Âl-i Yasin'in Sözleri
Büyük âlim rahmetli Şeyh Râzı Âl-i Yasin, İslâm âleminin yaşadığı kara fitnelerden söz ederken, bunların Sakife'de hilâfetin Ehl-i Beyt'in elinden alınmasından kaynaklandığını vurgular. Şöyle der:
"Hilâfet düşkünleri arasında onca kanlı tarihî ihtilâflara yol açan, İslâm âleminde onca büyük faciaların meydana gelmesine neden olan ve İslâm'ın örnekliğinin gerçekleşmesine engel olan temel etken, hilâfetin Ehl-i Beyt'in elinden alınması olayıdır. Eğer İslâm hilâfeti ilk günden itibaren doğal ve aydınlık yolunda gitseydi, Allah ve Resulü'nden başka kimse ona müdahale etmeseydi, beşerî siyasetler ve içtihatlar onu bulandırmasaydı, Müslümanlar kesinlikle bu olayları yaşamayacaklardı."
"Allah ve Resulü bir şeye hükmettiği zaman, hiçbir mümin erkek ve kadının işlerinde (kendi isteklerine göre) seçme hakkı yoktur. Kim Allah ve Resulü'ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur."1
"Tanınmış Müslüman aileler arasında nesilden nesle miras kalan bu düşmanlıklar ve kanlı çekişmelerin, hilâfet meydanının ehil olan ve olmayan herkes için açık bırakılmasından başka bir nedeni var mıdır?! İslâm tarihinin çeşitli dönemlerinde Emevîlerle Haşimîler, Zübeyr Oğulları'yla Ümeyye Oğulları, Abbas Oğulları'yla Ümeyye Oğulları, Alevîlerle Abbasîler vs. arasında vuku bulan kanlı savaşların temelinde Resulullah'ın (s.a.a) bu üzücü olayları öngörerek aldığı önleme uyulmaması yatmıyor mu?!"
"Resulullah'ın Ehl-i Beyti hakkında işlenen ve her biri kendi türünde eşsiz olan öldürülme, asılma, esir edilme, diyar diyar sürülme gibi faciaların, ilk başta atılan o yanlış adımdan başka bir nedeni var mıdır?! Bu yanlış adımla, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) ümmeti ve Ehl-i Beyti hakkında izlenmesini istediği siyaset ve plân çiğnemiş, ümmeti ve Ehl-i Beyti için öngördüğü maslahat görmezden gelinmişti. Eğer bu isteğinde Resulullah'a itaat etselerdi, asla bu üzücü durumlarla karşılaşmazlardı."
"Fakat onlar, bu ileri görüşlü siyasetin derinliğini anlayamadılar. Başka bir siyaset izledikleri için "nübüvvet ve hilâfetin bir ailede toplanmasından"2 hoşlanmadılar. Bu, onların açıkta dile getirdikleri mazeretleriydi. Çünkü bundan başka halka sunabilecekleri bir mazeretleri yoktu. Asıl gerekçelerini ise, bütün gizlilikleri bilen yüce Allah bilir. Bu gerekçe, büyük ihtimalle İslâm'a davetin kutlu savaşlarının kanlı hatıralarından ve -hadiste buyrulduğu üzere- "ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi dini yiyip bitiren" kıskançlık hissinden başka bir şey değildir."
"Gerçekten de riyaset aşkı ve hükümet sevdası, insan için en tehlikeli psikolojik hastalık olup, güç sahibi liderlerin ve liderlik iddiasında bulunanların kişilikleri üzerinde çok etkili bir etkendir."
"Nübüvvet ve imamet, ilâhî makamlar oldukları için -bilinen anlamıyla- siyaset çerçevesine girmezler. Nübüvvet düzeninde veya onun idare ve teşkilat sistemlerinde görülen her türlü siyaset, dinin bir parçasıdır ve ilgi alanı içerisindedir. Bütün bunlarda yegâne yetkili merci, din sahibi ve din önderidir; onun sözü ve görüşü, en son ve en kesin söz ve görüştür…"1
Büyük âlim Şeyh Âl-i Yasin'in değerlendirmesi çok doğru ve isabetlidir. Şüphesiz, Müslümanların ağır bir sınavdan geçmelerine sebep olan büyük olaylar, Peygamber'in İslâm âleminde hikmet madeni, şuur ve ilham kaynağı olan tertemiz soyunu siyaset sahnesinden uzaklaştırmayı amaçlayan Sakife olayının direkt sonuçlarındandı.
Eğer İslâm ümmeti, Peygamber'in (s.a.a) kendisi için belirlediği çizgide ilerlemiş olsaydı, hiç şüphesiz bütün kuşaklar boyu medeniyet, güvenlik ve refahta tüm dünya halklarının en önde gelen milleti olacaktı.
Peygamber (s.a.a), ümmetinin genel önderliğinin ve siyasî liderliğinin, ümmetin çıkarını her şeyden önde tutan, din uğruna her türlü zahmete katlanan, yetenekli ve kifayetli tertemiz Ehl-i Beyt'inin elinde olmasını istemişti.
Eğer ümmet, kendisine çok düşkün olan, sıkıntıya düşmesi ağırına giden peygamberine uysaydı, kesinlikle kılıç zoruyla hükmeden, aralarında zulüm ve korkuyu yayan, Allah'ın malını kendi mülkleri, Allah'ın kullarını kendi köleleri edinen, ümmetin imkânlarını zevk-u sefalarının ve gece âlemlerinin hizmetine adayan zalim ve azgın yöneticilere duçar olmazdı. Nitekim tarih sayfalarını biraz karıştıran herkes bunu görür.
Bu sözle, gerçekleştiği günden günümüze kadar ümmeti derinden etkileyen korkunç Sakife olayının sonuçları hakkındaki bahsimizi bitiriyoruz. Umarız bu çalışmamız, okuyucunun Sakife'de olup bitenin hakikatini anlamasına yardımcı olur.
KAYNAKÇA
A'lâmü'n-Nisa: Ömer Kehhale
Aliyyun ve Benuh: Taha Hüseyin
Belâgatü'n-Nisa: Ahmed b. Ebu Tahir
Biharu'l-Envar: Allâme Meclisî
Delâil's-Sıdk: Şeyh Saduk
Divan-ı Himyerî: Himyerî
Dürretü'n-Nasıhîn: Osman b. Hasan el-Hubevî
ed-Dürrü'l-Mensur Tefsiri: Suyutî
el-Ahkâmu's-Sultaniyye: Marudî
el-Bed'ü ve't-Tarih: Ebu Tahir el-Makdisî
el-Bidaye ve'n-Nihaye: İbn Kesir
el-Eğanî: Ebu'l-Ferec el-İsfahanî
el-Fisal Fi'l-Mileli ve'l-Ehvai ve'n-Nihal: İbn Hazm
el-Gadir: Allâme Eminî
el-Haşimiyyat: Kumeyt
el-Hısal: Şeyh Saduk
el-Hulefau'r-Raşidun: Abdulvahhab en-Neccar
el-Ikdü'l-Ferid: İbn Abdurabbih
el-İdaretü'l-Arabiyye
el-İhtisas: Şeyh Müfid
el-İmame ve's-Siyase: İbn Kuteybe
el-İsabe: İbn Hacer el-Askalânî
el-İstîab: İbn Abdulbirr
el-Kâmil Fi't-Tarih: İbn Esir
el-Kuna ve'l-Elkab: Kummî
el-Milel ve'n-Nihal: Şehristanî
el-Muvaffakiyyat: Zübeyir b. Bekar ez-Zübeyrî
el-Müracaat: Allâme Şerefüddin
en-Nassu ve'l-İctihad: Allâme Şerefüddin
en-Nihaye Fî Garibi'l-Hadis: İbn Esir
Ensabu'l-Eşraf: Belâzürî
er-Riyaz'un-Nazıra: Taberî
es-Siretü'l-Halebiyye: Halebî
es-Siyadetü'l-Arabiyye: Lefan Floton
et-Tabakatu'l-Kubra: İbn Sa'd
et-Tanzimü'd-Düvelî: Petros Petros Gali
Fazailü'l-Hamse Mine's-Sıhahı's-Sitte: Firuzabadî
Fevatü'l-Vefeyat: İbn Şakir el-Ketbî
Hayatu Seyyideti Nisa'il-Âlemîn: Yazar
Hayatu'l-Hayvan: Dimyerî
Hayatu'l-İmam el-Hasan: Yazar
Hayatu'l-İmam el-Hüseyin: Yazar
Hayatu'l-İmam Muhammed el-Bâkır: Yazar
Hazihi Hiye'ş-Şia: Yazar
Hilyetü'l-Evliyâ: Ebu Nuaym el-İsfahanî
İsbatü'l-Vasiyye: Mes'udî
Kenzü'l-Ummal: Muttaki el-Hindî
Kunûzü'l-Hakaik: Münavî
Külliyatu Ebu'l-Beka: Ebu'l-Beka el-Kufvî
Lisanü'l-Arab: İbn Manzur
Lisanü'l-Mizan: İbn Hacer
Maktelü'l-Hüseyin: Harezmî
Mecmau'l-Beyan Tefsiri: Tabersî
Mecmau'z-Zevaid: Nuruddin el-Heysemî
Menakıb-ı Âl-i Ebî Talib: İbn Şehraşub
Mevsuatü'l-İmam Emiri'l-Müminin Ali b. Ebî Talib: Yazar
Mevsuatü'l-İmam es-Sadık: Yazar
Mizanü'l-İtidâl: Zehebî
Mu'cem-i İbnü'l-Arabî: İbnü'l-Arabî
Mu'cemu'l-Üdeba: Yakut el-Hamevî
Mukaddime: İbn Haldun el-Mağribî
Mürucü'z-Zeheb: Mes'udî
Müsned-i Ahmed b. Hanbel: Ahmed b. Hanbel
Müstedrek-i Hâkim: Hâkim Nişaburî
Ruhu'l-Meanî Tefsiri: Alusî
Sahih-i Buharî: Buharî
Sahih-i Müslim: Müslim
Sahih-i Tirmizî: Tirmizî
Sünen-i Beyhakî: Beyhakî
Sünen-i İbn Mace: İbn Mace
Şerh-i Nehcü'l-Belâga: İbn Ebi'l-Hadid
Tarih-i Bağdad: Hatib Bağdadî
Tarih-i Ebu'l-Fida: İsmail b. Ali İmaduddin
Tarih-i Taberî: Taberî
Tarih-i Yakubî: Ahmed b. Ebu Yakub
Tarihu'l-Hamis: Hüseyin b. Muhammed Diyarbekrî
Tefsir-i Razî: er-Razî
Tefsir-i Taberî: Zemahşerî
Tehzibü't-Tehzib: İbn Hacer el-Askalânî
Temamü'l-Mütun: Salahuddin es-Safdî
Temhid-i Bakalânî: Bakalânî
Usulü'l-Kâfi: Şeyh Kuleynî
Üsdü'l-Gabe: İbn Esir
Vak'atü Sıffin: Nasr b. Mezahim
Vefau'l-Vefa: Nuruddin es-Semhudî
Zehairu'l-Ukba: Muhibbudin Taberî
Dostları ilə paylaş: |