Sebep – Sonuç İlişkisi: Bir eylemin hangi gerekçeyle ya da hangi nedenden dolayı yapıldığını bildiren yargılardır. Bu tür yargıları bulmak için cümleye “Niçin” sorusu sorulabilir. Örnek: “Üzüntüsünden hasta olmuştu.” “Evden çıkarken şemsiyesini aldı, dışarıda yağmur yağıyordu.”
Amaç – Sonuç İlişkisi: Ulaşılmak istenen hedef amaçtır. Ulaşılan bir sonucun amacı olabilir. Örnek: “Kamuoyunu bilgilendirmek için bir toplantı düzenledim.”
Koşul – Sonuç İlişkisi: Bir eylemin ya da durumun gerçekleşebilmesi için önceden olması gereken başka bir durumun varlığına koşula bağlılık denir. Örnek: “Kitabı geri vermek üzere aldı.” “İnsan istedi mi her şeyi başarır.” “Bu kitabı okuyunca gerçekleri öğreneceksin.”
Karşılaştırma: Bir düşünceyi ya da kavramı daha anlaşılır hâle getirmek için onu, başka bir düşünce ya da kavramla benzer ya da farklı yönden kıyaslamaya karşılaştırma denir. Örnek: “Ben balık tutmayı severim, babam ise kitap okumayı sever.” “ İstanbul eskiden daha güzel bir kentti.”
Tanımlama: Bir şeyin ne olduğunu anlatan “Bu nedir?” sorusuna cevap verebilen cümlelere tanım cümlesi denir. Örnek: “Kültür, bir milletin oluşturduğu ortak değerler topluluğudur.” “İsimleri etkileyen sözcüklere sıfat denir.” (Sıfat nedir sorusuna cevap vermektedir, tanım cümlesidir.) “Sıfatlar çekim eklerini almaz.” (Tanım cümlesi değildir. Bu cümlede sıfatların bir özelliği dile getirilmiştir.)
Değerlendirme: Bir sanat eserinin, sanatçının ya da herhangi bir durumun iyi ya da kötü yönlerini ortaya koymaya değerlendirme denir. Önce kişi, eser ya da durum incelenir; sonra bu incelemelerle ilgili düşünceler açıklanır. Örnek: “Şairin şiirlerinde insanı derinden etkileyen bir çekicilik var.” “Romanda kişiler ve olaylar gerçek yaşamdan alınmış ve kişiler karakterlerine uygun olarak konuşturulmuştur.” “Şiir insanları duygulandırır.” (Bu cümlede değerlendirme yoktur; yorum vardır.)
Varsayım: Bir durumun sonucunun ne olduğunu bilmeden onu kendimize göre bir sonuca bağlamaya varsayım denir. “Tut ki, farz et, diyelim, kabul edelim, varsayalım” gibi ifadeler cümleye bu anlamı katar. Örnek: “Diyelim ki kutuplardaki buzullar eridi.” “Tut ki Türkiye derecesi yaptın.”
İhtimal(Olasılık): Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirliktir. İhtimal cümlelerinde bir şeyin gerçekleşme olasılığı kadar gerçekleşmeme olasılığı da vardır. Örnek: “Belki bu toplantıya o da katılmıştır.” “Bugün öğleden sonra yağmur yağabilir.”
Tahmin: Akla, sezgiye ya da bazı verilere dayanarak gelecek bir şeyi ya da olayı kestirmeye tahmin denir. “Bizim oralara bahar gelmiştir.”
Not: Tahmin ile olasılık birbirine karıştırılmamalıdır. Örnek: “Galatasaray kazanabilir.” “Fenerbahçe kazanabilir.” “Maç berabere bitebilir.” “Maç ertelenebilir.” (Bu dört durum henüz gerçekleşmemiştir ve gerçekleşmemiş bir durumla ilgili olasılıklar ortaya koyduk. Bunlar gerçekleşebilecek sonuçlardır. Bu sonuçlara olasılık denir. Bu durumda herhangi bir kişinin sonuçlardan birini tercih etmesine tahmin ediyoruz. Yani biri çıkar derse ki: “Fenerbahçe kazanacak.” Tahminde bulunmuş olur. Sonuç olarak tahmin olabilecek sonuçlardan birini ifade etmektir. Hava durumu sunucuları da tahminlerde bulunurlar.)
Onaylama: Yapılan bir işi doğru ve yerinde bularak kabul etmek, tasdik etmeye onaylama denir. Örnek: “Bu ağaçları budamakla çok iyi yapmışsın.”
Beklenti: Gerçekleşmesi beklenen şeydir. Örnek: “O çocuğun, bu yılki sınavlarda iyi bir puan alarak iyi bir fakülteye yerleşeceğini düşünmüştüm.” (Gerçekleşmemiş bir beklenti söz konusudur.)
Üslup: Bir sanatçıya özgü dili kullanma teknik, renk, güçlendirme ve söyleyiş tarzıdır. Sanatçının duyuş, görüş, anlayış ve anlatıştaki özelliğidir. Örnek: “Sanatçı hikâyesinde atasözleri ve deyimleri çok kullanmıştır.” “Bu romanda; süslü bir dil, karakterleri başarılı bir şekilde yansıtan bir dikkat nazarımıza çarpar.” “Yazar Çukurova’daki ırgatların karakterini başarılı bir şekilde çizerken onları yöresel tarzda konuşturmayı da ihmal etmemiştir.”
Ön Yargı: Bir olay veya kişiyle ilgili değişik sebeplerden dolayı önceden edindiğimiz olumsuz yargılara ön yargı denir. Sonuçla ilgili önceden karar verme de denebilir. Örnek: “Okuyucu, bu kitabı beğenebilir.” “Bu takım bu sene şampiyon olamaz.”
Öneri: Herhangi bir şeyde görülen eksikliğin nasıl giderilebileceğini bildiren cümlelere öneri denir. Örnek: “Köye şu yoldan gitmeniz sağlığınız açısından yararlı olur.” “Yazar, ikinci baskıda bu kitabın arkasına kaynakça da koymalı.” “Konu bilgisini pekiştirdikten sonra test sorularını çözmelisiniz.”
Tasarı: Henüz yapılmayan ama ileride yapılması düşünülen bir durumu aktaran cümlelere tasarı denir. Örnek: “Bu kitapta şiirimizin geçirdiği evreleri anlatmayı düşünüyorum.” “Geziye öğretmenlerimizle gitmeyi plânlıyoruz.”
Uyarı: Bir durum gerçekleşmeden önce onun olabileceğine dair ikazda bulunmaya uyarı denir. Önceden herhangi bir konu üzerine ilgi çekme ve kişileri ikaz etme söz konusudur. Örnek: “Yolda bakım çalışmaları var, yavaş gidin.” “Arka taraftakiler susun da dersi anlatmaya başlayalım.”
Öz Eleştiri: Sanatçının kendi kişiliği, eserleri veya davranışları hakkında değerlendirmelerine öz eleştiri denir. Kişi kendisiyle ilgili hataları, yanlışları, eksikleri dile getirir. Örnek: “Planlı çalışsaydım, hedeflerime ulaşabilirdim.” “Bu şiirimde şekilce bazı kusurlarımın olduğunu kabul ediyorum.”
Düz Anlatımlı Cümle: Cümle içinde başkasına ait bir sözü değiştirmeden aktarmaya düz (doğrudan) anlatım denir. Örnek: Babam: “Sana bilgisayar alacağım.” dedi.
Dolaylı Anlatımlı Cümle: Cümle içinde başkasına ait bir sözü, kendi söyleyişine göre değiştirerek aktarmaya dolaylı anlatım denir. Örnek: “Babam bana bisiklet alacağını söyledi.”