ALTIN ORDA: TARİH, EKONOMİ VE KÜLTÜR
Dmitry V. Vasil’ev
Çeviren: M Bilal ÇELİK
Devletin Kökeni
Moğollar 1235 yılında göçebe Moğol İmparatorluğu’nun başkenti Karakurum’da düzenledikleri kurultayda Doğu Avrupa’nın fethi kararını aldılar. Batı Seferi bütün Moğolların katıldığı bir organizasyondur. Cengiz Han’ın en büyük oğlu olan Cuci Han’ın en büyük oğlu Batu bu sefere memur edilmişti.442 Cengiz evladı pek çok şehzade bu sefere katıldılar. Seferin askerî komutanı ve Batu’nun yardımcısı olarak Sübütey Bahadır görevlendirildi. Batu’nun ordusu yaklaşık 50–60 bin askerdi.443
Fetih hareketi korkunç bir katliam ve tahribatı beraberinde getirdi. İlk etki 1236–1237 kışında Bulgar şehrinde kendini gösterdi.444 Bundan sonra, 1238 yılında kuzeydoğu Rusya Moğol hâkimiyetine girdi. 1239–1240 yıllarında ise Güney Rusya’nın pek çok şehri yıkıma uğradı.445
1240 yılından itibaren, Moğol orduları Deşt-i Kıpçak’taki Polovcı’nın (Türkçe konuşan Kıpçakların batı grubu) direncini kırdı. Polovcı soyluları istisnasız katledildiler.446 Cüveyni’ye göre, Polovcı hanı Baçman, İtil Nehri adacıklarında ve kıyılarındaki ormanlık bölgelerde Moğollara karşı gerilla savaşına başladı. Baçman’ı yakalamak için Mengü Han bir süvari sınıfı ile 200 gemi tahsis etti.447 Muhtemelen Polovcı tamamen yok edildi veya en azından Don ve Dinyeper bozkırından sürüldü.448 Moğol baskısı ile Kotyan Han yönetimindeki Polovcı’nın büyük kısmı Macaristan’a göç etti. Burada Macar kralı Bela ile ilişkiye geçerek Hristiyanlığın Katolik Mezhebi’ni benimsedi ve ülkenin batı kısmına yerleşti. Ancak, kısa süre sonra Kotyan ve maiyeti Macaristan’ın başkenti Peşt’te haince öldürülünce Polovcı Ordası Balkanlara geldi.449 Polovcı’nın terk ettiği yerde etnik yapı kökten değişti ve bu ordanın yerine Moğollarla müttefik olan ve XIV. yüzyılda Altın Orda nüfusunun etnik temelini oluşturan Kıpçaklar geldi.
Rusya’nın fethinden sonra, Batu’nun orduları Avrupa’ya girdiler. Avrupa Seferi sırasında (1241–1242) Moğol orduları Polonya, Macaristan, Avusturya, Slovakya, Hırvatistan, Bosna, Sırbistan ve Bulgaristan’ı işgal ettiler. Adriyatik Denizi sahillerine ulaşınca Batu ansızın geri dönme kararı alarak Volga boyuna geldi. Muhtemelen, bunun nedeni o sırada Karakurum’daki büyük kağan Ögedey’in ölmesiydi. Batu’nun yeni Moğol kağanının seçileceği kurultaya katılması gerekiyordu. Bunun yanı sıra, Avrupa Moğol fetihlerinin ana hedefinde değildi. Çünkü o dönemde zenginlik Müslüman Orta Doğu’daydı. Altın Orda’nın bir sonraki dış politikası İran ve Orta Asya’yı ele geçirme ile Yakın Doğu siyasetine etkin olarak müdahil olma üzerine yoğunlaşmıştı.450
1242–1243 yıllarında Batu, Volga bölgesine döndü ve ulusunu organize etmeye başladı. Kuzeyde, ona tabi olan yerlerin sınırı Bulgar şehrine ve Başkurdistan’a, güneyde Demir Kapı’ya, günümüzdeki Derbent şehrine ulaştı. Böylece, Batu Han’ın devleti batıdan doğuya doğru Tuna’dan İrtiş’e; kuzeyden güneye Tayga bölgesinden Kafkasya ve Orta Asya çöllerine kadar uzanmaktaydı.451
Altın Orda’nın merkezi olarak Aşağı Volga bölgesinin seçimi tesadüfî değildi. Burası eskiden beri kervan ticaretinin ana yolu üzerindeydi. Volga deltasında ticari Saksın şehri vardı. Bu şehir Çin’den Avrupa’ya uzanan İpek Yolu’nun kuzey rotası ve Volga ticaret yolu üzerinde önemli bir merkezdi.452 Volga’nın ağzı balık yönünden zengindi ve Aşağı Volga üzerindeki kültürel şerit bozkıra çok yakındı. Bu nedenlerden ötürü yerleşik ve göçebe imkânları bir araya getirmek kolaydı.
Altın Orda ve Tatarlar
İlginçtir ki, Batı Moğol Devleti kesinlikle resmî bir isim sahibi olmamıştır. En eski Arap kaynaklarında devletin isminin kökeni yönetici hanın ismi ile etnik olarak belirtilmiştir. Mesela, “Berke, Tatarların büyük çarı” veya “Tokta, Tatar çarı” gibi isimlendirmeler yapılmıştır.453 “Kuzey ülkelerinin Tatar hükümdarı Mengü-Timur”, “kuzey ülkelerinin sahibi Özbek” gibi adlandırmalarla coğrafi ifadeler hanların isimlerine eklenmiştir.454 Bazı belgelerde, yönetici hanın ismine eklemlenen başkent adını görüyoruz: “Saray şehrinin ve Deşt-i Kıpçak’ın sahibi Tokta Han” veya “Saray ve kuzey bölgeleri yöneten Özbek hükümdarı”.455 Avrupalı seyyahlardan Plano Carpini ve Guillon Rubruck Batu Han ülkesi hakkında yazdıkları kısımlarda “Kuman ülkesi”, “Kumanya” gibi eski terimleri veya “Tatar gücü” ve “Tatar ülkesi” gibi çok genel isimleri kullanmışlardır.456 Romalı Papa XII. Benedict’in mektubunda şu ifadeler vardır: “Majesteleri Tatar İmparatoru Özbek Han’a”, “Saygıdeğer Taidulla hükümdarı, kuzey Tatarya’nın imparatoriçesine”.457 “Altın Orda” terimi Rus yıllıklarında, ancak XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, devletin artık varlığının sona erdiği dönemde gözükmeye ve kullanılmaya başlanmıştır.458
Tarihsel olarak, Cengiz Han ve evladının askerleri her yerde görününce herkes onları “Tatar” olarak isimlendirmeye başladı. Ancak onlar kendilerini “Moğollar”, devletlerini de “Büyük Moğol Ulusu” olarak isimlendiriyorlardı.459 Altın Orda halkı Rus yıllıklarında da “Tatarlar” olarak adlandırılmıştır. Altın Orda Devleti’nin yıkılmasından sonra “Tatar” etnik ismi kullanımı aynı bölgede yeni kurulan devletlere (Kazan Tatarları, Astrahan Tatarları vd.) geçmiştir.460 Buna ilaveten, “Tatar” XIII. yüzyılda Çin’de Moğolların kendilerini isimlendirdikleri bir terimdir. Bu ismin Avrupa’ya girişi ve bütün dünyada kullanımı muhtemelen ortaçağ döneminde Doğu ile kurulan ticari ilişkilerin bir neticesidir. Muhtemelen, tüccarlar tarih sahnesine çıkan korkunç “Tatar” tehlikesi konusunda Avrupa halkını ilk bilgilendiren kişilerdir. Rus yıllıkları “Tatar” terimini Altın Orda halkı ile ilişkilendirirler. Rubruck özellikle Cuci Ulusu’nun kurucularının herkes tarafından “Moğollar” olarak isimlendirildiğini açıklamasına rağmen, “Tatar” ismi ayrıca Batı-Avrupa kaynaklarında da kullanılmıştır.461 Ne var ki, XIV. yüzyılda Volga bölgesinin Altın Orda şehir halkı arasında kendilerini “Müslüman” veya “besermen” olarak isimlendirdiklerine dair veri vardır. Bu terimler İslam’ın temel ideoloji olarak algılanması ile ilgilidir.
İdari Yapı ve Yönetim
Başlangıçta Cuci evladının yönetim bölgesi Büyük Moğol İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Batu ve evladı Büyük Kaan’a tabi ve onun emirleri doğrultusunda hareket eden yöneticilerdi. Onlar kendi adlarına sikke darp edemezler (sikkelerin üzerinde büyük kaanın ismi vardı) ve dış ilişkilerde bağımsız davranamazlardı. Aslında, Moğol İmparatorluğu’nun erken döneminde bir bütün olarak (kısmen Cuci Ulusu’nda da) kolektif mülkiyet ilkesi ve imparatorluğun her bir parçasında Cengiz Han yönetici soyunun bütün üyelerinin yönetim hakkı vardı. Yönetici soyun birlikteliğinin muhafazası amacı için sıklıkla bazı hanların mülkiyetindeki toprakların belirlenmesi ve bu topraklardan elde edilen gelirin diğer hanlara aktarımı vardı.462
Ordu meselesinde ise, Cuci Ulusu sağ kanat ve sol kanat olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Moğol ordusunda sağ kanat her zaman öncelikliydi. Bunun nedeni hanın göçebe maiyetinin sağ kanat sınırları içinde yer almasıydı. Altın Orda’da sağ kanat Batu ve kardeşi Şiban’ın sorumluluğundaydı. Sol kanat ise Batu’nun kardeşi Orda İçen’in mülkü idi.463 Dünyanın dört parçası ile kanatların toprak parçası anlayışı arasındaki muadillik Moğolların bir nitelemesidir. İleri kısım güney, geri kısım kuzey, sağ batı, sol ise doğuyu ifade ediyordu. Bunun yanı sıra, dünyanın her bir köşesinin belli bir renk değeri vardı: güney kırmızı, kuzey siyah, batı beyaz, doğu koyu mavi idi. Bundan dolayı, Batu’nun mülkü “Ak-Orda”, Orda-İçen’in mülkü ise “Gök-Orda” olarak isimlendirilmiştir. Bu bölümlendirme Reşiddeddin’in ifadelerine de uygundur: “Orda-İçen, ordusu ve dört kardeşi ile birlikte… ordunun sol kanadını oluşturuyordu. Şimdiye kadar onlar hep sol kanat olarak bilindiler.”464
Noyan veya bey, handan ulus (halkın yönetimi) ve yurt veya nutugun (ulusa ait halkın kullandığı toprak) yönetimini bazı askerî veya ekonomik hizmet karşılığı almıştır.465 Ulus sistemi Cengiz Han tarafından akrabalarına ve yakın adamlarına yönetmeleri için kabilelerin tahsis edilmesi şeklinde oluşturulmuştur. XIII. yüzyılda Orda’nın topraklarında 12 büyük ulus vardı.466 Sadece oğlanlar (prensler) kendi uluslarını yönetmek için atadan gelen hakka sahiplerdi. Geri kalan aristokratlar bağlı oldukları yöneticiye hizmet sağlamak koşuluyla iktidar elde edebilirlerdi. XIII. yüzyılda mülkiyet hakkı periyodik olarak gerçekleşmişti. Genellikle bu mesele kurultayda çözümlenirdi.467 Arap tarihçilerin bildirdiğine göre, XIV. yüzyılda bütün devlet toprakları dört büyük idari birime (ulus) bölünmüştü. Onların her birinin başında hanın vekili ulus beyi vardı.468 Onlardan biri askerî vali olan beylerbeyidir. Vezir (maliye bakanı) ikinci önemli kişidir. Diğer iki rütbe soylu veya seçkin feodal beylerin elindeydi. Günümüzde bu dört büyük ulusun isimlerini biliyoruz. Bunlar Sarac Ulusu (bu bölge hanın şahsi mülkü olan ve Volga bölgesini de içine alan arazidir), Kırım Ulusu (en zengin ticari bölgelerden biri), Harezm Ulusu (Altın Orda’nın hayat şartlarına etki eden ve siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilerde yeterli idari birim) ve Deşt-i Kıpçak Ulusu (bugünkü Güney Rusya ve Ukrayna’da bulunan bozkır)’dur.469
Bütün bunlara ilaveten, XIV. yüzyılda Cuci Ulusu toprakları 70 küçük birime (vilayet) bölünmüştü. Bunların başında da emirler vardı. Emirler Divan (vezir başkanlığında toplanan kurul) üyesi idiler. XIII. yüzyılda, feodal lordlar, ancak hanın izni ile ulus sahibi olabiliyorlardı ve hizmetlerini terk etmeleri veya han tarafından suçlanmaları yüzünden mülklerini kolaylıkla kaybedebiliyorlardı. XIV. yüzyılda bu mülkler –ulus ve yurt- birleştiler ve satılamaz ve miras yoluyla intikal eder bir karakter kazanmışlardır. Bu tip önlemlerle Özbek Han devletin direncini ve yerleşik toprakların idare düzenini güçlendirmiştir.
Siyasi Tarih
Altın Orda’nın siyasi tarihi genel olarak altı safhaya ayrılabilir:
Birinci Safha (1242–1282)
Bu safhada devletin oluş süreci tamamlanmıştır. Yönetimde Batu, Sartak, Ulukçı, Berke ve Mengü-Timur görülür.
Batu Han, sürekli savaşlardan elde edilen toprakların sistemli örgütlenmesinin gerekliliğini mükemmel şekilde anlamıştı. Etkin bir kontrol sistemiyle vergi sisteminin düzenlenmesi gerekliydi. Plano Carpini’nin ifade ettiği gibi, Mordva, Barkurtlar ve Volga Bulgarları, Batu tarafından ancak Avrupa seferi dönüşünde tabi kılınmıştır. Lezgiler, Alanlar ve Çerkezler, Batu ile XIII. yüzyılın ikinci yarısına kadar savaşmışlardır. Galitliler ile Volin Rus düklerinin direnişi ancak 1260 yılında kırılabilmiştir.470 Ne var ki, 1246’da, bazı Rus prensliklerinde nüfus sayımı yapıldı ve kürk olarak vergi tahsiline gidildi.471
Batu Han’ın ölüm tarihi net olarak bilinmemektedir. Hemen hemen bütün tarihçiler bu olayın tarihini 1255 veya 1256 olarak verirler.472 Batu’nun birkaç oğlu vardı. Ancak büyük oğlu Sartak’ın yanı sıra küçük oğlu Berke de tahtta hak iddi etti. Han eski geleneklere göre kurultay tarafından seçilmeli ve onaylanmalıydı. Kabilenin büyüğü (ölen yöneticinin erkek kardeşi, yeğeni veya kuzeni) yetkiyi devralmalıydı.473 Bundan dolayı, Batu’nun ölümünden sonra Sartak’ın (Büyük Moğol Kaanı Megü’nün namzedi) destekçileri ile Berke’nin destekçileri (Cuci Ulusu’nun ona bağlı aristokratları) arasında çatışma çıktı. 1259 yılındaki kısa süreli siyasi gerilim neticesinde zafer ne Sartak, ne onun oğlu Ulakçı, ne de annesi Borakçina’nın oldu. Kazanan taraf Berke olmuştu.474 Bu olaylar Cuci Ulusu’ndaki Büyük Moğol Kaanı’nın yetkisini dengeleyen yerel aristokratların etkinliğini ortaya koyar. Bu, Cuci Ulusu’nun siyasi bağımsızlığının teyidi için önemli bir adımdır. Bir bütün olarak Berke dönemi devletin bütün yaşam alanlarında Karakurum ile siyasi çekişme içinde geçti. Berke faal olarak Kübilay Kaan’a denge olarak Karakurum tahtında Arık-Buka’yı destekledi. Kubilay Kaan tahtı elde ettiğinde, Berke ona tabi olmayı reddetti. Mesela, Kubilay 1262’de Rusya’da nüfus sayımı yaptırmak istediğinde Berke işin yapılmasını engelledi.475 Altın Orda’da sikkeler hiçbir zaman Kubilay adına darp edilmedi.
Sartak Hristiyanlığı (Nesturi) benimsemişti ve Müslümanların düşmanıydı. Berke ise Müslüman’dı ve Müslüman tüccar sınıfının desteğine sahipti.476
Berke döneminde Mengü-Kaan’ın kardeşi Hülagu evladının yönetimindeki İran ile yapılan savaşlara son verildi. Hülagu’nun orduları Bağdat’ı ele geçirip Halife Mutasım’ı idam etmişlerdi. Bunun yanı sıra, Alamut bölgesinde Moğollar, İsmailî Mezhebi’nin taraftarlarını imha ettiler.
Berke, Amu-Derya’dan batıya doğru bütün toprakları (özellikle Arran ve Azerbaycan) kendi mülkü ve Cuci Ulusu’nun bir parçası olarak kabul ediyordu. Üstelik Berke bir Müslüman olarak Hülagu’nun halifeyi idam etmesini ve askerlerinin Bağdat’ta katliam yapmasını affedemiyordu. Batu’nun döneminde Altın Orda ile Mısır arasında diplomatik ilişkiler kurulmuştu. O dönemde Mısır’da Kıpçak kökenli Memlûk Sultanı Baybars hüküm sürmekteydi. İki devlet İran Moğollarına karşı 1260 yılı başlarında bir ittifak kurdular.
Mengü-Timur Han döneminde (1266–1282), Berke’nin Hülagu Ulusu’na ve Rusya’ya (Rusya’da yeni nüfus sayımları 1257–1259 yılları arasında yapıldı) karşı takip etmiş olduğu siyasete devam edildi. Bu dönemin en önemli olayı Altın Orda Devleti’nin bağımsızlığını ilan etmesidir.
İkinci Safha (1282–1312)
Bu dönemin ilk önemli meselesi Tümenci (10.000 savaşçının lideri) Nogay’ın sebep olduğu sorun ve bu sorunun çözümlenmesidir. Bu dönemde iktidar olan hanlar Tuda-Mengü, Tula-Buka ve Tokta’dır. Nogay’ın yıldızı Altın Orda’nın İran ile yaptığı ilk savaşlar sırasında parlamıştı. Bunun üzerine genç ve yetenekli komutan Prens Nogay beylerbeyi rütbesine atandı.477 Nogay, Cuci neslinden olup Cengiz Han klanının bir üyesiydi ve tahtta belli hakları vardı. Devletin sağ kanadının yöneticisi olunca, Nogay bağımsız iç ve dış siyaset takip etti. Mısır, Bizans ve Rusya ile ilişkiler kurdu. Tuda-Mengü, Tula-Buka ve Tokta hanlar Altın Orda tahtına Nogay’ın kontrolü altında çıktılar. Onun yetkisi çok büyüktü. Rus yıllıkları onu “hükümdar (çar) Nogay” olarak tavsif etmişlerdir. Ancak kendisini han ilan edecek bir girişimde bulunmadı. Onun amacı Cuci Ulusu’nun sağ kanadının güvenliğini bağımsız bir devlet olarak sağlamaktı.478 Bu süreç bir bütün olarak Moğol İmparatorluğu’ndan ayrılmanın tamamlayıcısı olarak kabul edilmelidir. Ancak Tokta Han on yıllık uzun ve çetin bir askerî mücadeleden sonra Nogay’ın hâkimiyetine son verebilmiştir.
Genel kanıya rağmen, Nogay isminin Nogay halkı veya Nogaylar ile bir ilişkisi yoktur. Moğolca “nohoc” kelimesi “köpek” anlamındadır. Bu, modern Nogayların selefleri olan Mangıt kabilesinin de dâhil olduğu Türk ve Moğol halkının totemsel hayvanıdır.
Volga bölgesi ve Harezm’in şehir halkının desteğini alarak Nogay üzerinde başarı kazanan Tokta Han reformlar yaparak şehirlerin ve şehirli ticaret aristokrasisinin durumunu güçlendirdi. Altın Orda’nın iktisadi yapılanması Tokta Han tarafından oluşturuldu. Tokta’nın iktisadi reformları sırasında Harezmli Müslümanlar Altın Orda’nın en yüksek siyasi alanlarına girdiler. Onlardan biri Altın Orda’nın gelecekte beylerbeyi olacak Harezm Valisi Kutluk Timur’dur.
Üçüncü Safha (1312–1359)
Bu dönemde devlet en yüksek siyasi ve iktisadi seviyesine ulaşmıştır. Bu safhanın son yıllarında ise krizin ilk belirtileri gözükmeye başlamıştır. Bu dönemde Özbek, Canı Bek ve Berdi Bek hanlar hüküm sürmüşlerdir.
1312’de Tokta Han’ın halefi tartışmaları sırasında Müslüman taraf İslam’ı kabul etmiş olan Özbek Han’ı destekledi. Daha sonra, Özbek Han memnun olmamış aristokratların çıkardığı isyanı bastırmakta başarılı oldu. İç düşmanlara yönelik mücadele esnasında Özbek Han İslam’ı devletin resmî dini olduğunu duyurmuştur.
Özbek Han döneminde, Altın Orda yeni bir safhaya girmiştir. Onun siyaseti Tokta Han’ın iktisadi uygulamalarının bir devamıdır. Bu siyaset Kutluk Timur tarafından da takip edilmiştir. Finansal sistem birleştirildi ve Aşağı Volga bölgesindeki devletin iktisadi merkezi daha güçlü hale getirildi. Finansal ilişkiler devletin bütün alanlarında yaygınlaştırıldı ve şehirler, ticaret ve zanaatta hızlı bir gelişim gözlendi. Göçebe aristokrasinin etkinliği sona erdi. En önemli meselelerde kurultay toplama geleneği geçmişte kaldı.
Divan: O dönemde işleyen hükûmet ve bürokrasi karmaşıklaştı. Siyasette öncelik hükümdar neslinden olanlardan emirlere geçti. Otorite doğrudan babadan oğla geçmeye başladı.
Dördüncü Safha (1359–1380)
Bu döneme Altın Orda Devleti’nde siyasi parçalanma ve iç savaşlar damgasını vurmuştur. Bu dönemde tahtta yirmiden fazla han değişikliği meydana gelmiştir. Önceki dönemdeki uzun iç barış ve iktisadi büyümenin sonucu olarak yeterli birikim elde eden pek çok emir uluslarının bağımsızlığı için mücadele etmiştir. Üstelik hanlar arasındaki çatışmalar ile üst rütbeli saray memurların bunlarla mücadelesi mutlakıyetçilik isteyen hanlar ile emirler arasındaki anlaşmazlığı da gün yüzüne çıkarmıştır. Muhtemelen, onlar hükûmetin dizginlerini tamamen ellerine almak ve oligarşi temelinde emir modelli bir yönetim oluşturmak istiyorlardı.479
Berdi Bek Han bu süreci iteledi. Canı Bek Han’ın ölümünden sonra tahta gelen Berdi Bek Han, Batu neslinden gelen bütün erkekleri ortadan kaldırdı. 1359’da, Berdi Bek kendi adamları tarafından öldürülünce Altın Orda’da tahmin edilemeyecek bir hanedan krizi meydana geldi. Devlet çok sayıda bağımsız ulusa ayrıldı. Devletin batı kanadında iktidar, kukla hanları yönetime getiren ve istediği zaman onları tahttan uzaklaştıran Beylerbeyi Mamay’ın eline geçti. Volga Bulgarya, Harezm ve Mordovya devletten ayrıldılar. Rusya vergi ödemeyi kesti. Başkentte yetki devletin sol kanadının yerlilerine geçti. Muhalif taraflar arasındaki çatışmalar ekonomik kaynakların tamamen tükenmesine sebep oldu.
Beşinci Safha (1380–1396)
Toktamış Han’ın iktidarı sırasında, Altın Orda’nın kısa süreli bir güçlenişi görülür.
Toktamış Han devletin sol kanat aristokrasisinin yerlilerindendir. Onun güçlenmesinde temel etken Emir Timur’un verdiği destektir. Semerkand Hükümdarı Timur, Toktamış’ı Cuci Ulusu’nun başına geçirmek istedi. Cuci Ulusu’nun merkezî bölgelerindeki aristokratlar savaş yorgunu olduklarından Toktamış’ı han olarak kabul ettiler. 1380’de Toktamış, Mamay üzerinde zafer kazandı; yavaş yavaş devleti tek çatı altında toplamaya çalıştı ve bunda başarılı oldu. Ayrıca Rusya tekrar vergi ödemeye başladı. Tokta Han dönemindeki gibi Toktamış’ın finansal reformları devleti güçlendirdi. Memlûk Devleti ile ittifak anlaşması yenilendi ve son olarak Altın Orda Azerbaycan üzerinde tekrar hak iddia etti.
Dâhili siyasetinde, Toktamış diktatör yöntemleri kullanmış ve eyaletlerdeki isyanları bastırmıştır. Ancak bu önlemler geçici olmuştur. Toktamış’ın temel sorunu bir yandan Timur’a bağımlı olması, diğer yandan Altın Orda’nın geleneksel dış büyük güç siyasetini devam ettirmek mecburiyetinde olmasıdır. Toktamış Azerbaycan ve Harezm için Timur ile mücadele etmiştir. İki taraf arasındaki savaşlar 1385 yılında başlamıştır.
Toktamış’ın arkasından emirler sürekli komplo düzenliyorlardı. Mesela, Gök Orda’daki aristokratların lideri Emir Edige başta olmak üzere bütün muhalif aristokratlar Timur’a gidiyorlardı. 1391’de Timur, Artın Orda üzerine bir sefer düzenledi ve Toktamış’ın ordusunu Kunduzca Nehri kıyısında ağır bir yenilgiye uğrattı. Ancak tuhaftır ki, Gök Orda aristokratları ona ihanet etmişler ve Timur Kutluk Han ve onu destekleyen Edige çevresinde toplanmışlardır. Bu insanlar ne Timur’a, ne de Toktamış’a tabi olmak istemiyorlardı. Bunun nedeni kendi mülkiyet haklarını kaybetme korkusuydu. Bu göstermektedir ki, Toktamış döneminde ayrılıkçı hareketler tamamen yok edilememiştir.
1395/96’da Timur, Altın Orda üzerine ikinci seferine çıktı ve Toktamış’ı kesin olarak mağlup etti. Bu mağlubiyetin temel nedeni yine emirlerin ihanetiydi. Onların sabit olmayan siyasi konumları ve kendi çıkarlarını korumaya yönelik hareketleri devlete büyük zarar vermiştir. Terek Nehri yakındaki savaşta emirlerin büyük bir kısmı Timur tarafına geçmişlerdir. Edige ve Timur Kutluk tekrar Toktamış’a ihanet etmişlerdir. Bu nedenle Toktamış yenilmiş ve kaçmak zorunda kalmıştır. Timur’un orduları bütün ülkeyi yakıp yıkmışlardır. Volga bölgesindeki Saray şehri ile Yayık üzerindeki Saraycık şehri haricinde Altın Orda’nın bütün şehirleri tahrip edilmiştir. Muhtemelen Timur, Timur Kutluk’u kukla han yapmayı düşündüğünden onun ikametgâhı Saray şehrinin tahrip edilmesine izin vermemiştir. Saraycık şehri de tahrip edilmemiştir, çünkü burası da Edige’nin mülküydü. Böylece askerî yenilginin yanı sıra, Altın Orda’daki dâhili feodal parçalanma meydana geldiğinden Toktamış siyasi yenilgiye de uğramıştır.
Altıncı Safha (1396-XV. Yüzyılın Ortaları)
Bu dönemde devlet parçalanma sürecine girmiştir. Altın Orda’nın siyasi arenasındaki en belirgin şahıs bu dönemde Beylerbeyi Edige olmuştur. Toktamış’ın yenilgiye uğraması göçebe bozkırda büyük felaketlere yol açmıştır. Timur’un yaptığı yıkım Kıpçak halkının Türkiye, Rusya ve Litvanya’ya gitmesine sebep olmuştur.
1360–1370 yılları arasındaki feodal mücadele, Timur’un Toktamış ile savaşması ve Toktamış’ın yenilmesi Altın Orda şehirlerinin mahvına neden olmuştur. Devletin ekonomisi ancak kıtalar arası yapılan ticaret sayesinde ayakta kalabilmiştir. Hazar Denizi’nin kuzeyindeki şehir merkezlerinin tahribi ve buralarda ortaya çıkan siyasi kargaşanın bir sonucu olarak ticaret yolları güneye, Timur’un egemenliği altındaki bölgelere kaymıştır. Bu şartlar Altın Orda’nın bir daha eski gücüne kavuşamamasına sebep olmuştur.
XV. yüzyılın başı, bir süreliğine de olsa, Cuci Ulusu’nun tek çatı altında birleştirilme girişimlerine sahne olmuştur. Bu işi başaran kişi, kukla hanlar namına yönetimde bulunan Edige’dir. Onun siyaseti genel olarak Toktamış’ın devlet politikasını yeniden canlandırmaktır. Devleti birleştirmek amacını güden Edige, finansal reformlar yapmıştır. Ne var ki, yaptığı girişimler sadece hâkim olduğu Mangıt Yurdu ile sınırlı kalmıştır. Üstelik onun iktidarına karşı çıkan aristokratlar daha güçlüydüler. XV. yüzyılın başında, iktidarda güçlü bir han görmek mümkün değildir. Ancak maceracılar bir süreliğine de olsa iktidarı ele geçirmişlerdir. O dönemde kendi gücüyle iktidara hiçbir han gelmemiş, ancak gruplardan biri Saray şehrini ele geçirdiklerinde Cuci neslinden bir kişiyi kukla han yapmışlardır. Yetki artık han ve onun hükûmetinde olmayıp tümencilerdedir.
Han taraftarları ile aristokrat gruplar arasındaki mücadeleler Altın Orda’nın yıkıntıları üzerinde yeni devletlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Böylece Cuci klanının çeşitli kollarının temsilcileri yönetime geldi. XV. yüzyılın ilk yarısında, Özbek Hanlıkları, Kazak Hanlığı, Nogay Ordası, Kazan Hanlığı, Sibir Hanlığı ve Kırım Hanlığı ayrı ayrı devletler olarak ortaya çıktılar. Astrahan Hanlığı ve Büyük Orda XV. yüzyılın ortalarında bölündüler. Bu olayların meydana geldiği tam tarih üzerinde hâlâ tartışmalar mevcuttur. Ne var ki, XV. yüzyılın ortalarında Altın Orda’nın bağımsız bir siyasi yapı olarak mevcudiyetinin sona erdiği kesinlikle söylenebilir.480
Ekonomi ve Hayat Tarzı
Moğol Devleti’nin erken döneminde, ekonominin temeli göçebe hayvan yetiştiriciliğiydi. Göçebe hayat tarzının gerekleri ulusların sınırlarını da belirlemişti. Avrupalı seyyahların istisnasız hepsi Moğolların sahip oldukları hayvanların çokluğuna dikkat çekerler. Hayvan yetiştiriciliği göçebelere her türlü yaşamsal ihtiyaçlarını sağlıyordu: et, yün, giyim-kuşam için deri ve kımız. Evcil hayvanların yünü elbise üretiminde, kilim dokumada ve yurtlarını kaplamada kullanılıyordu. Deriler ise ayakkabı üretiminde ve atlara koşum takımı yapımında kullanılıyordu. Avcılık göçebelerin hayatında önemli bir yere sahipti. Avrupalılar “Moğolların koşan ve zıplayan her şeyi yediklerine” şaşırıyorlardı: kurt, tilki vb. Göçebelerin, kıyılarında gezindikleri nehirler bol miktarda balık sağlamaktadır. Bu gerçek hem çağdaş kaynaklarda, hem de Altın Orda yerleşim birimlerinde yapılan arkeolojik buluntularda yansımalara sahiptir. Bozkırdaki çobanlar göçebe ve yarı göçebe olmak üzer iki türlü ev geçindirme yöntemine sahiplerdi. Birincisi sürekli göç etmeye dayanıyordu. İkincisi ise mevsimsel göçmeler ve uzun süreli bir yerde kalmalara dayanıyordu. Tarım Altın Orda Devleti’nin ilk dönemlerinde oldukça azdı. Plano Carpini şöyle yazar: “Moğollar ne ekmek ne de sebzeye sahiplerdi.” Ordadaki tarımın mevcudiyeti (XIV. yüzyıldan itibaren gelişmiştir) devletin gelişme sürecini tamamladığının başka bir göstergesidir. Çünkü sadece kompleks ekonomi devlet organizmasının devamlılığını sağlayabilir. Ögedey Han’ın getirdiği kurala göre, her Moğol ailesi hana iki yaşında bir öküz, her yüz koyundan bir koyun ve her bin sağmal attan bir tane vermek zorundaydı. Tebaa hem Büyük Kaan’a hem de Cengizli yöneticilerine vergi vermek durumundaydılar. Moğol hanları zenginliklerinin önemli bir kaynağı olan ticarete büyük önem veriyorlardı.
Altın Orda’nın toprakları göçebeler tarafından kullanılan ve ancak küçük yerleşim birimlerinin mevcut olduğu ve sınırı belli olmayan uçsuz bucaksız bir bozkır alanı değildi. Son yıllarda yapılan arkeolojik araştırmalar, yazılı kaynaklardaki Altın Orda şehirleri ile alakalı bilgilerimize çok katkı sağladı. Nümizmatik verileri ile ortaçağa ait coğrafi buluntular somut arkeolojik yapılara ulaşma imkânı vermiştir. Hazar civarı ile Karadeniz civarı bozkırları eski zamanlardan beri göçebelerin yerleşim merkeziydi ve Moğolların gelişinden önce buralarda gelişmiş-planlı bir şehir kültürü bilinmiyordu. XIII. yüzyılda bu bozkır alanı Rusya, Volga Bulgarya, Harezm, Kuzey Kafkasya, Saksin ve Kırım gib yerleşik medeniyetler ile çevrelenmiş devasa bir göçebe adasıydı.
Cengizlilerin muazzam gücü İpek Yolu’nun tamamen onların kontrolüne geçmesine imkân tanıdı. Tacirlere verilen imtiyazlar ile ticaret kervanlarının devlet düzeyinde korunması Avrasya’da ticareti oldukça geliştirdi. Ticaret merkezleri şehirlere dönüştü.
Altın Orda şehirleri idari merkezler, kıtalararası ticaret yollarındaki önemli noktalar ve askerî üsler olarak büyük gelişme kaydettiler. Şehir merkezlerinin istikrarı ve sayısının çokluğu dâhili ekonominin ve şehirler ile göçebeler arasındaki değiş tokuşun oldukça geliştiğinin kanıtlarıdır.
Altın Orda tarihi çalışan önemli Rus bilim adamlarından biri olan Vadim L. Egorov, arkeolojik verilere ve yazılı kaynaklara dayanarak Altın Orda’da şehir planlamasının bazı safhalarını tasvir eder: 1. Moğolların gelişinden önce var olan eski şehirlerin yenileme ve kullanımı dönemi – 1240’lı yıllar; 2. Batu döneminde bozkırdaki şehir inşasının başlaması – 1250’li yılların ilk dönemleri; 3. Berke dönemindeki şehir planlamalarının artışı – 1250’li yılların ortalarından 1260’lı yılların ortalarına kadar; 4. Şehirlerin gelişiminde yavaşlama dönemi – 1270’li yılların başından 1350’li yıllara kadar; 5. Özbek ve Canı Bek dönemlerinde şehir planlamasının olgunlaşması – 1350’li yıllardan 1360’lı yıllara kadar; 6. Şehir planlamasının zayıflaması ve gerilemesi- 1360’lı yıllardan 1395’e kadar.481 Bundan dolayı, Altın Orda’daki şehir planlamasının zirve dönemi ve ekonominin olgunlaşması XIV. yüzyılın ortalarından itibaren meydana gelmiştir.
V. L. Egorov Altın Orda şehirlerinden 110 tanesini arkeolojik olarak ortaya çıkarmıştır. Onlardan on yedi tanesi sikke darp etme hakkına sahipti ve ekonomiye etkin katkı sağlıyordu.482 Yerleşim birimlerinin sayısı yukarıda söylediğimiz rakamın üzerindedir. Ortaçağ haritalarında gösterilen 30 kadar şehrin mevkii hâlâ saptanamamıştır.
Dostları ilə paylaş: |