Tarkan’dan stadyumda konser
Fabrikaların açılış töreninin akşamında bu büyük güne uygun bir kutlama yapıldı: Ünlü pop yıldızı Tarkan Moskova’da muhteşem bir Beko konseri verdi. Tarkan’ı Luzhniki Spor Salonu’nu dolduran 10 bine yakın kişi izledi. Moskova’da çeşitli yarışmalar ve promosyonlarla sadece Beko markalı ürünleri alan tüketicilere dağıtılan ve şehirdeki dev posterlerle duyurulan Tarkan konserinin biletleri aylar öncesinden tükendi.
Rakamlarla Arçelik ve Beko
-
Arçelik ürünleri 100 ülkede 10 markayla satılıyor. (Arçelik, Beko, Blomberg, Elektra, Bregenz, Arctic, Altus, Leisur, Flavel ve Arstil).
-
Beko bugün 250 milyon tüketiciye ulaşmış durumda.
-
Türkiye’de her evde en az 2 ürün, yurtdışındaysa 63 milyon hanede Beko markalı beyaz ve kahverengi ürünler bulınuyor.
-
Rusya’daki Beko LLC tesisi 545 bin metrekare açık ve 70 bin metrekare kapalı alana sahip
-
İlk etapta planlanan üretim kapasitesi yılda 900 bin adet. Televizyon tesisi için yıllık 750 bin adet kapasite hedeflenen tesislerde 1100’den fazla kişi çalışacak.
-
Dünyada her iki saniyede bir Beko markalı ürünler satılıyor.
Arçelik Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir
“Sağlam adımlarla ilerliyoruz”
Arçelik Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir, açılış sonrasında Bizden Haberler’in yatırımlarla ilgili sorularını yanıtladı:
Bu açılışın Koç Topluluğu, Arçelik şirketi ve Beko markası için önemi nedir?
Koç Topluluğu’nun yatırım stratejileri göz önüne alındığında Rusya pazarının önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz. Koç Topluluğu’nun Rusya’daki aktiflerinin büyüklüğü 512 milyon euro’ya ulaşırken, faaliyette bulunduğu ülkeler arasında Rusya; Almanya ve İngiltere’den sonra ciro büyüklüğü bakımından üçüncü sırada yer almaktadır. Koç Topluluğu’nun 2005’te yurtdışı cirosunun içinde Rusya’nın payı 460 milyon euro ile yüzde 7 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Arçelik’in Beko LLC buzdolabı ve çamaşır makinesi üretim tesisi için yaptığı 80 milyon euro ve Beko LLC Elektronik televizyon üretim tesisi için yapılan 10 milyon euro’luk yatırımlarla birlikte Koç Topluluğu’nun Rusya’daki yatırım tutarı 500 milyon euro’yu aşmıştır. 80. kuruluş yıldönümünü kutlayan Koç Topluluğu’nun önde gelen şirketlerinden biri olan Arçelik; tüketici ihtiyaçlarını aşarak karşılayan kaliteli ürünleri, kendi geliştirdiği teknolojisi ve Ar-Ge faaliyetleri, güçlü global markaları ve yüksek kapasitelere sahip üretim tesisleri ile dünya liginin dikkatle izlenen oyuncularından biri konumundadır. Şirketimiz, yurtdışında büyüme stratejisi doğrultusunda, Beko markası ile 1997’den bu yana Rusya’da faaliyet göstermektedir ve hızla gelişmekte olan bu pazardaki potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla kurulan buzdolabı, çamaşır makinesi ve televizyon üretim tesislerimiz bu hedefin gerçekleşmesine vesile olacaktır. Arçelik şirketinin Beko markası ile Rusya pazarına yönelik öncelikli hedefi; Beko LLC işletmelerinde ürettiği çamaşır makinelerini, buzdolaplarını ve televizyonları BDT ülkeleri, Ukrayna ve Doğu Avrupa’ya ihraç ederek bu bölgelerle olan iş bağlantılarını geliştirmektir. Televizyon ile de öncelikle Rusya pazarına etkili bir şekilde giriş yapmaktır. Önümüzdeki üç yıl içerisinde Rus beyaz eşya pazarındaki en büyük 3 markadan biri olmayı ve 2010’da da 6 milyar euro konsolide ciroya ulaşmayı hedefliyoruz. Sektörde dünyada Beko markamız ile yüzde 2 pazar payına ulaşarak, vizyonumuzu gerçekleştirme yolunda sağlam adımlarla ilerliyoruz.
Rusya’da fabrika kurma süreci hakkında bilgi verir misiniz?
Rusya’da gerçekleştirdiğimiz bu yatırım için 17 Mart 2005 tarihinde Rusya’da inceleme yapmaya geldiğimizde, elimizde birçok seçenek vardı. Beko LLC fabrikalarımızın bulunduğu Kirzaç’taki alan, o zaman uçsuz bucaksız ve aşırı karla kaplı boş bir araziydi. Yerel yönetimden aldığımız destek ile bize hissettirdikleri güveni göz önünde bulundurarak, bizim için stratejik önem taşıdığını bildiğimiz bu bölgede yatırım yapmaya karar verdik.
Arçelik şirketinin bundan sonraki yurtdışı projeleri neler?
Yatırım planlarımızı yaparken, dünyanın en hızlı büyüyen pazarlarından biri olan Çin’i de yakından takip etmekteyiz. Pazardaki hızlı büyüme, bu pazardaki ucuz üretim imkânları ve Türkiye’den ulaşamadığımız bölgelere olan lojistik avantaj nedeniyle Çin yatırım planlarımız açısından cazip bir ülkedir. İlk etapta, Şanghay’da bir satış ve pazarlama şirketi kurduk. Son yıllarda birçok sektörü rahatsız eden Çin’den yapılan ithalata karşı, biz Arçelik olarak 2006 Mart ayında Türkiye’den ilk defa bulaşık makinesi ve çamaşır makinesi ihracatını gerçekleştirdik. Uzun zamandan beri profesyonel bir ekiple yaptığımız pazar potansiyelinin tespiti, ticari risklerin analizi ve yatırım koşullarının incelenmesini takiben, Çin’de yatırım fırsatlarını da ayrıca değerlendireceğiz.
Koç Topluluğu Ailesi İzmir’de buluştu
Anadolu Buluşmaları’nın on birincisinde 630 İzmirli bayi bir araya geldi
İzmir Hilton Oteli’nde 13 Kasım günü 630 Koç Topluluğu bayii, Holding’in artık geleneksel hale getirdiği Anadolu Buluşmaları için toplandı. Toplantı Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç’un konuşmasıyla başladı. Ardından Koç Holding CEO’su Bülend Özaydınlı ile Koç Finansal Hizmetler CEO’su ve Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Kemal Kaya birer konuşma yaptılar.
“Hedef 80 yıl önce belirlendi”
İzmir’deki “buluşmada” kürsüye ilk gelen Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, toplantıyı “Büyük Koç ailesinin fertlerinin bir araya gelmesi” olarak nitelendirerek, hedefin aslında 80 yıl önce belirlendiğini, bunun da gelişmiş ülkeler arasında yerimizi almak olduğunu söyledi. Sıkıntılı dönemlere rağmen bu rotada ilerlendiğini belirten Mustafa V. Koç “Özellikle son birkaç yılda sıçramalı bir ilerleme kaydederek, hem makro ekonomik dengesizliklerimizi önemli ölçüde giderdik, hem siyasal ve sosyal açıdan önemli reformları başlattık, hem de AB üyesi bir ülkeyi tanımayı reddettiğimiz halde müzakerelere başlayarak tarama sürecini geride bırakmayı başarabildik. Bugün içinde bulunduğumuz durumu değerlendirirken, bu gerçekleri yeniden hatırlamakta büyük yarar olduğuna inanıyorum” dedi.
Mustafa V. Koç, dünyaya ve Türkiye’ye ilişkin değerlendirmesini yaparken, Avrupa’nın da kendi kurduğu birliğe uyum sağlama konusunda zorluk çektiğini belirterek, “Onlar da bir yandan değişirken bir yandan da bu değişimin toplumsal planda benimsenmesini sağlama sıkıntısıyla karşı karşıyalar” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Eğer 70 küsur milyon nüfusumuzun belirli bir refah ve gelişmişlik düzeyinde yaşamasını istiyorsak, küreselleşen bir dünyada ne içimize kapanabiliriz ne de aynı ölçüde bize yakın ve güçlü başka bir alternatif bulabiliriz. Üstelik AB’ye zaten yarı yarıya entegre olmuş durumdayız. Kısacası, AB de değişmek zorunda biz de. Ve bizim gireceğimiz AB bugünün AB’si değil; 10 yıl sonrasının, sorunlarını çözmüş, daha da gelişmiş ve birliğin güçlenmesinin önemini topyekûn kavramış AB’si.”
Mustafa V. Koç, sürece ve varacağımız hedefe inanıyorsak, dikkati elden bırakmadan ilerlemeye devam etmemiz ve kısa vadeli sorunlardan yılmamamız gerektiğini belirterek “Adım adım, haklı olduğunu kabul ettirmeye çalışan bir ülke olmaktan, hakkını koruyacak kudrete sahip bir ülke olmaya doğru kararlılıkla ilerleyebilmeliyiz” dedi.
“Türkiye’nin lider grubuyuz”
Mustafa V. Koç’un ardından kürsüye gelen Koç Holding CEO’su Bülend Özaydınlı, “Çocukluğumun ve gençlik yıllarımın geçtiği Türkiye’nin en güzel kentlerinden biri olan İzmir’de sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyorum” diyerek konuşmasına başladı. Hem Cumhurbaşkanlığı seçimleri hem de genel seçimlerin olması nedeniyle 2007’nin ülkemiz için kritik bir yıl olduğunu belirten Özaydınlı, ülkemizin dalgalanmalar yaşamaması için, siyasi gerginliğe yol açmamak ve seçim ekonomisine başvurmaksızın mevcut sıkı maliye ve para politikalarından sapmamak gerektiğini söyledi. “Aksi takdirde 2007 hepimiz için ‘kayıp’ bir yıl olur. Bu süreçte dengeyi koruyabilmek için, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin de büyük çalkantılar olmadan sürmesine ihtiyacımız var” diyen Koç Holding CEO’su konuşmasına şöyle devam etti: “Mevcut ve muhtemel konjonktürel gelişmelerin üzerinde bu kadar durmamın sebebi, Topluluk olarak son yıllarda başlatmış olduğumuz atılımların, 2005 ve 2006’da ciddi biçimde hız kazanmış olmasıdır. Bizler, 25 ülkede onlarca şirketi, 90 bin personeli, 14 bin bayii, acente ve satış sonrası servisi olan, bu varlıklarıyla ülkemizin gelişmesine de etkin bir biçimde katkıda bulunan bir Topluluğun mensuplarıyız. Ciro, kâr, ihracat ve çalışan sayısı ile uzun yıllardır Türkiye’nin lider grubuyuz. Bu sonuçlara sizlerle birlikte imza attık.”
Kemal Kaya: “Bayilerimize en avantajlı hizmeti sunacağız”
Toplantının konuk konuşmacısı Koç Finansal Hizmetler CEO’su ve Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Kemal Kaya’ydı.
Kaya önümüzdeki dönemde Koç Grubu bayileriyle daha yakın işbirliği içinde olacaklarını belirterek şu görüşleri dile getirdi:
“Özellikle sadece banka değil, bünyemizde bulunan tüm finansal şirketlerimiz kanalıyla, sizlerin tüm finansal ihtiyaçlarınıza cevap verecek hizmet kapasitesine sahibiz. Size özel hazırladığımız ürünlerimizle, sizlerle olan çalışmalarımızı kazan-kazan ilkesine dayalı olarak belirledik. Bir yandan, cazip koşullarla sizlere destek verirken özel kredi hizmetlerimizi sizlere sunmayı hedefliyoruz ve aynı zamanda tanıtım ve reklam faaliyetlerinde işbirliği yaparak hem kurumumuzun hem de sizlerin kârlılığına ve büyümenize katkı sağlamak niyetindeyiz.
Geçtiğimiz sene Koçbank’ta oluşturduğumuz bayi paketimiz şimdi de Yapı Kredi aracılığı ile sizlere sunulmaktadır. Bu paketin içinde özellikle ücretsiz hizmetler, indirimli hizmetler ve şubelerde öncelik imkânı bulunuyor. Aynı şekilde tedarikçi ve yan sanayi için de oluşturduğumuz hizmet paketlerimiz var. Nakit destek kredimiz, mevcut mağaza ve işyerinizin dekorasyon, tadilat gibi ihtiyaçlarını gidermek amacıyla kullanabileceğiniz bir hizmetimiz. Bu imkânı işletme sermayesi ihtiyaçlarınız için kullanabileceğiniz gibi, bu hizmetle sunduğumuz 24 aya kadar vadeli seçenekleri ve indirimli faiz oranlarını değerlendirebilirsiniz. Aynı şekilde kullanıma hazır işyeri kredisi de mevcut işyerini genişletmek ya da yeni işyeri açmak amacıyla 60 aya kadar vadeli ve indirimli faiz oranlarını içeren bir başka hizmetimiz.
Özellikle otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bayilerimiz için taşıt kredisi bayi bilgisayar bağlantısı kuruldu. Şu günlerde gerçekleştirmiş olduğumuz teknolojik dönüşümden dolayı kısmi aksama yaşasak da yapacağımız iyileştirmelerle siz bayilerimize daha kârlı, daha hızlı, daha rekabetçi hizmet verecek. Bu konu özellikle kredi hacmini daha fazla büyütecek bir imkân olduğu için gece gündüz çalışarak, bu hizmet tabanımızı iyileştirip, önümüzdeki ay itibariyle mükemmelleştireceğiz.
TRIO kredi kartımız ticari amaçla sunmuş olduğumuz, Yapı Kredi ile ülkemize katılan ve önemli özelliği olan bir başka hizmetimiz. Tüm VisaMaster kart üye işyerlerinde kullanılan ve aynı zamanda bütün World üye işyerlerinde gerek taksitle alışveriş gerekse World puan avantajlarını size getiren en önemli ürünlerimizden bir tanesi.
Bildiğiniz üzere Yapı Kredi’nin en güçlü alanlarından bir tanesi de kredi kartları ve üye işyerlerinde olan tartışmasız sektör liderliği. Prensibimiz Koç Grubu perakende firmalarını VIP müşteri statüsünde görmek ve aynı şekilde bayileri de stratejik iş ortağı olarak değerlendirmek. Bu çerçevede, Koç Grubu perakende firmalarına ve bayilerine, içinde bulundukları sektörlerdeki diğer firmalara kıyasla en avantajlı fiyatlamalar ile hizmet vermeyi arzu ediyoruz. World Card bugün Türkiye’de en yaygın kullanılan, beş milyonun üzerinde kullanıcısı olan ve en beğenilen kredi kartıdır. Koç Grubu şirketleriyle en avantajlı kampanyaları yapmak ana prensiplerimizden bir tanesidir. Bütün sene boyunca Koç Grubu şirketleriyle gerek puan avantajı getiren gerekse vade avantajı getiren birçok kampanya yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bu kampanyalarla birlikte sizlerin satış ve kârlarınıza katkıda bulunmayı arzu ediyor, aynı zamanda tanıtım faaliyetlerinize de katkıda bulunuyoruz. World Card’ın özellikle Koç Grubu bünyesine geçmesinden sonra, yine Koç Grubu’nda bulunan diğer kartların benzer özelliklerine sahip olmasını sağlıyoruz. Bu çerçevede tüm World Card üyelerine Migros Club Card ve Opet Card özelliklerini tanıtmış bulunuyoruz ve bu kart sahiplerinin Opet ve Migros’ta aynı avantajlardan yararlanmasını sağlıyoruz. Önümüzdeki günlerde yine Koç Grubu şirketleriyle önemli işbirliği imkânları oluşturmayı hedeflediğimiz ‘Paro’ özelliğini de getirerek, beş milyonun üzerindeki karta ‘Paro’ özelliği yükleyerek yine aynı avantajları bu kart üzerinden sunmayı hedefliyoruz.
Ana prensibimiz tabii ki hissedarlarımıza, müşterilerimize, çalışanlarımıza değer yaratmak. Bunun yanı sıra yüksek kalitede hizmet sunmak ve Koç Grubu içindeki tüm firmalarımızla ve tüm çalışanlarımızla maksimum işbirliği sağlamak. Yapı Kredi olarak nihai hedefimiz istikrarlı büyüme ile Türk bankacılık sektörünün lideri konumuna gelmek. Bu noktaya gelmek için çalışırken ise en önemli arzumuz Koç Grubu şirketleri ile hep birlikte bu yolda ilerlemek. Bunu ise ancak beraber yapabiliriz.”
“Düşük kükürtlü yakıtta Avrupa’nın önünde olacağız”
“Euro 5 spesifikasyonunda ürün üretimine Avrupa’daki birçok ülkeden önce geçmiş olacağız” diyen TÜPRAŞ Genel Müdürü Yavuz Erkut sorularımızı yanıtladı
TTürkiye’nin akaryakıt ürünü ihtiyacının yüzde 70’ini karşılayan TÜPRAŞ’ın giriştiği yeni yatırımlarla, değişen ürün paralelinde ihtiyaçlara daha büyük oranda yanıt vereceğini belirten Genel Müdür Yavuz Erkut, uzun vadede siyah ürünleri beyaz ürünlere çevirmeye yönelik ilave dönüşümleri gerçekleştireceklerini söyledi. Bizden Haberler’in sorularını yanıtlayan Erkut, ithalat serbestisi nedeniyle rekabetin daha da arttığına işaret etti ve dünyada ham petrol fiyatlarının önümüzdeki yıl da yüksek düzeyde seyretmesinin beklendiği görüşünü dile getirdi...
Dünya petrol piyasasındaki gelişmeler ne yönde seyrediyor? Önümüzdeki bir yıl içinde ham petrol fiyatlarının yeniden 80 dolar sınırına gelmesini bekliyor musunuz? Bu çerçevede en büyük risk olarak neyi görüyorsunuz?
Eylül 2006 tarihinden başlayarak halen dünyanın içinde bulunduğu konjonktür devam ederse, petrol fiyatları 2007 yılı içinde varil başına 60-70 Amerikan Doları aralığında seyredecek gibi görünüyor. Bu konuda belirleyici faktörlerin başında ABD ekonomisinin seyri, Çin ve Hindistan'ın ekonomik büyümesi ve bununla birlikte enerji ihtiyacı ve özellikle ham petrol talebi artışı gelmektedir. Ayrıca, OPEC'in son toplantısında 1 Kasım 2006 itibariyle OPEC üyesi ülkelerin toplam ham petrol üretimini 1.2 milyon varil azaltma kararı almış olması ile daha önce 22-28 dolar/varil aralığında tutulması planlanan OPEC basket varil fiyatının da 50-55 dolar/varil bandına çekileceği sinyallerini veriyor. Ancak petrol piyasalarını olduğu kadar dünya siyasetini de olumsuz yönde etkileyebilecek ve politik risk oluşturabilecek İran ya da Suriye'den kaynaklanabilecek gerginlikler düşünülünce, petrol fiyatlarının tekrar tırmanışa geçebileceği ihtimali de ortaya çıkmaktadır.
Akaryakıt fiyatlarının yüksek seviyede seyretmesinde rafineri kapasitelerinin yetersiz olması bir gerekçe midir? Bu çerçevede genelde Türkiye’deki rafinerilerin, özelde TÜPRAŞ’ın durumu nedir?
Geçmiş dönemde akaryakıt ürünü fiyatları, önemli ölçüde ham petrol arzında doğabilecek darboğazlardan etkilenirdi. Son yıllarda ise ürün talebindeki artış ve kaliteli ürün üretme baskısı nedeniyle fiyatların yukarıda kaldığını görmekteyiz. Diğer bir deyişle belli kalitede ürün üretebilecek rafineri kapasitelerindeki darboğazlar nedeniyle özellikle ürün ve onun bağlantısı olarak ham petrol fiyatları yükselmiştir. Türkiye’deki rafineri kapasitelerine baktığınızda Türkiye’nin tek rafineri şirketi olan TÜPRAŞ, ülkemizin akaryakıt ürünü ihtiyacının yaklaşık yüzde 70’ini karşılamaktadır. Bir ülkenin akaryakıt ürünü ihtiyacının tamamının rafinerilerden karşılanmasını beklemek de çok doğru değildir. Özellikle üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizin coğrafi avantajlarından dolayı komşularımızdaki rafinerilerden bize, bizden komşularımıza ürün hareketlerinin olması doğaldır. Dolayısıyla ülkemizin bugünkü ürün talebi ve önümüzdeki dönemlerde benzer trendin sürmesi durumunda TÜPRAŞ’ın kapasitesi orta vadede ideal bir kapasite olarak gözükmektedir. Bu çerçevede, son yıllardaki ürün tüketimleri değişimini incelediğimizde, Avrupa paralelinde benzin ve siyah ürün tüketimlerinin düştüğünü, “middle destilate” dediğimiz orta kat ürünleri olan motorin ve jet yakıtı tüketiminin arttığını görüyoruz. TÜPRAŞ’ın şu anki üretim yelpazesine baktığınızda üretmiş olduğu benzinlerin yarısını, fueloil’in de üçte ikisini ihraç ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bu ürünlerin tüketiminin artması pek olası gözükmemektedir. Ancak önemli miktarda motorin talebinin arttığını gözlüyoruz. Türkiye son 10 yıldır net motorin ithalatçısı bir ülke. Önümüzdeki dönemde de motorin tüketiminin artacağını dikkate aldığımızda uzun vadede TÜPRAŞ’ın siyah ürünleri, beyaz ürünlere çevirme yönündeki yatırımlara ağırlık vereceği açıktır. Kısacası önümüzdeki dönemde yeni bir rafineri yatırımından çok, siyah ürünleri beyaz ürünlere çeviren ilave dönüşüm ünitelerine ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. TÜPRAŞ’ın Yatırım Master Planı çerçevesinde yapılan motorin kükürt giderme ünitelerinden İzmir Rafinerisi Dizel Kükürt Giderme Ünitesi geçtiğimiz yıl sonunda devreye girdi, İzmit Rafinerisi Yeni Reformer ve Dizel Kükürt Giderme Ünitesi’nin 2007 yılının ilk çeyreğinde, Kırıkkale Rafinerisi’ndeki Dizel Kükürt Giderme ve CCR Reformer Ünitesi’nin ise 2008’in ortasında devreye girmesini planlıyoruz.
Türkiye, akaryakıt ürünlerinin standardı konusunda Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında nerede duruyor? Standart konusundaki şikâyetleri haklı buluyor musunuz?
Şu anda 2005 yılında Avrupa’da yürürlüğe giren “Euro 4” olarak tanımlanan ürün spesifikasyonlarında üretim yapıyoruz. Özellikle 50 ppm (miligram/kg) motorin Türkiyenin bütün bölgelerinde bulunabilir durumda. İzmit ve Kırıkkale rafinerilerimizde devam eden dizel kükürt giderme yatırımlarının 2007 ve 2008 yıllarında tamamlanması ile birlikte 1 Ocak 2009 tarihi itibariyle Avrupa’da yürürlüğe girecek olan “Euro 5” spesifikasyonunda ürün üretimine (10 ppm kükürtlü) Avrupa’daki birçok ülkeden önce geçmiş olacağız. Dolayısıyla bu dönemi geçiş süreci olarak değerlendirirsek, “Euro 4” kalitesindeki yakıtlar ülkemizde var ancak tam bir uyumun sağlanması açısından zamana ve altyapı düzenlemesine ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde 50 ppm kükürtlü motorinin vergisi, yüksek kükürtlü motorinin vergisinden daha fazla olduğu için tüketiciye cazip gelmemektedir. Gerek Maliye Bakanlığı gerekse diğer kamu kuruluşları ile yaptığımız görüşmelerle, düşük kükürtlü motorinin vergisinin düşürülüp yüksek kükürtlü motorinin vergisinin yükseltilerek piyasanın düşük kükürtlü motorini kullanması yönünde tedbirler alınacaktır. Benzinler açısından konuyu değerlendirdiğimizde bu sene TÜPRAŞ’ı devraldıktan sonra yapılan ihaleler sonucunda benzin iyileştirme ile ilgili İzmit ve İzmir’de iki ünitenin yatırımlarına başlanmış, 2008 ortalarında devreye girmesi planlanmıştır.
TÜPRAŞ’ın Türkiye akaryakıt piyasasındaki payı nedir? Orta vadede pazar payını değiştirecek projeleriniz var mı?
Yurtiçi tüketiminde kullanılan ürünlerin tamamı dikkate alındığında TÜPRAŞ’ın payı yaklaşık yüzde 76 civarındadır. Ancak Akaryakıt Dağıtım Kuruluşları’nın piyasaya sunmuş olduğu beyaz ürünler ağırlıklı piyasa dikkate alındığında payımız benzinlerde yüzde 75, motorinde yüzde 66 seviyesinde seyretmektedir. Pazar payını artırmak açısından satış politikalarımızı daha dinamik hale getirmeye çalışıyoruz. Geçmişteki koruyucu kısıtların ortadan kalkması nedeni ile piyasanın talebini dikkate alarak, her ne kadar TÜPRAŞ tek üretici olarak gözüküyor ise de ithalatın serbest olması nedeniyle geçmişten daha fazla bir şekilde rekabetin içinde olmasını gerektiriyor.
TÜPRAŞ, ham petrolü ülke ihtiyacı olan petrol ürünlerine dönüştürerek ülke ekonomisine yüksek katma değer sağlamaktadır
BTC (Bakü-Tiflis-Ceyhan) ile birlikte, Türkiye’nin dünya üzerinde önemli bir enerji koridoru haline geldiği değerlendirmeleri var. Bu değerlendirmeyi hangi argümanlarla ortaya koyabiliyoruz ya da tabloyu biraz abartıyor muyuz?
Son 15 beş yılda konvansiyonel petrol ihraç bölgelerinde ortaya çıkan siyasi ve askeri karmaşalar, yeni bir petrol ihraç kaynağı olarak gelişen Kafkaslar ve Orta Asya bölgelerinde üretilen petrol ve doğal gazın, güvenli bir şekilde tüketim bölgelerine ulaştırılmasını son derece önemli bir konu olarak ön plana çıkarmış ve bu çerçevede Türkiye sahip olduğu jeopolitik konum sayesinde tercih edilen bir geçiş ülkesi durumuna gelmiştir. Bu anlamda enerji koridoru deyiminin çok yerinde olduğunu düşünüyorum. BTC ile başlayan ve doğalgaz boru hatlarıyla devam eden bu süreçte, gelişmelerin Boğaz trafiğine olumlu katkısı da göz önüne alındığında, ülkemiz için önemle takip edilmesi gereken bir konu olarak değerlendiriyorum.
Ayrıca bu projeler, Türkiye’nin bölge ülkeleri içerisindeki mevcut stratejik önemini fazlasıyla ortaya çıkarmış ve Türkiye, 21. yüzyıla girerken Hazar Bölgesi enerji kaynaklarının dünya pazarlarına naklinde istikrarlı ve güvenilir bir ülke konumunda olması dolayısıyla, Doğu-Batı Enerji Koridoru üzerinde stratejik bir rol üstlenmiş bulunmaktadır. Türkiye, Güney Kafkasya ve Orta Asya’yı, Türkiye ve Akdeniz’e bağlaması planlanan “Doğu-Batı Enerji Koridoru” olarak adlandırılan sağlam bir güvenlik koridoru oluşturmak ve bu sayede Batı’nın çok önem verdiği bir mesele olan “enerji arz güvenliği” açısından pozisyonunu netleştirmiştir. BTC ile jeopolitik pozisyonunu sağlamlaştıracak olan Türkiye, ayrıca boğazlardaki aşırı trafik yükünden kaynaklanan geçiş risklerinin en aza indirilmesi yönünden de açık ve önemli bir avantaj sağlamıştır.
Türkiye’de araç sayısının artışına paralel olarak akaryakıt tüketimi (resmi verilere göre) aynı oranda artmıyor. Buradan hareketle, ülkeye giren kaçak akaryakıtın boyutu ile ülkemizin ve sektörün kayıplarına ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Bu konuda çeşitli veriler gündemde. Geçmişteki ürün artış trendleri dikkate alındığında günümüz rakamlarları ile devletimizin 2.5 milyar dolar vergi kaybının söz konusu olduğu düşünülüyor. Ancak geçtiğimiz yıllara göre, yapılan yeni düzenlemelerle birlikte denetimlerin artırılması ile kaçağın bir miktar azaldığını hissediyoruz. Uygulamaların genişletilmesi ile daha iyi sonuçların alınacağı inancındayım.
Diğer taraftan son günlerde gündemde olan EPDK tarafından Dağıtım Kuruluşları’na kesilen cezalar ile bu konuyu karıştırmamakta fayda var. Maalesef kamu oyunda bu konu sanki bozuk veya kaçak ürün satan dağıtım kuruluşlarına ve bayilere kesilmiş cezalar gibi algılandı. Cezaların bu konuyla hiçbir alakası yoktur. Yeni Petrol Piyasası Kanunu’nun uygulamaya geçişinde, bayilerin lisans alımındaki gecikmelerden kaynaklanmış bir olaydır. O gün için lisansı yetişmeyen bayilerin birçoğu bugün lisanslı olarak faaliyetlerini sürdürmektedirler. Konu yargıya intikal etmiş olup, doğru sonucun hukuk bazında bulunacağına olan inancımızı koruyoruz.
TÜPRAŞ Avrupa’nın yedinci büyük rafinerisi. Bu kadar büyük bir kuruluşun Türk ekonomisine getirdiği üç önemli katkıyı sıralamak istersek, neleri sayarsınız?
Birincisi ikmal güvencesi; dünyada ekonomik krizlerin yaşandığı dönemleri hepimiz hatırlıyoruz. TÜPRAŞ gerek yüksek üretim kapasitesi gerekse bulundurduğu yüksek stok miktarları sayesinde ülkemizin petrol ürünleri ihtiyacının karşılanmasında arz güvenliğini sağlamaktadır. Sadece toplam üretim kapasitesi olarak değil, ayrı ayrı büyüklükleri itibariyle de Avrupa’nın sayılı rafinerilerinden olan TÜPRAŞ’ın üretim tesisleri, yerli ve ithal ham petrolü ülke ihtiyacı olan petrol ürünlerine dönüştürerek ülke ekonomisine yüksek katma değer sağlamaktadır. Ayrıca şirketimizin ham petrol alım anlaşmaları ile ülkeler arası ticaret hacmini artırıcı ve tarihsel bağları güçlendirici bir unsur olarak yıllardır süregelen bölgesel ekonomik ilişkilerine önemli katkı sağladığı inancındayım. İkincisi, devletler direkt vergi gelirlerini akaryakıt üzerinden tahsil etmektedirler. Şirketimiz devletin vergi tahsildarlığını da yapmakta olup, Türkiye’nin toplam vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 15’i TÜPRAŞ aracılığı ile maliye hazinesine aktarılmaktadır. Üçüncü önemli husus ürün standartları ve kalitelerinin geliştirilmesidir.
Dostları ilə paylaş: |