Sayın sitki severoğLU


Çaylı " : 17 İcadiye " : 2 Özerli " : 12 Rabat " : 1 Kuzuculu Kasabası’ndan : 8



Yüklə 326,7 Kb.
səhifə2/6
tarix30.10.2017
ölçüsü326,7 Kb.
#22011
növüYazı
1   2   3   4   5   6

Çaylı " : 17


İcadiye " : 2

Özerli " : 12

Rabat " : 1

Kuzuculu Kasabası’ndan : 8


Yeşilkent (Erzin) Kasabası’ndan : 7

Dörtyol İlçesi’ne bağlı diğer yerlerden : 10 kişi olmak üzere, toplam 81 Türk öldürülmüştür. Bunların çoğu önemli şahıslardır. Buraya alınmamakla birlikte adları da bellidir. Adı ve sayısı bilinmeyen katledilmiş Türk sayısının daha fazla olduğu kesindir28.


2- 1919’da Adana’da Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:
İşgalle birlikte, Fransızlar’ın trenlerle taşıyarak Adana’ya yerleştirdiği çok sayıda Ermeni yanında, asırlardır Türk halkla birlikte yaşayan yerli Ermeniler ve Süryâniler de, bekledikleri günün geldiği düşüncesiyle işgal güçlerinin desteğinde Türkler’e karşı harekete geçtiler. Hakaret, zulüm, işkence, ırza tecavüz, yaralama ve öldürme olayları arttı. Diğer yerlerde olduğu gibi Adana’da da katledilmiş olan Türkler’in hepsi kayıtlarda yer almamıştır. Biz ancak kayıtlarda yer alanları belirteceğiz.
7 Ocak 1919: Kâhyaoğlu (Şehitlik) yakınında bulunan Abdo Ağa Çiftliği’ni basan Ermeniler, 2 Türk’ü öldürdüler. Aynı gün, görevden dönmekte olan 2 Türk jandarma eri katledildi29. 10 Ocak 1919: Ermeniler, Abdo Ağa Çiftliği’ni yeniden bastılar. Abdo Ağa ile 14 işçisi acımasızca katledildiler. Kargaşa sırasında fırının içine saklanarak kurtulan bir işçi, ertesi gün şehre giderek olayı haber verdi. Katliâma katıldıkları için tutuklanan birkaç Ermeni asker, daha sonra serbest bırakıldılar30.
10 Şubat 1919’da, Türkler’e ait dükkânlar, Ermeniler tarafından yağmalandı. Hrıstiyanlar’ın topluca katledileceği plânları hazırlandığını ileri süren Fransız ve Ermeniler, 21 Şubat 1919 sabahı, ellerinde silâhlarla koşarak şehirde korku ve panik yarattılar. Bazı yerlerde halka ateş açtılar. Fransızlar, bütün silâhlara ve yiyecek depolarına el koydular. Fransız üniforması giydirilmiş Ermeni askerlerini jandarma teşkilâtı kadrosuna aktarmaya çalıştılar. Memlekette önemli sayıda Ermeni azınlık bulunduğunu, jandarmanın adaletli davranabilmesi için teşkilâtın yarısının Ermeni olması gerektiğini ileri sürdüler. Yörede tutunabilmek için jandarma teşkilâtını kendi kontrolleri altına almaya çalıştılar31. 25 Şubat 1919’da, Sarraf Vanlı Ahmet Efendi’nin Saracan Mahallesi’ndeki evi, gece vakti komşusu Agop tarafından basıldı. Ahmet Efendi, işkence edilerek, süngüyle delik deşik edildi ve öldürüldü. Babasının acısı içindeki oğlu da süngü ve kama darbeleriyle sakat bırakıldı. Bu ailenin evi talan edilerek, paraları ve değerli eşyaları gaspedildi. Korkudan yardıma koşamayan komşu Türkler, endişe içinde olayın sonucunu beklediler. Adana eski mebusu Suphi Paşa, katillerin cezalandırılacağı sözünü aldı. Fakat, hapse atılan Agop ve arkadaşları, birkaç gün sonra suçsuz oldukları gerekçesiyle salıverildiler32.
26 Şubat 1919: Fransız İşgal Komutanı Brémond’un eşi ile birkaç Fransız askeri otomobille yoldan geçmekte iken, Pamukçuzade Aziz Efendi’nin beş yaşındaki kızının balkondan otomobile tükürdüğünü ileri süren Fransızlar, yirmidört saat içinde beşbin lira ceza istediler. Verilen süre içinde cezayı ödemediği takdirde ailesiyle birlikte Kilikya dışına sürüleceği tehdit edilen Aziz Efendi, bu cezayı ödemek zorunda kaldı33.
4 Mart 1919: Yeni İstasyon yakınında, Dellâl Ahmet Bağları’ndaki evinde gece vakti Ermeniler tarafından öldürülen Dellâl Mustafa’yı öldürenler yakalanamadı34.
12 Nisan 1919: Kayırlı Köyü’ne saldıran silâhlı Ermeni askerler, kendilerine engel olmak isteyen köy karakolundaki Türk jandarmaları tehdit ettiler. Fakat, köylüler jandarmaya destek verince, şehre doğru gittiler. Bir kötülük yapmalarını önlemek için kendilerini takip eden birkaç Türk jandarmasına Adana yakınlarında ateş eden Ermeniler, jandarma Bekir ile halktan Hamdi adındaki şahsı öldürdüler. Ermeni askerler, daha sonra Adana’daki Debboy (askerî depo)’a saldırarak; Debboy ile Hükûmet Konağı arasında Teğmen Osman Bey Komutası’ndaki bir manga Türk askeriyle gündüz saati giriştikleri çatışmada, 2 Türk jandarma eri ile 2 sivili öldürdüler. Ağır yaralanan Teğmen Osman da daha sonra öldü. Fransızlar, asker kaçağı olduklarını ileri sürerek, bu Ermeni askerler hakkında bir işlem yapmadılar35.
3- Fransız İşgal Komutanı’nın 22 Türk’ü Kurşuna Dizdirmesi:
15 Eylûl 1919 tarihinde imzalanan, İngilizler’in güney vilâyetlerimizi Fransızlar’a terketmesini içeren Suriye İtilâfnâmesi gereği, İngiliz birlikleri yöreyi tahliye ederken Ekim 1919 başlarında Amanos Dağları’nda ortaya çıkıp Ceyhan taraflarına gelerek, buradan Yüreğir ile Tarsus Ovaları’na geçen 70 kişilik Kürt Yusuf ve Papanoğlu Mustafa çetesi, zulüm yapan Ermeniler’den Türkler’in intikamını almaya başladı. Bu çetenin hareketini bahane eden Fransız İşgal Komutanı Brémond, çete elemanı oldukları gerekçesiyle çok sayıda Türk’ü (kendi hatıratında verdiği bilgiye göre 22 kişiyi) kurşuna dizdirdi36.
Şimendifer (demiryolu) hattı boyunca görevlendirilen Ermeni askerler, istasyonlarda, trenle seyahat eden Türk subay ve askerlerine hakarette bulunuyorlardı. Ayrıca; şimendifer hat komiseri Ahmet Bey evinde, bir Türk öğretmen de Yeşilkent (Erzin)’te Ermeniler tarafından öldürüldü37.
4- 1920 Yılında Adana ve Çevresinde Ermeni-Fransız Cinayetleri:
4 Mart 1920 Perşembe günü, Adana Durmuş Fakı Mahallesi’nde bir Ermeni evinde patlayan bomba, muhtemelen bombayla oynadığını bilmeyen, evin çocuğunun ölümüne neden oldu. Bu olay Ermeni evlerinin birer silâh deposu haline getirildiğini gösteriyordu.
6 Mart 1920’de, Ermeni fedâileri pusu kurarak Bağlar Bekçisi Dabak Mahmut’u öldürdüler. Aynı gün, posta sürücüsü Hasan Ağa da, Kozan’a yarım saatlik bir mesafede Uyuzpınar Mevkii’nde Ermeniler tarafından katledildi.
7 Mart 1920 gecesi, Kayarlı Karakol Komutanı Mustafa Efendi, uyumakta iken karakoldaki Ermeni jandarmalar tarafından öldürüldü.
13 Mart 1920 gecesi, Abidinpaşa Caddesi ve Adana’nın tamamı büyük bir patlama ile sarsıldı. Ermeniler’in dinî lideri Papaz Muşeg’in evinde imâl edilirken patlayan bombalarla evin enkazı caddeyi kaplamıştı. Papaz Muşeg’in kardeşi dahil 7 Ermeni bu patlamada öldüler. Evin enkazı altında Ermeni fedâiler tarafından hazırlanan öldürülmesi kararlaştırılmış Türkler’e ait liste, imâli henüz tamamlanmamış 600 bomba, 8 Alman tüfeği ve çok sayıda fişek bulundu. Evin bir bomba imalâthanesi olduğunu gizlemeye çalışan Fransızlar ise, patlamaya bombanın değil, kendilerinin depoladığı gazyağı tenekelerinin ateş almasının yolaçtığını ilân ettiler38.
Kötü günlerin yaşandığı Adana şehir merkezinde, Fransız İşgal Yetkilileri, silâh depolarını açtırarak, Ermeniler’e silâh dağıttılar. Ermeniler ise, mitingler düzenleyip, dükkânlarını sık sık kapatarak şehirde yiyecek sıkıntısı yarattılar. Şehir içinde ve çarşıda çeşitli silâhları ve fişeklikleriyle dolaşan gönüllü Ermeni fedâileri, özellikle Türkler’in bulunduğu yerlerden geçerken Türkçe küfürler savurarak Türkler’e hakaretler yağdırarak kışkırtmaya çalıştılar.
6 Nisan 1920’de, Kaplan Bey’in çiftliğini basan Ermeni fedâileri (kamavurlar), 1 Türk ile 2 Arapuşağı’nı katlettiler. 7 Nisan 1920’de, Bağlar’da bir Türk din adamı, Ermeniler tarafından öldürüldü.
13 Nisan 1920’de, Fransızlar tarafından memleketlerine gitmeleri için sıkıştırılan Vanlı Türk göçmenler, çevre ilçelerden gelmiş oldukları Adana’da, açıkta kalarak kış şartlarında perişan oldular39.
30 Nisan 1920’de, demiryoluna bomba yerleştirdikleri iddiası ile ölüm cezasına çarptırılan 4 Türk, idam edilmek üzere Seyhan Nehri Köprüsü’ne getirildi. Bunlardan biri kendisini nehre atarak kurtuldu, diğer 3’ü kurşuna dizildi40.
2 Haziran 1920’de, İncirlik yolu yakınındaki Hamit Kuyusu Mevkii’nde, Adana’ya gitmekte ve dönmekte olan Türk yolcular, Ermeni çeteciler tarafından para ve değerli eşyaları gasp edilerek öldürüldü ve cesetleri tarlaya atılarak açıkta bırakıldı. Teğmen Agop Komutası’ndaki Ermeni çetesi de, İncirlik yakınındaki Buruk, Kürkçü ve Tömekli Köyleri’nden yanlarına aldıkları 15 Türk’ü bilinmeyen bir yere götürdüler. 3 Haziran 1920’de, Fransızlarla yapılan Geçici Mütareke devam ederken; Kürkçüler Köyü’nden Adana’ya gitmekte olan Gök Ali oğlu Duran Ali ile 5 Türk’ü öldüren Ermeni fedâiler, Karaoğlanlı Köyünü de basarak 10 Türk’ü daha katlettiler41.
Ermeni çeteleri 1920 yılı içinde çok sayıda toplu cinayet girişimlerinde bulundular. Bunlar sonucunda, aşağıda adı geçen yerlerde çok sayıda Türk evini yurdunu terketmek zorunda kaldı. Evini terketmeyen veya buna fırsat bulamayan Türkler, Ermeni çeteciler tarafından öldürüldüler.
a- İncirlik Fâciası:

Adana’nın 10 km. kadar doğusunda yer alan ve kalabalık nüfusunun üçte biri Ermeni olan İncirlik Köyü’ne, bir karakol kurarak Ermeni legionerlerle takviye eden Fransızlar, buraya bir de Ermeni komutan atamışlardı. Tarım işçisi birkaç Ermeni’nin Millî Kuvvetler tarafından öldürüldüğünü ileri süren bu komutan, İncirlik Köyü Türkleri’ni toplatarak, kadın ve erkekleri ayrı yerlere hapsetti. Türklerin can ve namus güvenliği Ermeni tehdidi altındaydı. Adana’daki köy ağaları, Vali Abdurrahman (Paksoy)’a başvurdular. Fakat olumlu bir sonuç alamadılar. Durumu öğrenen İran Konsolosu Azerî asıllı İsmail Âsaf Han’ın aracılığıyla, 20 Haziran 1920’de trenle Adana’ya getirilen İncirlik Köyü Türkleri, önce Mutlu Köyü (Madama Çiftliği)’ne götürüldü. Buradan, Millî Kuvvetler desteğinde cephe gerisine taşınarak Ermeni tehdidinden kurtarıldılar. Bir diğer bilgiye göre de; Ermeniler, İncirlik Köyü Türkleri’ni bir binaya topladılar ve 9 Haziran 1920’de bombardımana tutarak katlettiler. Yüzlerce Türk ailesinin eşyaları, ürünleri ve hayvanları Ermeniler arasında paylaşıldı42.


b- Hacıbayram ve Kocavezir Olayları:

Yüzbaşı Taillardat ile Kozan’dan Adana’ya gelmek üzere yola çıkan ve sayıları 7500 veya bazı kaynaklarda 12000 olarak belirtilen Ermeniler, 7-8 Haziran 1920’de geldikleri Adana’da, Eski İstasyon civarına yerleştirildi. Bunların gelmesiyle birlikte Adana’da zaten kalmamış olan huzur ve güvenlik daha da bozuldu. Yaptıkları her kötülük cezasız kalan ve Fransız İşgal Yönetimi tarafından desteklenen bu azgın topluluk, ilk iş olarak Türkler’in can, mal ve namusuna saldırmak niyetindeydi. Adana Ermeni toplumu da, Kozan’ı Türkler’e karşı savunmuş olan bu gönüllüleri “kahraman” ilân etmiş ve şımartmışlardı. Adana’ya yerleşen bu Ermeni cinayet çetesi, hedef olarak Eski İstasyon yakınında Türkler’in yaşadığı Hacıbayram ve Kocavezir Mahalleleri’ni seçti. 9-11 Haziran 1920’de, evlere zorla girerek işgal eden Ermeni çeteciler, Türkler’i evlerinden dışarıya atarak, eşyalarına el koydular. Bazı evlerde ırza tecavüz edildi. Ev ve eşyalarını bir anda kaybederek sokağa atılan Türk ailelerinin itiraz ve şikâyetleri dikkate alınmadı. Ermeniler’in, olayı soruşturmakla görevlendirilen jandarma ve polislere: Fransızlar, her şeyimizi Kozan’da bıraktırdılar. Bize, Adana’da istediğimiz ev ve malları vereceklerini vaadettiler. Bu vaat üzerine biz de bu mahalleyi işgal ettik, cevabı üzerine, işgal memurları Ermeni çete mensuplarına bir şey yapamadı. Fransız İşgal Yönetimi’nin, evleri ve eşyaları ellerinden alınan binlerce Türk’ün düştüğü duruma kayıtsız kalması nedeniyle, Ermeni zulüm ve baskısından kurtulmak isteyen bazı Türkler, Millî Kuvvetlere sığınmak düşüncesiyle Toroslar’a göç etti. Bir kısmı da Ermenilerle yaşamakta oldukları semtlerden ayrılıp, Hükûmet Binası civarına taşındı. Göçmek zorunda kalan Türkler, önce yerleşebilecek bir ev buluyor, sonra geri dönerek evde bulabildikleri takdirde eşyalarını taşıyorlardı. Çoğu zaman, boşalan evlere Ermeni ve Süryânî çeteciler el koyuyor, eşyasını almak üzere geriye dönen Türkler’in çoğu evinden içeri girmek şöyle dursun, daha kapıya yaklaşırken kovuluyordu. Herhangi bir başvurunun sonuçsuz kalacağı bilindiğinden canlarını kurtaranlar seviniyordu. Bu nedenle beş-altı Türk ailesi bir eve yerleşiyordu. Sığınılan evlerde, yatak, yiyecek ve giyecek ihtiyaçları karşılansa da cehennem azabı içinde yaşayan bu Türk aileleri, fırsat buldukça Adana’yı terkedip yakın köylere veya Toroslar’a taşınmıştır43.


c- Şehitlik (Kâhyaoğlu) Fâciası:

Şehitlik (Kâhyaoğlu), o dönemde kaydedilen en dehşet verici Ermeni cinayetlerinin işlendiği yerlerden biridir. Kendileri için huzur ve güvenliğin kalmadığını gören ve Adana’nın hemen dışında yaşadıkları için, her an yeni bir Ermeni baskını karşısında kalma endişesi içindeki 150 kadar Türk ailesi, göçetme kararı alarak, 11 Haziran 1920’de Tarsus şosesine çıktılar. Amaçları, Dikili’ye geçmek, oradan da Millî Kuvvetlerin denetimi altında bulunan Karahan yakınlarında uygun ve güvenli bir yere yerleşmekti. Fakat bir Ermeni çetesi, hüviyet kontrolü bahanesiyle Kâhyaoğlu Çiftliği yakınında bu Türk kafilesini durdurdu. Kâhyaoğlu (Şehitlik) İstasyonu karşısında olan Bızdıkyanlar’a ait harap çiftlik binasına getirilen Türkler, kadınlar ve çocuklar bir yana, erkekler bir yana ayrılırken, bir yandan da erkeklerinin, anne ve babalarının önünde soyulan kadın ve kızların ırzına geçildi. Daha sonra, önce erkekleri, ardından kadın ve çocukları elleri bağlı halde demir kırbaçlarla dövüp süngüleyerek, işkence ile hunharca öldüren Ermeni çetecilerin, süngülerin ucuna taktıkları küçük çocukları, analarının gözyaşları ve feryatları arasında, duvara çarpıp parçalayarak katlettikleri öğrenildi. Olay Ramazan ayı sırasında cereyan ettiğinden öldürülenlerin bir kısmı oruç tutuyordu. Henüz öldüremedikleri Türkler’i yakalamaya çalışan Ermeni çeteciler, Millî Kuvvetlerin geldiğini sanarak Adana’ya kaçarken; öldürdükleri Türkler’in para ve değerli eşyalarını da almışlardı. Olay sonrasında cesetler incelendiğinde, kadınların bilezik ve küpeleri alınırken, kollarının ve kulaklarının kesilmiş olduğu görüldü. Kamadan geçirilen Türkler’in sayısı 43 erkek, 21 kadındı. Çocukların sayısı ise tespit edilememişti. Ancak, 4 erkek, 18 kadın kendilerine ölü süsü verip, yaralı olarak kurtulmayı başarmışlardı44.


d- Camili ve Dedepınarı Fâciaları:

Adana, işgalin en kara günlerinden çoğunu 1920 yılı Haziran ayında yaşamıştır. O günlerde, toplu veya ferdî katliâmlarla, Türk evlerinin ve köylerinin yakıldığı, halkın katledildiği, mallarının yağmalandığı duyuluyordu. Camili Köyü yakınında bulunan Süryanî Havaca Fethullah’a ait Akarca Çiftliği, 500’den fazla Ermeni ve Süryanî çeteciyi barındırıyordu. Türk köylerine baskınlar düzenleyen bu çeteciler, kadın, çocuk demeden yüzlerce can alıyor, yerlerinden yurtlarından ediyor, köyleri yağmalıyordu. Dedepınarı Köyü halkı, 1920 yılı başından itibaren çok sayıda saldırıya uğradığından, gördükleri zulüm ve baskıdan kurtulmak ümidiyle, olaydan 5-6 gün önce topluca yakındaki Camili Köyü’ne göç etmişlerdi. Bazı köylüler de Adana’ya giderek, Akarca Çiftliği’ndeki çeteyi işgal komutanlığına şikâyet ettiler. Soruşturma ve güvenlik gerekçesiyle köye gönderilen 4-5 Ermeni jandarma, köyde Ermeni ve Süryanî çeteciler olmadığı yolunda rapor vererek, köylüleri yalancı çıkardılar. Bundan cesaret alan Ermeni ve Süryanî çetecilerin Camili’ye baskın vereceğini duyan ve yardım almaktan ümidini kesen halk, başka bir köye göçmeye karar verdi. Bu sırada, Dedepınarı Köyü’nü basan Ermeni çeteciler, Muhtar İbrahim’e: “Biz Havaca’nın Çiftliği (Akarca)’nde Hükûmet kurduk. Havaca’nın oğlu Hanna da ‘Paşa’mızdır... Sizin malınız, canınız bizimdir. İstediğimizi yaparız”, demişlerdi. Camili Köyü halkı, sıranın kendilerine geldiğini düşünerek, göçetmek istedi. Fakat, göç girişimi olayı haber alan jandarma tarafından önlendi. Çok geçmeden, 15 Haziran 1920’de, Akarca Çiftliği’nden harekete geçen silâhlı 500’den fazla Ermeni ve Süryanî çeteci, Dedepınarı’nda boş evleri yaktılar. Köyde kalan Türkler’i öldürdüler ve hayvanları toplayıp götürdüler. Camili’ye gelen çete, evlere ve köy içindeki mağaralara saklanan Türkler’i önlerine katarak, halktan bir kısmının kaçarak sığındığı Rifat Efendi Çiftliği’ni ele geçirdi. Ellerinden birbirine bağlanan ve bir meydana toplanan Camili Türkler’i, Abdioğlu Köyü’ne götürülüp boğazları kesilerek, birbirlerine çivilenip kazıklanarak feci şekilde katledildiler ve cesetleri Ceyhan Nehri’ne atıldı. Katledilen Türklerin toplamı değişik kaynaklarda 60-150 kişi arasında geçmektedir. Fransız İşgal Yönetimi bu cinayetlerle ilgili soruşturma bile açmadığından, Camili Fâciası işgalin kara bir lekesi olarak tarihe geçmiştir45.


8-9 Haziran 1920’de, Karaoğlan Köyü’nde Hasan Bey’in 4 çobanını katleden Ermeniler, bununla yetinmemiş, ruhlarındaki caniliği ortaya koyarak, çobanların kulaklarını ve diğer uzuvlarını kesmişlerdi. Adana civarındaki Çotlu, İkizce, Gemisüre, Karaoğlan, Camili ve Hergel Köyleri ile yakın çiftliklerdeki hayvanlar, Ermeniler tarafından götürülmüştü. Yalnız Karaoğlan’dan Çerkez Hasan Bey’in 1500 koyunu gaspedilmişti. Karaoğlan’dan 6, Hergel’den de 1 Türk, Ermeni ve Süryanîler tarafından katledildi46.
10 Haziran 1920’de, Abdioğlu’nda Ermeniler tarafından öldürülen 4 Türk’ün cenazesi Adana’ya getirildi47.
11 Haziran 1920’de, Adana’dan Kürkçü İstasyonu’na bir trenle gelerek Kürkçü Köyü’nü kuşatan ve trene yerleştirdikleri topla Türk evlerini bombardımana tutan Ermeniler, halkın bütün eşyasına el koyup, evleri yaktılar48.
20 Haziran 1920’de, Millî Kuvvetler, Yunusoğlu Köyü yakınındaki Çamoğlu Köprüsü’nde Fransızlarla yaptıkları çatışmada 1 ölü, 3 yaralı verdiler.
22 Haziran 1920’de, Buruk-İncirlik Köyleri arasında Fransızlarla yapılan çatışmada, Millî Kuvvetler 2 ölü, 2 yaralı verdi.
25 Haziran 1920’de, Yenice’nin kuşatılması ve ele geçirilmesi sırasında Fransızlarla çatışan Kumdere Grubu’na bağlı Millî Kuvvetlerin kaybı 2 ölü, 5 yaralı idi49.
2 Temmuz 1920’de, Ermenilerle Süryanîler’in baskı, zulüm ve cinayetlerinden kaçarak Adana’ya gelen ve kadın-çocuk Hükûmet Meydanı’nı dolduran Türkler, Mihmandar Köyü’nün basıldığı ve 99 Türk’ün katledildiği haberi üzerine, bu olaya tepki göstererek protesto ettiler50.
5 Temmuz 1920’de, Fransızlar 4 Temmuz akşamı ilân etmiş oldukları sıkıyönetimi uygulamaya başladılar. Ermeniler’in işlediği cinayetler nedeniyle, Adana’nın batı kesiminde oturan Türkler, evlerini şehrin daha kontrollü olan iç kesimine taşıdıkları halde, Şişmanyan adındaki Ermeni komiteci tarafından, her gün birkaç Türk öldürüldü ve yaralandı. Kendisini “Ermeni Devleti Kuvvetleri Genel Komutanı”, ünvanıyla tanıtan Şişmanyan, jandarma ve polis teşkilâtı kurmuştu. Yok etmek istediği Türkler’i Ermeni Kilisesi’ne getirtiyor, işkencelerle öldürtüyordu. Bu kilisede Tahtalı Camii İmâmı Külâhizâde Mehmet Efendi ile oğlu katledildiler. Nalbant Halil, başına vurulan çekiç darbesiyle öldürüldü. O günlerde, bu kilisenin adı korku ile anılıyordu. Evi zorla işgal edilen Türkler’e, ücretin kilisede ödeneceği söylenir, hiç kimse bu kiliseye giderek parasını istemek cesaretini gösteremezdi51.
e- Kaç-Kaç Olayı:

1920 Yılında Adana’da Ermeni-Fransız cinayet işbirliğinin en önemli olayı Kaç-Kaç’tır. Ermeni komiteciler, 9 Temmuz 1920’de, Fransızlar’ın desteğiyle, plânlı şekilde sahte bir karışıklık (iğtişaş) çıkardılar. Adana’daki Türk nüfusun sayıca çokluğundan çekinen ve azaltmak isteyen Fransızlar, şehrin güneyindeki bahçelerde Cezayirli Müslüman askerlere nöbet tutturarak, Türkler’in kaçışını kolaylaştırdılar. 10 Temmuz 1920’de, şehrin her tarafından Türk Mahalleleri’ne tüfek, bomba ve makineli tüfek ateşi başlatıldı. İşlerini ve evlerini terkeden Adanalı binlerce Türk ölüm korkusu içinde ne yapacaklarını bilemediler. Kadınlar ziynet eşyalarını, yiyecek ve giyeceklerini alamadan, Türk esnaf ise paralarını alamayıp, dükkânlarını kapatma fırsatı bulamadan, canlarını kurtarmak gayesiyle perişan vaziyette güney yönünden şehir dışına kaçtılar. Paniğe kapılan ova köylerdeki halk ta, Adana’nın güney ve batı kesimine, Arapuşakları’nın yaşadığı Oba Semti ile bahçeler arasına kaçtı. Bu kaçış sırasında Fransızlar, uçaktan bombardımanla çok sayıda Türk’ü öldürdüler. 13 Temmuz 1920 akşamına kadar 4 gün süren Kaç-Kaç sırasında, Arapuşakları tarafından ağırlanan göçmenlerden bir kısmı, daha sonra, Konya, Niğde, Bor ve Ulukışla’ya, bir kısmı da Belemedik, Karapınar, Pozantı ve Toros eteklerine yerleşti. Çakıt Suyu kıyısına yerleşen Türkler, derenin pis suyundan içtikleri için çeşitli parazitler kapmış, sivrisinek çokluğundan sıtma olmuşlardı. Doktor ve ilâç yokluğu nedeniyle ölen sayısı çoktu. Fransız uçakları, saat 8.00-12.00 arasında attıkları oyuncak şeklinde bombalar ve sivri uçlu çivilerle çocuk ve kadınlar başta olmak üzere her bombardımanda birkaç Türk’ün ölmesine, yaralanmasına ve sakat kalmasına neden oldular. Belemedik Hastahanesi yaralılarla doldu. Bir defasında 7 uçaklık bir Fransız filosu Belemedik Hastahanesi’ni bombardımana tutarak hastaların ölmesine neden oldu. Kaç-Kaç Olayı olarak anılan bu olay, Adana ile sınırlı kalmamış, Mersin, Tarsus, Ceyhan, Dörtyol, Kozan, Osmaniye ve bütün bölgede yaşanmıştır. Bu nedenle, Adana çevresinde, Fransız işgalinin bir kara lekesi olarak anılmaktadır52.


5 Temmuz 1920’de, Misis’te, Fransızlarla yaptıkları savaşta Millî Kuvvetler 3 ölü, 2 yaralı verdiler. 9 Temmuz 1920’de, Şakirpaşa’da Fransızlarla girilen çatışmada Millî Kuvvetler 2 ölü, 2 yaralı verdiler. 18 Temmuz 1920’de, Millî Kuvvetlerin Kâhyaoğlu Grubu’na taarruz eden Fransızlar, 7 Türk erini öldürdüler, 6 er de yaralandı53.
15 Ağustos 1920’de, Kurttepe’deki Millî Kuvvetler Cephesi’ne bir baskın düzenleyen Fransızlar, Makineli Tüfek Bölüğü Komutanı Teğmen Selâhaddin’i katledip başını vahşice keserek, ele geçirdikleri bir topun üzerine koydular ve Adana’nın en kalabalık yerinde teşhir ettiler. Aynı günlerde, Millî Kuvvetlerden Yenice’de esir düşen bazı erler, susuzluktan yürüyemeyecek hale geldikleri için Fransızlar tarafından kurşuna dizildiler. 19 Ağustos 1920’de, Fransızlar’ın, Oba’ya düzenlediği taarruzda, Solcenah Müfreze Komutanı Pöçük Mehmet yaralandı, yardımcısı Köşker Duran ise öldürüldü. 1. Bölük Komutanı Muzaffer (Ramazanoğlu) ile 200 er de esir düştüler. Önce Adana’ya, daha sonra Mersin’e gönderilen bu esirler açlıkla, dayakla ve çeşitli işkencelerle cezalandırıldılar. 25 Ağustos 1920’de, Ermeni Fedâileri (kamavurlarla) Yüreğir Ovası’nda bir tarama harekâtına girişen Fransızlar’ın, Taşçı Köyü’nde Millî Kuvvetlere verdirdiği kayıplar hakkında bir rakam verilmemiştir54.
13-26 Eylûl 1920 tarihleri arasındaki, İkinci Kurttepe taarruzunda, Şarıklı Köyü’nü bombardımana tutan Fransız uçakları 2 kadın ve bir çocuğu yaraladılar. Millî Kuvvetlerden ise 7 eri öldürüp , 12 eri de yaraladılar55.
Fransızlar, Ekim 1920’de, Millî Kuvvetlere karşı giriştikleri bir Genel Taarruzda, 18-19 Ekimde Kızılkaş Köyü’nü yaktılar. 18 Ekim 1920 akşamı 4 Fransız uçağı Millî Kuvvetler mevzilerini bombardımana tuttular. Millî Kuvvetlerden bir bölük er silâhlarını bırakarak Fransızlar’a teslim oldular. 23 Ekim 1920’de Ziyarettepe’de Millî Kuvvetlere taarruz eden Fransız Komutanı Gracy kuvvetleri, birkaç Türk erini öldürdüler, birkaç eri de esir aldılar56.
20-24 Kasım 1920’de, Fransızlar, Fadıl Savaşı’nda, Millî Kuvvetlerden 25 Türk erini öldürdüler, 40 er yaralandı57.
5- Adana ve Çevresi’nde 1921 Yılı Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:
Fransız ve İngiliz desteği sonucu şımaran Ermeniler’in zulüm ve cinayetleri Adana Vilâyet Merkezi ve yakın çevresi ile sınırlı kalmadı. Sancaklar ve bunlara bağlı yerlerde de kendini gösterdi. Şimdi bu sancaklardaki olaylara bakalım.
6- Kozan Sancağı’nda Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:


  1. Kozan’da 1919 Yılı Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:

Fransız Yüzbaşısı Taillardat, 8 Mart 1919 Cuma günü yardımcısı Üsteğmen Suby ile Kozan’a geldi. Ermeniler, Taillardat’yı, Fransız ve Ermeni bayrakları ile süsledikleri bir zafer takının altından geçirerek, Mutasarrıflık Makamı’na götürdüler. Burada yaptığı konuşmada: “Allenby ve orduları küçük bir davet ve işaretimize hazırdır”, diyen Taillardat, Türkler’i tehdit ederek sindirmeye çalıştı. Etnik ayrılıkları körükledi58.
1918 yılı Aralık ayı ortasından itibaren, Adana Vilâyeti’nin diğer yerleri gibi, Kozan ve çevresi de beyaz kalpaklı, kamalı, çifte tabancalı ve bir çoğu Kafkasya’da Çar ordusunda savaşmış Antranik çetesinden veya çeşitli anarşist Ermeni cemiyetleri üyesi kimselerle, Amerika ve Bulgaristan’dan getirtilen (veya gelen) Ermenilerle doldu. Bu Ermeniler, yakmayı, yıkmayı ve yöre halkını öldürmeyi bir yaşam biçimi olarak benimseyen birer insan kasabı idiler. Bunların Brémond ile diğer işgal komutanları tarafından polis ve jandarma olarak görevlendirilmesi Türk halkın tepkisine neden oluyordu. Çünkü, bu Ermeniler, giyindikleri üniformayla kendilerini Fransız subayları olarak tanıtıyorlardı. Bu Ermeni Gönüllü Fedâileri, Brémond’un emrindeki Ermeni İntikam Alayı askerlerinden daha kan dökücü idi. Kozan’ın yerli Ermeni gençlerinden bir kısmı da bunlara katıldı. Kozanlı yaşlı Ermeniler ise; Ermeni gönüllü fedâilerinin işlediği zulüm ve cinayetler nedeniyle gençlerinin gönüllülere katılmasına taraftar olmamakla birlikte, engel olmak konusunda başarılı olamamışlardı. Kozan’da kurulan Ermeni Fedâkâran Cemiyeti (Askayin Müytün) üyesi Ermeni Fedâileri, tenha yerlerde karşılaştıkları Türkler’i çekinmeden öldürüyorlardı.
Yüklə 326,7 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin