınırlarını çizebilir. Örneğin; doğuştan müzik yeteneğine sahip bir kişinin bu yeteneğinin sınırları, onun hangi davranışları kazanacağını belirleyebilir. Ayrıca bu tür doğuştan getirilen gizil güçler, eğitimle geliştirilebilir; çünkü eğitimin bir görevi de kişinin yeteneklerini en üst sınıra kadar getirmektir.
İnsanın gereksinimleri fızyolojik, güvenlik, sevgi-saygı, statü kazanma, kendini gerçekleştirme biçiminde aşamalı olarak beş basamağa ayrılmıştır. Bunlar, insanın insan olarak yaşaması için zorunludur. Fizyolojik gereksinimlerin bir adı da yaşamı sürdürmedir; çünkü bunlar; açlık, susuzluk, uyku ve sekstir. Bunları insan gidermeden yaşayamaz. Yalnız bunları değil, bunlarla beraber aynı zamanda güven, sevme sevilme, statü kazanma, kendini gerçekleştirme gereksinimlerini de gidermelidir. Bu nedenlerden dolayı, eğitimde hedef davranışlar belirlenirken, insanın bu gereksinimlerini yaşadığı doğal ve toplumsal ortamda nasıl gidereceği de göz önüne alınmalıdır.

Hiçbir insan diğerinin aynı değildir. Bir bakıma her insan diğerinden farklıdır; fakat bir bakıma da onun diğer insanlarla benzer tarafları vardır. Her insanın farklı ve benzer yanlarını geliştirmek de eğitimin hedeflerindendir. Bunlar, özel yetenek ve ilgi alanları olabilir. Üstün yetenekli, öğretilebilir ve eğitilebilir insanlar her toplumda bulunabilir. İşte benzer yeteneklere sahip olanlar teker teker eğitilecekleri gibi, birlikte eğitilebilirler. Bu kişilerin benzer ve temel özelliklerine göre hedef davranışlar belirlenmelidir. Örneğin; Türkiye’ de altı ve yedi yaşındaki çocuklar; zihinsel, duyuşsal, devinişsel ve sezgisel gelişim özellikleri ile okuma-yazma bilmeme, yüze kadar ikişer ikişer sayamama gibi nitelikler açısından benzerdirler. Bu nedenden dolayı Türkiye’de altı ve yedi yaşındaki çocuklar ilkokul birinci sınıfa alınırlar. Okula alınacak bu çocuklar, muhtemel öğrencilerdir. İşte ülkedeki tüm bu muhtemel öğrencilerin genel özelliklerine bakılarak, onlara kazandırılacak hedef davranışlar saptanabilir.


Doğa:İnsan aynı zamanda doğal bir.varlıktır ve doğal bir ortama doğmaktadır. Yeme, içme, nefes alma, seks gibi temel gereksinimlerini doğadan karşılamaktadır. Doğal ortam olmadan, insanın yaşaması mümkün değildir; ama insan olmadan doğal yaşam sürebilir. İnsan doğal yaşamı hızla bozmaya başladı. Hava, su ve toprak kirlenmesi insanlığı tehtid eder bir duruma geldi. Böyle devam ederse, insanların büyük bir çoğunluğu çok kısa bir zamanda ölebilir. Ayrıca doğadaki enerji kaynakları hızla tükenmektedir. Bu kaynakların yerine yenilerini koymak, ya da bulmak zorunda insan kalabilir. İşte bu nedenlerden dolayı, doğayı koruyacak ve onunla denge kuracak kişiler yetiştirmek gereklidir. Eğitimde istendik davranışlar belirlenirken, insan artık doğayı da göz önüne almak zorundadır.

Toplumsal gerçek, konu alanı, kişi ve doğayı göz önüne alıp, bunlardan birine ters düşmeden, onlarla dirik bir denge kurarak saptanan hedeflere ADAY HEDEFLER denebilir. Aday hedefler bu dört belirleyiciden geçmek zorundadır. Bunlardan birine takılan hedef elenebilir.



Yüklə 364,59 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin