Hz. Mehdi’nin (a.f) Kıyamının Mahiyeti
Dünyada vuku bulan bazı olayların sadece patlama özelliği vardır; örneğin vücudunuzdan bir çıban çıkar; bu çıban patlama seviyesine varıncaya kadar büyümeli ve sonunda da patlamalıdır. Dolayısıyla bu çıbanın patlamasını engelleyen her iş kötüdür; bu çıbanın üzerine bir ilaç sürmek isteseniz de çıbanın en kısa zamanda patlamasını sağlayacak bir ilaç sürmelisiniz. Bazı siyasi ve sosyal sistemleri beğenen bazı felsefeler de patlama anlamında inkılap yanlısıdırlar. Onlara göre patlamayı engelleyen her şey kötüdür. İşte bu nedenle bazı toplumsal sistem ve metotlar genel olarak toplumsal ıslahatlara karşıdırlar. Diyorlar ki: Neden ıslahat yapıyorsunuz? Islahat yapmayın; bırakın bozukluklar arttıkça artsın, ukde ve kinler fazlalaşsın; rahatsızlık ve zulümler artsın, işler gittikçe bozulsun; bozukluk üzerine bozukluk gelsin ki; herşey birden alt-üst olsun ve inkılap gerçekleşsin.
Burada fıkhımızın açık bir durumu vardır. Acaba bir Müslüman olarak Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhuru hakkına böyle mi düşünmemiz mi gerekiyor? Bırakın günahlar artsın; durumlar bozulsun dememiz mi gerekiyor? O halde iyiliği emretmemiz ve kötülükten sakındırmamamız, çocuklarımızı terbiye etmememiz gerekiyor; hatta kendimiz de Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhurunda payımız olması için neuzubillah namaz kılmamamız, oruç tutmamamız ve hiçbir vazifemizi yerine getirmememiz gerekiyor. Diğerlerini de namazı ve orucu bırakmaya, zekat vermemeye, hacca gitmemeye teşvik etmemiz, zuhur şartları oluşması için bütün bunları bırakmamız gerekiyor!! Hayır; kesinlikle İslam dininin kesin ilkesine aykırıdır bu; yani Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhuru beklemek üzerimizden hiçbir mükellefiyeti kaldırmaz; ne kişisel ve ne de toplumsal mükellefiyeti kaldırmaz. Şia dünyasında -bu düşünce ve inanç bir açıdan Şia’ya hastır- Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhurunu beklemek üzerimizden en küçük bir mükellefiyeti kaldırır diyen bir alim bulamazsınız; Şia’da böyleyken Ehl-i Sünnet’te de kesinlikle mümkün değildir. İmam Mehdi’nin (a.f) zuhurunu beklemek üzerimizden hiçbir mükellefiyeti kaldırmaz. Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhuruyla ilgili bir yorum böyledir.
Diğer bir yorum ise yetişme meselesi söz konusudur, patlak vermek değil; bir meyve gibi tekamül yolundadır. Meyvenin bir zamanı var; nitekim çıbanın da bir zamanı vardır. Fakat çıbanın patlamak için bir zamanı vardır; meyvenin ise yetkin olmak için belli bir zamanı vardır. Yani tekamül gidişatını sürdürüp toplanma merhalesine ulaşmalıdır. Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhur meselesi bir çıbanın patlamasına benzemekten ziyade bir meyvenin yetişmesine benzemektedir; yani İmam (a.f) şimdiye kadar zuhur etmediyse sadece günah azaldığı için değildir; dünya da bu kabiliyet merhalesine ulaşmadığı içindir; dolayısıyla Şii rivayetlerinde çok yerde üç yüz otuz üç kişilik azınlık oluştuğu zaman İmam’ın (a.f) zuhur edeceğini görmekteyiz. Daha o üç yüz otuz üç kişilik azınlık -veya daha az yada çok- oluşmamıştır; yani zama o kadar ilerlemelidir ki bir açıdan fesat zirveye ulaşmalı, bir açıdan da hükümeti oluşturmak, onun emri ve bayrağı altında dünyayı yönetmek isteyenler ortaya çıkmalıdır. Daha dünyada böyle liyâkatli kişiler oluşmamıştır. Evet, “Bozulmadıkça düzelmeyecek.” Fakat bozulmalar da kendi aralarında farklıdırlar. Sürekli dünyada bozulma olmakta, bozulmanın peşinden de düzeltmeler yapılmaktadır. Sonra bu düzelme bozulmaya dönüşmektedir; fakat bu bozulma öncekinden düşük bir çapta değil, ondan daha büyük bir çapta oluşmaktadır. Daha sonra o bozukluk düzelmeye dönüşmektedir; fakat bu düzelme de önceki düzelmeden daha geniş bir çapta olmaktadır. Peşinden o düzelme de daha geniş bir çapta bozulmaya dönüşür. Yani o düzelmeden sonra bu bozulma, o düzelmeden bile üstündür. Dolayısıyla insanoğlunun toplumsal hareketi salyangozumsudur diyorlar, yani yükselme halinde olan bir devir hareketidir. Beşer toplumu devir yapmakla birlikte, bu devir ufuki bir alanda değil, yukarı doğru hareket eden bir devirdir. Evet; sürekli düzelmeler bozulmalara meyil etmekte; fakat bu bozulma, bozulma olmasıyla birlikte daha yukarı çapta gerçekleşmektedir. Şüphesiz günümüzde dünyamız bocuk ve dağınık bir dünyadır; öyle bir dünyadır ki günümüzde kontrolü birinci derecede yöneticilerin elinden de çıkmıştır. Fakat bu dünya çapında bir bozukluktur; bunun bir köyde gerçekleşen bozukluk arasında yerden gökyüzüne kadar fark vardır; bir köydeki düzelmeyle de yerden gökyüzüne kadar fark vardır; bir şehirdeki düzelmeyle de çok farklıdır.
Dolayısıyla, biz bir anda hem bozulmaya ve hem de düzelmeye doğru hareket etmekteyiz. Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhuruna doğru hareket ederken, düzelmeden bozulmaya doğru hareket etmemiz gerektiği için bir anda hem bozulmaya, hem de düzelmeye doğru hareket etmekteyiz; çünkü düzelmelerden sonra oluşan bozulma daha büyük çapta bir bozulmadır. Günümüzde insanlar arasındaki düşünceler yüz sene önce var mıydı; -kaldı ki beş yüz sene öncesinde bakmak gerekir bir de-?! Bugün aydınlar diyorlar ki: Günümüz insanının bedbahtlıklardan kurtuluşunun tek yolu cihanşümul bir hükümetin kurulmasına bağlıdır. Halbuki eskiden böyle bir düşünce insanın aklından bile geçmezdi.
O halde biz bozulmaya doğru hareket etmekle birlikte düzelmeye doğru da hareket etmekteyiz, dolayısıyla İslam dini hiçbir zaman mükellefiyetlerini yerine getirmemeyi emretmez. Aksi durumda haramları yapın, çocuklarınızı terbiye etmeyin; bırakın fesat artsın diye emrederdi; siz namaz kılıp oruç tuttuğunuz, iyiliği emrettiğiniz, kitap yazıp vaaz verdiğiniz, tebliği ettiğiniz, tebliğ seviyenizi yükseltmeye çalıştığınız ve ıslahat yapmaya giriştiğiniz için Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhurunu geciktirmektesiniz demeliydi. Hayır, bozulmalar Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhurnu yakınlaştırdığı gibi bu düzeltmeler de o hazretin zuhurunu yakınlaştırmaktadır. Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhurunu beklemek kesinlikle bizi, “İmam’ın zuhurunu bekliyorsak filanca teklif -ister küçük olsun, ister büyük- üzerimizden düşüyor” kuruntusuna düşürmemelidir; Hz. Mehdi’yi (a.f) beklemek üzerimizden hiçbir mükellefiyeti kaldırmaz.
Burada anlatılması gereken diğer şeylerde var asılında; fakat vaktimiz yaver olmadı ve artık yavaş yavaş konuşmamı bitirmek ve son sözleri tamamlamak zorundayım.
Dostları ilə paylaş: |