Sayın sitki severoğLU


i- Küçükziyarettepe (Gudubes) Savaşı



Yüklə 326,7 Kb.
səhifə4/6
tarix30.10.2017
ölçüsü326,7 Kb.
#22011
növüYazı
1   2   3   4   5   6

i- Küçükziyarettepe (Gudubes) Savaşı:

Karaduvar Köyü’ne Mahmut adında bir Türk memur göndererek aşar vergisi toplatmak isteyen Fransızlar, Alsancak Müfrezesi Komutanı Osman Muzaffer Koçaşoğlu ile müfreze erlerinin köye gelerek, vergi toplanmasını ve köyden Mersin’e yiyecek götürülerek satılmasını önlemeleri üzerine, 22 Temmuz 1920 sabahı, Kazanlı ve Küçükziyarettepe önlerine gelen bir gemiden ateş açıp bu gemi korumasında yaklaşık iki bölük kuvvet sevkettiler. Fransız kara birlikleriyle yapılan çatışma sonunda Millî Kuvvetlerden 7 er yaralandı80.


j- İkinci Hacıtalip Çiftliği Savaşı:

Hacıtalip Çiftliği ve İstasyonu ile Küçükziyarettepe Köprüsü’nün Millî Kuvvetler tarafından ele geçirilmesi sonucu, Fransızlar’ın Mersin-Tarsus karayolu ulaşımı tamamen kesilmişti. Millî Kuvvetler, Bağlar Savaşı’nı da kazanarak müstahkem Fransız mevzilerini ele geçirince, Tarsus’ta tamamen kuşatılmış duruma düşen Fransızlar, 22 Temmuz 1920 şafak vakti, makineli tüfek ve toplarla donatılan ikiyüze yakın sayıda iki bölük kuvvetle Hacıtalip İstasyonu’na doğru taarruza geçtiler. Bu muharebede Fransızlar, Bozkurt Müfrezesi erlerinden Dinikarlı Süleyman ile Sarıibrahimli’den Hasan Barut’u öldürdüler, 6 er de yaralandı81.


k- Fransızlar’ın Adana’dan Mersin’e Çıkış ve Dönüş Harekâtı:

Millî Kuvvetlerin, Mersin-Tarsus-Adana kara ve demiryolu kontrolünü ele geçirerek ulaşımı engellemesi ile Mersin ve Tarsus’taki Fransız kuvvetlerinin bir çeşit kuşatma altına girmesi üzerine Fransızlar, Adana’dan 4 Tabur piyade, 6 Süvari bölüğü, biri 6.5 mm.lik, ikisi 7.5 mm.lik 3 Topçu bataryası. 2 zırhlı otomobil, 1 ambulans ve 150 arabalık bir konvoydan oluşan bir kuvvetle, 27 Temmuz 1920 günü saat 15.00’te Mersin yönünde harekete geçtiler. İlk olarak Yolgeçen Köyü’nde karargâh kurmuş olan Millî Kuvvetler hedef alındı. Bir kısmı Fransız kuvveti içindeki Ermeni ve Süryâni (Asurî) çeteciler tarafından işkencelerle çok feci şekilde öldürüldüler. Bir kısmı esir edildi. Bu kuvvetleri takip görevi alan 370 kişilik Tarsus Grubu Çeliktaş Müfrezesi ve Komutanı Molla Kerim, Kamberhüyüğü Muharebesi’nde cepheden taarruz etti. Yardım alamadığı ve cephanesi yetmediği için ağır kayıplar verdi. 311 erle birlikte Fransızlar’a esir düşen Molla Kerim, Ermeni Diran tarafından katledildi. Esir düşen müfrezeden 170 er, Millî Kuvvetler topçu ateşinin Fransızlar’da yarattığı şaşkınlıktan faydalanıp, Tarsus Çayı’na atlayarak, ya da yakındaki bağ, bahçe ve hendeklere kaçarak kurtulmayı başardılar82.


l- Birinci Ziyarettepe (Eshab-ı Kehf) Savaşı:

Fransızlar, Millî Kuvvetlerin Mersin’e girişebileceği bir taarruzu önlemek gayesiyle, stratejik önem taşıyan Küçükziyarettepe ve Karacailyas Köprüleri ile ziyaretin bulunduğu tepeyi dikenli tellerle çevirmiş, böylece demiryoluna yapılabilecek bir sabotajı da önlemeyi düşünmüşlerdi. Millî Kuvvetler bu stratejik tepeyi ele geçirmek istiyordu. 15-16 Ağustos 1920 gecesi cereyan eden çatışmada Türk Millî Kuvvetlerine mensup 12 er Fransızlar tarafından öldürüldü. Hasta olan Alsancak Müfrezesi Komutanı Yedek Üsteğmen Osman Muzaffer (Koçaşoğlu)’in yerine bu müfrezeye komuta eden Yedek Üsteğmen Süleyman Fikri (Mutlu) dahil 18 yaralı vardı. 18 Ağustos 1920’de, Fransızlar, Karacailyas-Kazanlı arasındaki kıyı kesimine sevkettikleri savaş gemileriyle, Millî Kuvvetlerin elinde bulunan Teke, Yaka, Evci, Kürkçü, Yanpar, Aşağı ve Yukarı Burhanlı, Hebilli, Sarıibrahimli Köyleri ile Karayayla ve bazı stratejik tepeleri sabahtan akşama kadar insafsızca bombardımana tutarak, bu Türk köylerini haksızca ve ağır bir şekilde tahrip ettiler83.


m- Karadirlik Savaşı:

Fransızlar, 22 Ekim 1920’de, 2 Alaya yakın bir kuvvetle Sarıibrahimli Köyü’nü işgal etmişlerdi. Karadirlik Köyü yakınında Fransızlar’ı kuşatan Millî Kuvvetler, başarılı olamadılar. Ulaş Köyü, Fransızlar tarafından yakıldı84.


n- Emirler Savaşı:

Fransızlar, Delibaş ve adamlarının Mersin’de kendilerine sığınmasından doğan şaşkınlık ve karışıklıktan yararlanmak istediler. Millî Kuvvetleri yok etmek gayesiyle, Delibaş ve adamlarını yanlarına alıp ilerleyerek Emirler Köyü’nü yaktılar. 2-3 Aralık 1920 günleri Fransızlarla yapılan çatışmada Millî Kuvvetlerden 1 er öldü. Esir düşen 20 er kaçmayı başardılar85.


o- Üçüncü Ziyarettepe (Eshab-ı Kehf) Savaşı:

Ziyarettepe (Eshab-ı Kehf)’ye yerleşerek Millî Kuvvetleri ve yakın köyleri sürekli top atışlarıyla taciz eden Fransızlar’a karşı, 15 Aralık 1920’de harekete geçen Millî Kuvvetlerden, Kilisli Yedek Teğmen Abdullah ve Gök Teslime’nin oğlu Mehmet dahil 20 kadar Türk eri Fransızlar tarafından öldürüldü. Yaklaşık 20 er de yaralandı86.


10- Pozantı Şosesi ve Demiryolu Üzerindeki Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:
1 Nisan 1920’de Fransızlar’ın karakolunun bulunduğu Kadirhan’ı ele geçiren Millî Kuvvetlerden Lütfi ile Şıhlı Köyü’nden Süleyman oğlu Abdurrahman Çırak, Fransızlar tarafından öldürüldüler. 6 Nisan 1920’de Hacıkırı’nın ele geçirilmesi sırasında Millî Kuvvetlerden 3 er, Fransızlar tarafından öldürüldü, 5 er yaralandı. 10 Nisan 1920’de, Belemedik’in ele geçiren Millî Kuvvetlerden 2 er Fransızlar’ın açtığı ateşle öldü, 7 er yaralandı. Ayrıca, Belemedik’e girildiğinde, işkence edildikten sonra yüzlerine katran sürülerek güneş altında bırakıldıkları için ölen çok sayıda Türk’ün cesetleriyle karşılaşan Millî Kuvvetler, intikam duygusuna kapılmayarak, esir edilen Hrıstiyanlar’a karşılık vermediler. 10-12 Nisan 1920’de Fransızlar, Kavaklıhan yönünde ilerleyerek, Çamtepe, Kayadibi ve Bayramlı (Kurbanlı) Köyleri’ni ateşe verdiler. Köylerini terkederek perişan vaziyette kaçmaya çalışan yaşlı, kadın ve çocuk Türkler’den pek çoğu acımasızca öldürüldü. Ballıca, Halıdağı ve Mahmut Ağa (Kötüköy) taraflarına gönderilen Kara Mehmet Ağa Müfrezesi, Fransızlarla karşılaştı. Cereyan eden çatışmada Kara Mehmet Ağa, Buharalı Hacı Yoldaş ve Osman oğlu Durmuş, Fransız kurşunlarına hedef olarak öldüler. 24 Nisan 1920’de Kasım Hoca Komutası’ndaki Kamışlı ve Karaisalı Müfrezeleri tarafından Pozantı’da Çuğbeli Tepesi’ne düzenlenen taarruzda, Fransız kurşunlarına hedef olan Teğmen Hikmet çatışma sırasında, yaralanmış olan Kasım Hoca ise daha sonra Belemedik Hastahanesi’nde öldüler87.
1-3 Mayıs 1920 tarihleri arasında, Aflak Savaşı’nda Fransız ateşi sonucu Millî Kuvvetlerden 3 er öldü, 4 er yaralandı. Ayrıca, Fransızlar geri çekilirken Gübe Köyü’nden çok sayıda Türk’ü birlikte götürdüler. 17-22 Mayıs 1920 tarihleri arasındaki İkinci Kavaklıhan Savaşı’nda, Millî Kuvvetlerden 10 er Fransızlar tarafından öldürüldü,12 er de yaralandı. Ertesi gün (23 Mayıs 1920’de) Adana Ulucami’de sabah ezanını okumakta olan müezzine ateş açıldı. Tarsus’un Kürt Musa Köyü ile Ziya Uygur ve Âdil Menemencioğlu Çiftlikleri yakıldı. Korku içinde köylerinden kaçmaya çalışan kadın ve çocuklara ateş açıldı88.
11- Adana’ya Yakın İllerde Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:


  1. Gaziantep’te Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:

Gaziantep, modern anlayışla eğitilmiş olan Fransız işgal kuvvetlerinin elindeki çok sayıda motorlu taşıt, top, makinelitüfek, tank ve uçaklarına karşılık, Türk halkının, elindeki tüfek ve kazmalarla işgale karşı koyduğu bir ilimizdir. Ermeni gönüllülerin de yer aldığı Fransız kuvvetleri, halkı evlerinden, köylerinden kovmuş, evlerdeki sandıkları açarak çeyiz ve eşyayı yağmalamış, kadın ve kızlara sarkıntılık etmişlerdi. Ayrıca; bulabildikleri koyun, keçi ve tavukları keserek yanlarına almışlardı. Gaziantep’i ele geçiremeyen Fransızlar, şehri kuşattılar. Milli Kuvvetlere yiyecek ve cephane yardımı yapılmasını önlemeye çalıştılar. Bu nedenle, şehirde ekmek ve yiyecek sıkıntısı çok arttı. Bu sıkıntıyı gidermek için Türk kadın ve kızlarına tohumluk olarak satılmak üzere depolanan zerdali çekirdeklerini kırıp tatlandırma görevi verildi. Buradan elde edilen çekirdekler ezilerek un ve kepekle karıştırıldı. Böylece birkaç gün daha ekmek temini sağlandı. Türklerin rengi açlıktan solmuştu. Kedi eti yeniliyor, ölmüş olan at ve eşeklerin eti hemen birileri tarafından alınıyordu. Gazlı bez bulunamadığından, başa sarılan beyaz sarıklar toplatılıp sargı bezi yapılmıştı. Hastahanelerde yer kalmadığı için evlere dağıtılan yaralılardan bazıları da tetanoz salgını nedeniyle vefat etmişlerdi. 16 Ekim 1921’de, İkizkuyu-Karaburun dağı kesiminde, Millî Kuvvetlerden 40’tan fazla er, Fransızlarla girilen çatışmada öldü. 27-28 Aralık 1921’de, Gaziantep yakınında cereyan eden çatışmada Millî Kuvvetlerden 50 er, Fransız kurşunlarıyla öldü. 400’den fazla Türk eri yaralandı. Bu mücadelede toplam 6000-7000 kadar Gaziantepli vatan evladı katledildi. 7000 kadarı da yaralandı. Dönemin Fransa Başbakanı Millerand, Fransız Millî Meclisi’ndeki konuşmasında dünya kamuoyunu: “Şark harekâtında Fransızlar, her ne şekilde olursa olsun, şehirleri top ateşiyle tahripten çekineceklerdir”, aldatmacasıyla oyalarken, Gaziantep’te 10.000’e yakın sayıdaki binadan 8000’i Fransız topçu ateşi sonucunda, oturulamayacak ölçüde harap edildi89.
b- Şanlıurfa’da Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:

Fransızlar’ın Şanlıurfa’yı işgalini takiben, Ermeniler dükkânlarını kapattılar. Çıkan olaylar sırasında birkaç Türk yaralandı90. Şanlıurfa ve çevresinde Millî Kuvvetlerin yaptığı hazırlıklarla ilgili bilgiler, Ermeniler tarafından günü gününe Fransızlar’a bildirilmekte idi. 11 Şubat 1920’ye kadar, Birecik’te Fransızlarla yapılan çatışmalarda, Türk tarafından 130 kişi öldü, çok sayıda Türk yaralandı. Bu tarihten, Birecik’in Fransızlar eline geçmesine kadarki birkaç gün içinde, Birecik Ovası’nda cereyan eden çatışmalarda Millî Kuvvetlerin kaybı konusunda bir rakam verilmemiştir91. 20 Şubat 1920’de, Bediüzzaman Karakolu’nun ele geçirilmesi sırasında, Millî Kuvvetlerden Bedir oğlu Osman, Hasan oğlu Halil ve Ömer oğlu Ahmet, çıkan çatışmada Fransızlar tarafından öldürüldüler92. Şanlıurfa cezaevinde bulunan Türk gençlerinin savunmaya katılmak üzere salıverilmesi düşünülmüştü. Ancak, durumdan haberdar edilmeyen nöbetçiler ateş açınca, hedefin kendileri olduğunu zanneden Fransızlar’ın açtığı ateşle yaralanan Siverekli Aşiret Reislerinden Mehmet Sakıp Bey, daha sonra öldü93. 24 Şubat 1920’de Birecik’e dışarıdan ateş açan Fransızlarla yapılan çatışmada 150 Türk öldü, 70 Türk yaralandı94. 28 Şubat 1920’de, Millî Kuvvetler tarafından Karalök’e düzenlenen taarruzda, Arif, Rastgeldizâde Hacı Ahmet, Muhacir Arif ve Mamıkî, Fransız kurşunlarıyla öldüler. Mestçizâde Ahmet, Kemancızâde Fuat, Fesadı Hacı ve adları kaydedilmeyen çok sayıda Türk yaralandılar. Bir Fransız subayının günlüğünde, 40 Türk’ün Fransızlar tarafından öldürüldüğü yazılıdır. Başka bir Fransız kaynağı, Fransızlar’ın öldürdüğü Türkler’in sayısını 50’den fazla gösterir95. 10 Mart 1920’de, Aşiret Reisi Hacim Bey idaresindeki aşiret kuvvetleriyle Fransızlar arasındaki çatışmada çok sayıda Türk, Fransız kurşunlarıyla canverdi, bir çoğu da yaralandı96. 17 Mart 1920’de, Urfa merkezinde cereyan eden çatışmada, Türk Kuvvetlerinden 100’den fazla er Fransızlar tarafından öldürüldü. Çok sayıda Türk eri de yaralandı97. 1-2 Nisan 1920 gecesi, Millî Kuvvetler cephesine bir baskın düzenleyen Fransızlar, 20’ye yakın Türk erini öldürdüler. Kayıtlara göre, 1 Nisan 1920’ye kadar, Urfa’da yaralanan ve hastahaneye yatırılan 12 Türk askeri ölmüştür98.
c- Kahramanmaraş’ta Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:

Kahramanmaraş, 30 Ekim 1919’da, aralarında Ermeni Millî Alayından bir tabur kuvvetin yer aldığı Fransız birlikleri tarafından işgal edildi. Ermeni legionerlerinin Fransız kuvvetleri içinde görevlendirilmiş olması Türkler arasında memnuniyetsizlik uyandırdı. Fransız işgal kuvvetleri, ellerinde bayraklar, bayramlık elbiselerini giyinmiş Ermeniler tarafından: “Yaşasın Kilikya Ermenistan’ı, kahrolsun çekemeyenler”, sloganı ve sevinç gösterileriyle karşılandılar. Hükümet Konağı’nda asılı olan Türk bayrağının indirilmesini istediler. Kahramanmaraş sokaklarına dağılan Ermeniler, Fransızlar’dan aldıkları cesaretle, Türkler’e hakaretler yağdırdılar. Dine ve kutsal değerlere dil uzattılar. Hamamdan çıkan bir Türk kadınının peçesi, bir Ermeni Fedâisi tarafından: “Artık burası Türkler’in değildir. Fransız memleketinde peçe ile gezilmez”, denilerek, çıkarılıp yırtıldı. Olayı görüp önlemeye çalışan Türkler’den Çakmakçı Sait, Ermeniler’in açtığı ateşle önce yaralandı, daha sonra da öldü. Gaffar Kabuloğlu Osman da yaralandı. Olayı gören Sütçü İmam (asıl adı Ali’dir), Ermeni askerlerinden birini vurarak olay yerinden kaçtı. Bu olay, Sütçü İmam (veya Uzunoluk) Olayı olarak anılmaktadır. Kışla yolu üzerinde gösteri yapan Ermeniler bağırarak: “Türkler’i öldürüp kadınlarını alacaklarını”, ilân ettiler. Ermeniler, intikam için, 1 Kasım 1919 günü gecesi Sütçü İmam’ın dayısının oğlu Tiyeklioğlu Kadir’i, kollarını arkadan bağlayıp, kulaklarını, burnunu ve bütün organlarını keserek feci şekilde katlettiler. Nasıroğlu Mehmet te arkadaşlarıyla gezerken Fransız üniforması giyinmiş bir Ermeni tarafından öldürüldü. 14 Kasım 1919’da, Fransızlar, Ermenilere silâh dağıtmaya başladılar. Dağıtılacak silâhları Ermeniler’in toplu bulunduğu mahallelere götürmekle görevli Ermeniler’e Türk askerî kıyafeti giydirildi. Bu askerlerin Ermeni olduğunu farkeden Türkler’in durumu bildirdiği polislerden Suphi, Ermeniler’in açtığı ateşle ayağından yaralandı. Kaçan Ermeniler, kendilerini gören Aşık Mustafa oğlu Ökkeş’i öldürdüler99. 26 Kasım 1919’da, Fransız askerî valisi olarak atanıp Kahramanmaraş’a gelen Yüzbaşı André, ellerinde Fransız bayrakları taşıyan Ermeniler tarafından: “Yaşasın Fransızlarla Ermenistan, kahrolsun Osmanlılarla Türkler”, sloganlarıyla karşılandı. André’nin ilk isteklerinden biri, kaledeki Türk bayrağının indirilmesi oldu100.
6 Ocak 1920’de, Fransız kuvvetleriyle Eloğlu bölgesinde yapılan çatışmada yaralanan Muallim Hayrullah Tanıştepe, kısa süre sonra öldü. İslahiye’den takviye alan Fransızlar, Ceceli, Kıllılar, Gökpınar ve Sarılar Köyleri’ni tahrip ettiler. Eli silâh tutan gençleri ayırarak işkence ettiler. Yaşlıları, çocukları aç ve perişan bir halde bıraktılar. III. Kolordu Kumandanlığı, Harbiye Nezâreti’ne gönderdiği raporda, Fransızlar’ın, kadın, çocuk ve yaşlı Türkler’den 20 kişiyi bir eve toplayarak katlettiğini, bildirmiştir. Ayrıca, 3-10 Ocak 1920 tarihleri arasında; Ceceli Köyü’nü ateşe veren Fransızlar, 40 evden 31’ini yakmış, yangından kaçamayan Hasan oğlu Gökçe, Hüseyin oğlu Bedir Ahmet, Ömer’in kızı Hatice, Osman’ın kızları Fatma ve Ayşe olmak üzere 5 Türk, yanarak öldüler. Bu yangında, 43 küçük ve büyükbaş hayvan ile 90 arı kovanı yandı. Eloğlu’nda, ev eşyaları tahrip edildi. Evlerdeki erzak ve zahire dökülüp saçıldı. Hayvanlardan bir kısmı öldürüldü, kalanı Fransızlar tarafından götürüldü. Şerefoğlu Köyü’nde, eşya tahrip edildi. 3 ev yakılarak köy topa tutuldu ve hayvanlar öldürüldü. Çakallı Köyü’nde Hasan oğlu Hasan’ın çobanı Hassa, Molla Nasıroğlu’nun çobanı Muhacir Abdivahap oğlu Memiş’in hanımı Esma, Nasıroğlu’nun hanımı Gülistan, 3 kız ve iki erkek çocuğu Ermeni ve Fransızlar tarafından acımasızca katledildiler. Çakallı halkı evlerini terketmek zorunda bırakıldı. Zahire ve eşyaları yağmalandı. Çakallı ve Şerefoğlu Köyleri’nin merada otlanan sürülerine top ateşi açıldı. Büyük ve küçükbaş hayvanlardan 368’i öldürüldü. Eloğlu Köyü’nü kuşatan Fransızlar; kaçamayan köylülerden Alhas oğlu Mehmet, kardeşleri Mahmut, Halil, Kırşehirlioğlu Abdullah, Antepli’nin çobanı Hasan, kızı Zeliha ve Abdullah oğlu Memik’in 8 yaşındaki kızı Hüsne’yi, Osman’ın 7 yaşındaki kızı Zekiye, Kadir’in 5 yaşındaki oğlu Ahmet, Ali’nin 4 yaşındaki oğlu Durdu ve Ökkeş’in 6 yaşındaki oğlu Ali’yi süngülere takarak, diğerlerini iplere dizip kurşunlayarak hunharca öldürdüler. 10 yaşındaki Ruşen, kaçmak isterken yakalandı ve annesinin gözü önünde Fransız askerleri tarafından süngü ile katledildi. Fransız ve Ermeni askerler, 4 Türk kadını yanlarında alıkoydular. Kur’an-ı kerimler çiğnendi ve pisletildi. Eloğlu’nda 2055 büyük ve küçükbaş hayvan, tonlarca zahire, yataklar, kilimler ve bir çok eşya Ermeni ve Fransızlar tarafından yağmalandı. 13 Ocak 1920 gecesi, Fransız üniformalı Ermeni askerler, Araplar Köyü’nde 15 Türk’ü katlettiler. Evlerin kapıları kırılarak eşyalar tahrip edildi. Kadınlara ve kızlara tecavüz ettiler. 14 Ocak 1920’de, Araplar’dan Safça Köyü’ne doğru harekete geçen bir Fransız birliği yol üzerindeki Türkler’e ateş açtı. Çıkan çatışmada bir Türk öldü, iki Türk yaralandı. Kahramanmaraş şehir merkezinde, 21 Ocak’ta (1920), şehrin ileri gelen şahıslarından bazıları Fransızlar tarafından tutuklandı. Bir Türk jandarma eri öldürüldü. Türk halkı galeyana geldi. Bir Fransız birliği Hükümet Binası’nı işgal etmek üzere harekete geçince, siperdeki Millî Kuvvetler tarafından geri püskürtüldü. Fransızlar her tarafı top ve tüfek ateşine tuttular. Ceza Reisi Cemil Bey sokakta öldürüldü. Şehirde yangınlar çıktı. Çatışmayı duyarak köylerden yardıma koşan Türkler’den bazıları Fransız ve Ermeni kurşunlarıyla öldü, bir kısmı yaralandı. Ama, bazı mahalleleri ele geçirmeyi başardılar. 23 Ocak 1920’de, Fransızlar, Kışlaönü ve Pınarbaşı’ndaki Türk evlerini topçu ateşiyle yakıp yıktılar. Fransızlarla çatışmaya giren keşif kolundan bir Türk eri Taşocakları Mevkii’nde öldü. 24 Ocak 1920’de, şehir merkezindeki yangın yayıldı. 25 Ocak 1920’de, Fransızlar, henüz yanmamış olan Türk evlerini meşalelerle tutuşturdular. Türk Kuvvetlerinin Şekerdere Fransız karakolu ve kilisesine karşı giriştiği harekâtta, Berber Ali, Fransız kurşunlarıyla öldü, 3 Türk eri yaralandı. Ermeniler’in yoğun olarak oturduğu Kümbet ve Kuyucak Mahalleleri’ndeki Ermeniler’i tahliye etmek isteyen Türkler’den çoğu Ermeni kurşunlarıyla öldü. 26 Ocak 1920’de, Fransızlar, meşalelerle Türk evlerini yakmaya devam ettiler. 27 Ocak 1920, Maraş Heyet-i Merkeziyesi Reisi Arslan Bey’in raporuna göre; bu günkü çarpışmalarda Türk Millî Kuvvetleri, 20 ölü, bir o kadar da yaralı verdiler. 28 Ocak 1920’de devam eden çatışmada, bir Türk evine giren 3 Fransız askeri, erkekleri öldürerek, kadınlara tecavüz ettiler. 29 Ocak 1920’de, Fransızlar Kışla’dan top ve makinelitüfekle, Ermeniler Katolik Kilisesi’nden, Türkler’e sürekli ateş açtılar. Yangın genişledi ve bir çok ev yıkıldı. Çok sayıda Türk, Ermeni ateşiyle öldü. 30 Ocak 1920’de, Güllülü Yusuf, Eloğlu’nda yapılan çatışmada Fransızlar tarafından öldürüldü. Fransızlar, şehir içinde Medinelioğlu Abdullah Çavuş’u öldürdüler. 31 Ocak’ta (1920), Aşağı Bedesten’deki Üdürgücü Camii ile Mevlevihane, Fransız askerleri tarafından yakıldı. Kuva-yı Milliye Kumandanı Arslan Bey, Eloğlu çatışmalarıyla ilgili 1 Şubat 1920’de verdiği raporda; yirmidört saatte 10 ölü, 15 yaralı verildiğini bildirmektedir101.
1 Şubat 1920’de, Fransızlar’ın şehir merkezini Kışla tarafından bombardımana tutması sonucunda, çarşı ve pazarın büyük bir kısmı, Belediye Binası ve Suluhan yandı. 3 Şubat 1920’de, devam eden çatışmalarda Türk tarafı, Fransız kurşunlarıyla 3 ölü verdi, 6 Türk eri yaralandı. 4 Şubat 1920’de, Fransızlar’ın şiddetli bombardımanı nedeniyle çıkan büyük yangında, çarşı ve çok sayıda ev yandı. Ermeniler’in başlattığı sokak savaşında ise, Maraş Evkaf Müdürü Evliya Efendi, Çeçen Şahin ve Hafız Ökkeş, Ermeni kurşunlarıyla canverdiler. 5 Şubat 1920’de, Fransızlar’ın, Kışla’dan top ve makinelitüfek ateşi ortalığı kan gölüne çevirdi. Türkler’den, Mıllış Nuri ile birçok kimse öldü, çok sayıda Türk yaralandı. 8-9 ve 10 Şubat 1920’de, Fransızlar’ın şehir merkezindeki bombardımanı devam etti. Fransızlarla teslim şartlarını görüşmek üzere General Querette (Keret)’in yanına giden, fakat General’den, Fransız kuvvetlerinin şehri terkedeceğini öğrenen Dr. Mustafa, Hüsnü Efendi ve Balcıoğlu Ali, bu bilginin Türk tarafına ulaşmasını istemeyen Ermeniler tarafından katledildiler. Fransızlar, geri çekilirken bütün bataryalardan şehre ateş açtılar. 11 Şubat 1920’de devam eden batarya ateşleri sonucunda, Ermeniler’in yaktığı Büyük Cami ve Türk Kışlası ile Kahramanmaraş alevler içinde kaldı102.
Kahramanmaraş’ı terkederek İslahiye yönünde çekilen Fransızlar ve onlarla giden Ermeniler, 11 Şubat 1920 akşamını Eloğlu’nda geçirdiler. Fransızlar, daha önce tutuklamış oldukları Kahramaraş Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti üyesi olan Belediye Reisi Hacı Bey, Şişmanzâde Arif, Kocabaşzâde Hacı Naci ve Mühendis Abdüllatif Beyleri birlikte götürdüler. Yanlarında götürmek istedikleri Jandarma Kumandanı İsmail Hakkı Bey’i ise; yürüyemeyecek derecede rahatsızlandığı için Aksu Nehri kenarına bırakmışlardı. 12 Şubat sabahı Eloğlu’ndan yola çıkılırken, köyü ateşe veren birkaç Ermeni, harp divanında yargılanmak üzere, Fransızlar tarafından tutuklandılar. 13 Şubat 1920’de, Belpınar’da önlerini kesen Bahçe Millî Kuvvetleriyle çıkan çatışmada, Fransızlar, 4 Türk erini öldürdüler. 14 Şubat 1920’de, Fransız birlikleri ve Ermeniler İslahiye’ye ulaştılar. İslahiye, Ermeniler tarafından yağmalandı103.
Bir Ermeni kaynağına göre; işgal sırasında Kahramaraş ve çevresinde cereyan eden mücadelede 2000 Türk, Ermeniler ve Fransızlar tarafından katledilmiştir. Türk kaynakları ise; şehir merkezindeki çatışmalarda 300 Türk’ün katledildiği bilgisini vermektedir. Yangında, Askerî Kışla, Belediye Binası, 1000 kadar ev, çarşı ile 350 dükkân, 5 cami, 10 kilise ve 15 okul dahil, şehrin dörtte üçü yanmıştı. Şehirde kalan 9000 kadar Ermeni’den, savaş suçlusu olarak görülen 60’ı yargılanmak üzere ayrılmış, diğerlerine dokunulmamıştır. Bu da Türkler’in soykırım düşüncesi taşımadığını gösteren bir başka delildir104.
Şimdi de, Kahramanmaraş’ın tahliyesini takiben, Fransızlar’ın Ermeniler’e davranışı konusunda Ermeni kaynaklarında yazılanlara bakalım105: “... Onların (Fransızlar’ın) tapındığı üç rengin (Fransız bayrağındaki mavi, kırmızı, beyaz) altında toplanmış şu gönüllülerin... pek çoğu Amerika’daki rahatlarını terketmiş, ailelerinden yaşayanları bulmak ümidiyle gelmişti. Fakat şimdi bu gönüllüler, hain Fransız diplomasisinin alçakça emelleri için kurban ediliyorlar... Fransızlar, peşlerinden gelen Ermeniler’e engel olmamakla birlikte, açlıktan ölmek üzere olanlara ne ekmek verdiler ne de dönüp baktılar. Kâh sağa kâh sola ittiler, ya da onları isyana teşvik ettiler. Eloğlu’nda, askerler evlerin hepsini işgal edince bize de açıkta kalmak düşüyordu.... Hepimiz evlerde kalabilirdik. Fakat Ermeniler’i düşünen kimdi?.. (Belpınar’da) Gece boyunca barınacak yer bulamamış halde açıkta kara karşı mücadele etmeye mahkümduk. Fransız askerlerinin bir kısmı köyün küçük kulübelerine sığınmış, diğerleri de çadırlarında keyif çatıyordu. Alçaklar!.. Beyaz bisküvi ile et suyu yiyip, şarap ve çaylarını da yudumladıktan sonra, zevkle bizim perişan halimizi seyrettiler... Birkaç Fransız atlısı, yanlarına çok sayıda Ermeni gencini de alarak, (kar kalınlığı bir metreyi geçen) yolu açmak için girişimde bulundu. Ama bu yoldan sadece tek bir insan geçebilirdi. Bu sebeple, Fransızlar, Ermeniler’i sağa ya da sola iterek karın üstlerine düşmesini sağladı. Bu yolu güçlükle Ermeniler açmasına rağmen onlar (Fransızlar) kullandı... İslahiye’de, askerler kendileri için özel olarak ayrılmış evlere yerleşti. Fakat Ermeniler’i hiç düşünen yoktu”.

SONUÇ:

Her şeyden önce belirtmemiz gereken bir nokta şudur: Yazımızın başından sonuna kadar Ermeni ya da Ermeniler derken; masumları değil, geçmişte bu olayları çıkaran, Türk düşmanlığını kışkırtan ve yayan Ermenilerle, günümüzde de aynı fikir ve duyguları taşıyan Ermeniler’i kastetmekteyiz.


5 Ağustos 1920 günü öğle vakti, Adana’da Ermeni Komitesi Karargâhı’nda toplanan Ermeniler, Dr. Mihran Damatyan önderliğinde Hükümet Konağı’na gelip Vali vekili Bağdadizâde Abdurrahman (Paksoy)’ı kapı dışarı ederek:
Yüklə 326,7 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin