DELİ KIZ
(İkinci Perde)
(Perde açıldığında sahne boştur. Eşyaların yeri değişmiş, Bir telefon konulmuştur. Evin arkasından bir taksi sesi duyulur. Ve Gülizar saçları dağınık, sarhoş gibi bir halde sahnenin arkasından çıkar. Çevreye bir şey arıyormuş gibi bakar.)
GÜLİZAR – Galiba burası. Ya değilse? Öf ya çalsam mı kapıyı? (Bir polis yaklaşır.)
POLİS – Ne arıyorsun bu saatte sokakta?
GÜLİZAR – Memur bey ben yabancıyım. Otobüsten yeni indim. Ablam burada oturuyor, ona geldim ama evi hangisiydi onu karıştırdım.
POLİS – Nereden geliyorsun?
GÜLİZAR – Kars’tan.
POLİS – Yoksa evden mi kaçtın?
GÜLİZAR – Yok memur bey, vallahi kaçmadım.
POLİS – Çok gördüm evden kaçanları. Artist olmak, şöhret olmak için o sıcacık baba ocağını terk edip büyük şehirlere gelenleri çok gördüm. Ve çoğunun da sonu batak olur. Uyuşturucuyla tanışırlar, Fuhuş yaparlar.
GÜLİZAR – Allah korusun. Ben ablamın yanına sınavlara hazırlanmak, okumak amacıyla geldim memur bey.
POLİS – İnanayım mı sana?
GÜLİZAR – Vallahi doğru söylüyorum.
POLİS – Peki senin saçın başın neden dağınık, sarhoş gibisin?
GÜLİZAR – Yolculuktandır, dedim ya Otobüsten yeni indim.
POLİS – Aç bakayım kollarını (Gülizar kollarını dirseklerine kadar açar, Polis dikkatle inceler) Herhangi bir iz yok, uyuşturucudan şüphelenmiştim. Sen şimdi hangi ev olduğunu bilmiyor musun?
GÜLİZAR – Emin değilim.
POLİS – Hah, Muhtarlık şuradaymış, muhtara soralım (Polis, Gülizar ile sahnenin arkasına geçer. Seyirci buradaki konuşmaları duyar, ama sahne boştur. Kapı vurma sesi duyulur ve sahne arkasında konuşmalar başlar.)
SES – Kim o?
POLİS – Ben polisim. Muhtarı arıyorum.
SES – Muhtar benim, buyurun ne oldu (Kapı açılma sesi duyulur.)
POLİS – Kusura bakma muhtar, kızımız yoldan gelmiş, ablasının evini bulamamış
GÜLİZAR – Ablam Naciye, Kocası Adnan
SES – Şu bizim kahveci Adnan mı?
GÜLİZAR – Evet, evet.
SES – Şu köşedeki ev.
POLİS – Kusura bakma muhtar, rahatsız ettik. Demek ki önünde konuştuğumuz evmiş. Gel bakalım. (Gülizar ile sahnenin arkasında çıkar ve gelip kapıyı vururlar.)
NACİYE – (İçerden çıkarak kapıya doğru gelir.) Geldim, geldim. Kim o?
POLİS – Ben polisim. Kapıyı açar mısınız?
NACİYE – Polis mi? Adnan’a bir şey mi oldu acaba? (Pencereye gelip bakar, polisi görür.) Ana, gerçekten polis (Şaşkın ve telaşlı bir şekilde kapıyı açar ve Gülizar ‘ı görür.) Gülizaaaaaaar. (Sevinerek boynuna sarılır.) Ay memur bey, nasıl korktum bir bilseniz.
POLİS - Hadi hoşça kalın.
GÜLİZAR – Çok teşekkür ederim memur bey. zahmet oldu, siz olmasaydınız bulamayacaktım.
POLİS – Ne zahmeti? Bu bizim görevimiz. (Polis sahneyi terk eder, Gülizar ile Naciye içeri girer.)
NACİYE – Kız nereden esti aklına ablana gelmek? Bari bir haber verseydin, gelip karşılasaydık. Epey oldu görüşmeyeli. (Sarılır öper.) Sen de bayağı güzelleşmişsin. Peki bu halin ne senin?
GÜLİZAR – Yolculuktan halsiz düştüm abla.
NACİYE – Ben sana şimdi banyoyu hazırlayayım, hiçbir şeyin kalmaz. (İçeri geçer ve su sesi duyulur, Naciye içerden konuşur.) Babam, annem nasıl Gülizar?
GÜLİZAR – Hepsi iyidir abla. Annem Hatice ablama uğramıştı, ama döndü.
NACİYE – (İçerden çıkar, sitemli bir şekilde) Tabi, Hatice öz kızı, ben üvey kızıyım. Adnan’ı sevdim kaçtım. Onların istediğine varmadım diye bu kadar küskünlük, bu kadar nefret olur mu ya? Hadi babam inat, annemin yüreği hiç yanmaz mı?
GÜLİZAR – Yanmaz mı abla? Babamın bile yanıyor. Ama bir bahane bulamadılar işte. Hep diyorlardı çocuğu olunca gider hem Naciye’yi affederiz hem de çocuğu görürüz. Sizden de ses çıkmadı hiç (Naciye başını öne eyer.)
NACİYE – Çok istedik çocuk, ama allah vermedi ne yapalım.
GÜLİZAR - Abla banyo tamam mı?
NACİYE – Su şimdi ısınır. Sen okulu bitirdin değil mi?
GÜLİZAR – Evet abla, lise bitti.
NACİYE – Tamam o zaman, seni bırakmam ben. Burada kursa da gidersin. Daha iyi bir okul tutturursun. Bana da yarenlik edersin. Tamam mı Gülizar’ım, canım, kardeşim benim.
GÜLİZAR – Tamam abla. Su ne oldu ya, çok yorgunum.
NACİYE – Daldım kız. (İçeri geçer, sus sesi gelir içerden.) Gülizar, gel canım. (Gülizar da içeri geçer. O arada Adnan sahnede görünür ve kapıyı sessizce açıp içeri girer.)
ADNAN – (İçeri kulak kabartır, su sesi duyar.) Allah allah, bu saatte banyo! (Naciye içerden kahkaha atar ve konuşması duyulur.)
NACİYE – Canım benim. Sırtına kese yapayım mı bitanem? (Adnan iyice şaşırır ve başını içeri uzatıp bir süre kulak kabartır.)
ADNAN - En sonunda bana bunu da mı yapacaktın Naciye? Kocasını aldatma modasına sen de mi uydun? (Naciye içerden çıkar ve Adnan’ı yakalar.)
NACİYE – Utanmıyor musun kapı dinlemeye? Ayıp, ayıp.
ADNAN – (Sinirli bir şekilde) Kim o içerdeki?
NACİYE – Misafir.
ADNAN – Sabahın köründe ne misafiri?
NACİYE – Tanrı misafiri bu, zamana bakar mı?
ADNAN – Başlatma tanrı misafirinden. Peki, banyoda ne işi var?
NACİYE – Şeyyyyyy.
ADNAN – Bir gün yakalanacağını hesaba katmadın değil mi sevgilinle?
NACİYE – Sevgili mi? (kahkahayla güler) Adnaaan!
ADNAN – Söyle bakalım kimle aldatıyorsun beni, kasap mı, bakkal mı?
NACİYE – Teessüf ederim Adnan, nasıl böyle düşünürsün? Beni onlara mı layık görüyorsun? O kadar düştüm mü? (Güler, Adnan içeri girmeye çalışır, Naciye engel olur.) Banyodaki sevgilimdir işte, alen delon.
ADNAN – Utanmadan bir de dalga geçiyorsun (Gülizar içerden bağırır.)
GÜLİZAR – Abla, havluyu nereye bıraktın?
NACİYE – Sağda asılı.
ADNAN – Bu da kim Naciye?
NACİYE – Kim olacak, Gülizar.
ADNAN – Neeee, Gülizar mı? Ah Naciye’m, özür dilerim. Ama ne yapayım ya kıskancın biriyim işte. Seni çok seviyorum. (Naciye’ye sarılır. Gülizar içerden çıkar.) Gülizar, hoş geldin. (Gülizar’a sarılır.)
GÜLİZAR – Hoş buldum Enişte. Nasılsın, hep gece mi çalışıyorsun sen?
ADNAN – İyiyim Gülizar. Ne yaparsın geçim derdi. Bir işimiz var mı sen ona bak, ha gece çalışmışsın ha gündüz. Önemli olan geçimi sağlamak. E ne var ne yok memlekette, nasıl millet?
GÜLİZAR – Bizimkiler iyi ama sizinkileri görmedim enişte.
NACİYE – Yorgunluğun biraz olsun geçti mi Gülizar?
GÜLİZAR – Pek sayılmaz abla.
NACİYE – O zaman git biraz uyu, sonra konuşursunuz, bol bol zamanımız olacak.
ADNAN – Evet Gülizar, sen uyu, bende biraz kestiririm. Geldiğine çok sevindim. (Gülizar içeri girer. Telefon çalar)
NACİYE – Alo buyurun.....evet..... Osman amca benim, Naciye. Nasılsınız? ...Yengem, Gülcan, onlar da iyiler mi? ...Evet....hı....hı....hı....Evet burada, bu sabah geldi...Neeee...Kaçtı mı?
ADNAN – Ne olmuş Naciye, kim kaçmış?
NACİYE – (Eliyle Adnan’a sus işareti yapar.) Osman amca...neeee, intihar mı? Yakaladın mı? ....evli biriyle hem de.....Yok iyi görünüyor....Nişan mı, hayırlı olsun....bozuldu mu,,aa neden? ...Gülizar mı? ....Tamam amca sen endişelenme, babamlar ararsa burada olduğunu söylersin, merak etmesinler....Tamam...tamam...Adnan da selam söylüyor..sen de selam söyle...Hoşça kalın. (Telefonu kapatır.)
ADNAN – Ne olmuş ya, intihar, kaçma, nişan bozma, nedir bunlar?
NACİYE – Gülizar Osman amcamlardan kaçmış. Amcam evli biriyle yakalamış Gülizar’ı, o da intihara kalkışmış.
ADNAN – Allah allah. Tahmin ettim bu kızda bir haller var diye. Nişan nedir?
NACİYE – Gülcan’ı nişanlamışlar, ama Gülizar nişanı bozdurmuş. Adnan, bu işin aslını Gülizar’dan öğreniriz. Amcamın sözlerini ben pek inandırıcı bulmadım.
ADNAN – Sakın kızı azarlamaya falan kalkma.
NACİYE – Deli misin, yapar mıyım? Adnan, Gülizar hep bizde kalsın olur mu? Bizim kızımız gibi?
ADNAN – Tabi karıcığım. Ben buna çok sevinirim. Genç kız da olsa hala çocuk. Evimizde bir çocuk olsun istemem mi? Yıllardır özlemimiz bu değil mi? Bak hemen içerdeki odayı Gülizar’a hazırlayalım. O eski somyayı atalım, ona yeni bir karyola alalım, rahat eder. Sende artık çeyizlerine kıyarsın. Nevresimler, çarşaflar kurtulsun naftalin kokusundan, biraz da insan koksunlar, çocuk koksunlar. (Naciye’nin gözleri dolar ve Adnan’a sarılır.)
NACİYE – Adnan’ım, canım, iyi ki sana varmışım, iyi ki kaçmışım. Seni çok seviyorum.
ADNAN – Canım karıcığım benim.
NACİYE – Dur hele şu kızla bir konuşayım ben (İçeri seslenir.) Gülizar uyuyor musun?
GÜLİZAR – (İçerden) Uyumuyorum abla, uzanmışım sadece.
NACİYE – Kendini nasıl hissediyorsun?
GÜLİZAR – Daha iyi, kendime geldim
NACİYE – Gelsene o zaman buraya (Gülizar içerden çıkar.)
ADNAN – (Gülizar’a sarılarak) İyi görünüyorsun bak, yüzüne renk gelmiş.
NACİYE – Osman amcam aradı, merak etmiş.
GÜLİZAR – Ya, demek merak etmiş? Ne anlattı?
NACİYE – Sen kaçmışmışsın, intihara kalkışmışsın, Gülcan’ın nişanını bozmuşsun, öyle mi?
GÜLİZAR – Hepsi doğru. Peki, beni kovduğunu da söyledi mi?
NACİYE – Kovmak mı? Öyle bir şey söylemedi. Sen en iyisi hepsini baştan anlat.
GÜLİZAR – Peki Abla. Gülcan, verdikleri adamı sevmiyordu.....(Gülizar anlatmaya başlar ve sahne kararıp aydınlanır.)
ADNAN – Vay be, demek Osman amcanız kızı bir arsaya vermiş.
NACİYE – Ama Gülizar, Osman amcamın bir başkasının yanında onuru zedelediği, gururunu kırdığı için intihara kalkışman akıllı işi mi?
GÜLİZAR – Tek sebep bu değildi abla.
NACİYE – Başka sebeplerde mi var?
GÜLİZAR – Var ya. Aldatmalar, yalanlar.. (Gözlerini siler.)
NACİYE – Ne yalanı, ne aldatması Gülizar?
GÜLİZAR – Ne meraklısın abla ya. Bilseniz ne olacak. Cevap vermeyeceğim işte. (Ağlayarak kaçıp içeri girer.)
ADNAN – Fazla gitme kızın üstüne.
NACİYE – Ama Adnan.
ADNAN – Adnanı madnanı yok. Bırak canı ne zaman ister o zaman anlatır. Siz şimdi gidin mobilyacıya karyola, komodin, dolap falan bakın. Gülizar beğensin, gider alır geliriz. Sıcağı sıcağına bu işi halledelim. Tamam mı canım?
NACİYE – Tamam canım. (İçeri girer.)
ADNAN – Meğer dünya dönüyormuş da, benim haberim yok. (Naciye içerden Gülizar ile çıkar.)
NACİYE – Adnan biz çıkıyoruz. Biraz dolaşıp alış veriş falan yaparız belki.
ADNAN – (Gülizar ile Naciye evden çıkarak sahneyi terk eder) İşte benim yuvam. Şükür ele güne muhtaç değilim. İhtiyacım olan her şeyimiz var. Ama önemli bir eksiğimiz var. Evliliğimiz meyve vermedi. Kulağım çocuk ağlamasına, onun anne baba demesine ne kadar hasret bir bilseniz. Hey allahım, bir çocuk verseydin… Başkalarının çocuklarını severek, okşayarak avutuyoruz kendimizi. Elbette bütün çocuklar sevilmeye layıktır. Ama hiç biri kendi çocuğunun verdiği tadı veremez, (Seyirciye sorar) değil mi? Gülizar ne iyi etti de geldi. Naciye yalnız kalmaktan şikâyet ederdi. Eve bir çocuk şenliği havası çöktü, kendimi neşe içinde hissediyorum. Çok mutluyum çok. (Telefon çalar.) Alo... Evet... Kimi aradın? ...Gülizar mı? ...Sen kimsen, ne yapacaksın Gülizar’ı. Gülizar şu an evde değil, geldiğinde söylerim. Kim aradı diyeyim. Cemil... Peki. İyi günler. Ben biraz uyuyayım ya. Gece çalışmak da yoruyor insanı. (Adnan içeri geçer, sahne kararıp aydınlanır. Naciye ve Gülizar eve yaklaşmaktadırlar. Naciye kapıyı çalar, Adnan içerden çıkar.) Kim o?
NACİYE – Biziz Adnan. (Adnan kapıyı açar, içeri girerler.)
ADNAN – Ne yaptınız bakayım? Hani alış veriş yapacaktınız? (Naciye ye usulca sorar) Baktınız mı mobilyacıya?
NACİYE – (Fısıldayarak) Evet baktık Adnan. Mobilyacıya söyledim senin uğrayacağını. O biliyor neleri beğendiğimizi, ben ona söyledim.
ADNAN – Tamam, ben şimdi gider hallederim. Ha, Gülizar, seni Cemil diye biri aradı. Okul arkadaşınmış.
GÜLİZAR – Cemil mi? Nereden öğrenmiş burada olduğumu?
ADNAN – Epeydir arıyormuş, sadece onu söyledi, bende sormadım.
NACİYE – Gülizar kim bu Cemil, ne iş?
GÜLİZAR – Arkadaşım abla, okuldan has bir arkadaşım. Çok iyi biri ama abla, çok.
NACİYE – Ahmet gibi mi?
GÜLİZAR – Hayır, Cemil kimseye benzemez. Ne dedi enişte başka.
ADNAN – Sonra ararım dedi. (Telefon çalar, Gülizar telefonu açar.)
GÜLİZAR – Alo buyurun.... Cemiiiiiiiil. Nasıl sevindim anlatamam... Neeeee, burada mısın? ....Şu an nerdesin? .....Tamam Cemil, durakta bekle, ben hemen geliyorum. (Aceleyle çıkar.)
ADNAN – (Gülizar’ın arkasından şaşkın bir halde bakar) Naciye, Ahmet de kim?
NACİYE – Ahmet bizim köylü Gülenaz’ın oğlu. Gülizar’ın sevdiği çocuk.
ADNAN – Peki Gülizar’ın sevdiği var da, bu Cemil denilen çocuğa neden koşarak gitti?
NACİYE – Adnan, Gülizar’ın intihar sebebi asıl o çocukmuş, Ahmet. Yolda anlattı Gülizar ben bile utandım.
ADNAN – Utanılacak bir şey mi yapmışlar?
NACİYE – Gülizar değil, kardeşim Hatice. Kocasını aldatıyormuş. Hem de Ahmet’le. Annem yakalamış. Bize de uğrayacakmış annem, ama canı sıkılınca memlekete dönmüş.
ADNAN – (Çok şaşırır) Deme. Gerçekten ayıp etmişler. Neyse, hazır Gülizar yokken ben gidip mobilyaları getireyim, kıza sürpriz yapalım. Bunca moral bozukluğunun üstüne belki iyi gelir.
NACİYE – Tamam Adnan. (Adnan çıkar.) Ben de odayı boşaltayım bari mobilyalara yer açılsın, Gülizar’ımın karyolasına, Gülizar’ımın dolabına. (Gülizar ile Cemil eve doğru yaklaşır, Gülizar kapıyı çalar, Naciye kapıyı açar ve içeriş girerler.)
GÜLİZAR – Abla bu Cemil, okuldan arkadaşım.
NACİYE – Hoş geldin Cemil.
CEMİL – Hoş buldum abla. (Cemil ile Gülizar oturur, Naciye ayaktadır. Bir süre sessizlik olur, bir birlerinin gözlerine bakarak kahkaha atarlar.) Kendimi kız istemeye gelmiş gibi hissettim abla. (Hepsi güler) Bu son anımda çok güleceğim bir hatıra oldu.
NACİYE – Son anın mı? (Gülizar kalkıp asker selamı verir.)
GÜLİZAR – Abla, Cemil asker oluyor.
CEMİL – Evet, kâğıtlarımı bile aldım, aslında şu an askerim ben. Düğmeme dokunan altı aydan başlar. (Gülerler.)
NACİYE – Çok şakacısın Cemil. Neyse hayırlı teskereler dilerim.
CEMİL – Abla ya, daha başlamadan teskere mi olur?
NACİYE – Senin ailen nerede Cemil?
CEMİL – Memleketteler abla
NACİYE – Sen de burada mı oturuyorsun?
CEMİL – Yok abla. Buraya Gülizar’ı görmeye geldim.
NACİYE – Nereden geliyorsun şimdi?
CEMİL – (Gülizar’ın kulağına eğilir) Ablan savcı gibi sorguya çekiyor beni, bilseydim savcılıktan iyi hal kâğıdı, sağlık raporu, ikametgâh ilmuhaberi de getirirdim. (Gülizar güler, ama güldüğünü belli etmemeye çalışır) Memleketten geliyorum abla.
NACİYE – Ooo bayağı yol gelmişsin.
CEMİL – Evet bayağı yol, ama Gülizar için değer.
NACİYE – Hımmm. Ben bir çay yapayım. (İçeri geçer.)
CEMİL – Keşke sen kahve yapmaya gitseydin Gülizar.
GÜLİZAR – Söyleyeyim ablam yapsın.
CEMİL – Hayır, senin yapman gerekir.
GÜLİZAR – Neden?
CEMİL – Dedim ya kendimi kız istemeye gelmiş gibi hissettim. Sende kahve yapsaydın da, tamam olsaydı. Baksana ablan bile ne sorular sordu bana.
GÜLİZAR – (Cemil’in göğsüne yumruk vurur.) Delisin sen.
CEMİL – Hadi çıkalım ya, çayımızı dışarıda içeriz. Zamanım daralıyor.
GÜLİZAR – Peki (İçeri bağırır.) Abla biz çıkıyoruz, çay falan yapma. (Naciye içerden çıkar.)
NACİYE – Ya daha biz de kahvaltı yapmadık, birlikte yapardık.
GÜLİZAR – Siz yapın abla, biz biraz dolaşalım.
NACİYE – Peki, ama yemek hazırlayacağım ona göre, geç kalmayın
GÜLİZAR – Peki abla (Cemil ile çıkarlar.)
NACİYE – (Bir süre arkalarından bakar) Bu çocuk Gülizar’ı sevmese, kalkıp buralara kadar gelir mi? Ama neşeli ve rahat çocuk. Gülizar da boş değil ona karşı. Ama ne olursa olsun aranıp sorulmak güzel bir şey. Umarım bu çocuk da benim Gülizar’ımı üzmez. (Adnan kapıyı çalar, Naciye kapıyı açar.) Almadın mı Adnan?
ADNAN – Almaz mıyım. Yolda getiriyorlar. Yerini boşalttın mı sen?
NACİYE – Başlamıştım, Gülizar ile arkadaşı gelince yarım kaldı.
ADNAN – Hadi o zaman acele edelim. (içeri geçerler. Araba sesi duyulur, Adnan içerden çıkar kapıyı açarak dışarı seslenir.) Ustaaaaa bu eve. bu eve. Araba sesi artar. Adnan içeriye bağırır.) Naciye, Naciye mobilyalar geldi. (Sahne kararır. Sahne aydınlandığında Adnan ile Naciye yorulmuş bir halde oturmaktadırlar.) Güzel oldu değil mi Naciye?
NACİYE – Evet Adnan, hem de çok güzel oldu. Sağ ol düşündüğün için. Valla Gülizar’a sürpriz olacak. Mobilyalardan çok, gösterdiğin ilgi onu mutlu edecek.
ADNAN – O ne demek Naciye, ben Gülizar’ı oldum olası severim. Siz de zevkliymişsiniz, ne güzel renk ve model seçmişsiniz.
NACİYE – Gülizar beğenmişti.
ADNAN – Neyse Naciye, benim bir işim vardı, onu da halledip gelir uyurum biraz. (Çıkar.)
NACİYE – (Biraz oturur.) Bayağı da geç oldu, ben şimdi ne yemek yapsam. Çocuğa da ayıp olmasın. (Gülizar ile Cemil eve doğru yaklaşır, Gülizar kapıyı çalar.) Eyvaaaahhhh, geldiler. Ben ne yapacağım şimdi? (Kapıyı açar.)
GÜLİZAR – (Neşeli bir şekilde) Merhaba ablaaaa.
CEMİL – Merhaba abla.
NACİYE – Hoş geldiniz çocuklar. Bende uyuyup kalmışım, yemek falan yapamadım ya
GÜLİZAR – İyi ki bizim için yapmamışsın. Çünkü biz yedik. Abla Cemil gidiyor, biletini de aldık, senle vedalaşmaya geldi.
NACİYE – Ya kusura bakma Cemil, bir şey yapamadım. Gününüz nasıl geçti bari?
GÜLİZAR – Bu günü hiçbir şeye değişmem. Harika bir gün geçirdik.
CEMİL – Evet, güzel bir gündü, ama en güzeli Gülizar’la birlikte olmaktı. (Bir süre sessizlik olur, Naciye bir Gülizar’ın, bir Cemil’in gözlerine bakar. Cemil saatine bakar.) Evet abla, müsaadenizle ben kaçsam.
NACİYE – Böyle olmadı ama müsaade senin. (Cemil Naciye ile vedalaşır ve Gülizar’a vedalaşmak için yönelir, Gülizar dışarıya çıkacağını ima eder dışarı çıkarlar. Naciye pencereden onları izler.)
GÜLİZAR – Ben de gelip seni uğurlayayım.
CEMİL – Hayır Gülizar, Sen gelme. Gelmeni istemiyorum. (Gülizar’a sarılır o sırada kendi cebinden bir zarf çıkarıp Gülizar’ın cebine koyar.) Kendine iyi bak Gülizar. Bana yaz tamam mı?
GÜLİZAR – Sende kendine iyi bak. Gelişin beni çok sevindirdi. Sana yazacağım ve seni unutmayacağım. Sen de beni unutma.
CEMİL – Unutur muyum?
GÜLİZAR – Unutmazsın, biliyorum. (Cemil ara sıra geri dönüp Gülizar’a bakarak sahneyi terk eder. Gülizar içerir girer girmez zarfı çıkarır.)
NACİYE – Nedir o Gülizar, aşk mektubu mu yoksa?
GÜLİZAR – Aman abla, ne bileyim nedir? (Zarfı açar ve mektubu okumaya başlar. Naciye merakla Gülizar’ı izler.) Abla sen haklıymışsın.
NACİYE – Ne yazıyor? Sesli oku
GÜLİZAR – Sevgili Gülizar, seninle sevgi ve dostluğa dayalı, ömür boyu sürecek bir arkadaşlık kurmuşuz. Samimiyetin, yakın ilgin ve davranışların hep bir dosta yakışır biçimde gelişti. Ama bu gelişme benim yüreğimde farklı boyutlara ulaştı. İstemedim böyle olmasını, ama yüreğime de engel olamadım. Belki hiç, tahmin etmiyorsun, belki aklından geçmiştir. Seni hayal kırıklığına uğratsa da, ne kendimden ne de senden saklayamayacağım bir gerçek var ortada. O da seni seviyor olmam.
NACİYE – Ben tahmin etmiştim. O kadar belirgindi ki davranışları. Başka ne diyor?
GÜLİZAR – Gün geçtikçe bu duygu daha da büyüdü. Çok kez sana açılmak istedim. Ama samimiyetimiz, dostluğumuz bozulur korkusuyla hep sakladım. Ama bu ateş içimde yandı hep. Hep seni düşünüyordum. Hayallerim düşlerim hep senle doluydu. Dayanamadım, seni arayıp bulmak istedim. Aradım sordum, yorulmadım, yorulamazdım. Çünkü bir umut vardı içimde. Seni bulduğum an mutlu olacaktım. Ve nihayet buldum. Seni görme mutluluğunu yaşadım. Hiçbir şey değişmemişti. Değişen tek şey senin daha bir güzelleşmiş olmandı. Seni çok sevdiğimi daha iyi anladım. Ve sen yine üç yıl önceki Gülizar’dın. Samimi, sevgi dolu, sıcak. Artık içimdeki bu duyguyu sana açıklamamın zamanı gelmişti. Önce konuşmak istedim. Ama eğer bozulursam, yüzündeki o ifadeyi görmek istemediğim için yazmayı tercih ettim. Evet Gülizar, seni seviyorum, hem de çok seviyorum. Bundan sonra, sadece arkadaşım, dostum değil, aşkım olmanı da istiyorum. Kararını bana lütfen bildir. En çok evet demeni bekliyorum. Ama hayır dersen, dost kalalım deme. Çünkü bundan sonra dostluğun bana acı verir. Yanıtını bekleyeceğim. Kararını verirken seni çok sevdiğimi unutma. Sevgiler. Seni çok seven Cemil.
NACİYE – Bitti mi?
GÜLİZAR – Bitti.
NACİYE – Ee, ne düşünüyorsun?
GÜLİZAR – Ya abla, bu erkekler niye böyle? Dostluktan arkadaşlıktan anlamazlar, yakınlık gösterdiğinde hemen aşk meşk gibi şeyler düşünürler? Arkadaş olamayacak mıyım? Artık hiçbir erkeğe bu şekilde yakınlaşamam ki ben. Ya bu da yanlış anlarsa beni diye düşünüp duracağım. He abla niye böyle bunlar?
NACİYE – Gülizar, geç şimdi bunları. Bana masal anlatma. Aslında sen de bal gibi seviyorsun Cemil’i. Hatta belki Cemil’in seni sevdiğinden daha çok seviyorsun onu. Ama sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm.
GÜLİZAR – Beni sevip âşık olabilir, buna saygı duyarım. Ama ben hiç o şekilde düşünmedim, düşünmüyorum da. Zaten erkeklere karşı soğudum, güvenim kalmadı. Bu türlü bir ilişkiye hazır değilim. Hem onu sevip sevmediğimi de bilmiyorum. Yani seviyorum, daha doğrusu seviyordum, dostluğunu arkadaşlığını, ama şimdi bilmiyorum (Mektubu koynuna sokar, içeri geçer.)
NACİYE – Bu kızın dışı hayır dese de içi evet diyor. Neyse bakalım zaman ne gösterecek.
GÜLİZAR - (İçerden bağırır) Abla, bunlar ne zaman geldi
NACİYE – Senin için Gülizar, senin için. Enişten aldı. (Gülizar, içerden çıkar)
GÜLİZAR – Ay abla, çok fenasın. Mobilyacıyı gezerken, öylesine dolaştığını söylemiştin. (Naciye ‘nin boynuna sarılır.) Canım ablam. Teşekkür ederim. (İçeri geçer. Adnan eve girer.)
ADNAN – Naciyeeee, Naciyeeeee (Sarılır öper, belinden kavrayıp döner.) Naciye, canım benim.
NACİYE – Ne oldu Adnan hayrola, nedir bu halin?
ADNAN – Çok sevinçliyim, çok mutluyum, çok..
NACİYE – Görüyorum mutlu olduğunu, ama neden, söylesene bende sevineyim.
ADNAN – Çocuk, Naciye, çocuk...
NACİYE – Ne çocuğu Adnan?
ADNAN – (Göbek atarak) Bizim çocuğumuz Naciye, bizim çocuğumuz.
NACİYE – Adnan neler söylüyorsun sen, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
ADNAN – Duyuyor Naciye, duyuyor. Sende duyuyor musun, bak sana anne diyor, bana baba diyor. Bizim çocuğumuz Naciye (Naciye dış kapıyı açıp sağa sola bakar, geri döner) Naciye’m bizim de çocuğumuz oluyor (Kulağına fısıldar.)
NACİYE – Sahi mi söylüyorsun Adnan? (Sevinmeye başlar.)
ADNAN – Evet Naciye’m sahi söylüyorum. Hepsine inanabilirsin.
NACİYE – ADNAN – Alladım sana şükürler olsun. (Bir birlerine sarılır ve sonra karşılıklı oynamaya başlarlar. Sahne kararıp aydınlanır. Sahne aydınlandığında Gülizar 30 yaşları görünümündedir. Kanepeye oturmuş, çocuk da başını Gülizar’ın dizine koymuş, dinlemektedir.)
ÇOCUK – Peki anne sonra ne oldu?
GÜLİZAR – Naciye ablam, yani teyzenle Adnan eniştem çocuk sahibi oldular. Çocuk Esirgeme Kurumundan bir bebek almış Eniştem.
ÇOCUK – Elif ablamı değil mi?
GÜLİZAR – Evet Elif ablanı.
ÇOCUK – Peki anne sen o mektuba cevap verdin mi?
GÜLİZAR – Vermedim.
ÇOCUK – Niye vermedin?
GÜLİZAR – Düşünmek için zamana ihtiyacım vardı. O sırada Cemil’in eskiden sevdiği bir kız vardı, onun Cemil için intihar ettiğini öğrendim. Ve bende bu durumdan dolayı Cemil’e hem kızdım hem de ondan soğudum. Onun uğruna ölümü göze alan bir kız varken, o bunu bile bile bana teklifte bulunmuştu. Hoşuma gitmemişti bu durum. Bende kendimi derslerime verdim, sınavı kazandım, üniversiteye gittim.
ÇOCUK – Cemil haber alamayınca senden vaz mı geçti?
GÜLİZAR – Vazgeçmedi. Ardı ardına gelmeye başladı mektupları. Okulun adresini bile bulmuş, oraya da gönderiyordu. Yağmur gibi yağıyordu mektupları, birini okuyup bitirmeden öteki geliyordu. Ben ise hiç birine cevap yazmadım, yazmıyordum. Delilenmişti ve son mektubunda beni kaçıracağını yazmış, tehditler savurmuştu. Bir tek o mektubuna cevap yazdım. Anlamadın mı Cemil dedim, sana yazmamakla hayır diyorum. Ve dostluğumda sana acı verecekse neden yazayım demiştim. Sonra Cemil’in mektupları kesildi. Askerliğini bitirdiğinde, pat diye okulun önüne geldi, buldu beni. Ve hazırlıklı gelmiş. Tuttuğu gibi kolumdan bindirdi arabaya, Arabaya bindiğimde eterle beni bayıltmış. Gözümü açtığımda kendimi bilmediğim bir köyde bulmuştum. Yani direnmeme rağmen beni kaçırmayı başarmıştı. Gerçi ben de Cemil’i seviyordum aslında. Ama bir kere ağzımdan hayır çıktı, niye çıktı onu da bilmiyorum. Belki kıskandım, ölen kızdan dolayı, belki Ahmet gibi yapar diye düşündüm. Hala emin değilim. İlk zamanlar çok huysuzluk ediyordum, ama sonra sevmeye başladım. Şimdi de gördüğün gibi çok mutluyuz.
ÇOCUK – Yani senin anlattığın Cemil, benim babam Cemil mi?
GÜLİZAR – Başka biri mi sanmıştın? (Kahkaha atar.)
ÇOCUK – Helal olsun benim babama. Sevdiğini almış. Büyüyünce ben de babam gibi olacağım. (Cemil içeri girer. 30 yaş görünümde ve şık giyimlidir.)
CEMİL – Merhaba sevgili karıcığım.
GÜLİZAR – Hoş geldin canım.
ÇOCUK – Baba bize merhaba yok mu?
CEMİL - (Cebinden bir çikolata çıkarıp çocuğa atar.) Al sana merhaba.
ÇOCUK – Teşekkürler babacığım. Ben seni annemin sevdiğinden daha çok seviyorum
CEMİL – Neler anlattı annen sana? Bir haftadır oturmuşsun dizinin dibine, ne gece yalnız bırakıyorsun ne gündüz. Senin yüzünden hasret kaldım oğlum annene. Yeter artık biraz da ben başımı koyacağım annenin dizlerine.
ÇOCUK – Sen büyüksün baba, annemin dizleri ağrır.
CEMİL – Hadi oradan çokbilmiş. Sen anneni benden daha mı çok düşüneceksin? Hadi şimdi doğru yatağına. Senin uyku saatin geçmiş bile. Bak gözlerin bile şişmiş (Gülizar’a göz kırpar.) Değil mi annesi?
ÇOCUK – Ben uyumayacağım. Uyusam bile annemle uyurum.
CEMİL – Güzel yavrum, bak bir haftadır birlikte uyuyorsun, sesimi çıkarmadım, ama artık yeter.
ÇOCUK – Ama siz yatakta çok ses çıkarıyorsunuz, benim uykum kaçıyor.
CEMİL – Yavrum biz çok özel meselelerden bahsediyoruz Gülizar anlatsana neden fazla ses çıkardığımızı. (Gülizar güler.)
ÇOCUK – Ben uyuyunca siz ne yapacaksınız?
CEMİL – Elinin körünü. Çok konuştun. Çocuklar bu kadar meraklı olmaz. (Çocuğu kucağına alır içeri girer ve sesi içerden duyulur.) Yat oğlum, yat diyorum sana. (Ellerini ovuşturarak içerden çıkar.) Yatırdım. (Ellerini Gülizar’a uzatır, Gülizar da Cemil’in ellerinden tutar) Hadi biz de gidelim.
GÜLİZAR – (Cilveli bir şekilde) Nereye?
CEMİL – Elinin körünü yapmaya
GÜLİZAR – O ne demek ben anlamadım
CEMİL – Gel o zaman içerde anlatayım (Gülizar’ı kucağına alır.)
GÜLİZAR – Tamam, tamam şimdi anladım.
CEMİL – O zaman anlatmakta zorluk çekmeyeceğim desene (Sevinçli bir şekilde bağırır) Oğlum, ne yaptığımızı dokuz ay sonra öğreneceksin. (Gülizar kucağında, içeri girer. Perde iner.)
S O N
Dostları ilə paylaş: |